Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • Aktüel
    • Akademik
    • English
    • Arabic
    • Diğer Diller
  • Programlar
    • Televizyon
    • Radyo
    • Youtube
  • Yazışmalar
    • Tüm Sualler
    • Sual Başlıkları
    • Sual Gönder
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder

Sual Başlıkları

“Küfür”

için arama neticeleri gösteriliyor
  • Sual: Kimse bilerek isteyerek küfre düşürecek söz söylemez. Ama bilmeden söylerse, imanı ve nikâhı gider mi? İnsanların kullandığı birçok söz için küfre düşürür deniyor. Meselâ kahpe felek demek, şarkıya türküye güzel demek, içinde küfür lafzı olan şarkı türkü dinlemek küfür olur mu? Bir komşumuz var, yörelerinde öyle deniyormuş, sürekli gavur diyerek konuşuyor; ya da bile bile gâvurluk deniyor. Bunlarla küfr olur mu?
    Cevab: Bütün âlimlerin ittifakla küfre düşüreceğini söyledikleri söz veya işi bunun küfre düşüreceğini bilerek ve isteyerek (yanılarak veya zorlanarak değil) işleyen küfre düşer. Kahpe felek demek küfre düşürmez ise de doğru değildir. Dünyada rast gitmeyen işler kasdedilmektedir. Gâvur demek de böyledir. Gâvur gibi kötü, yaramaz kastediliyor. Şarkıya, türküye güzel demek, eğer içinde haram söz ve iş varsa buna bilerek güzel demek başkadır. Ama nağmesi musiki kaidelerine uygun, nefse hoş geliyor vs manasına ise küfr olmaz.
    29 Kasım 2011 Salı
  • Sual: Küfr alâmeti olan bir şeyi, dünyevî bir fayda, menfaat sebebiyle kullanan kimse de küfre düşer mi? Meselâ papazlara mahsus külâhı, güneşten korunmak için takan küfre düşer im?
    Cevab: Gayrımüslimlerin dinleriyle alâkalı olan haç, zünnar, papaz külâhı gibi âdetlerine küfr alâmeti denir. Küfr alâmetlerini, küfre düşürdüğünü bilerek ve isteyerek, yani hataya düşmeden ve zorlanmadan, gayrımüslimlerin dinini sevdiği veya onlara meylettiği yahud İslâmiyeti tahkir, aşağılamak maksadıyla kullanmak küfrdür (İbni Hacer). Bazı âlimlere göre böyle olmasa da küfrdür (Ebusuud, Ataullah). Bu alâmetleri, dünya menfaati için kullanmanın küfr olmadığını söyleyenler de (Hindiyye) günahtır diyorlar.
    29 Kasım 2011 Salı
  • Sual: “Akşam mümin olarak yatıp, sabah kâfir olarak kalkacak ya da bunun tersi olacaktır” ne demek? Uykuda nasıl kâfir olunur?
    Cevab: Bu ifade bir hadîs-i şerifte geçmektedir. Kıyamete yakın, fitneler o kadar çok olacak ki, insan evinde bile bundan korunamayacak ve küfre düşme tehlikesi içinde kalacaktır. Şimdi meselâ gece âlemleri veya televizyon gibi eğlence vâsıtaları sayesinde bu -Allah saklasın- çok kolaydır.
    29 Kasım 2011 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında geçen "İmanının devam edeceğinden şüphe eden kâfir olur. Böyle şüphe etmeyi beğenmez, ibâdetlerim beni kurtarmaz diye korkarsa, imanının kuvvetli olduğu anlaşılır" sözünü izah eder misiniz?
    Cevab: İmanının devam edeceğinden şüphe etmek, imanından şüphe etmekten farksızdır. “Ben şimdi mü’minim diyorum, ama şüphelerim var. Bir müddet sonra bu imanı bırakabilirim” demektir. Ama imansız gitmekten korktuğu için böyle söyler ve düşünürse câizdir.
    8 Aralık 2011 Perşembe
  • Sual: Cinnin varlığında şüphe imana zarar verir mi?
    Cevab: İnanılacak şeylerde şüphe varsa, zaten iman yoktur. Cinnin varlığında şüphe varsa, zaten iman etmiş değildir. İmanda şüphe, imanlı olduğunda şüphe demektir. Acaba ben mümin miyim? diye düşünüp buna karar verememektir. Cinin varlığı âyet-i kerime ve hadîs-i şeriflerle sabittir. Cin ismiyle bir sûre bile vardır. Bunların varlığında en ufak bir şüphe imanı götürür.
    8 Aralık 2011 Perşembe
  • Sual: "Acaba benden bilerek veya bilmeyerek küfür meydana geldi mi" diye korkmanin hükmü nedir? Kitaplarda tecdid-i iman ve nikâh yapılması tavsiye ediliyor. Demek ki bu korku şüphe olmuyor. Ama şüphe olmamasını da tam kavrayamıyorum. Çünki neticede " Acaba imanımı götürecek bir iş yaptım mi?" diye şüphe ediyor. Sanki "Acaba imanım var mı" dermiş gibi olmuyor mu?
    Cevab: Bilmeyerek küfr demek, bir şeyin küfr olduğunu bilmeden söylemek veya yapmaktır. Yahud bilip de farkında olmadan söyleyip yapmaktır. Bu imanda şüphe değildir. Ortada bir şüphe yoktur. Ama insanın bilmeden küfre düşmesi veya küfre düşüp bunun fakında olmaması mümkündür. Burada imanından şüphe etmemektedir. İkisi farklı şeylerdir. Namaz kılan bir müslümanın küfr-i inadî ile kâfir olması düşünülemez. Dolayısıyla imanında şüphesi de olamaz. Ancak küfr-i hükmîye düşebilir. İslâmiyetin imansızlık alâmeti dediği sözleri söyleyen ve işleri yapan, kalbinde tasdik olsa ve inandığını söylese de, imanını kaybeder, kâfir olur. İslâmiyetin tazimini emrettiği şeyi tahkir etmek, kötülemek de böyledir. Böyle birisi bu söz veya işinden tövbe edip tecdîd-i iman yaparsa, imanı geri gelir.

    Küfre sebeb olan bir işi veya sözü, bilmeyerek, hata ile veya teville söyleyince veya yapınca da küfr olur diyen âlimler vardır. Bu sebeple her Müslümana, bilerek veya bilmeyerek söylediği küfr lafızları ve işleri için zaman zaman tecdid-i iman ve nikâh yapması ve sabah-akşam (Allahümme innî e’ûzü bike min en üşrike bike şey’en ve ene a’lemü ve estağfirüke li-mâ lâ a’lemü inneke ente allâmülguyûb) duasını okuması hadîs-i şerifte tavsiye edilmiştir.

    Bahsettiğiniz hususta ise şüphe yok, küfre düştüğünü bilip bilmemek vardır. Bir Müslüman hiç tecdid-i iman okumasa, bir şey gerekmez. İman ya vardır ya yoktur. İmanda şüphe, olacak bir mesele değildir. Bunu mesele yapıp düşünmeye gerek yoktur. Çünki bunu düşünmek, ayrı bir vesvesedir. İlacı da imanımda şüphe varsa var, bir şey olmaz deyip mümin olmanın icaplarını yerine getirmeye devam etmektir.
    8 Aralık 2011 Perşembe
  • Sual: Kur’an-ı kerîme aklına göre mânâ vermenin küfr olduğu hadîs-i şerifte bildiriliyor. Bu halde Kur’an-ı kerîm okurken mümkün mertebe hiç bir şey düşünmemek mi gerekir?
    Cevab: Kur’an-ı kerime mânâ vermek değil, aklına göre hüküm çıkarmak haram veya küfrdür. Yoksa Arapça bilen birinin Kur’an-ı kerim okunurken mânâsını düşünmesi çok sevaptır. Fıkıh kitaplarında Kur’an-ı kerim okumanın en sevaplısı mânâsını anlayarak okumaktır, diyor. Mânâ vermek başkadır, hüküm çıkarmak başkadır. Hüküm çıkartmak müctehid âlimin işidir. Eskiler "Hiç değilse namazda okuduğunuz surelerin manasını anlayacak kadar Arapça öğrenin" tavsiyesinde bulunurdu.
    8 Aralık 2011 Perşembe
  • Sual: Bir insan “Ben her dine eşit mesafedeyim” derse ve bunu düşünse, tatbik etse kâfir olur mu?
    Cevab: Ben her dine eşit mesafedeyim sözünün mânâsı, niyete göre değişir. Her din mensubuna tolerans gösteririm mânâsı da çıkar; her din insanı ebedî saadete götürebilir mânâsı da çıkar. Osmanlılar birinci manada bu tabiri kullanmıştır. Sultan II. Mahmud’un bu mealde sözü meşhurdur.
    23 Aralık 2011 Cuma
  • Sual: Meydana gelen her kötü ya da iyi hâdiseye vardır bir hayır denir mi?
    Cevab: Hadis-i şerifte geçiyor ki, "Her vâki olanda bir hayır vardır. Allahın ihtiyar ettiği her şeyde bir hayır vardır". Bu mealde âyet-i kerimeler de vardır. Günah ve küfr dışında, insanın sebeplere yapıştıktan sonra elde ettiği her şey onun için hayırlıdır.
    23 Aralık 2011 Cuma
  • Sual: Bir kimse, devletin şeriatle idare edilmesi gerektiğine inanmasa küfre düşer mi?
    Cevab: Şeriatin ne olduğunu doğru olarak biliyor ve buna rağmen inanmıyorsa küfre düşer. Şeriat olarak, İran ve Suudi Arabistan’daki yanlış tatbikatı anlıyorsa mazurdur.
    23 Aralık 2011 Cuma
  • Sual: Fıkıh kitaplarında “Allahü teâlâya (Tanrı) demeğe izin yoktur. Yani tanrı demek günah olur. Allah ismini kullanmak istemeyip, bunun yerine, tanrı demek veyâ doksandokuz isimden birini bile kullanmak istemek, çok büyük ve çirkin suç olur.” ifadelerinde tam olarak ne kastediliyor?
    Cevab: Âyet-i kerimede, ezanda, sünnetle bildirilen dualarda, Allah isminin yerine, 99 isimden birini bile kullanmak kabahat iken, tanrı nasıl kullanılabilir, demektir. Yani ezan okurken, Allahü ekber yerine tanrı uludur denemeyeceği gibi, Rahîmü ekber de denemez. Bunları, bildirildiği yerlerde veya söylenen yer dışında her yerde kullanmak câizdir. Tanrı ismini de ilah mânâsına kullanmak câizdir. İbâdet kasdetmeksizin, Tanrı böyle istedi, Tanrı misafiri, Tanrım beni affet gibi ifadeler kullanılabilir. Nitekim Mızraklı İlmihalde “Tanrı teâlâ” diye çok geçer. “Tanrım” sözü, “İlahî” kelimesinin Türkçesidir. Yine de, memleketimizde bu hususta bir suikast (kötü niyet) olduğu için, Müslümanların buna bile içi sinmemektedir.
    23 Aralık 2011 Cuma
  • Sual: Osmanlı sultanları harblerden evvel yıldıznâmeye baktırırlar, şans kendilerinden yana ise harbe giderlerdi. Bu, fala baktırmak gibi bir şey değil midir? Böyle bir şey yaşanmış mıdır?
    Cevab: Tarihte geçmiş bilinen bütün hâdiselerin hangi tarihlerde cereyan ettiği yıldıznâmelerde yazılıdır. (Bir nevi istatistik gibi) Zaferler ve iyi hâdiselerin, müştereken umumiyetle hangi burçta olduğu tesbit edilir. Buna eşrat-ı saat (eşref saat) denir. İşe o zaman girişilir. Bunun gayb ile alâkası yoktur. Tecrübeleri nazara almak gibi düşünülebilir. Falda ise böyle bir esas yoktur. Tamamen tahmine ve gaybı bilmeye dayalıdır. Bu bakımdan fal dinen mahzurludur, ama Osmanlı müneccimlerinin hazırladığı zâyiçe veya yıldıznâmeler böyle değildir. Bütün hâdiselerde de yıldıznâmeye itibar edildiği söylenemez. Neticede bu da zan bildirir.
    23 Aralık 2011 Cuma
  • Sual: Peygamberlere ve evliyaya tevessülü inkar etmek küfre götürür mü?
    Cevab: Tevessülü kabul etmeyen kimse, küfre düşmez. Ancak selefin ittifak ettiği bir şeyi kabul etmediği için bid’at sahibi olur.

    İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki: Tevessül duanın edeplerindendir. Peygamber efendimiz: «Ey Allahım senden isteyip de verdiğin kullarının hakkıyla (hürmetine) senden istiyorum.» derdi. Peygamber ile Peygamberin Rabbine tevessül etmek güzeldir. Seleften ve haleften İbni Teymiyye hâriç hiç kimse bunu mekruh görmemiştir, inkâr etmemiştir. İbni Teymiyye ise, kendisinden önce hiç bir âlimin söylemediğini söylemiştir.

    Nablüsî, Hadîka’da der ki (2. cilt, 126. Sahife): Resulullah ile ve Eshab-ı kirâm ile ve Tâbi’în ile, bunlar öldükten sonra da, Allahü teâlâya tevessül etmek, yani bunların hürmeti için dilekte bulunmak câizdir ve meşrudur. Tevessül etmek, şefaatini istemek demektir. Ehl-i sünnet âlimleri, bunun câiz olduğunu bildirdi. Mu’tezile fırkası ise inanmadı. Tevessül edenin duasının kabul olması, tevessül olunanın kerameti olur. Yani öldükten sonra keramet göstermesi olur. Bid’at sahibi olanlar buna inanmadı. İmam Münâvî, Câmi’ü’s-Sagîr şerhinde, bu cahillere cevap vermektedir. İmam Sübkî buyuruyor ki, “Resulullah ile tevessül etmek, yani istigâse etmek, ondan şefaat istemektir. Bu ise güzel bir şeydir. Önceki ve sonraki İslâm âlimlerinden hiçbiri buna karşı bir şey dememiştir. Yalnız İbni Teymiyye bunu inkâr etti. Böylece doğru yoldan ayrıldı. Kendinden önce gelen âlimlerden hiçbirinin söylemediği bir bid’at çıkardı. Bu bid’ati ile müslümanların diline düştü.

    İbni Hacer, Cevherü’l-Munzam kitabında buyurur ki: İbni Teymiyye’nin hurâfelerinden biri, Resulullah aleyhisselâm ile istigâse, tevessül olunmasını inkârıdır. Ondan önce hiçbir İslâm âlimi böyle söylemedi. Ehl-i sünnet âlimleri bildiriyorlar ki, Resulullah aleyhisselâm ile her zaman tevessül etmek çok iyidir. Yaratılmadan önce ve yaratıldıktan sonra, dünyada da, âhirette de Onunla tevessül olunur. Yaratılmadan önce Onunla tevessül olunacağını gösteren şeylerden biri, Peygamberlerin ve ümmetlerindeki velîlerin Onunla tevessül etmiş olduklarıdır. İbni Teymiyye’nin iftira olan sözü ise hiçbir asla ve esasa dayanmamaktadır. Hâkim Nişâpûrî’nin bildirdiği hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Âdem aleyhisselâm hata edince, yâ Rabbî! Muhammed aleyhisselâm hakkı için beni afv ve mağfiret et dedi. Allahü teâlâ da, Muhammed aleyhisselâmı daha yaratmış değilim. Sen Onu nasıl tanıdın buyurdu. O da, ya Rabbî! Beni yaratıp ruh verdiğin zaman başımı kaldırdım. Arşın kenarlarında, lâ ilâhe illallah, Muhammedün resûlullah yazılmış gördüm. Kullarının içinde en çok sevdiğinin ismini, kendi isminin yanına koymuş olduğundan anladım dedi. Allahü teâlâ da, ya Âdem! Doğru söyledin. Kullarım arasında en çok sevdiğim Odur. Onun hakkı için benden afv dileyince, seni hemen afv ettim. Muhammed aleyhisselâm olmasaydı seni yaratmazdım buyurdu). Muhammed aleyhisselâmın hakkı demek, Allahü teâlânın Onu çok sevmesi, Ona çok kıymet vermesi demektir. Yahud, Onun başka kullar üzerinde olan hakkı demektir. Yahud da, Allahü teâlânın Ona ihsan ederek, Onun için kendi üzerinde tanıdığı hak demektir. Bunun gibi, bir hadîs-i şerîfte, (Kulların Allahü teâlâ üzerindeki hakkı nedir?) buyurulmuştur. Burada hak demek, lâzım, vâcib olan şey demek değildir. Çünki, Allahü teâlânın hiçbirşeyi yapması lâzım, vâcib değildir. Dilerse yapar. Dilemezse, yapmaz. Allahü teâlâdan Resûlullah hakkı için bir dilekte bulunmak, Resûlullah için istemek değildir ki, buna şirk denilsin. Allahü teâlâ Resûlünü çok sevdiğini, Ona yüksek mertebe verdiğini bildiriyor. İşte bu sevginin, bu yüksek derecenin hakkı, yani hürmeti, kıymeti için, Allahü teâlâdan istenilmektedir. Allahü teâlânın, Resûlüne olan ikramlarından, ihsanlarından biri de şudur ki, Onun hakkı için, Onun yüksek derecesi için yapılan düâları kabûl buyurur. Buna inanmayanın bu nimetten mahrum kalması, kendisi için en büyük zarardır. Resûlullah aleyhisselâm ile, hayatta olduğu zaman da tevessül edilmiştir. Nesâî ve Tirmüzî bildiriyorlar ki, Resûlullahın yanına bir âmâ geldi. Gözlerinin açılması için dua etmesini diledi. Resûlullah aleyhisselâm (İyi bir abdest al! Sonra bu duayı oku!) buyurdu. Duanın tercemesi şudur: (Yâ Rabbî! İnsanlara rahmet olarak gönderdiğin sevgili Peygamberin ile sana teveccüh ediyorum. Senden istiyorum! Yâ Muhammed aleyhisselâm! Dileğimin hâsıl olması için Rabbime senin ile teveccüh ediyorum. Allahım! Onu bana şefaatçı eyle!) Bunu İmam Beyhekî de haber veriyor. Ayrıca (Kalktı. Görerek gitti) de diyor. Bu duayı okumağı ona Resulullah öğretti. Kendisi dua buyurmadı. Onun teveccüh eylemesini, yalvarmasını, Resulullah aleyhisselâm ile istigâse etmesini, dilediğinin böyle hâsıl olmasını arzu buyurdu. Resulullah hayatta iken de, vefatından sonra da kendisi ile istigâse olunurdu. Selef-i sâlihîn, Resulullahın vefatından sonra bu duayı çok okumuş, bununla muradlarına kavuşmuşlardır. Taberânînin haber verdiği bir hadîs-i şerîfde, Resulullah aleyhisselâm dua ederken, (Peygamberinin ve Ondan önce gelen Peygamberlerin hakkı için) buyururdu. Resulullah ile veya başka peygamberler veya velîler ile teveccüh etmek, tevessül etmek, istigâse etmek ve teşeffu’ etmek, hep aynı şey demektir. Hazreti Ömer radıyallahü anh, Hazreti Abbas’ı vesile ederek yağmur duası yaptı.Eshâb-ı kirâmdan hiçbiri buna karşı birşey demedi. Buhârînin haber verdiği hadîs-i şerîfte, (Kıyâmet günü, önce Âdem ile, sonra Mûsâ ile ve sonra Muhammed aleyhimüsselâm ile istigâse ederler) buyuruldu. Ömer “radıyallahü anh” zamanında kaht [kıtlık] oldu. Eshâb-ı kirâmdan birisi, Resûlullahın kabri yanına gelip, yâ Resûlallah! Ümmetine yağmur yağması için dua eyle! Ümmetin helâk olmak üzeredir, dedi. Resulullah aleyhisselâm buna rüyada görünüp yağmur yağacağını haber verdi. Öyle de oldu. Rüyayı gören, Eshâbdan Bilâl bin Hâris Müzenî idi.
    9 Şubat 2012 Perşembe
  • Sual: Bir gün Mektubat-ı İmam-ı Rabbanî’de Abdullah Ensarî Hazretlerinin "Ya Rabbi hangi kulunu cehenneme atmayı murad edersen bizim üzerimize saldırtırsın" diye yazdığını okudum. Bu cümleyi okuyunca güldüm. Daha sonra şöyle bir beyt geldi: "Korkarım ki her kim bu fakirlere gülerse, tard olunur, imansız gider" şeklindedir. Bu benim imansız öleceğime bir işaret midir, çok üzülüyorum.
    Cevab: Beytin manası, evliyaya düşman olup zarar vermek isteyenler, Allahü tealanın şer murad ettikleridir, demektir. Kimsenin imanla ölüp ölmeyeceği bilinmez. İmansız gitmekten korkmak, imanla gitmenin alâmetidir. Bu gibi hareketlerle imansız gidilmez. Vesvesedir.
    9 Şubat 2012 Perşembe
  • Sual: "Amin" yerine "Amen" demenin hükmü nedir? Şaka ile söylenirse küfre sebep olur mu?
    Cevab: İkisi de aynı manaya gelir. Aslı Aramicedir. Amen kelimesi de Arapçada ve Kur’an-ı kerimde geçer. Küfre sebep olmadığı gibi, namazı da bozmaz. Amin yerine ısrarla veya şaka ile amen demek, yine de gayrımüslimlere benzemek bakımından doğru değildir.
    13 Şubat 2012 Pazartesi
  • Sual: Kâfirlere cehennem azabı ebedî midir?
    Cevab: Allahü teâlâ va’dinden (af ve ihsan vaadinden) dönmez; ama vaîdinden (azap tehdidinden) dönebilir. Cehennemin ebedîliği ve devamlılığı hususunda sekiz görüş vardır (Tefsir-i Kurtubî, Hud suresi 107.âyet-i kerime):
    1-Oraya giren oradan bir daha ebediyyen çıkmayacaktır. Bu Hâricîlerle Mutezile’nin görüşüdür.
    2-Oraya girenler, orada azab görecekler, sonra tabiatları değişecek ve kendilerinin nârî (ateş gibi) bir tabiatları kalacaktır. Tabiatları ile cehennemin tabiatı arasındaki muvafakat (uygunluk) dolayısıyla cehennemden lezzet dahi alacaklardır. Bu ise İbnü’l-Arabî et-Taî’nin görüşüdür.
    3-Cehennem ehli orada belli bir süre azab görecekler, sonra oradan çıkacaklar. Onların arkasından başka bir kavim oraya girecektir. Bu ise Yahudîlerin Hazret-i Peygamber aleyhisselâmdan naklettikleri bir görüştür. O da bu kanaati yalanlamıştır: “Onlar bir de: ‘Sayılı günler dışında bize ateş asla dokunmaz’ dediler. De ki: ‘Buna dair Allah’tan bir ahid mi aldınız? Allah asla ahdinden dönmez, yoksa Allah’a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz? Hayır, kim kötülük işler ve günahı kendisini çepeçevre kuşatırsa onlar cehennemliklerdir, orada ebedi kalıcıdırlar.” (Bakara, 80-81)
    4-Cehennemlikler oradan çıkacaklar ve o da içinde hiçbir şey olmaksızın, olduğu halde kalacaktır.
    5- Hâdis (sonradan yaratılmış) olduğundan, kendi kendisine yok olacaktır. Sonradan hâdis olduğu sâbit olan bir şeyin bâki kalması imkânsızdır. Bu ise Cehmiyye’nin görüşüdür. Bu hususta cennet ile cehennem arasında da ona göre bir fark yoktur.
    6-Cehennem ehlinin hareketleri son bulacak ve onlar hiçbir acı duymayan, cansız varlıklara dönüşeceklerdir. Bu da Ebu’l-Huzeyl el-Allâf’ın görüşüdür.
    7-Allahü teâlâ, sünnette vârid olduğu üzere, oradan dilediği kimseleri çıkartır, sonra da dilediği kadar bir müddet varlığını devam ettirir. Sonra da yok eder, çünkü O, cehennem için son bulacağı bir müddet takdir etmiştir.
    8-Allahü teâlâ oradan sünnette vârid olduğu üzere dilediği kimseleri çıkartır. Orada kâfirler ise, Tahâvî’nin dediği şekilde, sonu gelmeyecek ve ebedi olmak üzere kalacaklardır.
    Bu son iki görüş dışındaki görüşler bâtıldır.
    Ehl-i sünnet’in benimsediği bu iki görüşün delilleri şöyledir: Birinci görüşü benimseyenlerin delillerinin bazıları şunlardır: Allahü teâlâ mealen şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın dilediği müstesnâ olmak üzere içinde ebedi kalıcılar olarak ateş sizin barınağınızdır. Şüphesiz Rabbin hikmeti sonsuz olandır, herşeyi bilendir.” (En’âm, 128); “Bedbaht olanlar ateştedirler. Onlar orada yüksek hırıltılarla ve inleyerek solurlar. Onlar gökler ve yer ayakta durdukça, orada ebediyyen kalıcıdırlar, Rabbinin dilediği kadarı müstesnâ. Şüphesiz Rabbin dilediğini yapandır.” (Hud, 106-107) Bu emirlerde sözü edilen iki istisnâdan sonra cennetlikler için sözü edilen istisna yapılmamıştır. O da Allahü teâlânın: “Bu arkası kesilmeyen bir bağıştır.” (Hud, 108) emridir. Allahü teâlânın “Sonsuz devirler boyunca, içinde kalacaklar.” (Nebe, 23) emri de bu görüşlerine delil gösterilmiştir. İşte bu görüş, yani cehennemin sonunun geleceği, cennetin ebedi olacağı görüşü Hazret-i Ömer, İbni Mes’ud, Ebu Hureyre, Ebu Said ve başkalarından da nakledilmiştir.
    Abd bin Humeyd meşhur tefsirinde senedini kaydederek Ömer radıyallahu anhın şöyle dediğini zikretmektedir: “Eğer cehennemliklerin, cehennemde kalacakları müddet alic denilen yerin kum taneleri kadar dahi olsa mutlaka o vakit gelip, bitecek ve onlar oradan çıkacaklardır.” Abd bin Humeyd bunu Allahü teâlânın: “Sonsuz devirler boyunca içinde kalacaklar” (Nebe, 23) âyet-i kerimesini tefsir ederken zikretmektedir.
    Yine bu görüşün sahipleri derler ki: Cehennem ateşi O’nun gazabının bir gereğidir, cennet de rahmetinin bir gereğidir. Peygamber aleyhisselâm da şöyle buyurmuştur: "Allahü teâlâ mahlûkatı yaratmayı takdir buyurunca Arş’ın üzerinde nezdinde bulunan bir kitaba şunu yazdı: Benim rahmetim gazabımı geçmiştir." Bu hadisi Buharî, Sahih’inde Ebu Hureyre’den gelen bir senetle rivayet etmiştir.
    Yine derler ki: Allahü teâlâ azab hakkında onun: “Büyük bir günün azabı” (En’âm, 15), “Can yakıcı” (Hud, 26) ve “Akîm (merhamet olunmayacak)” (Hacc, 55) diye vasıflandırmaktadır. Tek bir yerde ise ihsan edeceği nimetlerin bir günün nimetleri olduğunu bildirmemiştir. Yine Allahü teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Ben kimi dilersem, onu azabıma uğratırım. Rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır.” (A’raf, 156) Yine Allahü teâlâ bizlere meleklerin şu sözlerini nakletmektedir: “Rabbimiz, rahmetin ve ilmin herşeyi kuşatmıştır.” (Mü’min, 7)
    O halde (derler) O’nun rahmetinin bu azab görenleri de kuşatması kaçınılmaz bir şeydir. Eğer sonu gelmeyecek bir vakte kadar azabda kalacak olurlarsa, rahmeti onları kuşatmış olmaz. Sahih hadiste de kıyamet günü ellibin yıl ile takdir edilmiştir (Müslim, Ebû Dâvûd, Nesaî). Orada azab göreceklerin azabda kalacakları süre ise günahlarına göre olacaktır. Ahkemu’l-hâkimîn ve erhamu’r-rahimîn olan Allahü teâlâ’nın ebedî, sonu gelmeyecek, bitip tükenmeyecek bir şekilde azablandıracağı bir takım mahlûkları yaratmak, hikmet ve rahmetine sığmaz. Kendilerine ebedî olarak nimetler ihsan edeceği ve sonu gelmez lütuflarda bulunacağı mahlûklar yaratması ise hikmetin bir icabıdır. İhsan bizâtihi istenen bir şeydir. İntikam ise ârizî bir sebeb dolayısıyla istenir.
    Yine bu görüş sahipleri derler ki: Cehennemde ebedî olarak kalıp oradan çıkılmayacağına, cehennem azabının kalıcı olduğuna ve bütünüyle büyük bir ziyan olduğuna dair vârid olmuş bütün haberler haktır ve hak oldukları kabul edilir. Bu hususta hiçbir münakaşa olmaz. Bu da cehennem bâki kaldığı müddetçe o azab yurdunda ebedî kalmayı gerektirir. Ancak oradan cehennemin kalıcılığı mevzubahis iken tevhid ehli çıkartılacaktır. Dolayısıyla hapsin, hapis olarak kalmaya devam ettiği sürece hapisten çıkan kimse ile hapis yıkılıp harab olduğu için hapsi sona eren kimse arasında elbetteki bir fark olacaktır.
    Cehennemin ebedî kalıcılığını ve yok olmayacağını kabul edenlerin delillerinin bazıları şunlardır: Allahü teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Onlar için sürekli bir azab vardır.” (Mâide, 37); “Onlara (azabları) hafifletilmez. Onlar o azab içinde ümitsiz kalacaklardır.” (Zuhruf, 75); “İşte tadın; artık azabdan başka bir şeyinizi arttırmayacağız.” (Nebe, 30); “Onlar orada ebediyyen kalacaklardır.” (Cin, 23); “Onlar oradan çıkarılacak da değillerdir.” (Hicr, 48); “Ve onlar ateşten çıkacak da değillerdir.” (Bakara, 167); “Onlar deve iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremezler.” (Araf, 40); “Onlar hakkında hüküm verilmez ki ölsünler, onların üzerinden (cehennem) azabından bir şey hafifletilmez.” (Fatır, 36); “Çünki gerçekten O’nun azabı kalıcı ve yakayı bırakmayandır.” (Furkan, 65), Yani azabı dâimî ve terketmeyendir.
    Sünnet’ten pek yaygın şekilde gelmiş rivayetler de cehennemden la ilahe illallah diyenlerin çıkartılacaklarını göstermektedir. Şefaat hadîsleri de günahkâr muvahhidlerin cehennem ateşinden çıkartılacakları hususunda açık ifadeler taşımaktadır. Bu ise onlara has bir hükümdür; şâyet kâfirler de oradan çıkacak olurlarsa, onlar da onların vaziyetinde olacaklar; cehennem ateşinden çıkış iman ehline mahsus olmayacaktır. Cennet ve cehennemin kalıcılığı ise bizâtihi o ikisinin sahip olduğu bir kalıcılık hususiyeti ile değil, Allahü teâlâ’nın onları kalıcılar kılmasıyla olur. (Akîdetü’t-Tahâvî)
    Reşahât’ta Abdülgafur Lârî'nin hayatında büyüklerden bazısının da aynı İbni Teymiyye gibi kâfirlere cehennem azabının daimi olmadığına inandıkları geçiyor. Muhyidin-i Arabî hazretleri de Füsûs’da böyle diyor. İbni Teymiyye’nin bu itikadı bilinen bir şey olduğu halde, İslâm âlimleri ona kâfir demediklerine göre, meselenin az da olsa te’vile açık bulunduğu anlaşılıyor.
    Herkese Lazım Olan İman kitabında da şöyle diyor: “Allahü teâlânın indirdiği kitâbların hepsi hakdır, doğrudur. Yalan, yanlış olamaz. Cezâ, azâb yapacağım deyip de afv etmesi câiz denildi ise de, bizim bilemediğimiz şartlara veyâ Onun irâdesine, isteğine bağlıdır. Yâhud, kulun hak etdiği azâbı afv eder demekdir. Cezâyı, azâbı bildiren kelâm, birşeyi haber vermek değildir ki, afv edince, yalancılık olsun. Allahü teâlânın va’d etdiği ni’metleri vermemesi câiz değil ise de, azâbları afv etmesi câizdir. Akl da, âyet-i kerîmeler de, böyle olduğunu göstermekdedir.” Buradaki ifade de ilk bakışta hem günahlara ve hem de küfre şâmil gibi anlaşılıyor.
    Muhyiddin İbnül-Arabî hazretleri de İbni Teymiyye gibi kâfirlerin ebedi cehennemde kalmayacağını söylediği hale, neden İbni Teymiyye gibi tenkit edilmiyor, denirse; kâfirler için Cehennemin ebedî olup olmadığı meselesinde İbnü’l-Arabi, İbni Teymiyye ile aynı düşünmüyor. İbnü’l-Arabî, “Cehennemlikler ebediyen Cehennemde kalırlar; fakat bir müddet azap gördükten sonra bir nevi muafiyet (bağışıklık) kazanarak taşlaşır veya elem duymayacak hâle gelirler” diyor. İbn Teymiyye ise, “Mü’minler Cehennemden çıktıktan sonra, kâfirlerin azabı uzun zaman devam etse de ebedî değildir; bir gün sona erecektir” diyor. Zâhidü’l-Kevserî hazretleri bu meseleyi ele almıştır.
    Nitekim Muhyiddin İbnü’l-Arabî şöyle söyler: “Cehennemden asla çıkamayacak olan Cehennemlikler dört kısımdır: Birincisi; Nemrud, Firavun ve benzeri kimselerdir ki, Allah’a karşı rablık dava etmişlerdir. İkincisi; Müşriklerdir; Allah’a şirk koşanlardır. Üçüncüsü; Muattaladır; Allah’ın fiillerini kabul etmeyen; O’nu âtıl bırakan kâfirlerdir. Dördüncüsü ise münâfıklardır. İnsan ve cinlerden oluşan bu dört grup, Cehennemin asıl sâkinleridir; oradan asla çıkmayacaklardır. Cehennemde ebedî kalanlar -Allah’ın haklarında tayin ettiği- cezalarının müddeti bittikten sonra, artık ateşe karşı bir ünsiyet (alışkanlık) kazanacaklardır. Acıyı hissetme hassaları kaybolup; artık elemi, sızıyı, ağrıyı duymaz hâle geleceklerdir. Hatta uykuda olan birinin -rüyada- gördüğü türden hayalî bir lezzeti bile hissedebileceklerdir.” (Muhyiddin İbnü’l-Arabî, el-Fütûhât-ı Mekkiyye, Beyrut, I/199 vd; III, 98, 99; IV, 327-328.)
    İbn Teymiyye ise bâtıl görüşünü desteklemek için müstakil bir risale bile kaleme almıştır. Arada dağlar vardır. İbn Teymiyye, sadece bununla değil, tecsim ve teşbihe dair başka görüşleriyle ehl-i sünnetten çıkmıştır. İbnü’l-Arabî ise, Ehl-i sünnet’in bu hususta kabul ettiği iki görüşten, daha az sahih olanını kabul etmiştir.
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Şapka nasıl çıktı? Hangi kiliseden çıkmıştı?
    Cevab: İnsanlığın başından beri insanlar başlarını serpuş örtmüştür. Bugün şapka olarak bilinen serpuşun Hıristiyanlığın teslis itikadını sembolize edercesine üç köşeli olarak çıktığı, sonra bu hale dönüştüğü söylenir. (Bkz. Mahir İz, Yılların İzi) Nitekim Estergon Katedrali’nin kubbesinde -hâşâ- tanrı bu şekilde başında üç köşeli bir hâle olduğu halde resmedilmiştir.
    23 Mart 2012 Cuma
  • Sual: İçinde tapar gibi kelimeler geçen şarkıyı dinleyen küfre mi girer mi?
    Cevab: Niyete bakar. Kendisi böyle bir kararda değil ise, küfre girmez ise de böyle söylememeli ve böyle söylenen bir şarkıyı dinlememelidir. Tapmak, aramak, bulmak demektir. İbadet için tapınmak kelimesi kullanılır. Tapınmak yerine tapmak kullanılmaktadır. Daha ziyade aşırı sevmek mânâsına da kullanılıyor. Bu mânâ ile kullanana küfre düştü denilemez.
    23 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Bir televizyon programında “Mi’râc gecesi Peygamber Efendimiz Allahü teâlâyı kendi derecesine göre görmüştür; yoksa mahlûk, yani yaratılmış olan, sonsuzu nasıl ihata edebilir?” denildi. Allahü teâlâya sonsuz demekle neyi kastettiler? Sonsuz büyüklüğünde demek de uygun bir ifade olur mu?
    Cevab: İmam Rabbani hazretleri Mektubat'ta diyor ki: “Muhammed aleyhisselâm, Allahü teâlâyı, mi’râcda gördü. Bu görmesi, dünyadaki baş gözü ile görmek gibi değildi. Allahü teâlâyı baş gözü ile bilinmeyen bir şekilde gördü. Fakat bu görmesi, madde âleminin dışında, yani âhiret âleminde oldu”. Allahü teâlâ sonsuz demek, sonu, başı olmayan, son, başlangıç gibi sıfatların mevzubahis olmadığı bir varlıktır, demektir.
    23 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Allahü teâlâya, Peygamber efendimize ve diğer peygamberlere, meleklere, Kur’an-ı kerime hakaret eden bir kimseye karşı tavrımız nasıl olmalıdır?
    Cevab: Bu kimse ya câhildir, ya ahmaktır, ya hâindir. Câhilse, lisan-ı münasiple emr-i maruf yapılır. Ahmaksa ne yapılsa fayda etmez. Hâin ise hiç görüşülmez.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Sünneti beğenmemenin küfre sebep olduğunu ve takke kullanmanın sünnet olduğunu biliyoruz. Çevremizdeki nice kişiler "Takke Türklere yakışmıyor” diyor. Yukarıdaki kaideleri anlatıyoruz. Maalesef bu kanaatlerinde devam ediyorlar. Bunlara karşı muamelemiz nasıl olmalıdır?
    Cevab: Namazda başı örtmek sünnettir. Tembellikle başı açık kılmak mekruhtur. Bütün ilmihallerde yazar. Ecdadımız hep başını örtmüştür. Giyim kuşamda örfe bakılır. Bugün için takke ile örtmek âdettir. Yakışmak değil, dinin emirleri esastır. Sünneti beğenmemek küfrdür, ama böyle söyleyenlere hemen küfr damgası basılamaz. Beğenmedikleri sünnet değil, takkedir.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Sitenizde kâfirlerin cehennemde kalacağı zamanı anlatan suali okuyunca çok şaşırdım ve kafamda soru işaretleri teşekkül etti. Acaba doğru anladım mı diye de şüphelenmekteyim. Yani birinci görüşe göre bütün kâfirler de mi cehennemden çıkacak? Öyleyse sonra cennete mi gidecekler, yok mu edilecekler? Yani bu husus nass ile açıkça bildirilmiş bir husus değil midir? Yani şüphe eden küfre düşmez mi? Ve açık değilse açık olan ve açık olmayan kısımlar tam olarak hangisidir? Bir keresinde fazla dinî bilgisi olmayan bir tanıdığım, ölen bir din düşmanı kâfir için "Allahü teâlânın onu affedip affetmeyeceğini bilemeyiz" demişti. Biz sözünün yanlış olduğunu söylediysek de adam ısrar etti. Ben de bu adamın küfre düşüp mürted olduğuna kanaat getirdim. Ama şimdi bu cevabı okuduktan sonra küfre düşmemiş olabilir diye düşündüm. Bu adam o zaman küfre düştü müdür?
    Cevab: Kâfirlerin de cehennemden çıkacağına itikad edenler vardır, ama bunlar Ehl-i sünnetin dışındadır. Evet, kâfirler cehennemde ebedî kalır diyorlar. Ama buradaki ebedîliği onlar çok uzun zaman olarak anlıyor ve “Bir gün gelir herkes cehennemden çıkarılır, yerde otlar biter” hadis-i şerifine dayandıkları için kâfir olmuyor, ama icma’dan ayrıldıklar için bid’at ehli oluyorlar. Ehl-i sünnetten bir fırka da, bütün kâfirlerin değil, Cenab-ı Hakk’ın irade ettiklerinin çıkacağını söylüyor. Ama müftabih (kabul edilmiş) görüş bu değildir. Kâfirler cehennemde ebedî kalırlar. Ehl-i sünnet, “Yukarıdaki hadis-i şerif Müslümanların âsileri içindir” der. Burada netice vermeye lüzum yoktur. Ehl-i sünnet ulemasının sözüne bakılır. Diğerleri de tekfir edilmez. İyi bilinmeyen hususlarda ileri geri konuşmak, başkalarına hüküm biçmek, müslümanın işi olmamalıdır. Bahsettiğiniz adam, dinin emirlerini hafife alarak söylemişse küfrdür, değilse, değildir. Buradaki malumat Ehl-i sünnetin aslî kaynağı olan Akide-i Tahavî’den alınmıştır.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Söylediğimiz herhangi bir sözle küfre düşmüş olabiliriz diye her gün tevbe ediyorum. Bu hal vesvese midir ?
    Cevab: Beş vakit namaz kılan müslüman kolay kolay küfre düşmez. Bilmeden düşme ihtimaline karşı hadis-i şerifte bildirilen şu duayı okumalıdır: Allahümme innî eûzü bike min en üşrike bike şey'en ve ene a'lemu estağfirüke ve etûbü ileyk. Vesvese etmemelidir (İbni Abidin, Mürted bahsi).
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Namaz kılmayan, içki içen bir kimsenin, küfre düşmesi an meselesidir deniyor. Neden böyle söyleniyor?
    Cevab: Ehl-i sünnete göre ameller imandan cüz değildir. Binaenaleyh büyük günah işleyenin, eğer bunun haram olduğuna inanıyorsa, imanı gitmez. Ancak günaha ehemmiyet vermeye vermeye, insanın imanı zayıflar. Yaptığını mübah görmeye başlar ve sonra neuzübillah küfre düşebilir..
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: İçki haram mı, rüşvet haram mı gibi şüphe etmek, imanı götürür deniyor. Bir kişi içki içmenin, rüşvet ve fâiz yemenin uygun olmadığını bilse, ama hükmünün haram olduğunu bilmese, yine imanı gider mi?
    Cevab: Meşhur haramları bilmemek, dârülislâmda özür değildir. Şüphe ederse, hemen sorup öğrenmelidir. Dâülharbde bilmemek özürdür.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Bazı firmalar mesela mamullerinde İsveç, İsviçre bayrağı gibi haçlı bayraklarını resmediyor. Böyle tişörtler imal ediyor. Bunları giymek küfrü gerektirir mi?
    Cevab: Giyilen elbise ve kullanılan eşyada hürmet makamında görünür haç işareti bulunması mahzurludur.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Şaka maksadıyla papaz kıyafeti giyen imanını kaybeder mi?
    Cevab: Gayrımüslimlerin dinlerini sevdiği veya onlara meylettiği yahud İslâmiyeti aşağılamak için küfr alâmeti denilen haç, papaz külahı, zünnar gibi şeyleri kullanmak küfre sebep olur. Bu hususta şaka da ciddi gibidir.
    8 Nisan 2012 Pazar
  • Sual: Günümüzde yaratmak kelimesi mahlûklara isnad edilerek çok kullanılıyor. Bu küfre sebep olur mu?
    Cevab: Yaratmak kelimesi umumiyetle yapmak manasına kullanılıyor. Pek "Allah yaratmaz, ancak kul yaratır" veya “Allah da yaratır, kul da yaratır” mânâsına kullanmıyor. Yaratmak kelimesini kullananlara, “Yaratmak Allah’a mahsustur” dendiği zaman, “Ben öyle demek istemedim, yapmak demek istedim” diyor. O halde bu niyetle kullanmak küfre sebep olmaz ise de dikkat etmeli, kullanmamalıdır.
    13 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Müslüman olmayan bir devletin bayrağını hürmetle öpmek küfr olur mu?
    Cevab: Hayır. Bayrak dinî bir alâmet değildir. Şimdi bütün ülkeler bu bakımdan aynıdır. Devletin dini olmaz. Her devletin ülkesinde Müslümanlar gayrımüslimlerle karışık yaşamaktadır.
    14 Nisan 2012 Cumartesi
  • Sual: Peygamber efendimizin bir sözünün doğruluğundan şüphe etmeye, beğenmemeğe küfr deniyor. Peygamber efendimizden zelle denilen hususlar meydana gelmiştir. Bildiğim kadarıyla doğrulardan en doğruyu seçememek olarak ifade ediliyor. Bu zelleleri de beğenmemek küfr müdür? Zelle de olsa beğenmek imanın şartı mıdır?
    Cevab: Peygamber efendimizin söylediğinin doğruluğundan şüphe etmek de küfr deniliyor. Vahy ile bildirilenler elbette doğrudur. Bunlarda hata olmaz.
    14 Nisan 2012 Cumartesi
  • Sual: Vahy ile bildirilen dışında Peygamber efendimizde aleyhisselâmın yanılma, yanlış söyleme ihtimali var mıdır? Her söylediği kat’i doğrudur diye mi itikad etmek lâzımdır?
    Cevab: Hazret-i Peygamber'in sözleri iki türlüdür. Birincisi vahy iledir. Bu da ya Kur’an-ı kerim, ya hadis-i şerif olarak tezahür eder. İkincisi ictihad iledir. Bunda yanlışlık ihtimali olabilir. Ama vahy ile düzeltilir. Hadis-i şeriflerden tevâtür ile bildirilenlere inanmamak imana zarar verir. Bunun dışındakilerin doğruluğuna inanmamak imana zarar vermez. Ancak beğenmemek tehlikelidir.
    14 Nisan 2012 Cumartesi
  • Sual: Bazen dine dair bilemediğim, anlayamadığım hususlarda Ehl-i sünnet âlimleri nasıl bildirdiyse öyle iman ettim diyorum. Böylelikle küfrden kurtulur muyum?
    Cevab: Dinin emir ve yasaklarına uyan bir insanın küfre düşmesi beklenmez. Vesvese yapmamalıdır. Bilemediği, aklı ermediği hususlarda, Allahü teâlâ ve Resul-i ekrem nasıl bildirdiyse öyle inandım demek yetişir.
    14 Nisan 2012 Cumartesi
  • Sual: Mübarek isimlerin üzerine basmakta küfr tehlikesi olduğunu biliyorum. Mesela Kemal ve Fatih isimleri yazan ayakkabıların üstüne basmak da tehlikeli midir?
    Cevab: İslâm harfleriyle yazılmış mübarek kelimelerin üzerine hakaret kasdıyla basanın imanı tehlikeye girebilir. Bunun dışında İslâm harflerinin üzerine hakaret kasdıyla veya bu kasıt olmaksızın basmak uygun olmamakla beraber, küfr sayılmaz. Latin harfleriyle yazılanlar da bu meyanda ise de, hükmü daha aşağıdır. Çünki bu iki yazıdaki harfler birini tam olarak karşılamaz.
    14 Nisan 2012 Cumartesi
  • Sual:

    Kitaplarda Eflatun’un teslise inandığı yazılıp kötüleniyor. Bazı yerlerde ise Eflatun’un tevhide inandığı söyleniyor. Bu iki bilgi arasında nasıl hüküm vermek gerekir?

    Cevab:

    İkisi arasında tezat yoktur. Eflâtun (Platon), Sokrates’in talebesidir. Sokrates aklı ile bir yaratıcının varlığını bulmuş ise de, madde ve ruha kadim diyerek sıfatlarında yanılmıştır. Bu ise bugün için sahih bir iman sayılamaz. Eflâtun felsefesi, her şeyi üçe böler. Meselâ edep, üç his kuvvetine dayanır: Ahlâk, akıl ve tabiat. Tabiat da, bitki, hayvan ve insan olarak üçe ayrılır. Eflâtun, esasta dünyayı yaratan kudretin tek olduğunu düşünmekle beraber, onun iki yardımcısı daha olabileceğini ileri sürmüştür. Bu da, teslîs (=üçlü tanrı) fikrinin doğmasına sebep olmuştur. Asırlar sonra Hıristiyan ilahiyatını tanzim edenler, yetiştikleri Eflâtuncu felsefe ekolünün tesiriyle, teslîs fikrini kabul etmiştir. Her ikisi de kendilerine bir peygamber tebliği kendisine ulaşmamışsa, ehl-i fetret hükmündedir. Nitekim İmam Rabbânî hazretleri, I. cild 259. Mektubunda bunu açıkça bildiriyor. Peygamber tebliği kendisine ulaşanların, Sokrates, Eflatun ve Aristo gibi felsefelerin inancını benimsemeleri, küfre sebep olur. İmam Gazalî gibi âlimler, felsefecileri reddederken, bunların imanî vaziyetlerinden ziyade, bunlar gibi inanmanın bugün için imansızlık olduğu hususu üzerinde durmuştur.

    14 Nisan 2012 Cumartesi
  • Sual: Küfr alâmetlerinden kaçınmak ve gayrı müslimleri tahkir emek gerektiğini kitaplardan okuyoruz. Ancak mukaddes kitaplara iman etmek imanın şartıdır. Diğer kitaplar nesh edilmiş, yürürlükten kaldırılmıştır. Bunların tahrif edilmemiş, bozulmamış şekillerine inanıp hürmet etmek gerekmez mi? O halde, şimdi tahkir edilmesi emrolunan küfr alâmetleri, ya bozulmamış kitaplarda var ise, o zaman bunları tahkir, eski dinleri beğenmemek olup insanı küfre düşürmez mi?
    Cevab: Tevrat ve İncil’e inanmak, bunları mukaddes bilmek İslâmiyette imanın şartıdır. Kur’an-ı kerim, bugün elde bulunan kitapların tahrif edilmiş olduğunu söylemekle beraber, neresinin tahrif edildiği açıkça bilinmediği için bunlara yine de hürmet edilmesi emrolunmuştur. Öyle ki mesela abdestsiz tutulmaz. Üzerine basılmaz. Hazret-i Peygamber, Yahudiler bir dini bayramlarında Tevrat taşırken ayağa kalkmıştır. Hadis-i şerifte, “İsrailoğulları size bir şey naklederse, hemen kabul etmeyin; nesholunmuş olabilir; hemen red de etmeyin; hakikatin kendisi olabilir” buyurulmuştur. Küfr alâmeti, haç, zünnar, papaz külâhı gibi, gayrı müslimlerin sonradan dinlerine mâl ettikleri şeylerdir. Bunların tazimi, yasaklanmıştır. Bu alâmetleri de İslâmiyet bildirmiştir. Sıradan insanlar bunları tesbit edemez.
    14 Nisan 2012 Cumartesi
  • Sual: Bazı âlimlere göre iman gidince ameller de gitmez. Tevbe istiğfar edince geri döner diye işittim. Doğru mudur?
    Cevab: Bir insan neuzübillah mürted olunca, amelleri gider. Tekrar imana gelince, amelleri gelir; ama sevapları gelmez. Hac böyle değildir, yeniden hac etmesi lâzımdır. Amel-i sâlih işleyen, beş vakit namaz kılan bir müslümanın mürted olması pek düşünülemez.
    16 Nisan 2012 Pazartesi
  • Sual: Açıkça küfr olan bir şey için, acaba küfr müdür diye düşünmek, yani bilmemek küfr olur mu?
    Cevab: Dârülharbde açıkça küfr olan meşhur şeyleri bile bilmemek özürdür. Dârülislâmda ise, inanç ve amel hususundaki meşhur farzları bilmemek özür değildir. Bilmediği bir şey ile karşılaşınca, “Doğrusu nasıl ise öyle inandım” deyip geçmek gerekir.
    16 Nisan 2012 Pazartesi
  • Sual: İnanılacak şeylerde, bilmemek ile inkâr farklı şeyler midir? "Günah işlediğimde Allahü teâlâ görüyor muydu?" diye soran sahâbî ile Allahü teâlânın gördüğünü inkâr eden kişi arasındaki fark nedir?
    Cevab: Cehl ile inkâr bazen aynı, bazen farklı hükümlere tâbidir. Dârülislâmda meşhur olmayan farzları bilmemek özürdür. Dârülharbde ise meşhur veya meşhur olmayan farzları bilmemek özürdür. İmkânı varsa, öğrenmediği için günaha girer. Ama inkâr böyle değildir. İnkârda kasıt vardır. Böyle soran sahâbî teşri (dinin gelişi) zamanında yaşamaktadır. Görüp görmediği böyle sorarak öğrenilir. Görüyor muydu sözü, tecâhül-i ârifâne yoluyla, “görüyordu biliyorum” mânâsına da gelir.
    16 Nisan 2012 Pazartesi
  • Sual: İslâm dinine inanmayanlar öldükten sonra, bunlar için, "Belki tevbe etmiştir, küfrden vaz geçmiştir" demek boştur deniyor. Buna göre İslâmiyete çok büyük düşmanlıklar eden ve tevbe alâmeti olmayan belli bir kâfir için "Allahü teâlâ biliyor ki bu kâfir olarak öldü, cehennemliktir" denilebilir mi? Yani zâhiren kâfir olarak ölmüştür ama, gerçekte can boğaza gelmeden tevbe etmiş olamaz mı
    Cevab:

    Şeriat zâhire bakar. Müslüman olduğuna dair bir bilgi olmayan kimseye gayrımüslim muamelesi yapılır. Şahitliği dinlenmez. Müslüman kızla evlenemez. Müslüman mezarlığına gömülmez. Müslümanla arasında miras olmaz. Ama Allah katındaki hâli bilinemez. Küfr üzere öldüğü açıkça bildirilen Ebu Leheb gibi şahıslar dışındakiler için kat’i olarak cehennemlik denilemeyeceği gibi, peygamberler ve Aşere-i Mübeşşere ve hadis-i şeriflerde bildirilen Meryem, Asiye, Hadice, Fatıma, Hasen, Hüseyn, Abdullah bin Selam dışındakiler için de kat’i olarak cennetliktir denilemez. Cennetlik veya cehennemlik denmesi, zâhirî hâle dayanan bir zannı bildirir.

    Türpüştî hazretlerinin el-Mutekad risalesinde Ehl-i sünnet olmanın şartlarını Abdullah ibni Abbâs radıyallahü anhümâdan alarak yazarken diyor ki:  Şeriatin Cennetlik olduklarını bildirdiklerinden başka, hiç kimseye kat’î olarak Cennetlik dememek lâzımdır. Cennetle müjdelenenler ise şunlardır: Peygamberler, Aşere-i mübeşşere [Cennetle müjdelenen on büyük sahâbî], Bedrde, Uhudda ve Bîat-i Rıdvân’da bulunanlar, Fâtıma, Hasen ve Hüseyn radıyallahü anhüm. Ayrıca şeriatte, Cehennemlik oldukları bildirilenlerden başka hiç kimsenin, kat’î olarak Cehennemlik olduğuna hükm etmemek lâzımdır. Cehennemlik olduğu bildirilenlerden bazısı İblis ve Ebû Lehebdir.
    16 Nisan 2012 Pazartesi
  • Sual: Bazen sevmediğimiz düşman olduğumuz kişiler için bunu öldürmek lazım, bunun gibileri asmak, kesmek lâzım gibi laflar kullanıyoruz. Böyle söylemek mahzurlu mudur?
    Cevab: Haklı bir sebep yoksa, böyle sözler söylemek tehlikelidir. Dayağı hak etmemiş birisi dövüldüğü, ölümü hak etmemiş birisi öldürüldüğü zaman ne iyi olmuş diyenin imanı tehlikeye girer. Dilini tutmalıdır. Zulme rızâ zulm, zulmü beğenmek ise küfrdür.
    22 Nisan 2012 Pazar
  • Sual: Fıkıh kitaplarının küfr bahsinde “toplanan vergiler sultanın mülkü sanmak küfr olur” diyor. Bu hüküm İslâm devleti için mi câridir?
    Cevab: Her çeşit devlette toplanan vergiler idarecilerin mülkü olmaz. İslâm devletinde beytülmâle, diğerinde hazineye aittir. Haksız toplanan vergiler ise lukatadır. Yani sahiplerine ait olmaya devam eder.
    22 Nisan 2012 Pazar
  • Sual: Fıkıh kitaplarında şöyle diyor: “İman artar azalır demek küfürdür. Amma kemal yakin itibariyle olursa küfr olmaz. Bir kimseye sen mü’min misin deseler o da inşallah dese te’vil edemezse küfr olur”. Bu sözleri açıklar mısınız?
    Cevab: İnşallah Allah dilerse demektir. Burada eğer imanlı olduğunda şüphesi varsa küfr olur. Şimdi mü’minim ama, mekr-i ilahîden emin değilim; belki imanımı kaybedebilirim, son nefes mühimdir diyorsa küfr değildir.
    22 Nisan 2012 Pazar
  • Sual: Hallac-ı Mansur ve Seyit Nesimî hakkında dinî olarak menfi şeyler söyleniyor. Bu kişiler hakkında nasıl düşünmek gerekir?
    Cevab: Birincisi vahdet-i vücudcu bir mutasavvıf olup, bu vesileyle söylediği sözler, zâhiren küfr olduğu için muhakeme edilip idam olunmuştur. İkincisi Hurufî zındıklarından olduğu gerekçesiyle idam edilmiştir. Sonradan tevbe ettiği rivayet olunur.
    8 Mayıs 2012 Salı
  • Sual: Dârülislâmda meşhur din bilgilerini bilmemek özür olmadığına göre, meselâ cinnin varlığından veya rüşvetin haram olduğundan haberi olmayan câhil bir kimse küfre düşmüş olur mu?
    Cevab: Haramları bilmemek değil, bilince inanmamak küfrdür. Dârülharbde meşhur farz ve haramları bile bilmeden işlerse mesul olmaz. Dârülislâmda meşhur olmayan farz ve haramları bilmez ve işlerse mesul olmaz. Dârülislâmda meşhur farz ve haramları bilmemek özür değildir. Yani bilmeden işlese bile mesul olur. Ama inkâr etmedikçe küfre düşmüş sayılmaz. Çünki halk arasında öyle kimseler vardır ki, rüşvetin ne olduğunu bile bilmez. Kelâm kitaplarında Kur’an-ı kerime topluca iman etmek kâfidir, der. Dinin esasları amentüde bildirilmiştir. Bunu bilip iman etmek, mümin olmak için kâfidir. Tafsilat bilmek, imanlı sayılmak için lâzım değildir. Öğrenme imkânı olup da öğrenmemek yerine göre günah veya mekruhtur.
    8 Mayıs 2012 Salı
  • Sual: Sitenizde icma’ ile kabul olunan bir hususu reddeden bid’at ehli olur diye yazıyor. Bir din kitabında ise “İcmâ’ ile bildirilmiş olan bir şey, dinde zarurî olan şeylerden ise, yani câhillerin bile işittiği, her yere yayılmış bilgilerden ise, bu şeye inanmak da, uymak da farzdır. Böyle icmâ’a inanmayan kâfir olur" diye yazıyor. İzah eder misiniz?
    Cevab: Reddedenin bid’at ehli sayıldığı icma’, zaruri bildirilen şeyler üzerindeki icma’ değildir. Zaruri şeyler üzerindeki icma’, zaten âyet ve hadislerle kat’i bildirilmiş hususları teyid eden icma’dır. İnkârı küfrdür. Beş vakit namazın, zekâtın, orucun, haccın farziyeti gibi icma’lardır.
    8 Mayıs 2012 Salı
  • Sual: İslâmiyetin tebliğ edilerek ulaşmadığı insanlar, akılları ile bir ilahın olduğuna iman etmekle mi mükelleftir? Bugün meselâ Arjantin'de âdeten Hıristiyan olan bir köylü, hiç İslâmî tebliğe şâhid olmamış ve sadece bir kaç haberde Müslümanları terörist olarak görmüş ise, iman etmekle mükellef midir?
    Cevab: İmam Mâtüridî’ye göre hiçbir dinin tebligatı kendisine ulaşmamış insanlar, aklı ile bir yaratıcının varlığını bilmek zorundadır. Yoksa âhirette kurtulamaz. Ama amelden mesul değildir. İmam Eş’arî’ye göre peygamber tebligatı doğru bir şekilde ulaşmayan insanlar imandan da mesul değildir. Cehenneme gitmez. Bahsettiğiniz kişiler sadece bir yaratıcıya iman ile mükelleftir. Zira bir kişinin mesul tutulabilmesi için Müslümanlığı vasıflarıyla doğru bir şekilde işitmesi gerekir. Sadece ismini işitmek yetmez. Doğru bir şekilde işitip de, inad eder inanmazsa, kâfir sayılır.
    15 Mayıs 2012 Salı
  • Sual: Namazında el açıp Hazret-i Ömer’e lanet okuyan Şiî’nin namazı bozulmaz mı? Böyle ifrata gidenlerin imanına şüphe ile bakmak doğru mudur?
    Cevab: Delilleri varsa küfre nisbet edilmezler.
    17 Mayıs 2012 Perşembe
  • Sual: Bir müslüman kız, Almanya’da bir Hıristiyan ile veya başka dinden yahud ateist biriyle evlenip ayrılsa, bu kadının dinen hükmü nedir?
    Cevab: Müslüman erkeğin, Ehl-i Kitab (Yahudi ve Hıristiyan) bir kadınla evlenmesi mekruh olmakla beraber sahihtir. Müslüman bir kızın veya kadının, Ehl-i Kitab bile olsa, Müslüman olmayan bir erkekle evlenmesi câiz değildir. Hatta bu husus âyet-i kerime ile sâbit olduğundan, bu kız/kadın evlenmeye niyet edip karar verdiği anda mürted olur, İslâmiyetten çıkar. Sonra pişman olup tövbe ederse, imanını tazeleyebilir, ama o erkekle evli kalamaz. Bu erkek nikâhtan evvel Müslüman olursa, mesele yoktur. Evlendikten sonra Müslüman olursa, kadının yine tövbe edip imanını tazelemesi gerekir. Bu kadın dârülharbde yaşıyor ve bu hükmü bilmiyorsa, imanı gitmez. Ama nikâhı aslâ sahih olmaz. Zinâ günahına girmese bile, Müslüman olduğu halde bu hükümleri öğrenmediği için bunu öğrenmediği için günahkâr sayılır. Çünki dârülharbde farz ve haramları bilmemek özürdür.
    17 Mayıs 2012 Perşembe
  • Sual: "Küfre düşme ihtimali üzerine iman tazelemek" ile "İmanın varlığından şüphe etmek" arasındaki fark nedir?
    Cevab: Küfre düşürdüğü üzerinde âlimlerce ittifak edilmeyen bazı söz ve işler vardır. “Yukarıda Allah var!” demek gibi. Bir de yanlış tevil edilirse küfre düşüren, doğru te’vil edilirse düşürmeyen söz ve fiiller vardır. Küfr alâmeti kullanmak, “Namaz kılmam” demek gibi. Bunlardan birini söylemek veya yapmak hâlinde imanı tazelemek tavsiye edilmiştir. İmandan şüphe ise, iman edilecek şeylere iman edip etmediği hususunda kalbinde sağlam bir kanaat teşekkül etmemesi demektir. “Cennet ve cehennem var diyorlar ama doğrusu tam inanamıyorum” gibi.
    20 Mayıs 2012 Pazar
  • Sual: Tecdid-i iman duası yaptıktan sonra, abdesti bozulmuş olur mu?
    Cevab: Küfre düşenin abdesti bozulmaz ise de imana gelince tekrar alması iyi olur. Tecdid-i iman, âdet olarak (ihtiyaten) yapılıyorsa, buna da gerek yoktur.
    20 Mayıs 2012 Pazar
  • Sual: "Şöyle olsaydı Allahü teâlâ için zor olurdu" diye bir ifade kullanmış. Zorluk ve kolaylık kullara mahsus sıfatlar değil midir? Allahü teâlâ için her şey kolaydır veya Allahü teâlâ için hiç bir şey zor değildir demek uygun mudur?
    Cevab: Bu gibi sözler kelâmî bir meseleye misal vermek için söylenebilir. Allahın zoruna gitmek, Allahın gücüne gitmek, Allahın gayretine dokunmak tabirleri kullanılır. Bunlar O’nun gazabını uyandırmak mânâsına gelir. Bu mânâda söylemek mutlaka caizdir. Bu iki ifade uygundur.
    3 Haziran 2012 Pazar
  • Sual: Yurt dışında yaşayan ve gayrı Müslimlerle ister istemez temas hâlinde bulunanlar için başka dinden olanların bayramlarını kutlamak veya bayram dolayısıyla getirdikleri hediyeyi kabul etmenin hükmü nedir?
    Cevab: Fitne çıkarmamak, İslâmiyetin güzel ahlâkını göstermek maksadıyla tebrik edilir, hediyeleri alınır; ama kalben bu güne hürmet etmek caiz değildir. İbni Abidin der ki: Müslümanın gayrımüslime hediye vermesi veya ondan hediye kabul etmesi câizdir. Nevrûz ve Mehrican günlerinin adıyla, yani “bu günün hediyesi olarak” diyerek veya bu niyetle hediye vermek câiz değildir, haramdır. Eğer bunu, müşriklerin tazim ettiği gibi tazim ederek yaparsa kâfir olur. Şayet bu günlerde, tazim kasd etmeden halkın âdetine uyarak bir müslümana hediye verse kâfir olmaz. Ancak, şüpheyi def etmek için bunu anılan günlerden önce veya sonra yapmalıdır. Daha önce almadığı bir şeyi bir günde satın alsa; eğer bu günleri tazim için satın almışsa kâfir olur. Ama eğer yemek içmek ve nimetlenmek için almışsa kâfir olmaz. Bu dinî bir gün değilse, hiçbir şey gerekmez. Rivayete göre Serbel Mecûsîlerinden zengin birisi vardı. Müslümanlara karşı gayet iyi davranırdı. Çocuğunun başının traşı dolayısıyla bir davet tertipledi. Davetinde birçok müslüman da bulundu. Bazıları, Mecûsî’ye hediye verdiler. Bu hâl müftiye ağır geldi. Hocası Ali es-Suğdi'ye: «Memleketinin halkına yetiş; dinden çıktılar, Mecûsîlerin şiârı olan şeyleri yaptılar» diyerek hâdiseyi anlatan bir mektup yazdı. Ali es-Suğdî de şu karşılığı verdi: «Zimmet ehlinin davetine icabet şeriatta serbesttir. İyiliğe iyilikle mukabele âlicenaplıktır. Başı tıraş etmek de dalâlet ehlinin şiarından değildir. Dolayısıyla bu kadarcık bir şey ile müslümanın kâfir olduğuna hükmetmek mümkün değildir. Evlâ olan; bu gibi hallerde sevinç ve neşe göstermek için müslümanların onlara muvafakat etmemeleridir.»
    9 Haziran 2012 Cumartesi
  • Sual: Zekât emrine karşı çıktığı için tardedilen Sa’lebe, sahâbî midir? Böyle ise, fenâ makamına kavuşan imansız ölmez buyrulduğuna göre, sahâbî mürted olur mu?
    Cevab:

    Beydâvî, Râzî, Kurtubî gibi muteber tefsirlerde anlatıldığına göre, ibâdete olan düşkünlüğü sebebiyle "Mescid Güvercini" diye anılan Sa’lebe, malının artması için Resulullah aleyhisselâmdan dua etmesini istedi. Hazret-i Peygamber kanaat etmesini tavsiye buyurdu ise de ısrarcı oldu. Bu duanın bereketiyle çok zengin oldu. Malların idaresi sebebiyle önce mescidden kesildi. Zekât emri geldikten sonra, “benimle mi kazandınız” diyerek karşı çıktığı için mürted oldu. Bazı âlimlere göre Sa’lebe baştan beri münafık idi. Kendisi için Tevbe suresinin 76. âyet-i kerimesi nâzil oldu. Sebeb-i nüzûlünün başka başka olduğu da bildirilen bu âyet-i kerimenin gelişinden, Salebe’nin münâfık olduğu hükmünü çıkarmışlardır. Bu âyeti işitince zekâtını getirip yalvardı ise de Resulullah almadı ve “Sa’lebeye yazıklar olsun!” buyurdu.

    Sahabe arasında başka Sa’lebe de vardır. Bunlardan birisi Salebe ibni Ebî Hâtıb Ehl-i Bedr’dendir ve Uhud’da şehid düşmüştür. Münâfık olan Sa’lebe, Hazret-i Osman zamanında vefat etti. (el-İsâbe)

    Mektubat-ı İmam-ı Rabbânî’de geçen ve “Allah, imanlarını geri almaz” meâlindeki âyet-i kerimeye (Bakara: 143) dayanan yukarıdaki söz, “Fena makamına kavuşanın, imansız ölmemek ihtimali yüksektir” demektir. Hiç kimse için imansız ölmemesi kat’idir denemez. Allah’ın, Sahâbe-i kirâmın hepsinden râzı olduğu Kur’an-ı kerimde bildirildiğinden ve ilahî sıfatların, ezcümle rızâ sıfatının ezelî ve ebedî olması iktizâ ettiğinden sahâbenin hepsinin Cennetlik olduğu söylenebilir. Fakat aşere-i mübeşşereden başkasının iman ile öleceği önceden bilinemezdi. Çünki, sahâbenin aralarına karışmış olan münâfıkları Resûlullah’dan başka kimse bilmezdi. Bu münâfıkların imansız gittiği, Resûlullahın vefatından sonra, sahâbe-i kirâmdan hiçbirinin mürted olmadığı, yani mürted olarak ölmediği tefsir ve tarih kitaplarında yazılıdır. Tek tek isim vererek şu cennettedir denemez. Bazı sahâbîler hakkında vârid olan hadîs-i şerifler ahad (tek kişinin bildirdiği) hadîs olduğundan, ulemâ bunlar zan ve temenni bildirir demiştir.

    23 Haziran 2012 Cumartesi
  • Sual: Peygamber efendimiz "aleyhissalâtu vesselâm" vefat ettiği zaman 20 bin kişinin mürted olduğu doğru mudur? Zira Eshâb-ı kirâm "aleyhimürrıdvan" efendilerimizin hepsinin cennetlik olduğu bildiriliyor.
    Cevab: Bu meşhur bir hâdisedir. Hazret-i Peygamber’in vefatının ardından Arab kabilelerinden binlerce kişi mürted oldu. Zira iman kalblerine tam yerleşememişti. Ama sonra tevbe edip tekrar imana geldiler. Mürted olup tevbe etmeyenlerin vaktiyle münafık oldukları söylenmiştir. Âyet-i kerime ve hadîs-i şeriflerin gelişinden Eshâb-ı kiramın cennetlik olduğu anlaşılıyor; ama kimin sahâbî olduğunu katiyetle bilmek mümkün değildir.
    23 Haziran 2012 Cumartesi
  • Sual: “Zâni, zinâ ederken; içkici, içki içerken; hırsız, çalarken mümin değildir” hadis-i şerifi, günah işleyenlerin imanını kaybedeceğini mi göstermektedir?
    Cevab: Kâmil iman sahibi olmadıklarını gösteriyor. Ehl-i sünnet itikadına göre inkâr edilmediği müddetçe günah işlemek imanı gidermez. Ama zayıflatır.
    12 Ağustos 2012 Pazar
  • Sual: Nazar boncuğu takmak, şirk midir?
    Cevab: Hayır. Göz önce buna bakınca, zararlı şuaları alır, inşallah nazar değmez.
    12 Ağustos 2012 Pazar
  • Sual: Babası tarafından zorla câmiye götürülen ve abdestsiz olarak namaz kılan bir genç, ne yapar?
    Cevab: Abdest namazın şartıdır. Bilerek veya hakaret ya da alay kadıyla abdestsiz namaz kılmak küfrdür. Böyle olmazsa kasıt varsa, günahtır. Tevbe ve kazâ gerekir. Kasıt yoksa, unutarak veya hata ile kılmışsa bir şey lâzım gelmez.
    3 Eylül 2012 Pazartesi
  • Sual: Bazıları hâşâ Allah’ın oğlu gelse seni elimden alamaz diyorlar. Böyle söyleme dendiğinde de onu kasdetmedim, sinirden söyledim diyorlar. Bunun hükmü nedir?
    Cevab: Hakaret kasdı ile söylenmemişse küfr olmaz ise de, büyük günahtır.
    11 Eylül 2012 Salı
  • Sual: Bir kimse mürted olsa, yani dinden çıkmaya sebep olan bir iş yapsa veya söz söylese, sonra pişman olsa, ne lâzım gelir?
    Cevab: Bir kimse kasden dinden çıkmaya sebep olan bir iş yapsa veya söz söylese, ister hemen sonra, isterse aradan uzun zaman geçtikten sonra pişman olsa, (estagfirullah) dese, bu kimse yeniden müslüman olmuş sayılmaz. Pişman olur olmaz Kelime-i Şehâdet getirmesi de lâzımdır. Çünki estağfirullah sözü İslâma girme sözü değildir. Şu kadar ki muhakkik âlimlere göre iman sadece inanmaktir. Dil ile söylemek imanın kendisi değildir. Hâşiye-i Şeyhzâde’de Bakara suresinin tefsirinde hülâsaten diyor ki: Bir kimse zaruret olmadan dahi dil ile imanını söylemese, Allah katında mü'mindir, ama kendisine müslüman muamelesi yapılması için dil ile söylemesi şarttır. Ayrıca mürted olup pişman olan kimse, başka dinde veya dinsiz olup yeni Müslüman olan kimse gibi değildir. Bu kimse kelime-i şahadet söyleyip mânâsına icmâlen inansa, mümin sayılır. Bir dine mensup ise kendi dininden beri olduğuna, döndüğüne inanması da şarttır. Mürted ise, dinden hangi kapıdan çıktı ise, o kapıdan geri dönebilir. Ayni irtidadına sebep olan söz veya işten tevbe etmesi lâzım gelir. Çünki bu iş veya söz imanı kaybetmeye sebep oluyorsa, buna pişman olmadan tekrar iman edilmiş olunmaz.
    Mecma’u’l-enhur kitabında der ki: (Eğer) kendisine yeniden İslâm'a dönmesi için teklif edilen bu kimse, Kelime-i Şahadet getirdikten sonra (tövbe etse) ne güzeldir ve ne iyi bir iş yapmıştır! (Eğer öyle olmazsa) yani eğer tövbe etmezse, vâcib olarak (öldürülür.) Zira Sevgili Peygamberimiz “Kim dinini değiştirirse onu öldürünüz” buyurmuştur. (Onun tövbesi,) iki Kelime-i Şehadeti getirdikten sonra İslâmiyetten başka bütün dinlerden (uzak olmasıyladır. Veya) maksadın elde edilmesi için gerekli sözler olan “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluhu” demek suretiyle (girdiği din Hırıstiyan dini ise, “ben Hıristiyan dininden uzaklaştım”. Eğer girmiş olduğu din Yahudi dini ise, “ben Yahudi dininden uzaklaştım” şeklinden demesiyledir.) Ancak birinci şekil, yani “ben İslâmiyetten başka bütün dinlerden uzaklaştım” şeklindeki yol daha iyidir. Çünki mürted için din yoktur. Musannifin bu şekilde açıklamasında, eğer dinsiz bir kimse: “Allah’dan başka ilah yoktur. Muhammed aleyhisselam Allah’ın resulüdür” mânâsına gelen “lâ ilahe illallah Muhammedün resulallah” şeklindeki sözü derse, o kimse Müslüman olmuş olur. Ve bu iki kelimenin mânâlarını bilmesi şart değildir. Bunların İslâm’a giriş sözleri olduğunu bildiği zaman böyledir. Ve aleyhi’s-selatü ve’s-selamın ismini bilmesi şarttır. Fakat babasının ve dedesinin isimlerini bilmesi şart değildir.
    11 Eylül 2012 Salı
  • Sual: İman duası var mıdır?
    Cevab: İmanını kaybeden kimse, pişman olup tevbe ederse tekrar mümin sayılır. Küfr-i cehlî ile, yani bilmeden imanını kaybetmek tehlikesine karşı hadis-i şerifte bildirilen şu duayı okumalıdır: Allahümme innî eûzü bike min en üşrike bike şey'en ve ene a'lemu ve estağfirüke limâ lâ a’lemu inneke ente allâmü’l-guyûb. Küfr-i inadî ile, yani bilerek imanını kaybeden ise tevbeyi kasdetmelidir. Her müslümanın imanını kaybetmeden Müslüman olarak ölmek için dua etmesi lâzımdır. Bunun için Kur’an-ı kerimde Yusuf aleyhisselâmdan bildirilen “Teveffenî müslimen ve elhıknî bi’s-sâlihîn” (ya rabbî, Müslüman olarak canımı al ve beni sâlihler zümresine kat!) duası söylenebilir.
    20 Eylül 2012 Perşembe
  • Sual: Dürr-i Yektâ adlı fıkıh kitabında diyor ki, “Tarikat şeyhi olduğunu söyleyen bazı mülhid ve zındıklar, câhil müslümanlara, (Sana namazı bağışladım. Artık kılma) yahud (Allahın ve Peygamberin emr ettiği namaz, herkesin yaptığı, yatıp kalkmak ve belli şeyleri okumak değildir. Allahın ismini zikr etmek ve Onun büyüklüğünü düşünmek demektir) derse, namazı inkâr ve müslümanları ifsâd etmiş olur. Mahkeme kararı ile katli lâzım olur. Tutuldukdan sonra yaptığı tevbesi kabul olmaz.” Her günahın tevbesi kabul olunduğuna, mürted de tevbe ettiği zaman tekrar Müslüman sayıldığına göre, bu ifadeyi nasıl anlamak gerekir?
    Cevab: İşlenen her günah, usulüne ve şartlarına uygun yapılan tevbe ile affolunur. Bu aynı zamanda bir suç ise, tevbe, cezayı düşürmez. Ancak irtidad suçunda, mürtede tevbe teklif edilir. Kabul ederse, ceza düşer. Bu üç defaya kadar böyle devam eder. Sonra artık tevbesi kabul edilmez. Dürr-i Yektâ’daki ifadeye göre, “Müteşeyyih, telbîs edip, namaz ile vücud bulacak şeyleri namazı inkâra vesile kılarak müslümanların akaidini ifsâda say eylediği şer’an sâbit olsa, veliyyülemrin (hükümdarın) emri ile katli lâzımdır. Ve bu hal üzere olduğu bilinip, tutulduktan sonra tevbesine itimad olunmadığından tevbesi dahi kabul olunmaz. Ama bu kötü halinden tevbe ve rücuundan sonra tutulsa, katl olunmaz.” diyor (s. 38). Tutulmak, mahkeme huzuruna çıkarmak demektir. Tevbesi, Allah katında makbul olsa bile, işlediği suçun cezasını görür. Buradaki ceza, günahın değil, suçun karşılığıdır.
    4 Ekim 2012 Perşembe
  • Sual: Ölüm anında insan nasıl imanını kaybeder?
    Cevab: Şeytan gelip su vermek bahanesiyle imanını ister. İman kalbine yerleşmemişse, yani hayatında ibadetlerine dikkatli değilse, bu zamanda aldanıp kaybedebilir.
    20 Ekim 2012 Cumartesi
  • Sual: Şeyhülislâm Ebussuud Efendi, Yunus Emre'yi tekfir etmiş midir?
    Cevab: Hayır. Yunus Emre’nin şathiyelerini okuyan dervişlerin men edilip cezalandırılmasını söylemiştir.
    24 Kasım 2012 Cumartesi
  • Sual: İlmihal kitabında Ehî Çelebi’nin Hediyye kitabından naklen; “Ebû Hanîfe'nin kıyası doğru değildir diyen kâfir olur” buyuruluyor. Bu sözün mânâsı nedir?
    Cevab: Kasdedilen, kıyasa karşı çıkmaktır. Yoksa Hanefî mezhebindeki müctehidler bile zaman zaman İmam Ebu Hanîfe’nin kıyasına uymayan kıyasta bulunmuştur. İmam Ebu Hanîfe, zamanında bid’at fırkaları tarafından kıyasa müracaat ettiği için dine aykırı davranmakla itham edilmişti. Halbuki kıyasın hak olduğu âyet-i kerime ile sâbittir. Nitekim A’râf sûresinin ellialtıncı âyet-i kerîmesinde meâlen, “Allahü teâlâ, rüzgârı, rahmeti olan yağmurdan önce, müjdeci gönderir. Rüzgârlar, ağır olan bulutları sürükler. Bulutlardan ölü olan toprağa su yağdırırız. O yağmurla yerden meyvalar çıkarırız. Ölüleri de mezarlarından böyle çıkaracağız” buyuruldu. Bu âyet-i kerîme, kıyasın hak olduğunu isbat etmektedir. İhtilâflı olan bir şeyi, sözbirliği ile anlaşılmış olana benzetmek vardır. Çünki, Allahü teâlânın yağmur yağdırdığını ve yerden ot çıkardığını, hepsi biliyordu. Öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu, yer yüzünün kuruduktan sonra tekrar yeşillenmesine benzeterek isbat etmektedir.
    6 Aralık 2012 Perşembe
  • Sual: Bir kadın evlenirken Müslüman olduğu halde, sonra dinden çıkan bir adamla evli kalabilir mi?
    Cevab: Müslüman bir kadının, Ehl-i Kitab (Yahudi ve Hristiyan) bile olsa Müslüman olmayan bir erkekle evlenmesi câiz değildir. âyet-i kerime ile sabit olduğu için, evlenmeye karar verdiği anda imanını kaybedeceği fıkıh kitaplarında mevcuttur. Bir müslüman kadının kocası mürted olursa, yani dinden dönse, nikâhları bozulur. Derhal ayrılmaları lâzımdır. Beraber yaşamaları zina hükmündedir. Kadın, eğer mürted olduğu halde, bu erkeği kocası olduğuna ve kendisine helâl olduğuna itikad ediyorsa, kadın da mürted sayılır. Ancak insanların her sözüne veya işine hemen irtidad hükmünü vermek doğru değildir. İtidalli olmak gerekir.
    6 Aralık 2012 Perşembe
  • Sual: Sahabelerin dereceleri nassla mı sâbittir? Şu halde, bazı sünnî âlimlerin Hazret-i Ali’yi Osman'dan üstün bilmesi; ya da Ammar, Mikdad gibi sahabilerin Hazreti Ali taraftarları olarak görülmesi; Ehlibeyt imamlarindan Zeyd bin Ali'nin ilk üç halifeyi hürmetle anmakla beraber, en üstün sahabi olarak Hazret-i Ali’yi bilmesi nasıl izah edilir?
    Cevab: Hazreti Ebu Bekr ve ardından Ömer'in bütün insanlara olan üstünlüğü sübûtu veya delâleti kat’î olmayan nasslarla bildirilmiş ve sahabe-i kirâmın kat’î icma’ı ile sâbittir. Bunlardan sonra Hazret-i Osman ve Ali'nin geldiği ise bunun kadar kat’i olmayan zannî bir icma’ ile sâbittir. Bunu böyle itikad etmeyen bid’at ehli sayılır. Te'vili olmaksızın Ebu Bekr veya Ömer’e söğen, yani onların imanına dil uzatan din dairesinden çıkmış kabul edilir. Te'vili varsa, mübtedi sayılır. Bu sıraya böylece itikad edip, ancak insanlık veya akrabalık hasebiyle bunlardan birini öncekinden çok sevmek, zarar vermez. Ammar, Mikdad gibi sahabîler, halifelik zamanında Ali’nin yanında yer aldılar. Yoksa bunlar Ali’yi ilk üç halifeden üstün bilmiş değildir. İmam Zeyd’e “Ebu Bekr, Ömer ve Osman hakkında ne dersin?” diye sorulmuş; “Hepsini hayırla anarım” deyince de bir grup kendisinden ayrılmıştır. Zeyd bunlara ayrılmış mânâsına Râfıdî demiştir ki İmamiyye Şia’sının esasıdır. Zeydîler, ilk üç halifeyi meşru kabul etmekle beraber, halifeliğe Ehl-i Beytten birisini daha uygun görür. İmam Zeyd’in böyle itikad ettiği malum değildir. Sonra gelen Zeydîlerin rivayetidir. Ehl-i sünnet, Zeyd’in böyle söylediğini kabul etmez.
    15 Aralık 2012 Cumartesi
  • Sual: Yurt dışında devlet memurluğuna girerken, bir yemin edilmektedir. Bu yeminde, İslâm inancına aykırı bazı mefhum ve ideolojilere sadakat gibi bir Müslüman için küfr teşkil edebilecek sözler vardır. Böyle yemin etmek câiz midir?
    Cevab: Devletin mecburiyeti ikrah teşkil eder. İşlenen fiilleri yapan bakımından günah olmaktan çıkarır. Kaldı ki hadis-i şerifte: Harb hiledir buyuruldu. Harbde düşmana karşı yalan söylemek câizdir.
    21 Aralık 2012 Cuma
  • Sual: İslâm Hukuku Tarihi kitabınızda "İslâm dünyasında, Yezidîlik ile son asırlarda ortaya çıkan Bahâîlik ve Kâdiyânîlik (Ahmediyye) gibi mezhebler de vardır. Bazı Batılı müelliflerin müslüman kabul ettiği bu fırkaların, İslâmiyetin esasları ile hiç alâkası olmadığı gibi, kendileri de zaten bu iddiada değildir" ifadesine rastladım. Diğer ikisi Müslüman olmadıklarını söylüyorlar, ama Kâdiyânîler kendilerine Müslüman diyorlar diye biliyorum. Hatta İngilizce sitelerinde de açıkça böyle yazıyor. Acaba burada kastedilenler içlerinden başka bir grup mu?
    Cevab: Kâdiyânîler öyle derler, ama kurucuları Gulam Ahmed, kendisinin mehdi ve mesih olduğunu, vahiy aldığını, peygamberliğin sona ermediğini, İsa aleyhisselamın öldüğünü, kendisinde İsa ve Muhammedr aleyhisselâmın ruhunun tecelli ettiğini söylemiştir ki bunların iman ile telifi mümkün değildir. Kur’an-ı kerimleri bile diğer müslümanlarınkinden faklıdır.
    21 Aralık 2012 Cuma
  • Sual: Bir kimsenin demokratım, sağcıyım, liberalim, solcuyum gibi tariflerde bulunması dine aykırı mıdır?
    Cevab: Bunlar sosyolojik mefhumlardır. Bunlara mensubiyet iddiasında bulunmak, imana tesir etmez.
    21 Aralık 2012 Cuma
  • Sual: Pastanede çalışan birinin, yılbaşında üzerinde Noel Baba, çam ağacı gibi oyuncakların olduğu pastaları taşıması caiz midir?
    Cevab: Bir mahzuru yoktur. Bunlar küfr alâmeti değildir. Küfr alâmetlerini bile gayrımüslimlere satmak caizdir.
    17 Ocak 2013 Perşembe
  • Sual: Çalgılı ilahinin hükmü nedir?
    Cevab:

    Çalgı, eğlence vasıtasıdır. İlahi ise ibadettir. İkisini bir araya getirmek doğru değildir. Dini tahkir, aşağılamak veya alay için çalgı ile söylenirse o zaman küfre sebep olabilir. Ehl-i sünnet itikadına göre, amel imandan cüz değildir. Yani günah işlemekle, insan imandan çıkmış olmaz. Bu mealde bir fetvâyı, alay veya tahkir için söylenmesi hâline mahsus kabul etmek lâzımdır.

    17 Şubat 2013 Pazar
  • Sual: İmalat hatası, Nuh der peygamber demez, Allah baba, yukarıda Allah var gibi halk arasında söylenen sözler küfrü gerektirir mi?
    Cevab: Mahzurludur. Ancak te’vili, yani başka mânâya çekmenin mümkün olan sözlerde, niyete göre hüküm verilir.
    7 Nisan 2013 Pazar
  • Sual: Sahabe-i kiramdan birine, mesela Hazret-i Muaviye'ye söven ve kâfir diyen mürted olur mu?
    Cevab: Bu sözün batıl da olsa te’vili ve delili varsa, bid’at sahibi olur. Zira sahabe-i kiramın hepsi âdildir. Bunlara sövmek veya tekfir etmek câiz değildir. Ancak te’vili ve delili yoksa, bu sözü küfr olur.
    17 Nisan 2013 Çarşamba
  • Sual: "Müslümana sövmek fısk, onunla kıtâl etmek küfrdür" hadis-i şerifine göre, müslümanı öldürmek küfr müdür?
    Cevab: Bu hadis-i şerifin mânâsı, masum bir insanın katlini helâl, mübah görerek öldürmek veya dövüşmek küfrdür, demektir.
    18 Mayıs 2013 Cumartesi
  • Sual: Saat üzerinde artı işareti vardır. Haç olarak değerlendirilir mi?
    Cevab: Artı işareti haç değildir. Haçın hususiyetleri başkadır. Seyyid Fehim Arvasi, talebeleri ile namaz kılarken, önlerindeki duvarda artı işareti şeklinde iki tahta çakılı imiş. Hemen sökmeye davranmışlar. Şeyh Fehim ehemmiyet vermemiş. “Siz nasıl görürseniz, öyledir”buyurmuş. Câmi pencereleri de artı şeklindedir. Bunun sonu gelmez.
    19 Mayıs 2013 Pazar
  • Sual: Papazlara mahsus şapka giymek Müslüman için neden câiz değildir?
    Cevab: Bir müslümanın haç takması, zünnar kuşanması ve papaz şapkası giymesinin, gayrımüslim bayramlarını kutlamak ve âyinlerine tazim etmenin küfre sebep olacağı muteber fıkıh kitaplarda ve fetvâlarda yazılıdır. Naklî delili şu hadîs-i şeriftir ki, Resulullah aleyhisselâm, “Müslüman ile kâfiri ayıran, serpuşudur” buyuruyor. Kadı Beydâvî tefsiri ve Şeyhzâde hâşiyesinde Bakara suresinin İnnellezîne keferû diye başlayan âyet-i kerimesinin tefsirinde gıyâr (küfr alâmetleri) bahsinde bu hükümler anlatılıyor. Aklî delil ise, gayrımüslimlerin inançları icabı yaptığı işleri Müslümanların yapması, kendi dinlerini tahkir manasına geleceği için küfre sebep oluyor.
    6 Haziran 2013 Perşembe
  • Sual: Müctehidlerin haram olduğunu söyledikleri bir şeyi, helâl kabul eden küfre düşer mi?
    Cevab: Rüşvet, fâiz, zinâ, adam öldürmek gibi nass ile sâbit olan bir haramı helâl kabul etmek küfre sebebiyet verir. Ahad hadîs (bir kişinin bildirdiği hadîs-i şerif) veya müctehidlerin kıyas ile tesbit ettiği haramı helâl kabul eden küfre düşmez ise de, bunun bir tevil ile olması lâzımdır.
    15 Haziran 2013 Cumartesi
  • Sual: Bir kimse mürted olsa, sonra tövbe etse, önceki ibadetlerinin vaziyeti nedir?
    Cevab: Önceki ibadetleri sahihtir. Ancak yeniden hac yapması gerekir. Önceki ibadetlerinin sevabı gider. Mürted iken kılmadığı namazları, tutmadığı oruçları kaza etmez; mürted olmadan evvel kazaya kalmış ibadetleri yerine getirmesi gerekir. İmam Şâfiî’ye göre, ibâdetlerinin sevabı da geri gelir.
    20 Haziran 2013 Perşembe
  • Sual: İtikada ve ameldeki şirk aynı şey midir?
    Cevab: İtikaddaki şirk, birden fazla tanrıya inanmak; Allah’a ma’bud olarak ortak koşmak demektir. Allah’dan başka bir şeyin yaratıcı olduğuna, tapınmaya değer oluğuna inanmak böyledir. Böyle kimse müşrik olur; dinden çıkar. Ameldeki şirk ise, bir ameli Allah rızası için değil, başka maksatla yapmaktır. Bu kimse, dinden çıkmaz. Eğer şartlarına uymuş ise ameli de sahihtir. Ancak bu ibâdete mahsus sevablara kavuşamaz.
    20 Haziran 2013 Perşembe
  • Sual: Gazetelerdeki astroloji sayfasını okumak, kendisine uyduğunu söylemek; fincanı kapatıp rastgele şeyler anlatmak şirke girer mi?
    Cevab: Niyete bakar. İslâm inancına göre, gaybı ancak Allah bilir. Kendisinin veya başkasının da bildiğine inanmak şirktir. Komiklik olsun diye ve merak sâikiyle astroloji sayfalarını okumak veya falcının sözünü dinlemek yahud söylemek veya “Olabilir” şeklinde tahmin yürütmek şirk olmaz ise de, harama veya küfre düşme tehlikesinden kaçınmak lâzımdır.
    20 Haziran 2013 Perşembe
  • Sual: Teröristin öldürdüğü bir kimse için “iyi olmuş” demenin mahzuru var mıdır?
    Cevab: Birisini zulmen öldüren veya döven yahud malını alan kimseye, ne iyi yaptın demek, dinin yasakladığı bir işi beğenmek olduğundan küfre sebebiyet verir.
    20 Haziran 2013 Perşembe
  • Sual: Müslüman olmayan ana babaya hürmet etmek, ellerini öpmek küfre sebep olur mu?
    Cevab: Hayır. Müslüman olmayan bir kimseye, dini için hürmet etmek böyledir. İslâmiyet, din düşmanı olmayan gayr-ı Müslimlere iyilik etmeyi yasaklamaz.
    28 Temmuz 2013 Pazar
  • Sual: Kıyamete yakın İsâ aleyhisselâmın ineceğine dair hadîsleri inkâr küfr müdür?
    Cevab: Lafzan değilse de, ma’nen mütevâtirdir. Bu mevzuda metni farklı, fakat mânâsı aynı çok sayıda hadîs-i şerif vardır. Bir delile istinaden inkârı, meselâ “Bu bir şahs-ı manevîdir,” aslında İsa aleyhisselâm inmeyecektir, Hıristiyanların Müslüman olacağı manasına gelir” demek veya “Nüzûl-i İsa ile alâkalı hadîsleri, sonradan Müslüman görünen Hıristiyanlar uydurmuştur” demek, en azından kişiyi bid’at ehli yapar. Delilsiz inkâr ise, küfre sürükler.
    30 Ağustos 2013 Cuma
  • Sual: Bazı insanlar bir hadîs-i şerif naklederken, “sanırım âyetti” diyor veya hadîs naklederken “Bu âyette Allah şöyle buyurdu” diyor. Böyle söylemek insanı küfre götürür mü?
    Cevab: Bilmemek özür ise de, ehli olmadığı mevzularda konuştuğu için günaha girer. Âyet-i kerimenin mânâsını naklederken bile meâlen demek icab eder.
    30 Ağustos 2013 Cuma
  • Sual: Birine kızıp Allahsız demek insanı küfre düşürür mü?
    Cevab: İnsafsız, Allah’tan korkmaz manasına söylerse küfr olmaz ise de, söylemek mahzurludur.
    25 Ekim 2013 Cuma
  • Sual: Küfür bulaşığı bulunan günah ne demektir?
    Cevab: İmam Rabbânî hazretleri der ki: Haram olduğunu bilerek ehemmiyet vermemek, üzülmeden işlemek veya gayrımüslimlerin dinî bayramlarına gitmek, bunun için sevinmek, hediye vermek gibi işler, küfr bulaşığı olan günahlardır. Bunlar ancak ateş ile temizlenir. Müminlere cehennem azabı bu tür günahlar içindir. Diğerleri inşallah şefaat, mağfiret veya bir takım sıkıntıların kefaret olması yoluyla affedilecektir.
    26 Ekim 2013 Cumartesi
  • Sual: Günah işlerken üzülmeyenin imanı gider ne demektir?
    Cevab: Bunun günah olduğunu bildiği halde, azabına ehemmiyet vermeden işleyen kimse, zamanla bu lakaytlığı sebebiyle imanını kaybedebilir demektir. Bu gibi günahlara, İmam Rabbanî hazretleri küfr bulaşığı olan günahlar demekte ve tevbe etmeden ölen müminlere ateş ile azabın yalnızca bu gibi günahlar için olacağını söylemektedir.
    26 Ekim 2013 Cumartesi
  • Sual: Bir kimse bir söz söylese veya bir iş yapsa, sonra bunun küfre sebep olup olmadığını düşünse, imanda şüphe sayılır mı?
    Cevab: Hayır. Bu, imanda şüphe değildir.
    26 Ekim 2013 Cumartesi
  • Sual: Küfre sebep olan bir sözü veya işi işitince elde olmadan gülünce küfr olur mu?
    Cevab: Elde olmadan gülmek, beğenmek demek değildir. Küfre sebep olmaz.
    26 Ekim 2013 Cumartesi
  • Sual: Dinimizde “Kâfiri tekfir etmeyen kâfir olur” kaidesi gereğince, mesela Kur’an-ı kerime mahlûk diyen Me’mun Halife gibi tarihî bazı şahsiyetleri tekfir etmemiz icab eder mi?
    Cevab: Bütün âlimlerin ittifakla küfre sebep olur dediği işi veya sözü, bilerek ve isteyerek söylemek küfre düşürür ise de, tevbe bunu ortadan kaldırır. Bu sebeple kimseyi tekfir etmemelidir. Belki bilmeyerek veya istemeyerek yapmış veya söylemiş, yahud sonra tevbe etmiştir. Bir kimsenin bir işi veya sözünden 99 mânâ küfr çıksa, 1 mânâ çıkmasa, küfrüyle değil, imanıyla hükmedilir. Hüsnü zan esastır. Bu sebeple kimseyi tekfir etmemelidir. Ancak bir iş veya sözün küfre sebep olduğu söylenir. Bunlar da muteber kitaplarda yazar. Bir kimseyi gerektiği zaman tekfir etmek kadı ve müftünün işidir. Bu kararı, İslâm devletinde şer’î mahkeme verebilir. Bunun da uzun bir prosedürü vardır. Her icma’, kat’i hüküm ifade eden icma’ değildir. İbni Abidin’in Mürted bahsi, Samarraî’nin Ahkâmü’l-Mürted kitabı bu bahsi güzel anlatmaktadır. Türkçe’de Gümüşhanevî’nin Câmiül-Mütun ve Birgivî Vasiyetnâmesi vardır. Ancak bunlarda üzerinde icma’ olmayan, bazı âlimlerin küfr dediği meseleler üzerinde de durulmuştur. Bu ise, sathî malumat sahiplerini şaşırtıp vesveseye sevkedebilir. Mızraklı İlmihal de denilen Miftâhü’l-Cenne kitabı, İslâm Ahlâkı adıyla yeni harflerle neşredilmiştir. Bunlarda elfaz-ı küfr anlatılır. İzahatla beraber okunabilir.
    26 Ekim 2013 Cumartesi
  • Sual: Yıldız kaydığı zaman dilek tutmak imanı tehlikeye atar mı?
    Cevab: Hayır. Ama gelecekte olacak işlerin, mutlaka yıldızların hareketlerine bağlı olduğuna inanmak dinen mahzurludur.
    26 Ekim 2013 Cumartesi
  • Sual: Düşmez kalkmaz bir Allah demek câiz midir?
    Cevab: Evet. Allahü teâlânın aslâ noksan sıfatı olmayacağı ifade ediliyor.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Haç, zünnar, papaz külahı gibi başka semavi dinlere ait sembollere sövmek küfrü gerektirir mi?
    Cevab: “Putlara sövmeyin, kâfirler de sizin rabbinize söver” mealinde âyet-i kerime vardır.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Okey, tavla gibi oyunlar oynarken, zar atarken Allah’ım yardım et! niyetiyle “Hadi bismillah” demek küfrü gerektirir mi?
    Cevab: Bu niyetle küfr olmaz ise de, ism-i ilahîyi hafife almak tehlikelidir.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Şeyhülislâm Ebussuud Efendi fetvalarında, “Bir Müslüman, başka birine hâşâ cima' lafzı ile dinine, imanına ve ağzına söğse, kâfirdir, katli helâldir” diyor. Günümüz âlimleri te’vil ediyor; ama bu büyük âlim neden te’vile gerek duymamıştır?
    Cevab: Bu sözünde, kasıt varsa, söyleyen kişi imandan çıkar, tevbe etmezse, mürted olduğu için katli gerekir. Şeyhülislâm Ebussuud Efendi zamanında İslâm cemiyeti ve devleti vardı. Müslümanlar dinini biliyordu. Bu sebeple o zaman te’vile ihtiyaç yoktu. Şimdi te’vil edilir; kasdının dine, imana söğmek olmadığı, kişiye hakaret olduğuna yorulur. Ama söğen kişi, kasdın açıklarsa, o zaman başkadır.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Kabir azabını inkâr küfür müdür?
    Cevab: Bir delile dayanarak veya delilleri tevil ederek inkâr ederse ehl-i bid’attir. Delilsiz inkâr, küfrdür.
    30 Aralık 2013 Pazartesi
  • Sual: Günah işlerken kalbinde zerre kadar olsa üzüntü olmasa veya gülse, küfre düşer mi?
    Cevab: İnkâr etmeksizin günah işlemek insanı küfre düşürmez. Üzüntü duysa, günah işlemezdi zaten.
    30 Aralık 2013 Pazartesi
  • Sual: Piyeslerde peygamber veya eshâb-ı kiram rolüne girmek caiz midir?
    Cevab: Piyeslerde Eshab-ı kirâm rolüne veya Peygamber aleyhisselâmın rolüne girmek, onları temsil etmek, komedi, trajedi gibi malayani olan piyeslerde câiz değildir. Çünki hakareti müstelzim olur. Ta’lim ve İslâmiyete hizmet maksadı ile yapılan filmlerde câiz olur ise de İslâm büyüklerine hürmet etmek lâzımdır.Tehlikeli şeyi yapmaktan sakınmak lâzımdır.
    17 Ocak 2014 Cuma
  • Sual: Şâfiî mezhebindeki biri, küfre düştüğü zaman, tövbe ve tecdid-i iman ederse, karı-koca olarak yaşamaya devam edebilir mi?
    Cevab: Küfre düşünce nikâh bozulur. Tekrar nikâh gerekir. Hanefî’de erkek önceden “her ne zaman nikâhımız bozulursa seni tekrar kendime nikâhlamak üzere” kadından vekâlet almışsa, tecdid-i nikâh ile nikâh geri gelir. Ama Şâfiî’de bu yetmez; kızın velisi ile yeniden nikâh gerekir.
    28 Ocak 2014 Salı
  • Sual: Müslümana kâfir diyenin kâfir olacağı hükmü nasıl anlaşılmalıdır?
    Cevab: Kâfir olmasını isteyerek veya yaptığı ibadetin (mesela namazın, örtünmenin) müslümanlık icabı olmadığına inanarak kâfir derse kâfir olur. Hakaret için derse veya şüpheli bir delile dayanarak derse, kâfir olmaz; günaha girer.
    28 Ocak 2014 Salı
  • Sual: Bir mezhebe göre abdestsiz namaz kılmak insanı küfre düşürür mü?
    Cevab: Hangi mezheb olursa olsun, abdestsiz kılınacağına itikat ederek kılan, küfre düşer.
    2 Mart 2014 Pazar
  • Sual: Mızraklı İlmihal’de diyor ki: “Bir kimse, Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” dediği doğru ise, biz kurtulduk demiş olsa, kâfir olur, demişlerdir. Birgivî merhûm buyurur ki: (Bu sözü şübhe yolu ile söylerse küfrdür. Eğer ilzâm tarîkiyle söylerse küfr değildir.) “İlzâm tarikiyle” ne demektir?
    Cevab: İlzâm, cevap veremez hâle getirme, susturma; iltizam ettirme, gerektirme; isbat etme gibi manalara gelir. Burada münazara vesilesiyle, karşısındakini mağlup etmek için, inanmadığı bir şeyi, farz ederek konuşmak demektir. Hazret-i Ali’nin şu sözü böyledir: (Dehrî) tabîb ile müneccim ikisi birden dediler ki ölüler dirilmez. Onlara sen söyle ki farzımuhal olarak sizin sözünüz doğru ise biz bir şey zâyi etmiyoruz. Eğer benim sözüm doğru ise siz ne yapacaksınız?
    9 Mart 2014 Pazar
  • Sual: İnsanlar birine kızdığı zaman, “Bunu bir güzel döveceksin” veya “Bunu asacaksın” gibi sözler söylemek caiz midir?
    Cevab: Bu kimsenin suçu, dinen bu cezayı gerektiriyorsa, mahzuru yoktur. Değilse, mahzurludur. Hatta, haksız yere cezalandırılan veya zulüm yahud eziyet gören bir kimse için, “ne iyi oldu”, “eline sağlık” diyenin, zulmü beğendiği için, imanının gitmesinden korkulur.
    24 Nisan 2014 Perşembe
  • Sual: Recm cezası, Kur’an-ı kerimde geçmediğine göre, inkârı küfr müdür?
    Cevab: Recm cezası sünnetle sabittir. Bunu çok sayıda sahabi naklettiği için üzerinde icma olmuştur. Kur’an-ı kerimde açıkça geçmez; ama kendisine işaret vardır. Bu sebeple bâtıl da olsa bir delile istinaden inkârı küfr değil, bid’attır. Delilsiz inkârı küfrü mucibdir.
    24 Nisan 2014 Perşembe
  • Sual: Mektep projelerinde, filozofların dine aykırı sözlerini nakletmek imana zarar verir mi?
    Cevab: Birinin sözünü hikâye etmek olduğu için bir mahzur yoktur.
    28 Nisan 2014 Pazartesi
  • Sual: “Kahrolsun şeriat” diyen kimse küfre düşer mi?
    Cevab: Şeriatın manasını bilmeden söylese, düşmez. Ama öğrenmediği için günaha girer.
    3 Mayıs 2014 Cumartesi
  • Sual: Bir kimse küfre düşürücü bir iş yapsa veya söz söylese, nikâhı düşer mi?
    Cevab: Evet. Hanımından “Her ne zaman nikâhımız bozulursa, seni tekrar nikâhlamak üzere beni vekil et!” deyip, o da ederse, kadın olmasa bile, iki şâhid huzurunda nikâh tazeleyebilir. Câmilerde yatsı namazından sonra iman ve nikâh tazeleme duasının topluca okunması, bu sebeple Osmanlılardan kalma bir gelenektir. Böylece işitenler şahid olur.
    27 Mayıs 2014 Salı
  • Sual: Namaz esnasında abdesti bozulup utandığı için namaza devam eden dinden çıkar mı?
    Cevab: Hayır. O zaman namaza devam etmiş değildir; yatıp kalkar. Ancak ittifakla bozduğu bilinen bir hal olup da, bozmaz diye itikat edip namaza devam ederse, abdestin farziyetini inkâr ettiği için dinden çıkar.
    27 Mayıs 2014 Salı
  • Sual: Birisi için “Memleketin kaderini değiştirdi” sözü küfre sebep olur mu?
    Cevab: Hayır, niyete bakar.
    27 Mayıs 2014 Salı
  • Sual: Namaz üç vakittir diyen küfre düşer mi?
    Cevab: Delili varsa, icma’ya karşı geldiği için bid’at ehli olur. Delilsiz söylemek küfre düşürür.
    21 Haziran 2014 Cumartesi
  • Sual: Nasslarla sâbit olmayan müctehidlerin haram dediğine helâl diyen küfre düşer mi?
    Cevab: Mesâil-i müctehedün fihâda (ictihad mevzuu olup ihtilaf edilmiş meselelerde) bir delile müstenid inkâr küfrü gerektirmez.
    21 Haziran 2014 Cumartesi
  • Sual: Allah özene bezene yarattı demek küfür müdür?
    Cevab: Yaratma sıfatında zaman zaman kusur ve eksiklik olduğuna inanmadıkça hayır. Ama yine de söylememelidir.
    27 Temmuz 2014 Pazar
  • Sual: “Kul sıkışmayınca, Hızır yetişmez” sözü şirk midir?
    Cevab: Hayır. Hızır’ın yetişmesi de Allah’tandır.
    27 Temmuz 2014 Pazar
  • Sual: Ağzıyla söylemeyip, kalbinden bir kimseye kâfir demek küfr olur mu?
    Cevab: İnanılacak şeyleri kalben inkâr eden dinden çıktığı gibi; bir mümin için imanı dolayısıyla küfrüne itikat edenin de imanı gider.
    27 Temmuz 2014 Pazar
  • Sual: İbni Abidin hazretleri “müslüman kadın kâfir bir erkek ile evlenmeye niyet ettiği anda kâfir olur” diyor. Bu evlenmenin haram olduğuna itikat eden bir kadın da dinden çıkar mı?
    Cevab: Haram olduğunu biliyorsa dinden çıkar. Bilmiyorsa dârülharbde ise çıkmaz; ama nikâhı bâtıldır; günahkâr olur.
    20 Ağustos 2014 Çarşamba
  • Sual: Bir şahıs, Hazret-i Peygamber’in hükmünü duyduktan sonra bir de Hazret-i Ömer’e müracaat edip, Hazret-i Ömer’in de öldürmesinin sebebi nedir?
    Cevab: Bir müslüman için Peygamberin hükmüne râzı olmamak küfrdür. Hazret-i Ömer bunu, mürted olduğu için öldürmüştür. Ancak bu gibi menkıbelerin sıhhat derecesi mühimdir.
    20 Ekim 2014 Pazartesi
  • Sual: Bir hoca vaazında, Muhammed, eşittir, Allah sözünü kullandı. Böyle söylemenin hükmü nedir?
    Cevab: Peygamberi adıyla anmak edebe uygun değildir. Müslümanın bir sözünden çeşitli manalar çıksa, bir tanesi bile meşru ise, o söze hüsnü zan edilir. Ancak bu söz, Muhammed aleyhisselam da, Allahü teâlâ gibi müstakil şâri'dir, farz ve haram koyabilir şeklinde tevil edilir. Veya Allahü tealayı sevmek ve peygamberini sevmek bir arada zikredilmiş, birbirinden ayrılamaz demektir.
    20 Ekim 2014 Pazartesi
  • Sual: Nasslardan bir delili tevil ederek Ehl-i sünnet dışına çıkanlar tekfir edilmez. Fakat bazen öyle oluyor ki o hükmü tevil etse bile başka bir nassa zıt düşüyor. Bu tevilin bütün içinde tezatsız olması gerekir mi ve bu tevilin de bir sınırı var mıdır? Nitekim Ehl-i Kitabın Cennetlik olduğunu söyleyenler bile Kur’an-ı kerimden bir delil bulabiliyor.
    Cevab: Ma’nâsı açık ve her nesilde ittifakla ve sağlam bir şekilde gelen icmâ’ya aykırı ise, nasslardan delil getirmek yetmez. Namazların beş değil, üç vakit olduğunu söylemek; namazın dua olduğunu söylemek; gayrımüslimlerin bu halleriyle kayıtsız cennete gideceğini söylemek böyledir. Ma’nâsı açık olmayan nassa veya zarurî bilinenler dışındaki meselelere dair icmâ’ya aykırı ise, te’vili varsa, kâfir olmaz, bid’at sahibi olur. İcmâ’ın varlığında ihtilaf varsa, bid’at sahibi olmaz.
    Müslüman olduğunu söyleyip, ibâdetlerini yapan, yani Ehl-i kıble denilen bir kimsenin, Ehl-i sünnete uymayan bir inanışı, mânâsı açık olan kat’î bir delili inkâr olursa, te’vil ile olsa da, olmasa da küfr olur. Buna mülhid denir. Bu inanışı, açık olmayıp, şüpheli olan bir delilin muhtelif ma’nâlarından açık ve meşhur olanını inkâr olursa ve te’vili varsa, küfr olmaz; bid’at olur. Te’vilden haberi olmayıp, bid’at sâhibi olan âlimleri taklid ile veya nefsine uyarak, dünya menfaati için ise, yine küfr olur. Dine inanmadığı halde, müslüman görünüp küfre sebep olan şeyleri ispat etmek için delilleri yanlış te’vil edene zındık denir.
    İcmâ’ delil değildir diyen veya icmâ’ ile kabul edilmiş bir hususu inkâr eden kâfir olmaz. Bid’at sâhibi olur. Hâricîler, Şî’îler, Vehhâbîler böyledir. Bunların icmâ’a muhalif sözleri küfr olmaz. Fakat, küfre sebep olan diğer inanışlarından dolayı kâfir olabilirler.
    İbni Âbidin hazretleri vitr namazını anlatırken diyor ki, “Vitr namazının aslını, yani ibâdet olduğunu inkâr eden kâfir olur. Eğer delilini te’vil ederek veya delilinde şüphe ederek inkâr ederse, kâfir olmaz. [Bid’at ehlinden olur.] Bütün vâcibler ve sünnetler de böyledir. Çünki vitr namazı dinde zarurî olarak bilinen bir ibâdettir ve böyle olduğu icmâ’-i ümmet ile sâbittir. İcmâ’-i ümmet ile bildirilmiş olan zarurî ibâdete te’vilsiz olarak inanmamak, Hanefî âlimlerine göre, küfr olur. Dinden olduğu zarurî olarak bilinmek demek, dinden olduğunu câhillerin de bildiği din bilgileri demektir. Beş vakit namazın farz olduğuna inanmak böyledir. Yalnız âlimlerin bildiği din bilgilerini inkâr eden, kâfir olmaz. Ceddenin [büyük annenin] mirasın altıda birini alacağını inkâr etmek böyledir”.
    İbni Melek hazretleri, Menâr şerhinde diyor ki, İcmâ’ birleşmek demektir. Bir asırda bulunan müctehidlerin, bir işin hükmünde birleşmeleridir. Bu iş, söz veya fiil olabilir. İctihad lâzım olmayan şeylerde, bir asırda bulunan müslümanların hepsinin birleşmeleri lâzım olur. Birleşmek, aynı sözü söylemek veya aynı işi yapmaktır. Bir asırda bulunan müctehidlerin bir kısmı söyler veya yapar, diğerleri işitince susarlar, reddetmezlerse, Hanefî mezhebinde, yine icmâ’ olur. Şâfi’îde buna icmâ’ denmez. İctihad işlerinde icmâ’ sahibi olmak için, müctehid olmak lâzımdır. Kur’an-ı kerîmin ve namaz rek’atlarının ve zekât mikdarının ve ekmeği ödünç almanın ve hamama gitmenin bizlere nakledilmesi gibi, ictihada lüzûm olmayan şeylerin icmâ’ında müctehid olmak lâzım değildir. Bu gibi şeylerde, müctehid olmayanların icmâ’ları da muteberdir. Fakat bid’at sahibi ve fâsık olmamaları lâzımdır. İcmâ ehlinin, Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beyt evlâdlarından olmaları da şart değildir. Medîne ahâlisinden olmaları da şart değildir. Âlimlerin çoğuna göre, selefin ihtilâf ettiği bir meselede, sonra gelen âlimlerin icmâ’ yapmaları câizdir. Bir müctehid hilâf ederse, icmâ’ hâsıl olmaz. Haber-i vâhid [her nesilde tek kişi vâsıtası] ile bildirilmiş olan hadîs-i şerîfte ve müctehidin kıyas etmesi ile bulunan hükümde icmâ’ olur. Âyet-i kerîmeden ve meşhur olan hadîsten açıkça anlaşılan hükümde icmâ’ olmaz. Bunların kendileri zâten delîldir. Selef-i sâlihînin, yani Eshâb-ı kirâmın bizlere, her asrın icmâ’ı ile gelmiş olan icmâ’ları mütevâtir hadîs gibidir. Yani, Eshâb-ı kirâmın böyle icmâ’larını öğrenmek ve amel etmek lâzımdır. Kur’ân-ı kerîmin Allah kelâmı olduğu, namazın, orucun, zekâtın farz oldukları böyledir. Bir sâlih kimsenin bildirdiği icmâ’ları ise, haber-i vâhid ile bildirilmiş olan hadîs-i şerîfler gibidir. Bunlar ile yalnız amel etmek vâcib olup, ilim [ve iman] vâcib değildir. Öğle namazından evvel dört rek’at sünnet kılmak böyledir.
    İcmâ’ın dereceleri vardır. Eshâb-ı kirâmın açıkça ve her asrın icmâ’ı ile haber verilmiş olan icmâ’ları, âyet-i kerîme ve mütevâtir olan hadîs-i şerîf gibi kuvvetlidir. İnkâr eden küfre düşer. Eshâb-ı kirâmdan bazısının icmâ’ edip, diğerlerinin sükût ettikleri icmâ’ da, kat’î delîl ise de, inkâr eden küfre düşmez. İcmâ’ın üçüncü derecesi, Eshâb-ı kirâmın ihtilâf etmedikleri bir hükümde, sonraki asırların icmâ’larıdır. Bunlar, meşhur olan haber gibidir. Bundan sonra, Eshâb-ı kirâmın ihtilâf ettikleri bir hükümde, sonra gelenlerde hâsıl olan icmâ’ olup, haber-i vâhid ile bildirilen hadîs-i şerîf gibidir. Bununla amel vâcib olup, iman vâcib değildir. Bir asırda bulunan müslümanlar, bir meselede ihtilâf edince, sonra gelenlerin, bu ihtilâflı sözlerden birine uymayan hükümleri bâtıl olur. Bu sözlerden başka bir söz söylemeleri câiz olmaz. [Bu sebeple mezhebleri telfik etmek veya dört mezhebin söylemediği beşinci bir ictihad söylemek câiz olmaz.]
    23 Kasım 2014 Pazar
  • Sual: Haramı veya küfrü beğenmek küfürdür. Fakat haramlar insanın hoşuna gidebilir deniyor. Beğenmek ve hoşuna gitmek arasındaki fark nedir?
    Cevab: Bir işin nefse hoş gelmesi ile aklın o işi beğenmesi farklıdır. Birinde gayrı ihtiyarîlik, diğerinde ihtiyar (seçme hakkı) vardır.
    23 Kasım 2014 Pazar
  • Sual: Bir müslüman kadın, mürted olup, Hristiyan veya Yahudi dinine girerse, müslüman kocasının bununla evli kalması câiz midir?
    Cevab: Bir müslüman erkek, kitâbiyye, yani Yahudi veya Hristiyan bir kadınla, mekruh olmakla beraber evlenebilir. Bu kerahet dârülislâmda tenzihen, dârülharbde tahrimendir. Ancak müslüman iken, mürted olarak, ehl-i kitab bir dine giren kadın ile müslüman kocasının evli kalması câiz olmadığı gibi; bu kadının nikâhı bu halde sona erse bile, başka müslüman erkeğin bununla evlenmesi câiz olmaz. Mürdedde, tekrar İslâmiyete dönünceye kadar tazyik hapsinde tutulur ve önceki kocasıyla da nikâhının devamına fetvâ verilir. Ancak kadın tevbe edip tekrar müslüman olana kadar zevciyyet muamelesinde bulunamazlar, yani beraber olamazlar. Hristiyan olan kadın Yahudi veya Yahudi olan kadın Hristiyan olsa mürted sayılmaz ve müslüman kocasıyla nikâhına zarar gelmez. (İbni Âbidin, Mürted bahsi)
    20 Aralık 2014 Cumartesi
  • Sual: Mekruhu beğenmenin, güzel demenin hükmü nedir?
    Cevab: Şer'en sâbit olan sünnet veya mekruhları, mekruh olduğunu inkâr etmeden beğenmemek küfrdür. Mütevâtir değilse, yani her nesilde yalan üzerinde ittifak etmesi mümkün olmayan bir ekseriyet tarafından rivayet edilmiş değilse, sünneti inkâr küfr değildir. Mütevâtir sünneti eğer lafzan yani sözleri itibariyle) mütevâtir ise inkâr küfr; manen (mana itibariyle) mütevâtir ise inkârı bid’attir.
    7 Şubat 2015 Cumartesi
  • Sual: Âmenerresulu... âyet-i kerimeleri için, Mir’acda bildirilmesi sebebi ile, vahy değildir diyen birisine ne lâzım gelir?
    Cevab: Mi’racta geldiği rivayetini inkâr etse, delili varsa, zararı yoktur. Ama âyet olduklarında icma’ bulunduğundan, bu zarurî icma’yı inkâr küfr olur.
    12 Mart 2015 Perşembe
  • Sual: Cennet gibi ülke, burası tam bir cennet, gülüşün cennet, cennet gibi yer gibi sözler küfür müdür?
    Cevab: Hayır, mecazdır.
    27 Mart 2015 Cuma
  • Sual: Birine “Kurban olayım” demek şirk ve küfr olur mu?
    Cevab: “Seni yaratan Allaha kurban olayım” demektir. Caizdir.
    27 Mart 2015 Cuma
  • Sual: İslam dininin apaçık bildirdiği zaruri bilgilerde şüphe etmek küfrdür. Her farz ve haram böyle midir?
    Cevab: Namaz, oruç, faiz, zina, adam öldürme, şarap gibi ittifaklı, açık ve herkesin bildiği farz ve haramları dârulislâmda inkâr küfrdür. Dârülharbde ise, bilmemek özürdür; öğrenmemek günahtır.
    8 Temmuz 2015 Çarşamba
  • Sual: Hazret-i Peygamber’in mucizelerinin uydurma olduğunu söyleyen küfre düşer mi? 
    Cevab: Kur’an-ı kerim ve mütevâtir sünnet ile sâbit ve ulema üzerinde icma etmişse evet.
    1 Eylül 2015 Salı
  • Sual: Üzerinde artı işareti veya haç gibi işaret olan bıçak gibi eşyayı kullanmak mahzurlu mudur?
    Cevab: Hayır. Küfr alâmeti bile olsa muhterem değil, muhakkar olduğu için istimali câizdir.
    1 Eylül 2015 Salı
  • Sual: Televizyon haberlerinde polisin veya sivil şahısların bazı kişileri dövdüğüne dair görüntüler oluyor. Dövülenin fikriyatına muhalif olduğumuz için, helal olsun demek ve bu fiili beğenmek mahzurlu mudur?
    Cevab: Berika’da ve Câmiü’l-Mütûn’da “Haksızlığa uğrayana sevinenin imanı gider. Birisini haksız yere dövseler veya öldürseler, ne iyi yaptın diyenin imanı gider” diye yazıyor.
    1 Eylül 2015 Salı
  • Sual: Arkadaşlarıma mehdi ve mesih inancının İslâmiyet’te yeri olmadığını, tek kurtarıcının Allah olduğunu söylüyorum. Kabul ettiremiyorum. Ne yapmalıyım?
    Cevab: Mehdi ve Mesih hakkında çok hadis-i şerifler vardır. Metinleri muhtelif olsa bile mânâ itibarıyla mütevâtirdir. İnanmayan, eğer ilmî delillere istinad ediyorsa en azından bid’at ehli (sapkın) sayılır. Değilse, küfre düşer.
    5 Eylül 2015 Cumartesi
  • Sual: Miraç hâdisesine ruh hâli diyen küfre girer mi?
    Cevab: Böyle diyen sahâbiler ve âlimler de olduğu için küfre düşürmez; ama müslümanların miracın ruh ve beden ile beraber olduğu üzerindeki icmâya karşı geldiği için bid’at olur.
    5 Eylül 2015 Cumartesi
  • Sual: Bir adam Mecelle’nin hükümlerini inkâr veya kabul etmese dinden çıkmış olur mu?
    Cevab: Niyetine bakar. Mezhep hilâfını kastederse mahzuru olmaz. Şeriati inkâr ise küfür olur.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: Çinlilerin pirinç tarlasında güneşten korunmak için başlarına giydiği koni şeklindeki başlık şapka gibi midir?
    Cevab: Evet.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: Talihsiz, bahtsız, kötü şans, kara talih, mâkûs talih, bedbaht gibi cümleleri kullanmak caiz midir? İmanın gitmesine sebep olur mu?
    Cevab: İrade-i ilahiyeyi beğenmemek kastı yoksa, başa gelen hâdiselerin kötülüğü, zararı kastediliyorsa mahzuru olmaz.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: Bazı modernistler, Kur’an manen Allah'a, lafzen peygambere aittir, diyor. Bu inanışın hükmü nedir?
    Cevab: Mutezile, Kur’an-ı kerimin kelimelerinin mahlûk olduğunu söyler. Bu, bid’attir. Ama kelimelerinin tamamen beşerî olduğunu söylemek küfrü müstelzimdir.
    28 Eylül 2015 Pazartesi
  • Sual: Yaratıcı kelimesini insanlar için kullanmak caiz midir?
    Cevab: Hayır. Meydana getiren, yapan, yapıcı denebilir. Osmanlıca mukabili vardır: İbdâî. Bediî. Muhterî. 
    22 Aralık 2015 Salı
  • Sual: Gümüşhanevî hazretlerinin Câmi’ül-Mütün kitabında “Allah’ın sıfatlarını sorulduğunda bilmiyorum diyen kâfir olur” diyor. Halkımızın çoğu bunu bilmemektedir. Ne denebilir?
    Cevab: Orada kast edilen, öğrenmeyi lazım görmeyerek bilmiyorum demektir. Böyle görmeden bilmiyorum diyen küfre düşmez ise de, öğrenmediği için günaha girer.
    2 Ocak 2016 Cumartesi
  • Sual: Hatırımıza gelen ve küfre sebep olan bir şeyi, hemen red etse, ne lazım gelir?
    Cevab: Küfr olmaz. Hased, ucb, suizan gibi bazı günahlar kast ile işlenir. Bu da öyledir. Reddedince mesele kalmaz.
    2 Ocak 2016 Cumartesi
  • Sual: Bir Müslüman, yapılmasınının haram olduğuna inanarak büyü yaptırırsa dinden çıkar mı?
    Cevab: Hayır. Büyük günah olur.
    15 Şubat 2016 Pazartesi
  • Sual: Osmanlı şeyhülislâmlarının, ezcümle Ebussuud Efendi’nin Şia’yı tekfir eden fetvâsı var mıdır?
    Cevab: Şia mezhebi fırka fırkadır. İçlerinde müslümanlık dairesinde kalanlar da vardır. Hazret-i Ebu Bekr’in sahabiliğini veya Hazret-i Âişe’nin ismetini inkâr ederek dinden çıkanı da vardır. Allahü teâlânın Hazret-i Ali’ye hulul ederek Ali diye göründüğüne veya Cebrail aleyhissselamın peygamberliği yanlışlıkla Hazret-i Ali yerine ona çok benzediği için Hazret-i Muhammed’e getirdiğine inanarak zındıkaya düşenleri de vardır. Binaenaleyh Şia’nın bazı fırkaları ehl-i bid’at, bazıları mürted ve bazıları mülhiddir. Bazı Şia fırkaları da tarih içinde ortadan kalkmış ve bugüne intikal etmemiştir.
    15 Şubat 2016 Pazartesi
  • Sual: Ebu Tâlib küfr üzere mi ölmüştür?
    Cevab: İnsanların hangi imanla öldüğünü ancak Allah bilir. İnsanlar zâhire göre hükmederler. Ebu Tâlib, Hazret-i Peygamber’in telkin ettiği imanı ikrar etmediği için küfr üzere öldüğüne hükmedilmiştir. Hadis-i şerifte, cehennemde azabı en hafif olan, Ebu Tâlib’dir. Ayağına ateşten ayakkabı giydirilecek, beyni kaynayacak” buyuruldu. Hazret-i Abbas, kulağını yaklaştırıp, “Yeğenim, senin söylediğini söyledi” dediyse de, o zaman müslüman olmadığı için şahadeti makbul tutulmamıştır. İbni Hacer’in rivayetine göre Hazret-i Peygamber’e bir ikram olmak üzere, sonradan anne ve babası ile beraber amcası da diriltilmiş, iman ederek vefat etmişlerdir. Şu halde Ebu Tâlib’in imanı üzerine konuşmak, kâfir olarak öldüğünü dillendirmek doğru değildir. Hazret-i Peygamber’i incitecek şeylerden kaçınmalıdır.
    15 Şubat 2016 Pazartesi
  • Sual: Formasında haç işareti olan takımı bilgisayar oyunlarında seçmek, o takımla oynamak ve sosyal ağlarda kendisine yabancı isimle hesap açmak, bu takımın formasını giymek küfür olur mu?
    Cevab: Hayır. Formasını giymek mahzurludur.
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: Teganni ile harflerin yeri ve kelimeler değiştirilerek Kur’an-ı kerim okuyan hâfıza ve şarkı söyleyen kadına ne güzel okudun diyenin imanı gider diyor. Halbuki bir kimse günahı hoş bulmasa işlemez. Bunu nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Buradaki beğenmek, nefsin beğenmesi değil; aklın beğenmesidir ki şer’î hükmü inkâr veya tahkir demektir.
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: Dört hak mezhebi inkâr etmek küfr müdür?
    Cevab: Eğer bir delili varsa, küfr olmaz ise de, bid’at olur. Zira icma’ya muhalefet vardır.
    10 Haziran 2016 Cuma
  • Sual: ‘Tabiat şu bitkinin yaşamasına müsaade ediyor’ demek uygun mudur?
    Cevab: Mecaz olarak söyleniyorsa, yani tabiat Allahın emri altında bir koordinatör gibi görülüyor ise caizdir. Ancak mutlak yaratıcı olarak görülüyorsa, küfrdür.
    12 Haziran 2016 Pazar
  • Sual: Sevmediğimiz biri için ‘benden uzak, Allaha yakın olsun’ demek mahzurlu mudur?
    Cevab: Hayır.
    12 Haziran 2016 Pazar
  • Sual: Bir meselede icma’ olduğu nereden bellidir?
    Cevab: Dinî meselelerde icma’lar fıkıh ve kelâm kitaplarında nakledilmiştir. Mesela İmam-ı Azam'ın Fıkh-ı Ekber adındaki kitabı, o zamanki sarih icma’ları haber veriyor. İcma’nın da dereceleri vardır. Mütevâtir icma’yı inkâr küfr veya bid’at olur. Ahad tarikiyle gelen icma’ böyle değildir. Kat'i icma’ın hükmünü inkâr, ekseriyetin kavline göre küfürdür . İcma’ı inkâr edenin küfre düşmesi, bunun zaruriyyat-ı diniyyyeden olup olmamasına göredir. Zaruriyyat-ı diniye, havas ve avam, herkesin dinden olduğunu bildiği şeylerdir. Allah’ın birliğine, peygambere, beş vakit namazın farziyetine inanmanın farz oluşu bu kabildendir. Zaruriyyat-ı diniyyeden olmayanlar, mesela Arafat’ta vakfeden evvel cima edenin haccının bozulması, büyükanneye mirastan altıda bir hisse verilmesi gibi şeylerdir. Bunları yalnız havas bilir, avam bilmezler. Vitir namazının ve kurban kesmenin meşruiyyeti, zaruriyyat-ı diniyyedendir. Ama vâcib veya sünnet olduğu ihtilaflıdır. Bir kimse dinde vitir namazı yoktur, kurban kesmek yoktur demesi küfürdür; ama vâcib oluşunu inkâr etse, sünnettir dese, iş değişir.
    29 Haziran 2016 Çarşamba
  • Sual: Namazı kasten terk eden dinden çıkar mı?
    Cevab: Ameller imandan bir cüz değildir. Yani inkâr etmedikçe, günah işleyen bu sebeple dinden çıkmaz. Sadece namazda ihtilaf olundu. Hanbelî mezhebinde namazı kasten terkeden dinden çıkar.
    27 Ağustos 2016 Cumartesi
  • Sual: Bir insana ulûhiyet sıfatlarının olmadığını düşünerek secde etmek küfür müdür?
    Cevab: Hayır.
    28 Ağustos 2016 Pazar
  • Sual: Bir kimseye şeriatin ne olduğu söylendiği halde hala karşı çıkarsa, o kişiyi küfre sokar mı?
    Cevab: Şeriat, İslâm dini demektir. Karşı gelmek, günahtır; kişiyi dinden çıkarmaz. Ama dinin emir ve yasaklarını inkâr ederse bu imana zarar verir. Ancak böyle bir kişinin muhtemelen önceden de imanı yoktur.
    29 Ocak 2017 Pazar
  • Sual: Vehhabîler Allah’ın gökte olduğuna inanıyorlarsa, neden küfre düştükleri kabul edilmiyor?
    Cevab: Kur’an-ı kerim ve hadis-i şeriflerde buna dair hükümleri te’vil ettikleri için küfre düşmüyorlar; icmâdan ayrıldıkları için ehl-i bid’at oluyorlar.
    29 Ocak 2017 Pazar
  • Sual: İmtihanlarda hoca, cevabı küfr ifade eden sualler sorsa, ne yapmalıdır?
    Cevab: Verilen cevap, sualin cevabıdır; cevabı verenin itikadının ifadesi değildir.
    29 Ocak 2017 Pazar
  • Sual: Mütevatir hadisi inkâr edenin küfre düştüğü doğru mudur?
    Cevab: Lafzen ve manen, yani kelimeleri ve manası mütevatir olan, yani her devirde yalan üzere ittifak etmesi mümkün olmayan bir topluluk tarafından nakledilen bir hadisi inkâr etmek, eğer delilsiz olursa küfürdür. Bunun dışındaki mütevatir hadislerin inkârının küfür olup olmadığı hususunda âlimler arasında ihtilaf vardır. Lafzen ve ma’nen mütevatir hadis-i şeriflerin sayısı çok azdır.
    29 Ocak 2017 Pazar
  • Sual: Memurluğa girişte, dine aykırı hususlar üzerine yemin ettirilse, caiz midir?
    Cevab: Böyle bir usul yoktur. Ama bu gibi yeminler, zaten dinen lağv olan yeminlerdir.
    29 Ocak 2017 Pazar
  • Sual: Aldığım arabanın amblemindeki artı işareti, haç sayılır mı?
    Cevab: Her artı işareti haç sayılmaz. Olsa da hürmet makamında olmadığı için mahzurlu değildir.
    19 Şubat 2017 Pazar
  • Sual: Darülharpte cuma namazı kılınmaz diyen bir kişinin nikahı düşer mi?
    Cevab: Küfre sebep olmaz. Farz değil, ama kılınırsa yerine geçer.
    19 Şubat 2017 Pazar
  • Sual: İcma´a inanmamak küfr ise, Hazret-i Ebubekr’in hilafetini inkâr edenler niye küfre nisbet edilmiyor?
    Cevab: Her icma’yı inkâr küfr değildir. Tevâtüren nakledilmiş olması şarttır. İcma’yı inkâr, bir nassın teviline istinad ediyorsa, yine küfr değildir.
    19 Şubat 2017 Pazar
  • Sual: Birine bir fetva verse, sonra bunun hatalı olduğunu anlayan ne yapmalıdır?
    Cevab: İyi bilmediği hususlarda insanlara fetva vermek mahzurludur. “Sizin ateşe atılmaya en istekliniz, fetva vermeye en isteklinizdir” hadis-i şerifi vardır. Bu kimseyi bulup, ikaz etmelidir. Bu mümkün değilse, tevbe etmelidir. Böyle yanlış fetva vermek, kati farza ve harama dair de olsa, kasıt bulunmadığı için küfre sebep olmaz.
    19 Şubat 2017 Pazar
  • Sual: Hanbeli mezhebinde namaz kılmayan mürted olduğuna ve mürtede de namaz kılmak farz olmadığına göre, İbni Teymiyye’nin ‘senelerce kılınmayan namazların kazası olmaz’ demesi eden tenkid ediliyor?
    Cevab: Birincisi, İbni Teymiyye, önceleri Hanbelî mezhebinde iken, sonraları ayrı bir yol tutmuştur. İkincisi Hanbelî’de namaz kılmamak irtidad sebebidir. Ama bu, kazâya mâni değildir. En azından kılmadığı son namazı, tevbe edince kazâ edecektir. Özürsüz olarak kılınmayan namazın kazâ edilmesine karşı çıkmak hatalıdır.
    21 Nisan 2017 Cuma
  • Sual: Bâtıl bir dindeki bir tanrı ismi ile aynı olan bir araba markasını kullanmak mahzurlu mudur?
    Cevab: Tazim (hürmet) mevkiinde olmadığı için caizdir.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Tekke ve tasavvuf edebiyatında olan şathiyelerin dinen bir mahzuru var mıdır?
    Cevab: Bunlar cezbe halinde ise yoktur. Ancak aklı başında iken bunlara zahiri mana vermek mahzurludur.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Allah, arşın fevkinde demek ona mekân isnad etmek midir?
    Cevab: Hayır. Kur’an-ı kerimde de böyle geçer.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Allahü teâlânın saltanat sahibi olduğunu söylemek yanlış mıdır?
    Cevab: Mecaz olarak caizdir.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Allah’ın ipi demek caiz midir?
    Cevab: Evet. Kur’an-ı kerimde geçer. İslâmiyet demektir.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Ezelden takdir edilmiş; ezelden yazıldı; ezelden beridir; Urfalıyım ezelden; ezelî rakip; ebedî yurdumun üstünde inlemeli gibi kelimeleri kullanmakta beis var mıdır?
    Cevab: Çok eskiden beri veya uzun bir zaman maksadıyla kullanılmaktadır. Bu niyetle caizdir.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Nike, Antik Yunan’da zafer tanrısı olduğuna göre, bu markanın mamullerini kullanmak caiz olur mu?
    Cevab: Zararı yoktur. Kimse buna tazim için kullanmıyor. Bilen bile yoktur. Zaten işaret hürmet mevkiinde değildir. Olsa da başka manalara da gelir.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Bazıları birbirine karışmayan deniz resmini göndererek, altına Rahman suresinin bu mealdeki ayet-i kerimesini yazıyor. Kur’an-ı Kerim âyetlerine kafadan mana vermek caiz olmadığına göre, böyle yapmak münasip düşer mi?
    Cevab: Caizdir. Bu, Kur’an-ı kerime kafadan mânâ vermek demek değildir. İlimsiz tefsir yapmak câiz değildir. Ancak Arapça bilen biri, Kur’an-ı kerimin pek çok âyetini anlar. Kur’an-ı kerimin en makbul kıraati, anlayarak okumaktır. Mana vermek, hele hüküm çıkarmak ayrıdır.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Allahü teala için, ‘kutlu yar’ ve ‘mübarek dost’ tabirleri kullanılır mı?
    Cevab: İbadetler haricinde caizdir.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Kâdıyaniler müslüman mıdır?
    Cevab: Bugün iki gruba ayrılmışlardır. Bir grup, Ahmed Kâdıyanî’yi peygamber olarak görmektedir. Mevlana Muhammed Ali ve Lahor grubu, böyle görmediğini ve nübüvvetin Resulullah aleyhisselâm ile sona erdiğine inandığını söylemektedir. Böyle ise bu ikinci fırkanın görünüşte böyle olduğu söylenebilir.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Akademik tez çalışmamda tatbik etmem gereken ölçeklerden birinin başlığı creativity (yaratıcılık). Bunu kullanmamın mahzuru var mı?
    Cevab: Yaratmak Allah’a mahsustur. Binaenaleyh yaratmak, yaratıcı gibi kelimeler mahlûklar için asla kullanılamaz. Zaruret varsa, niyeti sağlam tutmak kaydıyla cevaz vardır. İngilizcesini manası daha şümullüdür. Mümkünse kreativ, kreativite kullanmak daha ehvendir. Osmanlıcada mukabili bedî’, bedi’î kelimesidir.
    23 Mayıs 2017 Salı
  • Sual:

    Vehhabilerin ‘Allah göktedir’ demesi veya Ehl-i sünneti küfre nisbet etmesi küfür değil midir?

    Cevab: Şüpheli nassı, yani ‘Allah yer ve göklerin nurudur’ ve ‘Allah arşın üzerine istiva etti’ gibi âyet-i kerimeleri yanlış da olsa te’vil ettikleri için küfre düşmez; icmâya aykırı hareket ettiği için bid’at ehli olur. Ehl-i sünneti küfre nisbet etmesi, tasavvuf, istigâse, tevessül, kabir ziyareti, ölünün ruhu için adak gibi muayyen bazı amellerin, dine aykırı olduğunu vehmetmelerinden ileri geliyor. Muayyen (belli) bir müslümanı, hiç bir dinî te’vil olmadan, Müslümanlığından veya dine uygun bir amelinden dolayı küfre nisbet eden, kendisi küfre düşer.
    23 Mayıs 2017 Salı
  • Sual: Kitabını ... diye sövmek kişiyi küfre düşürür mü?
    Cevab: Yani inanmıyorsun, kitaba inansan böyle yapmazsın, kitaba inanmayanlar gibi davranıyorsun gibi manalara çekilebilir ise de, çok tehlikelidir.
    23 Mayıs 2017 Salı
  • Sual: Allahü teala her şeyi ilmiyle ve kudreti ile kuşatmıştır demek mahzurlu mudur?
    Cevab: Mahzuru yoktur. Mecazdır.
    24 Mayıs 2017 Çarşamba
  • Sual: Bir hadis-i şerifte “Müneccim, kâhindir. Kâhin de sihirbazdır. Sihirbaz da kâfirdir” buyuruyor. Yıldız yükseltme, kısmet açma gibi işleri yapanlar kâfir midir?
    Cevab: Gaybdan haber verdiğini ve gaybı mutlak bildiğini, hatta kaderi büyü vs ile değiştirebileceğini iddia eden küfre düşer. Bunun dışındaki astrolog, sihirbaz ve kâhinler vaziyete göre imanını kaybeder veya günaha girer. Hadis-i şeriflere değil, fıkıh kitaplarına bakmalıdır.
    2 Temmuz 2017 Pazar
  • Sual: Bilmeden elfaz-ı küfr söz söyleyenin nikahı düşer mi?
    Cevab: Hayır. Ama ihtiyaten tecdid-i nikâh yapmak iyi olur.
    1 Ağustos 2017 Salı
  • Sual: Meşhur hadisi inkâr küfr müdür?
    Cevab: Her nesilde yalan üzerinde ittifak etmesi mümkün olmayan birden fazla râvînin rivâyet ettiği hadislere, mütevâtir hadîs denir. Bunları inkâr küfrdür. Mahzen-i Ulûm’da da diyor ki: “Hadis-i meşhur, asr-ı evvelde ahaddan mervi olan ve asr-ı sânide iştihar eden hadîs-i şerîfdir. Yani hadis-i meşhur bir kimsenin Resûl-i ekremden sallallahü teala aleyhi ve sellem hazretlerinden ve o kimseden dahi bir cemaatin ve o cemaatten dahi diğer cemaatin istimâ etdiği hadîs-i şerîfler olup, mütemessik olan kimse de intiha edinceye kadar bu veçhiyle rivâyet olunmuşdur ki, o cemaatin kizb üzerine tevâtu ve ittifakı tasavvur olunmaz. Ve o misillü hadis-i şerif ulema-ı kiram hazeratı canibinden telakki-i bilkabul bulunmuşdur. Hadis-i meşhur, hakk-ı amelde ‘haber-i mütevâtir’ menzilesindedir. ‘Hadîs-i mütevâtir’ ile ‘hadîs-i meşhûr’ beyninde olan fark, hadîs-i mütevâtirin câhidine bilittifak küfr nisbet olunmakdan; ‘hadîs-i meşhûr’un câhidine küfr nisbet olunmak sureti ile muhtelifün fih olmakdan ibaretdir. Esâh olan suret ‘hadis-i meşhur’un câhidine dahi küfr nisbet olunmakdan ibaretdir.”
    Tecrid-i Sarih şerhinde diyor ki: “Hadis-i meşhurun hükmü ekseriyete göre haber-i aziz ve haber-i garib ile bu nevilere dâhil olmayan haber-i vâhid gibi ilm-i zannî ifade etmektir. Cessas ile Hanefiyyeden bir cemaate göre ilm-i yakîn ifade ederse de bu yakîn nazaridir. Yani bilistidlal hâsıl olur. Bundan dolayı da münkiri ikfâr olunmaz. Bu ihtilaf, haber-i meşhurun mütevâtir aksâmından addedilib edilmemesi hakkındaki ihtilafdan neş’et etmiştir. İmam Muhammed’in ashâbından Îsâ bin Ebân’a göre ise haber-i meşhur ilm-i yakîn değil, ilm-i tümâninet ifade eder. Ve haber-i vâhidin fevkinde ve haber-i mütevâtirin dûnunda bir mertebededir. Kâdi Ebu Zeyd ile âmme-i müteahhirînin de muhtarı budur.”
    İbni Âbidin hazretleri “Mesh meşhur sünnetle meşru olmuştur. Binaenaleyh onu inkâr eden bid'atçı, ikinci re'ye göre kâfir olur. Tuhfe nam eserde meshin icmâ' ile, hatta tevâtürle sabit olduğu bildirilmiştir” ibâresini izah ederken meşhur hadis hakkında der ki: “Usul-i hadis ilmine göre, meşhur ravilerin her tabakasında ikiden fazla kimselerin rivayet ettiği, fakat tevâtür derecesine ulaşmayan hadistir. Usul-i fıkh ilmine göre ise; birinci asırda, yani sahabe devrinde haber-i vâhid iken, sonraki asırlarda yalan üzerine ittifakları düşünülemeyen bir cemaat tarafından nakledilen hadistir. Birinci asırda da böyle bir cemaat tarafından rivayet olunursa, o hadis, mütevâtirdir. Birinci ve ikinci asırlarda da bu şekilde rivayet edilmezse, haber-i vâhiddir. Bundan anlaşılır ki, usul ulemasına göre meşhur, haber-i vâhidlerle mütevâtirleri taksim eden bir asıldır. Hadis ulemasına göre ise haber-i vâhidlerin bir kısmıdır ve tevâtür derecesine varmayan hadistir. İnkârcısının bid'atci mi, yoksa kâfir mi sayılacağı hususunda ihtilaf edilen, meşhur usulcülerin ıstılahına göre olan meşhurdur; hadis ulemasına göre olan değildir. ‘İkinci reye göre kafir olur’ ifadesinden murad; meşhur, tevâtürün bir kısmı sayıldığına göredir. Lakin Tahrir'de: ‘Hak şudur ki, meşhurun aslı haber-i vâhid olduğu için, onu inkâr eden bilittifak tekfir edilemez. Onu inkâr, Peygamber aleyhisselâmı yalanlamak değil, müctehidlere hata isnad olduğu için dalâlettir’ denilmiştir.”
    Netice itibariyle, mütevatir hadisin inkârının inkârında bile ihtilaf edilmiştir. Dinin zaruriyatını bildiren mütevâtir hadisi inkâr küfr; değilse bid’attir. Bazı usul uleması, meşhur hadisi de, mütevâtir hadise ilhak ettiği için, bunlara göre de meşhur hadisin inkârı, mütevâtir hadisin inkârı gibidir. Ama ekseriyete göre böyle değildir.
    1 Ağustos 2017 Salı
  • Sual: Amerikalıların kutladığı şükran günü dinî bir bayram mıdır?
    Cevab: Amerika'ya ilk gelen Avrupalı muhacirlerin XVII.asırda başlattığı bir âdettir. Karaya çıktıklarında kıtlık oldu. Kızılderililerin yardımıyla çabuk yetişen mısır ekerek açlıktan kurtuldular. Mısır hasadı yaptıklarında, Kızılderilileri de davet ederek açlıktan kurtulmanın şerefine hindi kesip ziyafet verdiler.
    2 Ağustos 2017 Çarşamba
  • Sual: Bir Müslümanda 99 küfr alameti görülse, bir de iman alameti olsa, onun küfrüne hükmedilmez. Doğru mudur?
    Cevab: Aslı şöyledir: Bir Müslümanın bir hareketinden 99 küfür, bir iman manası çıksa, imana tevil edilir, küfrüne fetva verilmez. Yoksa bir kimseden bütün âlimlerin ittifakla insanı küfre sokacağı bildirilen bir söz veya fiil sâdır olursa, onun küfrüne hüküm verilir. Yine de böyle birinin kati küfrüne kail olmaktansa, o söz veya hareketin küfre sebep olduğunu söylemek daha doğrudur. Zira bu kişi tevbe etmiş olabilir. Evet, aleni günahın tevbesi aleni olur, ama bu kazaendir. Yani iş mahkemeye düşerse, ancak bu fayda verir. Allah ile o kişi arasında ise gizli tevbe de makbuldür. Ama evlilik, şahidlik, cenaze namazı gibi hususlarda bu kişinin etvbesi bilinmedikçe, küfr üzere olduğuna şahsî olarak hükmedilir. Ancak bunun için insanı küfre düşüren şeyleri iyi bilmek lazımdır. Fıkıh kitaplarında yazan elfaz-ı küfr ile bir mümin hemen küfre nisbet edilmez. Zira bunların çoğu tevil götürür.
    2 Ağustos 2017 Çarşamba
  • Sual: “İşimi Allah'a bırakmam” demek küfr müdür?
    Cevab: “Tevekkül etmeden evvel sebeplere yapışırım” gibi bir tevili varsa da tehlikelidir.
    14 Ağustos 2017 Pazartesi
  • Sual: Birgivi Vasiyetnamesi’nde Rabbim rahmetini esirgeme demenin küfr olduğu yazıyor. Bazı hocalar dua ederken, “Allahım rahmetini esirgeme üzerimizden” diyor. Nasıl hareket etmelidir?
    Cevab: Allahü teâlânın esirgeme sıfatı yoktur. Bu bir noksan sıfattır. Allah ise noksan sıfatlardan münezzehtir. Esirgemenin bir de himaye manası vardır. Ama bu duada o kast edilmiyor. Yine de bu sözle küfre hükmedilmez. Bazı kitaplarda geçen elfaz-ı küfr ile bir kişinin hemen küfrüne hüküm verilmemesi, usul kaidesidir.
    14 Ağustos 2017 Pazartesi
  • Sual: Zaruriyyat-ı diniyye nelerdir?
    Cevab: İslâmın beş ve imanın altı şartı; zinanın, şarabın, domuzun, adam öldürmenin, rüşvetin, yalanın, hırsızlığın haram olması; tesettürün, namazın, orucun, zekâtın, haccın farziyeti gibi hususlar zaruriyyat-ı diniyyedir. Bunları her Müslümanın bilmesi farzdır. Dârülislâmda bilmemek mazeret değildir. Dârülharbde de öğrenme imkânı varsa, yine mazeret değildir. İnkârı, insanı dinden çıkarır.
    14 Ağustos 2017 Pazartesi
  • Sual: Elimde olmadan Allahü Teâlâ'yı hâşâ mahluk gibi düşünüyorum. Ne yapmalıyım?
    Cevab: Akla Allah diye ne gelse, o değildir. (Küllü ma hatara bi-bâlik/Allahü gayru zâlik.) Çünki hatıra gelenler mahluktur. Bunu bilince mesele yok.
    14 Ağustos 2017 Pazartesi
  • Sual: İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının 1. cildinin 266.  Mektubunda, “Kâfirlere mahsûs olan âdetlere ve bayramlara katılır, kâfirlerin mukaddes bildikleri günlerinde ve gecelerinde, onların yapdıklarını yaparsa Cehenneme girer. Amma, kalbinde zerre kadar îmânı olduğu için, Cehennemde sonsuz kalmaz. Demek ki, kalbinde îmân varken, kâfirlerle düşüp kalkan, onların bayramlarına, paskalyalarına uyanların cenâze nemâzlarını kılmalıdır. Bunları kâfir bilmemelidir. Nitekim bu gibilere, bugün böyle yapılmakdadır. Bunların, îmânları sâyesinde Cehennemden çıkacaklarına inanmalıdır” şeklinde bildirirken; 3. Cilt 41. mektubunda ise “Kâfirlerin bayramlarında, onların yapdıklarını yapmak, hep şirkdir.  Hindûların bayram günlerine hurmet etmek ve o zemânlarda, onların âdetlerini, onlar gibi yapmak, şirk olur. Küfre sebeb olur. Kâfirlerin bayramlarında, müslimânların câhilleri kâfirler gibi, birbirlerine hediyye gönderiyorlar. Eşyâlarını, sofralarını kâfirlerin yapdığı gibi, süsliyorlar. O geceleri, başka gecelerden ayırd ediyorlar. Bunlar hep şirkdir, kâfirlikdir” demektedir. İmam-ı Rabbânî hazretlerinin aynı meseleyle alakalı iki farklı içtihadı olduğu anlaşılıyor. Şu halde 1. Cild 266.  Mektubundaki içtihadından rücu mu etmiştir?
    Cevab: Bunun ictihadla alakası yoktur. Aynı meselenin iki cihetini beyan ediyor. Birincide böyle olanları kâfir bilmemelidir; ikincisinde bu işlerin kâfirlik olduğunu söylüyor. Biri müşahhas hâdise; ikincisi mücerred hükümdür. Böyle yapanlar kâfir olur demiyor. Niyeti eğer öyle ise, kâfir olmak ise, kâfirdir; değilse küfür bulaşığı olan günahtır. Biz bilemeyiz; namazını kılarız, demektir.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Ateist veya dinsiz biriyle evlenmeye karar veren erkek/kadının imanına zarar gelir mi?
    Cevab: Haramı, helâl itikat ettiği için dinden çıkar.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Müslüman birine kâfir demek insani küfre düşürür mü? Böyleyse tevbe kâfi midir, helallik almak şart mıdır?
    Cevab: Tevili yoksa, evet. Tevbe kâfidir. Tevbe edince, tekrar imana gelmiş sayılır. Duymadıysa helallik almaya lüzum yoktur. Helâl etmese de, imama gelmeye zarar vermez. Kul hakkı kalır.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Müminin ağzına sövmek küfr müdür? Böyleyse küfrden kurtulmak için tevbe kâfi midir, helallik de gerekir mi?
    Cevab: Allahü teala insanın yüzünü kudret eliyle vasıtasız yarattığı için, bazı âlimlere göre yüze sövmek küfrdür. Tevbe ve tecdid-i iman lâzımdır. Ayrıca günahın affedilmesi için bu kişiyle de helalleşmek icap eder. Ama helâl etmezse, kul hakkı bâki kalır; tecdid-i iman sahih olur.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Pantolon giyen bir hanıma çok yakışmış, çok güzel olmuş demek, imana zarar verir mi?
    Cevab: Kadınların erkeğe benzemesi, pantolon caiz değil ise de, bunun inkârı veya beğenilmesi, imana zarar vermez; yani şarap, domuz gibi haram-ı aynî değildir; erkeğe benzemekten dolayı haramdır.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Bir müminin yüzüne gözüne sövmek küfr müdür?
    Cevab: Böyle diyenler varsa da sahih kavil bu değildir. Büyük günahtır.
    3 Ocak 2018 Çarşamba
  • Sual: Bazı hadisleri veya tüm hadisleri inkâr etmek kişiyi dinden çıkarır mı?
    Cevab: Mütevatir hadisleri inkâr küfrdür.
    3 Ocak 2018 Çarşamba
  • Sual: Yılbaşı kutlamak insanı dinden çıkarır mı?
    Cevab: Hayır. Yılbaşı dini bir gün değildir; âdettir.
    3 Ocak 2018 Çarşamba
  • Sual: Bir kilisenin mimarisini beğenmek küfre sebep olur mu?
    Cevab: Niye küfr olsun?
    1 Şubat 2018 Perşembe
  • Sual: İltizâm-ı küfr, küfr olduğuna göre, İslâmiyete zararı dokunan, İslâmiyetle harb eden şahsiyetleri seven küfre düşer mi?
    Cevab: Küfründen dolayı veya bunu bilip aldırmayıp umumi olarak sevmek küfrdür. Bilmemek özür ise de bu zamanda zordur.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: Kendilerinin hem Mehdi, hem Resul olduğunu iddia edenler ve bunlara inananlar mürted midir?
    Cevab: Akıl hastası değilseler, imanlarına zarar verebilir. Zaruri bilgilerde cahillik özür değildir.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: Peygamberimizin teşri' vazifesini tamamıyla inkâr etmek küfr müdür?
    Cevab: Kendisine bu salahiyeti Kur’an-ı kerim vermiştir. İnkârı küfrdür.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: Niyazi Mısrî’nin Hazret-i Hasan ve Hüseyin’in Resul olduğunu iddia etmesi ve bundan dolayı mesela İsmail Maşuki gibi cezalandırılmamasını nasıl anlamak lazımdır?
    Cevab: Bu sözün ona nisbeti sahih olmayabilir. Şathiye olabilir. Şeriat zahire bakar. Cezbe hali galib idi. Bu sebeple amme-i cemiyetin selameti için Midilli adasına sürgün edildi. Niyazî, Sôfiyyenin meşhurlarından ve Halvetî meşâyıhindendir. Anadolu’da Soğanlı’da tevellüd etti. Mısır’da tahsil gördü. Bursa’da yaşadı. 1693’de Limni adasında vefat etti. Sultan Mecid, Limni’ye geldiğinde kabrini aratıp tamir ettirmiştir. Türkçe divânı çok yanık ve tatlı olup, birkaç kere basılmıştır. Bazı yazarlar, bunun için, sonradan sapıttı diyorlar. Şiirleri, hele “Peygamberimiz Muhammed Mustafa hepimizden üstündür. Âli güzel, Eshâbı çok temizdir” beytleri bunu tekzib etmektedir.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: Cessas, Fusul adlı eserinde recmi inkar edenin küfre değil, bidate nisbet edileceğini beyan ediyor. Zira bu meyanda gelen rivayetler her ne kadar mütevatir olsa da, namaz oruç gibi herkesin zarureten bildiği hususlar değildir diyor. 52 sahabenin naklettiği recm hususunu inkar hakkında net hüküm nedir?
    Cevab: Mesele mütevâtirin tarifi ve bunun inkârı ile küfre nispet edilip edilmeyeceği ile alakalıdır. İhtilaflı bir husustur.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: Hazret-i İsa’nın ineceğini inkâr eden kâfir olacağına göre, bundan hiç haberi olmayan kişiler hakkında ne söylenebilir?
    Cevab: Nüzul-i İsa’yı, bir delile istinaden inkâr eden ehl-i bid’at olur. Dârulharbde bazı zaruri olmayan bilgileri bilmemek mazerettir. Ancak bundan haberi olmayan, inkâr etmez zaten. Haberi olunca, araştırması ve hakikati öğrenmesi icab eder.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: Müslüman olmayanın duası kabul olur mu?
    Cevab: Burada kabul olmaktan maksad, duaya taraf-ı subhanîden icabet edilmesi demektir. Yoksa ibadetlerin sahih olması başkadır, kabul olması başkadır. Kâfirler ibâdetlerle muhatap değildir ki, ibadetlerinin sıhhati mevzubahis olsun. Bu sualde kast edilen duanın, kavlî dua olduğu âşikârdır. Zira rızık temini, şifa talebi gibi maddî sebeplere yapışmak hususundaki fiilî dualarının yeri geldiğinde kabul edildiğinde ittifak vardır. Netice itibariyle Müslüman olmayanların dünya işleri hususundaki duaları kabul edilebilir. Nitekim fiilî duaları da geri çevrilmemektedir. Ancak âhirete müteallik duaları, yani cehennemden kurtulmak ve cennete gitmek hususundaki dualarının bu halleriyle kabul edilmesi muhaldir. Bunun için Müslüman olmaları icab etmektedir. Böyle kimselerden dua istemek de abestir; zira helâl yiyen günah işlemeyen kimselerin duaları daha çok kabule şâyândır.
    Kur’an-ı kerimde meâlen “Kâfirlerin duası boşunadır” buyuruluyor (Ra’d: 14, Mü’min: 50). Bunlardan ilkine bazı ulemâ “Kâfirlerin tapındıkları ilahlara, putlara yaptıkları dua boşunadır. Yani bu ilahlar onların dualarına icabet edecek halde değildir” mânâsını vermiştir. İkinci âyet-i kerimeyi ise, “Cehennem’den kurtulmak için yaptıkları dua boşunadır” şeklinde tefsir etmişlerdir. (Semerkandî, Kurtubî, Râzî). Nitekim âyet-i kerimenin devamında böyle kimseler, ağzına gelsin diye iki avucunu suya açan kimselere benzetilmiştir.
    Reddü’l-Muhtar metninde şöyle bir ifade vardır: “Yağmur duasında zımmî bulundurulmaz. Velev ki tercih edilen kavle göre bazen istidrac (yani azabın çokluğuna alâmet) olmak üzere kâfirin duası kabul edilsin. ‘Kâfirlerin duası boşunadır’ meâlindeki âyet-i kerime (Ra’d, 14; Mü’min, 50)  ise âhiret hakkındadır.”
    İbn Âbidin hazretleri, burayı izah ederken diyor ki: “Yağmur duasında cemaatla birlikte zimmî (gayri müslim) bulundurulmaz. Nitekim İbni Melek, Mecma şerhinde böyle buyurmuştur. Zâhire göre zımmîler yalnız başlarına duaya çıkarlarsa men edilmezler. Mirac’da beyan edilmiştir. Lakin Feth sahibi bunu men etmiş, ‘İhtimal onların duasıyla yağmur yağar da, avam takımının zayıf imanlı olanları fitneye düşerler’ demiştir.
    ‘Kâfirin duası kabul edilir’ denilip denilmeyeceği hususunda ulema ihtilaf etmişlerdir. Cumhur-i ulema mezkûr âyetle istidlâl ederek 'denilmeyeceğini söylemişlerdir. Bir de kâfir, Allah’a dua etmez. Çünkü onu bilmez. Allah’ı bilmez ki, dua etsin. Allah'ı ikrar etse bile, lâyık olmadığı sıfatla tavsif edince ikrarını bozar. Gerçi bir hadîs-i şerifte ‘Mazlumun duası kâfir bile olsa kabul edilir’ buyurulmuşsa da, bu, küfrân-ı nimete hamledilmiştir. Yani nankör bile olsa kabul edilir, demektir. Bazı âlimler, kabul edilir demeyi caiz görmüşlerdir. Çünkü Kur’an-ı kerimde anlatıldığına göre, İblis, ‘Yarabbi bana mühlet ver!’ dedi. Allahü teala da ona mühlet verdi. Bu, ona icabettir. Ebu’l- Kâsım Hakîm ile Ebu’n- Nasr Debbûsî bunu tercih etmişlerdir. Sadru’ş-Şehid, ‘Bununla fetva verilir’ demiştir. Sa’d’ın Akâid Şerhi’nde de böyledir. Bahr'de Velvâliciyye’den naklen, ‘Fetva, kâfirin duası kabul edilir, demenin câiz olduğuna verilmiştir’ denilmektedir. Kâfirlerin âhiretteki dualarından maksad, cehennemde azaplarının hafifletilmesi hususundaki dualardır. Buna delil, âyeti kerimenin baş tarafıdır. Orada, ‘Cehennemdekiler cehennemin bekçilerine, Rabbinize dua edin de bizden bir gün azabı hafifletsin, diyecekler. Onlar da, Size peygamberleriniz beyyine ile gelmezler mi idi?, diye soracaklar. Evet gelirlerdi,' cevabını verince, Öyle ise dua edin! Ama kâfirlerin duası ancak helâktedir, diyeceklerdir’ buyurulmuştur.” Şu halde her iki kavilde de kâfirden dua istemek küfr değildir.
    İmam Kurtubî hazretleri, Ra’d suresinin “Kâfirlerin duası boşunadır” meâlindeki 14. âyet-i kerimesini, “Kâfirlerin, Allah’ı bırakıp da dua ettikleri putlar, hiç fayda veremezler” şeklinde tefsir eder. Mü’min sûresinin aynı meâldeki 50. âyet-i kerimesinin tefsirini de“Kâfirlerin, âhirette cehennemden kurtulmak için yaptıkları dua boşunadır, fayda vermez” şeklinde yapar. Nitekim Cehennemliklerin hâlinin anlatıldığı, bir evvelki âyet-i kerimeden de anlaşılmaktadır.
    İmam Rabbânî hazretleri, 163.mektupta, “Onlardan yardım, şifa beklemek ve hele onlar vasıtası ile dua ve ibadet etmek boşuna uğraşmaktır. Mümin suresinin 50. ve Ra’d suresinin 14. âyetinde mealen, ‘Kâfirlerin duaları ancak dalâlettir’ buyuruldu. Yani, İslâm düşmanlarının duaları kabul olmaz, hiç fayda vermez. Kâfirler, papazlar vasıtası ile yapılan duaları Allahü teâlâ hiçbir zaman kabul etmez. Böyle duaların Müslümanlara faydası olmaz. Yalnız bu suretle o dinsizlere bir kıymet verilmiş olur. Onlar, dua ederken, putlarını, Allah’ın düşmanlarını araya korlar”.
    Merhum Hüseyn Hilmi Işık Efendi, kendisine sorulan bu suali, “Kâfirlerin de duası kabul olabilir. Ancak kendilerine faydası olmaz” şeklinde cevaplandırdılar. Yani bu sayede elde edip fayda zannettikleri şey, aslında onların aleyhinedir. Nitekim dünyada kâfirlere her lütuf ve inayetin, âhiretteki hesaplarını arttıracağı malumdur. Şu halde kâfirlerin duasının kabul olması bir mekr-i ilahîdir.Kıyamet ve Âhiret kitabında şöyle diyor: “Muhammed aleyhisselamın Allahü teala yanındaki kıymetine, şerefine ve üstünlüğüne bakınız ki, Onu vesile eden kâfirlerin bile duasını kabul buyurmaktadır” (s.230).
    11 Nisan 2018 Çarşamba
  • Sual: Bir harama helal demek, farzı inkâr etmek gibi şeyler insanı kâfir ediyor. Caferîler mut’a nikâhını caiz görüyor. Ayaklara mesh etmeyi kâfi görüyor. Onlar neden tekfir edilmiyor?
    Cevab: Zaruriyat-ı diniyyeyi, haram olduğunda veya farz olduğunda ittifak olan hususları inkâr küfürdür. Eğer âyet ve hadislerde yanlış da olsa bir te’vil varsa tekfir edilmez. Mut’a nikâhı ve abdestte ayağını yıkamamak da böyledir.
  • Sual: Fıkıh kitaplarında “kâfire saygıyla selam veren kâfir olur” diyor. Bundan kasıt nedir?
    Cevab: Onu dini için hürmetlemek, dininden dolayı hürmet etmek demektir.
  • Sual: Papaz olduk tabirini kullanmak caiz midir?
    Cevab: Menfaat yüzünden bozuşmak için kullanılıyor. Lafza bakılmaz. Mahzuru yoktur.
    14 Eylül 2018 Cuma
  • Sual: Allah lafzı geçen türkü benzeri şeyler dinlemek veya kendi kendine söylemek küfre sebep olur mu?
    Cevab: Alay ve hakaret yoksa küfr olmaz.
    5 Ekim 2018 Cuma
  • Sual: Birine günah işlediği için dinsiz imansız demek caiz midir?
    Cevab: Mahzurludur. Amel imandan cüz değildir. Hakaret için söylenirse, günah olur; ama imana zarar vermez. İmanlı olduğunu düşünerek böyle derse, Allah saklasın, imanı gider.
    13 Ekim 2018 Cumartesi
  • Sual: Hadis-i şeriflerde,  “Babam hakkı için diyerek yemin etmeyiniz! Yemin, Allah ismi ile olur”, “Emânet, yani namus için yemin eden, bizden değildir”, “Allah’tan başka bir isim ile yemin eden kâfir olur”  buyuruluyor. Namusum ve şerefim üzerine and içerim, yemin ederim veya doğru söylüyorum denirse bu hadis-i şeriflere muhalefet olur, küfr olur denir mi?
    Cevab: Bunun sahih bir yemin olduğuna itikad ederek ve Allahü teâlânın isminin yerine geçeceğine inanarak söylerse küfür olur. Zarureten veya bilmeden söylerse küfür olmaz. Örf ve âdet olmuşsa, küfr olmaz ise de, günah olur; yemin yerine geçmez.
    2 Kasım 2018 Cuma
  • Sual: Allah’ın varlığı ispatlanamaz demek küfür müdür?
    Cevab: Doğru bir sözdür. Dünya imtihandır; mutlaka %100 ispatlanır olsaydı, herkes iman ederdi. Akla değil, gayba iman esastır.
    2 Kasım 2018 Cuma
  • Sual: Ateist bir adamla evli müslüman bir akrabam var. Bu kadına mürted olduğunu haber vermem lazım mıdır?
    Cevab: Sorarlarsa söylenir. Böyle biriyle evlendiyse, kadın zaten önceden de Müslüman olmasa gerektir.
    28 Ocak 2019 Pazartesi
  • Sual: Küfre sebep olan bir söze beğenmeden fakat isteyerek gülmenin hükmü nedir?
    Cevab: Bu sözü beğenerek kasten gülerse küfr olur. Beğenmeden ama kasten gülerse veya gayrı ihtiyari gülerse, küfr olmaz.
    9 Mart 2019 Cumartesi
  • Sual: İnsan dışa vurmadığı müddetçe zihninden geçenlerden mesul değil ise, küfr inanan nasıl kâfir oluyor?
    Cevab: Küfr, hased, suizan gibi günahlar, zihinden geçmekle işlenir. Orada kastedilen zina, hırsızlık gibi günahları zihninden geçirse, hatta işlemeye karar verse, işledikçe günah yazılmaz. Zihinden geçirmek ile işlenen günahlar da zihne gelince razı olmamak, beğenmemek lazımdır. O zaman günah yazılmaz. Beğenir ve zihninden atmazsa, günah yazılır.
    9 Mart 2019 Cumartesi
  • Sual: Beyzbol/Amerikan şapkası takmanın herhangi bir mahzuru var mıdır?
    Cevab: O da siperlikli şapka hükmündedir.
    19 Mart 2019 Salı
  • Sual: Yurt dışında yaşayan Müslüman, paskalya bayramında marketlerde rengarenk yumurta şeklinde çikolatalar alıp yese, hükmü nedir?
    Cevab: Bugüne kıymet verip hürmet etmek olmazsa almak ve hediye etmek caizdir
    19 Mart 2019 Salı
  • Sual: Allaha inanmadan ölen birine “'Allah razı olsun” demek caiz midir?
    Cevab: Gayrımüslime “Allah razı olsun” denir. Bu onun bu halinden razı olsun demek değildir. Seni razı olduğu hale koysun, demektir. Gayrı müslim olarak öldüğü iyi bilinen birine “Allah rahmet eylesin” veya “Allah razı olsun” denmez. Diyene de kâfir denmez.
    31 Mart 2019 Pazar
  • Sual: Zakkum cehennemde bir ağaç olduğu için, birine zıkkım ye demek küfr olur mu?
    Cevab: Hayır. Zıkkım, zakkum kelimesinin muharrefidir. Zakkum dünyada da yetişen zehirli bir nebattır. Zehir yemesi temenni ediliyor.
    14 Nisan 2019 Pazar
  • Sual: Günümüzde ehl-i kitap  kalmamıştır; hepsi müşriktir; sözü doğru mudur?
    Cevab: Kalmamıştır denemez; belki azdır. Zira Hristiyan memleketlerindeki halkın çoğunun bugün dinle alakası kalmamıştır.
    19 Nisan 2019 Cuma
  • Sual: Şiîlerin bedâ inancı küfür müdür?
    Cevab: Allahü teâlânın takdir ve beyan ettiği bir şeyin, sonradan başka şekilde cereyan etmesi manasına gelen bu Şiî tabiri, tevilli söylenirse küfr olmaz.
    25 Mayıs 2019 Cumartesi
  • Sual: Bir mesele hakkında kitaplarda günah, büyük günah, helal değil, caiz değildir gibi ifadeler geçiyor. Bunların da hangilerinin haram olduğunu düşünmek imanda şüphe sayılır mı?
    Cevab: Mümin miyim, değil miyim, bilmiyorum veya mesela âhiret var mı, emin değilim dese imanda küfrdür
    25 Mayıs 2019 Cumartesi
  • Sual: İçinde elfaz-ı küfür geçen şarkı dinlemenin hükmü nedir?
    Cevab: Sözleri beğenir ve tasdik ederse küfür; değilse günah olur.
    25 Mayıs 2019 Cumartesi
  • Sual: Oturarak su içmediğim için babam siz nasıl müslümansınız gibisinden sert çıkışınca sinirle boş bulunarak biz müslüman değiliz diyen dinden çıkar mı?
    Cevab: Dinden çıkmaz ise de bu gibi mevzularda münakaşa yapmak doğru değildir.
    15 Haziran 2019 Cumartesi
  • Sual: Bir yere kasten küfre sebep olacak şeyler yazan kimsenin, tövbesinin sahih olması için o yazdıklarını karalaması şart mıdır?
    Cevab: Tövbenin sıhhati için lazım değilse de, başkasına zarar verebileceği için silmesi gerekir.
    1 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: “Her kim bir kavme benzerse o da onlardandır” buyurduğuna göre, bir kimse inanç, âdet ve giyimde kasten bir millete benzerse dinden çıkar mı?
    Cevab: Buradaki benzeme, inanç ve ibadet hususunda olan benzemektir. Âdetlerde olan benzeme kötülenmemiştir. İnanç hususunda olan benzeme çok mahzurludur, küfre düşürebilir. İbâdetlerde olan benzeme bazen küfür, bazen haram veya bazen mekruh olabilir. Âdette benzemek, eğer bir sünneti ortadan kaldırıyorsa, faydasızsa, zararlıysa ve teşebbüh (benzeme) kasdıyla olursa ilk iki kişiye mekruhtur, sonrakilere değildir. Faydalı ise caiz, hatta lüzumludur.
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Bir kimse tarihte kahraman olarak tanınan bir kâfiri veya din düşmanını sevse imanı gider mi?
    Cevab: Din düşmanlarını böyle olduğunu bilerek sevenin imanı gider. Bilmez, onu kahraman ve saire olarak tanır da severse mazurdur; ama öğrenmediği için günaha girer.
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Mürted, fâsık ve gayrımüslimlerle konuşurken sağ ol, efendim, buyurun, sayın, abi gibi tabirler kullanmanın mahzuru var mıdır?
    Cevab: Bunların hepsi âdeten söyleniyor ise bir mahzuru yoktur. Bunlar tazim için söyleniyorsa çok mahzurludur. Gayrımüslim ve bid’at ehline selam vermek dua niyetiyle olursa caizdir.
    25 Temmuz 2019 Perşembe
  • Sual: Kitaplarda küfre sebep olan şeyleri ölüm veya bir uzvun kesilmesiyle tehdit edildiğinde söylemenin veya yapmanın caiz olduğu bildiriliyor. Günümüzde fitne çıkarmamak için istemeyerek küfre sebep söz veya iş söylense küfür olur mu?
    Cevab: Zaruret, her zaman başka şekilde ortaya çıkar fitne çıkarmamak için küfre sebep olan iş yapmak veya söz söylemek lâzım değildir. Çok lazım gelirse; ta’riz yapılır; yani iki manalı bir kelime kullanılır.
    30 Temmuz 2019 Salı
  • Sual: Bir kimse yaptığı veya söylediği bir şeyin küfre sebep olup olmadığını düşünerek acaba ben şimdi müslüman mıyım diye düşünmesi imanda şüphe midir?
    Cevab: Hayır, bu imanda şüphe değildir; söylediği sözün veya yaptığı işin küfre düşürüp düşürmediğinde şüphe etmektir.
    30 Temmuz 2019 Salı
  • Sual: Her artı işareti haç mıdır?
    Cevab: Haç, bambaşka şeydir. Artı işareti başkadır. Bu mantık ile ekose bile bir haçlar mecmuudur. Vesveseye lüzum yoktur. 
    30 Temmuz 2019 Salı
  • Sual: Din düşmanları, İslâmiyetin beğendiği şeyleri yapsa, bu işi beğenmek mahzurlu mudur?
    Cevab: Hayır. Beğenmek lâzımdır. O kişi değil, o iş beğenilmektedir. Din düşmanlarından, kolay kolay İslâmiyetin beğendiği şeyler zâhir olmaz.
    30 Temmuz 2019 Salı
  • Sual: Açıkça ateist olduğu bilinen şair ve yazarları sevmek ve okumak mahzurlu mudur?
    Cevab: İnancı kendinedir. İşini beğenmek caizdir.
    30 Temmuz 2019 Salı
  • Sual: Tesettürün farz olduğunu kabul ettiği halde, kızının kapalı olmasına karşı çıkan anne baba küfre düşer mi? 
    Cevab: Günahkâr olur. İnkâr ediyorlarsa küfr olur.
    7 Ağustos 2019 Çarşamba
  • Sual: Bir kimse kalben iman etse, ama korkudan diliyle Müslüman olduğunu inkâr etse, küfr olur mu?
    Cevab: Kalb ile iman esastır. Dil ile ikrar dünyada Müslüman muamelesi görmesi içindir. Zaruret özür olur.
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Helal olan bir şey hakkında mecazen “şunu yapmak bana haram oldu” demek küfr olur mu?
    Cevab: Hayır, yani ağız tadıyla yapamam manasına mecazdır.
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Son devir Osmanlı paşalarının üzerlerinde haç şeklinde madalyaların bulunması nasıl izah edilebilir?
    Cevab: Küfr alâmetini tazim için değil, diplomatik sebeplerle takıyorlar.
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Bazı kimseler maddi sıkıntılarını anlattıklarında kullandıkları “İmanım gevredi parasızlıktan” tabiri tehlikeli bir ifade midir?
    Cevab: Hayır, mecazdır. 
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: İki erkek ve bir kız kardeş miras taksim ederken, kız kardeş “ailem benim için masraf etmedi, ben de erkek kardeşlerim gibi hisse isterim diyebilir mi?
    Cevab: Bu söz, imanı tehlikeye sokabilir. Bu tehlike varsa, erkek vârisler hisselerinin birazından vazgeçerek kız kardeşlerinin imanını tehlikeye atmasını önlemelidir. Mirası bütün vârislerin rızası ile farklı hisselere göre taksim etmek caizdir. Ailesinin masraf edip etmemesi miras hissesine tesir etmez. Bir çocuk hep ailesiyle kalsa, diğeri dışarıda kendi gayretiyle bir hayat kurmuş olsa, biri anne ve babasına baksa, diğeri bakmasa, aynı hisseyi hak ederler. Anne ve baba, sağlığında böyle mağdur çocuğuna mal verebilir. Bu, miras hissesine sayılmaz.
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Bir kimse elfaz-ı küfür söyleyip açıktan inkâr etmese, babası öldüğü zaman miras alabilir mi?
    Cevab: Elfaz-ı küfr ile mürtedliğe hüküm verilemez. Dinin kati hükümlerini bilerek ve isteyerek inkâr ediyorsa vâris olamaz.
    8 Ekim 2019 Salı
  • Sual: İçki içen kimsenin imanının çıktığı, ayılınca geri geldiği; dolayısıyla içki içen kimsenin o halde ölürse imansız gideceği doğru mudur?
    Cevab: Hadis-i şerifte böyle geçiyor ise de, buna söylediğiniz gibi mana vermek Ehl-i sünnete aykırıdır. Amel imandan cüz değildir. Burada kastedilen içkinin haram olduğuna ehemmiyet vermeden içen kimse demektir veya içkinin haramlığının dehşeti bildirilmektedir.
    8 Ekim 2019 Salı
  • Sual: Üniversitede mitoloji dersi alanlara, bu dersteki şu tanrısı, bu tanrısı gibi uygunsuz ifadeler hususunda nasıl davranmasını tavsiye edersiniz?
    Cevab: Bunlar uygunsuz ifadeler değildir. Tanrı, tapınılan şey demektir. İlah karşılığıdır. Antik cemiyetlerin tapındığı şeye tanrı denmesi tabiidir. Mesela Müslümanların tanrısı Allah’tır.
    8 Ekim 2019 Salı
  • Sual: Zünnara benzediği için bornozun kuşağını, pijamanın ipini sarkıtmakta bir mahzur olur mu?
    Cevab: Bunlar zünnara benzese bile –ki benzemiyor-, farklı şeylerdir. Bir mahzuru olmaz.
    15 Kasım 2019 Cuma
  • Sual: Sıkıntıda olan biri “cehennemde gibiyim” dese bu küfür olur mu?
    Cevab: Hayır.
    15 Kasım 2019 Cuma
  • Sual: İslâmiyete düşman birini methetmek mahzurlu mudur?
    Cevab: Hususi bir vasfı övülebilir ise de, bir din düşmanı övüldüğünde arş titrer.
    15 Kasım 2019 Cuma
  • Sual: Hazret-i Âdem’in ilk insan olmadığını söyleyen küfre düşer mi?
    Cevab: Bir delili, bir nassı yanlış tevil ederek söylerse, bid’at sahibi olur. Aksi takdirde küfre düşer.
    22 Kasım 2019 Cuma
  • Sual: Bir kimse kumarda kazanmak için dua etse veya adak yapsa küfre düşer mi?
    Cevab: Haram olduğunu inkâr etmezse düşmez.
    14 Aralık 2019 Cumartesi
  • Sual: Mütevâtir ve sahih olanlar dışındaki hadis-i şeriflere inanmamak küfr olmaz ise, bunun sebebi Peygamber Efendimizin bunları söylediği kati olmadığı için midir?
    Cevab: Peygamberin doğru söylediğine inanmayan küfre düşer. Zayıf bile olsa bir hadisi beğenmeyen de böyledir. Ancak mütevâtir hadisler dışındaki hadislerin, hadis olduğuna, yani Peygamber’den nakledildiğine inanmayan küfre düşmez.
    12 Ocak 2020 Pazar
  • Sual: “Filmin müzikleri güzeldi” yahut “Bu müzik güzelmiş” demek elfaz-ı küfürden midir?
    Cevab: Hayır. Nefse hoş geliyor demek istenmektedir.
    12 Ocak 2020 Pazar
  • Sual: Noel ve Paskalya’da gayrı Müslimlerin hediye ettiği çörekleri yemekte mahzur var mıdır?
    Cevab: Caizdir. Hürmet eden onlardır, Müslümanlar değil. Osmanlılar zamanında Paskalya yumurtası ve çöreği dağıtırlardı. Müslümanlar da alır yerlerdi.
    12 Ocak 2020 Pazar
  • Sual: Erkek küfre düşerse nikâhı yenilemek gerekir; ama kadın küfre düşerse iddeti bitmeden tevbe ederse nikâhı devam eder mi?
    Cevab: Şâfiî ve Hanbelî mezhebinde öyle. Hanefî ve Mâlikîde nikâh bozulur. Yeniden nikâh lazımdır.

    Kadın tevbe etmezse, nikâh devam eder veya kocasının cariyesi sayılır; ama tevbe edene kadar vaty caiz olmaz diyen âlimler de vardır.

    17 Ocak 2020 Cuma
  • Sual: Tapmak kelimesinin manası tam olarak nedir?
    Cevab: Tapmak, Türkçe’de bulmak demektir. Taptuk Emre’nin isminde bu manayla kullanılmıştır. Şimdi yanlış olarak tapınmak yerine kullanılıyor ki ibadet etmek demektir. Bir insana “Sana tapıyorum” demek küfr-i hükmîdir. Çok sevmek manasına kullanmışsa küfr olmaz ise de, günahtır.
    15 Şubat 2020 Cumartesi
  • Sual: Elfaz-ı küfr sebebiyle imanı giden bir kimsenin nikâhı bozulur mu?
    Cevab: Elfâz-ı küfr ile insanların küfrüne hükmedilmez, binaen aleyh nikâhı bozulmaz. Zevcesinden vekâlet alıp, nikâh tazelemesi iyi olur. İki taraftan biri mürted olunca, nikâh bozulur. Yeni bir nikâh lazımdır. Şâfiî’de, iddet içinde Tevbe ederse, nikâh geri gelir.
    22 Şubat 2020 Cumartesi
  • Sual: Doyduktan sonra yemek haram olduğu için, doyduktan sonra yemeye devam edip sonra elhamdülillah demek caiz midir?
    Cevab: Caizdir. Zira haram liaynihi değildir. Haram ligayrihidir. Şarap veya domuz eti yahut leş gibi haram liayniyi yerken bilerek besmele çeken ve hamd edenin küfründen korkulur.
    3 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: Namaz kılan bir kimse, Allahü teâlânın emrini yerine getirmeyi ve kulluk vazifesini yapmayı niyet etmeyip, namazın bir spor olduğunu düşünürse, bu küfrü mü gerektirir?
    Cevab: Bunun aynı zamanda Allah'ın emri olduğunu kabul ediyorsa küfür olmaz; sevap alamaz.
    24 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: “Allah’ın da mizah anlayışı olduğuna inanıyorum. Bazen kullarına mizahi uyarılarda bulunur.” Sözünde bir mahzur var mıdır?
    Cevab: Ahmakça bir sözdür. Müslümana yakışmaz; niyete göre imanı tehlikeye sokabilir. Allahü teala için din kitaplarında bildirilmemiş, mesela “dünya gemisinin kaptanı” “kainat kitabının yazarı” gibi vasıflandırmalarda bulunmak doğru değildir, edebe mugayirdir.
    24 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: Euzu besmele ile bir işe başlarken veya başladıktan sonra müzik ve kadın sesi işiten küfre düşer mi?
    Cevab: Hayır. Şarap içmek, leş yemek, adam öldürmek gibi haram liaynihi bir şey yaparken besmele çekenin küfründen korkulur
    24 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: Hilafet, kölelik, ganimet, cizye, ukubat zaruret-i diniyyeden midir? Bunları inkâr eden veya tarihseldir diyenlerin hükmü nedir?
    Cevab: Zaruret-i diniyyeden değildir. Bu zamanda tatbiki yoktur demek caizdir. Ama inkâr eden veya beğenmeyen imanını kaybeder.
    30 Mayıs 2020 Cumartesi
  • Sual: Edille-i şer’iyyeyi inkâr etmek küfr müdür?
    Cevab: Edille-i şer’iyye, yani İslâm dininin kaynakları dört tanedir. Kitap, sünnet, icmâ ve kıyas. İcmâ ve kıyasın delil olduğunu inkâr eden, bid’at sahibi olur. Âyeti kerime ve mütevatir hadisleri ve bunların delil olduğunu inkâr eden dinden çıkar.
    5 Haziran 2020 Cuma
  • Sual: Müslüman bir kadın, gayrimüslim bir erkekle evlenirse veya buna niyet etse bile dinden çıkıyor. Amel imandan bir cüz olmadığına göre ve yaptığının günah olduğunu bilerek evlense neden mürted oluyor? Bu hüküm, erkek için de cari midir?
    Cevab: Bu hüküm, amelden dolayı değil inançtan dolayıdır. Helal olduğuna inanıyor ki evleniyor. Erkek de aynı hükümdedir.
    13 Haziran 2020 Cumartesi
  • Sual: Birisi perşembe günü yola çıkmak sünnettir dese, söylediği kişi de cuma günü çıkmak da farzdır dese, küfre düşer mi?
    Cevab: Düşmez ise de, sünneti hafife almak tehlikelidir. İnsan diline sahip olmalıdır.
    20 Haziran 2020 Cumartesi
  • Sual: Bir marangoza kiliseden oturak siparişi gelse, sıralarda haç işareti olsa, yapmak caiz midir?
    Cevab: İmam Ebu Hanife’ye göre kiliseye ücretle hizmet etmek caizdir. Gayrı müslimlere küfr alâmeti olan şeyleri satmak da caizdir.
    21 Haziran 2020 Pazar
  • Sual: Sıkıntılı hâllerdeki birinin “ölsem de kurtulsam” demesinde bir beis var mı?
    Cevab: Caizdir; mecazdır; ama ölümü temenni etmek doğru değildir. Müminin hayatı mematından hayırlıdır. Daha çok hayırlı amel yapabilir.  
    9 Temmuz 2020 Perşembe
  • Sual: Fötr şapka ile ön tarafı siperli şapka dini olarak aynı hükümde midir?
    Cevab: Hepsi aynıdır. İş siper-i şemsli olmasındadır.
    9 Temmuz 2020 Perşembe
  • Sual: Kur’an-ı kerimde geçen, ama hükmü farz değil, müstehab olan bir hususu inkâr etmek de küfr müdür?
    Cevab: Bir şeyin Kur’an-ı kerimde geçmesi başka şey; farz, vacip veya müstehab olması başka şeydir. Kur’an-ı kerimde geçtiğini inkâr etmek küfrdür. Kurban gibi; akitlerde iki şahit tutmak gibi; Kur’an-ı kerim okumaya başlarken euzü söylemek gibi. Bunların hükmünü inkâr küfr olmaz. Çünkü ef’al-i mükellefîn ictihadîdir. Mesela kurban kesmek Hanefî’de vacip, diğer üç mezhepte sünnettir. Vacip olduğunu inkâr küfr olmaz. Ancak Kur’an-ı kerimde kurban yoktur demek, küfr olur. Zaruriyat-ı diniyeden olup üzerinde ittifak varsa, hükmünün de inkârı küfrdür. Beş vakit namaz, oruç, zekât ve haccın farziyeti; zinanın, hırsızlığın haram olması gibi.
    9 Temmuz 2020 Perşembe
  • Sual: İbni Âbidin’de bir adamın bin kölesi olsa, hanımı 1001’nciyi almasına karşı çıksa küfründen korkulur, diyor. Bu kadının kocasına mercimek çorbası içme demesi gibi değil midir? Helali yapmamasını istemekle küfre nasıl gider?
    Cevab: Burada kadının helali inkâr tarikiyle karşı çıkması mevzubahistir. Dinen açık helal edilmiş bir şeyin haram veya açıkça haram edilmiş olan bir şeyin helal olduğuna itikat, küfre sebep olur.
    21 Temmuz 2020 Salı
  • Sual: İnançsızlar hakkında, “Cehennem dahi yokluğa göre bir nevi rahmettir; yok edilmek daha büyük azaptır” demek uygun mudur?
    Cevab: Bu söz küfre sebep olur. Zira, kâfirlerin cehennemi görünce, keşke toprak olsaydık diyeceği, ayet-i kerime ile sabittir. Dört halifeler, mesuliyetten korktukları için, dünyaya hiç gelmemiş olmayı, yok olmayı temenni etmişlerdir. Yokluk, cehenneme göre büyük bir nimettir. Nitekim İmam-ı Rabbanî hazretleri de peygamber tebliği işitmemiş kâfirler, hayvanlar gibi yok edilecektir, şeklinde ictihad buyurdu. Cehennem, küfrün mukabilidir; bunlarda inkâr yoktur. Çünki duymamışlardır. Cennet, imanın mukabilidir. Bunlarda iman yoktur. İkisi arasında da bir yer yoktur. Şu halde en münasibi hayvanlara kıyasen yok edilmeleridir.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Komünizme inanan ve onu şiddetle takip edip komünist düzene geçilmesini isteyen bir kişi dinden çıkar mı?
    Cevab: Bu ideolojinin dine bakışını biliyor ve bunu kabul ediyorsa dinden çıkar.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Kız kardeşimin dışarı çıkarken eşarp bağlaması uzun sürdüğü için annem keşke açık kalsaydı dedi. Bu küfür müdür?
    Cevab: Farziyetini inkâr etmediyse değildir.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Biri bir kişi için melek gibi dese, diğeri de melek değil Azrail dese mahzurlu mudur?
    Cevab: Azrail aleyhisselamı tahkir olduğundan tehlikelidir.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Şeytan diyor ki bunu yap diyen biri, bazen şeytana uymak güzeldir dese küfrü gerektirir mi?
    Cevab: Şeytanın yolu tasvip ederek söylenirse küfrü icap eder.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Beşeri hukuk sistemini şeriata tercih eden veyahut beşeri hukuk sisteminin şeriatten üstün veya mantıklı olduğunu iddia eden kişi küfre girer mi?
    Cevab: Birinci halde zaruret sebebiyle tercih ediyorsa (hâkim gibi) küfre düşmez. İkinci söz tehlikelidir.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Haram işleyen birine Allah’tan korkusu yok demek küfr müdür?
    Cevab: Bir sebebe bağlı olduğu için küfr değildir.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Yunan mitolojisinde tanrılar için acaba gerçek mi diye düşünmek küfür müdür?
    Cevab: Bir Müslüman nasıl böyle düşünür? İmanda şüphe küfürdür. 
    21 Ağustos 2020 Cuma
  • Sual: İmansız ölmekten korkmak mahzurlu mudur?
    Cevab: İmansız gitmemenin alameti, 1-İmansız ölmekten korkmak, 2-Allah dostlarını sevmektir.
    21 Ağustos 2020 Cuma
  • Sual: Uluhiyyette şirk ile ibadette şirk aynı mıdır?
    Cevab: Biri Allah’a ilahlıkta ortak koşmak olduğu için küfürdür. Diğeri ise riyadır. Yani ibadetleri desinler için yapmaktır. Hiç Allah rızası yoksa, küfürdür; değilse günahtır.
    21 Ağustos 2020 Cuma
  • Sual: Yakın tarihteki fena şahsiyetleri, yanlış tanıyan insanlara tanıtmalı mıdır?
    Cevab: İmanın bir insanda devam etmesi için hubb-i fillah ve buğd-i fillah lazımdır. Onun için din düşmanlarının bilinmesi, tanınması lazımdır. İlm-i siyasete dikkat ederek usulünce bunu müsait kişilere anlatmalıdır. Kalpten Allah düşmanlarının sevgisi çıkmadıkça, Allah sevgisi girmez.
    21 Ağustos 2020 Cuma
  • Sual: Uzak bir yer için ta öteki dünyada veya öteki dünyada bile olsa gider alır demek küfür müdür
    Cevab: Değildir. Mecazdır.
    21 Ağustos 2020 Cuma
  • Sual: Bir kimse Peygamberimizin anne ve babasına müşrik, kâfir ve cehennemlik dese dinden çıkar mı?
    Cevab: Nasslardan bir delili varsa çıkmaz. Yoksa veya hakaret kastıyla söylemişse çıkar.
    21 Ağustos 2020 Cuma
  • Sual: Ezanı garip bir şekilde okuyan biri için sanki şarkı söylüyor demek küfr olur mu?
    Cevab: Kast edilen sünnete uygun okumamak olduğu için olmaz.
    1 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Âdem aleyhisselamın bütün insanların babası olduğuna inanmak itikadi bir mesele midir?
    Cevab: Hakkında âyet-i kerime ve üzerinde icma vardır. İnkârı küfrü müstelzimdir.
    1 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Bir kimse alnımızdaki yazı ile değil, kendi kaderimizi kendimiz çiziyoruz dese ne lazım gelir?
    Cevab: İnsandaki irade-i cüziyeyi kast ederse küfr olmaz.
    8 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Yoga yapmak küfr müdür?
    Cevab: İbadet niyetiyle değilse küfr olmaz.
    28 Eylül 2020 Pazartesi
  • Sual: Müslüman bir kadın, gayrı müslim bir erkek ile evliliğin haram olduğuna inanıyorsa, evlenmeye niyet ettiği anda neden dinden çıkıyor? Günahkâr olması icap etmez mi?
    Cevab: Nikâh, bunun haramlığını inkâr demek oluyor.
    28 Eylül 2020 Pazartesi
  • Sual: Âyetlere hüküm verip dinden çıkma nasıl olur?  
    Cevab: Kur’an-ı kerime, Peygamber’in vermediği, akla, mantığa, Arapça gramerine uymayan mânâ verirse ve bu yanlış olursa, dinen çıkar. Doğru olursa, hata etmiş olur. Mesela Allah onların şefaatini kabul etmeyecek mealindeki âyet-i kerimeye şefaatin hiç kabul edilmeyeceği manasını vermek hatadır. Çünki burada putların şefaati reddedilmektedir, insanların değil. Onlar Allah’ı unuttu; Allah da onları unuttu âyet-i kerimesine Allah’ın da insanlar gibi unutabileceği manasını vermek küfrdür. Çünki burada kastedilen, Allah’ın onlara rahmetle muamele etmemesidir.
    29 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Cinleri mikrop olarak tevil eden kâfir olur mu?
    Cevab: Sapık olur. Tamamen inkâr eden dinden çıkar.
    29 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Bir şeyin küfr alameti olduğunu bilmeden, faydası sebebiyle kullanan kimse küfre düşer mi?
    Cevab: Dârülharbde bilmemek özürdür. Öğrenme imkânı olup da öğrenmemişse, bu sebeple günaha girer. Sorarsa söylenir.
    29 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Her hangi bir sebeple mürted olan biri, sonra pişman olsa ve tekrar müslüman olmak istese, mutlaka kelime-i şehadet getirmesi lazım mıdır?
    Cevab: Pişman olup kalben tövbe etmesi Allah katında mümin sayılması için kâfidir. Harice karşı kelime-i şahadet getirmesi lazımdır.
    29 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Birisi hakkında “Bu adam kendini tanrı mı zannediyor” demek küfr olur mu?
    Cevab: Hayır. Bu kişinin otoriter davranmak arzusundan kinayedir. 
    12 Ekim 2020 Pazartesi
  • Sual: Bir kimse batıl bir şey için, “Bunun doğru olduğunu ispat edersen, ben de Hristiyan (veya Yahudi olurum” dese, ne lazım gelir?
    Cevab: Böyle söylemek doğru değildir. Mutlak küfr denemez ise de, tecdid-i iman etmelidir. 
    22 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Bir kâfir öldüğünde Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun diyen kimseye ne lazım gelir?
    Cevab: Resulullah aleyhisselam, iman etmeden ölen bir akrabası için, "Eğer Allah men etmezse, onun için mağfiret dileyeceğim" buyurdu. Sonra, "Akraba bilse olsa, Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra müşrikler için mağfiret dilemek Peygambere ve mü'minlere yakışmaz" mealindeki Tevbe suresinin 113. ayeti kerimesi nâzil oldu. Münafıklardan Abdullah bin Übey bin Selül vefat ettiğinde, Cenabı Peygamber cenaze namazını kıldırdı. Bunun üzerine, "Onlardan ölenlerin namazını kılma! Mezarı başında da durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Rasulünü inkâr ettiler" mealindeki Tevbe suresinin 84. âyet-i kerimesi nâzil oldu. Ayrıca "Onlar için af dilesen de, dilemesen de, 70 defa af dilesen de, Allah onları asla affetmeyecektir. Çünki onlar, Allah ve Rasulünü inkâr ettiler" mealindeki Tevbe suresinin 80. âyet-i kerimesi de buna dairdir. Zahiren Müslüman olarak öldüğü bilinmeyen bir kimseye rahmet dilemek, Allah'ın hükmünü beğenmemek, O'nu yalanlamak demektir. Ayrıca bile bile onun mümin olduğunu kastederek söylerse imandan çıkar; boş bulunup söylerse çıkmaz. Buna mukabil hayatta olan gayrimüslimlerin affedilmesi için dua etmek caizdir Çünkü bu onların hidayete gelip Müslüman olması demektir. Gayrimüslimlere selam vermenin ve Allah razı olsun demenin caiz olduğunu söyleyen alimler de bunu kast etmişlerdir. Nitekim Uhud gününde kendisine kötülük eden düşmanları için Cenab-ı Peygamber, "Allah'ım onları affet, bilmiyorlar" şeklinde dua etmişti.
    22 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Küfre düşen birisi hatasından pişman olmuş ise kelime-i şehadet getirip tövbe etmesi kafi midir?
    Cevab: Dinden çıkmasına sebep olan hâlinden veya sözünden de pişman olması icap eder.
    22 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Bir kimse, “Kim namazı terk ederse, kâfir olur” hadis-i şerifine istinaden namaz kılmayan birine kâfir dese ne lazım gelir?
    Cevab: Avam, hadislerle amel edemez. Fakihlere tabi olmalıdır. Ameller imandan cüz değildir. Bu hadis-i şerifi, inkar yoluyla terk ederse kafir olur şeklinde tevil etmişlerdir. Bununla beraber cahil birisi, buna istinaden birine küfr nispet etmişse, küfre düşmez, günahkâr olur.
    22 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Bid’at veya sapık görüşe sahip olanları tekfir etmeden sapık demek caiz midir?
    Cevab: Müslümanım diyen, namaz kılan kimseye, tevilli yanlış sözleri sebebiyle kâfir denemez; ancak sözü veya işi küfre sebep olur denebilir. Son nefes mühimdir. Eliyle, diliyle, kalemiyle dine saldıranları tekfir etmenin zararı yoktur. Bahsettiğiniz kişiler, ehl-i bidat olmaktan da öte, zındıkaya veya ilhada düşmüş kişilerdir.  
    22 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Sahabenin hepsinin cennetlik olduğunu inkâr eden küfre düşer mi?
    Cevab: Sahabenin hepsinin günahlarının affedileceği ve cennetlik oldukları ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerle sabittir. Bir delili yanlış tevil etmek suretiyle bunu inkâr eden, küfre düşmez; bidat ehli olur. Aksi takdirde küfre düşer. Mesela Havz-ı Kevserden uzak tutulanlar için, bunlar senden sonra neler yaptılar biliyor musun, hadis-i şerifi, münafıklar içindir. Bunu yanlış tevil ederek, bazı sahabenin de dâhil olduğunu söylerse, küfre düşmez; mübtedi olur. Ebu Bekr’in sahabiliğini ve Aişe’nin masumiyetini inkâr eden, tevili olsa da küfre düşer. Çünki ayet-i kerime ile sabittir.
    6 Kasım 2020 Cuma
  • Sual: Hukuk fakültesinde okuyan bir kız, “Allahın indirdiğiyle hükmetmeyenin kâfirdir” ayet-i kerimesi çerçevesinde nasıl hareket etmelidir?
    Cevab: Bu, inkâr yoluyla hükmetmeyenleri kast ediyor. İslam hukukuna göre kadının kâdı/hâkim olması, erkeklerle karışık çalışması zaten caiz değildir.
    6 Kasım 2020 Cuma
  • Sual: Birisine bu muameleyi bana yaparsan gavursun dese, ne lazım gelir?
    Cevab: Hakaret kastı ile söylerse, günah olur. Küfre düşeceğini kast ederse, söyleyen tecdid-i iman etmelidir.
    10 Kasım 2020 Salı
  • Sual: Alkollü içki içmenin haram olduğunu inkâr eden küfre düşer mi?
    Cevab: Üzüm ve hurmadan yapılan şarabın mutlak haramlığında ittifak vardır. Bunun haramlığını inkâr eden küfre düşer. Diğer içkileri içmek haram ve sarhoş olunca had cezası yapılır ve alıp satmak mekruh olduğu halde, inkârı küfr değildir.
    10 Kasım 2020 Salı
  • Sual: İslâmiyete çok büyük zararları olan bir kâfiri câhilliğinden dolayı sevmek, hatta övmek küfr olur mu?
    Cevab: Bilmemek özürdür. Ama öğrenmediği için günaha girer.
    21 Kasım 2020 Cumartesi
  • Sual: Din dersinde talebelere şıklı sualler sorulduğunda, mesela “Âdem aleyhisselam ilk peygamber değildir” gibi yanlış bir şık yazmak caiz midir?
    Cevab: Kasıt yok. Mahzuru olmaz. İlzam tarikiyle söylenen söz küfr değildir. Buna benziyor.
    21 Kasım 2020 Cumartesi
  • Sual: Hz.Mevlana’nın Mesnevi’sinde, “Veliler Allah’ın çocuklarıdır” ifadesi geçiyor. Bu söz küfr değil midir?
    Cevab: Bütün insanlar, Allah’ın çoluk çocuğudur. Bu ifade mecazdır.
    24 Kasım 2020 Salı
  • Sual: Bir kimse, kızımın başı örtülü, eşimin başı açık; her ikisine de saygı duyarım demesinin hükmü nedir?
    Cevab: Niyete bakar. Karışamam, kendi bilir manasına diyorsa, günahkârdır; tesettürü ve aile reisinin ailesine dinin emirlerini yaptırması ayetini inkâr ediyorsa, küfrdür.
    8 Aralık 2020 Salı
  • Sual: Bakara suresinin 62. ve Maide suresinin 69. âyetlerini delil getirerek “Muhammed aleyhisselamı peygamber olarak kabul etmek şartıyla Hristiyan ve Yahudi de kurtulabilir” diyen bid’ate mi küfre mi düşer?
    Cevab: Küfre düşer. Her ne kadar bir delili yanlış tevil ediyor iseler de, bunun hilafına dair açık nasslar vardır.
    19 Aralık 2020 Cumartesi
  • Sual: Müslüman birisine kızdığı için şeytan demek küfür olur mu?
    Cevab: Kurnaz manasına söylemek mecazdır, caizdir.
    21 Aralık 2020 Pazartesi
  • Sual: “İmansız gideni Allah bile kurtaramaz” söz uygun mudur?
    Cevab: Allah vaadinden dönmez, ama vaidinden dönebilir. Allah dilemedikçe kimse iman ile ölemez. Ancak cahil biri böyle söyler.
    21 Ocak 2021 Perşembe
  • Sual: Fatıma mushafına inananlar küfre mi düşer?
    Cevab: Zaruriyyat-ı diniyyeye inanmayan zaten mümin değildir. Bugün eldeki mushafın, Resulullah’a inen Kur’an-ı kerim olduğunda kati icma vardır.
    21 Ocak 2021 Perşembe
  • Sual: Şeytanı inkâr etmek küfr müdür?
    Cevab: Ayetleri inkar etmek olacağı için küfürdür.
    21 Ocak 2021 Perşembe
  • Sual: Evliliğe ve nikâha karşıyım diyen küfre düşer mi?
    Cevab: Niyete bakar. Bunun dinen meşruluğunu inkâr ediyorsa, düşer. Bu zamanda evlenmek zor, bu sebeple evlenmeyi düşünmüyorum maksadıyla söylerse düşmez.
    7 Şubat 2021 Pazar
  • Sual: Allahtan başka, çok sevdiği birisi için tapmak, tapınmak kelimelerini kullanmak caiz midir?
    Cevab: Tapmak, eski Türkçe’de bulmak demektir. Taptuk Emre ismi buradan gelir. Bugün ibadet etmek manasına kullanılıyor. Bunun doğrusu tapınmak gelir. Bu, ancak mabudlar için kullanılır. Allah’tan başkası için tapıyorum, tapınıyorum demek küfrdür. Onu mabud görmüyor, çok sevdiği için söylüyorsa, küfr olmaz ise de mahzurludur.
    7 Şubat 2021 Pazar
  • Sual: Kâhinlere inanmak küfr müdür?
    Cevab: Verdikleri haber gayba dair ise buna inanmak küfr olur. Değilse günah olur. “Kim kâhine gider de sözünü tasdik ederse, dine küfr etmiş olur” hadis-i şerifi vardır. İnanmak küfr, inanmayıp tasdik etmek küfran-ı nimet, yani günahtır.
    16 Şubat 2021 Salı
  • Sual: Birinin ağzına sövmek küfr olur mu?
    Cevab: Hayır. Günahtır.
    16 Şubat 2021 Salı
  • Sual: Kara kedi, 13 sayısı gibi bir şeyin uğursuzluk getirdiğine inanmak küfr müdür?
    Cevab: Hayır, günahtır.
    16 Şubat 2021 Salı
  • Sual: Memuriyete girerken dine uymayan şekilde yemin ettirilse küfr olur mu?
    Cevab: Hayır. Zaruret vardır. Küfr kalb ile olur.
    16 Şubat 2021 Salı
  • Sual: “Harim-i kabe-i aşkı tavaf eyler dil-i Cibril” gibi divan şiirinde geçen ibareler veya “Boşboğaz cehenneme gitmiş, odunlar yaş demiş” şeklindeki darbımeseller küfr olur mu?
    Cevab: Bunlar mecazdır. Küfr olmaz.
    28 Şubat 2021 Pazar
  • Sual: Sitenizde abdest alıp namaz kılan birinin küfre düşmeyeceğini yazmışsınız. Herkes hata yapabileceğine göre, bu söze açıklık getirir misiniz?
    Cevab: Düşmesi beklenmez. Herşeye, şu küfr mü, bu küfr mü diye kafa yormak vesvesedir.
    28 Şubat 2021 Pazar
  • Sual: "Cehennem olsa gelen göğsümüzle söndürürüz" şiiri mahzurlu mudur?
    Cevab: Niyete göre küfr olabilir. ahiret halleriyle ve dini mefhumlarla alay etmek, bunları tahkir etmek mahzurludur.
    28 Şubat 2021 Pazar
  • Sual: Bir şeyleri cehenneme benzetmek, mesela resmen cehennemi hissettim veya ateşi cehennem sıcağı gibi demek küfr müdür?
    Cevab: Hayır. Mecazdır.
    28 Şubat 2021 Pazar
  • Sual: Bir işi kati yapmak için “İnşallahı maşallahı yok” demek küfr olur mu?
    Cevab: Cahilce bir sözdür. İlahi iradeyi inkâr etmiyorsa küfr olmaz.
    29 Mart 2021 Pazartesi
  • Sual: Bu amellerimle cennete giremem sözü dinden çıkarır mı?
    Cevab: Doğru bir sözdür. İnsan ameliyle değil, Allah’ın dilemesiyle cennete gider.
    29 Mart 2021 Pazartesi
  • Sual: Nevruz kutlamak âdet olan yerlerde Nevruz’u tebrik eden eş dosta karşı nasıl davranmalıdır
    Cevab: Nevruz, Noel gibi gayrı müslim dini bayramıdır. Bir Müslümanın bunu kutlaması imana zarar verir. Fitne çıkacaksa, tebriki kabul eder. Cevap vermek çok lazımsa, size hayırlı bir ömür sıhhat ve afiyet temenni ederim gibi bir dua cümlesiyle umumi cevap verilir.
    29 Mart 2021 Pazartesi
  • Sual: Herkesin ana lisanında ibadet etmesini müdafaa eden küfre düşmüş olur mu?
    Cevab: Cahilse veya bir delili kendince yanlış tevil ediyorsa, küfre düşmez; bidat ehli olur. Aksi halde küfr olabilir. İbadetin Arapça olacağında icma vardır. Bu, zaruriyyat-ı diniyyedendir.
    29 Mart 2021 Pazartesi
  • Sual: Küfre sebep olan şey, söylenmeyip yazılırsa küfre düşülür mü?
    Cevab: Ne yazarak ne söyleyerek küfre düşülür. Niyet ile küfre düşülür. Niyeti küfürse, yazsa da söylese de küfre düşer. Niyeti küfür değilse, yazsa da söylese de küfre düşmez. Günaha girer.
    29 Mart 2021 Pazartesi
  • Sual: Allah’ın cisim olduğuna inananlar ve Allah göktedir diyenler küfre düşer mi?
    Cevab: Muayyen sınırlar içinde kalıp belli bazı nassları yanlış da olsa tevil ederlerse küfre düşmez; bidat ehli olurlar. Mücessime ve Müşebbihe fırkası böyledir.
    3 Nisan 2021 Cumartesi
  • Sual: Talihim kötü demek mahzurlu mudur?
    Cevab: Talih ile kader aynı şey olmamakla beraber, kaderi kötülemek maksadıyla derse mahzurludur. Değilse dil alışkanlığıdır, mahzuru yoktur.
    3 Nisan 2021 Cumartesi
  • Sual: Allah’ın bildiğini kuldan mı saklayacağım sözü tehlikeli midir?
    Cevab: Günahın ifşa edilmesi, ayrı bir günahtır. Ama başka hususlarda dürüst davrandığını tebarüz ettirmek için söylenirse mahzuru yoktur.
    22 Nisan 2021 Perşembe
  • Sual: Filmlerde gayrı müslim rolünde oynamanın imana zararı var mıdır?
    Cevab: Hayır, rol neticede.
    22 Nisan 2021 Perşembe
  • Sual: Nuh der peygamber demez sözü küfür müdür?
    Cevab: Hayır ama mahzurludur.
    22 Nisan 2021 Perşembe
  • Sual: Gayrı müslimler ve fasıklar için başkan, reis, hoca, abi, abla, amca gibi ifadeler kullanılması küfre sebep olur mu?
    Cevab: Niyete bakar. Eğer küfr veya fıskı tebcil (yüceltmek) için söylenmiyorsa, örf olmuştur, caizdir.
    30 Nisan 2021 Cuma
  • Sual: Farz ile vacibin farkı, vacibi inkâr edenin küfre düşmemesi ise, kurban kesmeyi inkâr eden küfre düşmez mi?
    Cevab: Kurban Hanefî’ye göre vâcib; diğer üç mezhebe göre sünnet-i müekkededir. Bu sebeple vâcib olduğunu inkâr eden küfre düşmez. Ama İslâmiyette kurban kesmek yoktur, diyen küfre düşer.
    28 Mayıs 2021 Cuma
  • Sual: Küfre rıza küfr ise, dine aykırı icraatlar yapanları tutan, hiç değilse bundan rahatsızlık duymayan milyonlarca insanın hâli nedir?
    Cevab: Razı olduklarını nereden biliyorsunuz? Rıza kalple alakalı bir şeydir.
    31 Mayıs 2021 Pazartesi
  • Sual: Gayrı müslime müslüman demek dinden çıkartır mı?
    Cevab: Tıpkı Müslümana kâfir demek gibidir. Zira Müslümanlığa aykırı hususların, İslâmiyetten olduğuna itikat etmek manasına gelir.
    31 Mayıs 2021 Pazartesi
  • Sual: Allah özenerek yaratmış demek küfr müdür?
    Cevab: Niyete bakar. Allah’ın bazen özenerek, bazen itinasız yarattığına inanıyorsa böyledir. Zira Allahü teala noksan sıfatlardan beridir. Değilse, o şeyin emsalsiz güzelliği kast ediliyorsa küfr olmaz.
    4 Haziran 2021 Cuma
  • Sual: Bir kimse müstehab bir hükmü beğenmese küfre düşer mi?
    Cevab: Düşer.
    5 Temmuz 2021 Pazartesi
  • Sual: Dine zarar vermiş tarihi şahsiyetleri sevenlere karşı tavrımız nasıl olmalıdır? Onları müslüman olarak mı kabul etmeliyiz?
    Cevab: İki sebep olabilir: Hainlik veya cahillik. Bilmemek özürdür. Öğrenmedikleri için günahkâr olurlar; ama imanları bu sebeple gitmez.
    5 Temmuz 2021 Pazartesi
  • Sual: Dini veya ahlakı bozan filmleri seyretmek küfr olur mu?
    Cevab: Günah olur.
    5 Temmuz 2021 Pazartesi
  • Sual: Güzel insanlar için kalemle çizilmiş gibi demek caiz midir?
    Cevab: Caizdir. Mecazdır.
    5 Temmuz 2021 Pazartesi
  • Sual: İmam Ahmed bin Hanbel’in, “Emanete riayet etmeyenin imanı yoktur; ahde vefa göstermeyenin ise dini yoktur” sözünü nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Günahkârdır veya kâmil mümin değildir. İmanı ve dini kâmil değildir.
    5 Temmuz 2021 Pazartesi
  • Sual: Harama güzel diyen küfre düşer mi?
    Cevab: Haramı işleyen zaten güzel gördüğü, yani nefsine hoş geldiği için işler. Haramı beğenmek, onun haram olduğuna inanmamak veya haram olduğunu beğenmemek ise, küfre düşer.
    5 Temmuz 2021 Pazartesi
  • Sual: Cemiyetimizde evlenenler arasında yaş farkı olduğunda bunun aleyhinde konuşmak küfre sebep olur mu?
    Cevab: Hayır. İçtimai sebeple olursa caizdir. Ama dini cevazı inkâr etmek veya beğenmemek küfre sebep olur.
    5 Temmuz 2021 Pazartesi
  • Sual: Kur’an-ı kerimde geçen tarifle bugün hangi milletler müşriktir?
    Cevab: Millet yoktur, şahıslar vardır. Ateist, deist, putperestler, ateşperestler müşrik kabul edilir.
    20 Temmuz 2021 Salı
  • Sual: İlmihallerde geçen “Yahudiler Hıristiyanlardan hayırlıdır demek küfürdür” sözünün sebebi nedir?
    Cevab: Daha iyidir demek, İslâmiyetin bâtıl dediği bir şeyi/sistemi beğenmek olur.
    5 Ağustos 2021 Perşembe
  • Sual: Bir kimse günah işlemek istiyorum dese, dinden çıkar mı?
    Cevab: Günah işlemek istemek, hatta karar vermek, işlemedikçe günah değildir.
    16 Ağustos 2021 Pazartesi
  • Sual: Çarşıyı tavaf ettik demek mahzurlu mudur?
    Cevab: Hayır. Mecazdır.
    29 Ağustos 2021 Pazar
  • Sual: Elfaz-ı küfür sözünün içten kendi iradesiyle geçmesiyle kişi küfre girer mi?
    Cevab: Girer. Küfre düşmek sözle değil niyet ile olur.
    14 Eylül 2021 Salı
  • Sual: Sakat birisi için imalat hatası demek mahzurlu mudur?
    Cevab: Yaratma sıfatına noksanlık izafe edildiği için küfrdür. Ama mesela kötü bir çevrede yetiştiği halde iyi davranan birine imalat hatası demek caizdir.
    14 Eylül 2021 Salı
  • Sual: Evlilikte yaş farkını kınayan birisi küfre düşer mi?
    Cevab: İslâmiyette yaş farkı bir evlilik manisi değildir. Bu cevazı tenkit eden küfre düşer. Ama zorluklar yaşanır gibi sebeplerle böyle bir evliliği tasvip etmeyen küfre düşmez.
    14 Eylül 2021 Salı
  • Sual: Dünyanın vefasızlığını anlatmak için “Bu âlem böyle gelmiş böyle gider” demek uygun mudur?
    Cevab: Mahzuru yoktur. Evet, Dehrîler, yani şimdiki ateistler, bu âlemin başı ve sonu yoktur; böyle gelip böyle gidecektir derler. Ama burada kasıt, Cenab-ı Hakkın yaratıcı sıfatını inkârdır. Bu niyetle söylenirse küfr olur. Ama bir söz mecaza hamledilebiliyorsa, bununla asla küfre hükmedilmez. Böyle gelmiş böyle gider sözü, her şey Cenab-ı Hakkın kudretindedir, insanlar mukadderatı değiştiremez veya tarih tekerrürden ibarettir, insanlar olup bitenden ibret almaz veya devran ilahi kanunlara göre döner, Allah’ın dediği olur, veya dünyanın vefası yoktur, bu hep böyle olagelmiştir, manalarına gelir. Şair der ki: Mihneti zevk etmektedir âlemde hüner, Gam-u şadiyyi kader, böyle gelir, böyle gider.
    10 Ekim 2021 Pazar
  • Sual: Müslüman bir kadının, Ehl-i kitab bile olsa, Müslüman olmayan bir erkekle evlenmesi caiz değildir. Bu âyet-i kerime ile sâbit olduğundan, bu kadın evlenmeye niyet edip karar verdiği anda mürted olur. Amel imandan cüz olmadığına göre, bir şeyi, haram olduğuna inandığı halde yapan günahkâr olmaz mı?
    Cevab: Günah işlemek ile nikâh kıymak aynı şey değildir. Nikâh, iki kişi arasında haram olan şeyi (cimayı), helal kılıyor. Bu sebeple gayrı müslim erkekle nikâhlanmakta, bu haramı helal görme vardır. Böyle bir erkekle cima etse, zina günahı olur; evlense küfr olur.
    17 Ekim 2021 Pazar
  • Sual: “Kısmetim kapalı” veya “Kısmetim açıldı” gibi sözleri kullanmak caiz midir?
    Cevab: Evet.
    17 Ekim 2021 Pazar
  • Sual: Bir insana kulu oldum demek küfür müdür?
    Cevab: Hayır. İnsan insana kul(köle) olabilir.
    28 Ekim 2021 Perşembe
  • Sual: İyi huylu veya işinde muvaffak olan kâfir ve fâsık bir kimse için, iyi insan demek caiz midir?
    Cevab: Hayır. İyi huylu ve mesela iyi terzi denebilir.
    28 Kasım 2021 Pazar
  • Sual: Zor bir işten sonra yorulup, canım çıktı manasına "İmanım gevredi" demekte mahzur var mıdır?
    Cevab: Yoktur. Mecazdır.
    28 Kasım 2021 Pazar
  • Sual: Cenneti değişmem, saçının teline demek küfür olur mu?
    Cevab: Niyete bakar.
    28 Kasım 2021 Pazar
  • Sual: Almanya gibi laik bir ülkede hak ve hukukunu korumak için mahkemeye müracaat etmek küfr olur mu?
    Cevab: Şimdi dünyanın her tarafı aynıdır. Mahkemeye gitmek küfr olmaz ama, gitmemek ahmaklık olur.
    3 Aralık 2021 Cuma
  • Sual: Bir müslüman casus, vazifeli olduğu yerde zaruret olunca küfr sözü söyleyebilir mi?
    Cevab: Şer’î hükümetin gönderdiği casus ve sair vazifeliler için zaruret olunca caiz olur. Cenab-ı Peygamber, düşman arasına casus olarak gönderdiği sahabiye, icabında kendisini kötüleme müsaadesi vermiştir.
    22 Aralık 2021 Çarşamba
  • Sual: Sakalını kesene çok güzel olmuş demek küfür müdür?
    Cevab: Sakal bırakmanın sünnet olduğunu bilip, bu sünneti tahkir maksadıyla söylememişse mahzurlu değildir.
    29 Aralık 2021 Çarşamba
  • Sual: Hâkimiyet milletindir sözü küfre girer mi?
    Cevab: Niyete bakar.
    19 Ocak 2022 Çarşamba
  • Sual: Kısmetim kapalı, açık gibi sözler caiz midir?
    Cevab: Caizdir.
    28 Ocak 2022 Cuma
  • Sual: Müslüman, bir istihbaratçı ya da asker, vazife icabı olarak gayrı müslim rolüne girebilir mi? Küfrü gerektiren bir işi vazife icabı yapabilir mi?
    Cevab: Evet. Hayır.
    1 Mart 2022 Salı
  • Sual: Örnek aldığı kişi manasına idolüm demek caiz midir?
    Cevab: Caizdir, kelime mana değiştirmiştir.
    1 Mart 2022 Salı
  • Sual: Sakal yakışmıyor demek küfr müdür?
    Cevab: Niyete bakar. Sünneti tahkir için değilse, caizdir.
    1 Mart 2022 Salı
  • Sual: Avam için bir kimseyi tekfir etmek caiz midir?
    Cevab: Kimseyi tekfir etmek caiz değildir. Zira ikaz edilmiştir, pişman olmuştur, tövbe etmiştir. Ancak bir inanış, amel veya sözün küfre sebep olduğu umumi olarak söylenebilir.
    26 Nisan 2022 Salı
  • Sual: Allah’ı şahit göstererek yalan yere yemin etmek dinden çıkarır mı?
    Cevab: Günahtır.
    19 Mayıs 2022 Perşembe
  • Sual: Çevremdeki insanların çoğu Arap alfabesine çok menfi bakıyor. Her yerde Arapça reklamlar var diye rahatsızdır. Bunun dini hükmü nedir?
    Cevab: Bu niyetle söylemek küfre sebep olmaz ise de, muhtemelen böyle kişilerin imanı zaten yoktur.
    19 Mayıs 2022 Perşembe
  • Sual: Ne Musa'ya ne İsa'ya yaranamadım cümlesini kullanmak mahzurlu mudur?
    Cevab: Değildir, mecazdır. Ama hoş değildir.
    24 Mayıs 2022 Salı
  • Sual: Vücudunda/fiziğinde tuhaflık olanlara hilkat garibesi deniyor. Bu ifadede dinen mahzur var mı?
    Cevab: Hayır. Âdet olmuştur. Allah’ın yaratışını beğenmemek yoktur.
    24 Mayıs 2022 Salı
  • Sual: Herhangi bir haramı işlemem gerekiyor demek mahzurlu mu?
    Cevab: Yerine göre mahzurludur. Helal itikat ederse küfrdür. Değilse caizdir.
    8 Haziran 2022 Çarşamba
  • Sual: Bazı paşalar ve şehzadeler üzerinde haç bulunan madalyalar taşıyorlar. Caiz midir?
    Cevab: Müslümanın zaruretsiz küfr alameti kullanması ve takması caiz değildir. Bunlar küfrü tazim veya gayrı Müslimlere benzemek veya İslamiyeti tahkir için değil; diplomatik zaruretler sebebiyle takıyorlar. Her devrin hükmü ayrıdır.
    20 Haziran 2022 Pazartesi
  • Sual: Eşim sinir anında Kur’anı kerimi fırlattı. Nikâhımız düşmüş müdür?
    Cevab: Hakaret kastıyla yaptıysa evet. Eşinizi sinirlendirmeyin.
    9 Temmuz 2022 Cumartesi
  • Sual: Bir kişi abdestsiz olduğunu bile bile namaz kılsa hükmü nedir?
    Cevab: Namazın şartı abdesttir. Bilerek ve isteyerek abdestsiz namaz kılan küfre düşer. Bu kasıt olmadan bilerek kılarsa günahkâr olur ve namazı sahih olmaz.
    4 Ağustos 2022 Perşembe
  • Sual: Zina ederken, şarap içerken ölen imansız mı ölmüştür?
    Cevab: Ehl-i sünnet itikadına göre amel imandan cüz değildir. “Zina yapanın imanı asılı olarak bekler zina bitince geri döner” veya “Mümin imanlı iken şarap içemez” mealindeki hadis-i şerifler, tehdit içindir. Ya kâmil imanı ya da inkâr tarikiyle günah işlemeye delalet eder. Avam hadis-i şeriflerle amel edemez.
    21 Ağustos 2022 Pazar
  • Sual: Alışveriş esnasında, müşteri, satıcıya “biraz tenzilat yapın size dua ederim” dese, bayi de “bizde dua geçmiyor” dese bu söz küfr müdür?
    Cevab: Bu söz küfr değildir, dua etsen de tenzilat yapmam demektir. Ama müşterinin sözü, dünya işine dini alet etmektir, doğru değildir.
    15 Eylül 2022 Perşembe
  • Sual: İslamiyette caiz olan bir iş örfen hoş karşılanmasa, o işe çirkin, kötü demek mahzurlu mudur?
    Cevab: Çok kadınla evlilik, evlilikte yaş farkı gibi dinin cevaz verdiği ama, tavsiye etmediği hususları, zor olur niyetiyle bu zamanda olmaz dese, caizdir. Ama beğenmemek, çirkin bulmak, şeriatın verdiği müsaadeyi beğenmemek veya abes bulmak olur ki, küfrdür.
    1 Ekim 2022 Cumartesi
  • Sual: Bazıları için “Allah seni fesatlık yapman için yaratmış” veya “Allah felanı idareci olmak için yaratmış” demek küfr müdür?
    Cevab: Küfr olmaz. Mecazdır. O kişinin bu işe çok elverişli olduğunu göstermek için söylenmektedir.
    22 Ekim 2022 Cumartesi
  • Sual: Tesettürsüz bir kadına güzel diyen küfre düşer mi?
    Cevab: Hayır. Tesettürsüzlüğü değil, fiziği beğenilmektedir.
    19 Kasım 2022 Cumartesi
  • Sual: Sinirlenip içinden dine ve Allah’a küfür etmek dinden çıkarır mı ?
    Cevab: Aklı başına bir Müslüman böyle bir şey yapmaz. Yaptıysa ya aklından rahatsızdır veya çok ciddi manevi problemleri vardır. Bunun çözülmesi lazımdır.
    19 Kasım 2022 Cumartesi
  • Sual: Elfaz-ı küfrü içinden geçirmek veya söylemekle küfre düşülür mü?
    Cevab: Böyle inanırsa, söymese bile küfre düşer.
    19 Kasım 2022 Cumartesi
  • Sual: Kahve vs falı baktırmak ve geleceğe dair söylenenlere inanmak kişiyi dinden çıkarır mı?
    Cevab: Niyete bakar. Gaybı Allahtan başkasının da bilebileceğine inanıyorsa dinden çıkar; böyle inanmıyorsa, falın sözüne ehemmiyet verirse, günahkâr olur. İnanmadan ve ehemmiyet vermeden eğlence için baktırsa caizdir, ancak lüzumsuz ve faydasız bir iştir.
    9 Aralık 2022 Cuma
  • Sual: Bir mümine firavun demek o kişiyi dinden çıkarır mı?
    Cevab: Kötülemek için söylerse çıkarmaz, günah olur. İmansız kabul ettiği için söylerse dinden çıkarır.
    9 Aralık 2022 Cuma
  • Sual: Kaderim kötüymüş demek küfür müdür?
    Cevab: Mecazdır, caizdir.
    9 Aralık 2022 Cuma
  • Sual: Bir çocuğa kötülük yapan babanın ölmesini istemek, bunu meydanda assalar demek günah olur mu?
    Cevab: İyi belli olmayan işlerde böyle konuşmak suizan olur, günah olur. Belli ise, saçma bir şeydir. Küfür bile olabilir. Çünki bir suç sabit olursa, buna şeriatın tayin ettiği ceza verilir. Suç sabit olmadan ceza vermek veya hak ettiğinden fazla ceza vermek zulüm olur. Bunu istemek ise zulmü beğenmek veya mübah görerek yapılmasını istemek küfrdür.
    9 Aralık 2022 Cuma
  • Sual: Siyer kitaplığında Abdulmuttalib’in bir çok kez kahinlere gittiği yazılıdır. Küfür değil midir?
    Cevab: Abdülmuttalib, İslamiyetten evvel yaşamıştır.
    4 Ocak 2023 Çarşamba
  • Sual: Adı Kevser olan birine Kevser suresindeki kel kevser sözünü kast ederek şakalaşmak caiz midir?
    Cevab: Caiz değildir. Ayet-i kerime ile alay etmek veya hafife almak olur.
    8 Ocak 2023 Pazar
  • Sual: Son nefesini kelime-i şahadet ile veren kişi müslüman olarak ölmüş sayılır mı?
    Cevab: Evvelki hayatına nazar edilir. Küfr üzere yaşamış ve bundan tövbe ettiğini beyan etmemişse müslüman olduğuna hükmedilmez. Allah katında vaziyeti kimse bilemez. Ömrü boyunca takip ettiği istikamet bir fikir verir.
    8 Ocak 2023 Pazar
  • Sual: Şeytan ve cinnin varlığına inanmayan dinden çıkar mı?
    Cevab: Çıkar. Nass ile sabittir.
    8 Ocak 2023 Pazar
  • Sual: Kazf-ı Âişe küfrü mucibtir. Bir Şii, Sûre-i Nûrdaki âyet-i kerîmelerin Peygamberimizin başka bir hanımı hakkında nâzil olduğunu iddia etse bu te'vil onu küfrden kurtarır mı?
    Cevab: Ayeti kerimenin içtihada mahalli yoktur. Nitekim tefsiri hususunda sahabenin tevatürü vardır. O halde tevatürü inkar etmenin küfrü mucip olması lazım gelir. Yalnız burada aslolan Hazret-i Aişe’nin tahir olmadığını iddia etmek için söylerse o zaman küfre girer denebilir. Aksi halde, tevatür bile olsa yapmış olduğu tevil Hazret-i Aişe’nin taharetine bir halel getirmediğinden, küfre düşmez ama bidat sahibi olur. Allahü alem.
    15 Ocak 2023 Pazar
  • Sual: Birgivi’nin “Zamanımızın padişahına adil diyen kafir olur” sözünü nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Bu, İmam Matüridi’den beri akaid kitaplarına girmiş klişe bir sözdür. Sözü ondan duymuş gibi el-Mesâil adlı eserinde nakleden Ebu İshak İbrahim bin İsmail es-Saffâr el-Buhârî, 534/1139 senesinde vefat ettiğine göre, İmam Maturidi'den iki asır sonra yaşamıştır. Bu da sözün İmam Matüridi’ye aidiyetine şüphe getirir. Doğru ise, o zamanki muayyen bir hükümdar için söylenmiş olabilir. Umumi ise, hükümdarların beytülmali yerinde kullanmayıp israf ettikleri ve haksız vergi topladıkları kaziyesine dayanır. Kasıt, mutlak adalettir. Yani hükümdarın mutlak adil olduğunu iddia etmek mahzurludur. Yoksa adalet, iyilikleri kötülüklerinden fazla olan kimseye denir. Bu söz, aynı zamanda, amellerin imandan bir cüz olmaması kaidesinin ifadesidir. Zira hükümdar zalim de olsa, imanını kaybetmez. Ama zalim olduğunu bile bile ona adil diyenin imanı gider, demektir. Yani söz tevilli bir sözdür. Nitekim Senâmi, "zulmü adalet olarak itikad ederse kafir olur; mecaz olarak kullanmak caizdir" diyor (Nisâbü'l-İhtisâb)
    21 Ocak 2023 Cumartesi
  • Sual: Kaygusuz Abdal'ın şiirindeki “Kıldan köprü yaratmışsın, Gelsin kullar geçsin deyu, Hele biz şöyle duralım, Yiğit isen geç a Tanrı” sözünü nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Bunlar şathiyedir. Tasavvuf sarhoşluğu esnasında yazılmıştır. Yazanı tekfir edilmez. Şiirin üzerinde de durulmaz.
    21 Ocak 2023 Cumartesi
  • Sual: Fıkhı Ekber’deki “Allah gökte midir yoksa yerde midir bilmiyorum" diyenin kafir olacağını nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Allah’a mekân isnad etmek küfrdür. Burada mekan isnad ediyor, ama neresi olduğunu bilmiyor, onun için küfre düşüyor.
    25 Ocak 2023 Çarşamba
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • TR
  • EN
© 2019
  • Anasayfa
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder