Gelişmiş Arama İçin Tıklayınız!

Seyyid Kutub şehid midir?
Din âlimi olmayıp, gazeteci ve sosyolog olan Seyyid Kutub, gençliğinden beri sosyalist ve ihtilalci fikirlerin tesirinde kalmış; sonra bu hâline bakmayarak bir tefsir kaleme almıştır. Arkadaşı Hasan el-Bennâ’dan daha radikal fikirlere sahiptir. Bilhassa Yoldaki İşaretler kitabı bu fikirlerle doludur.

Tevbe suresinin 29. Ayet-i kerimesini kendisine göre tefsir etmiş, müslümanların tağut denilen gayri İslami ve zalim güçler tarafından idare edildiğini söylemiş, müslümanların kendilerini müdafaa etmek suretiyle kâfirlerle fiilen cihad etmesi lazım geldiğini iddia etmiştir. Bu âyetin başında bir peygamberin bulunduğu, ordusu ve hazinesi bulunan İslâm devleti için nazil olduğu hakikatini gözden kaçırır. Dünyaya hâkim olan tağuta karış, müslümanların tek başına veya topluca nasıl bir varlık gösterebilecekleri üzerinde durmaz. Dünyayı cahiliye devrine benzetir, ama Resulullah’ın bu devirdeki cihad metodunu, yani ikna ve bir müslüman cemiyet meydana getirme usulünü görmezden gelir.

Bu faaliyeti, müslümanları hükümete karşı ayaklanmağa, isyana ve fitne çıkarmağa kışkırtmakla neticelenmiştir. Halbuki zâlim, hatta kâfir bile olsa hükümete karşı isyanı İslâmiyet yasak etmektedir. Böyle ayaklanmak, cihad değil, ahmaklıktır. Böyle zamanlarda yapılacak cihad, İslam bilgilerini yaymak, imanlı gençlik yetişmesine çalışmaktır. Bu âyet-i kerime, müslümanlara saldıran zâlimlerle (yani müşriklerle) hükümetin savaşmasını emretmektedir. Nitekim Resulullah’ın sünneti böyle cereyan etmiştir. Cihad, Seyyid Kutbun anladığı gibi değildir. Eğer cihad ile emri marufu iyi anlamış olsaydı, kendi başını yemez ve binlerce Müslümanı felakete sürüklemezdi.

Mevdudi’nin çok tesirinde kalan Seyyid Kutb’un bu faaliyetleri, Mısır’da fitne çıkarmasına, on binlerce Müslümanın zindanlarda çürümelerine, çoklarının ölmesine sebep oldu. Kendisi de daha evvel Melik Faruk’u devirip iktidara gelmesine yardım ettiği Nâsır tarafından 1966’da idam edildi. İlmi, aklı ve ihlası olmayan din adamları tarih boyunca, hep böyle felaketlere sebep olmuşlardır. İslam bilgilerini sessizce yayan ilim ve akıl sahibi müslümanlar, hep muvaffak olmuştur. Cihad, Seyyid Kutb’un anladığı gibi değildir. Eğer cihad ile emri marufu iyi anlamış olsaydı, kendi başını yemez ve binlerce Müslümanı felakete sürüklemezdi.

Seyyid Kutb’un idamı dinî değil, siyasî sebeple idi. Dinen şehid sayılamaz. Zira İbni Abidin’de diyor ki: Masiyet (kötülük) için sefere çıkan kişi, bu seferde ölürse şehid olmaz. Asabiyet ve zulüm için harbedip de yaralanan ve ölen kimse de böyledir. Seyyid Kutb ve onu gibilerin yaptığı iş, masiyete ve müslümanların zarar görmesine sebep olmuştur. Bu sebeple dinen şehid sayılmazlar.


7 Ocak 2020 Salı
Alakalı Başlıklar