Sual
Ömer Fevzi Mardin nasıl bir şahsiyettir?
Cevap
Son devrin en ekzantrik kişiliklerinden Ömer Fevzi Mardin, Mardinli köklü bir ilim ve tasavvuf ananesine sahip aileden gelir (1878-1953). Askeri mekteplerde okudu. Zabit oldu. İttihatçı idi. Teşkilat-ı Mahsusa’da bulundu. Trablusgarp, Makedonya ve İran’da vazife yaptı. Enver Paşa’nın yakın adamıydı. Trablusgarp’ta kabrini ziyaret ettiği Arusi şeyhi Abdüsselam el-Esmer’den rüyada hilafet aldığını iddia etti. Dostu Rauf Orbay vasıtasıyla Küçük Hüseyin ile tanışıp ondan da hilafet aldığını iddia etti. Cumhuriyet devrinde modern bir telakkiyle şeyhlik yapmaya başladı. Rauf Orbay’dan başka Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir’in de buraya mensup olduğu söylenir. Kendisinden sonra Mustafa Aziz Çınar’a postunu bıraktı. Alpaslan Türkeş’in şeyhi olduğu söylenir. O da yerini Faik Erbil’e bıraktı. Şimdi bu işi Mim Kemal Öke yürütmektedir. İlmi tedrisat gördüğüne dair malumat yoktur. Mamafih onlarca dini kitap yazmıştır. Bunlarda ayet ve hadislerle beraberinde Kitab-ı Mukaddes’ten ayetleri peş peşe yazarak kendi fikirleriyle harmanlayıp enteresan fikirler ileri sürmüştür. Hadis-i Şerifler isimli kitabına Türkçe Tecrid-i Sarih Tercümesi’nden hadisler alıp kendince şerhedip hüküm çıkartmıştır. Abdestte ayakları yıkamak değil meshetmek lazım geldiğini söylemiştir. Abdestte kolları dirseklere kadar yıkama lüzumunun Arabistan gibi yerlere mahsus olduğunu, uzun kollu gömlek giyenler için şart olmadığını, namazın beş vakit olmasının şüpheli bulunduğunu, bugün insanlara zor geldiğini, namazın herkese farz olmadığını, İslamiyetin ilk zamanlarında insanları inzibata alıştırmak için getirilmiş geçici bir hüküm olduğunu iddia etti. Yahudilerin ve Hristiyanların bu haliyle mümin ve kitaplarının da muteber olduğunu iddia etti. Ayrıca Arjantin diktatörünün karısı Eva Peron’a mevlid okunabileceğini söylemesiyle hakkındaki iddialar kızıştı. Bilhassa Müslüman Olmayanların Din Durumları ve Vâridât-ı Süleyman Şerhi gibi kitaplarında bu aykırı fikirleri geçer. Kore’de ölen Amerikan askerlerinin şehit sayılacaklarını söyledi. Bu cihetten yolu, Bahailik dinine benzer. Protestan-Evangelist rahip Dr. Frank Buchman’ın kurduğu Manevî Cihazlanma Cemiyeti’nin azası idi. Komünizm tehlikesine karşı manevi hayatı canlandırma ve dinleri birleştirme faaliyetlerinin içerisinde oldu. İstanbul’un üç İbrahimî dinin merkezi ilan edilmesini istedi. İspirtizma, yani ruh çağırma ile de yakından meşgul oldu. Bazı ruhların söylediklerinin, Cebrail vasıtasıyla söylenmiş hak söz olduğunu iddia etti. Tasavvufu dinler üstü görerek, New Age, yeni din ve dünya telakkisinin esası olacağına işaret etti. Şiiliğin hak mezhep olduğunu, Osmanlı padişahlarının siyasi emelleri için Şiilerle mücadele ettiğini söyledi. Medreselerin padişahların işine yarayacak taassub meydana getirdiğini, demokrasiye üstün yer vermediğini, mutaassıb, hodgam bir sınıf yetiştirdiğini söyleyerek kapatılmasını tasvip etti. İlâhiyat Kültür Telifleri Derneği’ni kurarak neşriyatını bu vasıtayla yürütmüştür. 1951 senesinde Diyanet İşleri Başkanlığı bir rapor neşrederek, tarikatın dinî saiklerle kurulmadığını, mensuplarının ilmî bilgilerinin eksik olduğunu, Hz. Muhammed hakkında yanlış ifadelerde bulunduklarını, Kur’an âyetlerini yanlış tercüme ettiklerini, namaz ile oruca değişik bâtınî tefsirler getirdiklerini ve kitleleri yanlış yönlendirdiklerini söylemiştir. (Bu hususta şu iki makaleye bakılabilir: Rıdvan Kalaç, Cumhuriyet Dönemi Hadis Şerhçiliği: Ömer Fevzi Mardin Örneği ve Sevda Aktulga Gürbüz, Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Tasavvufî Kültürle Kamufle Edilen Bir Yapılanma: Ömer Fevzi Mardin’in Ömeriyye Kolu)
Alakalı Başlıklar