Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • Aktüel
    • Akademik
    • English
    • Arabic
    • Diğer Diller
  • Programlar
    • Televizyon
    • Radyo
    • Youtube
  • Yazışmalar
    • Tüm Sualler
    • Sual Başlıkları
    • Sual Gönder
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder

Sual Başlıkları

“Şahsiyetler”

için arama neticeleri gösteriliyor
  • Sual: el-Fıkhu alel-Mezâhibil-Erbaa kitabı güvenilir bir kitap mıdır? Yazarının İbni Teymiyeci olmak bakımından tenkit edildiğini işittiğim için soruyorum.
    Cevab: el-Fıkhu alel-Mezâhibil-Erbaa kitabı sahasında itimad edilir bir kitaptır. Dört mezhebin Mısır'daki en tanınmış dört âlimi bir araya gelerek bu dört mezhebin mutemed kitaplarından toplayarak yazmıştır. Mısır’da mescidlerde dört mezhebin ahkâmının tedrisi ve imamların bu mezheblerin hükümlerini gözetebilmesi maksadıyla Evkâf Vezâreti tarafından Câmi’ül-Ezher ulemâsından dört mezhebe mensup hukukçulardan bir komisyon kuruldu. Bunlar dört mezhebe göre mukayeseli bir fıkıh kitabı hazırladılar. Mısır hükûmeti, kanunlarda ve tedrisatta Hanefî mezhebi yanında dört mezhebin hükümlerinden de istifâde edilmesi kararı almıştı. Bahis mevzuu kitap, bu hususta da yardımcı olacaktı. Mısır’da Hanefî ulemâsının reisi mevkiindeki Şeyh Abdurrahman el-Cezirî (1360/1941), bu komisyonun reisi oldu. Bu komisyonda Mâlikî mezhebinden Abdülcelil Îsâ, Şâfi’î mezhebinden Muhammed el-Bâhî ve Hanbelî mezhebinden Muhammed Sebi’ ez-Zehebî âzâ olarak bulunuyordu. Komisyon 1349/1931 yılında el-Fıkhu ale’l-Mezâhibi’l-Erbea kitabını hazırlayarak İslâm hukukuna mühim bir hizmette bulunmuş oldu. Kitap matbu olup, Türkçeye de tercüme olunmuştur.

    İbni Teymiyye büyük bir âlimdir.İlmi, dindarlığı, keskin zekâsı, kuvvetli hâfızası, sivri dili, inatçılığı ve doğru bildiğinden şaşmaması ile tanınmıştır. Şiîlere, Hıristiyanlara ve Yunan felsefecilerine yazdığı reddiyeler çok kıymetlidir. İbni Teymiyye önceleri Hanbelî mezhebinde iken, sonraları müstakil hareket etmeye başladı. Mesâisini selef itikadının ihyâ iddiasına hasr etti. Bu arada kendisinden önce gelenlere, bu arada Sahâbe’ye de aşırı tenkidlerde bulundu. Bazı cahil tarikatçıların aşırı hareketlerini bahane ederek, istigâse, tevessül, şefaat, kabir ziyareti gibi hususlara muhalefetiyle öne çıktı. “Ancak üç mescide ziyâret için gidilir” hadîs-i şerîfini, “Ancak üç mescid ziyâret edilir” şekline çevirerek, Hazret-i Peygamber’in kabrini ziyaret için bile gitmek günah olur dedi. Kabir ziyaretine cevaz veren ve tasavvufu, kerâmeti câiz gören sözleri varsa da, tevessül, istigase, kabirlere adak yapmak, kabirlerde dua edip şefaat dilemek gibi hususlara muhalefeti hep sürdü. Giderek tasavvufun Hind felsefesinden etkilenmiş bir bid’at olduğunu iddia etti. Sadreddin Konevî ve Muhyiddin Arabî’yi ağır şekilde tenkid etti. Şart-ı vâkıfın muteber tutulmaması, bir defada verilen üç talâkın bir talâk sayılması, yemine bağlanan talâkın vâki olmayıp keffâretle iktifâ edileceği, hayızlı kadına verilen talâkın vâki olmayacağı gibi fıkhî konularda da Selef ulemâsının icma’larına uymayan, şâz (marjinal) görüşler ileri sürdü. Bu sebeple yalnız tasavvuf ehlinin değil, zâhir âlimlerinin de nefretini çekti.

    Memlûk Sultanı’nı Müslüman İlhanlılarla harbe teşvik etti. Bu sebeple modernistler tarafından “İslâm ülkelerini Tatar istilâlarından koruyanların ön safında çalışan manevî önder İmam İbni Teymiyye” olarak lanse edilir. Halbuki İbni Teymiyye, iki İslâm askerinin harb etmesini kızıştırmış, kardeş kanı dökülmesine, binlerce müslümanın ölmesine sebep olmuştur.  Ehl-i sünnet âlimlerinin yaptığı gibi, bu iki İslâm hükümdarına nasihatlar verip, din kardeşi olduklarını söyleyip, “Kardeşlerinizin arasını bulunuz!” meâlindeki âyet-i kerîmeye uysaydı, zaten iyi niyetli olan Gazan Han ile Sultan Nâsır birleşerek, yardımlaşır; büyük bir imparatorluğun meydana gelmesine sebep olabilirdi.

    Akideye dair yazdığı Fetâve’l-Hameviyyeti’l-Kübrâ ve El-Vâsıta diye de bilinen el-Akîdetü'l-Vâsıtıye adlı eserlerinde teşbih ve tecsime kayan (Allahü teâlânın cisim olduğu ve insana benzediği yolunda) fikirler ileri sürdü. Bunun üzerine vaaz ve fetvâ vermesi yasaklandı. 705 (1306) tarihinde Kâhire’de Kâdiyülkudât Zeynüddin Mâlikî riyasetinde toplanan âlimler huzurunda muhakeme olundu. Kâhire ve İskenderiye’de ikamete tâbi tutuldu. Sonra Şam’a döndü. Selef-i sâlihînin icma’ına uymayan sözleri sebebiyle fitneye sebep olunca sultan fetvâ ve vaaz vermesini yasakladı. Dinlemeyince Şam Kalesi’ne kapatıldı. 728 (1328) tarihinde burada vefat etti.

    İbn Teymiyye üçyüz civarında kitap yazmıştır. es-Siyasetu'ş-Şer'iyye kitabı, İslâm amme hukukuna dair mühim ve kıymetli bir eserdir. Fetvâları, halen Suudî Arabistan’daki mahkemelerin mürâcaat kitabıdır. Hanbelî âlimlerinden İbni Teymiyye adıyla meşhur Fahrüddîn Muhammed bin Ebi’l-Kâsım başkadır. Bu da Harranlı olup, 621 senesinde 79 yaşında vefat etmiştir. Tefsîri ve Hanbelî fıkhına dair eserleri vardır. İkisi karıştırılır.

    İbni Teymiyye’nin çok sayıda talebesinden İbnü’l-Kayyım dışında hiç biri hocası kadar aşırı gitmemiş ve Ehl-i sünnet dairesinden çıkmamıştır.

    Başta Izz bin Cema’a, Ebu’l-Hasen Sübkî, İbn Hacer Askalânî, İmam Süyûtî, İmam Şa’rânî, İbn Hacer Mekkî, Ahmed Sâvî, Abdülhay Lüknevî, Yusuf Nebhânî, Habîbü’l-Hak Permûlî olmak üzere pek çok mühim âlimler, İbni Teymiyye ve nev’i şahsına mahsus fikirlerine reddiye yazmıştır.

    İbni Teymiyye mağrur, münazaralarda ise üslubunu ayarlayamayan bir kimse idi. Nahv âlimlerinden Ebû Hayyân, 700 senesinde Kâhire’ye geldiğince, İbni Teymiyye buna “Nahv âlimi dediğimiz Sibeveyh de kim oluyor. Kitâbında tam seksen yanlış var ki, sen onları anlayamazsın” demişti. Ebû Hayyân, el-Bahr adlı tefsirinde ve Nehr ismindeki muhtasarında ilim adamına yakışmıyan sözleri karşısında, ondan uzak kalmayı uygun gördüğünü söyleyerek İbni Teymiyye’yi ayıplamıştır. İbni Hacer Askalânî, Dürerü’l-Kâmine kitabında, İbni Teymiyye’nin önde gelen talebesi Zehebî’nin “İbni Teymiyye, ilim üzerinde konuşurken hiddetlenir; karşısındakini mağlup etmeye çalışır, herkesi gücendirirdi” sözünü naklediyor. İmam Süyûtî, Kam’ul-Mu’ârıd isimli eserinde, “İbni Teymiyye, kibirli idi. Kendini beğenirdi. Herkesten üstün görünmek, karşısındakini küçümsemek, büyüklerle alay etmek âdeti idi” diyor. Şam ulemâsından Muhammed Ali Bey, Hıttatü’ş-Şam kitabında diyor ki, “İbni Teymiyye’nin hedefi, Luther adındaki papazın hedefine benzer. Fakat Hıristiyanlığın müceddidi muvaffak oldu. İslâm müceddidi olamadı.”

    Netice itibariyle İbni Teymiyye, zekâsı, ilmi, ibâdeti bir yana, cerbezesi ve gururu ile öne çıkmış; selef-i sâlihînin icmasından ayrılmış; İslâm tarihinde onulmaz yaralar açmış büyük bir âlimdir. Bir tarafta modernistlerin, bir tarafta Vehhabîlerin önderi olmak itibariyle ifrat ve tefrit arasında kalmış enteresan bir şahsiyettir.

    İbni Teymiyye’nin her söylediği de yanlış değildir. Doğru söylediği ve sonra gelen Ehli sünnet âlimlerinin kaynak aldığı sözleri ve kitapları da vardır. Bir kimsenin İbni Teymiyye'den istifade etmesi, onun kitaplarına referans vermesi, İbni Teymiyye’nin hatalarını da benimsediği mânâsına gelmez. Mesela Ehli sünnetin çok kıymet verdiği İbni Âbidin hazretleri bile İbni Teymiyye'den nakiller yapıyor ve büyük âlim olduğunu söylüyor.

    İbni Teymiyyeci diye bir tabir veya fırka yoktur. Ancak XVIII. asırda Arabistan’ın doğusundaki Necd havâlisinde ortaya çıkan ve zamanla bütün Arabistan’a hâkim olan Vehhâbîlik, İbni Teymiyye’nin görüşlerine dayandığı iddiasındadır. Maamafih Vehhâbîlik, İbni Teymiyye’nin fikirlerinden çok daha aşırı bir yol tutmuştur. İbni Teymiyye ve fikirleri, unutulmaya yüz tutmuşken, modernistlerin biricik referansı olarak canlandırılmış olup abartılarak hayatiyetini muhafaza etmektedir. Vehhâbîliğin kurucusu 1206/1792 yılında vefat eden Muhammed bin Abdülvehhabdır. Mezhebinin esasları İbni Teymiyye’ye uzanır. Muhammed bin Abdülvehhab, İbni Teymiyye ve en önde gelen talebesi İbni Kayyım’ın görüşlerini iyice incelemiş ve bunlara taassupla bağlanmıştı. İslâmiyeti, ilk zamanlarındaki saflığına döndürme iddiasıyla ortaya atıldı. Kabir ziyaretini, türbe yapılmasını, tevessülü, tasavvufu, câmilerde minber ve minâreyi, namazlardan sonra tesbih kullanılmasını câiz görmüyordu. Mezheb, sahâbeye bakış açısı bakımından Hâricîlik, Allah’ın cisim olduğu hususunda Mücessime ve nassların zâhirî mânâlarına bakıp mecaza gitmemek hususunda da Zâhiriye mezhebinin tesirlerini taşıyordu. Ehl-i sünnetin Mâtüridî ve bilhassa Eş’arî mezhebini reddederek, kendilerine selef-i sâlihîni hatırlatacak şekilde, Selefiyye adını vermişlerdir. Halbuki inanç ve amelleri selef-i sâlihîne benzememektedir. Vehhâbîliğin esasları, İbni Teymiyye’nin görüşlerinden daha şiddetlidir. Öyle ki, İbn Teymiyye’nin câiz değil dediğine, Vehhâbîler küfr demiştir. Ayrıca İslâmiyeti aslına döndürme etme pozu takınan bazı modernistler de İbni Teymiyye’yi hak ettiğinden yukarıda tutmakta ve onun sözlerini referans almaktadır. Günümüzde radikal islamcı denilen ve tedhiş faaliyetleri ile gayrıislamî rejimleri devirme iddiasındaki gruplar da İbni Teymiyye’yi zamanının Müslüman hükümetine karşı tavırları sebebiyle kahraman bir manevî lider olarak görmektedir. Halbuki Ehli Sünnet itikadı ne vaziyette olursa olsun hükümete karşı gelmeyi yasaklamaktadır.

    17 Eylül 2010 Cuma
  • Sual: Enver Paşa'nın, Atatürkle olan çekişmesi olayının arkasında ne var? Atatürk, Enver Paşayı vatandaşlıktan çıkarmış mıdır?
    Cevab: Enver paşa çok zeki, kabiliyetli ve hırslı bir asker idi. Mustafa Kemal de öyleydi. Bu sebeple birbirleri ile çatıştılar. Enver Paşanın nail olduğu yüksek dereceler Mustafa Kemal paşanın hınç ve hırsını arttırdı. İttihatçıların Umumi Harbdeki mağlubiyeti üzerine teşkil edilen Ankara hareketi ile beklediği fırsatı ele geçirerek Enver Paşa’nın bile nail olamadığı bir pozisyonu elde etti. Enver Paşa Germanofil (Alman yanlısı) iken, Mustafa Kemal Anglofil (İngiliz yanlısı) bir politika takip edilmesine taraftardı. Enver paşanın vatandaşlıktan çıkarılması diye bir şey işitmedim. 1922’de vefat ettiğinde henüz Osmanlı Devleti devam ediyordu. Enver Paşa Osmanlı hükümeti tarafından idam cezasına çarptırılmış, fakat yurt dışına kaçtığı için bu ceza infaz edilmemişti. Bu sebeple vatandaşlıktan çıkarılmış olabilirse de işitmedim.
    16 Aralık 2010 Perşembe
  • Sual: Elmalılı Hamdi kimdir?
    Cevab: Elmalılı Mehmed Hamdi Yazır, Sultan Hamid zamanında yetişmiş bir İslâm âlimidir. Fıkıhta mahirdir. Fransızca öğrenmiş, felsefecilere cevap verecek kitaplar yazmıştır. Tefsiri de meşhurdur. Fakat o zamankilerin çoğu gibi siyasete bulaşmış, meb’us olmuş, Sultan Hamid’in tahttan indirilmesine dair fetvâyı kaleme almak bahtsızlığına düşmüştür. Allah affetsin, bu büyük bir kabahattir. Bu itikadının bozuk olduğunu göstermez.
    23 Aralık 2011 Cuma
  • Sual: Salahaddin Eyyûbî Kürt müdür, yoksa Türk müdür?
    Cevab: Salahaddin Eyyûbî, ırk itibariyle ne Kürt, ne de Türktür. Dedesinin babası Mervan, tarihçi İbni Haldun’a göre Himyer soyundan bir Arabdır. Azerbaycan’ın Düvin şehrinde Revâdiye aşiretinin reisi idi. Sonra Selçuklu atabeyleri tarafından Kuzey Irak’taki Tikrit'e kale muhafızı tayin edildi. Revâdîler, Kafkasya’ya da sonradan gelmişlerdir. Asılları Yemen’den Basra’ya gelip yerleşen bir Arap aşiretidir. Zamanla Kürt Hizbânê cemaati arasında yaşayarak Kürtleşmiştir. İbni Hallikan, İbni Esîr ve Şerefhan da böyle söyler. Salahaddin’in annesi Türk idi. Nitekim kardeşlerinin Turanşah, Tuğtekin, Tokuş, Böri gibi otantik Türk isimleri taşıması tesadüfî değildir. Eniştesi Erbil Emiri Muzaffereddin Gökbörî idi. Parlak Mevlid cemiyetleri tertiplemesiyle tanınmıştır. Salahaddin, Kürtleşmiş bir Arab ailesinden gelmekle beraber, yaşadığı vasat itibariyle Türkçe konuşuyordu. Selçuklu Atabeylerinden vazife almıştır. Üniversel kaidelere göre biyografisi verildiği zaman Selçuklu devlet adamı denilmektedir. İmparatorluklarda devlet adamlarının, hatta hükümdarların bile muayyen bir ırktan olması bahis mevzuu değildir. Bugün milliyetçi Kürtlerin, çok sahip çıktığı Salahaddin Eyyûbî, bu sebeplerden dolayı tarihî bakımdan Türk sayılıyor. Mısır ve Suriye’de kurduğu Eyyübî Devleti ise tam bir Arap devleti karakterindedir. Tarihin bu emsalsiz şahsiyeti, bütün Müslümanlar için iftihar kaynağı olduğu gibi, dünya tarihinde de teşkilâtçılığı, kahramanlığı ve âlicenaplığı ile parlak bir nâm ile anılmaktadır. Salahaddin Eyyûbî’ye bu sual sorulsa idi, muhtemelen şaşırır, “Elhamdülillah Müslümanım” derdi.
    23 Aralık 2011 Cuma
  • Sual: Cem Sultan’ın torunlarının Hristiyan olarak hâlen Malta’da yaşadığı doğru mudur?
    Cevab: Sultan Fatih'in oğlu Şehzade Cem, 1495’te Napoli'de vefat etti. İki oğlundan Şehzade Oğuzhan babası sürgünde iken 1483’te idam edilmişti. Diğer oğlu Şehzade Murad babası sürgünde iken Rodos şövalyelerine sığınmıştı. Kanuni Sultan Süleyman, 1522’de Rodos’u fethettiğinde burada vaftiz edildiği söylenen Murad ve oğlu Cem’i idam ettirdi. Yıllar sonra (bundan on sene kadar evvel) Maltalı bir arkeolog cem Sultan’ın torunu olduğunu iddia etti. Rivayete göre İkinci Cem ölmemiş, Malta’ya kaçırılmış. Burada Nikola adıyla 1536’ya kadar yaşamış. Maltalı arkeolog Georges Said Zammit, o zamanlar hanedan reisi olan Osman Ertuğrul Efendi’ye müracaat etti. Şehzâde, kendisini hanedandan kabul edemeyeceğini, olmadığını da söyleyemeyeceğini bildirdi. Dedelerinin Papalık tarafından verilen soyluluk ünvanını kabul ettiğine göre Osmanlı ailesinden sayılamayacağını söyledi. Adamcağız Malta arşivlerinden iddiasını ispatlamaya uğraşıp duruyordu. Sonra ne oldu bilemem. Hâdise bundan ibarettir. Fransa’da iken, soyadının Djem olduğunu, Cem Sultan’ın Fransa’da mahpus bulunduğu şatonun sahibi dükün kızı ile gizli evliliğinden olmuş çocukların soyundan geldiğini iddia eden birisiyle tanışmıştım.
    10 Ocak 2012 Salı
  • Sual: Mevlânâ’ya büyük bir hayranlık duyuyorum. Tahirü'l-Mevlevi adında bir zâtın yazdığı mesnevî şerhini okumam doğru olur mu? Sema ve ney hususunda sorduğum kişiler menfi cevaplar veriyor ve bunun dinde olmadığını söylüyor. Bu sema ve ney hâdisesinin nereden çıkmıştır?
    Cevab: Bahsettiğiniz kitabı tedkik etmedim. Fakat Tâhirü’l-Mevlevi makbul bir zâttır. Kitabı da muteber olsa gerektir. Son zamanlarda vefat eden Şefik Can da salahiyetli bir mesnevî mütehasıssı idi. Âbidin Paşa’nın şerhi makbul, fakat okunması ve anlaşılması bu zamanda zordur. Bu zamanda Mesnevi’yi ehil bir hocadan okumayan, istifade edemez. Hatta zarar bile görebilir. Ehil bir hoca da bilmiyorum. Dinini ve ilmihalini iyice öğrendikten sonra, tasavvufa meraklı olan İmam Rabbani’nin Mektubat kitabını okusa bence daha çok istifade eder. Ney, Mesnevî’nin ilk beyitinden itibaren sıkça geçiyor. Mânâsı semboliktir. Kâmil insan veya mürid mânâsına gelir. Mevlevîlikte ney çalındığını göstermez. Çalınmış olsa bile, nefsi tezkiye bulmuş, mütmeinne olmuş zâtlara musikinin zarar vermeyeceğini, kalbi hasta olan sıradan insanlara ise zarar vereceğini İmam Gazalî bildirmektedir. Sema ise bazı tarikatlarda vardır. Ama şimdikiler gibi gösteriş için değil, hakiki coşku ile yapılmaktadır.
    10 Ocak 2012 Salı
  • Sual: Şair Fuzuli hakkında malumat verebilir misiniz? Şiî veya âsi olduğuna dair bilgi var mıdır?
    Cevab: Şair Fuzuli, Caferî Şiasındandır. Ehl-i sünnet değildir. Fakat mutedildir. Hakkındaki bütün ciddi kaynaklarda bu açıkça geçer. Âsi olduğuna dair bir şey duymadım. Gerçi Ehl-i bidat olmak Allaha isyan olarak değerlendirilebilir. Bununla beraber Ehl-i sünnet arasında da içli şiirleri çok tutulmuş, divanı okunagelmiştir. Hakkında “İsmi gibi Fuzuli’dir” tabirini kullanan nice tasavvuf ehli, şiirlerinden zevk almıştır. Su kasidesi emsalsizdir.
    10 Ocak 2012 Salı
  • Sual: Sultan II. Abdülhamid’in dinî hocası veya manevî şeyhi var mıydı? Varsa hangi tarikata mensup idi? Bir ara Seyyid Fehim Arvasî ile görüştüğünü işittim. Yoksa Nakşî miydi?
    Cevab: Sultan II. Abdülhamid'in Şâzelî Şeyhi Trabluslu Zâfir Efendi'ye mensup olduğu bilinen bir keyfiyettir. Zâfir Efendi’ye Yıldız aykınında bir tekke tahsis etmiştir. Şeyhin kabri de buradadır. Vefatından sonra Kâdirî şeyhi Halebli Ebulhüdâ Efendi'nin sohbetinde bulunmuştur. Daha evvel Nakşî meşâyihinden Gümüşhanevî Ziyaeddin Efendi'nin sohbetlerinde de bulunduğu malumdur. Seyyid Fehim Arvasî, hacca giderken İstanbul'a uğramış, padişah tarafından kabul edilip iltifat görmüş, kendisine İstanbul'da bir tekke bile teklif edilmiştir. Netice itibariyle Sultan II. Abdülhamid Şâzelî tarikatına mensup idi. Aynı zamanda Kadirî ve Nakşî meşrebli olduğu anlaşılıyor.
    10 Ocak 2012 Salı
  • Sual: 22 Aralık 2010 tarihli, gazeteye de çıkmış olan Şah İsmail ile ilgili yazınızda, İsmail’in neseben Kürd olduğunu yazmışsınız. Mümkünse yazınızda kullandığınız ve bu bilginin geçtiği kaynağı öğrenmek isterim.
    Cevab: Şah İsmail’in büyük dedesi Erdebil şeyhi Safiyyüddin, Erdebilli bir Kürddür. Safiyüddin’in annesi Devletî, Beruki aşiretinden Kürddür. Safiyüddin’in zevcesi, hocası Şeyh Zâhid Geylânî'nin kızıdır. Şeyh Zâhid, Farslaşmış, Sincanlı bir Kürd ailesindendir. Şah İsmail, seyyidlik iddia etmiş, bu yolda bir de şecere uydurmuştur. Türkçe bilirdi. Büyük ölçüde Türk kültürü altında yetişmiş ve yaşamıştı. Bu sebeple tarihçiler, Salâhaddin Eyyûbî gibi, Şah İsmail'i ve Safevîleri de Türk tarihi içinde mütâlaa etmektedir. Michael Mazzaoui'nin The Origins of Safawids kitabında ve başka kitaplarda tafsilat vardır.
    23 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Bir zât, televizyondaki sohbetinde, Sultan Abdülmecid’in içki içtiğine dair Cevdet Paşa’nın şahadeti olduğunu söyledi. Aslı var mıdır?
    Cevab: Cevdet Paşa da bu hususta gördüğünü değil, işittiğini yazıyor. Hadis-i şerifte, “Bir kimseye yalan olarak her duyduğunu söylemek yetişir” buyuruluyor. Herkese hüsnü zan etmelidir. İyi bilinmeyen şeyin ardına düşmemelidir. Sultan Abdülmecid’in içki içtiğini gören bir kimsenin şahidliğine rastlamadık. Kendisi dindar ve yüksek meziyetlere sahip bir insandı. Böyle bir şahsiyet zaafı göstereceğine inanılamaz.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Hazret-i Muaviye’nin, Peygamber efendimizin vahiy kâtibi olmadığına dair ciddi kaynaklarda bir şeyler geçtiğini söyleyen arkadaşlarım var. Benim okuduklarımın hepsine o vahiy kâtibiydi deniyor. Bir açıklık getirir misiniz?
    Cevab: Aşağıdaki zâtlar, Hazret-i Muaviye’nin vahy kâtibi olduğunu açıkça zikreder. Bu husus artık tevâtürle sâbittir. Bunu ancak ehl-i bid’at inkâr eder. Ama onlardan Kur’an-ı kerimin bazı âyetlerini bile uydurma diyenleri vardır. Hafız İbn Asâkir (Târîhu Dımaşk); Âmiri (Behcetü'l-Mehâfil); İbn Abdilber (el-İstîâb); Kurtubi (Tefsîr); Şebrâmellisi (Hâşiye ale’l-Minhâc); Irâkî; Burhanuddin el-Halebî (Hâşiyetü’ş-Şifâ); Hafız İbn Abdilber (Behcetü'l-mecâlis); İbni Kuteybe (el-Meârif). Hatta Hurinî el-Metâliu'n-Nasriyye kitabında der ki: Hicretten sonra vahy kâtibliğinde en devamlıolanı Zeyd bin Sâbit, Mekke’nin fethinden sonra ise Muaviye idi.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Londra’da Pakistan asıllı Barelviler adında bir topluluk var. Bunlar Ehl-i sünnet midir?
    Cevab: Berilevîler, büyük Hanefî Hind âlimi Ahmed Han Berilevî’nin yolundadırlar. Ehl-i sünnet bir topluluktur.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Geçenlerde izlediğim bir dokümanter filmde Hazret-i İsa'ya dair bilgilerin sadece dinî kaynaklarda (İncil) geçtiği; o devirde yaşayan Akdeniz çevresindeki Romalı yazarların kendisinden hiç bahsetmediği; sadece Suetonius ve Tacitus bir kaç kelimeyle 'Christ' veya 'Christus' olarak bahsettiği; onun da isim değil, ünvan olduğu söylendi. Doğru mudur?
    Cevab: Romalı tarihçilerin Hazret-i İsa’dan bahsetmedikleri, ancak sonrakilerin bahsettiği doğrudur. Bu bakımdan Hazret-i İsa’nın doğum tarihi hakkında şüpheler bulunduğu rivayeti güçlenmektedir. İseviler, Antakya’da bir komün teşkil ettikten sonra, buralılar tarafından Hıristiyan, yani Hıristos’a mensup diye anılmıştır. Hıristos, Mesih (yağlanmış, takdis edilmiş) kelimesinin Yunancasıdır. Christ, bu kelimenin Latin milletlerindeki karşılığıdır. Hazret-i İsa kısa bir müddet peygamberlik yaptıktan sonra, göğe yükselmiştir. Kendisine inananlar sayıca az ve entelektüel vasıflardan mahrum olduğu, öte yandan Romalı ve Yahudilerin baskısı sebebiyle gizli yaşadıkları için, Hazret-i İsa hakkında tarihî vesika yok denecek kadar azdır.
    14 Nisan 2012 Cumartesi
  • Sual: İbn Hacer-i Heytemi'nin Hayratü'l-Hisan kitabının Menakıb-ı İmam Azam adlı türkçe tercümesinde geçen bir menkıbe şöyledir: İmam Ebû Hanife'nin huzuruna bir kadın gelerek, "Erkek kardeşim vefat etti. Altı yüz dinar miras bıraktı. Fakat benim hakkıma yalnız bir dinar düştü" dedi. İmam, "Bu hesabı kim yaptı?" diye sual eyledi. Kadın da "Davud-ı Tâî yaptı" dedi. Bunun üzerine İmam, "Doğru, senin hakkın aslında bu kadardır. Zira, kardeşin vefat ettiğinde, arkasında miraçı olarak annesini, zevcesini, iki kızını ve on iki erkek kardeşiyle birlikte seni bırakmıştır. Senin hakkının bir dinardan fazla olmasına imkan yoktur" dedi. Buradaki miras nasıl taksim edilir?
    Cevab: Zevce: 1/8
    Anne: 1/6
    Kızlar: 2/3
    Kadın: 1 hisse
    Erkek kardeşler: 12 x 2 hisse

    Zevc, anne ve kızların hisseleri toplamı : 1/8+1/6+2/3=23/24

    Kadın 1 hisse, erkek kardeşler 2 hisse alacak şekilde, geri kalan 1/24 hisse taksim edilir. Kadına düşen hisse: (1/24)x(1/25) = 1/600. Tereke 600 dinar olduğundan, kadına düşen miktar, 1 dinardır.
    14 Nisan 2012 Cumartesi
  • Sual: İmam Gazalî hazretlerinin Kıyâmet ve Âhiret halleri adlı kitabında Nuh aleyhisselâm için neden resullerin ilki deniyor?
    Cevab: Âdem aleyhisselâmdan sonra şeriat sahibi ilk peygamber olduğu için. Bir başka deyişle şeriatı, Âdem aleyhisselâmın şeriatını nesheden ilk peygamber olduğu için.
    16 Nisan 2012 Pazartesi
  • Sual: Eflâtun’a İsa aleyhisselâmın tebliği ulaştığı, ama kibrinden kabul etmediği söyleniyor. Doğru mudur?
    Cevab:

    Bu ifade İmam Rabbânî hazretlerinin Mektubat’ında geçiyor. Burada yüksek akıl sahiplerinin bile aklıyla Allahü teâlâyı bulmalarının imkânsız olduğu, bir peygamberin bildirmesine ihtiyaç bulunduğunu anlatmak için bu misal verilmiştir. Ama İsa aleyhisselâmın tebliğinin Eflâtun’a ulaştığı kat’i değildir. Eflâtun milâddan üçyüz sene evvel yaşamıştır. İsâ aleyhisselâm ise tarihçilerin tesbitine göre Eflâtun’dan üç yüz sene sonra yaşamıştır. İsâ aleyhisselâm ile aynı çağda yaşadıklarına dair rivâyeti zayıftır. İsâ aleyhisselâm üç sene peygamberlik tebliğinde bulunduktan sonra göğe yükseltildi. Kendisine inananlar çok azdı. İsevî dini, İsa aleyhisselâmın yaşadığı Filistin havalisinde bile çok sınırlı bir yayılma imkânı buldu. İsâ aleyhisselâm dünyada iken Yunanistan’da işitilmesi muhaldir. Eflâtun’un işittiği başka bir peygamber olabilir. Öyle bile olsa tebliğinin tam olarak kendisine ulaştığı belli değildir.

     

    12 Temmuz 2012 Perşembe
  • Sual: Piyasada İngiliz Casusu'nun İtirafları adında bir kitap dolaşıyor. Bunun orijinalinin bulunmadığı, Hüseyin Hilmi Işık tarafından kurgulanıp yazıldığı söyleniyor. Doğrusu nedir?
    Cevab:

    İngiliz Casusunun İtirafları adıyla Türkiye'de neşredilen kitap, Suudi Arabistan'da Vehhabiliğin doğuşunda İngiliz gizli servisinin rolünü anlatan bir hatıra kitabıdır. Bu hatıralar, ilk önce Alman gazetesi Spiegel’de, sonra da meşhur bir Fransız gazetesinde tefrika edilmiştir. Lübnanlı bir doktor tarafından Arapça'ya tercüme edildi. Hüseyin Hilmi Işık'ın 1990'da neşrettiği nüsha, bundan tercüme edilmiş ve ilâvelerle zenginleştirilmiştir. Kitabın ortaya çıkışı, 1990'dan çok öncelere dayanır. Bilahare Arapça'dan Farsça'ya, “Memoirs of Hempher, The British Spy to the Middle East” adıyla İngilizce'ye ve diğer dillere tercüme edilmiştir. Vehhabî mezhebi mensuplarının ve Suudi Arabistan’ın kendileri aleyhindeki neşriyata karşı çıkmaları gayet tabiîdir. Kitabın orijinalitesinin isbatı şu an için mümkün olmasa bile, anlatılan hâdiselerin tarihî ve aktüel gerçeklere uygunluğu bakımından söylenecek söz yoktur.

    13 Temmuz 2012 Cuma
  • Sual: Hazret-i Ali için kullanılan "kerramallahu vecheh" ifadesi ne mânâya gelmektedir?
    Cevab: Allah yüzünü şereflendirsin demektir. Hiç puta tapınmadığı, müslüman olarak büluğa erdiği yahud hiç avret yerine bakmadığı veya harama bakmadığı için bu isim verilmiştir deniyor. (Mir’at-ı Kainat)
    27 Temmuz 2012 Cuma
  • Sual: Neciyyullah ve Safiyyullah ne demektir?
    Cevab: “Allah’ın kurtardığı” ve “Allah’ın tasfiye ettiği, saflaştırdığı” mânâsına Nuh ve Adem aleyhimesselâm için kullanılan Kur’anî tabirlerdir.
    28 Temmuz 2012 Cumartesi
  • Sual: Fatih Sultan Mehmed’i büyüten annesi Mara Despina Hatun’un evliliği sırasında Hıristiyanlığı bırakmayıp, daha sonra da Sırbistan’a dönerek manastıra kapandığı doğru mudur? Benim bildiğim herkes saraya girmeden önce müslüman oluyordu...
    Cevab: Sultan II. Murad ile Sırb kralının kızı Mara’nın evliliği, daha önceki Osmanlı padişahlarında olduğu gibi siyasî maksatlarla idi. Mara kendi dininde kalmıştır. Hiç Müslüman olmamış, kocası ölünce, kendi isteğiyle memleketine giderek manastıra kapanmıştır. Mara cariye değil, Sırp kralının kızı idi. Müslüman bir erkeğin ehl-i kitab bir kadın ile evlenmesi câizdir. Mara Despina Hatun, Fatih Sultan Mehmed’in annesi değil, üvey annesi idi. Sultan Fatih tahta çıkınca kendisine hürmet etmiş ve Edirne’de kalırsa hizmetinde bulunacağını va’detmişti. Zevcinin üzüntüsünü tutan Mara Despina ise memleketine dönüp dünyadan el etek çekmeyi tercih etti. Bunun üzerine Sultan Fatih kendisine vefatına kadar kullanmak üzere bir gelir tahsis etti ve vâlidem diye başlayan bir mektup yazdı. Bu sebeple bazı tarihçiler bu kadının Sultan Fatih’in annesi olduğu vehmine kapılmıştır. Türk-İslâm geleneğinde üvey anneye vâlide diye tazimkârâne hitab etmek vardır. Hatta bazı kısa görüşlüler Sultan Fatih gibi büyük bir hükümdarın Müslümanlar ve Türkler arasından çıkabileceğine ihtimal vermeyip, onu ancak Hıristiyan bir annenin yetiştirebileceğini söylemiştir. Sultan Fatih’in annesi Halime Hümâ Hatun, büyük ihtimalle İsfendiyar Beyinin kızı idi.
    28 Temmuz 2012 Cumartesi
  • Sual: İmam Birgivî’nin Ziyâretü’l-Kubûr adlı kitabında kabir ziyareti hususunda Ehl-i sünnete aykırı görüşler ileri sürdüğü doğru mudur?
    Cevab: Birgivi'ye izafe edilen Ziyâretü'l-Kubûr risâlesi, Hanbelî âlimlerinden İbnü Kayyımi’l-Cevziyye’nin İğâsetü’l-Lehfân kitabının hülâsası mahiyetindedir. Birgivî’nin İbnü Kayyım’a, belki de Hanbelî mezhebinden bir âlime atıfta bulunduğu tek kitaptır. Dr. Huriye Martı adında bir araştırmacı, Birgivî Mehmed Efendi – Hayatı, Eserleri ve Fikir Dünyası adlı eserinde (2. Baskı, Ankara, 2011, s. 65, 97) risâlenin Birgivî’ye aidiyetinin şüpheli olduğunu söylüyor. Bir asır sonra ortaya çıkan ve gûyâ bid’atlerle mücadelesiyle tanınan Kadızâdeliler tarafından Birgivî’ye nisbet edilmiş olması muhtemeldir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar bunu göstermiştir. Nitekim risâlede, Birgivî’nin te’lif tarzına muhalif olarak iktibaslar sayfalarca sürmekte ve bazen aynı cümle defalarca tekrar edilmektedir. Diğer kitaplarında ismi geçen ve elinin altında bulunan klasik Hanefî kitaplarına bu risâlede atıf yapılmamıştır. Bu, Hanefî mezhebine sıkı bağlılığı ile bilinen Birgivî’nin tarzına uymaz. Ayrıca, risâlenin te’lif tarihi belli olmadığı gibi, müellif ve eserlerinin tanıtıldığı el-Ikdü’l-Manzûm, el-Aylemü’z-Zâhir, Keşfü’z-Zunûn ve Hadâiku’l-Hakâik gibi eserlerde Birgivî’nin eserleri arasında zikredilmemiştir. Kitabın orijinal nüshası da elde bulunmamaktadır. Ömrünün sonunda kaleme aldığı et-Tarikâtü’l-Muhammediyye’de bahsi geçen mevzuların teferruatı için diğer risâlerini kaynak gösterirken, kabir ziyareti hususunda ne Ziyâretü'l-Kubûr risâlesine, ne de İbni Kayyım’ın eserine atıfta bulunulmaktadır. Birgivî'ye atfedilen “Ölüleri anmak için yapılan âyinlere, şefaat istemek için mezar ve türbeleri ziyaret etmeye” dair fikirler, et-Tarikâtü’l-Muhammediyye, Ahvâlü Etfâli’l-Müslimîn ve Vasiyetnâme gibi kitapları tedkik edildiğinde, İbn Teymiyye ve talebesi İbn Kayyım gibi aşırılıklarıyla tanınmış âlimlerden ayrıldığı görülmektedir. Birgivî, bid’atlardan kaçınma hususunda şiddetli tavır gösteren bir âlimdir. Ama onun çok tutulan eserlerinde kabir ziyaretini, istigâse ve tevessülü yasaklayan bir kelime yoktur. Ancak kabir ziyaretinde cahil halk tarafından yapılan aşırılıklara ve işlenen bid’atlere dikkat çekilmektedir.
    31 Temmuz 2012 Salı
  • Sual: Şair Mehmed Akif Ersoy'un Çanakkale Şehitlerine adlı şiirinde geçen "Bedr'in aslanları, ancak bu kadar şanlı idi" mısraının, dinen bir mahzuru var mıdır?
    Cevab: Kur’an-ı kerimde övülen, Hazret-i Peygamber tarafından hepsinin cennetlik olduğu bildirilen, Eshab-ı kiramın ve peygamberlerden sonra insanların en üstünleri sayılan, bereket ve belâlardan korunmak için isimleri yazılıp evlere asılan Bedr kahramanlarını hafife alan bu ifadenin mahzurlu olduğu açıktır. İslamî hassasiyete sahip birinden beklenmeyecek bir sözdür. Çanakkale Harbi’ne katılan askerler içinde iman, amel ve ahlâk bakımından her çeşit insan vardır. Şairler, umumiyetle hisleriyle hareket eden kimselerdir. Böyle abartılı ifadelere meraklıdır.
    31 Temmuz 2012 Salı
  • Sual: Türklerin İslâm’a geçişiyle alâkalı katıldığınız bir televizyon programında niye Kuteybe bin Müslim tarafından Türklere yapılan katliâmlardan hiç bahsetmediniz?
    Cevab: Mevzu Arablarla Türklerin harbleri değildi de ondan. Kuteybe, İslam ordularının kumandanı olarak Türkistan'a girdi. Mukavemet edenlerle savaştı. Yenilenler her savaşta öldürülür. Savaşmayanlar, teslim olanlar veya iman edenler canını kurtardı. İman etmeyi kabul etmeyenler de ölümü seçti. Harbdeki ölümler katliâm olarak vasıflandırılmaz. Katliâm mevzubahis ise, bugün dünya Müslüman nüfusu arasında Türklerin sayısı bir hayli çoktur. Şurası da bir gerçektir ki, Müslüman Türkler, imanlarını ve bu vesileyle sonradan dünya tarihinde oynadıkları mühim rolü, Kuteybe bin Müslim'e borçludur.
    12 Ağustos 2012 Pazar
  • Sual: Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî Hazretleri Kürt asıllı mıydı?
    Cevab: Irak kuzeyindeki Süleymaniyye’de Cafi Kürt aşiretindendir. Soyu Hazret-i Osman'a dayandığından, Kürtleşmiş bir Arab ailesinden geldiği anlaşılıyor. Bu sebeple Şeyh Hâlid-i Kürdî diye bilinir. Bağdad’da uzun zaman kaldığı için Şam’a geldikten sonra Bağdâdî nisbetiyle de anılmıştır. Osmanî nisbeti de kullanılır.

    Mevlânâ Hâlid, vefatına yakın vakıf ve vasiyetlerde bulunduktan sonra yanına gelen talebesi ve halifesi İbni Âbidîn hazretleri; “Efendim! Dün gece rüyamda Hazret-i Osman'ın vefat etmiş olduğunu gördüm. Çok büyük bir kalabalık oldu. Cenaze namazını ben kıldırdım." diyerek rüyasını anlattı. Mevlânâ Hâlid hazretleri de; "Yakında ben vefat ederim. Sen de kalabalık bir cemaat ile cenaze namazımızı kıldırırsın; çünkü ben, Hazret-i Osman'ın evlâdındanım." buyurdu. İbn-i Âbidîn bunu duyunca çok üzüldü ve rüyasını anlattığına çok pişmân oldu. Gerçekten Mevlânâ Hâlid birkaç gün sonra vefat etti. Namazını İbni Âbidîn kıldırdı. Kabri Şam’da Kasyun tepesinde ziyaretgâhdır.

    Mevlânâ Hâlid, Nakşibendî tarikatının en önde gelen simalarındandır. Zâhirî ilimlerde de üstad ve zamanın müceddidi idi. Nakşibendî tarikatında da kendi adıyla anılan kolun kurucusudur. İleri görüşüyle, yakın İslâm beldelerinin her yerine talebe ve halifelerini göndermiş; Nakşî tarikatini geniş beldelere yaymaya muvaffak olmuştur. İstanbul ve Anadolu’da en güçlü tekkeleri kurdular. Zenginler ve hükümet adamlarından uzak durmayı şiar edindiği halde, devlet ricâlinden çok müridleri olmuş; hatta zamanın padişahı Sultan II. Mahmud’un sempatisini kazanmıştır. Öyle ki bu padişah ve sonraki padişahlardan Sultan Abdülmecid ile oğlu Sultan Vahîdeddin Nakşî-Hâlidî idi. Bugüne intikal eden Nakşî tekkelerinden neredeyse tamamı Hâlidî kolundandır. Mevlânâ Hâlid’in hocası Abdullah Dehlevî’nin diğer halifelerinden gelen kollar da vardır.
    12 Ağustos 2012 Pazar
  • Sual: Hazret-i Meryem, dünyadaki kadınların en üstünü müdür? Onu böyle yapan hususiyetler nelerdir?
    Cevab: Âli İmrân sûresi 42. âyet-i kerimesinde meâlen buyuruluyor ki: Melekler şöyle demişti: “Ey Meryem! Allah seni seçip temizledi. Seni bütün dünya kadınlarından üstün tuttu”. Kasâs sûresinin başındaki âyet-i kerimelerde ise Musâ aleyhisselâmın annesi ve Firavun’un hanımı övülmektedir. Ulemâ der ki: Kan bakımından yakın olduğu için, Hazret-i Fâtıma, Hazret-i Hadîce ile Hazret-i Âişe’den dahâ üstündür. Fakat bir bakımdan üstünlük, her bakımdan üstün olmasını göstermez. Bu üçünden en üstün hangisi olduğunu, âlimlerimiz başka başka söylemiştir. Hadîs-i şerîflerden anlaşıldığına göre, üçü de ve Hazret-i Meryem ve fir’avunun hâtunu Hazret-i Âsiye, dünya kadınlarının en üstünüdürler. Hadîs-i şerîfte, “Fâtıma, Cennet hâtunlarının üstünüdür. Hasen ve Hüseyn de, Cennet gençlerinin yüksekleridir” buyuruluyor ki, bu, bir bakımdan üstünlüktür (İtikadnâme). Nitekim Taberânî, Hâkim ve Müsned’de geçen hadîs-i şerîfte “Cennet kadınlarının en efdali. Hüveylid kızı Hazret-i Hadîce, Fatımatü binti’n-Nebiy, İmran kızı Meryem ve Firavun'un halilesi ve Müzahim kızı Âsiye'dir” buyurulmaktadır. Taberânî ve Bezzâr’daki hadîs-i şerifte ise, “Hadîce, devrindeki kadınların en hayırlısıdır. Meryem, devrindeki kadınların en hayırlısıdır. Fâtıma, devrindeki kadınların en hayırlısıdır” buyurulmaktadır. Yine bir başka rivayette: "Meryem'den sonra cennet kadınlarının efendisi Fâtıma ile Hadice'dir." Buyuruldu.
    Kurtubî tefsirin’de hülâsaten deniyor ki: Allahü teâlânın Meryem’i seçip temizlemesi hususunda, Mücâhid ve Hasan küfrden temizlenmeyi anlamış; Zeccâc ise hayz, nifas ve benzeri hallerden temizlenmeyi ve Hazret-i İsa’yı doğurmak üzere seçildiğini bildirmiştir. Âlemlerin kadınların üstün tutmayı ise Hasan, İbni Cüreyc gibi müfessirler çağdaşı olan kadınlardan üstün tuttuğu mânâsını vermiş; Zeccâc gibi bazıları ise Sûr'a üfürüleceği ana kadar bütün kadınlardan üstün olduğunu söylemiştir. Kurtubî “Sahih olan da budur” diyor.
    Bir hadîs-i şerifte (Müslim) "Erkeklerden pek çok kimse kemale ermiştir. Fakat kadınlardan İmrân kızı Meryem ile Firavun'un karısı Âsiye'den başkası kemale ermemiştir. Ve şüphesiz Âişe'nin kadınlara olan üstünlüğü, tiridin diğer yemeklere olan üstünlüğü gibidir." Buyuruldu. Ulemâ der ki: Kemâl en ileri noktaya varmak ve noksansız olmak demektir. Herşeyin kemali kendisine göredir. Mutlak kemâl ise yalnızca yüce Allah'a aittir. Şüphesiz ki insan türünün en mükemmel olanları peygamberlerdir. Ondan sonra ise sıddîklar-dan, şehidlerden ve sâlihlerden müteşekkil Allah'ın evliyası gelir.
    Kur'ân-ı Kerîm'in ve hadis-i şeriflerin zâhir ifadesi Hazret-i Meryem'in, Hazret-i Havva'dan Kıyametin kopuşuna kadar görülecek son kadına kadar bütün dünya kadınlarının hepsinden faziletli olmasını gerektirmektedir. Çünkü melekler kendisine Allahü teâlâdan mükellefiyet, haber vermek ve müjdelemek gibi şeyler ihtivâ eden vahyi -diğer peygamberlere bildirdikleri gibi- bildirmişlerdir. Meryem’in bu sebeple peygamber olduğunu söyleyen âlimler de vardır. Ama umumun görüşü böyle olmadığıdır. Ondan sonra ise fazilette, Hazret-i Fatıma, sonra Hazret-i Hadice ve sonra da Hazret-i Âsiye gelir. Nitekim İbni Abbas’ın rivâyetine göre: Resûlullah aleyhisselâm’ın şu sözü meseledeki müşkililği kaldırmaktadır: "Dünya kadınlarının efendisi Meryem, sonra Fâtıma, sonra Hadice, sonra da Âsiye'dir."
    Allahü teâlâ Hazret-i Meryem'e hiçbir kadına vermediği şeyleri bilhassa vermiştir. Bunlar Ruhü'l-Kuds'ün onunla konuşması, ona görünmesi, gömleğinin yakasına üflemesi ve üflemek için ona yakınlaşmasıdır. Bunlar, hiçbir kadına verilmiş değildir. Ayrıca Hazret-i Meryem, Rabbinin kelimelerini tasdik etmiş ve çocuk doğacağı müjdesi kendisine verilince Hazret-i Zekeriyya'nın alâmet istemesi gibi ayrıca bir alâmet istememiştir. İşte bundan dolayı Allahü teâlâ indirdiği Kitab-ı Hakîminde ona “Sıddîka”, yani çokça tasdik eden, Rabbinin sözlerini doğrulayan kadın adını vererek şöyle buyurmuştur: "Ve onun annesi sıddîka bir kadındı." (Mâide suresi, 75). Bir başka yerde de Allahü teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Ve o Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tas­dik etmişti. O kânitlerden, yani Allah'ın emirlerine itaat edenlerden idi" (Tahrim suresi, 12).
    Hazret-i Meryem, daha dünyaya gelmeden hayırlı bir işe, Mescid-i Aksâ’ya hizmete adanmıştı. Kendisine ruh üflenip, babasız çocuğa hâmile kalınca, kavmi tarafından aşağılandı. Bu yolda çok sıkıntılar çekti. Oğluna yapılan eziyetler bir anne için kaldırılacak yük değildir. Oğlunun yükselmesinden sonra da sıkıntılar içinde yaşamıştır. Bütün bunlar ve Mesîh’in annesi olma şerefi, Hazret-i Meryem’i kadınların en üstünü yapan hususiyetlerdir.
    5 Eylül 2012 Çarşamba
  • Sual: Manastırlı İsmail Hakkı hakkında malumat verebilir misiniz?
    Cevab:

    Manastırlı İsmail Hakkı, Manastır’da 1264/1846’da doğdu. İstanbul’da tahsil görüp icâzet aldı. İstanbul’un büyük câmilerinde vâizlik yaparak şöhret kazandı. Hukuk Mektebi ve Medresetü’l-Vâizîn’de Arapça hocalığı yaptı. Meşrutiyetten sonra İttihadcılara destek verdiği için muhafazakâr çevrenin nefretini çekti. Masonluk ve İttihadcı dalkavukluğu ile itham olundu. Hatta Ayasofya’daki bir vaazından sonra kürsüden inerken düşüp ayağını kırması, bir ilahî ceza olarak görüldü. Ferâiz ve nikâha dair iki eserinden başka İmam Ebû Hanîfe’nin menkıbelerine dair Mevâhibü’r-Rahman kitabı vardır. Sırat-ı Müstekîm ve Sebîlü'r-Reşâd mecmualarındaki yazılarında mezheblerin telfîkini müdâfaa etmiştir. 1330/1913’te İstanbul’da vefat etti. Görülüyor ki, Manastırlı İsmail Hakkı âlimdir. Kıymetli kitapları vardır. Ancak hayatı karışık bir şahsiyettir.

    11 Eylül 2012 Salı
  • Sual: İmam-ı Rabbânî hazretlerinin Selim Cihangir Han'a yazdığı üçüncü cild, 47. mektubunda kendisini fazlaca aşağı tutup, sultanı da fazlaca övmesindeki hikmet nedir?
    Cevab:

    Hindistan’da hüküm süren Gürgâniye Devleti’nin hükümdarlarını, Osmanlı padişahları kadar yüksek seciyeli zâtlar olarak görmek doğru değildir. İçlerinde dine ve insanlara hizmetleri kadar, daha ziyade muhitlerinin tesiri altında kalarak haksızlık yapanları da vardır. Ekber Şah’ın hâli ehline malumdur. Hindu asıllı eşinin ve vezirlerinin tesiriyle dinden çıkmış; hatta İslâmiyeti yasaklayarak din-i ilahî adında bir kurmuş; kendisini de ilahlık mertebesine yükseltmişti. Bunun oğlu Selim Cihangir, babası gibi değildi. Bununla beraber Şiî asıllı karısı ve vezirinin telkinleriyle Ehl-i sünnet mensuplarına çok sıkıntılar vermiş; hatta İmam Rabbânî’yi, kendisine secde yaparak selâm vermemesini bahane edip haksız yere üç sene Guvalyar Kalesi’nde hapsetmiştir. Bunun oğlu Şah Cihan babasından daha iyi bir hükümdar ise de, zevcesine olan aşırı aşkı, devlet işlerini yüzüstü bırakmasına sebep oldu. İsrafa varan harcamalarla zevcesi için Tac Mahal adlı muhteşem bir türbe inşa ettirdi. Bu sebeple oğlu Âlemgir Evrengzib tarafından tahttan indirildi. Âlemgir, hem âlim ve fâzıl, hem de hem İmam Rabbânî’nin halifesinin halifesi Seyfeddin Fârukî’ye hürmetkâr idi. Buna rağmen, zâhir ulemasının reaksiyonundan çekindiği için Mektubat’ın okunmasını Hindistan’da yasaklamıştı.
    Bu devirde Hindistan’da gerek Hindular, gerekse Şiîler büyük güç ve nüfuz kazanmıştı. İmam Rabbânî’nin Ehl-i sünnet çizgisindeki faaliyetleri bunlar arasında büyük bir düşmanlık uyandırdı. Bu arada zâhir ulemâsının Mektubat’taki tasavvufî sembollere dair itirazları İmam Rabbânî ve talebelerine karşı bir muhalefeti güçlendirdi. Kendisini tekfir edenler bile oldu. Tam bu sırada bir Şiî âliminin öldürülmesinden o mesul tutuldu. İşte, İmam Rabbânî, bütün bu nâmüsait şartlar altında irşad faaliyetini yürütebilmek için, ilm-i siyasete çok riayet etmiş; icabında sultanlara karşı alttan almıştır. Mektubat’ta tarihin en haşin hükümdarlarından olan Emir Timur, Nakşî büyüklerine hürmeti ve başka hayırlı işleri bakımından “Timur mürd iman bürd” (Timur öldü, imanı veya emniyeti beraberinde götürdü) sözüyle övülür. Hakkında “Nakşî büyüklerine olan hüsnü zannı sebebiyle iman ile gitmiş olması umulur” denir. Böylece hâlihazırdaki sultanlar, büyük dedeleri övülerek ve onun Nakşî büyüklerine olan hürmeti dile getirilerek insafa davet edilmektedir.
    Emir Timur hakkındaki Mektubat’ta geçen bu söz Şah Nakşbend’e nisbet edilirse de, Şah-ı Nakşibend, Emir Timur’dan 16 sene evvel vefat etmiştir. Üstelik kendisiyle görüşmemiştir. Emir Timur, gençliğinde Emir Külâl’e hüsnü zan ederdi. Şah Nakşibend’in türbesinden geçerken halılarının silkindiği görüp, bereketlenmek için altından geçtiği rivayet olunur. Bu hüsnü zannın hâsıl ettiği manevî destek, Emir Timur’a büyük bir dünyevî şan ve şöhret kazandırmıştır. Emir Timur’un torunu Bâbür Şah ve bunun oğlu Hümâyun da Ubeydullah Ahrar ve halifelerinin muhibleriydi. Gürgâniyye sultanlarında inhiraf Ekber Şah ile başlamıştır. Şah Cihan, İmam Rabbânî’yi hapiste ziyaret edip, babasına ayaklanmak için desteğini istemişse de, İmam Rabbânî babasının az zaman sonra ölüp saltanatın kendisine kalacağını söyleyerek engellemiş; dediği gibi de olmuştur. Bu sebeple Şah Cihan ve halefi Âlemgir zamanında İmam Rabbânî ve müridleri rahat etmiştir.

    5 Ekim 2012 Cuma
  • Sual: Vehbe Zuhayli hakkında malumat verebilir misiniz?
    Cevab:

    Vehbe Zuhayli, zamanın en meşhur İslâm hukukçularındandır. 1932’de Şam yakınlarında dünyaya geldi. Şam ve Kahire ulemasından hususî tahsil gördü. Şam Üniversitesi Şeriat Fakültesi’ni, Ezher Üniversitesi Şeriat Fakültesi’ni, Aynüşşems Üniversitesi’nin Adab Dili ve Edebiyatı Fakültesi ile Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Kahire Üniversitesi Hukuk Fakültesinde şeriat sahasında doktora yaptı. Şam’da ve Birleşik Arab Emirlikleri’nde ders, vaaz ve hutbe verdi. Talebe yetiştirdi. Cidde Fıkıh Konseyi gibi birçok beynelmilel heyetin âzâsı yahud müşaviridir.
    Son devir İslâm hukukçuları arasında en çok eser verenlerden birisidir. Tefsir sahasında da mahirdir. Kırmızı fesi, başından hiç çıkarmadığı beyaz sarığı ve cüppesiyle klasik Osmanlı ulemâsı tipinde ve zihniyetindedir. Mezheplere bağlı, muhafazakâr bir âlimdir. Modernistlere amansız muhalefeti ile tanınmıştır. Müslüman kadının gayrımüslim erkekle evlenebilmesi gibi İslâm fıkıh geleneğine uymayan fikirlere karşı çıkar ve reddiyeler yazar. Çok zor şartlar altında bile bu mücadeleden hiç taviz vermeyen şahsiyetiyle tanınmıştır. Öyle ki zamanımızda Ehl-i sünnet fıkhı çerçevesinde mücadele veren ender şahsiyetlerdendir. Kendisini mezhepsizlik, hele modernistlikle itham edenlerin, eserleri ve şahsiyetinden hiç haberdar olmadığı anlaşılmaktadır. Hele Zuhaylî’nin kadınlara aybaşı iken yaklaşmanın büyük günah olduğunu inkâr ettiğine dair ithama hayret edilir. Zira kitabın kerahiyat bahsinde “Kadına aybaşı iken yaklaşmak ititfakla haramdır. İnkârı küfrdür” demektedir. Kur’an-ı kerim “İyi bilmediğinin ardına düşme” ve “Zan, hakikat değildir” buyururken, şahsiyetler hakkında sahih bir malumata sahip olmadan hüküm vermek vebal değil midir?
    Türkiye'de daha çok el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuhu’nun tercümesi olan İslâm Fıkhı Ansiklopedisi adlı çalışmasıyla tanınmaktadır. Vaktiyle Mısır’da hazırlanan el-Fıkhu ale’l-Mezâhibi’l-Erbaa kitabına benzer. Mezheblerin kavilleri sistematik bir şekilde yazılmış; her birinin dayandığı deliller verilerek fıkıhla meşgul olanlara yol gösterilmiş; bu vesileyle mezheblere dayalı fıkhı reddeden modernistlere de bir bakıma cevap verilmiştir.
    Kitabın mukaddimesinde cemiyeti içinde bulunduğu uçurumdan kurtarmak için ıslah hareketine ihtiyaç vardır. Bu da İslâm fıkhıdır diyor. Kasdettiği ıslahın reform olmadığı ortadadır. Zuhaylî, taassuba varmamak kaydıyla mezheblere bağlı fıkhı şiddetle müdafaa ve Kur’an’a dayalı fıkıh telâkkisini reddetmiştir. Zaruret, ihtiyaç, acizlik ve özür hallerinde telfike götürse bile başka mezhebin kavliyle amel edilebileceğini söylemiştir ki bu bir usul kaidesidir; müellifin telfiki müdafaa ettiği, hele mezhebsiz olduğu manasına gelmez. Bilakis, mukaddimede telfiki ve özürsüz mezheblerin ruhsatlarını araştırmayı reddetmektedir. Dört sünnî mezhebin muteber kitaplarına dayanılmıştır. Bunların haricindeki mezheblerin de fıkhî görüşleri verilmiş; ancak bunlara hak mezheb muamelesi yapılmamıştır. Kıymetli ilmihallerde bile Şiî ve Hâricîlerin itikadî ve fıkhî görüşleri hakkında bilgi verilirken; bir fıkıh ansiklopedisinde bundan daha tabiî bir şey olamaz.
    Kitapta zaman zaman mezheblerin dayandığı deliller değerlendirilerek, bunlardan zayıf kavle istinad edenin karşısında diğeri tercih edilmiştir. Bu, suistimale açık olmakla beraber, mezheb içindeki âlimlerin bile her zaman yaptığı bir şeydir. Böylece mukallide azimet hususunda yol gösterilmiş olmakta; avam ictihada değil, bilakis âlimleri taklide sevkedilmektedir. Zuhaylî’nin bu tercihlerinde nefsânî veya modernist bir tesir altında kaldığı hiç görülmemiştir. Kardâvî, hele Mahmasânî ile aynı kategoride değerlendirilemez. Zira her ikisini de marjinal söz ve görüşleri sebebiyle delâlete düşmekle itham eder.
    Avam için yazılmış olmadığından, bir ilmihal gibi günlük meselelerin hal tarzını bu kitapta aramak doğru değildir. Müellif Şâfiî olduğu için, diğer mezheblerden nakillerde zaman zaman hatalar göze çarpar. Buna benzer hatalara İmam Şa’rânî hazretlerinin el-Mizânü’l-Kübrâ ve İbnü’r-Rüşd’ün Bidâyetü’l-Müctehid kitaplarında bile rastlanır. Bir mezhebe mensup kimsenin başka mezheblerden yaptığı nakillere her zaman itimad edilememektedir. Nitekim bir mezhebin hükmü, ancak kendi mezheb âlimleri tarafından yazılmış muteber kaynaklardan öğrenilebilir. Zuhaylî, kitabında bazen yersiz izah ve tercihlere girişir; hadis-i şeriflerin kritiğinde gereksiz hassasiyetler gösterir.
    Meselâ cenaze namazının mescide kılınmaması hususunda, hiçbir maslahat yokken, sırf Hanefîlerin istinad ettiği hadîs-i şerifi zayıf bulduğu için, bunun hilâfı olan Şâfiî kavlini tercih etmiştir. Evet, bu hadîsi rivâyet edenlerden birinin hâfızasına sonradan halel geldiği rical kitaplarında yazarsa da, bu hâdisi daha evvel rivayet ettiği sâbittir. Hadîslerin sıhhatine bakarak kavilleri tercih etmek, bugün için insanı her zaman doğru neticeye götürmez. Zira bir müctehidin zayıf, hatta mevzu bulduğu bir hadîs, başka bir müctehidin aradığı kıstaslara ve teşkil ettiği metodolojiye göre sahih olabilir. Hanefî ictihadlarının çoğu hadîs-i şerife değil de, kıyasa dayalı intibaı verir. Bu doğru değildir. Kuruluş itibariyle önce olduğu için mezhep kitapları yalnızca ictihadları tasnif etmiş; dayandığı delilleri bildirmeye gerek görmemiştir. Bu sebeple Hanefîlerin dayandığı hadîslerin çoğu bugüne intikal etmemiştir. Sonra gelen Hanefî âlimleri, bu hususta gereken tercihlerde bulunmuşlardır. Üstelik Hanefîler cenaze namazının mescide kılınmaması hususunda sadece müellifin zayıf bulduğu Ebu Hüreyre hadîsine değil, selef-i sâlihînin de tatbikatına bakmışlardır. Nitekim Medine halkının ameline ehemmiyet veren Mâlikîler de bunlarla beraberdir. Bu meseleye kitabın mütercimi de dikkat çekmiştir.
    el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuhu kitabının Türkçe tercümesinde de bazı sıkıntılar vardır. Buna benzer problemler memleketimizde Türkçe’ye tercüme edilen hemen her dinî eserde rastlanan türdendir. Meselâ abdest bahsinde muvâlat, guslde değil ama abdestte farzdır derken; gusl bahsinde abdestte ve guslde farzdır denilmiştir. Bu bakımdan kitap, hele Türkçe tercümesi avam için lüzumlu ve faydalı değildir.

    5 Ekim 2012 Cuma
  • Sual: Son devir Osmanlı âlimlerinden Mustafa Sabri Efendi'nin, Anadolu’daki Yunan Harbi esnasında Türkiye'nin sadece İngiliz himayesine girerek kurtulabileceğini savunduğunu, Anadolu hareketine karşı çıkmış biri olduğunu söyleyenler var. Bu husustaki hakikatler nelerdir?
    Cevab: Mustafa Sabri Efendi, mütareke devrinin şeyhülislâmlarından ve önde gelen siyasetçilerinden. Sadrazam vekilliği bile yapmıştır. Bu devirde memleketin içinde bulunduğu fena vaziyetten kurtulması için çeşitli hal tarzları düşünen ve müdafaa edenler olmuştur. Sultan Vahideddin ve İstanbul hükümetleri, zamanın en güçlü devleti olan İngiltere ile iyi geçinerek zaman kazanmayı ve hâdiseler yatışınca müsait bir sulh anlaşması yapmayı istiyordu. Bunun için zaman kazanmak ve elde koz tutabilmek üzere Anadolu hareketini tertiplediler. İstanbul, İngiliz işgalinde idi. Bu şehri kaybetmek, istiklâli kaybetmek demekti. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarından bazısı bile, zaman zaman memlekette İngiliz vesayetini veya Amerikan mandasını müdafaa etmiştir. İstanbul’daki meşru hükûmetin temsilcisi olarak Mustafa Sabri Efendi’nin Anadolu’da merkezî hükûmetin politikalarına aykırı hareket eden, vergi ve asker toplayan, mahkeme kurup ceza veren, üstelik memleketi felâkete sürükleyen İttihadcıların da hulûl ettiği bir hareketi tasvib etmemesi tabiîdir. Mevkıf adındaki hatıralarında ve Hilafetin Kaldırılmasının Arkaplanı adıyla neşredilen makalelerinde bunu etraflı anlatmaktadır.
    20 Ekim 2012 Cumartesi
  • Sual: İmam Buhârî’nin İmam Ebu Hanîfe için ağır ifadeler kullandığı doğru mudur?
    Cevab:
    İmam Buhârî'nin doğrudan İmam-ı A'zam'ı kasd eden bir ifadesi yoktur. Müctehid olduğu için bazı meselerde kendi ictihadına uymayan mevzuları izah ederken, bazı kimseler şöyle demiş gibi ifadeler kullanır. Hanefi alimlerinden Abdülgani Meydani de bu izahlara Keşfu'l-İltibas amma evredehu'l-Buhârî an badi'n-nâs adlı kitabında cevap vermiştir. Dolayısıyla mesele, ictihad farklılıklarının ilmi zeminde tenkidinden ibarettir. Yoksa bazılarının vehmettigi gibi İmam Buhârî'nin, İmam Ebu Hanîfe veya başka bir alime hakareketi mevzubahis değildir. Hatta Şâfiî kitaplarında, istihsana yer verdiği için zaman zaman Hanefî ictihadları tenkit edilir. Ama bunun ilmî tenkitten öte bir mânâsı yoktur. İmam Ebû Hanîfe’yi en çok övenler ve onun menakibini yazanlar da yine Şâfiîlerdir. Meselâ İmam Süyûtî, İmam Şa’rânî gibi Şâfiî âlimleri İmam Ebu Hanîfe’ye çok yüksek bir tazim göstermektedir. İbni Hacer, İmam Ebu Hanife hakkında övgü dolu müstakil bir kitap yazmıştır. Hatta Şa’rânî, İmam Ebu Hanife’yi tenkid eden kendisi gibi Şâfiî mezhebindeki büyük bir tefsir âlimini “O, İmam-ı Azamın ayaklarına su bile dökemez” diye vasıflandırmaktadır.
    24 Ekim 2012 Çarşamba
  • Sual: Bir konferansçı, Eflâkî’den alarak şu hâdiseyi anlattı. Bir kişi Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled’e "Neden Mevlânâ Mesnevî’ye Kur’an demiş? Keşke demeseymiş" diye sormuş. O sırada Mevlânâ bunu duymuş ve o adama "Neden Mesnevî Kur’an olmasın? Hatta Kur’an'dan da yüksektedir" demiş. Bu hâdise doğru mudur?
    Cevab: Hâdise doğru ise, te’vil edilir. Tasavvuf ehlinin nice sözleri te’vile muhtaçtır. “Mesnevî Kur'an-ı kerimin izahıdır. Avam, Kur'an-ı kerim okusa yanlış mânâ verebilir. Mesnevî okuyup, hakikî imana kavuşunca, Kur'an-ı kerimi okusa faydalıdır” demek istemiştir. Yoksa İslâm inancına göre hiç bir kitap Kur'an-ı kerimden yukarı olamaz. Mevlânâ gibi bir zât da böyle bir şey söylemez.
    17 Şubat 2013 Pazar
  • Sual: Hazret-i İbrahim’e indirilen koçun eti ne olmuştur?
    Cevab: Ciğerini közleyip yediler, gerisini fakirlere dağıttılar. (Meâricü’n-Nübüvve)
    22 Şubat 2013 Cuma
  • Sual: Hakkında övgü dolu bir yazı yazdığınız Said Ramazan el-Bûtî, bir kitabında, Resulullah’ın intihara teşebbüs ettiğini yazıyor. Buna ne dersiniz?
    Cevab: Bûtî, büyük bir âlimdir. Mesnedsiz bir şey söylemez. Bûtî'nin Fıkhu’s-Sîre’de anlattığı ve sizin işaret ettiğiniz hâdise, Sahih-i Buharî’de geçiyor. Rüya bâbının birinci hadîsidir. Peygamberliğin kendisine bildirildiği ilk zamanlarda bir ara vahyin kesilmesi üzerine Resulullah aleyhisselâmın çok üzüldüğü, birkaç defa kendisini aşağıya atmak üzere yüksek kayalıkların eteğine geldiği, her seferinde Cebrail aleyhisselâm tarafından “Sen Allah’ın resulüsün” denilerek engellendiği yazıyor. İntihara teşebbüs değil, tasavvur vardır, aynı şey değildir. İkincisi şeriat gelmeden emir ve yasak olmaz. Henüz intihar yasaklanmış değildir ki, bundan dolayı Resulullah hâşâ hata işlemiş olsun. Aslını bilmeden hemen insanları tenkide kalkışmak büyük kabahattir. Kati bilgi sahibi olmadan biriyle cidal ve husumette bulunmak, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle yasaklanmıştır.
    23 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Sultan II. Abdülhamid'in denge siyaseti malumdur. Ama bu siyasette Almanlara yakınlık göstermek gerekli miydi? Bu yakınlaşma İngilizleri Osmanlı Devleti’ne karşı soğutmuş olabilir mi?
    Cevab: Sultan Hamid, İngiliz, Fransız, Alman ve Rus bloklarına eşit mesafede yakınlık göstermiş, İngilizlerle ve Ruslarla hep iyi geçinmiş, onlara karşı koz olarak Almanlarla yakınlık kurmuştu. Sultan Mahmud da İngilizleri hizaya getirmek için Ruslara yanaşırdı. İttihatçılar bunun dozunu ayarlayamadı. İngilizlerin yüz çevirmesine sebep oldu. Bu yakınlıkların dozu ayarlanamazsa, zararlı olabilir. Adnan Menderes’in Amerika’ya karşı Rusya’ya yakınlaşması, İngiltere’ye karşı Irak’ın Arab birliği politikasını desteklemesi, iktidarına ve canına mâl oldu. Kıbrıs’ta Makarios’un Amerika’ya karşı nisbet olarak Rusya’ya yanaşması, 1974’te Nikos Sampson darbesine ve Kıbrıs’ın işgaline sebebiyet verdi.
    23 Nisan 2013 Salı
  • Sual: İmam Ebu Hanife’nin “Son iki senem olmasa idi helâk olmuştum” sözünün hikmeti nedir?
    Cevab: Mektubat-ı İmam-ı Rabbânî’nin ikinci cild 61. mektubunda diyor ki: İmam Ebû Hanîfe, ömrünün son iki senesinde ictihadı bırakarak uzlet eyledi. Vefatından sonra, rüyada görülüp “Son iki sene olmasaydı, Nu’mân helâk olurdu” dedi. Uzletinin sebebi, marifeti tamamlamak idi. Bu marifetin neticesi olan, iman-ı hakîkîye, yani imanın kemâline kavuşmak idi. Yoksa ilimde ve amelde, derecesi çok yüksek idi. Tuhfe-i İsnâ Aşeriyye kitabında der ki: Ehl-i sünnetin reisi İmam Ebû Hanîfe, Ehl-i beyte çok bağlıydı. “Eğer o iki sünnet olmasaydı, Numan helâk olurdu” buyurdu. Bu iki sünnetten birincisi, Cafer Sâdık hazretlerinden aldığı fıkıh ve diğer ilimler; ikinci sünnet ise, onun babası Muhammed Bâkır hazretlerinden aldığı tasavvuf, tarîkat ve edeb ilmidir. “İki sene” ile “iki sünnet” Arab harfleriyle aynı yazıldığı için bu ihtilâf meydana gelmiştir. Hemen hemen mânâ aynıdır. Bu sözü Resulullah ve sahabîlerin sünneti şeklinde tefsir edenler de vardır.
    15 Haziran 2013 Cumartesi
  • Sual: Abdülfettâh Ebû Gudde Ehl-i sünnet midir?
    Cevab: Kendisi Suriyeli bir Ehl-i sünnet âlimidir. Muhaddistir. Meşhur Osmanlı âlimi Zâhid el-Kevserî'nin icâzetli talebesidir.
    15 Haziran 2013 Cumartesi
  • Sual: Abdülhakim Arvasi’nin "Yeryüzünde iki Türk kalsa, biri ben olurdum” sözünün aslı var mıdır?
    Cevab: Bu söz Ahmed Arvasi Beye nisbet edilmektedir. Ehibbasının beyanına göre, Abdülhakim Efendi’nin, böyle bir söz söylediği sâbit değildir. Üstelik söz, mefhum itibarıyla mantıksızdır. Abdülhakîm Efendi, seyyiddir, yani Arab asıllıdır. Ayrıca Kürdistan mıntıkasında, ana dili Kürtçe olarak yetişmiştir. Ancak her zaman Osmanlıların İslâmiyete hizmetlerin, sahabe-i kiramdan hemen sonra geldiğini beyan buyurduğu ve Osmanlı padişahlarını çok övdüğü, ayrıca “Yaşanacak yer Türkiye’dir. Ehl-i sünnetin kuvvetli olduğu yerdir. İklimi müsaittir, ucuzdur. Hicaz’da olsaydım, buraya gelmekliğim icab ederdi” dediği kendisini tanıyanlardan işitilmiştir.
    25 Temmuz 2013 Perşembe
  • Sual: Rûhü’l-Me’ânî tefsiri muteber midir?
    Cevab: Âlûsî yazmıştır. Kendisi Ehl-i sünnet ise de, bazı fikirleri ulema tarafından aşırı bulunup tasvip edilmemiştir. Tefsiri de bu sebeple ilim çevrelerinde pek itibar görmemiş; ancak üslubu sebebiyle halk arasında popüler olmuştur.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Ebu Süfyan ve hanımı Hind iman ettiler mi?
    Cevab: Her ikisi de iman edip sahabîlik şerefine kavuştular. İslâmiyete çok faydaları oldu. Ebû Süfyan, Tâif’in fethinde bir gözünü; Yermük’te diğerini kaybetti. Hind ise Mekke fethinde müslüman oldu ve kadınlar adına Resûlullah ile sözleşme yaparak hayırlı duaya mazhar oldu. Yermük gazâsında, İslâm ordusunda bulunup, askeri harbe teşvik ederdi.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Birgivî'nin Tarikatü’l-Muhamediyye isimli eseri elime geçti. Kendisinin aklî ilimlere karşı uzlaşmaz bir tavrı olduğunu; mantık hâricindeki aklî ilimlere bid'at dediğini gördüm. Kâtib Çelebi tarafından da bu nedenle tenkit edilmiş. Halbuki kendisi bir Hanefî âlimidir, müsbet ilimlere karşı daha toleranslı olması gerekmez miydi?
    Cevab: Ben öyle bir intibâ edinmedim. Birgivî, Tarika kitabında ilimleri, emrolunan, yasaklanan ve mendub ilimler olmak üzere üç kısma ayırır. İlm-i nücûm, ilm-i kelâm ve ilm-i hikmeti, yasaklanan ilimler kategorisinde ele alır ve der ki: “Zeki, dindar, çalışkan kimselerden bâtıl yollara kayma korkusu olmayanların, kelâm ilmini öğrenmesi ve öğretmesi münasiptir”. İlm-i nücûmdan yasak olan şeylerin, gök cisimlerinin hareketlerinden, geleceğe dair mana çıkarmak olduğunu söyler. Felsefecilerin, her sözünü değil; din hakkında söylediklerini reddeder. Hâdiseye İmam Gazâlî’de olduğu gibi avam-havas bilgisi açısından yaklaşıyor ve bu sözleri, muayyen kimseler için söylüyor olsa gerektir. Nitekim temel dinî ilimlerden mahrum sıradan bir kimse, müspet ilimlerle çok alâkadar olursa, imanı tehlikeye düşebilir. Din câhillerinin, müsbet ilim öğrenmesi, insanların umumuna zarar verecek bir husus olarak görülmüştür. Sadece Birgivî değil, çok İslâm âlimleri, ilmin ehline verilmesi gerektiği, ehli olmayan kimsenin elinde ilmin zararlı olduğunu söyler. Pozitif ilimlere menfi bakılmış olsa, asırlarca medreselerde okutulup, ortaya nice faydalı eserler konur muydu? Âlimler ilmi maksat değil, insanlara dünya ve âhirette fayda verecek bir vâsıta olarak görür.
    2 Mart 2014 Pazar
  • Sual: Taksim Heykeli’nde, Atatürk'ün yanındaki askerlerin, Rus askerleri olduğu doğru mudur?
    Cevab: 1928’de yaptırılan Taksim Heykeli’nin bir yüzünde, Mustafa Kemal, iki en yakını İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak ile tasvir edilir. Asker ve halkın da bulunduğu bu yüzde, Sovyet generalleri Frunze ile Voroşilov'un heykeli vardır. Bu da Ankara'ya yapılmış Sovyet yardımına duyulan minnettarlığı sembolize eder. Heykelin kuzey yüzünde ise Mustafa Kemal ile askerlerin, heykelin yan yüzlerinde de birer askerin tasviri bulunur.
    24 Nisan 2014 Perşembe
  • Sual: Tarihî şahsiyetler hakkında ileri geri konuşmak dinen câiz midir?
    Cevab: Gıybet ve iftiranın günah olması, ölmüş kimse için de bahis mevzuudur. “Ölülerinizi hayırla anınız!” mealinde hadis-i şerif vardır. Alenî yaptığı ve tevatürle bildirilen günahları zikretmek gıybete girmez. Bunun dışında, iyi bilinmeyen hususlarda şahsî değerlendirmeler yapmak tehlikelidir; zira ölü kendini müdafaa etme imkânı bulamaz ve helâlleşmek de mümkün olmaz.
    24 Nisan 2014 Perşembe
  • Sual: Sultan II. Mahmud’un portresini devlet dairelerine astırması hakikat midir? Öyle ise bunun şer’î izahı nedir?
    Cevab: Canlı resminin yapılıp hürmet makamına asılması şer’î prensiplere aykırıdır. Sultan II. Mahmud devri, siyasî bakımdan çok karışık bir devrin üzerine bina edilmiştir. Bir şeyin o zaman vâki olması, caiz olduğunu da göstermez. Şu kadar ki, canlı resminin asılması hususunda ihtilaf vardır. Ulemadan gölgesiz (minyatür) resme veya o hâliyle yaşamayacak portre resmine cevaz verenler vardır.
    24 Nisan 2014 Perşembe
  • Sual: Rıza Nur, müslüman mıdır?
    Cevab: Kitaplarından anlaşıldığına göre, itikadı yoktur. Ancak oğulluğu Nihal Atsız, babasının son zamanlarında tövbekâr olup câmi câmi dolaştığını, namaz kıldığını söylerdi.
    28 Nisan 2014 Pazartesi
  • Sual: Taftazani ve Seyyid Şerif Cürcani itikadda hangi mezhebdendir?
    Cevab: Birincisi Eş’arî; ikincisi ise prensip itibariyle Mâtüridî mezhebine mensuptur.
    28 Nisan 2014 Pazartesi
  • Sual: Makbul İbrahim Paşa’nın bahçesine heykeller diktirdiği gerçek midir?
    Cevab: O heykeller ganimet olarak geldi; bir müddet saray bahçesinde hürmet mevkiinde olmayarak durdu; sonra kaldırıldı.
    28 Nisan 2014 Pazartesi
  • Sual: Said Havva’nın kitapları muteber midir?
    Cevab: Politik bir şahsiyettir. Modernist görüşleri vardır. Hepsini tetkik etmedim.
    3 Mayıs 2014 Cumartesi
  • Sual: Said Halim Paşa nasıl bir şahsiyettir? Bir yazar, “Kendisinin İttihatçılarla tek alakası, vatana hizmet içindir; fikirleri zerre uyuşmazdı” diyor.
    Cevab: Said Halim Paşa, İttihatçıdır ve Sultan Hamid düşmanıdır. Dindar bir müslümandır; fakat modernisttir. Fikirleri makbul değildir. Osmanlı Devleti’ne ve millete zarar vermiş bir şahsiyettir. Onun sadrazamlığı zamanında Cihan Harbi’ne girilmiş; hatta rivayete göre sadrazamın bundan haberi bile olmamıştır. Her iki halde de büyük kabahattir. İttihatçılığı vatana hizmet için değil; Mısır’a hidiv olmak içindi. Buhranlarımız gibi dinî mahiyette eserler yazmıştır. Buna rağmen tanıyanlar, gururlu, tutuk ve sıradan bir şahsiyet olduğunu; zengin bir Mısır prensi olmaktan başka meziyetinin bulunmadığını söylüyorlar. Sadece onu değil, Akif gibi diğer İttihatçıları da aklamak için bugün olmadık çarelere müracaat edenler vardır.
    3 Mayıs 2014 Cumartesi
  • Sual: Sultan Vahideddin hakkında hangi kitapları okumamı tavsiye edersiniz?
    Cevab: Ali Fuad Türkgeldi’nin Görüp İşittiklerim; Tarık Mümtaz Göztepe’nin Sultan Vahidden Mütâreke Gayyasında ve Sultan Vahideddin Sürgün Cehenneminde; Kadir Mısıroğlu’nun Sultan Vahideddin, Sarıklı Mücahidler ve Hilâfet; Murat Bardakçı’nın Şahbaba; Rümeysa Aredba’nın San Remo Günleri ve benim sitemdeki yazıları tavsiye ederim.
    3 Mayıs 2014 Cumartesi
  • Sual: Sultan Abdülhamid’in hal’inden önce tahttan indirileceğini sezip, devletin Avrupa bankalarındaki gizli hesaplarında yatan paraları alıp yeni bir hafiye teşkilatı oluşturup, 4 üst düzey hafiyeyi Avrupa’ya gönderdiği doğru mudur? Eğer doğru ise şu an bu teşkilat aktif midir?
    Cevab: Hayal mahsulüdür.
    21 Haziran 2014 Cumartesi
  • Sual: Timur’un Moğol olduğu, attan düşüp sakatlanması gibi hususların kaynağı nedir?
    Cevab: Bunlar herkese malum hakikatlerdir. Yezdî ve İbni Arabşah, birbirine zıt iki tarihçi olarak o devri anlatır. Justin Marozzi’nin Timurlenk kitabı da faydalıdır. Moğol olmak esef edilecek bir şey değildir. Timur, Moğoldur. Ama Moğollar müslüman olunca Türkleşmiştir. Timur, Moğolca bilmezdi.
    21 Haziran 2014 Cumartesi
  • Sual: Şevkânî’nin eserleri okunabilir mi?
    Cevab: Şevkânî, Şia’nın Zeydiyye koluna mensup ise de, Zeydiyye dışında modernistliğe yakın, hatta İbni Teymiyye’yi andıran görüşleri vardır. Bazı eserleri ilim ehline faydalı ise de, işin ehli olmayana okunması tavsiye edilmez.
    20 Ekim 2014 Pazartesi
  • Sual: Aliyyü’l-Kâri Ehl-i sünnet muhaddislerden midir?
    Cevab: Aliyyü’l-Kâri, Ehl-i sünnettir. Hattat iken istinsah ettiği kitaplardan öğrendikleri ile büyük bir şöhret kazanmış; ancak büyük bir âlim olarak görülmemiştir. Ulemanın sözlerine yerli yersiz itiraz ettiği; sahih hadislere mevzu diyecek ve Resulullah’ın anne ve babasının küfr üzere öldüğünü söyleyecek kadar ileri gittiği için, muhakkik ulema tarafından tutulmamıştır.
    20 Ekim 2014 Pazartesi
  • Sual: Bir kitap hazırlıyorum. İmam-ı Rabbani hazretlerinin mektuplarında ismi geçen Seyyid Mirekşah hakkında malumata ihtiyacım vardır.
    Cevab: Mirekşah hakkında İmam Rabbânî hazretlerini öven muasırı âlimlerden biri olduğundan fazla bir şey bilmiyoruz. Mektubat'ın 3. cildi 99. mektubunun sonunda "Seyyid Mîrek Şah"ın ismi geçiyor. Bu mektup Mir Mü'min Belhi'ye gönderilmiş olup Mîrek Şah'a da dua edilmektedir. Buradan yola çıkarak bu mektubun muhatabı Belhî gibi Mîrek Şah'ın da Belh'te yaşadığı tahmin edilebilir. İmam-ı Rabbani'nin halifeleri arasında Mîrek Şah'ın ismi geçmez. Muhammed İhsan Müceddidî'nin Ravzatü'l-Kayyumiyye isimli eserinde: "İmam-ı Rabbbani asrındaki ulema ve meşayıh" başlığı altında "Seyyid Mîrek Şah Belhi" bir cümle ile anılmıştır. Şöyle diyor: "Seyyid Mirek Şah, Belh'in büyük şeyhlerinden idi. İmam-ı Rabbani'nin irşadını duyunca gayr-i ihtiyari gıyaben ondan teveccüh ve istimdad eyledi". [Cild: 1, vr. 172.] Umdetü’l-Makamat’ta Seyyid Ali Kavvam’ın halifelerinden Seyyid Mîrek geçiyor. Ali Kavvam, Bahaeddin Cünpurî’nin halifesidir ve 950/1543’de vefat etti. Umde’de diyor ki: “Lâhora taşınan kudvet-ül meşâyih Şeyh Mirek onun talebesinden ve icâzetlilerindendir. Tevhîd-i vücûdî sâhiblerinin bütün sırlarına vâkıf olup, bu mevzu’da yüksek mertebeleri vardı. İlm ve hâllerinin çokluğu sebebiyle Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabinin “kuddise sirruh” bildirdiği ince ma’nâlarda eşsiz idi ve onun meşrebinde idi. Bu ilmler, hâller, sekrler ve sofîlere mahsûs sözler, onu istilâ etmesine rağmen, yaratılışının yüksekliğinden ve çok yüksek maksadlı olmasından, belki de Allahü teâlânın hıfzı ihsânıyla, Şeyh-i Rabbânî Ebu Suleyman Daraninin,“Çok def’a, günlerce kalbime bu kavmin [evliyânın] nüktelerinden bir nükte vâkı’ olur; iki âdil şâhid olan Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflere uygun olmadıkca, onları kabûl etmiyorum” sözü gereğince, Kitâb ve sünnete aykırı bir hâli, ister kendinde görsün, ister başkasından işitsin, i’tibâr etmez, inanmazdı. Hâllerin ve sözlerin doğruluğuna ve amellerin hâlis olduğuna hakîkî nişân budur. Allahü teâlâ onlara nihâyetsiz rahmetinden bol bol rahmet versin ve bu düâya âmîn diyenlere de merhamet etsin. Âmîn!”
    23 Kasım 2014 Pazar
  • Sual: Muhammed İkbal ve görüşleri dinen makbul müdür?
    Cevab: Kitaplarında zikrettiği fıkhî bazı fikirlerinin makbul ve muteber olmadığını İslâm Hukukunda Değişmenin Sınırı kitabımda beyan ettim. Muhammed İkbal, Sünnî Hanefi mezhebinde bir aileye mensuptur. Büyük kardeşi Ata Muhammed, Gulam Ahmed’in takipçisi ve Kâdiyânî olmuştu. İkbal ise açıkça Kâdiyânîlerin kâfir olduklarını söylerdi. Sûfîlere olan inancını hayatı boyunca sürdürmüştür ve onları Urduca ve Farsça kaleme aldığı şiirlerinde ve Urduca ve İngilizce mektuplarında övmüştür. İkbal hakkında yazılan bazı ilmî eserlerde şöyle deniyor: İkbal'in düşünce yapısının inkişafını anlamak için hayatını 3 safhaya bölmek gerekir: 1-Bu devrede, vahdet-i vücudu müdafaa eder. Namaz, oruç gibi ibadetlere lâkayddır. Müzik dinlemek için kulüplere giderdi. Hindu-Müslüman birliğini müdafaa ederdi. 2-Bu safhada, liberal bir filozoftur. İslâm Hukuku'nda zamanın icaplarına göre ve maslahat icabı bazı değişiklerin yapılmasını istemektedir. Bu mevzu hakkında dersler vermiştir. Ehl-i Sünnet âlimleri ona çok şiddetli bir şekilde karşı çıkmışlardır. Hatta bazıları onun küfrüne fetvâ vermiştir. Bu devirde, Hindu ve İngilizlere muhaliftir. Hazret-i Müceddid'in görüşlerinden tesir görmüş ve bazı şiirlerinde onu övmüştür. Namaz, cuma ve oruç gibi ibadetleri ifa etmeye çalışırdı. 3-Bu son safha mühimdir. Gerçek bir müslüman ve sûfî mütefekkir ve şâirdir. Kendini cihad ve mücâdeleye adamıştır. Oğlu ile beraber Serhend'de İmam-ı Rabbânî hazretlerinin türbesini ziyaret etmiştir. Bu ziyaret, kendisine çok tesir etmiş, âdetâ dünyasını değiştirmiştir. İkbal ve oğlu Kâdirî tarikatına mensuptu. İkbal bundan defalarca bahsetmiştir. Çocukluğundan itibaren Kur’an-ı Kerimi okurdu. Hayatının ilk iki safhasında ve Avrupa'da iken bile bundan vazgeçmemiştir. Hazret-i Peygamber’in âşığı idi. Urduca ve Farsça şiirleri bu zaviyeden mühimdir. Oğlu Dr. Cavid İkbal, ictihada meyillidir. İkbal, bugün Pakistan’da Mevlânâ Celâleddin Rûmî gibi alâka ve hürmet gören bir şahsiyettir.
    23 Kasım 2014 Pazar
  • Sual: Zulmeden bir mü’mini veya kâfiri Yezid diyerek aşağılamak doğru mudur?
    Cevab:

    Ehl-i sünnet itikadı, kimseye lâneti caiz görmez. Halife Muaviye’nin oğlu Halife Yezîd hakkında söylenenlerin çoğu Şiî rivayetleridir ve mübalağalıdır. İnsaflı tarihçiler malum kabahatlerini sayarlar. Ama küfrüne hükmetmek câiz değildir. Büyük âlim el-Kadî Ebû Bekr İbnü’l-Arabî, el-Avâsım ve’l-Kavâsım kitabında bunu uzun anlatmaktadır. Burada ve Ahmed Cevdet Paşa’nın Kısas-ı Enbiya kitabında diyor ki: “Yezîd, İstanbul’u ilk kuşatan İslâm ordusunun kumandanı idi. Hazret-i Peygamber’in ‘Kostantiniyye'ye ilk defa sefer eden ordu mağfiret olunmuştur’ buyurarak övdüğü bu orduda, Eyüb Sultan, İbni Abbas, İbni Ömer, İbni Zübeyr, hatta bir rivayette Hüseyn bin Ali gibi onlarca sahâbî vardı. Birçok sahâbî, kendisini meşru halife saymış ve arkasında namaz kılmıştır. Günahkâr olması, bu gerçeği değiştirmez. Çünki sâlih veya fâcir her imamın ardında cihâda gitmek, Ehl-i sünnetin şiarıdır. Hazret-i Hüseyn’in ölüm emrini Yezîd vermedi. Yalnızca Kûfe’ye varmasına müsaade olunmayıp, Medine’ye geri döndürülmesini veya kendisine biat ettirilmesini yahud diri olarak Şam’a getirilmesini istemişti. Cinayeti Ubeydullah bin Ziyad işledi.”
    Şanlı şehid Hazret-i Hüseyn’in ailesi ve on yaşındaki oğlu İmam Zeynelâbidin hazretleri Şam’da hüsnü kabul gördü. Yezîd’in niyeti kötü olsaydı, Zeynelâbidin’i de öldürmemesi için bir sebep yoktu. Ama Ubeydullah bin Ziyad gibi uzlaşmasız birini Hazret-i Hüseyn üzerine göndermesi ve katillere korkusundan bir ceza vermemesi, kabahattir.
    Bed’ül-Emâlî şerhi Nuhbe’de der ki: “Yezîd’in Medine halkını incitmeye veya İmam Hüseyn’i öldürmeye emir verip vermediği ve buna râzı olup olmadığı kat’i olarak bilinmediği için susmak iyidir. Çünki kimseye lânet etmek emredilmedi. Hak edene lânet etmek ibâdet olmadığı gibi; lânet etmemek de günâh değildir.” İmam Ahmed bin Hanbel Kitâbü’z-Zühd’de, Yezîd’in hutbesinden iktibas yaparak, sözünü hüccet kabul etmiştir. Sülemî, Temhîd kitabında, “Fâsık da olsa bir mümine, hatta hayatta veya küfr üzere öldüğü âyet ve hadisle bildirilmemiş kâfire lânet etmek câiz değildir. Zira ölmeden tevbe edip imana gelmek ihtimali vardır. Ancak ismen zikretmeyerek kâfirlere veya âyet ve hadîsle yapanlara lânet bildirilen amelleri işleyenlere lânet câizdir” diyor.
    Sa’düddîn-i Teftâzânî’nin Yezîd’e lâneti câiz gördüğü bildiriliyor ise de, işin aslı böyle değildir. Zira bu âlim, Akâid-i Nesefiyye şerhinde diyor ki, “Yezîde lânet meselesinde, Ehl-i sünnet âlimleri ikiye ayrıldı. Hulâsa ve başka kitaplarda, ona ve Haccâc’a lânet câiz olmadığı bildirildi. Çünki Peygamberimiz aleyhisselâm Ehl-i Kıbleye lânet etmeyi yasakladı”.
    İmam Rabbânî hazretleri de Mektubat’ta Yezîd’e lâneti yasaklamakta ve şöyle demektedir: “Evet, nasipsiz Yezîd, Eshâb-ı kirâmdan değildi. Onun tâlihsizliğine karşı, kim ne diyebilir ki, hiçbir kâfirin yapmadığı işi, o bedbaht kimse yapmıştır. Ehl-i sünnet âlimlerinden bazısının, ona lânete izin vermemesi, onun işini beğendikleri için değil, belki pişman olmuş, tevbe etmiştir dedikleri içindir.”
    İbdâ’ kitabı 403. sahifesinde diyor ki: “Lânet etmek ve millete, mezhebe söğmek çok çirkin, pek kötü bir bid’attir. Bu âdet, Yahudilerden Müslümanlara geçti. Tirmizî’deki hadîs-i şerîfte, ‘Mü’min lânet etmez’ buyuruldu. Yezîd’e, Hazret-i Hüseyni öldürmek için emretti sanarak, lânet etmek de doğru değildir”.
    İhyâ’da diyor ki: “Yezîd’in, Hazret-i Hüseyni öldürdüğü veya öldürmek için emir verdiği hiç belli değildir. Belli olmayan bir kötülüğü söylemek câiz değildir. Hele lânet etmek hiç doğru olamaz. Çünki bir müslümana, açıkça bilinmeyen bir günâhı yüklemek câiz değildir. Hazret-i Hüseyni öldürene lânet olsun da denilemez. Eğer tövbe etmedi ise lânet olsun, denilebilir. Çünki Hazret-i Hamza’yı şehîd eden Vahşî kâfir idi. Sonra iman ve tövbe etti. Buna lânet câiz olmadı.”
    Yezîd’e lânet câiz diyenler, Hârre Vak’ası’nda Medine halkını incittiği içindir demişlerdir. Zira hadîs-i şerif “Medine halkını incitene lânet olsun” buyuruyor. Bu bile, çoğu âlim tarafından lânete cevaz için delil alınmamıştır. Yezîd’e lânetin, Kerbelâ Fâciası ile de hiç alâkası yoktur. Hazret-i Peygamber, bir işin kötülüğünü göstermek için, şu işi yapana lânet olsun buyurmuştur. O işin, bu hâliyle Allah’ın rahmetinden uzak bir iş olduğunu ifade eder. Kâfir olduğunu veya bu işten dolayı aslâ affedilmeyeceğini göstermez. Yezîd isminin konmaması da, bir şey ifade etmez. Yezîd adında çok sayıda sahabî ve âlim vardır. Yezîd, Allah arttırsın manasına gelen bir dua kelimesidir.

    22 Aralık 2014 Pazartesi
  • Sual: Ertuğrul Gazi'nin İbn Arabi ile görüştüğüne dair kroniklerde yahut ciddi kaynaklarda bilgi mevcut mudur?
    Cevab: Malum değildir. Film ve romanlarda geçen her şeyin gerçek olması şart değildir. İbnü’l-Arabî, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan 60 sene kadar evvel vefat etmiştir. Ancak keşf yoluyla Osmanlılar hakkında sitayişkâr sözler söylediği bilinmektedir. Geleceğe dair keşifleriyle meşhurdur. Nostradamus'un bile kehanetlerini ondan alıp yazdığı söylenir. Muhyiddin der ki: Peygamber ve sahabeden sonra en sâlih devlet, Osmanlı Devleti'dir. Kıyamet alâmetlerinin zuhuruna kadar yıkılmaz. Beyitin Arapça aslı Yıldız Hamidiye Câmii'nin giriş kapısı üzerinde asılıydı. Muhyiddin'in Şam'daki kabrini Yavuz Sultan Selim yaptırdı. Şam'da Muhyiddin Câmii'ni de Sultan Abdülhamid tamir ettirdi. Padişah Şâzelî olduğu için, burası da şimdi Şâzelî tekkesidir. Endülüslüdür. Selçuklu devrinde bir ara Konya'ya geldi. Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan 60 sene evvel Şam'da vefat etti. Büyükler demiş, "Muhyiddin aşk sarhoşudur. Onun derecesinde olmayanın, onun kitaplarını okuması caiz olmaz".
    22 Aralık 2014 Pazartesi
  • Sual: Ani kalesini fetheden Sultan Alparslan’ın şehirde katliâm yaptığı doğru mudur?
    Cevab: Selçuknâme’de, Sultan'ın kaleye önce eman verdiği, fakat bundan istifade eden düşmanın, kaleyi tahkim edip, müslümanlara taarruz ettiği, bunun üzerine muharebe yapılıp sultanın bunları yendiği, düşmanın öldürüldüğü söyleniyor. düşmanı yenen ve düşman kalesini anveten (savaşla) fetheden İslâm kumandanı, muhariblerden esirleri dilerse öldürür, dilerse fidye karşılığı serbest bırakır. Fetih, sulh (barış) ile olmuşsa, barış anlaşmasının hükümlerine göre hareket edilir.
    28 Aralık 2014 Pazar
  • Sual: Kanuni Sultan Süleyman'ın Gülfem isminde bir cariyesi olduğu ve evladı ile birlikte öldürüldüğü doğru mudur?
    Cevab: Vardı. Sultana hıyanet ettiği için öldürüldüğü söyleniyor. Oğlu Şehzade Mahmud, bebek yaşta çiçek hastalığından ölmüştür.
    10 Ocak 2015 Cumartesi
  • Sual: Bir akademisyen, Abduh’un daha sonra Efgani ile yollarının ayrıldığını, Sultan Abdülhamid’e mektup yollayıp onunla yardımlaştığını söyledi. Şu halde Abduh’un modernist fikirleri değişmiş midir?
    Cevab: Mektup, Abduh’un, Sultan Hamid’e hulûs çakarak, Mısır’da bazı dinî reformlar yapmak için destek arama arayışında olduğunu gösteriyor. Efganî ile yollarının ayrıldığını göstermiyor. Abduh, ölene kadar üstadının yolundan ayrılmamış; İslâm dünyasında modernizmin üç rüknünden birini teşkil etmiştir. Önceleri Efganî’nin İslâm birliği idealinin! Osmanlılarla olabileceği fikrini, sonradan değiştirmiş; Arab asıllı bir lider arayışı içine girmiştir. Nitekim İngilizlerin yardımı ile, istediği reformlara muvaffak olabilmiş; kaç asırlık Ezher Üniversitesi’ni sıradan bir dinî mektep hüviyetine dönüştürmüştür. Efganî ile aralarını ayıran, ölüm olmuştur. Kaldı ki Efgani de önceleri Sultan Hamid’e yanaştı. Padişah kendisini teşhis ederek, göz hapsinde tuttu.
    7 Şubat 2015 Cumartesi
  • Sual: Nâdir Şah’tan sonra ne zaman İran tekrar Şiîliğe döndü?
    Cevab: Nâdir Şah, Sünnî değil, ılımlı Şiî idi. Ölümünden bir müddet sonra İran tekrar Şia’nın aşırı tefsirini benimsedi. Birkaç İran şahı sünnîdir.
    7 Şubat 2015 Cumartesi
  • Sual: Wael Hallaq İslâm hukuku konusunda salahiyetli midir?
    Cevab: Hristiyan olmasına rağmen, İslâmiyeti ve İslâm hukukunu iyi biliyor. Objektif fikirlere sahiptir.
    7 Şubat 2015 Cumartesi
  • Sual: Seyyid Hüseyin Nasr’ın Ehl-i sünnet dışı görüşleri var mıdır?
    Cevab: Seyyid Hüseyn Nasr, mutedil bir Şiîdir. Modernistlere karşı tavrı, takdire şayandır.
    7 Şubat 2015 Cumartesi
  • Sual: Şeyh Said isyanının, Musul’un kaybına sebep olduğu doğru mudur?
    Cevab: Hayır. İngilizlerin baskısı sebebiyle Lozan sırasında Musul’dan zaten vazgeçilmişti; hükümet bu hususta beyanat vermişti. Şeyh Said kıyamı, işin bahanesi olmuştur.
    7 Şubat 2015 Cumartesi
  • Sual: İbni Kesir Ehl-i sünnet midir? Tefsiri muteber midir?
    Cevab: İbni Kesir, Şâfiî mezhebinde bir Ehl-i sünnet âlimidir. Ancak İbni Teymiyye’nin talebesi olduğu için, zaman zaman sözlerinde bunun tesirinde kalmıştır. Bu sebeple bir rivayet tefsiri olan tefsiri, ulema tarafından tutulmamış; ancak halk arasında popüler olmuştur. Abdülgani el-Meydanî, Fadlü’z-Zâkirîn isimli eserinde, “İbni Kesîr tefsirini okumamalıdır; içinde dalâlât-ı kesîre vardır” diyor.
    7 Şubat 2015 Cumartesi
  • Sual: Abdülhakîm Arvasî’nin, "Ben bir seyyidim. Bu demektir ki Türk değilim. Ama yeryüzünde bütün Türkler silinse, üç Türk kalsa biri ben olurdum. İki Türk kalsa gene biri ben olurdum. Son Türk kalsa da o gene ben olurdum. Çünkü Türkler olmasa bugünkü mânâda İslâmiyet olmazdı” diye bir söz söylemiş midir?
    Cevab: Tek parti devrinin sıkıntılı zamanlarında, Hicaz’dan bir vesileyle gelen akrabaları, kendisini Hicaz’a davet etmişler; “Burada sizin kıymetinizi bilmiyorlar; Hicaz’a gelin, hizmetinizde bulunmakla şereflenelim” dediklerinde, “Yaşanacak yer Türkiya’dır. Zira Ehl-i sünnetin kuvvetli olduğu yerdir. Esasen Hicaz’da bulunsaydım, buraya gelmekliğim icab ederdi” diye cevap vermiştir. Osmanlıları çok sever; İslâmiyete yaptığı hizmetleri her zaman överdi. Sualdeki ifade ise mantık ve belâgata aykırıdır. Zaten bu sözü rivâyet eden zâta bizzat sorduğumda, şimdilerde nakledilenden farklı bir manada söylemiştir.
    8 Temmuz 2015 Çarşamba
  • Sual: Seyyid Kutup hakkında ne söylersiniz?
    Cevab: Merhum Ahmed Davutoğlu'nun Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri ve Hakikat Kitabevi'nin Fâideli Bilgiler kitabında tafsilat vardır.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Bir tarihçi, Sultan Aziz cinayeti meselesinde; 300 kişinin yaşadığı Harem'e 6 erkeğin giriş çıkışının görülmemesinden dolayı cinayet iddialarının tenkide açık olduğunu söylemiş. Buna ne denir?
    Cevab: Bu bir delil değildir. Katle azmetmiş kimseyi, kimse durduramaz. Katiller harem bahçıvanı idi. Hal’ edilen padişahın haremi, daha hal’ sırasında haremden tahliye edilmişti. Padişahın mevkuf tutulduğu haremde o zaman 600 değil, 60 kişi bile kalmamıştı. Harem mensuplarının da istenir ve gerekirse elde edilmesi mümkündür. Sultan III. Selim, haremde şehid edildi. Mahpeyker Sultan keza.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Sultan Baybars'ın din ve dünya işlerindeki müspet cihetiyle beraber, bazan sert ve acımasız hareket ettiği; İslâmiyete olan derin bağlılığına rağmen kımız içtiği söyleniyor. Buna ne denir? 
    Cevab: Buhranlı zamanlar sertlik gerektirir. Kımız ise her ne kadar fetvâ böyle değil ise de bazı ulemaya göre sıhhat için ve sarhoş etmeyecek kadar caizdir. Hükümdarlar hakkında söylenen menfi şeyler her zaman mübalağalıdır. Kayd-ı ihtiyat ile dinlemelidir.
    5 Eylül 2015 Cumartesi
  • Sual: Enver Paşa İslâmcı mıydı?
    Cevab: Samimi inancı bakımından diğer İttihatçıların çoğundan ayrılsa bile hayır. İttihatçılar, politika icabı bütün ideolojileri kullanmışlardır.
    5 Eylül 2015 Cumartesi
  • Sual: Bir televizyon programında Mevlânâ’nın Moğol ajanı olabileceğine dair bir söz söylendi. Doğru mudur?
    Cevab: Mevlânâ gibi bir zât için ajan tabirini kullanmak, söyleyenin çok sathi olduğunu gösterir. Elbette memleketin yeni efendileri ile işbirliği yaparak Müslümanları korumuş olabilir. Bunda akla ve dine aykırı bir husus yoktur.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: Hazret-i Peygamber Cennet'te evlenecek midir? 
    Cevab: Zevcelerinin yanında olacağı; ayrıca Hazret-i Meryem ile Asiye’nin Cennet’te Hazret-i Peygamber ile evlendirilerek mükâfatlandırılacağı hadis kaynaklarında geçer. (İbni Asâkir)  
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: İmam Rabbanî hazretleri bir mektubunda cüllab içince halsiz düştüğünü söylüyor. Bunun sebebi nedir?
    Cevab: İmam Rabbânî hazretleri inkıbaz rahatsızlığı için ilaç olarak cüllâb (gülsuyu) içiyor. Bu da ishal yapıyor. Bundan dolayı halsiz düşüyordu.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: Eminönü’ndeki Yeni Câmi’yi Mahpeyker Kösem Valide Sultan mı, Safiye Valide Sultan mı başlattı?
    Cevab: Eminönü’ndeki Yeni Vâlide Câmii’ni Hadikatü’l-Cevâmi Mahpeyker Kösem sultan başlattı diyorsa da yanlıştır. Doğrusu Safiye Vâlide Sultan başlattı. Vefatıyla inşaat yarım kaldı. Yıllar sonra Hadice Terhan Vâlide Sultan tamamladı. Mahpeyker Sultan, Üsküdar’daki Çinili Câmii yaptırdı.
    28 Eylül 2015 Pazartesi
  • Sual: Firdevsî hakkında ne dersiniz?
    Cevab: Firdevsî, bir İslâm âlimi değil; İran mitolojisine ait şiirleriyle tanınan mutedil bir Şiî’dir. 
    17 Aralık 2015 Perşembe
  • Sual: Alia İzzetbegoviç’in kitapları okunabilir mi?
    Cevab: Umumiyetle güzel tespitleri vardır. Fakat felsefe ve modernizmin tesirinde bazı ifadeleri de bulunduğu için temkinli ve tedbirli olmalıdır.
    22 Aralık 2015 Salı
  • Sual: Hazret-i Peygamberin amcası Ebu Talib hangi inanca mensuptu? 
    Cevab: Hazret-i İbrahim’in dininde idi.
    2 Ocak 2016 Cumartesi
  • Sual: Hazret-i İsa, Mi’raç’ta Resulullah aleyhisselam ile görüştü. Bu sebeple Hazret-i İsa da sahabe sayılır mı? Kıyamete yakın gelince onu gören mü'minler de tâbiî olacak mı?
    Cevab: Sahabî sayılmak için, Hazret-i Peygamber’in dünya hayatında mümin olarak görmek lazımdır. Mi’raç dünya hayatı değil, âhiret hayatındandır. 
    2 Ocak 2016 Cumartesi
  • Sual: Osmanlı şeyhülislâmlarının, ezcümle Ebussuud Efendi’nin Şia’yı tekfir eden fetvâsı var mıdır?
    Cevab: Şia mezhebi fırka fırkadır. İçlerinde müslümanlık dairesinde kalanlar da vardır. Hazret-i Ebu Bekr’in sahabiliğini veya Hazret-i Âişe’nin ismetini inkâr ederek dinden çıkanı da vardır. Allahü teâlânın Hazret-i Ali’ye hulul ederek Ali diye göründüğüne veya Cebrail aleyhissselamın peygamberliği yanlışlıkla Hazret-i Ali yerine ona çok benzediği için Hazret-i Muhammed’e getirdiğine inanarak zındıkaya düşenleri de vardır. Binaenaleyh Şia’nın bazı fırkaları ehl-i bid’at, bazıları mürted ve bazıları mülhiddir. Bazı Şia fırkaları da tarih içinde ortadan kalkmış ve bugüne intikal etmemiştir.
    15 Şubat 2016 Pazartesi
  • Sual: Ebu Tâlib küfr üzere mi ölmüştür?
    Cevab: İnsanların hangi imanla öldüğünü ancak Allah bilir. İnsanlar zâhire göre hükmederler. Ebu Tâlib, Hazret-i Peygamber’in telkin ettiği imanı ikrar etmediği için küfr üzere öldüğüne hükmedilmiştir. Hadis-i şerifte, cehennemde azabı en hafif olan, Ebu Tâlib’dir. Ayağına ateşten ayakkabı giydirilecek, beyni kaynayacak” buyuruldu. Hazret-i Abbas, kulağını yaklaştırıp, “Yeğenim, senin söylediğini söyledi” dediyse de, o zaman müslüman olmadığı için şahadeti makbul tutulmamıştır. İbni Hacer’in rivayetine göre Hazret-i Peygamber’e bir ikram olmak üzere, sonradan anne ve babası ile beraber amcası da diriltilmiş, iman ederek vefat etmişlerdir. Şu halde Ebu Tâlib’in imanı üzerine konuşmak, kâfir olarak öldüğünü dillendirmek doğru değildir. Hazret-i Peygamber’i incitecek şeylerden kaçınmalıdır.
    15 Şubat 2016 Pazartesi
  • Sual: Farabi ve İbni Sina, herhangi bir mezhebe bağlı mıydı? 
    Cevab: Önceleri Hanefi mezhebinde idiler. Sonradan Ehl-i sünnete uymayan fikirler ileri sürdükleri rivayet olunmaktadır.
    20 Şubat 2016 Cumartesi
  • Sual: Zâhiriye mezhebi, Ehl-i Sünnet mezheplerinden mi sayılır?
    Cevab: Zâhiriye mezhebinin kurucusu Davud ez-Zâhirî Ehl-i sünnettir. Zahiriyye mezhebinin kavilleri üzerinde ulema ihtilaf etmiştir. 1.Ebû İshak İsferâyînî ve İmamü’l-Haremeyn Cüveynî, kıyasa karşı olduğu için Dâvud Zâhirî’nin kavillerine itibar edilmeyeceğine kâildir. 2.Ebû Amr bin Salâh ise, Dâvud Zâhirî’nin celî kıyası değil, istihsanın bir türü olan hafî kıyası reddettiğini; celî kıyası inkâr edenin İbn Hâzm olduğunu; bu sebeple Dâvud’un celî kıyasa muhalif olmayan kavillerinin muteber sayılacağını söylemektedir. 3.Ebû Hâmid Gazâlî, Mâverdî, Ebû Tayyib gibi ulemâ ise Dâvud Zâhirî’nin kavillerinin her halde muteber olduğu kanaatindedir. 4.İbnü’s-Sübkî de, Dâvud’un icmâʽya aykırı olmayan kavillerinin nazar-ı itibare alınacağını kaydetmektedir. Kavillerinin esas alınmasına kâil olanların, Dâvud Zâhirî’yi müstakil bir mezheb kurucusu olmaktan ziyâde, Şâfiʽî mezhebinde müctehid olarak gördükleri anlaşılmaktadır. Ancak Zâhirî mezhebinin kavilleri günümüze çok sağlıklı bir şekilde ulaşmış değildir. Ekserisi Zâhirî ulemasından İbni Hâzm’ın kitaplarındadır. İbni Hâzm ise, felsefeyle yakından meşgul olmuş; Dâvud’dan da ileri geçerek kıyasın her türlüsünü ve taklidi reddetmiştir. Bu sebeple ulemâ tarafından Ehl-i sünnet hârici görüldüğünü Şihristânî el-Milel ve’n-Nihal kitabında bildiriyor. İbni Hâzm’ın temsil ettiği görüşler, Selef-i sâlihîn, mânâsı açık olmayan nassları te’vîl ettikten sonra ortaya çıktığı için icmâʽya aykırı görülmüş ve nazara alınmamıştır. Çünki Selef bir hususta ihtilaf ettiği zaman, onların ihtilaf ettiği görüşlerin dışında başka bir görüş ileri sürmek icmâʽya aykırıdır.  Ayrıca İbni Hâzm, ulemânın ileri gelenleri hakkında tezyif edici sözleri ve nezâket hududunu aşan tenkidleri sebebiyle ilmî çevrelerde tasvib görmemiştir.
    20 Şubat 2016 Cumartesi
  • Sual: Muhyiddin Arabî hazretleri hangi mezhebde idi?
    Cevab: Muhyiddin İbnü'l-Arabî'nin mezhebi hakkında sahih bir malumat yoktur. Mâlikî veya Şâfiî olduğuna dair rivayetler vardır. Fıkıh ilmine dair te’lifatı olmadığı için bunu tespit etmek kolay değildir.
    20 Şubat 2016 Cumartesi
  • Sual: Hürrem Sultan’ın resimleri gerçek midir? Eğer gerçekse niye başı açıktır?
    Cevab: Gerçek olup olmadığını bilemeyiz. Hayal mahsulü olmak ihtimali fazladır. Müslüman kadınlar evlerinde başı açık oturabilirler.
    20 Şubat 2016 Cumartesi
  • Sual: Sultan II. Abdülhamid'i doğru anlamak cihetinden hangi kitapları tavsiye edersiniz?
    Cevab: Sultan Hamid hakkında taraftar ve muhaliflerin çok eseri vardır. Çoğu sübjektiftir. Bu mevzuda çok kitap okuyup bir sentez yapmalıdır. Yılmaz Öztuna’nın Türkiye Tarihi’nin 12. Cildi; İsmail Hami Danişmend’in kronolojisinin 4. cildi; İbnüleminin Son Sadrazamlar kitabındaki alakalı bahis; Ayşe ve Şadiye Sultanların hatıraları ile "Behice Sultan'la Altı Ay" okunabilir. Sonra bu mevzuda yazılmış hususi kitaplara geçebilirsiniz.
    18 Nisan 2016 Pazartesi
  • Sual: Son halife Abdülmecid Efendi'nin padişahların içki ve esrar içtiğine dair bir mektup yazdığı, televizyonda söylendi. Bunu nasıl tefsir etmelidir?
    Cevab: Vesika doğru bile olsa, Abdülmecid Efendi bunları bilemez. Bununla asırlar önce yaşamış muhterem zatlara sui zan edilemez.
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: Kadın, orduda muharib olarak yer alıp, savaş idare edebilir mi? Bazıları Hazret-i Âişe'nin idare ettiği Cemel Vak’asından hareketle caizdir diyor.
    Cevab: Umumi seferberlik olmadıkça, kadınlar harbe, cihada çıkamaz; orduda yer alamaz. Ordu kumandanı hiç olamaz. Cemel Vak’ası harp değil; Hazret-i Âişe kumandan hiç değildi.
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: Sadeddin Köpek hain miydi? Ona köpek isminin verilmesinin hikmeti nedir?
    Cevab: Selçuklu Veziri idi. Çok güç kazandı. Sonra sultanın oğlu olduğunu iddia edip bu gücünü istismara kalkışınca, ortadan kaldırıldı. Mimar ve kumandan idi. Eski Türklerde (hatta Araplarda) bilhassa vahşi hayvan ismi koymak yaygındı. Köpek bir hakaret lafzı değildi.
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: Erzincan ve Kemah’da bulunan Sağıroğlu ailesi Türkmen midir? Kürt olabilirler mi?
    Cevab: Kürt değildir.
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: İmam Zeynelâbidin hazretlerinin anneannesinin Göktürk olduğu doğru mudur?
    Cevab: İmam Zeynelâbidin’in annesi, son İran Şahı’nın kızı idi. Bu kızın annesi, bir Göktürk Prensesi idi. Şu anda İran Şahlarının ve Göktürk Hükümdarlarının soyundan geldiği kat’i olan tek zümre, Hüseynîlerdir.
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: Yahudilerin büyük İslâm kumandanı sahâbi Ka’ka hazretlerine hakaret olmak üzere çocukların def-i hacetine kaka dediği doğru mudur?
    Cevab: Çok gülünç bir iddiadır. Müslümanların bile fazla tanımadığı bir sahabeyi Yahudiler nereden biliyormuş ve ona düşman oluyormuş? Bu zâtın ismi Ka'ka' idi. kef+ayın+kef+ayın. Kaka ise bambaşka bir imlâ ve kaf harfi ile yazılır. Kaka, çocuk dilinde ıkınma için kullanılır. Üniversel bir kelimedir. Farsça, kak, Yunanca, kaká, Ermenice, k'ak', Latince, caca, Fransızca caca hep dışkı için kullanılır.
    10 Haziran 2016 Cuma
  • Sual: Sultan Abdülhamid devrinde hiç toprak kaybedilmediği doğru mudur?
    Cevab: Sultan Hamid'in saltanatının ilk yıllarında iktidar Mithat Paşa ve avanesinin elindeyken 1877 Osmanlı Rus Savaşı çıktı. Mağlubiyetle biten bu harb neticesinde imzalanan anlaşmalarla, çok toprak kaybedildi. Bunlarda Sultan Abdülhamid'in bir rolü yoktur. 1878’de iktidarı eline aldı. 1908’e kadar tek elden memleketi idare etti. Onun zamanında savaş ve toprak kaybı olmamıştır.
    12 Haziran 2016 Pazar
  • Sual: Osmanlı Devleti’nin Sultan Mecid ve Sultan Aziz zamanında dışardan borç aldığı, bununla saray yaptırdığı ve bu sebeple ekonominin bozulduğu iddiası doğru mudur?
    Cevab: Borç, Kırım Harbi’nin masraflarını karşılamak için alınmıştır. Dolmabahçe Sarayı ihtiyaç için yapılmıştır. Saray, devletin idare edildiği yerdir. Buna harcanan para ise memleket ekonomisi içinde kalmıştır. Ama bu dış borcun memlekete zarar verdiği ve yıkılmasında rol oynayan âmillerden olduğu doğrudur.
    12 Haziran 2016 Pazar
  • Sual: Seyyid Nesimî’nin şiirlerinin okunması caiz midir?
    Cevab: Seyyid İmadüddin Nesimî, şair ve tasavvuf ehlinden idi. Haleb’de iken, vahdet-i vücud sarhoşluğundaki bazı yazıları ve sözleri, İslamiyet'e uygun görülmeyerek, 1417’de idam edildi. Müncid’de ve, Tokatlı şair Lütfullah Efendi’nin Tezkiretü’ş-Şuara’sında, Hurufî olduğu bildirilmektedir. Mesnevî şârihlerinden Sarı Abdullah Efendi, Semeratü’l-Fuad kitabında ve İsmail Hakkı Bursevî, Ruhu’l-Beyan tefsirinde, kendisinin Ehl-i sünnet ve ehl-i tarik olduğunu yazmaktadırlar. Ali Cânib Bey, Edebiyat kitabında, “Bu Türk şairi hakkında en mevsuk malumatı, kendi asrında yaşamış olan meşhur âlim İbni Hacer Askalânî vermektedir. İbni Hacer’e göre, Seyyid Nesimi Tebrizlidir. Asıl ismi Şeyh Nesimeddindir. Hurufîlik yolunun müessisi Fadlullah Esterâbâdî’nin talebesidir. Divanının en doğru olanı Bayezid kütüphanesindedir. Azerî lehçesi ile yazmıştır”. Önce Hurufî olduğu, sonra tövbe ettiği anlaşılıyor. Ancak şeriat zâhire baktığından, tövbesi idamına mâni olmamış olsa gerek.
    12 Haziran 2016 Pazar
  • Sual: İmam-ı Azam hazretlerinin ‘Son iki sene olmasaydı Numan helak olurdu’ ifadesinin Şianın uydurması olduğu iddiasına ne denir?
    Cevab: Böyle bir rivayet vardır. Sünnî kitaplarda da zikrediliyor. Cafer Sadık hazretleri ile geçirdiği iki seneyi ifade ediyor. İki sene yerine iki sünnet olmasaydı diye de rivayet ediliyor. Burada kast edilen, Hazret-i Peygamber’in ve eshabının ya da ehli beytinin sünneti diye tefsir edilmiştir.
    25 Haziran 2016 Cumartesi
  • Sual: Mısırlı Hafız Abdüssamed’i dinlemekte teganni cihetinden bir beis var mıdır?
    Cevab: Yoktur. Ancak Abdüssamed, kıraati ilim ehli tarafından makbul tutulmuyor. Halil Husarî makbul ve muteberdir.
    7 Aralık 2016 Çarşamba
  • Sual: Çerkes Ethem hakkında birbiriyle tezat içinde farklı görüşler mevcuttur. İstanbul ve Ankara’ya karşı hakiki tavrı neydi?
    Cevab: Hepsi de mübalağalı ve sübjektiftir. Çerkez Ethem, önceleri Ankara'nın adamı olarak, Ankara aleyhtarı halkın çıkardığı isyanları bastırmak ve bu isyanları çıkaranları cezalandırmakla meşguldü. Bu yola Ankara’ya çok hizmet etti ve çok insan öldürdü. Daha sonra, Ankara muntazam askerî birlikler kurduğunda, Garb cephesi kumandanlığının emrine girmesi emredildi. Bunu hazmedemedi. Ankara ile otorite yüzünden ihtilaf yaşadı. İstenmeyen adam ilan edildi. Bunun için Yunanlılara sığındı.
    7 Aralık 2016 Çarşamba
  • Sual: Sultan 1. Mustafa Han için aklî dengesi yerinde değil idi diyorlar. Aslı var mıdır?
    Cevab: Hayır. O zamanki tarihlerde, dervişmeşrep ve cezbe hâli galipti diyor. Tasavvufla meşguliyet bazen başkalarında dengesiz gibi idrake dilen hareketlere sebep olabiliyor. Belki de beyninde ur vardı; mental bir rahatsızlığı olması da mümkündür. Ama böyle olsaydı, ulema onu padişah yapmazdı.
    7 Aralık 2016 Çarşamba
  • Sual: Şah İsmail’den sonraki Safevî şahları da dahil olmak üzere İran hükümdarlarının hepsi de gulât-ı şiadan mıydı?
    Cevab: Hayır. İçlerinde Şah I. Abbas (gibi Şia’nın aşırılarından şahlar olduğu gibi; II. Tahmasp gibi mutedil şiî olanlar da vardır. Caferiyye mezhebine mensupturlar. Sonraki şahlar arasında Sünnî olan bir-iki tane vardır. Şah I. Tahmasp’ın oğlu Şah II. İsmail (1534-1577) Sünnî ve Şâfiî idi. Kendisini bu yüzden zehirleyerek öldürdüler. 1722-1729 arası tahtta kalan Afgan asıllı Üveysî hanedanı sünnîdir. Avşarlardan Nâdir Şah önceleri Sünnî iken, İran’da tutunabilmek için mutedil şiîliği kabul etti. Kacarlardan Muhammed Şah (1789-1820) Sünnî ve Nakşî idi. Son şah Muhammed Rıza Pehlevî, Şiî Caferî olmakla beraber, hac seyahati vesilesiyle fikriyatında bir değişiklik yaşamıştı. Sünnîlere yakınlık duyar; onlara hürriyet verirdi. Bu sebeple mutaassıp Şiîler tarafından darbe ile devrilmiştir.
    7 Aralık 2016 Çarşamba
  • Sual: Hazret-i Hasen’i, Yezid’in evlenme vaadi ve tahrikiyle zevcesinin öldürdüğü doğru mudur?
    Cevab: Hazret-i Hasen’i zevcesinin elmas tozuyla zehirleyerek öldürdüğü meşhurdur. Bunu Yezid’in yaptırttığı Şiî uydurmasıdır. Nitekim bunu söyleyen Taberî, meşhur tarihçi ve âlim Taberî değil; bu isimde bir Şiîdir. Kıskançlık saikiyle yaptığı bilinmektedir.
    7 Aralık 2016 Çarşamba
  • Sual: Üveys Paşa’nın Yavuz Sultan Selim'in oğlu olduğu iddiasına ne dersiniz?
    Cevab: Saraydan çırak edilerek evlendirilen bir cariyenin çocuğunun Yavuz Sultan Selim’e benzemesi sebebiyle çıkarılmış bir dedikodudur.
    28 Aralık 2016 Çarşamba
  • Sual: Orhan Gazi'nin annesi Şeyh Edebali’nin kızı mıdır?
    Cevab: Rivayetler muhteliftir. Şeyh Edebali'nin kızı olması meşhurdur.
    28 Aralık 2016 Çarşamba
  • Sual: Said Halim Paşa nasıl biridir?
    Cevab: İttihatçıların önde gelenlerindendir. Sadrazamlık yapmıştır. Osmanlı Devleti, cihan Harbi’ne bunun sadrazamlığı zamanında girmiştir. Bütün emeli Mısır hidivi olmaktı. Bu sebeple, Sultan Abdülhamit'e düşmandı. Bütün ömrünü ve servetini bu uğurda harcamıştır. Aynı zamanda modernisttir. Efgani-Abduh çizgisindedir. Buhranlarımız adlı meşhur eserindeki ayağı yere basmayan tespitlerinde bu çizgisini görmek mümkündür. İslâmcı olarak tanıtılması, müspet bir şahsiyet olduğunu göstermez. Zamanında dostları bile, kendisinin vasıfsız bir şahsiyet olduğunu; bu sebeple sadrazamılğa getirildiğini söyler.
    29 Ocak 2017 Pazar
  • Sual: Muhammed Esed'in Kur’an Mesajı kitabını okumak istiyorum. Tavsiye eder misiniz?
    Cevab: Muhammed Esed (Leopold Weiss), sonradan Müslüman olmuş Avusturyalı bir Yahudidir. Ancak zamanla Vehhabilerin tesirinde kalmıştır. Böylece modernist tayfa içinde mütaala edilmektedir. Kendisi de kitapları da muteber değildir. Müslümana önce lazım olan, ilmihalini ve Hazret-i Peygamber’in hayatını iyi öğrenmektir. Bundan sonra Mevâkib veya Tibyan gibi muteber tefsirleri okumak caiz olur.
    19 Şubat 2017 Pazar
  • Sual: Marco Polo’nun Çin’e gitmediği doğru mudur?
    Cevab: Marco Polo'nun Çin'e gitmediği, İran'a kadar gidip, buradan Çin’i görmüş olanların anlattıklarına dayanarak seyahatnamesini yazdığı söyleniyor. 800 sene önce cereyan eden bir hadise hakkında kati bir şey söylemek mümkün değildir. Avrupalı seyyahların bazısı gitmedikleri yerler hakkında propaganda vs maksadladla işittiklerine istinaden cildlerle kitap yazmıştır.
    19 Şubat 2017 Pazar
  • Sual: Sultan Fatih ressama poz vermiş midir?
    Cevab: İstanbul’un imarı için gelen Mimar Bellini görüp, padişahı zihninden çizmiştir.
    19 Şubat 2017 Pazar
  • Sual: Hanbeli mezhebinde namaz kılmayan mürted olduğuna ve mürtede de namaz kılmak farz olmadığına göre, İbni Teymiyye’nin ‘senelerce kılınmayan namazların kazası olmaz’ demesi eden tenkid ediliyor?
    Cevab: Birincisi, İbni Teymiyye, önceleri Hanbelî mezhebinde iken, sonraları ayrı bir yol tutmuştur. İkincisi Hanbelî’de namaz kılmamak irtidad sebebidir. Ama bu, kazâya mâni değildir. En azından kılmadığı son namazı, tevbe edince kazâ edecektir. Özürsüz olarak kılınmayan namazın kazâ edilmesine karşı çıkmak hatalıdır.
    21 Nisan 2017 Cuma
  • Sual: Sava Paşa'nın, “İmam-ı Azam'ın en büyük hizmeti, kelimelerin hüküm ve nüfuzundan kurtulmuş bir hukuk nehci tanıtmış olmasıdır”. Bu ne manaya geliyor?
    Cevab: İmam-ı A’zam Ebu Hanife, lafzî değil, gâî tefsire ehemmiyet verirdi. Yani nassların lafızlarına değil; mânâlarına bakardı.
    21 Nisan 2017 Cuma
  • Sual: Bir yerde okuduğuma göre, “Sultan Hamid, Jön Türklerin siyasî taleplerini zamanında dikkate alsaydı; 1908 ihtilaline gerek kalmazdı ve tahtını da kaybetmezdi. Ne dersiniz?
    Cevab: Hâdise bu kadar basit midir? Sultan Hamid bu talepleri kabul etseydi, çözülme daha evvel olurdu kanaatindeyim. Çünki maksad sadece parlamento değil; başka bir zümrenin hâkimiyetini kurmak ve emellerini gerçekleştirmekti.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Bazı tarihçiler sefere çıkmadığı için Sultan II. Bayezid’i tenkid etmektedir. Ne dersiniz?
    Cevab: Sefere ihtiyaç olunca ve imkân varsa çıkılır. Sultan Fatih devri hep seferlerle geçmişti. Bunun getirdiği malî ihtiyaçları karşılamak için yerine geçen Sultan II. Bayezid sulh devresi tesis etti. Bu devirde memleketi imar etti. Bu devirde birkaç ehemmiyetsiz sefer olmuştur. Şahkulu isyanının üzerine gitmemesinin sebepleri çoktur. Hâdisenin bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemiştir.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Bir tarihçi, Sultan Abdülhamid’in, Siyonistlerin Filistin için vaad ettiği parayı az bulduğundan dolayı kabul etmediğini söyledi. Ne dersiniz?
    Cevab: Kitaplar böyle demiyor. Bu doğru olsa bile, onları oyalamak için veya alay etmek için söylemiştir.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Fatih’in Sadrazamı Mahmut Paşa şer'an hangi sebeble idam olunmuştur?
    Cevab: Mahmud Paşa, Bosna Seferi ve Otlukbeli Savaşı'ndaki bazı hataları sebebiyle padişahın gözünden düşmüş; azledilip sürgün edilmişti. Bundan sonra Şehzade Mustafa'nın vefatında güya eğlence tertiplemesi bardağı taşıran son damla olmuş. Bunun üzerine Şehzade Mustafa'yı onun zehirlediği rivayeti çıkmıştır Buna da sebep olarak Şehzade Mustafa'nın Mahmut Paşa'nın karısını baştan çıkarmış olduğu şeklinde anlatılır. Hâdise tamamen dedikodudur. Mahmut Paşa'nın hanımı, Şehzade Mustafa'nın hareminden çıkma bir cariye idi. Mahmud Paşa seferde iken, ziyaret sebebiyle eski kapısına gitmiş; burada haremde misafir olarak kalmıştı. Mahmut Paşa taraftarları bu dedikoduyu tertipleyip ileri sürmüşlerdir.
    23 Mayıs 2017 Salı
  • Sual: Sultan Abdülhamid’in annesi Tirimüjgan Sultan Ermeni mi, Çerkes midir?
    Cevab: Bir gayrımüslimin halife sarayında ne işi var. Tirimüjgân Kadınefendi, saraydaki hanımların hemen hepsi gibi Çerkez asıllıdır. Şapsığ kabilesindendir. Sultan Hamid’den yüz bulamayarak yurt dışında aleyhinde kitaplar yazan Ahmed Saib, güya halkın gözünden düşürmek maksadıyla Sultan Hamid’in annesinin Çandır adında Ermeni bir kadın olduğunu yazmıştır. Şu kadar ki, Osmanlı kültüründe bir Müslümanın hangi ırktan olduğu mühim değildir. Zira insan ırkını seçemez.
    23 Mayıs 2017 Salı
  • Sual: M. Akif’in câmide çok ağlayan birini gördüğü, bu kişinin Sultan Hamid zamanında askerlikten ayrıldığı için rüyasında Peygamber Efendimizi görerek, Sultan Hamid’e atfen, ‘Senin istifa ettirdiğini, biz de istifa ettirdik’ dediği hâdise gerçek midir?
    Cevab: Hâdise, başka bir menkıbenin, uyarlanmış hâlidir. Akif taraftarlarının, Sultan Hamid düşmanlığın güya nâdim olduğunu göstermek için tertip ettiği bir hâdise olduğu çok açıktır. Menkıbe, Halife Harun Reşid zamanında, ibadetle meşgul olmak üzere, halifenin istememesine rağmen memuriyetten istifa eden birinin gördüğü rüyaya dairdir. Yerine geçen Müslümanlara zulmettiği için, rüyasında Peygamber Efendimiz kendisinden yüz çevirmiş ve halifeye senin istifasını kabul ettiğin kimsenin biz de istifasını kabul ettik buyurmuş; o da gidip istifasını geri almıştır.
    23 Mayıs 2017 Salı
  • Sual: Osman Gazi'nin asıl adının Ataman olduğunu söylüyor. Buna delil olarak da baba, amca ve kardeşlerinin ismi Türkçe iken, kendisinin isminin Arapça olma ihtimalinin düşük olmasını delil gösteriyorlar. Ne dersiniz?
    Cevab: Osmanlı tarihleri öyle yazmıyor. Osman Gazi’nin parası bulundu. Üzerinde Osman bin Ertuğrul yazıyor. Arab alfabesindeki peltek se’nin Avrupa lisanlarında t harfi ile yazılmasından kaynaklanan bir yanlış anlaşılmadan ibarettir.
    23 Mayıs 2017 Salı
  • Sual: İbn Hazm, Ehl-i Sünnet midir?
    Cevab: Hayır. İcmâya muhalif sözleri vardır.
    23 Mayıs 2017 Salı
  • Sual: Timur hakkındaki düşüncenizi merak ediyordum. Bazıları saf Türk olduğunu, siz Moğol olduğunu iddia ediyorsunuz. Timur’un Yıldırım Bayezid'i esir aldıktan sonra ona hürmet ettiğini, kaçırma teşebbüsü olduktan sonrada kafese koyduğu söyleniyor; siz bu hürmeti şanına yakıştıramadığı için Timur'dan kapalı bir araba istediğini iddia ediyorsunuz. Timur hakkındaki biyografik yazılarda çok zalim biri olduğunu okudum. Diktiği kafatası kulelerini, Bağdat''a girdiğinde askerlerinin her birinden bir kelle istediğini, Isfahanlıların isyanını bastırdığında onların 7 yaşından küçük çocuklarını ailelerin gözleri önünde atlarına saatlerce çiğnettiğini ve sağlam kafataslarından kule diktiğini vs. Ayrıca onun Osmanoğullarının aksine ilayı kelimetullah gibi bir davası olmayıp sadece şan şöhret uğruna cihangir olmayı istediğini, yine Osmanoğullarının aksine o istila ettiği yerlerde nizam kurmayıp istiladan sonra başka hedeflere yöneldiğini, bunun içindir ki imparatorluğunun kendisiyle kaim olup kendisinden kısa müddet sonrada yıkıldığını, bir kaç sefer dışında hayatı boyunca Müslümanlarla savaştığını okudum. Bayezid'e sığınan iki hükümdarın verilmemesini bahane ederek Anadolu’yu tarumar etmesi ne kadar doğrudur? Kendisine sığınanı vermemenin Oğuz töresinde olduğunu yazmışsınız. Sultan Yıldırım’ın sınır dışı edebileceğinden söz etmişsiniz. Lakin sınır dışı etseydi Timur'un gazabından kaçabilecekler miydi? Bu da bir nevi sığınanı vermek sayılmaz mı? Timur baştan işin bu noktaya geleceğini hesap ederek onları istemeseydi, en azından Rumeli'de fetihler yapıp İslâmiyeti yayan bir devlet uğruna bunu hoşgörüp Yıldırım'a mektup göndermeseydi doğru olmaz mıydı? Osmanoğullarının
    ilayı kelimetullah gibi bir davası varken böyle bir cihangire tabi olması beklenebilir mi? Timur'un kendisine bağlı olmasını istemesi bir nevi savaş istemesi manasına gelmez mi? bir de ordusunun yaptığı zulümleri ona isnad etmenin yersiz olduğunu söylemişsiniz. Fakat o da Yavuz gibi bir meyve çalmayan ordu kuramaz mıydı? Bu, onun mesuliyeti değil midir? Bütün bunlar muvacehesinde Timur hakkındaki kıymet hükmümüzün müsbet olması ne kadar mümkündür?
    Cevab: Emir Timur hakkında, ifrat ve tefrit vardır. Evet, Hurufîlere karşı harekâtı ve İzmir’i hrıstiyanlardan fethi haricinde müsbet sayılacak bir icraatından pek söz edilemez. Ama müslümandır. Âlimlere hürmetkâr olduğu biliniyor. Şah-ı Nakşibend tekkesi yanından geçerken, halı ve kilimlerin havalandırıldığını görmüş; tozların altından geçerek bereketlenmek istemiştir.
    Yıldırım Bayezid ile savaşmaya başta gönülsüz olduğunu; hatta aleyhinde konuşanlara, “O bir İslâm mücahididir” dediğini biliyoruz. Müzevir ve müfsidlerin her zaman olduğu gibi, bu harbde de rolü vardır. Ama Sultan Bayezid de alttan almamıştır. Timur, harbden sonra Osmanlılara hürmet etmiş; ailesini ve memleketini yok etmemiştir. Bu bile şükredilecek bir hâdisedir. Zira âyet-i kerimede meâlen, “Hükümdarlar bir beldeye girdiği zaman, orayı yerle bir eder; insanlarını da zelil kılar” buyuruluyor. Emir Timur’un Sultan Bayezid gibi bir mücahidle savaşması büyük kabahattir. Hele, Osmanlıyı kendisine hasım edinmesi büyük suçtur. Çinlilerle savaşacağına, hep Müslümanlarla savaşması affedilecek gibi değildir. Üstelik ne sebeple olursa olsun, Altınordu Devleti’ni yıkarak, Rusya’nın kurulmasına yol açmak, İslâm-Türk tarihi cihetinden bir felâkettir. Bu da Timur’un ileri görüşten mahrum bulunduğunu; siyasetinin, askerliği kadar olmadığını gösteriyor.
    Kafes ve araba meselesini ben iddia etmiyorum. Muteber bir Osmanlı tarihi olan Mir’at-ı Kâinat yazıyor. Tarih, iddia makamı değildir.
    Osmanlı padişahlarının hiç biri, Emir Timur ile, hatta kimse ile mukayese edilemez. Timur ordusunun ekserisi bir çapulcu sürüsüydü. Emir Timur, bir mücâhid değildir. Muhteşem bir asker ve cihangirdir. Düşmanlarına karşı acımasız, dostlarına ve boyun eğenlere karşı mürüvvetkâr idi. Ama böyle güçlü bir cihangir ile pervasızca savaşmak da kabahattir.
    İmam Rabbani hazretlerinin Timur’u över gibi anlaşılan sözleri, Emir Timur'un torunu olan zamanın Hindistan sultanına, dedesinin âlimlere, ezcümle Nakşi büyüklerine karşı hürmetini hatırlatan bir mesajdır. Ölülerinizi hayırla anınız. Hata ve sevaplarıyla âhiret gitmiş biri için Allah hükmünü verir; insana rahmet dilemek düşer.
    23 Mayıs 2017 Salı
  • Sual: Adnan Menderes'in Sabatayist olduğuna duydum ne dersiniz?
    Cevab: Yanlış duymuşsunuz. Bazı kesimler, belli maksatlarla, meşhur şahısların Sabataycı olduğuna dair şayialar yaymaktadır.
    24 Mayıs 2017 Çarşamba
  • Sual: Vehhab Allahü tealanın ismi olduğuna göre, Vehhabi demek doğru mudur?
    Cevab: Malum mezhebin kurucusunun adı Muhammed bin Abdilvehhab olduğu için, bütün Müslümanlar bu mezhebe Vehhabilik adını vermiştir. Meşhur olan isim budur. Nice ulema, bu tabir ile onları anmıştır. İbni Abidin’de, Nimet-i İslam’da da böyledir.  Caiz olmasa anmazlardı.
    21 Haziran 2017 Çarşamba
  • Sual: Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri için Şâfiî mezhebli, Hanefî meşrebli ifadesi ne manaya geliyor?
    Cevab: Mezhebi Şâfiîdir; Hanefî’nin şartlarını da gözetir.
    2 Temmuz 2017 Pazar
  • Sual: Ebû Tâlib icin Allah’tan rahmet istemenin itikadî cihetten bir mahzuru var mıdır?
    Cevab: Mahzurludur. Vefatına kadar iman etmediği sâbittir. Vefat ettiğinde, Resulullah aleyhisselâm, Hazret-i Ali’ye “Git babanı gasledip kefenle ve defnet; ben rabbimden istiğfar edeceğim” buyurunca, “Müminlere, müşriklerin affı için Allah'a yakarması yakışmaz” meâlindeki âyet-i kerîme (Tevbe: 123) nâzil oldu. Resulullah aleyhisselâm sonradan “Ateştekilerin azabı en hafif olanı Ebû Talibdir. Ayağına ateşten ayakkabı giydirilecek, dimâğı kaynayacak”  buyurdu. Ancak sonradan diriltilip, iman ettiğine dair bir rivayet de vardır. Ahkâmdan olmadığına nazaran bununla amel etmeye beis yoktur demişlerdir. Resulullah’ı üzecek hususlarda konuşmamak en iyisidir.
    2 Temmuz 2017 Pazar
  • Sual: İbni Haldun’un laikliği müdafaa ettiği doğru mudur?
    Cevab: Ibni Haldun, şeriat âlimi ve ayrıca Mısır’da kâdi, yani şeriat hâkimi idi. Ne saçma bir iddia.
    1 Ağustos 2017 Salı
  • Sual: Bir kimsenin, tâbiînden üstün olması mümkün müdür?
    Cevab: Sahabe olmayan bir Müslümanın, asla sahabe derecesine ulaşamaz. Ancak Tâbiînden üstün olabilir.
    1 Ağustos 2017 Salı
  • Sual: Mektubat-ı Rabbânî’de 1. cild 16. mektupta İmam-ı Rabbânî hazretlerinin kaleme aldığı ve âlem-i menamda Peygamberimiz efendimiz tarafından medh edildiğini yazdığı kitap hakkında malumat verir misiniz?
    Cevab: Bunu bilen ve bahseden biri olduğunu zannetmiyorum. Ne Nur Ahmed'in ta’lîkâtında, ne de Hutekî şerhinde bu eser hakkında bir kayıt yoktur. İmam-ı Rabbânî'nin bazı notları, küçük risâleleri Mebde ve Meâd, Maârif-i Ledünniyye gibi adlarla talebeleri tarafından derlenmiştir. Bu mevzubahis risale de o eserlere dahil edilmiş olabilir. Ama bu sadece tahmindir.
    1 Ağustos 2017 Salı
  • Sual: Ahmet Refik Altınay ve yazdığı kitaplar muteber midir?
    Cevab: İttihatçıdır. Resmî ideolojiyi yerleştirmek uğruna ince hakikatleri tahrif etmiş; Osmanlı devrini hayal mahsulü bayağı ifadelerle kötülemekten çekinmemiştir. Zamanla iyice avantür tarihçi hüviyeti kazanmıştır. Kendisi de, kitapları da muteber değildir.
    1 Ağustos 2017 Salı
  • Sual: Adaletiyle bilinen Sasani hükümdarı Nuşirevan hangi dine mensuptu?
    Cevab: Zerdüşt dininde idi.
    2 Eylül 2017 Cumartesi
  • Sual: Ömer Nasuhi Bilmen’in Abduh ve Efgani hakkında müspet ifadeler kullandığı doğru mudur?
    Cevab: Maalesef, Büyük Tefsir Tarihi adlı eserinde, zamanın cereyanlarının tesirinde kalarak, tasavvufî cihetinin noksanlığından dolayı olsa gerek, böyle ifadeleri vardır.
    2 Eylül 2017 Cumartesi
  • Sual:

    Adnan Menderes Sabatayist midir?

    Cevab:

    Merhum Adnan Menderes, bahsettiğiniz Sabataycı Evliyazade ailesinden değildir. Kaimvalidesi o ailedendir. Cavit Bey ile de alakası yoktur. Dr. Nazım ile akrabadır. Zamanımızda bu hususta yapılan neşriyat mübalağalı ve kafa karıştırıcıdır. Adnan Menderes samimi bir müslüman idi. Günahları olabilir. Onu da Allahü a’lem şehadet affettirmiştir. Sadece ezanı aslına iadesi, hayırlı iş olarak ona yeter. Bütün müslümanların kalbinde müstesna bir yeri vardır. Onun hizmetini bu asırdaki devlet adamlarından kimse yapamadı. İnsanın soyu elinde değildir. Bir kimse Sabataycı asıldan bile gelse, hali hazırdaki vaziyeti mühimdir. Mümin ise, mümin muamelesi yapılır.

    2 Eylül 2017 Cumartesi
  • Sual: İmam Ebu Hanife’nin hayatıyla alakalı hangi Türkçe kitabı tavsiye edersiniz?
    Cevab: İbni Hacer’in Hayrat-ı Hisan tercümesi tavsiyeye şayandır.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Sultan Abdülhamid devrine ait hatıralarını yazan Tahsin Paşa’nın ırkı nedir? Cumhuriyetten sonraki akıbeti nasıldır?
    Cevab: Irkı malum değildir. 1908’de sürgün edildi. Cumhuriyetten sonra inzivaya çekildi. Hatıralarını gazetede tefrika etti. 1930'larda vefat etti.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Kara Davud okumak uygun mudur?
    Cevab: Delâil-i Hayrat çok kıymetli bir salavat kitabıdır. Piyasada bolca bulunur. Kara Davud bunun şerhidir. İçinde sahih ve şüpheli çok rivayet bulunduğu için, avamın okuması uygun ve lüzumlu değildir.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Aclûnî Ehl-i sünnet midir? Keşfül Hafa adlı eseri muteber midir?
    Cevab: Ehl-i sünnet olmakla beraber, kitapları dikkat ve ihtiyatla okunmalıdır. Keşfü’l-Hafâ’da çok sayıda hadis-i şerif için mesafeli ve kafa karıştırıcı malumat vardır.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Hasan el-Bennâ, Ehl-i sünnet midir?
    Cevab: Seyyid Kutub gibidir. Efgani, Abduh ve Reşid Rıza’nın yolunda, selefi zihniyete yakın, ilmen zayıf, yeni içtihadlara ve mezheplerin telfikine taraftar, Ehl-i sünnetin halkı fitneden uzak tutma ve devlete isyan etmeme prensibinden habersiz idi. Ordunun içine sızarak, çok sayıda genç subayı elde etmiş; bunlar sosyalistlerle anlaşarak Melik Faruk’u tahttan indirmişlerdir. Böylece Mısır, sosyalist diktatör Nasır’ın eline geçmiştir.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Şah Veliyyullah Dehlevî Ehl-i Sünnet midir?
    Cevab: Evet. Nakşibendi tarikatinde mürşid-i kâmil; hadis, kelâm ve fıkıhta âlim idi. Modernistler, yazılarından cımbızla cümleler çekip kendisini reformist olarak takdim etmektedirler.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilip hapsedildikten sonra, “Bundan sonra, Cebrail aleyhisselâm gökten inse, padişah olmam. Cenâb-ı Hakkın takdîri böyle imiş” dediği doğru mudur?
    Cevab: Böyle dediği rivayet ediliyor. Münasip bir söz değil ama, psikolojik çöküntü içinde birinin sözüne bakılmaz. Nitekim son cümlesi, sağlam bir iman ve tevekküle delâlet ediyor.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Muhtedi Şeyh Hamza Yusuf nasıl bir insandır?
    Cevab: Muteberdir. Ehl-i sünnettir. Zamanımızda onun kadar Ehl-i sünneti anlayan ve anlatan fazla kimse yoktur.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Hatay ve Hitay arasında da bir irtibat var mıdır?
    Cevab: Alâkası yoktur. Hıtay adında Çin hududunda bir Türk yurdu ve Hıtay adında bir halk vardır. Hatay uydurma bir tabirdir. Şah İsmail, Hatay kabilesine mensup değildir. Şiir yazarken kullandığı ve hatalı, kusurlu manasına Hataî mahlâsını, böyle zannedenler olduğu anlaşılıyor.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Son halife Abdülmecid Efendi’nin nü tablolar yaptığı doğru mudur?
    Cevab: Son meşru ve gerçek halife Sultan Vahideddindir. O da ressam değildi. Abdülmecid Efendi, ressamdı. Böyle tablo yaptığı malumumuz değildir. Son hâline göre dindar bir şahsiyettir. Gençliğinde yaptıysa da bir şey diyemeyiz.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Said Nursî Vehhabiliği müdafaa etmiş midir?
    Cevab: Hayır. Hafife alarak yanlış teşhisde bulunmuştur. Vehhabiliğin, Şiîlikten farklı olarak, İslâmiyetin içinden zuhur ettiğini; yok olup gideceğini söylemiştir.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Abdulbaki Gölpınarlı Ehli sünnet mi?
    Cevab: Şiî idi.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Stalin Gürcü müdür?
    Cevab: Gürcistan Yahudisidir. Esas ismi Jozef Çugaşvili’dir ki Yahudi oğlu demektir.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Selçuklu sultanı Tuğrul Bey’in Mutezile mezhebine mensup Kunduri adlı veziri vazifelendirmesini nasıl anlamak lazımdır?
    Cevab: Her cins insan, kabiliyeti gereği veya şartlar icabı vazifeye getirilebilir. Ancak bu gibi şahısların böyle vazifelere getirilmesi, tarihte menfi neticeler doğurmuştur.
    28 Aralık 2017 Perşembe
  • Sual: Kardavî nasıl bir şahsiyettir?
    Cevab: Modernist bir zihniyete sahiptir. Maslahata lüzumundan fazla itibar eder. Bu sebeple bazı fetvalarına itimat edilmez.
    28 Aralık 2017 Perşembe
  • Sual: Seyyid Abdülhakim Arvasî hazretlerinin “Bu millet Sultan Aziz’in ahını çekiyor, Sultan Hamid’e daha sıra gelmedi” dediği rivayet ediliyor. Şimdi sizce Sultan Hamid’in ahına sıra geldi mi veya geçti mi?
    Cevab: Sizce geçti mi? Sultan Aziz’i tahttan indirip öldürttüğü mahkeme kararıyla sübut bulmuş ve mahkum olmuş Mithat Paşa’nın nâmı her yerde hürmetle yaşatılıyor.
    28 Aralık 2017 Perşembe
  • Sual: Bazıları Sultan Abdülhamid’i 93 Harbinde savaşı saraydan idare etmeye çalıştığı için tenkit ediyorlar. Ne dersiniz?
    Cevab: Meşrutiyet devri idi. Padişahın salahiyeti elinde değildi. Harbe darbeciler girdi, sonra yüzüne gözüne bulaştırdılar. Padişah, toparlamaya çalıştı. Sonra da mağlubiyetten padişahı suçladılar.
    3 Ocak 2018 Çarşamba
  • Sual: Tuhfetü’r-Reddiye Ala Mezhebi Saidi’l-Kürdiyye, adlı eser Mustafa Sabri Efendi’ye mi aittir?
    Cevab: Onun olduğu meşhur ise de, oğlu müderris İbrahim Beyin telifi olduğu tahmin edilmektedir.
    3 Ocak 2018 Çarşamba
  • Sual: Ziya-ül-Hak, kimilerine göre zâlim bir diktatör; kimilerine göre ise mücâhid, vatanperver bir liderdir. Ne dersiniz?
    Cevab: Turgut Özal gibi samimi bir Müslüman idi. Ancak şartlar icabı otoriter bir idare takip etmiş; belki de bazılarının canını haksız olarak yakmıştır. Bilemeyiz.
    3 Ocak 2018 Çarşamba
  • Sual: Theodor Herzl Abdülhamid ile yüz yüze görüşmüş müdür?
    Cevab: Sitemde cevabı vardır. Hayır. Vasıta ile görüşmüştür.
    3 Ocak 2018 Çarşamba
  • Sual: Niyazi Mısrî’nin Hazret-i Hasan ve Hüseyin’in Resul olduğunu iddia etmesi ve bundan dolayı mesela İsmail Maşuki gibi cezalandırılmamasını nasıl anlamak lazımdır?
    Cevab: Bu sözün ona nisbeti sahih olmayabilir. Şathiye olabilir. Şeriat zahire bakar. Cezbe hali galib idi. Bu sebeple amme-i cemiyetin selameti için Midilli adasına sürgün edildi. Niyazî, Sôfiyyenin meşhurlarından ve Halvetî meşâyıhindendir. Anadolu’da Soğanlı’da tevellüd etti. Mısır’da tahsil gördü. Bursa’da yaşadı. 1693’de Limni adasında vefat etti. Sultan Mecid, Limni’ye geldiğinde kabrini aratıp tamir ettirmiştir. Türkçe divânı çok yanık ve tatlı olup, birkaç kere basılmıştır. Bazı yazarlar, bunun için, sonradan sapıttı diyorlar. Şiirleri, hele “Peygamberimiz Muhammed Mustafa hepimizden üstündür. Âli güzel, Eshâbı çok temizdir” beytleri bunu tekzib etmektedir.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: Sultan II. Abdülhamid in Osmanlıcı mı, yoksa İslamcı mıdır?
    Cevab: Bu gibi cereyanlar beşeridir ve hepsi zararlıdır. Sultan Abdülhamid, padişah ve halife sıfatıyla bu gibi cereyanlardan uzaktır. Zaten bir hükümdarın böyle bir cereyana mensup olması beklenmez. O, halifelik nüfuzunu kullanarak İslam birliğini müdafaa etmiş; dünya müslümanlarına faydalı olmaya çalışmıştır.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: Timur, Orta Asya'yı İslâmlaştıran en tesirli şahsiyet sözü doğru mudur?
    Cevab: Değil ama, birlik ve dirlik temin edildiği için İslâmî hayat ve ilim inkişaf etmiştir.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: Oğuzhan, Zülkarneyn aleyhisselam, Metehan aynı mı?
    Cevab: Böyle olduğunu söyleyenler var ise de makbul tutulmamıştır.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: Alvarlı Efe hazretlerinin efe lakabı nereden geliyor?
    Cevab: Efendinin kısaltılmışıdır.
    15 Nisan 2018 Pazar
  • Sual: Hafız Şirazi ve Sadi Şirazi ehl-i sünnet midirler?
    Cevab: Elbette. Hem de mutasavvıftır.
  • Sual: Ahmed Deedat nasıl birisidir?
    Cevab: Ahmed Deedat, Güney Afrikalı bir modernisttir. Hristiyanlarla mücadelesi sebebiyle büyük bir şahsiyet gibi tanınıyor.
  • Sual: Hakiki Hamidiye Marşı hangisidir?
    Cevab: Sultan Hamit devrinde çağırılan Hamidiye Marşı bugün popüler değildir. Mehter repertuarında yoktur. Mehter marşı tarzında söylenen ve “Döşetti Hicaza” diye başlayan marş, Hamidiye Marşı değildir. Osmanlı Marşları adıyla yakın zamanda neşredilen bir CD’de Hamidiye Marşı’nın bir versiyonu çalınmıştır. Ey şehinşahı muazzam… diye başlayan sözleri bu kayıtta yoktur.
  • Sual: İskilipli Atıf Hoca’nın Teali İslam Cemiyeti reisi olduğu ve bu sebepten idamına hüküm verildiği doğru mudur?
    Cevab: Böyle olmadığı bellidir. Kaldı ki her ne kadar inkılap tarihi kitaplarında Ankara cihetinden zararlı cemiyetler arasında sayılsa da, Teali İslam Cemiyeti âzâsı olmak suç değildir. Üstelik Lozan Antlaşması'nda umumi af ilan edilmiştir. Eskiden işlenen bir suçtan dolayı ceza verilmez.
  • Sual: Yavuz Sultan Selim’in Trabzon’da şehzadeliği devrinde tebdili kıyafet ile İran’a gidip Şah ile satranç oynadığı doğru mudur?
    Cevab: Efsanedir.
  • Sual: Kendisini selefe atfeden bazı fırkalar, umumiyetle Hanbeli mezhebinden çıkmışlar ve kendilerini hep İmam Ahmed bin Hanbel’e nisbet ediyorlar. Bunun sebebi nedir?
    Cevab: İmam Ahmed Hazretleri fazla ictihadda bulunmamış; zayıf da olsa hadis-i şeriflerle amel etmiştir. İtikadda Selef-i sâlihîn itikadında olup, müteşâbih nassları te’vilden kaçınmıştır. Onun için bu tür marjinal gruplar, umumiyetle Hanbelî mezhebinde olup da bu yolu iyi tanımayan kişiler arasından çıkmıştır. İmam Ahmed tevil yapmadığı halde, bunlar tevil yapıp mücessime ve müşebbihe fırkasına dâhil oluyorlar. Aynı yolda değildirler.
  • Sual: Eyüp Sabri Paşa kimdir?
    Cevab: Sultan Hamid zamanında yaşamış bir bahriye paşasıdır. Hicaz’da vazifeyi yapmış; Hicaz’ı en iyi anlatan 5 ciltlik Mir’at-ı Harameyn kitabı çok kıymetlidir.
  • Sual: Ziya Gökalp’in ırkı nedir?
    Cevab: Annesinin Kürd olduğu bilinmektedir. Diyarbakırlı Pirinççilerdendir. Babası Çermiklidir. Milliyeti pek belli değildir. Ama Çüngüş ve Çermik, Diyarbekir’in umumiyetle Türklerin meskûn olduğu kazalarıdır. Türk olmak ihtimali kuvvetlidir.
  • Sual: Sabit bin Kurre müslüman mıdır?
    Cevab: Sâbiîdir.
  • Sual: Sultan Vahîdeddin’in en sevdiği edebiyatçının Tevfik Fikret olduğunu okudum. Bir halifenin böyle birini beğenmesini nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Böyle bir şey duymadım. Rıza Tevfik olmasın? Böyle bile olsa, bazı şiirleri güzel olabilir. Beğenmek şahsına değil, eserlerine olabilir.
  • Sual: Sultan Abdülhamid’in, Arthur Conan Doyle’un eserlerini okumasının, muvaffakiyetinde ne gibi tesiri olabilir?
    Cevab: Muvaffakiyetle alakası yoktur. Zihnini dinlendirmek, istirahat etmek için okur. Mamafih bu kitaplarda zekice vak’a tahlilleri vardır. İnsan bunlardan istifade edebilir; zekâyı parlatır.
  • Sual: Muhaddis Sehavî Ehl-i Sünnet mi?
    Cevab: Evet ama hadis kritiğinde müteşeddiddir. Pek çok sahih hadislere zayıf veya mevzu demiştir.
  • Sual: Kaptan Kusto müslüman olmuş mudur?
    Cevab: Gazetelerde olduğu yazdı ise de, sonradan kendisi olmadığını beyan etti.
  • Sual: Şiblî Numanî ve Nedvî Ehli Sünnet midir?
    Cevab: Evet ama her ikisinin de modernist fikirleri vardır. İhtiyatla okunmalıdır. Mesela Sîretü’n-Nebi kitabında, usul-ı hadîs ilmine uymayan aklî kriterlerle, hadîs-i şerîf kritiğini müdafaa etmektedir.
  • Sual: İmam-ı Rabbânî hazretlerinin bazı mektublarında birbiriyle zıt ifadeler var. Bunun sebebi ne olabilir?
    Cevab: Farklı zamanlarda yazılmıştır. Seyrü sülûk esnasında bazı fikirleri değişmiştir. İlimle meşgul olanlar, ilimleri arttıkça, önceki fikir ve görüşlerini de değiştirirler. Bundan tabii bir şey olamaz.
  • Sual: Emin el-Hüseyni nasıl bir şahsiyettir?
    Cevab: İngiliz işgali esnasında Kudüs müftüsü idi. Modernist Reşit Rıza'nın talebelerindendir. Karışık bir şahsiyettir. Hitler ve Mussolini ile görüşüp, onların desteğini ummuş; hatta birinin Haydar diğerinin Musa Ali adıyla Müslüman olduğu propagandasını yapmış; Boşnakların Alman ordusuna birlikler vermesini organize etmiştir. Şehzade Şevket Efendi’nin Filistin hükümdarı olması meselesinde ikili oynamıştır. Hırslı ve inatçı siyaseti yüzünden Filistin'in kaybını kolaylaştırmıştır.
  • Sual: Muhammed Kutbuddin İznikî hazretlerinin kabri nerededir?
    Cevab: Baba Muhammed bin Kutbüddin, İznik’de; oğlu Muhammed bin Muhammed bin Kutbiddin, Edirne’dedir. İznik’deki kabr, Halil Paşa Câmii yanında, malum ve meşhurdur. Tek Parti devrinde kabristan kaldırıldığı için Edirne’deki kaybolmuştur.
  • Sual: Muhammed Ali Cinnah nasıl bir şahsiyet idi?
    Cevab: Hindistan’daki Şiî ekalliyetten idi. İngiltere’de yetişmişti. Hindistan bölününce, İngilizlerin desteği ile Pakistan’ın başına geldi.
    26 Temmuz 2018 Perşembe
  • Sual: Ahmed Yesevî, Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre gibi zatların heterodoks bir din anlayışına sahip oldukları doğru mudur?
    Cevab: Olur mu öyle şey? Bu, İslâmiyetten haberi olmayanların uydurmasıdır. Hayatları, şiirleri ve kitapları, hepsinin kuvvetli bir Ehl-i sünnet itikadına sahip bulunduğunu gösteriyor.
    29 Haziran 2018 Cuma
  • Sual: İmam-ı Gazâlî hazretleri, İhya-ı Ulûmüddin kitabını Ebu Tâlib-i Mekkî hazretlerinin kitabı üzerine mi bina etti?
    Cevab: İlk devir sofilerinden Ebu Tâlib Mekkî’nin Kut’ü’l-Kulûb, İhyâ’nın en mühim mehazlarındandır.
    29 Haziran 2018 Cuma
  • Sual: Taşköprizade, Fatih Sultan Mehmed’in bir ara Hurufîliğe meylettiğini yazıyor. Bunu nasıl anlamalıyız?
    Cevab: Bu yanlış anlaşılıyor. Son derece entelektüel ve samimi bir Müslüman olan Sultan Fatih, bunlarla meşgul olmuş fikirlerini öğrenmiştir. Bozuk olduklarını anlayınca da kendilerini âlimlerle münazaraya davet etmiş; mağlup olunca da cezalandırmıştır. Sultan Fatih gibi bir zatın Hurufiliğe meylettiğini söylemek veya düşünmek abestir; bu yüksek şahsiyeti tanımamaktır.
    29 Haziran 2018 Cuma
  • Sual: Alpaslan Türkeş’in 27 Mayıs darbesindeki rolü nedir?
    Cevab: Darbeyi yapan küçük subaylardan birisiydi. Darbe beyannamesini radyoda okumasıyla tanınmıştır. Daha sonra ekonominin gözünü korkuttuğu darbeciler, idareyi sivillere bırakmaya karar verince; buna karşı çıkanlardan biri oldu. Bu sebeple arkadaşlarıyla ters düştü ve diplomatik vazifeyle Delhi’ye sürgün edildi.
    29 Haziran 2018 Cuma
  • Sual: Hacı Bektaş-ı Veli için Ehl-i Sünnet demişsiniz. Bazı akademisyenler ise, Baba İlyas’ın müridi olduğunu, bunların eliyle Anadolu’daki ilk gayr-ı sünnî hareketlerin teşekkül ettiğini, hatta sonra bunların (Geyikli Baba gibi) Osmanlı Beyliği'ne gittiğini söylüyorlar. Doğru mudur?
    Cevab: Ebu’l-Beka Baba İlyas 13. asırda Horasan'dan Anadolu'ya gelip Amasya'da yerleşmiştir. Ebu’l-Vefa Harezmî'nin halifelerindendir. Anadolu'da yeni Müslüman olmuş halk arasında güçlü bir otorite kurdu. Karamanlı veya Malatyalı bir ruh çocuğu olan müritlerinden Baba İshak, Selçuklu Devleti'ne karşı eski Rum topraklarında müstakil bir idare kurma sevdasına kapıldı. Hocası Baba İlyas'ın adını kullanarak, hatta onu Baba Resul adıyla bir Mehdi gibi tanıtıp, saf halkı ve Rumları aldatıp Güneydoğu Anadolu'da isyan bayrağını çekti. Baba İlyas, sözde talebesine haber gönderip nasihat ettiyse de dinletemedi. Bu sefer yenilmesi için bedduada bulundu. İsyan ile alakası olmadığı halde tevkif edilip Amasya kalesine kapatıldı. Ardından da idam edildi. Baba İshak da Selçuklu hükümet kuvvetlerine yenilip öldürüldü. Bu isyana Babaî isyanı denir. Babaî adında bir tarikat olmadığı gibi, Baba İlyas da bazı eserlerde tanıtıldığı gibi bir Râfızî dedesi değildir. Bahsettiğiniz kişi Ehl-i sünnet âlimlerini, heterodoks (gayr-ı sünnî) ve Râfızî olarak tanıtmaktadır. Hacı Bektaş-ı Veli, Lokman Parende halifesidir. Lokman Parende Ahmed Yesevî, o da Yusuf Hemedanî halifesidir. Hacı Bektaş’ın, Baba İlyas’dan feyz aldığı da anlatılmaktadır. Netice itibariyle Baba İlyas da, Hacı Bektaş Veli de, Geyikli Baba da Ehl-i sünnet evliyasıdır. Sonradan bazı dejenere Bektâşîlerin bunları sahiplendiği görülmektedir. Evliya olmanın şartı, büyük günah işlememektir. Doğru bir itikada sahip olmak evleviyetle lazım geldiği takdirden uzak değildir.
    12 Ağustos 2018 Pazar
  • Sual: İbn Ravendî nasıl birisidir?
    Cevab: Hemen bütün mehazlarda mülhid olduğu yazar. Bu, doğru fikirleri olmadığı manasına gelmez. İmam Mâturîdî de Te’vilat’ta peygamberlik hakkındaki görüşlerini müdafaa etmiş ve ona mal edilen bazı sözlerin ona ait olmadığını söylemiştir.
    12 Ağustos 2018 Pazar
  • Sual: İhvan-ı Safa denilen topluluk muteber miydi?
    Cevab: İhvan-ı Safa, doğru ve kıymetli bilgilerin de olduğu mecmualardır. İhvan-ı Safa topluluğu felsefeyle çok meşgul olmuşlardır. Hepsi Şiîdir. İçlerinde Gulat-ı Şia ve Bâtıniyyeden olanlar çoktur.  Bu sebeple kendileri de kitapları da Ehl-i sünnet bir müslüman cihetinden muteber değildir.
    12 Ağustos 2018 Pazar
  • Sual: Fatih Sultan Mehmed’in şöyle bir beytini gördüm. “Cevr-i dilber ta’'n-ı düşman sûz-i fırkat za’f-ı dil/Türlü türlü derd için yaratmış Allahım beni.” Burada biraz kadere isyan gibi bir intiba uyandırıyor. İzahı nasıldır?
    Cevab: Şiirlere bu gözle bakılmaz. Te’vil edilir. Edebiyatta sanatlar vardır. Mecaz ise en çok kullanılan sanattır.
    19 Ağustos 2018 Pazar
  • Sual: Son Abbasî veziri İbnü’l-Alkamî’nin Moğollarla iş birliği yaparak Bağdad’ın işgaline sebeb olduğu doğru mudur?
    Cevab: Evet. İbnü’l-Alkamî Şiî idi. Hülagu’nun, kendi gibi Şiî olan veziri Tusî ile işbirliği yaptı. 
    19 Ağustos 2018 Pazar
  • Sual: Sabiha Gökçen Ermeni midir? 
    Cevab: Öyle olduğu; tehcir esnasında küçük bir çocukken yetimhaneye düştüğü söyleniyor. Hrant Dink öldürülmeden evvel bunu dile getirmişti. 
    19 Ağustos 2018 Pazar
  • Sual: Sultan V. Murad aklî dengesini içki yüzünden mi kaybetti?
    Cevab: Hayır. Amcasının tahttan indirilip feci bir şekilde öldürülmesi, zaten hassas olan şahsiyeti üzerinde ciddi tahribat yaptı. Nevrasteniye tutuldu.
    19 Ağustos 2018 Pazar
  • Sual: Haccac ve Ubeydullah bin Ziyad zâlim miydi?
    Cevab: Evet. Ama ancak zulümleri kadar cömertlikleri ve Müslümanlığa faydaları da olmuştur .
    19 Ağustos 2018 Pazar
  • Sual: Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Süleyman Şah intihar mı etti?
    Cevab: Bir muharebede Fırat nehrinde boğularak şehid oldu.
    19 Ağustos 2018 Pazar
  • Sual: Seyfeddin Kutuz’u Baybars’ın öldürdüğü doğru mudur?
    Cevab: Memlûk Sultanı Kutuz, muharebelerdeki kahramanlığı ile elde ettiği haklı şöhretini çekemeyip onu öldürtmek istedi. Baybars bunu haber alıp erken davranarak onu öldürttü ve sultan oldu.
    14 Eylül 2018 Cuma
  • Sual: Malazgirt Muharebesi’nden evvelki öncü savaşlardan birinde Romanos Diogenes, Malazgirt Kalesini ele geçirdikten sonra halkını kılıçtan geçirdiğini okudum. Sultan Alpaslan’ın muharebeden sonra böyle bir adamı öldürtmeyip affetmesi ne derece doğrudur?
    Cevab: Bu gibi hususlarda karar vermek zaman ve zemin itibariyle kumandana ve hükümdara aittir. O zaman din için, millet için, vatan için böyle münasip görmüş ve affetmiştir. Zaten daha sonra kendi kavmi onu önce gözünü oyup sonra katlettiler.
    14 Eylül 2018 Cuma
  • Sual: Şeyh Ebu’l-Hüda nasıl biridir?
    Cevab: Şâfiî âlimi ve Kâdirî şeyhi idi. Muhterem bir zat idi. Sultan Abdülhamid kendisini severdi. Hakkındaki menfi sözler, İttihatçı propagandasıdır.
    14 Eylül 2018 Cuma
  • Sual: Hayim Nahum ile Koç ailesinin bir münasebeti var mı?
    Cevab: Hayır. Hayim Nahum, Osmanlıların son zamanında hahambaşı idi. Siyonistlerle İttihatçılar arasında aracılık yapardı. Ankara ile de iyi münasebetler kurdu. Lozan’a giden Türk heyetinde bulundu. Mısır hahambaşı olarak 1960’da vefat etti. Vehbi Koç’un ortağı mesabesindeki Bernard Naum ile karıştırmış olmayasınız?
    14 Eylül 2018 Cuma
  • Sual: Baltacı Mehmed Paşa’nın Rusya’yı Prut Harbi’nde yıkabileceği; ama bunun yerine Çariçe Katerina ile anlaşma yoluna gittiği doğru mudur?
    Cevab: Baltacı Mehmed Paşa ile Çariçe hakkında söylenenler tamamen uydurmadır. Anlaşma yapıldığı doğrudur. Askerlerin maneviyatı bozuktu. İsteksiz savaştılar. Bu haliyle Rusya Devleti’ni değil yıkabilecek, savaşabilecek gücü bile yoktu.
    14 Eylül 2018 Cuma
  • Sual: Baybars, meşhur hükümdarın ismi midir, lakabı mıdır? Hangi lisana aiddir? Ne manaya gelir?
    Cevab: Tam ismi, Melik ez-Zâhir Rükneddin Muhammed Baybars el-Bunduktarî’dir. Bay-bars, eski Türkçede “soylu pars” manasına gelir.
    14 Eylül 2018 Cuma
  • Sual: Ertuğrul Gazi’nin müslüman olmadığı, bir köyde imamın evine misafir olduğunda, imam, kendisine pencerenin kenarındaki mushafa hürmet edilmesi gerektiğini söylemiş; Ertuğrul ise bunun sebebi sormuş. Demek oluyor ki, Ertuğrul Gazi, henüz Kuran’ı tanımamaktadır. Doğru mudur?
    Cevab: Olur mu öyle şey? Bu bir menkibedir. Doğru olsa bile, Ertuğrul Gazi, bunun mushaf olduğunu bilmemiştir. Kâfir mushafa hürmetle mükellef değildir ki ev sahibi böyle ikaz etsin.
    14 Eylül 2018 Cuma
  • Sual: Haccac aralarında sahabilerin de bulunduğu pek çok kişiye zulmetmiş, çok insan öldürtmüş. Bu şahıs hakkında görüşümüz ne olmalıdır?
    Cevab: Halife Abdülmelik’in Hicaz valisi Haccac bin Yusuf es-Sekafi’nin, zulmü gibi, keremi de çoktu. Zulmü ve zararı kadar, hizmeti de olmuştur. Kur’an-ı kerime hareke koyup doğru okunmasını temin eden odur. Ondan zarar görenlerin çoğu, bunu hak etmişti. Zira o devirde siyasî vasat çok karışıktı. Haccac, sert tedbirlerle asayişi temin etmiştir. “Ey Haccac, sana Ömer’in adaletini hatırlatırız!” diyenlere, elindeki çubukla toprağı eşeleyip, “Nerde Ömer’in tebası?” diye hakîmâne cevap vermiştir. Sahabiler arkasında namaz kılmışlardır. Zulm, nihayet günahtır; amel imandan cüz değildir. Hesabını Allah soracaktır.
    17 Eylül 2018 Pazartesi
  • Sual: Ahmed Nâmık-i Câmii hazretlerinin ismindeki Nâmık’ın hikmeti nedir?
    Cevab: Aslı Nâmekî’dir. Nâmek köyündendir. Nâmık ile alakası yoktur.
    19 Eylül 2018 Çarşamba
  • Sual: Sultan Abdülhamid’in sigara içtiği doğru mudur? Sarayda tütüncü başı makamı var mıdır? 
    Cevab: Her ikisi de doğrudur. Tütün içmek sıhhati ve kesesi müsait olana mubahtır.
    19 Eylül 2018 Çarşamba
  • Sual: Halil Halid kimdir? Nasıl biridir?
    Cevab: Sultan Hamid devrinde yetişmiş bir Osmanlı diplomatıdır. Sultan Abdülhamid’e moda icabı düşman olmuş; İttihatçıların içinde yer almıştır. Fakat nevi şahsına mahsus bir şahsiyettir. Modernisttir. Avrupa kültürüne vakıf entelektüel birisidir.
    5 Ekim 2018 Cuma
  • Sual: Vambery, Osmanlı casusu mudur?
    Cevab: Şarkiyatçı bir Yahudidir. Sultan Abdülhamid’e Fransızca dersi vermiştir. İkili bir ajan olduğu; hem İngiltere, hem Osmanlı Devleti için çalıştığı anlaşılıyor. Müşavir de denilebilir.
    5 Ekim 2018 Cuma
  • Sual: Sultan Abdülhamid’in oğlu Şehzade Abdülkadir Efendi şapka takıyor muydu?
    Cevab: Abdülkadir Efendi, asi tabiatlı ve bir şehzade için alışılmadık derecede absürt bir gençti. Ancak memlekette bulunduğu müddetçe şapka giydiğine dair en ufak bir malumat yoktur. Sürgünde takmış olabilir.
    5 Ekim 2018 Cuma
  • Sual: Mehmet Ali Ayni, Milliyetçilik kitabında, Osmanlı’nın Türklüğü red, hatta hakaret ettiğini söylüyor. Bunu nasıl anlamak gerekir?
    Cevab: Aynî’nin bu kitabında muteber olmayan çok yerler vardır. Kendisi bir filozoftur. Nihayet kendi fikirlerini yazmıştır. Zamanın ricaline tabasbus için böyle şeyler yazmıştır. Bu meseleye dair yazılarım vardır.
    13 Ekim 2018 Cumartesi
  • Sual: Sait Molla kimdir?
    Cevab: Meşrutiyet devrinde yaşamış bir siyasetçidir. İttihat ve Terakki muhalifi idi. Hukukçudur. Hâkimlik yapmıştır. İngiliz Muhipler Cemiyeti’ni kurdu. Ankara hareketine karşı çıktı. Bu sebeple 1923’te sürgün edilip ömrünü Romanya'da tamamladı. Said Nursî başka olup, ilk zamanlar ekseriya Molla Said diye maruftu.
    26 Ekim 2018 Cuma
  • Sual: Câhiz diye bir tarihçi var. Sözleri muteber midir?
    Cevab: Câhiz Şiîdir. Sözleri, bu nazara alınarak değerlendirilmelidir.
    2 Kasım 2018 Cuma
  • Sual: Ankara Esenboğa Havalimanı’nın isminin Ankara savaşında Yıldırım Bayezid ile muharebe eden Timur’un komutanlarından Esenboğa’dan geldiği doğru mudur?
    Cevab: Evet. Bu mıntıka, harbin cereyan ettiği yere yakındır. Cumhuriyetin ilk senelerinde, Osmanlı’yı dize getirdiği için olsa gerek, Emir Timur çok popüler olup, çocuklara isimleri verilirdi. Atatürk’ün de en beğendiği tarihî şahsiyetlerden biri olduğu söylenir.
    2 Kasım 2018 Cuma
  • Sual: Ahmed Yesevî hazretlerinin kadın müridleri olduğu ve onlara da ders verdiği doğru mudur?
    Cevab: Mürşid olmak için şer’î kaidelere tam uymak lazımdır. Böyle olmayan, zaten mürşid olamaz. Türklük an’anesi denilen şey, dinin emir ve yasaklarının başladığı yerde biter. Üstelik eski Türklerde de zannedildiği gibi kadın erkek karışık bir hayat yoktur. Göçebelikte belki bu biraz gevşek olabilir, ama şehirliler arasında mevzubahis değildir.
    2 Kasım 2018 Cuma
  • Sual: Hindistan’daki Diyobendî ve Berelvî gibi gruplar Ehl-i Sünnet midir?
    Cevab: Berilevîler, içlerinde bazı taassup sahipleri bulunsa bile, Ehl-i Sünnettir. Diyobendîler ise Ehl-i Sünnetten Vehhâbîye kadar geniş bir yelpaze teşkil eder.
    2 Kasım 2018 Cuma
  • Sual: Süleyman Hilmi Tunahan Efendi ile İsmet İnönü’nün akrabalığı olduğu doğru mudur?
    Cevab: Annesi Cevriye Hanım’ın hemşerisi veya akrabası olduğu söylenir.
    2 Kasım 2018 Cuma
  • Sual: Molla Sadra diye bilinen Sadreddin Şirazî muteber bir şahsiyet midir?
    Cevab: Din âlimi değil; Şiî bir filozoftur.
    2 Kasım 2018 Cuma
  • Sual: Sahih hadislerin bazısına uydurma diyen Abdülfettah Ebu Gudde, Sehâvî, Aliyyül-Kâri, Aclûnî, Ehl-i sünnetten çıkmaz mı?
    Cevab: Hayır. Bunlarınki ilmî bir tesbittir; ancak hata etmiş olabilirler.
    23 Kasım 2018 Cuma
  • Sual: Ümmü Eymen peygamberimizin dadısı mı, kölesi miydi?
    Cevab: Annesinden kalma köleydi; hem de dadısıydı. Sonra azat edip evlendirdi.
    16 Aralık 2018 Pazar
  • Sual: Necib Fazıl’ın Tanrı Kulundan Dinlediklerim adlı kitabında bahsettiği, Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretleri midir?
    Cevab: Hayır. O ve Ben ile Büyük Kapı kitabında bahsetmektedir.
    1 Ocak 2019 Salı
  • Sual: Kuyucu Murad Paşa’ya neden ‘Kuyucu’ denir?
    Cevab: İran harplerinde yaralanıp kuyuya düştüğü; burada bir müddet yaşayarak kurtulduğu için.
    1 Ocak 2019 Salı
  • Sual: Enver Paşa’nın dine bakışı hakkında neler söylenebilir?
    Cevab: Dinsiz değildi.
    28 Ocak 2019 Pazartesi
  • Sual: Ömer Nasuhi Bilmen’in Hukuk-ı İslâmiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu adlı eserini tavsiye eder misiniz?
    Cevab: Merhum Ömer Nasuhi Bilmen, son devirde yetişmiş büyük âlimlerdendir. İstanbul müftisi iken, Hazret-i Muaviye’ye hakaret eden Şemseddin Yeşil’i vaizlikten atmış; üstelik bu ithamlara cevap mahiyetinde Eshab-ı Kiram Hakkında Müslümanların Temiz İtikadları adında kıymetli bir eser kaleme almıştır. Büyük İslâm İlmihali adındaki eseri, ulema tarafından hatalı görülen bazı ifadelerine rağmen, çok tutulmuştur. [Arazi mülk olduğu halde] Türkiye’de toprak mahsulleri zekâtının verilmeyeceğini; [kabre ateşte pişmiş şey koymak câiz değil iken] tuğla konulacağını söylemesi; ibadetlere dair bazı sünnet ve müstehablara ilmihalinde yer vermemesi gibi hususlar tenkit edilmiştir. Mecelle ıslah komisyonu azası iken Ali Haydar Efendi’nin tuttuğu notları inkişaf ettirerek hazırladığı Kamus kitabında, dört mezhebin hükümleri gayet etraflı ve olabildiğince sistemli bir şekilde anlatılmıştır. Bu, mezheblerin inkâr edildiği bir zamanda, şüphesiz mühim bir şeydir. Ancak hiç lüzumu yok iken, yani mensubu kalmamış iken, Zâhiriyye mezhebinin kavilleri alınmış; üstelik bu hükümler İbni Hazm’dan nakledilmiştir. Davud ez-Zâhirî mutemed bir zât olsa bile, İbni Hazm ve eseri Muhallâ Ehl-i sünnet âlimleri tarafından muteber tutulmamıştır. Bu, Kamus kitabının kıymetini azaltmaktadır. Üstelik helali, haram; haramı, caiz yapacak derecede vahim ve fahiş tertip ve imla hataları vardır. Hiç biri tashih edilmeksizin hâlâ basılmaktadır. Hâsılı, avamın okuyup anlayabileceği bir kitap değildir; ilim ehline yol göstericidir. Daha vahimi, merhum, Büyük Tefsir tarihi kitabında, Abduh, Efgani, İbni Teymiyye, İbnü’l-Kayyım gibi münakaşalı şahsiyetleri de hak etmedikleri şekilde överek kitabını lekelemektedir. 27 Mayıs darbesinin ardından diyanet işleri reisliğini kabul etmesi; üstelik darbecilerin emriyle de olsa, Adnan Menderes ve arkadaşlarının idamlarını haklı göstermeye çalışan bir hutbeyi okutması mümin kalblerde elem, hatta nefret hâsıl etmiştir.
    28 Ocak 2019 Pazartesi
  • Sual: Martin Lings muteber midir?
    Cevab: İngiliz yazardır. Sözleri ve itikadı muteber değildir. Sahih Müslüman olduğu bile zannedilmiyor.
    13 Şubat 2019 Çarşamba
  • Sual: Hüseyin Rahmi Gürpınar ittihatçı mıdır?
    Cevab: Hayır. 
    13 Şubat 2019 Çarşamba
  • Sual: Şehname’de geçen Efrasiyab ile Alp Er Tonga aynı kişi midir?
    Cevab: Evet.
    13 Şubat 2019 Çarşamba
  • Sual: İskilipli Atıf Hoca’nın İttihatçılarla münasebeti var mıydı?
    Cevab: Hayır. Ancak 1908 meclisinde mebus idi.
    13 Şubat 2019 Çarşamba
  • Sual: Halil İnalcık’ın Şair ve Patron kitabında sarayda mahbub tabiri geçiyor. Bunlar kimlerdir?
    Cevab: Osmanlı sarayında bu isimli bir vazifeli veya şahıs yoktur. Bu bir homoseksüel tabiridir. Mef’ul için kullanılır. Bu iddialar muteber değildir. Benim Osmanlılarda Gayrı Tabii Aşklar ve Homoseksüellik adında bir yazım vardır.
    13 Şubat 2019 Çarşamba
  • Sual: Vânî Muhammed Efendi selefi itikadlı mıdır?
    Cevab: Değildir. Ama bazı marjinal fikirleri olmuş, Kadızadelilere tesir etmiş ve bu sebeple sürgün edilmiştir. 
    22 Şubat 2019 Cuma
  • Sual: Roger Garaudy hakkında ne dersiniz?
    Cevab: Modernisttir. Görüşleri muteber değildir.
    22 Şubat 2019 Cuma
  • Sual: Muhammed Esed nasıl bir şahsiyettir?
    Cevab: Yahudi asıllı Avusturyalı mühtedidir. Suudi Arabistan’a gitmiş; oradaki idare ile yakınlık kurmuştur. Hayatı alaka çektiği için, Müslümanlar arasında popüler olmuşsa da, itikadı Ehl-i sünnete uymayan, selefi ve modernist bir şahsiyettir.
    2 Mart 2019 Cumartesi
  • Sual: Robin Hood gerçekte var mıdır?
    Cevab: 13. asırda İngiltere’de Sherwood ormanında haydutluk yapan; ama zenginlerden alıp fakirlere verdiğine inanılan Robin Hood’un kim olduğuna dair anlatılanların hepsi efsanedir. Kimine göre bir soyludur, kimine göre bir saraylıdır, kimine göre Haçlı seferlerine katılmıştır, kimine göre sıradan bir hayduttur. Düşmanı da, ya şeriftir, ya kraldır. Hangi kral olduğu da belli değildir. Bazısında Vatansız John, bazısında Aslan Yürekli Richard’dır. Zaman içinde anlatılan hikâyeler, yazılan şiirler ve romanlarla Robin Hood çok farklı versiyonları ile ortaya çıkmıştır. Böyle bir adamın yaşadığı belli; nasıl bir adam olduğu çok belli değildir. Sosyalistlerin verdiği imaj meşhur olmuştur.
    9 Mart 2019 Cumartesi
  • Sual: Endülüslü İbni Seb’in muteber midir? Ona da İbni Arabî’ye baktığımız gibi hüsnü zan ile mi bakmalıyız?
    Cevab: İbni Seb’in hakkında söylenen çok şey var; doğru bir kanaate varmak zor. Bazı sözleri te’vil edilebiliyor; bazıları edilemiyor. Tevakkuf en iyisidir.
    19 Mart 2019 Salı
  • Sual: Sultan Abdülhamid’in Türk musikisinden daha çok Batı müziğinden hoşlandığı doğru mudur?
    Cevab: Hoşlanıp hoşlanmadığını bilemeyiz. Ama Türk musikisi minör, Batı musikisi majör olduğu için birincisinin gam verdiğini söylemiştir. Hânedanın hemen her mensubu gibi, müzik kültürü vardı.
    19 Mart 2019 Salı
  • Sual: Ahıskalı Haydar Efendi’nin “Beş vakit namazında Menderes’e dua etmeyenin namazı kabul olmaz” dediği doğru mudur?
    Cevab: Duymadım. O devirde dindar Müslümanların hemen hepsi Adnan Menderes’i sever ve ona dua ederdi. Dine hürriyet veren Müslüman idareciye dua etmek her Müslümanın vazifesidir. İslâmiyete hizmeti eşsizdir. Sadece ezanı aslına iadesi kâfidir. Şahsî kusurları kendine ait bir keyfiyettir. Allah bilir ya, şehid olarak ödemiştir.
    19 Mart 2019 Salı
  • Sual: Napolyon’un Müslüman olmuş olma ihtimali var mı?
    Cevab: Mısır’ı işgalinde Müslümanlara İslâmiyeti öven sözler söylemiş ise de, siyaseten söylemiş olmak ihtimali fazla. Zira sonraki hayatı buna delalet etmiyor.
    19 Mart 2019 Salı
  • Sual: Osmanlılar İmam Şamil’e neden yardım etmedi?
    Cevab: Osmanlı hükümeti, Şeyh Şamil’e edebileceği kadar yardım etti. Para, mühimmat ve zâbit gönderdi. Ama karşısında Rusya vardı. Başka ne yapabilirdi? Bir Kafkasya macerası için, bütün Rusya'yı hasım almak, Osmalı Devleti’nin tamamiyetine dokunurdu. Nihayet Şeyh Şamil’i misafir etti, hüsnü kabul gösterdi. Anlattığınız hikâye uydurmadır. Üslubundan da bunu anlamak mümkündür. Bir kere padişah hiç kimsenin eline sıkmaz. İkincisi Şeyh Şamil, kime nasıl davranacağını bilecek edeb sahibi bir zat-ı kerimdir.
    31 Mart 2019 Pazar
  • Sual: Akif’in çok tenkit edilen “Bedr’in aslanları, ancak bu kadar şanlı idi” mısrasındaki benzetme, teşbih-i maklub, yani zayıf olanın güçlü olana değil de, güçlü olanın zayıf olana benzetildiği teşbih sayılmaz mı?
    Cevab: Akaide dair meselelerde edebî sanatların yeri olmaz. Sahabe, peygamberlerden sonra insanların en üstünüdür. Ehl-i sünnet itikadı bunu icab ettirir. Ehl-i sünnet bir salih Müslüman böyle bir söz söylemez. Kur’an-ı kerim, böyle şairlere, ancak aldanmışların tâbi olacağını buyuruyor.
    31 Mart 2019 Pazar
  • Sual: Gazâlî mi, Gazzâlî mi?
    Cevab: Her ikisi de. Fakat Gazzâlî daha meşhur ve doğrudur. Gazâle kasabasından veya babası Gazzâl, ipekçi olduğu için bu unvanla anılır. 
    31 Mart 2019 Pazar
  • Sual: Rıfat Börekçi kimdir?
    Cevab: Ankara hükümeti kurulduğu zaman Ankara müftüsü idi. bir kandil veya bayram münasebetiyle padişaha tebrik telgrafı çekmişti. Zamanın sadrazamı Ferid Paşa ise, bir müftünün padişaha doğrudan yazamayacağını, şeyhülislâmlık vasıtasıyla yazmasının bürokrasi icabı olduğunu söyleyince, İstanbul’a muğber, hatta düşman oldu. Bunun üzerine Ankara hareketinin yanında yer aldı. Sonra Diyanet İşleri Reisi oldu. Ankara’yı her türlü tasarrufunda ve inkılabında destekleyen çağdaş bir din adamıydı.
    31 Mart 2019 Pazar
  • Sual: Ali el-Kârî ve eserleri muteber midir?
    Cevab: Heratlı bir Hanefi âlimidir. 1014/1606’da vefat etti. Mekke’de uzun yıllar geçirdiği için mükemmel Arapça öğrenmiştir. Kendisi haddizatında hattat olduğu için kıymetli kitapları istinsah ederek nafakasını temin ederdi. Arabiyi iyi bildiği için, istinsah ettiği kitaplarda bazı şerhler yapmış, böylece bir âlim şöhreti kazanmıştır. Ehâdisu’l-Mevdu’at adındaki kitabında, İslâm uleması tarafından sahih görülen birçok hadislere mevdu’ demiştir. İmam Ebu Hanife’nin Fıkh-ı Ekber adlı eserini şerh ederken, Hazret-i Peygamber’in Resulullah’ın anne ve babasının küfr üzere öldüğünü ispatlamaya çalışmış; bununla da iktifa etmeyerek müstakil bir risale yazarak, Şifa kitabını şerhederken yazdığı bu risâle ile öğünmüştür. Bu sebeplerle, ayrıca İmam Mâlik ve İmam Şâfi’î’ye hadsiz itirazları ve tasavvuf ehlini tahkiri sebebiyle İslâm uleması tarafından tenkid edilmiştir. Hadis âlimlerinden Molla Muhammed Miskin (954/- 1547), Abdülkâdir Taberî (1033/1623), Ahmed Rıza Han Berilevî (1340/1921) başta olmak üzere kendisine çok reddiyeler kaleme alınmıştır. Bağdad müftisi Mahmud Alûsî tarafından büyük âlim olarak tanıtılan Aliyyü’l-Kârî, son zamanlarda modernist bir câmia tarafından müceddid ve müctehid olarak takdim edilmekte; sahih hadislerin inkârı hususunda hep kendisinden referanslar verilmektedir.
    14 Nisan 2019 Pazar
  • Sual: Yemen kralı Tübba’nın Peygamber efendimize yazdığı mektup günümüze kadar ulaşmış mıdır? Duhan suresinde bahsedilen Tübba kavmi peygamber efendimize mektup yazan Tübba’nın kavmi mi?
    Cevab: Tübba’ Yemen’de Himyer’de Belkis’in memleketinde hüküm süren Kahtan meliklerindendir. Türkistan’a, Hindistan’a seferler yaptığı, Semerkant’ı kurduğu, Hindistan’da öldüğü, antik çağ meliklerinden dünyayı gezen beş kişiden biri olduğu rivayet edilir. Diğerleri Süleyman, Feridun, İskender ve Erdişir’dir. Bazılarına göre İskender-i Zülkarneyn, Tübba’dır.

    Bazı siyer kitaplarında yazdığına göre, Tübba’ bi’setten 700 veya 1000 sene evvel Kâbe’ye geldiğinde, Mekkeliler kendisini karşılamaya çıkmayınca kızıp Kâbe’yi yıkmaya davrandı. Ama şiddetli hastalanıp üç gün gökyüzü kararınca, bunun ilahî işaret oluğunu anlayarak tövbe ve iman etti. Mekkelilere ihsanlarda bulundu. Rüyasında gördüğü üzere, Kâbe’yi ilk defa süslü bir ipekli örtüyle örttü ki bu âdet ondan kalmadır.

    Sonra Medine’ye geçti. Beni İsrail âlimlerinden, âhir zaman peygamberinin geleceğini işitince, burada Hazret-i Musa dininden âlimler bırakıp birini bunlara reis yaptı. Resulullah için bir ev yaptırıp, bir de hürmetkâr mektup yazdı. Gelince verirsiniz diye bu âlimlere teslim etti. Medine halkından iman edenler, hep o âlimlerin neslindendir. Ebu Eyyüb el-Ensârî de onların reisi Şâmul’un soyundandır.

    İbn İshak ve başkalarının rivayetine göre Tübba'nın yazdığı mektupta şunlar varmış: “Ahmed hakkında şahidlik ederim ki o, bütün canlıları yaratan Allah’tan bir resuldür. Ömrüm uzatılırsa, o hayata geleceği vakte kadar, ben onun yardımcısı ve amcası oğlu olurdum. Şimdi ben sana ve sana indirilen kitaba iman ettim. Ben senin dinin ve sünnetin üzereyim. Senin ve herşeyin Rabbine iman ettim. Rabbinden gelen İslâm'ın bütün şeriatine de iman ettim. Eğer sana yetişecek olursam ne güzel. Şayet yetişmeyecek olursam, bana şefaat et ve kıyamet gününde beni unutma. Ben senin ümmetinin ilklerindenim. Sen gelmeden önce sana biat ettim. Ben senin ve baban İbrahim dini üzereyim.” Daha sonra mektubunu mühürleyip, onun üzerine de: “Önünde de, sonunda da emir Allah’ındır” diye nakşetti. Mektubunun üzerine adres olarak da şunu yazdı: “Allah'ın nebisi ve resûlü, peygamberlerin sonuncusu, âlemlerin Rabbinin elçisi, Abdullah oğlu Muhammed'e birinci Tübba’dan.”

    Hazret-i Peygamber, Medine’ye doğru yola çıktığında, Ebu Eyyüb mektubu Medinelilerin çok itimat ettiği Ebu Leylâ’ya verdi. Kendisini karşılayanların arasında Resulullah onu görünce, “Sen Ebu Leyla değil misin? buyurdu. “Evet” deyince “Hani Tübba’nın mektubu?” buyurdu. Ebu Leyla çok şaşırdı. Resulullah mektubu alıp okutunca, Tübba’dan razı olup, üç defa “Merhaba salih kardeşim” buyurdu.

    İsmi Ebû Kerb Es’ad bin Kerîb bin Tübba’dır. Mümin idi. Kavmini de imana getirmişti. “Tübba’yı kötülemeyin. O mümin idi, bilemiyorum peygamber midir?” hadis-i şerifinde geçen Tübba' budur. İbn Abbas, “Tübba’ bir peygamber idi.” derdi.

    Rum hükümdarlarına Kayser, İran hükümdarlarına Kisra dendiği gibi, Tübba’, zamanla Yemen meliklerinin unvanı olmuştur. Tübba’ gölge manasına olup, güneşin doğduğu yeri takib ederek, askerleriyle birlikte doğuya doğru yolculuk etmiş olmasından dolayıdır.

    Duhan suresinin 37. âyet-i kerimesinde geçen “Bunlar mı, yoksa Tübba’nın kavmi ve ondan evvelkiler mi hayırlıdır? Biz o günahkârları bile imha ettik” meâlindeki âyet-i kerimede geçen Tübba’, muayyen bir kişi değildir; bununla bütün Yemen hükümdarları kast edilir. Burada müşriklere, Tübba’ kavmi misal gösteriliyor. Onlar daha güçlü olduğu halde, Allah onları mağlup etti, manasınadır. Kâf suresi’nin 12. âyet-i kerimesinde Eykeliler gibi Tübba’ kavminin de dini yalanladığından bahsedilmiştir. Âyet, kavmini kötülemiş; ama Tübba’yı kötülememiştir.

    14 Nisan 2019 Pazar
  • Sual: Nostradamus’un Muhiddin Arabi hazretlerini okuduğu doğru mudur?
    Cevab: Öyle olduğu söyleniyor. Şu kadar ki Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin keşf yoluyla anlayıp sembolik ifadelerle anlattıklarını, Nostradamus kendi anladığı şekilde kehanetlere çevirmiştir
    14 Nisan 2019 Pazar
  • Sual: Meşhur şair Bâki’nin zevk ve sefa düşkünü bir kimse olduğu ifade ediliyor. Ne dersiniz?
    Cevab: Tarihî şahsiyetlerin hususî halleri hakkında olur olmaz yerlerde geçen ifadelere aldanmayınız. Şair Bâki Süleymaniye'de müderrislik yapmış; kazaskerliğe kadar yükselmiş muhterem bir şahsiyettir. Hazret-i Peygamber’in hayatını anlatan en güzel kitaplardan Mevahib’i Türkçe’ye tercüme etmiştir. Şiirlerinde divan edebiyatının sembolik hususiyetlerinin görülmesi tabiidir. Osmanlı tarihinin en kıymetli şairlerindendir. Sultan Kanuni’nin Altın Çağı’nın da sembol şahsiyetlerindendir.
    14 Nisan 2019 Pazar
  • Sual: Gertrude Bell kimdir?
    Cevab: Ortadoğu’da İngiliz menfaatleri için çalışmış arkeolog, yazar ve casustur.
    7 Mayıs 2019 Salı
  • Sual: Yahya Kemal dinen müspet biri midir?
    Cevab: İttihatçı değildir. Osmanlı mazisine hayrandır. Dini yaşantısı yoktur; fakat millî şuurunun kuvvetli olduğunu gösteren şiirleri meşhurdur.
    7 Mayıs 2019 Salı
  • Sual: Pir Sultan Abdal gerçekten yaşamış mıdır?
    Cevab:
    Pir Sultan Abdal, efsanevî bir şahsiyettir. Böyle birinin yaşayıp yaşamadığı bile kati değildir. Halk arasında anlatılanlardan başka bir kaynak yoktur. Pek çok meşhur şahıs hakkında böyledir. İptidai bir cemiyet içinde yaşamış Bâtınî bir şair olduğu, şiirlerinden anlaşılmaktadır. Bu isimde altı halk şairinden bahsediliyor. Hakkında anlatılanlara bakılırsa meşhur Pir Sultan Abdal, Sivas’ın Banaz köyünde yaşamış Hurufî mezhebinde bir şairdir. İran Şahı Tahmasb’ın Anadolu’yu işgali üzerine halkı buna itaate çağıran şiirler yazdı. Bir rivayette, Tahmasb değil, Şah İsmail olduğu iddiasıyla Şam’da ortaya çıkan ve 50 bin kişilik adamlarıyla Yozgat’a kadar yayılan bir fitneye yol açan düzme mehdiye itaate çağırmıştır. Bu sebeple Sivas valisi Hızır Paşa tarafından idam edilmiştir. Hızır Paşa 1547-1551 ile 1587-1590 arasında olmak üzere iki defa Sivas valiliği yapmıştır. Şiirlerinde çeşitli temalar olmakla beraber, Hazret-i Ali hakkında ulûhiyyet iddiasına varan sözlerinden, Gulat-ı Şia’ya mensup olduğu anlaşılmaktadır.
    12 Mayıs 2019 Pazar
  • Sual: Malik el-Eşter kimdir?
    Cevab: Hazret-i Ali’nin vali ve kumandanlarındandır. Kısas-ı Enbiya’da diyor ki: Abdullah bin Sebe’nin arkadaşı ve Cemel Vak’ası’nın müsebbiplerindendir. Şöyle ki, Hazret-i Osman’ın katlinden sonra Medine’den ayrılıp Kûfe’ye sığınmaya gelen Hazret-i Âişe, Talha ve Zübeyr gibi zatların da içinde bulunduğu kafileye hücum etti. Hazret-i Âişe’nin yanındakiler baskına uğrayınca şaşırdı. Eşter ve arkadaşları, Hazret-i Ali’ye gelerek, karşı taraf bize saldırdı. Onlara karşı koyduk dediler.
    12 Mayıs 2019 Pazar
  • Sual: Enver Şah Keşmiri, Ehl-i sünnet midir? Ansiklopedide, Atatürk’ü öven Arapça bir kasidesi bulunduğu ve İbni Teymiye’ye hayran olduğu yazıyor.
    Cevab: Ehl-i sünnettir ama ekseri Diyobendîler gibi kafası karışıktır. Fikirleri ve sözleri ihtiyatla okunmalıdır.
    8 Haziran 2019 Cumartesi
  • Sual: Mustafa Sabri Efendi’nin Maturidîliği bırakıp Eş’arî olduğu doğru mudur?
    Cevab: Kadere dair bir meselede Eş’arîliğe meylettiği, hatta bu meselede vekili Zâhid el-Kevserî ile münazaraları meşhurdur. Onun gibi bir âlim için bu tabiidir.
    8 Haziran 2019 Cumartesi
  • Sual: Birçok tarihçi Mimar Sinan’ın Kayseri’deki bir Ermeni köyünden devşirildiğini, bazısı da Türk asıllı Hristiyan olarak devşirildiğini söylüyor. Hangisi doğrudur?
    Cevab: Her iki rivayet de vardır. Baba ve akrabalarının isimlerinden dolayı Karaman Rumu, yani Ortodoks Türk olması muhtemeldir.
    1 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Nasreddin Hoca’ya atfedilen müstehcen fıkralar doğru mudur?
    Cevab: Nasreddin Hoca fıkraları diye bilinen fıkraların çoğu zaten Nasreddin Hoca'ya ait değildir. Nerde kaldı ki bunlar gerçek olsun.
    1 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Sultan Selim’e Yavuz lakabını Şiîlerin taktığı doğru mudur?
    Cevab: Hayır ama, Yavuz Selim dememeli; Yavuz Sultan Selim demek caizdir. Yavuz, “düşman gibi” manasına gelen, “kuvvetli” manasına kullanılan bir kelimedir. Bu büyük padişah için yalnızca kullanmak edebe mugayirdir.  
    1 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Muhammed Ali Sabunî’nin Ahkâm Tefsiri ehl-i sünnete uygun mudur?
    Cevab: Kendisi ilim sahibi olmakla beraber, modernist fikirleri de vardır. Tefsiri avama tavsiye edilmez.
    1 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Şeyhülislâm Ebussuud Efendi Kürt asıllı mıdır?
    Cevab: Öyle bir rivayet var ise de sahih olan Türk olduğudur. Türkistanlı âlim Ali Kuşçu’nun yeğenidir. Kürd rivayeti, muhtemelen memleketi olan İskilib’in Direklibel köyünü, o zamanki âdet üzere Arapça Âmid diye anması sebebiyledir.
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Cömertliğiyle nam salmış olan Hatem-i Tai müslüman olmuş mudur?
    Cevab: Hayır. Ama kızı Müslüman olarak huzur-ı risaletpenahiye geldi. Cenab-ı Peygamber, babasını cömertliği sebebiyle övdü.
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Roger Garaudy’nin kitaplarını çok methettiler. Lâkin kitaplarında bilhassa Selçuklular ve Osmanlıları haksız yere ithâm ediyor. Bunları okumakta bir beis var mıdır?
    Cevab: Roger Garaudy, modernisttir; itikadında ehl-i sünnete uymayan hususlar vardır. Müslüman âlemi, sonradan Müslüman olan ecnebileri çok büyütürler.
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Napolyon’un komutanlarından Joachim Murat’ın isminin bizdeki Murat ismiyle bir alakası var mı?
    Cevab: Hayır. Müra okunur. Fransızca bir isimdir. Gaskonyalıdır. Napolyon’un eniştesidir. Soyu devam etmiştir.
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: İmam-ı Rabbani hazretlerinin mesleği ne idi?
    Cevab: Kaynaklarda bilgi yok. Muhtemelen dede mirası tarla ve bahçesi vardı. Mektuplarında devlet ricaline bazı teşekkürleri var. Onlar yardım etmiş olabilirler. Bir de mensublarının desteği olabilir. İrşad ile meşguliyetleri malumdur. Ulema, ilim ve irşad ile meşgul olduğu için maişetleri bu işe mahsus vakıflardan veya beytülmalden karşılanır.
    25 Temmuz 2019 Perşembe
  • Sual: Namık Kemal dinen muteber biri miydi? Kabrinde fatiha okumak uygun mu?
    Cevab: Kaynaklardan anladığımız kadarıyla günahkâr bir Müslüman. Allah affetsin.
    30 Temmuz 2019 Salı
  • Sual: Dede Korkut diye tarihi bir şahsiyet gerçekte var mıdır? 
    Cevab: Muhtemelen.
    7 Ağustos 2019 Çarşamba
  • Sual: Ekim 1244’te Hiribya’da Eyyübîlerle Haçlılar arasında bir muharebe oluyor. Eyyübî ordusunun komutanı da Baybars gösterilmiş. Halbuki Baybars, Memlük sultanı değil midir?
    Cevab: İkisi farklı şahsiyettir.
    7 Ağustos 2019 Çarşamba
  • Sual: Kudüs müftüsü Emin el-Hüseynî nasıl birisidir?
    Cevab: Politik bir şahsiyettir. Görünüşte Filistin davası için mücadele etmiş; fakat modernist olduğu, yanlış insanlarla ittifak ettiği ve daha ziyade kendi menfaatine çalıştığı için Filistin davasına faydadan çok zarar vermiştir. Benim İslâm Hukukunda Değişmenin Sınırı kitabıma bakabilirsiniz.
    7 Ağustos 2019 Çarşamba
  • Sual: Ziya Şakir'in kitaplarını tavsiye ediyor musunuz? 
    Cevab:
    Ziya Şakir, İttihatçı bir gazetecidir. Kitaplarında İttihatçılara medhiyeler düzer; İttihatçı olmayanları istihfaf eder. İyi bir tedkikçidir. Her kitabı okurken temkinli olunmalıdır.
    24 Ağustos 2019 Cumartesi
  • Sual: Merhum Adnan Menderes’in bazı artist kadınlarla gayrı meşru münasebetler yaşadığı söyleniyor. Bunların aslı var mıdır?
    Cevab: Bilemeyiz, iftira olabilir. Doğruysa nikâh kıymıştır diye hüsnü zan edilir. Zira Adnan Menderes imanlı ve dine çok faydası olmuş bir şahsiyettir. Şehid olması, günahlarını inşallah silmiştir.
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Osman Gazi’nin kayınpederinin mensubu olduğu Vefâiyye tarikatinin Şiî olduğunu okudum. Ne dersiniz?
    Cevab: Vefâiyye tarikati, Ebu’l-Vefa adında 501/1107 tarihinde Bağdad’da vefat etmiş bir Ehl-i sünnet âlimi ve velisine bağlanır. Irak, Suriye ve Anadolu’da yayılmış; bazı konar-göçer Türkmen aşiretleri arasında da intişar etmiştir. Sonraki asırlarda isyan ederek Selçukluları felakete sürükleyen Baba İlyas gibi bazı şahısların bu tarikate mensup olup Ehl-i sünnet yolundan ayrıldığına dair bazı tarihî rivayetler varsa da, bu, Vefaiyye’nin ve de Şeyh Edebali’nin Şiî oluğunu göstermez. Kurucusunun adı Osman olan ve içlerinde iki de Bayezid (yani Muaviye) bulunan Osmanlıların başta Şia olduğunu, Yavuz Sultan Selim’den sonra siyaset icabı Sünnîleştiğini söyleyen ve yazan ahmaklara inanmayın.
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Nasreddin Hoca gerçek bir şahsiyet mi?
    Cevab: Evet. Selçukluların son zamanlarında yaşamış, kadılık ve defterdarlık yapmıştır. İstanbul’un ilk kadısı büyük âlim Hızır Bey, Nasreddin Hoca’nı torunudur. Kendisine mal edilen fıkraların çoğu yakıştırmadır.
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Kâzım Karabekir, rejimin din politikalarına muhalif miydi?
    Cevab: Kâzım Karabekir’in dinî telakkileri, çok farklı değildi. Dine modernist bir bakış zaviyesine sahip olduğunu kendisinin ve ailesinin hatıralarından anlamak mümkündür.
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Namık Kemal, Sultan II.Abdülhamid’in düşmanı mıdır?
    Cevab: Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi arkadaşları Sultan Aziz’e de, Sultan Hamid’e de düşman değillerdi. Sanatkar olmak itibariyle muhalif bir karaktere sahiptiler. Bilhassa Âli Paşa gibi iktidarı kıskanç bir şekilde elinde tutan bürokratlara muhalif idiler. Sultan Hamid, amcası gibi, bu ele avuca sığmaz genç sanatçılara memuriyet vererek mağdur olmalarını önlemiştir. Namık Kemal’in, Sultan Hamid’e zamanımızın İmam-ı Rabbânîsi diye başlayan mektupları ve jurnalleri vardır. Ziya Paşa’yı vali yapan Sultan Hamid’dir. İttihatçı literatüründe, umumun beğendiği bu edebiyatçılar, Sultan Hamid’e muhalif gibi propaganda yapılmıştır.
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: İbn Rüşd nasıl bir insandır?
    Cevab: Üç tane İbnürrüşd vardır. İlk ikisi Mâlikî fıkıh âlimidir. Torun İbnürrüşd ise, büyük bir âlim olmakla beraber felsefî fikirlere de kapılmıştır. Sözlerini ihtiyatla karşılamalıdır.
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Babürname’yi okuyunca, hayrete düştüm. Babür Şah, hem dindar, hem de ahlâksız biri gibi tasvir ediliyor. Bunu nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Babür kötü bir şahsiyet değildi, zaaflarını ve kusurlarını anlatması da bunu gösteriyor. Kendisi sonradan dindar olmuş; Ubeydullah Ahrar’ın müridleri arasına girmiştir. Yani Babür'ün hayatını devre devre tetkik etmelidir. Babürname ilk defa 19. asırda İngiliz ve Rus oryantalistler tarafından bulunmuş ve onlar tarafından övgüyle anılmıştır. Babürname’nin sıhhati hakkında da ihtilaflar vardır. Bazısı gerçek bir metin olduğunu, bazısı Babür'ün anlattıklarına bazı ilaveler yaparak yeğeni veya meçhul şahıslar tarafından yazıldığını söylüyorlar.
    8 Ekim 2019 Salı
  • Sual: Ahmed Celaleddin Paşa nasıl birisidir?
    Cevab: Sultan Hamid'in hafiyelerindendi. Avrupa'daki Jön Türkleri ikna edip memlekete getirmek üzere gönderildi; onlardan oldu. Ciddiye alınacak bir şahsiyet değildir.
    12 Ekim 2019 Cumartesi
  • Sual: Abdürreşid İbrahim Efendi ve "Alem-i İslam ve Japonya'ya İslamiyet'in Yayılması" eseri hakkında malumat verir misiniz?
    Cevab: Kazanlı İslâmcı yazar ve gazetecidir. İslâm dünyasının çoğunu gezmiş; Osmanlı ülkesine de gelmiştir. İttihatçılarla tanışıp, ahbap olmuş; onların misyonuna hizmet etmiş; sonra da Japonya'da vefat etmiş politik bir şahsiyettir. Bahsettiğiniz kitap faydalı olmakla beraber, o zamanın Almanya eksenli siyasî misyonunu hizmet etmek üzere yazıldığını hatırda tutmalıdır.
    22 Ekim 2019 Salı
  • Sual: İslâm Hukukunda Değişmenin Sınırı kitabınızda Kavalı Mehmed Ali Paşa övülmektedir. Halbuki devlete isyan etmiştir. Bunu nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Mısır'ın otonom valisiydi. Neredeyse bir hükümdardı. Kendisini divandan kovarak tahkir eden Hüsrev Paşa’nın tahrikiyle ayaklandı. Yaptığı isyan idi. Ama şahsiyeti ve itikadı düzgündü. Mısır’a ve Müslümanlığa çok hizmeti oldu. İnsanlar masum değildir. Bir insanın bir meziyetinden dolayı övülmesi, başka hatalarının da övüldüğünü göstermez.
    22 Ekim 2019 Salı
  • Sual: Çelebi Sultan Mehmed’in Kirişçi lakabı nereden geliyor?
    Cevab: Okçulukta mahir idi. Kiriş, ok yayı ve ok demektir.
    26 Ekim 2019 Cumartesi
  • Sual: Damat Ferid Paşa nasıl biriydi?
    Cevab: Vatansever; fakat kabiliyetleri mahduttu. Çevresinde işe yarar insan yoktu.
    26 Ekim 2019 Cumartesi
  • Sual: Hanefî ulemasından Kerhî’nin Mutezilî olduğu doğru mudur?
    Cevab: Ona böyle diyenler umumiyetle Şâfiîlerdir. Hatib-i Bağdadî gibi Hanefîlere mesafeli olanlardır. Kerhî’nin böyle olduğuna dair bir delil yoktur. Sadece hakkında yazılan kitaplarda bazı imalar vardır. Bu hal, o devirde yetişen herkes için caridir. O devir, Mutezilî veya Şiî ifadesinin kullanılması mümkün kılan bir vasattır. En ufak bir fikri, böyle uç şekilde tefsir edilebilmiştir. Hadis kitaplarında bile Şiî, Kaderî denilenlerden rivayetler vardır. Bu itikadın dâîsi (propagandacısı) olmadıkça, rivayeti alınmıştır. Kanaatimce Kerhî, Mutezilî değildir. Olsa idi Hanefî mezhebinde bu kadar tesirli olamazdı.
    26 Ekim 2019 Cumartesi
  • Sual: Şuayb el-Arnaut Ehli Sünnet midir?
    Cevab: Ehl-i sünnet ve Hanefi olmakla beraber bilhassa hadis-i şeriflerin sıhhati hususunda ve başka bazı sosyal ve siyasi meselelerde kendine mahsus şâz görüşleri vardır.
    31 Ekim 2019 Perşembe
  • Sual: Sultan Kanuni’nin zevcesi Mahidevran Türk asıllı mıdır?
    Cevab: Mahidevran Haseki, bir Çerkez beyinin kızıydı. Annesi ise Kırım han sülalesinden dolayısıyla Sultan’ın annesinin akrabasıydı.
    10 Kasım 2019 Pazar
  • Sual: Merhum Necip Fazıl’ın kitaplarında bazı Osmanlı padişahları hakkındaki menfi sözlerini nasıl değerlendirirsiniz?
    Cevab: Kendisi ne tarihçidir, ne din âlimidir. Her söylediğine itibar edilmez.
    10 Kasım 2019 Pazar
  • Sual: İmam Rabbânî hazretlerinin Mektubat'ındaki şiirler kendisine mi aittir?
    Cevab: Çoğu Sa’di Şirazî ve Hafız'a aittir.
    10 Kasım 2019 Pazar
  • Sual: Atıf Hüseyin Bey İttihatçı mıdır? Hatıratı muteber midir?
    Cevab: İttihatçıdır. Her hatırat gibi ihtiyatla okunabilir. 
    22 Kasım 2019 Cuma
  • Sual: Ebu Hanife ile alakalı kitap tavsiyeniz nedir?
    Cevab: İbni Hacer’in Hayratül-Hisan kitabı.
    22 Kasım 2019 Cuma
  • Sual: Sadrazam Halil Hamid Paşa, nasıl bir şahsiyetttir?
    Cevab: Sultan I. Abdülhamid’in sadrazamı Halil Hamid Paşa iyi bir ıslahatçı idi. Devletin aksayan unsurlarını düzeltmekle mücadele etti. Fakat bunu usulüyle yapmadığı için muhafazakâr devlet adamları ile ters düştü. Bunun üzerine bir hükümet darbesi yaparak padişahı tahttan indirmek ve veliaht Şehzade Selim’i tahta çıkartmak için komplo kurdu. Bu sebeple azledildi; ardından idam edildi. Ispartalı olup Kemal Derviş’in dedesidir. Memleketin ilk masonlarındandır sözünün mübalağalı olduğunu düşünüyorum.
    4 Aralık 2019 Çarşamba
  • Sual: Mesih Paşa ve Murad Paşa, Bizans imparatorunun yeğeni miydi?
    Cevab: Bu ikisi kardeştir. Son Bizans imparatorunun kardeşi Mora despotu Tomas’ın oğulları oldukları, esir edilip veya kendi arzularıyla Müslüman olup Osmanlı hizmetine girdikleri rivayet edilir.
    4 Aralık 2019 Çarşamba
  • Sual: Niyazi Mısrî makbul bir şahsiyet midir?
    Cevab: Bu gibi zatlar hakkındaki malumatlar bölük pörçüktür. Ona mal edilen eserlerin ona ait olmamak ihtimali vardır. Tasavvuf erbabı arasında münafese eksik değildir. Mübalağalı ve yanlış anlaşılan sözleri sebebiyle veya bizim bilmediğimiz bir sebeple Limni’ye sürgün edilmiştir. Sultan Abdülmecid kabrini ziyaret etmiş ve türbe yapılmasını emretmiştir. Türkçe Divanı çok yanık ve tatlı olup birkaç kere basılmıştır. Bazı yazarlar bunun için sonradan sapıttı diyorlar ise de, Peygamberimiz hepimizden üstündür; âli güzel, eshâbı çok temizdir beyitleri böyle olmadığını göstermektedir.
    14 Aralık 2019 Cumartesi
  • Sual: Hammer’in Osmanlı tarihi ile alakalı yazdıkları güvenilir midir?
    Cevab: Her kitap gibi ihtiyatla ve ehli olan okumalıdır. Hammer, iyi bir araştırmacı; ancak zaman zaman şahsî fikirlerin tesirinde kalan bir oryantalisttir.
    14 Aralık 2019 Cumartesi
  • Sual: Corci Zeydan, İslam Medeniyeti Tarihi’nde “Zuhur-u İslamiyet tarihi bize açıkça gösteriyor ki, Hazret-i Muhammed ancak kemâl-i sıdk ve hulûs ile herkesi din-i İslâm'a davet etmiştir diyor. Ortodoks bir Hristiyan olduğu halde, bu cümleleri kullanmasını nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Hristiyan Araplar, Arap milliyetçiliği saikiyle Hazret-i Peygamberi ve Müslüman büyüklerini tekrim ve tebcil ederler. Ömer, Halid, hatta Muhammed ismini koyan Hristiyanlar vardır. Bir de Hristiyan Araplar, İslâm kültürü altında yaşadığı için, bu gibi meselelerde daha açıktır.
    14 Aralık 2019 Cumartesi
  • Sual: Sultan Alpaslan’ın mezarı nerededir?
    Cevab: Geçenlerde Türkmenistan’ın Merv şehrinde bulundu.
    4 Ocak 2020 Cumartesi
  • Sual: Cemal Azmi Bey nasıl bir şahsiyettir?
    Cevab: İttihat ve Terakki’nin önde gelenlerindendi. Arapkirli idi. Zalim bir komitacı idi. Trabzon valiliği esnasında çok sayıda Ermeninin katlinde medhaldar olduğu için idama mahkûm oldu. Harbin kaybı üzerine kaçtığı Berlin’de bir Ermeni fedaisi tarafından öldürüldü.
    4 Ocak 2020 Cumartesi
  • Sual: İskilipli Atıf Hoca’nın gerçek idam sebebinin şapka ya da inkılap muhalifliği değil, İngiltere sempatizanlığı olduğu, hatta bu mevzuda bir yazı kaleme aldığı söyleniyor. Ne dersiniz?
    Cevab: İskilipli Atıf Efendi'nin ne için idam edildiği ve mahkeme zabıtları herkesçe bilinmektedir. İngiltere sempatizanlığı suç değildir ki, idam sebebi olsun. Kaldı ki Cumhuriyeti kuranlar arasında da İngiltere sempatizanı az değildir.
    4 Ocak 2020 Cumartesi
  • Sual: Hammad bin Ebu Süleyman hayatının sonraki zamanlarında Mürcie inancını benimsemiş ve bu sebeple hocası İbrahim en-Nehai, onun kendi yanına gelmesini men etmiş. Bunun aslı var mıdır?
    Cevab: Bu Mürcie, Ehl-i bidat Mürciesi değil; Ehl-i sünnet Mürciesidir. Yani ameller imandan bir cüz değildir şeklinde hülasa edilecek bir mezheptir. Amel ile imanı kati hatlarla ayıran Mürcie, bid’at fırkasıdır. İlk devir uleması için bu gibi hatalı değerlendirmelere çok rastlanır. Ehl-i sünnetten olan çok âlime, Ehl-i beyti sevdiği için, Şiî, sahabi arasındaki ihtilaflarda bitaraf olduğu için, Harici; irade hürriyetine inandığı için, Mutezile dendiği olmuştur.
    4 Ocak 2020 Cumartesi
  • Sual: Seyyid Kutub şehid midir?
    Cevab: Din âlimi olmayıp, gazeteci ve sosyolog olan Seyyid Kutub, gençliğinden beri sosyalist ve ihtilalci fikirlerin tesirinde kalmış; sonra bu hâline bakmayarak bir tefsir kaleme almıştır. Burada “Cihad, zâlimlere karşıdır” mealindeki Hac suresinin 39. âyet-i kerimesini ileri sürerek müslümanları hükümete karşı ayaklanmağa, isyana ve fitne çıkarmağa kışkırtmıştır. Halbuki zâlim, hatta kâfir bile olsa hükümete karış isyanı İslâmiyet yasak etmektedir. Böyle ayaklanmak, cihad değil, ahmaklıktır. Böyle zamanlarda yapılacak cihad, İslam bilgilerini yaymak, imanlı gençlik yetişmesine çalışmaktır. Bu âyet-i kerime, müslümanlara saldıran zâlimlerle (yani müşriklerle) hükümetin savaşmasını emretmektedir. Nitekim Resulullah’ın sünneti böyle cereyan etmiştir. Cihad, Seyyid Kutbun anladığı gibi değildir. Eğer cihad ile emri marufu iyi anlamış olsaydı, kendi başını yemez ve binlerce Müslümanı felakete sürüklemezdi.

    Mevdûdî’nin çok tesirinde kalan Seyyid Kutb’un bu faaliyetleri, Mısır’da fitne çıkarmasına, on binlerce Müslümanın zindanlarda çürümelerine, çoklarının ölmesine sebep oldu. Kendisi de daha evvel Melik Faruk’u devirip iktidara gelmesine yardım ettiği Nâsır tarafından 1966’da idam edildi. İlmi, aklı ve ihlası olmayan din adamları tarih boyunca, hep böyle felaketlere sebep olmuşlardır. İslam bilgilerini sessizce yayan ilim ve akıl sahibi müslümanlar, hep muvaffak olmuştur. Cihad, Seyyid Kutb’un anladığı gibi değildir. Eğer cihad ile emri marufu iyi anlamış olsaydı, kendi başını yemez ve binlerce Müslümanı felakete sürüklemezdi.

    Seyyid Kutb’un idamı dinî değil, siyasî sebeple idi. Dinen şehid sayılamaz. Zira İbni Abidin’de diyor ki: Masiyet (kötülük) için sefere çıkan kişi, bu seferde ölürse şehid olmaz. Asabiyet ve zulüm için harbedip de yaralanan ve ölen kimse de böyledir. Seyyid Kutb ve onu gibilerin yaptığı iş, masiyete ve müslümanların zarar görmesine sebep olmuştur. Bu sebeple dinen şehid sayılmazlar.

    7 Ocak 2020 Salı
  • Sual: Ahmed Avni Konuk nasıl bir kimsedir?
    Cevab: Ehl-i sünnet itikadında, tasavvufa meraklı bir bestekârdır. Âmiş Efendi’ye mensuptur.
    12 Ocak 2020 Pazar
  • Sual: Hafız Derviş Vahdeti hakkında ne dersiniz?
    Cevab: Çıkardığı fitne ile Müslümanlara çok büyük zarar vermiş yarı cahil bir aktivistti. İttihad-ı Muhammediyye Cemiyeti adında, muhtemelen İttihatçıların kontrolününde bir cemiyete girdi. Bunlar tarafından kullanıldı. Zamanın idarecilerine ağır ithamlarda bulunarak 31 Mart Vakasının zeminini hazırladı. Vaka bastırılınca, idam edildi. Enteresandır ki, etrafındakiler beraat etmiştir.
    12 Ocak 2020 Pazar
  • Sual: Adnan Adıvar’ın  "Tarih Boyunca İlim ve Din"  ile "Osmanlı Türklerinde İlim" kitaplarını tavsiye eder misiniz?
    Cevab: Oryantalist tesirinde yazılmış olmakla beraber ihtiyatla okunursa faydalıdır.
    17 Ocak 2020 Cuma
  • Sual: Ömer Rıza Doğrul’un  Tanrı Buyruğu kitabını tavsiye eder misiniz?
    Cevab: Yazarı da kitabı da çok zararlıdır. Doğrul, modernisttir. Kitabı da Kadıyanilerin Kur’an-ı kerimi tahrif ettiği bir kitabın tercümesidir.
    7 Şubat 2020 Cuma
  • Sual: Hilmi Ziya Ülken’in  İslam Felsefesi kitabını tavsiye eder misiniz?
    Cevab: İslam felsefesi diye bir şey olamaz. Felsefe aklın mahsulüdür. Din ise naklîdir.
    7 Şubat 2020 Cuma
  • Sual: Bernard Lewis güvenilir bir tarihçi midir? The Emergence of Modern Turkey  (Modern Türkiye’nin Doğuşu)  kitabı okunabilir mi?
    Cevab: Hayır. İngiliz istihbaratçısıdır. Tarihi mesaisi de ideolojiktir. İhtiyatla okunabilir.
    7 Şubat 2020 Cuma
  • Sual: Gazi Ahmet Muhtar Paşa nasıl birisidir?
    Cevab: 93 Harbi’ndeki faaliyetleri sebebiyle şişirilmiş bir şahsiyettir. Sultan Hamid’in Mısır komiseri idi. Orada yolsuzluk yaparak çok zengin oldu. Bu hareketleri Mısır'ın kaybedilmesine yol açtı. Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesi için kanun teklifi verdi. Oğlu da I. ordu kumandanı idi; padişahı tahttan indirenlerin yanında yer aldığı için, padişah silahlı mukavemete müracaat edemedi.
    7 Şubat 2020 Cuma
  • Sual: Osmanlı'ya Kalan Miras adlı kitabınızda âlimlerin Hızır ve İlyas aleyhisselâmın vefat ettiğini; ancak ruhlarının bedene girerek insanlar yardım ettiğini söyler yazmışsınız. Burada ne kast ediliyor?
    Cevab: Herhangi bir beden şeklinde görünürler. Yaşayan bir insanın bedenine girmek demek değildir.
    7 Şubat 2020 Cuma
  • Sual: Rıza Tevfik Bölükbaşı nasıl bir şahsiyetti?
    Cevab: Çok iyi bir şair ve edebiyat bilgini idi. Aykırı bir tabiatı vardı. Başta İttihatçı ve Sultan Hamid muhalifi olduğu halde, sonradan padişahın kıymetini anlamış ve onun ruhâniyetinden istimdat başlıklı meşhur şiirini yazmıştır. Sonra Ankara hareketine muhalif olmuş; bu sebeple ömrünü sürgünde geçirmiştir.
    15 Şubat 2020 Cumartesi
  • Sual: Ragıp Gümüşpala nasıl birisi idi?
    Cevab: Asker menşeli sağcı bir politikacı idi. 27 Mayıs ihtilalden sonra sağı toparlamada hizmeti geçmiştir.
    22 Şubat 2020 Cumartesi
  • Sual: Rauf Orbay’ın Siyasi Hatıralar kitabı muteber midir?
    Cevab: Rauf Bey’in hatıraları da benzerleri gibi siyasi propaganda ve nefsi müdafaa metinleridir.
    22 Şubat 2020 Cumartesi
  • Sual: Hitler ve Mussolini’nin dini inançları neydi?
    Cevab: İkisi de Katolik asıllıdır. Ama dinle alakaları yoktu; bununla beraber Stalin gibi bazı benzerlerinden farklı olarak din düşmanlığı yapmamışlardır.
    22 Şubat 2020 Cumartesi
  • Sual: Mustafa Sabri Efendi’nin Said Nursi hakkında “komünist kadar tehlikelidir” dediğini duydum. Aslı var mıdır?
    Cevab: Bilemiyorum. Ama bir reddiyesi vardır.
    22 Şubat 2020 Cumartesi
  • Sual: Şeyh Nazım Kıbrısî gerçek bir âlim miydi?
    Cevab: İlmini bilemeyiz. Ehl-i sünnete bağlı, salih bir mücahid idi. Vefatına yakın çok yaşlılığında söylediği ve yaptığı iddia edilen şeyler bir tarafa kalmak şartıyla.
    22 Şubat 2020 Cumartesi
  • Sual: Taliban Ehli sünnet midir?
    Cevab: Tam manasıyla değildir. Hindistan’daki Diyobend ekolünden yetişmişlerdir. Vehhabilik tesirindedir.
    2 Mart 2020 Pazartesi
  • Sual: Deli Halit Paşa İttihatçı mıdır?
    Cevab: Duymadım.
    2 Mart 2020 Pazartesi
  • Sual: Vehbi Koç’un babası Haim Nahum mudur?
    Cevab: Bernard Naum ile olan ticari ortaklığı sebebiyle uydurulmuş bir şeydir. Vehbi Koç’un babası Ankara’nın tanınmış ailelerinden birine mensuptur ve annesi Hacı Bayram Veli soyundandır.
    2 Mart 2020 Pazartesi
  • Sual: Birelvi cemaatinin kurucusu olan Rıza Han Birelvi’nin bir biyografisinde (Devâmü’l-Ayş, s. 45 vd.), hilâfetin Kureyşîliği hadisine dayanarak Osmanlılar’ın hilâfeti temsil etmediğini, Hind ulemâsının büyük çoğunluğunun aksine Hindistanlı müslümanların Osmanlı Devleti’ne destek vermemesi lazım geldiğini söylemesi  nasıl anlaşılmalıdır?
    Cevab: Ahmed Rıza Han, büyük bir ehl-i sünnet âlimi idi. Neyin ne olduğunu ve nerede ne zaman nasıl hareket edileceğini elbette bilirdi. Bu rivayet doğru olsa bile, o zaman Hindistan İngiliz hâkimiyetinde idi. Esir müslümanların bunun hilafına hareket etmesi düşünülemez. Muhtemelen hayatta ve ayakta kalabilmek için böyle hareket etmek mecburiyetinde idiler. Zaten o devirde Osmanlı Devleti de dini mübalatsızlıkları ile tanınmış Jön Türklerin elinde idi. Bunları desteklemek ne kadar doğrudur?
    7 Mart 2020 Cumartesi
  • Sual: İsmet İnönü Kürt müdür?
    Cevab: Babası Reşid Bey, Bitlisli Kürümoğullarındandır. Bu ailenin Müslüman olmuş Kızılmescidli bir Ermeni ailesi olduğu muhaliflerince söylenegelmiştir. İnönü’nün babası bir ara Malatya’da vazifeli bulunduğu ve İsmet İnönü İzmir’de doğduğu için bu iki şehirden zannedilmektedir. Annesi Cevriye Hanım Rumeli’de Şumnulu, zevcesi Mevhibe Hanım, Ziştovilidir.
    7 Mart 2020 Cumartesi
  • Sual: Ahmed Cevdet Paşa’nın kitaplarını, bilhassa Kısas-ı Enbiya’sını, okurken ihtiyatlı olunması lazım gelen hususlar var mıdır?
    Cevab: Emeviler, bilhassa Hazret-i Muaviye hakkında, bir kısım dalkavuk Abbasi tarihçilerinin bazı yanlış ve yakışıksız nakillerini, farkında olmadan olsa gerek, kitabına yazmıştır.
    13 Mart 2020 Cuma
  • Sual: Şalcı Bacı hadisesinin aslı var mıdır?
    Cevab: Son zamanda Çetin Altan'ın bir yazısından yayılmış bir rivayettir. Hakikat olduğunu zannetmiyorum. Şalcı Bacı diye neşredilen resim ise Isparta’da bir kadın idam mahkûmunun resmidir.
    13 Mart 2020 Cuma
  • Sual: Yirmisekiz Mehmet Çelebi devşirme midir?
    Cevab: Babası yeniçeri subayıydı. Devşirme olmak ihtimali de var, Türk olmak ihtimali de. Çünki XVI. asırdan itibaren Türkler de ocağa alınıyordu.
    1 Nisan 2020 Çarşamba
  • Sual: Halife Harun Reşid ve Behlül Dâna arasında anlatılanlar hakikat midir?
    Cevab: Adı üstünde, bunlar menkıbedir. Behlül Dânâ adında bir veli zat yaşamıştır. Anlatılanlar doğru mudur değil midir bilinemez.
    1 Nisan 2020 Çarşamba
  • Sual: Bazıları İnönü Harbi’nin hiç yaşanmadığını söylüyor. Ne dersiniz?
    Cevab: Böyle muharebeler elbette var; fakat inkılap tarihi kitaplarında anlatıldığı gibi değildir. Yunanlıların geri çekilmesi üzerine, geri çekildikleri mıntıkaların Ankara kuvvetleri tarafından işgal edilmesinden ibarettir. Hele İsmet Paşa’nın bu harblerdeki rolü siyasî sebeplerle mübalağa edilmiştir.
    1 Nisan 2020 Çarşamba
  • Sual: Cevdet Paşa gibi muhafazakâr bir zâtın Reşid Paşa’ya olan sevgisinin sebebi nedir?
    Cevab: Reşid Paşa ekip yetiştirmesiyle tanınır. Cevdet Paşa’yı da o yetiştirmiştir. Eski insanlar müsamahalı ve vefakâr olurlar. Reşid Paşa’nın bazı icraatinin menfi neticeleri sonradan ortaya çıkmış veya anlaşılmıştır.
    1 Nisan 2020 Çarşamba
  • Sual: Hanefi fakihi Cessas Ehli Sünnet midir?
    Cevab: İlk devir Ehl-i sünnet âlimleri hakkında eksik ve yanlış bilgiler sebebiyle Mutezilî, Şiî veya Hâricî olduğuna dair bazı değerlendirmeler yapılmıştır. Bunlara kulak atılmaz. Cessas, Ehli sünnettir.
    1 Nisan 2020 Çarşamba
  • Sual: İngiliz Kraliçesinin soyunun Peygamber Efendimize dayandığı doğru mudur?
    Cevab: Evet, böyle bir rivayet vardır. 1092’de Castilla ve Leon Kralı VI.Alfonso ile evlendirilen bir Endülüs prensesi (Zeida) vâsıtasıyla, Hazret-i Muhammed’in 42. kuşaktan torunu olmaktadır.
    1 Nisan 2020 Çarşamba
  • Sual: Osman Gazi kaç kere evlenmiştir?
    Cevab: Meşhur bilgi, Şeyh Edebali'nin kızı Mâlhun ile evli olduğu ve çocuklarının bundan doğduğudur. Bazı kaynaklarda Ömer Bey adında bir Selçuklu vezirinin kızı Bâlâ ile evli olduğu da yazıyor. Bazıları bu iki kadının aynı kişi olduğunu söyler.
    1 Nisan 2020 Çarşamba
  • Sual: İlmiye sınıfındakileri asmak doğru görülmediği için, Şeyhülislam Feyzullah Efendi’nin önce sancak beyi yapılıp daha sonra asıldığı doğru mudur?
    Cevab: Feyzullah Efendi asılmamış, bir isyan esnasında asiler tarafından katledilmiştir.
    1 Nisan 2020 Çarşamba
  • Sual: “Ben adil bir hükümdar zamanında geldim” hadîs-i şerifinde bahsedilen hükümdar kimdir?
    Cevab: Sasani hükümdarı Nuşirevan.
    1 Nisan 2020 Çarşamba
  • Sual: Zülüflü İbrahim Paşa’nın saraydan atılan cariyenin oğlu olduğu doğru mudur?
    Cevab: Bu bir dedikodudur. Zülüflü İsmail Paşa’nın annesi saraylı idi. Sultan Hamid’in kendisine çok itibar etmesi sebebiyle böyle bir rivayet uydurulmuştur.
    1 Nisan 2020 Çarşamba
  • Sual: Konyalı Mehmet Vehbi Efendi nasıl birisidir? Tefsiri nasıldır?
    Cevab: Vehbi Efendi, Meşrutiyet meclisinde Konya mebus idi. Sonra Ankara meclisine girdi. CHP’ye mensup modernist bir din adamı idi. Milletvekili iken saltanatın kaldırılmasına fetva vermesiyle meşhurdur. 1923’ten sonra meclise giremedi. Tefsiri, bir vaaz kitabı hüviyetindedir. Din kitaplarından feyz alabilmek için, müellifinin salahına bakmalıdır.
    16 Nisan 2020 Perşembe
  • Sual: Goethe ve Tolstoy’un müslüman olduğu doğru mudur?
    Cevab: İslâmiyet, Kur’an-ı kerim ve Hazret-i Peygamber hakkında övgü dolu sözleri vardır. Ama Müslüman olup olmadığına dair bir açıklık yoktur. Bilemeyiz. 
    16 Nisan 2020 Perşembe
  • Sual: Sultan Abdülhamid’in Gazi Osman Paşa’yı aslında sevmediği, vefatından sonra hakkında kötü sözler söylediği doğru mudur?
    Cevab: Bilemeyiz. İki kızını oğullarına verdi. Sarayda en yüksek mevkide tuttu, servete boğdu. Arap İzzet Paşa, sonradan neşredilen hatıratında zikrediyor ki, itibara şayan değildir.
    16 Nisan 2020 Perşembe
  • Sual: İbnül-Cevzi’nin Sultan Melikşah’ı bir zaman Şia’ya meylettiği sözü doğru mudur?
    Cevab: Selçuklu sultanları, ezcümle Melikşah kuvvetli ehli sünnet idi. Propaganda için böyle tahrif etmek normaldir. 
    3 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: Abdülhakim Arvasi hazretleri mezhep imamları gibi müctehid miydi?
    Cevab: Bütün hakiki mürşid-i kâmiller, tasavvufta, velâyet; fıkıhta ictihad makamındadır. Fakat ictihad etmeyip bir mezhebi taklit ederler.
    3 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: İsmail Hakkı Uzunçarşılı nasıl bir şahsiyettir?
    Cevab: Ömrü arşiv vesikaları arasında geçmiş çalışkan bir tarihçi idi. Yıllarca Sultan Abdülaziz’in ölümünü cinayet olarak anlattıktan sonra, resmi ideoloji istikametinde, ölümün intihar olduğuna dair kitap yazdı. Balıkesir milletvekilliği ile mükâfatlandırıldı. Bu hâdise çok ibretlidir.
    5 Haziran 2020 Cuma
  • Sual: ABD’deki zenci liderlerden en tesirli figür martin Luther King’tir. Amerikan zencileri için Elijah Muhammed, Malcolm X gibi liderler, neden onun kadar popüler değildir?
    Cevab: Hristiyan ve fikirleri tutarlı olduğu için olsa gerektir. Malcolm X, evvelce Elijah Muhammed’in arkadaşı idi. Sonra ona karşı geldi; ipliğini pazara çıkarttı. 10 tane karısı var; biri de 15 yaşında dedi. Böylece Malcolm X meşhur oldu. Hele hakkındaki filmden sonra çok daha popüler oldu. Martin Luther King ise, sulha yatkın, kavgaya karşı şahsiyeti sebebiyle Amerikan hükümetinin tasvip ettiği birisidir. Diğer ikisinden daha popülerdir.
    13 Haziran 2020 Cumartesi
  • Sual: Yaşar Kemal’in Ağrı Dağı Efsanesi kitabında Osmanlılar aleyhinde çok ağır ifadeler geçiyor. Bunu nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Roman ve filmlerde yalan yanlış çok şey olduğu gibi, yazarın ideolojisi de buna tesir eder. Yaşar Kemal’den de ideolojisi itibariyle farklı bir şey beklenmez.
    13 Haziran 2020 Cumartesi
  • Sual: Sava Paşa Müslüman olmuş mudur?
    Cevab: Duymadık. İslâm hukukunun üstünlüğünü kabul etmesi ona hüsnü zanda bulunmak için kâfi değildir. Okumuş gayrı müslimlerin çoğu böyledir.
    23 Haziran 2020 Salı
  • Sual: Yaser Arafat nasıl bir şahsiyettir?
    Cevab: Tipik bir politikacıdır. Dini hassasiyeti yoktur.
    9 Temmuz 2020 Perşembe
  • Sual: Namık Kemal içki içer miydi?
    Cevab: Oğlunun rivayetine göre –Allah affetsin- öyle imiş.
    9 Temmuz 2020 Perşembe
  • Sual: Haccac gerçekten zalim midir?
    Cevab: Haccac bin Yusuf es-Sakafî, muallim idi. Emevi halifesi Abdülmelik tarafından Hicaz valisi yapılıp Hicaz’daki isyanı bastırmakla vazifelendirildi. İsyanı bastırırken tevessül ettiği tedbirler nispetsiz görülmüş; bu sebeple Şiî literatürünün de tesiriyle zalim olarak adlandırılmıştır. Bu gibi şahsiyetler hep mübalağa ile tanıtılır. Zulmü kadar merhamet ve ihsanının da bol olduğu tarih kitaplarında yazar. Kur’an-ı kerime hareke koyarak doğru okunmasını temin etmesi hayırlı işlerindendir.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Barzani ailesi Yahudi midir?
    Cevab: Hayır. Kürt asıllı Sünnî bir ailedir. Mesut Barzanî’nin büyük dedesi Nakşî şeyhi idi. Buna dair iddialar uydurmadır. Barzan, Irak’ta bir mıntıkanın adıdır. Barzanî, Barzan mıntıkasından demektir. Burada Müslüman da vardır, Hristiyan da vardır. Yahudi de vardır. Hepsinin Barzanî diye anılması mümkündür.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Nazım Hikmet'in yazmış olduğu 857 şiirini okudum. Nazım Hikmet gençliğinde inançlı biri miydi?
    Cevab: O nesildeki İslâmi kültürün tesiridir. Bunlar karanlık bir devirde kaybolmuş insanlardır. Ağacamii şiiri de bu kültürün terennümünü ihtiva eder. Nazım Hikmet, komünist olamayacak ruhi bünyeye sahip biriydi. O zaman moda olduğu için böyle görünmüştür. Aykırı bir şahsiyetti. Rejime muhalifti. İslâmcı veya Türkçü olamayacağına göre, bu şekilde göründü ve tanındı. Tam bir burjuva hayatı yaşamıştır.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Emir Timur’u Altınordu devletine darbe indirmekle itham ediyorlar; ancak Toktamış da Emir Timur’u kışkırtmış. Bunun Ruslara yarayacağını önceden bilemeyeceği için Timur bu hususta mazur sayılamaz mı?
    Cevab: Toktamış aklı başında biri değildi. Timur, Toktamış’a olan hıncını koca bir medeniyetten aldı ki bunun neticesi Müslümanlık ve Türklük için çok ağır oldu. Evet, Timur bunu bilemezdi, ama bilmeliydi. Lider, bu demektir.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Kutbeddin Şirâzi hakkında ne dersiniz?
    Cevab: Şirâzî, felsefeci olmakla beraber, daha ziyade fen adamı olarak tanınır. Fikirleri, o zamanki çoğu filozof/bilgin gibi müsbet veya menfi, her cihete çekilebilir.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Mansa Musa kimdir?
    Cevab: 13. asırda yaşamış Afrika’da Malili Müslüman bir hükümdardı. Dindardı; ama daha ziyade zenginliği ile bilinir. Her gittiği yeri servetini götürürmüş. Bu sebeple hem çok hayır hasenat yaparmış; hem de bulunduğu yerde para darlığına sebep olurmuş. Sonradan servetini kaybetmiş.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Ziya Gökalp hakkında malumat için tavsiye edebileceğiniz bir kaynak var mı?
    Cevab: Benim İslâm Hukukunda Değişmenin Sınırı kitabıma bakabilirsiniz.
    21 Ağustos 2020 Cuma
  • Sual: Nadir Şah suikast ile öldürülmeseydi İran’ı eskiden olduğu gibi Sünni yapabilir miydi?
    Cevab: Nadir Şah Sünni değildi; İran’ı Sünni yapmak gibi bir derdi yoktu. Sadece Şiileri ilk üç halifeye sövmekten vazgeçirip mutedil hale getirerek, Osmanlılarla sulh yapmak istiyordu. 
    21 Ağustos 2020 Cuma
  • Sual: Merhum Yılmaz Öztuna dindar bir insan mıydı?
    Cevab: Tanıdığım kadarıyla hayır, ama tanığım çok dindar insandan itikadı daha düzgündü. Mevlevi tarikatinin muhibbi olduğunu söylerdi.
    21 Ağustos 2020 Cuma
  • Sual: Selçuklu Sultanı Alparslan Şâfiî miydi?
    Cevab: Tuğrul Bey, Alparslan, hatta Melikşah için, (Gaznelilerin tesiriyle) Şâfiî olduklarına dair rivayet vardır.
    1 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Prens Charles Müslüman olabilir mi?
    Cevab: Kıbrıslı Nazım Efendi’den böyle bir rivayet vardır. Bazı beyan ve tavırları da bu rivayeti güçlendirmektedir. Bilinemez.
    1 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Şair Figani, do ibrahim amed şiirinden dolayı mı idam edildi?
    Cevab: Bu yüzden idam edildiği söylenir. Ancak şairleri kimse ciddiye almaz. Figani serkeş ve kavgacı idi. Düşmanı çoktu. İşin içinde başka şeyler olması muhtemeldir.
    1 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Baltacı Mehmed Paşa nasıl bir şahsiyettir? Prut harbinde Rus ordusunu yok edebilir miydi?
    Cevab: Kıymetli bir şahsiyetti. Yok edemezdi. Çünkü şartlar zor, askere emniyet zayıf, Ruslar da yabana atılmayacak derecede güçlü idi.
    28 Eylül 2020 Pazartesi
  • Sual: Namık Kemal’in bir tarikate mensup olduğu doğru mudur?
    Cevab: Her ikisi de sıkı bir Mevlevi olan annesi ve dedesi Abdüllatif Paşa vasıtasıyla küçük yaşta tasavvuf neşvesiyle tanışan Namık Kemal, ilk feyzini Mevlevilikten almış; Kars’ta bir şeyhten ders görmüştü. Ömrü boyunca da bu an’aneye hürmet duymuştur. İlk devir şiirlerinde bu izi açıkça görmek mümkündür. Leskofçalı Galib ile yakın münasebeti vesilesiyle Nakşî-Hâlidî kültürüyle tanışmış ve hayli tesir görmüştür. Yazdığı bir jurnalde, Sultan II. Abdülhamid’i “Zamanımızın İmam-ı Rabbanisi” diye övmesi, bu kültürün alametlerindendir. Şinasi ile tanışması bir kırılma noktasıdır. Artık divan şiirinden ve edebi tarzındaki tasavvuf tesirinden koptuğu müşahade edilir. Namık Kemal, hiçbir zaman dindar bir yaşantıya sahip olmamakla beraber, zannedilenin aksine sağlam bir itikat tasavvuruna ve saltanata sadakat düsturuna sahiptir.
    28 Eylül 2020 Pazartesi
  • Sual: İbn Haldun Mehdi’yi inkâr ediyorsa Ehl-i Sünnetten çıkmaz mı?
    Cevab: İbn Haldun Mehdi’nin gelişini inkâr etmiyor. Mehdi hakkındaki hadis-i şeriflerin çoğunun zayıf olduğunu söylüyor. Yine de bunlardan sahih olanları itiraf ediyor ve bu zayıf olanlara imtisalen sağda solda mehdilik iddiasında bulunanları tenkit ediyor. İbn Haldun her sözünde ve eserinde, ehl-i sünnete sahabet göstermiş bir âlim olduğu için, bu sözleri de tevil edilir, nihayet hata olarak değerlendirilir.
    29 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Abdülkerim el-Cilî Ehl-i Sünnet midir?
    Cevab: Bildiğimiz kadarıyla evet.
    29 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Emir Timur’un Hint seferlerinden birinde develeri yaktığı ve bunu gören fillerin korkup kaçtığını söyleyenler var. Bu doğru ise, bir Müslüman bunu nasıl yapar?
    Cevab: İnsanlara acımayan, hayvanlara acır mı?
    29 Eylül 2020 Salı
  • Sual: İbni Rüşd dinen muteber bir müellif midir?
    Cevab: Üç İbn Rüşd vardır. Bunlardan torun olanı aynı zamanda filozof olduğundan, avamın, bunun kitaplarını okuması dinen münasip değildir.
    12 Ekim 2020 Pazartesi
  • Sual: Kaşgarlı Mahmud Şii miydi?
    Cevab: Hayır. Karahanlıların soyundandır.
    12 Ekim 2020 Pazartesi
  • Sual: Süleyman Demirel’in Ermeni kökenli olduğu doğru mudur?
    Cevab: Eski soyismi Dolakoğlu idi. Isparta’da Dolakyan diye bir Ermeni vardı. İslamkoy, gayri müslim köyü idi. Müslümanlar sonradan yerleşmişti. Bu sebeple siyasi muhalifleri, kendisinin o kişinin soyundan olduğunu, bu irtibatı saklamak için soy ismini değiştirdiğini iddia etmiştir. Arnavut asıllı olduğu meşhurdur.
    12 Ekim 2020 Pazartesi
  • Sual: Ömer Nasuhi Bilmen’in Abduh ve Afgani hakkında bazı müspet ifadeler kullanmasının sebebi ne olabilir?
    Cevab: Kendisi saftı ve korkaklık derecesinde temkinliydi. Aynı zamanda aşırı hüsn-i zan sahibi idi. Jön Türk literatürünün tesirinde kalarak bunların fikirlerine muttali olmamış olabilir.
    22 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Ziya Gökalp inançlı mıydı?
    Cevab: Yazıları inancının hakiki İslam inancına uymadığını açıkça gösteriyor.
    22 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: “Uyan ey gözlerim gafletten uyan” şiiri kime aittir?
    Cevab: Sultan III.Murad diye meşhurdur.
    24 Ekim 2020 Cumartesi
  • Sual: Rıza Tevfik dinsiz midir?
    Cevab: Dinsiz olduğuna delalet eden bir yazısını görmedik. Ama imanlı olduğuna şiirleri ve yazıları şahittir. Mükemmel bir şairdir. Politik olarak da haklı ve doğru gördüğünün yanında cesaretle yer almıştır.
    29 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Sitenizde Seyyid Şerif Cürcani’nin Maturidi olduğunu söylemişsiniz. Baktığım çoğu kaynaklarda Eşari olduğu yazıyor. Ne dersiniz?
    Cevab: İlk devir kelâm uleması için, hatta sonrakiler için itikatta belli bir mezhebe mensubiyet iddia edilemez. İmam Rabbani Hazretleri, Maturididir; fakat şahikulcebel hakkında Eş’ari gibi düşünüyor. Mevlana Halid Bağdadi, Eş’ari olmak gerekirken, pek çok meselede Matüridiyye’yi tercih etmiştir. İtikatta mezhep, amelde mezhep gibi değildir. Bunlar bazı meselede Eş’ari, bazı meselede Maturidi olabiliyor. Seyyid Şerif ve diğerleri, yeri geldiğinde farklı düşünebiliyor. Ancak haklısınız, Cürcani Eş’ariliğe yakındır. Nitekim Eş’ari olan, hatta Eş’ariliği sistemleştiren Bakıllani, yer yer Eş’ariye’ye muhalefet edebiliyor. Bu muhalefet asılda değil ifadede olmaktadır. Taftazani için de, Seyyid Şerif Cürcani için de Eş’ari diyen çoktur. Fakat her ikisinin de Eş’ariyye muhalif tarafları vardır. Derler ki Matüridi mezhebini Eş’ariler nakletmiştir. Eş’ari denilen Taftazani, Matüridiyye’nin temeli olan Akaid-i Nesefiyye’ye şerh yazıyor; Matüridi denen Hayali de buna haşiye yazıyor.
    29 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Ya devlet başa ya kuzgun leşe sözünün Sultan II. Mahmud’a ait olduğu doğru mudur?
    Cevab: Bu bir halk tabiridir. Sultan Mahmud’u anlatan bir tiyatro piyesinin ismidir. Orada, Sultan Mahmud’a söyletilen bir sözdür.
    29 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Osman Hamdi Bey dönme midir?
    Cevab: Babası Ethem Paşa, Sakızlı bir Rum idi. Çocukken ihtida etmiştir. Bahsettiğiniz tablonun ona ait olduğu söyleniyor. Kadının ayakları altındaki kitapların Kur’an-ı kerim olduğu belli değildir. Bu tablo, zamanın hakikatini anlatan ve bir cihetle tenkit eden güzel bir eserdir. Hizmetçi tahta oturmuş; eski kitapları, yani eski düzeni ayaklar altına almıştır. Rahlede oturan kadın tablosundaki kadının da Kur’an-ı kerim okuduğu belli değildir. Okusa bile, cariyenin başı kolu açık olması caizdir.
    29 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Samiha Ayverdi’nin kitaplarını tavsiye eder misiniz?
    Cevab: Kendisini tanıdım. Çok görüştüm. Çok istifade ettim. Kendisi yazılarını daha neşredilmeden okumam için bana posta ile gönderirdi. Kitaplar Osmanlı nezahetini ve İslâmiyetin safvetini güzel anlatıyor. Mesela İbrahim Efendi Konağı çok güzeldir. Fikriyatında katılmadığım cihetler olduğu gibi, tam bir dini hayat yaşadıkları da söylenemezdi. Hiçbir insan dört dörtlük değildir.
    6 Kasım 2020 Cuma
  • Sual: Piyer Loti kahvehanesini kendisi mi açmıştır?
    Cevab: İstanbul’da iken oraya gidip gelir, Haliç manzarasını seyrederdi. Bu sebeple kahvehanenin sahibi onun ismini verdi. Sonra da bu isim tutuldu. Bu tepeye eskiden Gümüşsuyu veya İdrisköşkü Tepesi denirdi.
    10 Kasım 2020 Salı
  • Sual: Said Nursî, hiç servet sahibi olmadığı ve ömrünü hapiste geçirdiği halde bu faaliyetleri nasıl yürütebilmiştir?
    Cevab: Bir kere Said Nursî’nin servet sahibi olmadığı doğru değildir. Mütevazı yaşaması bu gerçeği değiştirmez. Kaldı ki mütevazı yaşamak bir tercihtir. Bazıları böyle yaşamaktan zevk alır. Kaldı ki 1925 yılından itibaren yaşadığı her yerde, kendisinin ve talebelerinin maişetini karşıladığı gibi, kitaplarını bastırmış, ayrıca bir de otomobil almıştır. Said Nursî, Sultan Reşad’dan 19 bin altın aldığını; Ankara hükümetinden de 120 bin lira kâğıt para aldığını bizzat söyler. Evvelce İstanbul'da gerek memuriyetinde aldığı yüksek maaşlar, gerekse Teşkilat-ı Mahsusa hesabına çalışırken Enver Paşa’nın örtülü ödeneğinden aldığı meblağlar da vardır. Bunlar kitaplarında kendi beyanları ile sabittir. Bu meblağın bir kısmı ile Hüsrev Altınbaşak Hayrat Vakfı’nı kurmuştur. Said Nursi vefat ettiği zaman geri kalanı kendi mirasçılarına değil, kendisinin talebeleri arasından tayin ettiği ve varis adını verdiği 10 kişiye bırakmıştır. Bu para ile Nur faaliyetleri yürütülmüştür. Said Nursi, hiç mahkûm olmamış; hiç hapishanede yatmamıştır. Her defasında beraat etmiş; bir defa birkaç aya mahkûm olmuş; o da nezarette tamamlandığı için tahliye edilmiştir. Bu kendi beyanları ile sabittir. Zaten Risale-i Nurların kapağının içinde de yazar. Ancak din aleyhtarı icraatı sebebiyle zamanın hükümetine ağır hakaretlerde bulununca ağır cezada muhakeme olunmuştur. Ağır cezaya çıkanlar, kanun icabı, muhakeme müddetince nezarette tutulur. Bunun haricine 1925’ten itibaren muayyen bir yerde ikamete tâbi tutulmuştur ki, sürgün demektir.
    10 Kasım 2020 Salı
  • Sual: Seyyid Abdülhakim Efendi’nin Babanzade Ahmed Naim’i övdüğü biliniyor. Fakat kendisi modernistlerin ve bilhassa Akif’in yakın dostudur. Bunu nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Bu rivayet doğru ise, bu bir cihetle olsa gerektir. Tam makbulü olsaydı, kendisine gelip gider; istifade ederdi. O zaman kimin ne olduğunu anlardı. Zamanın zulmetinin tesir etmediği kimse olamıyor.
    21 Kasım 2020 Cumartesi
  • Sual: Yasef Nassi, Sultan II. Selim'in kayınpederi mi?
    Cevab: Hayır. İstanbul’da Yahudi bir bankerdir. Saray müteahhitlerindendi. Dedikoducular, çok şey yakıştırmıştır.
    21 Kasım 2020 Cumartesi
  • Sual: Ziya Gökalp için, “Tevfik Fikret ile beraber, memlekette dinsiz pozitivizmin yerleşmesinde en mühim rolü oynayan 2 kişiden biridir” demişsiniz. Araştırabildiğim kadarıyla İslam dinine inandığını beyan eden yazıları da var. Ne dersiniz?
    Cevab: İslâm diye inandığını söylediği şey, İslamiyet değil; kafasındaki bir dindir.
    8 Aralık 2020 Salı
  • Sual: Somali’de İtalyanlara karşı mücadele eden Muhammed b. Abdullah Hasan Ehli Sünnet midir?
    Cevab: Vehhabi idi.
    8 Aralık 2020 Salı
  • Sual: İbni Rüşd’ün bölücü fikirleri sebebiyle İspanya’da Müslümanların hakimiyetinin zayıfladığından bahsetmişsiniz. Bunu izah eder misiniz?
    Cevab: İbni Rüşd el-Hafid, üç kuşak Maliki fakihi yetiştiren bir aileye mensuptur ve üçüncü kuşağıdır. Aristo felsefesinin tesirinde kalmıştı ve müdafii idi. İmam Gazali hazretleri, filozofların küfre düştükleri üç meseleyi ve ayrıca dalâlete düştükleri 17 meseleyi delilleriyle yazdı. İbni Rüşd bunlara karşı çıkarak filozofları müdafaa etti.
    17 Aralık 2020 Perşembe
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • TR
  • EN
© 2019
  • Anasayfa
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder