Yazışmalar
-
Selâmın sünnete uygun verilişi “Selâmün aleyküm” diye midir, “Esselâmü aleyküm” diye midir?
-
Selâm vermek mi, selâm almak mı daha mı sevaptır?
-
Evliyâdan Bişr-i Hâfî’nin, sokakta başı açık yürüdüğü rivâyet olunuyor. Bunu belirtmeye niçin ihtiyaç duyulmuş olabilir?
-
Bir fıkıh kitabında Mîzânü’l-kübrâ adlı kitaptan naklen diyor ki: “Bütün mezheblerde, yapılması kolay işler (ruhsat) bulunduğu gibi, yapılması güç (azîmet) olan işler de vardır. Azîmet olan işi yapabilecek kimsenin, kolay işi yapmağa kalkışması, din ile oynamak olur. Azîmeti yapmaktan âciz olan, özürlü olan kimsenin ruhsat olanı yapması câiz olur. Böyle kimsenin ruhsat olanı yapması, azîmet yapmış gibi çok sevap olur. Âciz olmayanın, kendi mezhebindeki ruhsatları yapmaması, azîmetleri yapması vâcibdir. Hattâ, kendi mezhebinde yalnız ruhsatı bulunan işin, başka mezhebde azîmeti varsa, o azîmeti yapması vâcib olur.” Şu halde, Hanefî mezhebindeki bir kimse elbisesindeki dirhemden az necâseti, Şâfii mezhebi buna ruhsat vermediği için temizlemeye mecbur mudur?
-
A, B’ye olan 100 lira borcunu C’ye havâle ediyor. C, ödediği bu parayı sonra dönüp A’dan alacaktır. B ile C anlaşıp 80 lira veya 120 lira ödediği zaman, A’dan bu kadar para isteyebilir mi, yoksa sadece havale olunan 100 lirayı mı isteyebilir? Havâle kabul eden ile havâleyi alan uyuşarak, havâle olunan borçtan az veya çok verirse, havâle verenden, bu verdiği mikdarı istiyebilir mi?
-
Bir fıkıh kitabında Hadîka’dan naklen diyor ki: “Zamanımızda helâl ve haramı gözetmek, hattâ Ebülleys-i Semerkandî’nin en kolay olan fetvâsına bile uymak çok güç oldu. Bu fetvâya göre, malının çoğunun halâl olduğu sanılan kimsenin verdiği hediyeyi almak, onunla alış veriş ve kirâlamak câiz olur. Malının çoğu helâl olduğu sanılmayan kimse ile bunlar câiz olmaz. Çünki, harâm olduğu bilinen mal elden ele geçince, haramlığı yok olmaz” diyor. Şu halde bugün bir insanın malının çoğunun helâl olduğu nasıl anlaşılacaktır?
-
Altın veya gümüşün kâğıt para ile satışının veresiye olması câiz midir?
-
Fülûs aynı sayıda fülûs karşılığında satılınca, yani kâğıt para bozdurulursa, ikisinin de ayrılmadan önce kabz edilmeleri lâzım mıdır?
-
Canlı resmi, namaz kılan kimsenin ayağı altında, oturduğu yerde, bedeninde, elinde ise, mekrûh olur mu?
-
Takiyye nedir, müdârâ ve müdâhene ile münasebeti var mıdır? Bu çerçevede Hazret-i Peygamber aleyhisselâmın, Ammar bin Yasîr’e müşriklerin işkencelerinden kurtulmak için istediklerini söylemesine izin vermesini nasıl anlamalıyız?
-
"Lâ havle ve lâ kuvvete illa billah" cümlesinin mânâsı nedir? Mânâsını düşünmeden okursak fâidelerine kavuşamaz mıyız?
-
"Vazife şehidi" tabiri mahzurlu mudur?
-
Erkeklerin altın liralara da mı dokunmaları haramdır?
-
İslâm dinine inanmayanlar öldükten sonra, bunlar için, "Belki tevbe etmiştir, küfrden vaz geçmiştir" demek boştur deniyor. Buna göre İslâmiyete çok büyük düşmanlıklar eden ve tevbe alâmeti olmayan belli bir kâfir için "Allahü teâlâ biliyor ki bu kâfir olarak öldü, cehennemliktir" denilebilir mi? Yani zâhiren kâfir olarak ölmüştür ama, gerçekte can boğaza gelmeden tevbe etmiş olamaz mı
-
İnanılacak şeylerde, bilmemek ile inkâr farklı şeyler midir? "Günah işlediğimde Allahü teâlâ görüyor muydu?" diye soran sahâbî ile Allahü teâlânın gördüğünü inkâr eden kişi arasındaki fark nedir?
-
İmam Gazalî hazretlerinin Kıyâmet ve Âhiret halleri adlı kitabında Nuh aleyhisselâm için neden resullerin ilki deniyor?
-
Gusl abdesti sebebiyle Mâlikî mezhebini taklid eden Hanefî, sehv secdesi gerekip gerekmediğine karar veremeyip, gerekmediği halde secde-i sehv yaparsa, selâmı çıkmak niyetiyle vermemiş ve Mâlikî’de farz olan selâmı geciktirmiş oluyor. Namaz sahih oluyor mu? Böyle karar veremediğimiz zaman secde-i sehv yapmak mı, yapmamak mı daha ihtiyatlı olur? Eğer yapmak ihtiyatlı ise kaç tane selamdan sonra sehv secdesine gitmek en ihtiyatlı olur?
-
Borç olarak değil de, âriyet olarak birine mal verdiğimizde, zaman tayini fâiz olur mu? Alan kişi şu vakit getiririm dese ve biz hiçbir şey demesek yine de zaman tayin edilmiş olur mu?
-
Allahü teâlânın, peygamberlerin isimlerini anarak dilenenlere bir şey vermemek, Allahü teâlâya ya da peygamberlere hürmetsizlik mi olur? Bunlara nasıl davranmalı?
-
Bir arkadaş kargosunu göndermemi rica etti ve o işin yaklaşık ücretinde bir mikdar parayı bana hediye etti. Bu fâiz oldu mu? Çünki iş yapmamı emredince, bana borçlanmış olabilir. Gerçi başta hediye etmesi şart koşulmamıştı. Bu hediyeyi işi yapmadan önce vermesi rüşvet olur mu?
-
Başkasının kartıyla alışveriş yapınca, kart sahibine parayı ödeyeceğimiz zamanı tayin etmek mi, etmemek mi gerekir? Sonra öderim denmemişse borç olmaz mı? Bu borç muaccel (âcil) midir? Ve alacaklısından hediye almak câiz olmadığı için, bu kişiye bir şey ikram etmek caiz olur mu? Bu kişiyle samimi arkadaş olmak, öteden beri birbirine bir şey hediye etmek cevaba tesir eder mi?
-
Hadis-i şerifte, "Her vâki olanda bir hayır vardır. Allahın ihtiyar ettiği her şeyde bir hayır vardır" diye geçiyor. Mesela bir günah işlendi. "Tevbe eder, affedilmek için ağlar vs" kastedilip, bunda da bir hayır vardır denebilir mi?
-
Açıkça küfr olan bir şey için, acaba küfr müdür diye düşünmek, yani bilmemek küfr olur mu?
-
İslâmiyetin adlî tıp ilmi hakkındaki hükümleri nelerdir? Hususiyetle otopsi, ölü muayenesi câiz midir? Bugünki doktorların, adlî tıpçıların veya savcıların bu işle iştigal ettiklerini düşünürsek, bu mesleği yapanların mesuliyeti olur mu?
-
İmama sonraki rekâtlarda yetişildiğinde, ilk oturuşta sadece ettehıyyatü okunması gerekiyormuş. Ben salli-bârikleri de okumuşum. Bir şey lâzım gelir mi?
-
“Hanımı, annesi yahud yabancı bir kadın; namaz kılan bir erkeğin dokuz ayak ilerisinde ise, o erkeğin namazı sahih olur” deniyor. Dokuz ayak nasıl bir ölçü birimidir? Yani kadın erkekten tam olarak ne kadar uzaklıkta olacak?
-
İmam 4. Rek’ate kalkmayı unutup 3. rekâtın sonunda oturdu. İkaz ettik ama anlamadı. Namazın sonunda dört kıldım dedi. İyi biliyoruz ki 3 rek’at kıldırdı. Bizim ve imamın namazları ne oldu?
-
İbni Abidin’de “Câmide kaybettiği şeyi aramak mekruhtur” buyuruluyor. Câmide ayakkabımızı, kaybolan şemsiyemizi, anahtarımızı veya poşetimizi veya herhangi bir eşyamızı kaybetmişsek aramamız da mekruh olur mu?
-
Câmiye itikâf niyetiyle girilir. İki rekât namaz veya vakit girmişse vaktin farzı kılınır. Sonra bir şey yenebilir, uyunabilir buyruluyor. İtikâfa niyet ettikten sonra namaz kılma şartı itikâfın şartlarından mıdır? Yani bir kimse itikâfa niyet edip câmiye girse, namaz kılmadan uyuyup, yiyip içemez mi?
-
Mukim veya misafirin, câmide itikâfa niyet etmeden mübâh olan bir şeyi insanları rahatsız etmeden konuşması câiz midir?
-
Sitede “Fıkıh kitaplarında sünnet ile farz arasında 15 ayeti kerime okuyacak kadar beklenir, sonra farza kalkılır buyuruluyor” deniyor. Bir hadis-i şerifte peygamber efendimiz farzdan sonra hemen son sünnete kalkardı buyuruluyor. Bu iki ifadeyi nasıl anlamak lâzımdır?
-
Sitede “Sünnet ile farz arasında konuşulmayacağı dua ve tesbih söylenmeyeceği bunun bidat olacağı bildirildikten sonra Hindüvânî gibi bazı âlimlere göre kısa dua ve tesbihler okuyabileceği yazılıdır. Peki bir İslâm âlimi bir şeye câiz demişse, o şeye bid’at denir mi? Veya cumhur ulemâ sünnet ile farz arasında bir şey okumak Hanefî mezhebinde bid’at olur, sünneti ıskat eder demiş ise, Hindüvânî’nin nakline dayanarak bu işe câiz denir mi?
-
Bir özür sebebiyle gusl abdesti meselesinde Mâlikî mezhebini taklid eden kimse için, namazda yellenmek ile abdest bozulur mu?
-
Ayakta çekirdek, dondurma, mısır ve benzeri şeyleri yemek, su içmek mekruh mudur?
-
İstihâre bir başkası yerine yapılabilir mi? Mesela anne, kızının yerine; baba, oğlunun yerine istihâreye yatabilir mi?
-
Kadın, beyinden izinsiz olarak tütün içebilir mi?
-
Bazı âlimlere göre iman gidince ameller de gitmez. Tevbe istiğfar edince geri döner diye işittim. Doğru mudur?
-
İslâm hukukunda eşcinselliğin hükmü nedir? Hukukuken cezalandırılan bir suç mudur? Genetik midir, yoksa tercihe dayalı bir şey midir? Eşcinselliğin genetik olması ile tercih hakkı olması arasında ne gibi hüküm farklılığı vardır?
-
Muteber kitaplarda ezân okunurken Azîz Allah denir diye bir ifade geçiyor mu?
-
İbrahim’e İbo, Zeyneb’e Zeyno, Fethullah’a Fetoş denirse günah olur mu?
-
Gazetelerde mübârek isimler olabiliyor. Bazen fark edemeyip bu sayfaları kullanıyoruz. Mahzuru olur mu?
-
Bir lokantaya, pastaneye giderek yiyip içiyoruz ve sonra da hesabı kasaya ödüyoruz. Fiyatları önceden sormadığımız için bu alış veriş uygun mudur?
-
Bazı bisküvilerin paketlerinde İslâm harfleri yazılı. Bunları sobada yakabilir miyiz?
-
Mahalle bakkalından, bakkal sâhibi gelmeden, sabah erkenden gelen ekmekten alıp, parasını sonra bakkala ödesek olur mu?
-
İcralı malları almak uygun mudur?
-
Politikacılar, sanatçılar hakkında kötü şeyler söylemek, gıybet olur mu?
-
Zamanımızda kâfir, bid’at ehli ve fâsıklara karşı tavrımız nasıl olmalıdır?
-
Cumayı kıldırmakla vazifeli bir imam, Cumayı kıldırmadan evvel, o günün öğle namazının farzını kılarsa, câmiye gelip Cuma namazını kıldırabilir mi?
-
Cuma namazında Oturarak hutbe okuyan imamlar görüyorum. Oturarak Cuma hutbesini okumak caiz olur mu? Hutbe sahih olur mu?
-
Fâtih Câmii gibi büyük câmilerde ortada namaz kılan bir kimsenin önünden geçmek câiz midir?
-
Koltuk, sed, sedir gibi Yüksek şeyler üzerinde namaz kılanın önünden ama aşağıdan geçmek günah olur mu?
-
Cemaatle namaz kılarken sadece imamın önüne sütre konması yetişir mi?
-
Sütre yarım metreden aşağı olamaz mı?
-
Hanefî mezhebindeyim. Vatan-ı aslîm Amasya’dır. Vatan-ı ikametim Fatih’dir. Fatih’den sefer mesafesi olmayan bir yere, mesela Bakırköy’e gittim. Bakırköy’de bir müddet kaldım. Sonra Adapazarı’na gitmek niyetiyle Bakırköy’den çıktım. Bir işim sebebiyle önce Fatih’e uğradım. Vatan-ı ikametim olan Fatih’de seferî olur muyum?
-
Bir kimse vatan-ı ikametten, sefer mesafesi olmayan bir yere gitmiş olsa, orada bir müddet kalsa, buradan da sefer mesafesine ulaşan bir yere gitmeye niyet etse, ancak o mesafeye gitmeden önce vatan-ı ikametine uğrasa, vatan-ı ikamette seferî olacak mıdır?
-
Sefer mesafesi gitmeden geri dönmeye niyet eden, o anda misafirlikten çıkıp mukim olur deniyor. Bir kimse Ankara’ya gitmek üzere yola çıksa, İzmit’e gelince Ankara’ya gitmekten vazgeçerse, İzmit sefer mesafesinde olduğu halde, İzmit’te ve geri dönüş yolunda mukim mi oluyor?
-
İstanbul’dan Ankara’ya gitmek üzere yola çıktım. Bolu’ya gelince öğle oldu. Öğle namazını iki rek’at olarak kıldım. Namazdan çıkınca Ankara’ya gitmekten vazgeçtim. Bolu’daki işlerimi bitirdim. Ben Bolu’da iken ikindi vakti oldu. Bolu’da ikindi namazını 2 rek’at mi, 4 rek’at mi kılacağım?
-
21:30’da yatsı namazı vakti giriyor. Otobüs (veya tren) ile 22.30’de hareket edilecektir. Evden garaja gidiyorum. Bizim evin karşısında ufak bir mezarlık vardır. Orayı da geçtim. Garaja vardım. Garajdaki câmide yatsı namazını iki rek’at olarak mı kılacağım, dört rek’at olarak mı kılacağım? Yani evden çıkar çıkmaz mı seferî olurum? Yoksa yolculuğa başlayış saatim olan 22:30 itibariyle mi seferî olurum?
-
Hanefî mezhebindeki bir kimse 15 günden az bir sefere çıksa, vardığı yerde herhangi bir akıntıdan dolayı veya başka bir ihtiyaçtan dolayı [mesela cem etmek gibi] Mâlikî mezhebini taklid etmesi gerekse, Hanefî mezhebine göre olan seferîlik müddeti devam eder mi? Yoksa Mâlikîyi taklid ettiği için seferîlik müddeti bu mezhebe göre değişmiş mi olur?
-
Miftahü’l-Cenne (Mızraklı İlmihal) kitabında, insana yoksulluk getiren 24 şeyi sayan hadis-i şerif zikredilirken “Yoksul kimseden ekmek satın almak” diyor. Bunun hikmeti ne olabilir?
-
Hıdırellez gününün aslı nedir?
-
Bir yazı okumuştum, Osmanlılar zamanında kazâ namazı olmayanlar, mescide girince hemen kalben "4 rek’at namaz kılmak nezrim olsun" diye niyet edermiş. Vâcib sevabı almak için, hem sünnete, hem de vâcibe niyyet edip bu vâcibi kılarmış. Borcum var, o yüzden sadaka veremiyorum. Ama bazen küçük meblağlar sadaka vermek icab ediyor. Böyle zamanlarda, ecdadımızın yaptığı gibi yapsak, meselâ "Filancaya 5 lira vermek nezrim olsun" diye kalben niyet etsek câiz olur mu?
-
Şu andaki Osmanlı hanedanı mensuplarının görüntüleri tamamen yabancı memleket insanlarına benziyor. Siz çoğunu yakından tanıyorsunuz. Dinî inançları hassasiyetle devam ediyor mu? Ediyorsa bilhassa hanımlar neden böyle alafranga haldeler?
-
Küfr alâmetlerinden kaçınmak ve gayrı müslimleri tahkir emek gerektiğini kitaplardan okuyoruz. Ancak mukaddes kitaplara iman etmek imanın şartıdır. Diğer kitaplar nesh edilmiş, yürürlükten kaldırılmıştır. Bunların tahrif edilmemiş, bozulmamış şekillerine inanıp hürmet etmek gerekmez mi? O halde, şimdi tahkir edilmesi emrolunan küfr alâmetleri, ya bozulmamış kitaplarda var ise, o zaman bunları tahkir, eski dinleri beğenmemek olup insanı küfre düşürmez mi?
-
Kitaplarda Eflatun’un teslise inandığı yazılıp kötüleniyor. Bazı yerlerde ise Eflatun’un tevhide inandığı söyleniyor. Bu iki bilgi arasında nasıl hüküm vermek gerekir?
-
Annem kola içmemi emrediyor. Ben ise içmiyorum. Bunun gibi sağlık açısından veya başka mevzularda aslında yapılması uygun olmayan ama haram veya mekruh da olmayan şeyleri emredince yapmamak günah mıdır?
-
Tırnakları kesince evde çöpe atmak câiz midir?
-
Simit, poğaça gibi şeyler yiyorum. Poşette bir sürü susam, kırıntı oluyor. Bunları sobaya, çöpe atmak câiz midir? İsraf olur mu?
-
Mübarek isimlerin üzerine basmakta küfr tehlikesi olduğunu biliyorum. Mesela Kemal ve Fatih isimleri yazan ayakkabıların üstüne basmak da tehlikeli midir?
-
Gusl abdesti aldıktan sonra tekrar meni gelirse yeniden abdest almak gerekir mi?
-
Mâlikî mezhebini taklid ederken, gusülde vücudu ovmak gerekiyormuş. Bu elle mi, herhangi bir bezle mi olmalı? Yoksa vücudumuz ıslakken havluyla ovmak yetişir mi?
-
Allahü teâlânın hikmeti sonsuzdur demek doğru bir ifade midir?
-
Bazen dine dair bilemediğim, anlayamadığım hususlarda Ehl-i sünnet âlimleri nasıl bildirdiyse öyle iman ettim diyorum. Böylelikle küfrden kurtulur muyum?
-
Vahy ile bildirilen dışında Peygamber efendimizde aleyhisselâmın yanılma, yanlış söyleme ihtimali var mıdır? Her söylediği kat’i doğrudur diye mi itikad etmek lâzımdır?
-
Peygamber efendimizin bir sözünün doğruluğundan şüphe etmeye, beğenmemeğe küfr deniyor. Peygamber efendimizden zelle denilen hususlar meydana gelmiştir. Bildiğim kadarıyla doğrulardan en doğruyu seçememek olarak ifade ediliyor. Bu zelleleri de beğenmemek küfr müdür? Zelle de olsa beğenmek imanın şartı mıdır?
-
Bir odada içilmese dahi içki varsa, oynanmasa dahi iskambil kâğıdı, tavla, dama gibi oyun âletleri varsa ve çalınmasa bile çalgı âletleri varsa, o odada kılınan namaz mekruh olur ve yapılan dualar kabul olmaz, rahmet melekleri oraya girmez diye işittim. Televizyon, radyo, müzik de dinlenen mp3, kompütür ve cep telefonu da bunlara dâhil midir?
-
Eşimle tartıştık. Ben ona “Bırak beni, boşanacağım, gideceğim” diye ayağa kalkıp kapıya doğru gittim. O da bana “Tamam gel, şartları konuşalım, sonra gidersin” dedi. Netice itibariyle münakaşanın sonunda barıştık. Bu sözleri ne mânâda kullandığını sordum. “Seni sâkinleştirmek için söyledim, boşanmak için söylemedim” dedi. Acaba talâk oldu mu?
-
Cevhere’de fıtranın kâğıt para olarak verilebileceği yazılıymış. Bu kavle göre zekât da ihtiyaç hâlinde kâgıt para olarak verilebilir mi?
-
Müslüman olmayan bir devletin bayrağını hürmetle öpmek küfr olur mu?
-
Vâcib, aslında farz olan bir şeydir. Zannî delil ile sâbittir. Bir de zannî farzlar var. Mezheblere göre abdestin farzlarının dörtten fazla olması gibi. Nitekim dört tanesi kat’î ve diğerleri zannîdir. Hanefîde guslün farzlarındaki ağız burun yıkaması böyledir. Velhasıl, vâcib de zannî delil ile farz oldu; zannî farzlar da... Bu haled bu ki sınıf arasındaki fark nedir, nereden kaynaklanmıştır? Neden vâcib denildi de doğrudan farz denilmedi? Eğer denilirse ki vâcibi inkâr küfr değildir, zannî farzları inkâr da delile dayanıyorsa küfr olmaz. Veya meselâ guslde ağız ve burnu yıkamak gibi zannî farzlara neden vâcib denilmedi?
-
Gasp edenin, gasb ettiği şeyi, gasp ettiği yerde ödemesi lâzım olur" sözü ne demektir?
-
Vadeli hesaptaki para, vadesiz paraya aktarılınca, tüm para mülk-i habis olur mu?
-
Mektubat-ı İmam-ı Rabbânî’de deniyor ki: “Allahü teâlâya kavuşturan yollar mahlûkların nefesleri kadardır. Her hayali, aslına kavuşturan bir yol vardır ve her mahlukun ayn-ı sâbitesi, yani mebde-i taayyunu, yani yaratılmasına ve vücutta kalmasına vâsıta olan ism-i ilahi başkadır" ne demek?
-
Mektubat-ı İmam-ı Rabbânî’de geçen "Şeyh" tabirinin daha çok vahdet-i vücuta inananlar için kullanıldığını söylemek mümkün müdür?
-
Mektubat-ı İmam-ı Rabbânî’de geçen “Vahdet-i vücud tanıyan evliyâ, mevcudatı mertebelere ayırıyor” ne demektir?
-
Fudayl bin İyad hazretlerinin “Bid’at sahibini gördüğünde yolunu değiştir” gibi sözlerini ana yola te’vil etmek gerekli midir?
-
“Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız” hadis-i şerifinde geçen kolaylaştırmayı müctehid mi yapar?
-
Mektubat-ı İmam-ı Rabbânî’de II. Cilt 19. Mektupta "sünnet" kelimesi tek başına kullanıldığı için şeriat mânâsında mıdır? Öyle olunca burada kullanılan bid’at da itikaddaki bid’at midir?
-
Arş neden daha saf ve daha nurludur?
-
Mektubat-ı İmam-ı Rabbânî’de "Yalnız arşta ayna kabiliyeti vardır" deniyor, başka nesnelerde yok mudur? Arş bildiğimiz gökyüzü müdür?
-
Mektubat-ı İmam-ı Rabbânî’de geçen, "Sıfatlar ezelîdir, bunların eşyaya teallukları bağlantıları hâdistir" sözü ne demektir? Bağlantı ne demektir?
-
Borç alınan para nemalansa, örneğin altın alınsa, altın kıymetlense, o artan kısım kime ait olur?
-
Bir kimse x'i muhatap alarak y'ye şu kadar miktarı ver dese ve dahi sonra y ile karşılaştığında z'ye ulaştırmasi için x'e bir miktar para verdiğini söylese, para kimindir? Paranın verilmesini istediği kişi ile karşılaşıp mesela “Ben size ulaştırması için oğlunuza bunu verdim” desem, sonra oğlu ile karşılaştığımda “Arkadaşım için babana para verdim” desem para kimindir?
-
İbn Hacer-i Heytemi'nin Hayratü'l-Hisan kitabının Menakıb-ı İmam Azam adlı türkçe tercümesinde geçen bir menkıbe şöyledir: İmam Ebû Hanife'nin huzuruna bir kadın gelerek, "Erkek kardeşim vefat etti. Altı yüz dinar miras bıraktı. Fakat benim hakkıma yalnız bir dinar düştü" dedi. İmam, "Bu hesabı kim yaptı?" diye sual eyledi. Kadın da "Davud-ı Tâî yaptı" dedi. Bunun üzerine İmam, "Doğru, senin hakkın aslında bu kadardır. Zira, kardeşin vefat ettiğinde, arkasında miraçı olarak annesini, zevcesini, iki kızını ve on iki erkek kardeşiyle birlikte seni bırakmıştır. Senin hakkının bir dinardan fazla olmasına imkan yoktur" dedi. Buradaki miras nasıl taksim edilir?
-
Bir kişi x'e; bu parayı seninle y'e verdim paylaşın dese ve daha sonra z'ye de x'i kastederek ona para verdiğini ve ikisinin olduğunu ve yarısını almasını söylese bu durumda ne yapılması gerekir? para kime aittir?
-
Birisine oğluna vermesi için 50 TL versem, sonra oğluyla karşılaştığımda babana arkadaşın için 50 TL verdim desem, para kimindir? Oğul ne yapmalıdır?
-
Hanefî mezhebinde ikindi namazının ikinci vakti olan asr-ı sani’ye de çeşitli sebeplerle (toplantı vb.) yetişemeyeceğini anlayan mukim bir kimse, öğle namazını sadece kaza mı eder, yoksa Hanbelî mezhebini taklid ederek cem edebilir mi?
-
Maliki mezhebinde tertib sahibi olmak var mıdır? Hayzı 14 gün süren ve malikiyi taklid eden bir kadın bu dört günü kaza ederken sırayı gözetmesi gerekir mi?
-
Üzerinden 15 temiz gün geçtikten sonra adet miktarı sonuncuda kaç olduysa o şekilde değişir diye biliyorum. Bir sonraki adet bundan az olursa, münasebet için adeti kadar beklemesi gerekiyor. Bu miktardan fazla olursa nasıl davranmalı. Yani adeti 7 olan birisinin adeti 9 sürer ve temizlenirse ne yapar?
-
Şâfiî mezhebinde namaza durmadan tüm rükünleri aklına getirip öyle mi kılmaya başlamak gerekir?
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158