Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • Aktüel
    • Akademik
    • English
    • Arabic
    • Diğer Diller
  • Programlar
    • Televizyon
    • Radyo
    • Youtube
  • Yazışmalar
    • Tüm Sualler
    • Sual Başlıkları
    • Sual Gönder
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder

Sual Başlıkları

“ Yakın Tarih”

için arama neticeleri gösteriliyor
  • Sual: 1923’te Mustafa Kemal’in Balıkesir Zağnos Paşa Câmii'nde hutbe verdiği doğru mudur? Doğruysa izahı nedir?
    Cevab: Doğrudur. Zamanın icap ve şartlarına göre hareket etmiştir.
    5 Eylül 2015 Cumartesi
  • Sual: Suriye’de, Filistin’de, Irak’ta muhalif milislerin arasında savaşırken ölen şehid midir?
    Cevab: Fıkıh kitapları, şehidlik için bazı şartlar aramakta ve tasnifler yapmaktadır. Meşru bir cihad esnasında cephede hemen ölen ile zâlim tarafından öldürülen mümin şehiddir. Bir de veba, zelzele, yangın, devasız dert gibi çeşitli sebeplerle veya canını, ırzını, malını korurken ölenler hükmen şehid sayılır. Bahsettiğiniz kimseler, her ne kadar meşru cihad değil ise de, zorla götürüldükleri için mazurdur ve imanı varsa şehid sayılır. İç harb gibi felâketli zamanlarda fitneye karışmadığı halde, haksız yere öldürülen mümin hakiki şehiddir.
    5 Eylül 2015 Cumartesi
  • Sual: Çeşitli açılardan bakıldığında Ömer Seyfeddin nasıl bir insandır?
    Cevab: İttihatçılarda İslâmcı, Osmanlıcı, Batıcı ve Türkçü ideolojilerin sentezi vardır. Ömer Seyfeddin de öyledir. Çoğu İttihatçı gibi, gelgitleri olan bir müelliftir. Ruhi problemleri de vardır. Pek müslümana yakışmayan bir hayat yaşamış olmakla beraber, samimi dindar veya milliyetçi tema taşıyan hikâyeleri de yok değildir.
    5 Eylül 2015 Cumartesi
  • Sual: İkinci Cihan Harbi’nde Türkiye'nin savaştan uzak kalabilmesinin sebebi nedir?
    Cevab: Harbden evvel Türkiye, müttefiklerle, yani İngiltere ve Fransa ile anlaşma yapmıştı. Öte taraftan harbin başında da Almanya ile anlaşma yaptı. İlk anlaşma, bir tecavüz vukuunda İngiltere ve Fransa’nın yanında savaşa girmeyi icap ettiriyor; ikincisi ise saldırmamazlığı ihtiva ediyordu. Diğer devletler, Türkiye'nin savaşa girmesini istemedi. Nitekim İspanya da aynı şekilde savaşa dâhil olmadı. İsteselerdi Türkiye'yi savaşın içine gayet kolay çekebilirlerdi. Fakat Türkiye'nin böyle bir savaşı devam ettirebilecek lojistik, ekonomik, politik ve sosyal pozisyonu bulunmuyordu. Müttefikler, va’dettikleri techizatı da vermediler/veremediler. Türkiye'yi ve İspanya'yı serbest bölge ve istihbarat merkezi olarak kullandılar. Buna rağmen Türkiye, harbe girmiş gibi sıkıntı çekti.
    20 Şubat 2016 Cumartesi
  • Sual: Tarih kitapları, II. Dünya Savaşından sonra Nazilerin ve Japon idarecilerin savaş suçlusu sayılıp mahkemelere çıkartıldıklarını ve idam edildiklerini yazıyor. Müttefik devletler mensubu asker veya idarecilerden böyle yargılananlar oldu mu?
    Cevab: Savaş suçu tarifi, milletlerarası anlaşmalarla tayin edilmiştir. Osmanlı Devleti’nde de 1919'da İttihatçılar ve Ermenileri öldürenler için benzeri bir mahkeme kuruldu ve cezalar verdi.
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: Mustafa Kemal Paşa 1923’te kaç milletvekilinin oyu ile cumhurbaşkanı seçildi?
    Cevab: Meclisteki 334 milletvekilinin, celseye iştirak eden 158'inin oyu ile seçildi.
    25 Haziran 2016 Cumartesi
  • Sual: Çerkes Ethem hakkında birbiriyle tezat içinde farklı görüşler mevcuttur. İstanbul ve Ankara’ya karşı hakiki tavrı neydi?
    Cevab: Hepsi de mübalağalı ve sübjektiftir. Çerkez Ethem, önceleri Ankara'nın adamı olarak, Ankara aleyhtarı halkın çıkardığı isyanları bastırmak ve bu isyanları çıkaranları cezalandırmakla meşguldü. Eski bir İttihatçı olarak, bu yolda Ankara hükümetine çok hizmet etti ve çok insan öldürdü. Daha sonra, Ankara muntazam askerî birlikler kurduğunda, Garb cephesi kumandanlığının emrine girmesi emredildi. Bunu hazmedemedi. Gururluydu. Ankara ile otorite yüzünden ihtilaf yaşadı. İstenmeyen adam ilan edildi. Bunun için Yunanlılara sığındı.
    7 Aralık 2016 Çarşamba
  • Sual:

    Hukuk fakültesi talebesinin yaz tatilinde seyretmesi ve okuması sizce münasip birkaç film ve kitap tavsiye eder misiniz?

    Cevab: Aklıma gelen birkaç film:
    A Few Good Men 1992
    The Devil's Advocate 1997
    Judgement at Nuremberg  1961
    The Conspirator 2010
    Amistad 1997
    Primal Fear 1996
    The Firm 1993
    Catch Me If You Can 2002
    Changing Lanes 2002
    Witness for the Prosecution 1957
    A Man for All Seasons 1966
    The Winslow Boy 1999
    Becoming Jane 2007
    American Traitor 2021

    Bu da birkaç Türkçe roman:
    Budada Bir Boşanma-Marai
    Şeytanın Teğmeni-Fagyas
    Haysiyet Divanı-Fagyas
    Kontes-Habe
    Diriliş-Tolstoy
    Dava-Kafka
    Albay Chabert-Balzac
    Suç ve Ceza-Dostoyevski
    Allahın Avukatı-Morris West
    Kırmızı Pazartesi-Marquez

    24 Mayıs 2017 Çarşamba
  • Sual: İslam coğrafyasında cereyan eden zulümlere gücü yetmeyen müslümanın tavrı ne olmalıdır?
    Cevab: Dua eder.
    1 Ağustos 2017 Salı
  • Sual: Almanya 19. yüzyılın ikinci yarısındaki ziraat ve ticarete dayalı dağınık iktisadî yapısından, hızlı bir şekilde endüstrileşmesini hangi kaynaklarla sağladı?
    Cevab: Bunun çok sayıda sebebi vardır. En başta sert, disiplinli ve çalışkan Prusyalı Alman karakteri gelir. Alman milleti, çalışmaktan, kazanmaktan usanmaz, yılmaz. Prusya, küçük Alman devletlerinin istila ederek, Alman birliğini kurdu. Büyük bir imparatorluk haline getirdi. Milli bir hanedanı da başa geçirdi. Bismark gibi yüksek meziyette devlet adamları vardı.
    Fransa ve İngiltere tehdidi; devamlı harblerde kazanılan tecrübeyi de dikkate almak gerekir. Harb nakliyatı için demiryolu, karayolu, hatta hava yolu lazımdır. Harb; sanayi, ticaret, imar ve yetişmiş eleman demektir. Almanya buna muvaffak olmuştur.
    Makinelerin imali ile daha çok tabii kaynaklara ihtiyaç duyuldu. Bundan dolayı Afrika ve diğer memleketlerde sömürgeler kuruldu.
    Essen, Duisburg gibi çelik merkezleri öne çıktı. Ayrıca Almanya’da çok zengin kömür madenleri vardır. O zaman için bu, enerji kaynağı demekti. Geniş ve verimli topraklar; Avrupa’nın, hatta Rusya’nın her tarafına dağılmış kalabalık nüfus; sanat ve kültürde isim yapmış entelektüel bir halk, Almanya’nın refahının âmilleridir.
    1 Ağustos 2017 Salı
  • Sual: Adnan Menderes'in Paris'te Ayşe Sultan’ı ve annesini bulaşık yıkarken gördüğü ve "Anne affet bizi, geç geldik" dediği doğru mudur?
    Cevab: Uydurmadır. Ayşe Sultan’ın annesi sürgüne çıkmadı. Adnan Menderes’in hâdisedeki rolü için Sürgündeki Hanedan kitabıma bakınız.
    14 Ağustos 2017 Pazartesi
  • Sual: Balkanlar Türklerin elinde kalsaydı, Türk nüfusu Anadolu’nun yarısı kadar olabilir miydi?
    Cevab: Rumeli’den göç edenler şu andaki nüfusun takriben yüzde 20’sini teşkil eder. Çoğu da yollarda ve katliamlarda vefat etmiştir.
    2 Eylül 2017 Cumartesi
  • Sual:

    Adnan Menderes Sabatayist midir?

    Cevab:

    Merhum Adnan Menderes, bahsettiğiniz Sabataycı Evliyazade ailesinden değildir. Kaimvalidesi o ailedendir. Cavit Bey ile de alakası yoktur. Dr. Nazım ile akrabadır. Zamanımızda bu hususta yapılan neşriyat mübalağalı ve kafa karıştırıcıdır. Adnan Menderes samimi bir müslüman idi. Günahları olabilir. Onu da Allahü a’lem şehadet affettirmiştir. Sadece ezanı aslına iadesi, hayırlı iş olarak ona yeter. Bütün müslümanların kalbinde müstesna bir yeri vardır. Onun hizmetini bu asırdaki devlet adamlarından kimse yapamadı. İnsanın soyu elinde değildir. Bir kimse Sabataycı asıldan bile gelse, hali hazırdaki vaziyeti mühimdir. Mümin ise, mümin muamelesi yapılır.

    2 Eylül 2017 Cumartesi
  • Sual: Faiz almak haram iken, nasıl oluyor da Osmanlı hükümeti Avrupa’dan borç aldı?
    Cevab: Savaş masraflarını karşılamak ve zaruret sebebiyle borç almak caizdir.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Osmanlı Devleti’nin son zamanlarda hakiki bir meşrutiyet olduğunu söylemişsiniz. Meşrutiyette parlamento olması gerekmez mi? Parlamenter bir monarşi İslâmiyete aykırı mıdır?
    Cevab: 1876’da parlamento kuruldu. Kanunları burası yapıyor. Ama son sözü halife söylüyor. Bu sebeple İslâm hukukuna mugayir değildir. Sultan Abdülhamid iktidarının 30 senesinde ise seçimler yapılmadı ve parlamento toplanmadı. Ama yine de padişahın salahiyetleri mahduttur. İttihat ve Terakki devri bir diktatörlüğe dönüşerek bu hususiyetini fiilen kaybetmiştir.
    3 Ocak 2018 Çarşamba
  • Sual: Sultan Reşad, meşru bir halife midir?
    Cevab: Sultan V. Murad ve Sultan Reşad, meşru halife değildir. Zira meşru halifenin haksız yere tahttan indirilmesi, şer’en muteber olmaz. Üstelik bu ikisinin elinde halifelik otoritesi yoktu. Abdülmecid Efendi de böyledir. 93 Harbi'nin, Trablusgarb, Balkan ve Cihan Harblerinin kaybedilmesini de ulema buna bağlarlar.
    1 Şubat 2018 Perşembe
  • Sual: Babanzade Ahmed Naim Bey'in Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih tercemesini, Tek Parti hükümetinin hazırlattığı doğru mudur?
    Cevab: Cumhuriyetin ilanından sonra, dinin modernize edilmesi projesi çerçevesinde, halkın Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerif tercümesine tevcih edilmesi düşünülmüş; bu meyanda diyanet işleri reisliği, Mehmet Akif Ersoy’a meal, Elmalılı Hamdi’ye tefsir ve Babanzade Naim’e de Buhari tercüme ve şerhi vazifesini (ücreti mukabilinde) ihale etti. Naim Efendi vefat edince, projeyi eski müderrislerden Afyonlu Kamil Miras tamamladı. Tecrid tercüme ve şerhi, ehline faydalıdır.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: İskilipli Atıf Hoca’nın Teali İslam Cemiyeti reisi olduğu ve bu sebepten idamına hüküm verildiği doğru mudur?
    Cevab: Böyle olmadığı bellidir. Kaldı ki her ne kadar inkılap tarihi kitaplarında Ankara cihetinden zararlı cemiyetler arasında sayılsa da, Teali İslam Cemiyeti âzâsı olmak suç değildir. Üstelik Lozan Antlaşması'nda umumi af ilan edilmiştir. Eskiden işlenen bir suçtan dolayı ceza verilmez.
  • Sual: Yahudiler kaç gruba ayrılıyor?
    Cevab: Yahudiler mezheb olarak Ortodoks, Karai ve Samiri olarak üç mezhebe ayrılır. Karailer, Tevrat dışındaki Talmud gibi dinî kitapları kabul etmezler. Samirîlerin ayrı bir Tevrat’ı vardır.

    Yahudilerin ekseriyeti Ortodoks Yahudidir. Bunlar Tevrat ve Talmud’u kabul eder; Mâbed Devri Yahudiliği ile bugünki Yahudilik arasında bir devamlılık olduğuna inanır; Sebt (cumartesi) yasaklarına ve koşere (helâl gıdaya) riayet etmeyen Yahudileri mü’min saymaz. Modern, Haredik ve Hasidik Ortodoksluk olmak üzere üç gruba ayrılır. Bu ayrılık bilhassa kıyafet ve hayat tarzına akseder. Haredik Cemaat, Ortodoks Yahudiliğin marjinalleşmiş hâlidir. Bunun bir kolu olan ve kıyafetleri ile dikkat çeken Hasidik Cemaat, Tevrat’ın bâtınî tefsiri olan Kabbala’ya dayalı topluluktur ve tarihteki Hasidim mezhebiyle alâkası yoktur.

    Amerika’da XIX. asırda doğan Muhafazakâr Yahudilik (Masorti), geleneklere bağlılık yanında, dinin modern tefsirlerine de müsbet bakar. Bir de Yahudilikteki ırk vurgusunu, Tevrat’taki rituel ve hükümlerin çoğunu reddeden Reformist Yahudiler vardır. Daha ME II. asırda Yunan hâkimiyetinin tesiriyle Yahudilikte reform teşebbüsleri başlamıştı. XVIII. asırdan sonra bilhassa Amerika, Almanya ve Fransa Yahudileri arasında reform ihtiyacı hisseden cemaatler ortaya çıktı. Bunlar İbrânîce yerine mahallî dilde ibâdet; Sebt’in Pazar’a kaydırılması; bazı Sebt yasakları ve sünnetin kaldırılması; eskiden en az on hür erkeğin toplanmasıyla yapılabilen ibâdetler için kadınların da cemaatten sayılması; ibâdet esnasında erkek ve kadınların başlarını açmalarına izin verilmesi gibi yenilikler getirdiler.

    Bugün İsrail’deki Yahudiler kendilerini hiloni (laik), masorti (muhafazakâr), dati (dindar) veya Haredik diye vasıflandırır. Ekseri Batı Avrupa asıllılar laik, Orta Doğu asıllılar muhafazakârdır. Dati ve haredik Yahudiler, Ortodokstur.

    Yahudiler, sosyolojik olarak Aşkenaz ve Sefarad olarak ikiye ayrılır. Ekserisini Nazilerin katlettiği Doğu Avrupa orjinli Aşkenazlar sayıca fazladır; bunlar muhafazakâr ve ekonomik olarak zayıftır. İspanya orijinli Sefaradlar sayıca daha azdır; ama ekonomik ve kültürel seviyesi yüksektir; sosyal ve siyasî hayatta güçlüdür. Arapça konuşan Orta Doğu menşeli (Fas, Yemen, Mısır) Yahudileri; Aramca konuşan Irak Yahudileri; Hindistan Yahudileri, ekserisi Semerkant’ta yaşayan Türkistan Yahudileri, ekserisi Isfahan’da yaşayan İran Yahudileri, Rumca konuşan Anadolu Yahudileri, zenci Habeş Yahudileri (Falaşalar) her biri ayrı kültürel bir topluluk teşkil eder. Bunlar birbirleriyle fazla karışmazlar. Farklılıkları inanç, bilhassa ibadet usullerine tesir etmiştir.

    Milliyetçi Yahudiler, umumiyetle Siyonist olarak bilinir. Yahudi topluluğunun sadece bir kısmı Siyonist olmakla beraber, Yahudilikte ırk ile din arasında yakın irtibat bulunduğundan, Siyonist fikriyat, İsrail’de güçlüdür.

    19 Ağustos 2018 Pazar
  • Sual: Vambery, Osmanlı casusu mudur?
    Cevab: Şarkiyatçı bir Yahudidir. Sultan Abdülhamid’e Fransızca dersi vermiştir. İkili bir ajan olduğu; hem İngiltere, hem Osmanlı Devleti için çalıştığı anlaşılıyor. Müşavir de denilebilir.
    5 Ekim 2018 Cuma
  • Sual: Sizce İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılmak isteme sebebi nedir?
    Cevab: Görünürdeki sebep, Avrupa Birliği mevzuatı ile İngiliz hukukunun birbirine uymaması ve problemler meydana getirmesidir. Görünmeyen sebep, Avrupa Birliği’nin çöküyor olmasıdır. İngiltere, artık kendisini bu birlikte görmekte bir menfaat bulmamaktadır.
    31 Mart 2019 Pazar
  • Sual: Gertrude Bell kimdir?
    Cevab: Ortadoğu’da İngiliz menfaatleri için çalışmış arkeolog, yazar ve casustur.
    7 Mayıs 2019 Salı
  • Sual: Ziya Şakir'in kitaplarını tavsiye ediyor musunuz? 
    Cevab:
    Ziya Şakir, İttihatçı bir gazetecidir. Kitaplarında İttihatçılara medhiyeler düzer; İttihatçı olmayanları istihfaf eder. İyi bir tedkikçidir. Her kitabı okurken temkinli olunmalıdır.
    24 Ağustos 2019 Cumartesi
  • Sual: Merhum Adnan Menderes’in bazı artist kadınlarla gayrı meşru münasebetler yaşadığı söyleniyor. Bunların aslı var mıdır?
    Cevab: Bilemeyiz, iftira olabilir. Doğruysa nikâh kıymıştır diye hüsnü zan edilir. Zira Adnan Menderes imanlı ve dine çok faydası olmuş bir şahsiyettir. Şehid olması, günahlarını inşallah silmiştir.
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Son devir Osmanlı paşalarının üzerlerinde haç şeklinde madalyaların bulunması nasıl izah edilebilir?
    Cevab: Küfr alâmetini tazim için değil, diplomatik sebeplerle takıyorlar.
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Zülüflü İsmail Paşa’nın, Sultan Abdülmecid’in oğlu olduğu doğru mudur?
    Cevab: Zülüflü İsmail Paşa'nın annesi Feleksu Kalfa, saraylı bir cariyedir. Sultan Abdülmecid’e bir edepsizlik yaptığı, şaka olsun diye abdest alırken ensesinden aşağı su döktüğü için çırak edilmiştir. Sultan Hamid, İsmail Paşa’ya yakınlık duyduğu veya güya çekindiği için çevresine almış, Sultan Mecid ile de simaen benzerlik kurulduğu için böyle bir dedikodu çıkmıştır. Cariye, güya saraydan çırak edildiğinde hamile imiş; bunu bilmiyormuş veya söyleyememiş. Şer'î hukukta çocuk, yatağında doğduğu adamındır. Aynı şekilde Üveys Paşa'nın, Yavuz Sultan Selim'in; Hekimoğlu Ali Paşa’nın da Sultan II. Mustafa'nın oğlu olduğu iddia edilir.
    8 Ekim 2019 Salı
  • Sual: Osmanlı Devleti’nin son asrında çok sık sadrazam değişmesinin sebebi nedir?
    Cevab: Hem hükümeti tazyik eden siyasi, ekonomik ve sosyal şartlar; hem de kaht-ı rical; yani ehil insanın az yetişmesidir. Bu devirdeki devlet ricalinin hemen hepsi, saray karşısındaki pozisyonunu güçlendirmek adına bir büyük devlete yanaşmıştır. Milletlerarası denge siyaseti ve diplomasi icabı bir birisi, sonra diğeri vazifeye getirilmiştir. Ayrıca giderek güçlenen yüksek bürokratlar, makamında kalabilmek için evvela kendisini düşünür, hatta şahsının, millet için taraf-ı ilahiden gönderildiğine inanacak kadar hayalperest olmuştur. Mabeynci Hafız Mehmed Bey'in anlattığına göre Sultan Aziz'in maiyet vapuru bir vazife için denize açılmış. Fakat kaptan manevra yaparken bir Rus gemisine çarpmış. Arızalanan gemi, bir araba vapuru ile Beşiktaş'a çekilmiş. Padişah'ın bundan haberi olunca çok üzülmüş, kendi kendine, "Yahu ne yapayım, ne yapayım, adam yaratmak kudretim yok ki benim, memleketimizden ancak bunlar yetişiyor" demiş.
    4 Aralık 2019 Çarşamba
  • Sual: Geçmişteki ve günümüzdeki birçok sağcı siyasetçinin Gümüşhanevi tekkesinden çıkması tesadüf müdür?
    Cevab: Zannettiğiniz kadar fazla değildir. Bu kişiler zaten birbiriyle arkadaşlardı. Burası entelektüel bir şehir tekkesi idi. Dine yakınlık duyanların gidip gelmesi kolay idi.
    4 Ocak 2020 Cumartesi
  • Sual: İskilipli Atıf Hoca’nın gerçek idam sebebinin şapka ya da inkılap muhalifliği değil, İngiltere sempatizanlığı olduğu, hatta bu mevzuda bir yazı kaleme aldığı söyleniyor. Ne dersiniz?
    Cevab: İskilipli Atıf Efendi'nin ne için idam edildiği ve mahkeme zabıtları herkesçe bilinmektedir. İngiltere sempatizanlığı suç değildir ki, idam sebebi olsun. Kaldı ki Cumhuriyeti kuranlar arasında da İngiltere sempatizanı az değildir.
    4 Ocak 2020 Cumartesi
  • Sual: Hafız Derviş Vahdeti hakkında ne dersiniz?
    Cevab: Çıkardığı fitne ile Müslümanlara çok büyük zarar vermiş yarı cahil bir aktivistti. İttihad-ı Muhammediyye Cemiyeti adında, muhtemelen İttihatçıların kontrolününde bir cemiyete girdi. Bunlar tarafından kullanıldı. Zamanın idarecilerine ağır ithamlarda bulunarak 31 Mart Vakasının zeminini hazırladı. Vaka bastırılınca, idam edildi. Enteresandır ki, etrafındakiler beraat etmiştir.
    12 Ocak 2020 Pazar
  • Sual: Bernard Lewis güvenilir bir tarihçi midir? The Emergence of Modern Turkey  (Modern Türkiye’nin Doğuşu)  kitabı okunabilir mi?
    Cevab: Hayır. İngiliz istihbaratçısıdır. Tarihi mesaisi de ideolojiktir. İhtiyatla okunabilir.
    7 Şubat 2020 Cuma
  • Sual: Rıza Tevfik Bölükbaşı nasıl bir şahsiyetti?
    Cevab: Çok iyi bir şair ve edebiyat bilgini idi. Aykırı bir tabiatı vardı. Başta İttihatçı ve Sultan Hamid muhalifi olduğu halde, sonradan padişahın kıymetini anlamış ve onun ruhâniyetinden istimdat başlıklı meşhur şiirini yazmıştır. Sonra Ankara hareketine muhalif olmuş; bu sebeple ömrünü sürgünde geçirmiştir.
    15 Şubat 2020 Cumartesi
  • Sual: Rauf Orbay’ın Siyasi Hatıralar kitabı muteber midir?
    Cevab: Rauf Bey’in hatıraları da benzerleri gibi siyasi propaganda ve nefsi müdafaa metinleridir.
    22 Şubat 2020 Cumartesi
  • Sual: Deli Halit Paşa İttihatçı mıdır?
    Cevab: Duymadım.
    2 Mart 2020 Pazartesi
  • Sual: Vehbi Koç’un babası Haim Nahum mudur?
    Cevab: Bernard Naum ile olan ticari ortaklığı sebebiyle uydurulmuş bir şeydir. Vehbi Koç’un babası Ankara’nın tanınmış ailelerinden birine mensuptur ve annesi Hacı Bayram Veli soyundandır.
    2 Mart 2020 Pazartesi
  • Sual: İsmet İnönü Kürt müdür?
    Cevab: Babası Reşid Bey, Bitlisli Kürümoğullarındandır. Bu ailenin Müslüman olmuş Kızılmescidli bir Ermeni ailesi olduğu muhaliflerince söylenegelmiştir. İnönü’nün babası bir ara Malatya’da vazifeli bulunduğu ve İsmet İnönü İzmir’de doğduğu için bu iki şehirden zannedilmektedir. Annesi Cevriye Hanım Rumeli’de Şumnulu, zevcesi Mevhibe Hanım, Ziştovilidir.
    7 Mart 2020 Cumartesi
  • Sual: Şalcı Bacı hadisesinin aslı var mıdır?
    Cevab: Erzurum’da şapka giymediği için asıldığı söylenen, hatta bir de fotoğrafı internette dolaşan Şalcı Bacı isminde bir kadından bahsediliyor. Şalcı Bacı diye neşredilen resim, Isparta’nın Darıbükü Köyü’nden Hasan kızı Fatma adında bir kadın idam mahkûmunun resmidir. 20’lik altın ve tarla karşılığı kiralık katil olarak aynı köyden bir kadını öldürmüştür. Cinayet suçu ile 14 Aralık 1931’de Isparta-Tuzpazarı’nda infaz edilmiştir. Bu bilgiler meclis zabıtlarında vardır. Fotoğraf, Ispartalı gazeteci Yusuf Yavuz tarafından, Abdurrahman Kökdoğan arşivinden temin edilerek neşrolunmuştur. Erzurum’da Şalcı Bacı diye birinin yaşayıp yaşamadığı bile belli değildir. Erzurum’da 1925 tarihli şapka kanununa muhalefet olmuş, hatta ayaklanma çıkmış; evvela Divan-ı Harb (sıkıyönetim mahkemesi), ardından da istiklal mahkemesi onlarca kişiyi idam etmiş ve başka cezalarla cezalandırmıştır. Aralarında böyle bir kadına rastlanmamaktadır. Çetin Altan, adalete inanmayanlardan biri olarak tavsif ettiği dedesi Tatar Hasan Paşa’nın, şapka isyanını bastırmak üzere gittiği bir şehirde hızını alamayıp bir kadını da idam ettirdiğini anlatır. (Kahrolsun Komünizm Diye Diye, Bilgi Yayınevi, Ankara 1976, s. 422.) Ayşe Hür’ün dikkat çektiği bir sözlü bilgi var. Erzurum’da adı Şöhret olan ve Şalcı Bacı diye bilinen bir kadının, umumhanelere sermaye topladığı ve Rus/Ermenilere evinde kızı ve parası olanları haber verdiği, işgalden sonra bu kadının idam edildiği anlatılıyor.  (Didem Akdoğan, İstiklal Mahkemeleri ve Şapka İnkılabının Erzurum’daki Yansımaları, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 2019.)
    13 Mart 2020 Cuma
  • Sual: Fransız İhtilali için milliyetçilik cereyanını uyandırdı denilir. Halbuki kralın haksızlıklarına karşı yapılmıştı. Herhangi bir etnik grubun Fransa’da muhtariyet için isyan etmediği biliniyor. Şu halde Fransız İhtilali nasıl milliyetçilik cereyanını uyandırmıştır?
    Cevab: Meselenin cevabı uzundur. Fransız İhtilali'nin sebebi bahsettiğiniz şeyler değildir. Bunlar millete yutturulan sebeplerdir. Fransa’da ihtilal evvelinde halk hiç de fakir değildi. Siyasi baskı yoktu, hatta darbe günü Bastil Zindanı basıldığında sadece 7 tane adi mahkuma rastlandı. Hakiki sebep otorite değişikliğidir. Asırlardır süre gelen ananelerin yıkılmasıdır. Fransa İhtilali, İtalyan İhtilali, Rus İhtilali, Türkiye İhtilalinin hep Masonlar tarafından yapıldığı, bizzat kendileri tarafından itiraf edilmiştir. Daha sonra Avrupa'daki ve dünyadaki bütün kavimler tahrik edilerek ulus devlet projesi yürürlüğe sokuldu. Böylece imparatorluklar, krallıklar, monarşiler, dolayısıyla gelenek, din alt üst oldu. İhtilalin milliyetçi tesiri budur.
    13 Mart 2020 Cuma
  • Sual: Cevdet Paşa gibi muhafazakâr bir zâtın Reşid Paşa’ya olan sevgisinin sebebi nedir?
    Cevab: Reşid Paşa ekip yetiştirmesiyle tanınır. Cevdet Paşa’yı da o yetiştirmiştir. Eski insanlar müsamahalı ve vefakâr olurlar. Reşid Paşa’nın bazı icraatinin menfi neticeleri sonradan ortaya çıkmış veya anlaşılmıştır.
    1 Nisan 2020 Çarşamba
  • Sual: Cumhuriyet devrinde hacca gitmenin yasaklandığı doğru mudur?
    Cevab: Hacca gidişin kolera, harb, soygun gibi sebeplerle tatil edildiği olmuştur. Cumhuriyet devrinde böyle bir sebep olmaksızın hacca gitmek yasaklanmıştır. Hacca gitme yasağı 1947 yılında kalktı. 1955 yılında kolera sebebiyle tekrar kondu. Şubat 1963 yılında bu yasak kaldırıldı.
    6 Nisan 2020 Pazartesi
  • Sual: 1908'den sonra Osmanlı'ya İslam Devleti denilebilir mi?
    Cevab: Her ne kadar iktidarı eline alan İttihatçıların gayrı şer’î tatbikatları olmuş ise de, şer’î hukuk sistemi muhafaza edilmiştir.
    6 Nisan 2020 Pazartesi
  • Sual: Sultan Aziz’in katliyle alakalı yapılan Yıldız Mahkemesi,  (verilen kararın doğru ve yanlışlığı bir tarafa), tabiî hâkim prensibi gibi hukukun esas kaidelerine uygun mudur?
    Cevab: Mahkeme azaları hukukçudur. Mahkeme hususi değildir, sadece ayrı yerde toplanmıştır. Tatbik edilen mevzuat, mutad kanunlardır. Burayı bir Divan-ı Âli olarak düşünmeli. Bunlar Ahmet, Mehmet değildir; bu da adi bir cinayet değildir. Şer’î bir devlette hükümdar başhâkimdir. Kendisi bizzat muhakeme yapıp karar verebilir. Bu, o zamanki hukuk sistemine uygundur. Yani hususi mahkeme kurmak, hukukun aslî prensiplerine aykırı değildir. Mevcut kanunu değil de, bu iş için tertip edilen kaideleri tatbik etmek hukuka aykırıdır.
    6 Nisan 2020 Pazartesi
  • Sual: Konya’da medfun Selçuklu sultanlarının naaşlarının çıkartıldığı doğru mudur?
    Cevab: 1943 senesinde Alaaddin Camii tamir edilirken, burada hanedana mahsus türbede medfun bulunan 8 Selçuklu sultanının kabirleri açılıp, kemikleri karışık bir halde çuvallara kondu ve bir kenara yığıldı. Bunları köpekler didikledi. Ertesi günü bu kemikler etraftan toplanıp karışık bir şekilde sandukalara yerleştirildi. Bunu İbrahim Hakkı Konyalı anlatıyor. Aynı hadise 1990’larda tekrar yaşandı.
    30 Mayıs 2020 Cumartesi
  • Sual: Said Nursî, hiç servet sahibi olmadığı ve ömrünü hapiste geçirdiği halde bu faaliyetleri nasıl yürütebilmiştir?
    Cevab: Bir kere Said Nursî’nin servet sahibi olmadığı doğru değildir. Mütevazı yaşaması bu gerçeği değiştirmez. Kaldı ki mütevazı yaşamak bir tercihtir. Bazıları böyle yaşamaktan zevk alır. Kaldı ki 1925 yılından itibaren yaşadığı her yerde, kendisinin ve talebelerinin maişetini karşıladığı gibi, kitaplarını bastırmış, ayrıca bir de otomobil almıştır. Said Nursî, Sultan Reşad’dan 19 bin altın aldığını; Ankara hükümetinden de 120 bin lira kâğıt para aldığını bizzat söyler. Evvelce İstanbul'da gerek memuriyetinde aldığı yüksek maaşlar, gerekse Teşkilat-ı Mahsusa hesabına çalışırken Enver Paşa’nın örtülü ödeneğinden aldığı meblağlar da vardır. Bunlar kitaplarında kendi beyanları ile sabittir. Bu meblağın bir kısmı ile Hüsrev Altınbaşak Hayrat Vakfı’nı kurmuştur. Said Nursi vefat ettiği zaman geri kalanı kendi mirasçılarına değil, kendisinin talebeleri arasından tayin ettiği ve varis adını verdiği 10 kişiye bırakmıştır. Bu para ile Nur faaliyetleri yürütülmüştür. Said Nursi, hiç mahkûm olmamış; hiç hapishanede yatmamıştır. Her defasında beraat etmiş; bir defa birkaç aya mahkûm olmuş; o da nezarette tamamlandığı için tahliye edilmiştir. Bu kendi beyanları ile sabittir. Zaten Risale-i Nurların kapağının içinde de yazar. Ancak din aleyhtarı icraatı sebebiyle zamanın hükümetine ağır hakaretlerde bulununca ağır cezada muhakeme olunmuştur. Ağır cezaya çıkanlar, kanun icabı, muhakeme müddetince nezarette tutulur. Bunun haricine 1925’ten itibaren muayyen bir yerde ikamete tâbi tutulmuştur ki, sürgün demektir.
    10 Kasım 2020 Salı
  • Sual: Piyer Loti, Çanakkale'de Türklere karşı savaştı mı?
    Cevab: Yazar Pierre Loti istihbaratçı bahriye subayı olarak Sultan Hamid devrinde ve sonrasında Osmanlı ülkesinde uzun zaman kaldı. Fanatik bir Türk dostu idi. Ölene kadar Türkleri müdafaa eden ve Türkiye’ye hayranlığını terennüm eden romantik yazılar yazdı. Cihan Harbi’nde Fransa hükümeti kendisini orduya çağırdı. Çanakkale’de bulunduğuna dair hiçbir delil yoktur. İngiliz gazeteleri, Pierre Loti’nin Türklere karşı savaştığını yazıyor ki bu bir harb propagandasıdır. İngilizce biyografisinde bundan bahsedilmemektedir. Çanakkale’ye hiç gelmedi. O esnada Avrupa’da harb raporları yazıyordu.
    5 Ağustos 2021 Perşembe
  • Sual: Atatürk neden yurt dışı seyahatine gitmemiştir?
    Cevab: Gazi, 1910 senesinde Picardie manevralarını izlemek üzere Fransa’ya gitmiş; bu esnada Hollanda, Belçika ve İsviçre’den de geçmiştir. 1913 senesinde, (yurt dışı sayılırsa) Türkiye’nin uzantısı adeta bir taşra kasabası olan Sofya Ataşemiliterliği’ne tayin edilmiş, bir sene kalmıştır. 1917 senesinde Veliaht Vahîdeddin Efendi’nin iade-i ziyaret maksadıyla Almanya seyahatine iştirak etmiştir. 1918 senesinde tedavi için Viyana ve Karlsbad’a gitmiştir. Hepsi 1 ay süren bu seyahatler dışında, Batı kültürünü birinci elden tam manasıyla tanıma imkânı bulamamıştır. Bunların hepsi trenle cereyan etmiştir. Bundan sonra yurt dışına hiçbir seyahat yapmamıştır. Bazıları, herkesi ayağına getirtip, kimsenin ayağına gitmediği şeklinde tefsir etmiştir. Halbuki diplomatik münasebetler karşılıklı ziyaretlerle yürür. Bu sebeple yurt dışı ziyareti yapmamak bir fazilet sayılmaz. Bazıları, emperyalist gördüğü Avrupa devletlerine küstüğü için yurt dışına gitmemiştir. Halbuki Avrupa’nın, onun gözünde bir rol modeli olduğu, inkılaplardan bellidir. Bazısı ise Türkiye’yi ziyaret edenlerin ehemmiyetli kişiler olmadığını, bu sebeple iade-i ziyarete ihtiyaç duymadığını söylemiştir. Kimi de yapacağı çok iş olduğu için fırsat bulamadığını söylemiştir. Doğrusu, Gazi’nin uçak korkusudur. Bizzat anlattığına göre, Picardie manevralarında kendi bineceği tayyareye bir başka subay binmiş ve o tayyare düşmüştür. Buna o zamanki Türkiye’nin kabuğuna çekilmiş bir memleket olma hevesi de eklenince, Gazi, sulhtan itibaren 15 sene boyunca hiçbir yurt dışı seyahati yapmamıştır. Bu mühim bir faktördür. Trenle gidebilirdi. Bu ise, Birinci Cihan Harbi’nin parçalanmış, bloklara bölünmüş dünyasında sıkıntılı, belki de riskli olabilecek bir işti. Yatla gezme imkânı var mıydı? Bindiği padişahlardan kalma yatlar, deniz aşırı seyahat tecrübesine pek elverişli değildi. Savarona ise çok geç, vefatından 1,5 ay evvel geldi. Bu çarpıcı bir hâdisedir. Zira Osmanlı Devleti’nin son devrindeki üst seviye devlet idarecilerinin, hele sadrazamların neredeyse hepsi uzunca bir müddet tecrübe edinecek kadar Garp’ta bulundular. Yedi sekiz sene belli başlı Avrupa memleketlerinde sefirlik yapanları vardır. Reşid Paşa, Âli Paşa, Fuat Paşa, Tevfik Paşa gibi. Liseyi Paris’in elit mekteplerinde okumuş olanları vardır. En az kalan Mithat Paşa bile birkaç ay kalmıştır. 60 yıllık bir müddet sonunda, Mustafa Kemal Paşa, o zamana kadar Avrupa’ya gitmemiş, Avrupa hakkında en az bilgi ve tecrübesi olan kişi olarak devlet idare mevkiine gelmiştir. Bu, üzerinde durulması gereken bir husustur. Türkiye, garplılaşacaktır. Kendisine model almaktadır. Ama neyi ne kadar tanıyor, söz götürür. İsmet İnönü Avrupa’yı ilk defa Lozan’a gittiğinde görmüştür. Ankara hareketinin diğer mensuplarının çoğu Avrupa’ya hiç gitmemiş; pek azı da kısa kalmıştır.
    18 Eylül 2021 Cumartesi
  • Sual: Derin devlet kimdir?
    Cevab: Bunlar, gizli kapaklı âyinler yapan tapınak şövalyeleri gibi görülemez.  Dünyanın hemen her yerinde derin devlet denince kast edilen, % 90 bir takım memurlardır, yani istihbarattır.  Gizlilik ve dokunulmazlık perdesi arkasında çalışan, kimseye hesap vermek zorunda olmayan devlet memurlarıdır. Bunların çoğunun idarecilerinin kim olduğu bilinmez; ama vardır. Derin devlet, esas itibariyle 20.asrın ilk yarısının mahsulüdür.  1930'ların devleti yücelten, etnosantrik faşizminin kalıntısıdır. Evvela İngilizler, sonra Almanlar, sonra da Amerikalılar böyle teşkilatlar kurdu; bunları hikmet-i hükümet ve emniyet gibi bahanelerle dokunulmazlık perdesine büründürdüler. Bunların ne yaptıkları bilinemez, hatta sorgulanamaz. Finans ve militer cihetle teminat altına alınmışlardır. Bunları kuranlar, şurasını ihmal ettiler, belki de bilerek böyle hareket ettiler: Böyle mesuliyetsizlik halesiyle donatılan müessese, balon gibi şişmeye başlar. Mesela cezasız adam öldürme salahiyeti verilirse, yaptıklarından ötürü kimseye hesap vermeme imtiyazı tanınırsa bunu eninde sonunda kullanır. Kullandıkça açlığı artar; salahiyet sahasını, bütçesini ve kadrosunu büyütmeye bakar. Öyle bir nokta gelir ki devletin gizli ve bilinmez organları; görünenlerden ve bilinenlerden daha güçlü; sayıca ve teşkilatça daha şümullü hâle gelmeye başlar. Vatan, millet, halkın iyiliği gibi mücerred mefhumlarla, faaliyetlerini perdelemeyi âdet edinir. Bunlar ya alıştıkları için, ya manipüle edildikleri için ya da kendilerini ve çevrelerini korumak için, ya da menfaat temini için bu yolda devam eder; statükoyu vermemek için derin mücadelelere girişirler. Ancak derin devlet prensipleriyle uzlaşan, boyun eğen, onunla uyumlu çalışabilenler, görünürdeki idareciler arasına girebilir. Buna karşı çıkanlar; hainlikle, bölücülükle, gericilikle suçlanır. Bir müddet sonra insanlar ya korkudan susar; ya da kanıksar. Bu noktada artık demokrasiden, insan haklarından söz etmek abes olur.
    14 Kasım 2021 Pazar
  • Sual: Elifba yazarı Ali Haydar kimdir?
    Cevab: Bu kişi, ne Mecelle şârihi Ali Haydar Efendi’dir, ne de Nakşi Şeyhi Ahıskalı Ali Haydar Efendi’dir. Kızanlıklı bir muallimdir. 1883’te doğdu. Almanya’da pedagoji tahsili gördü. Cumhuriyet devrinde maarifte talim terbiye heyeti azası idi. 1956 yılında vefat etti. İttihatçı idi. 1911’te Selanik’te toplanan muallimler kongresinde mekteplerde yeni usul okuma yazma tedrisatınının kolaylaştırılması sadedinde yeni bir elifba yazılması kararlaştırıldı.  Ali Haydar Bey’in hazırladığı elifba çok meşhur oldu.
    17 Ekim 2022 Pazartesi
  • Sual: Fiilen muktedir değilse Sultan Vahiddeddin nasıl meşru halife olabilir?
    Cevab: Sultan Vahideddin, meşru halife idi ve fiili kudreti vardı. Şartlar müsaade etmedi. Mütareke sebebiyle bazı mıntıkaların askeri işgal altında olması buna mani değildir. Padişah/halifenin düşman elinde esir olarak tanıtılması, Ankara hükümetinin meşruluk zemini hasıl etmek için halka verdiği mesaj dolayısıyladır.
    22 Ekim 2022 Cumartesi
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • TR
  • EN
© 2019
  • Anasayfa
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder