Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • Aktüel
    • Akademik
    • English
    • Arabic
    • Diğer Diller
  • Programlar
    • Televizyon
    • Radyo
    • Youtube
  • Yazışmalar
    • Tüm Sualler
    • Sual Başlıkları
    • Sual Gönder
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder

Sual Başlıkları

“Hristiyanlık”

için arama neticeleri gösteriliyor
  • Sual: Ruhü’l-kudüs ne demektir?
    Cevab:

    Ruhülkudüs Cebrail aleyhisselamdır. Allah kullarına ruh üflemez. Allah bir kulunu yaratacağı zaman, ruhlar âleminde o insanın ruhuna emir verilir; gider o yaratılan bedene girer. Yalnız Allah’ın emriyle Hazret-i Meryem’e ruh üfleyerek Hazret-i  İsa dünyaya gelmiştir. Ruhülkudüs sadece Hazret-i İsa’nın doğuşuyla alâkalı olarak kullanılır. Hıristiyanlar ruhülkudüs hakkında çok açık bilgiye sahip değildir.
    Rûhülkuds kelimesi, Kur’ân-ı kerîmde birkaç sûrede vardır. Bulundukları yere göre, çeşidli mânâlara geldiği, tefsîr kitâblarında yazılıdır. Kısaca, Cebrâîl ismindeki melek, Allahü teâlânın hayât verici, koruyucu sıfatları, Îsâ aleyhisselâmın rûhu, İncîl kitâbı ma’nâlarına gelmekdedir. Kelimenin mânâsı, temiz rûh demekdir.
    Rûhülkuds ise, Allahü teâlânın Îsâ aleyhisselâma verdiği Peygamberlik kudreti idi. Kur’ân-ı kerîmde, bu husûs şöyle zikr edilmekdedir:Tahrîm sûresinin 12. ci âyetinde meâlen, (Îmân edenlere misâl olanlardan biri de, İmrân kızı Meryemdir. O nâmûsunu [harâm ve fuhşdan] muhâfaza etdi. Ona [yaratdığımız] rûhdan üfledik. O, rabbinin sözlerini ve kitâblarını tasdîk etdi. O, rabbine itâ’at edenlerdendi) buyurulmuşdur. Burada bir mânâsı verilmiştir.
    Rûhülkuds ayrıca Hıristiyanlıktaki teslis inancının üçüncü esasıdır. Baba tarafından oğluna ikram olunan ve dilediğini yapmasına yardım eden kudsî bir ruh manasına kullanılıyor. Ancak bu inanca ilavesi 381 yılında Bizans İmparatoru Theodosius zamanında İstanbul'da kurulan bir konsül [ruhânî meclis] kararıyla olmuştur.
    Netice itibariyle temiz, kudsî ruh mânâsına gelen rûhülkuds, kullanıldığı yere göre, Allahü teâlânın hayat verici, koruyucu sıfatları, Cebail aleyhisselâm, İsa aleyhisselâmın ruhu ve İncil gibi mânâlara gelmektedir. 

    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Hıristiyanlık ve Yahudilik belli bir kavme mi gelmiştir? Eğer öyleyse günümüz Hıristiyanları ehl-i kitap sayılır mı?
    Cevab: Musa aleyhisselâmın sadece İsrailoğullarına gönderilmediği, firavuna tebliğde bulunulmasını emreden âyet-i kerimeden anlaşılmaktadır. Her din, o peygamberin tebliğini işitecek kimselere, yani kavmine gönderilmiştir. Hıristiyanlık da böyledir. Muhammed aleyhisselâmın her kavme gönderilmiş olması, İslâmiyet geldikten sonra artık önceki dinler muteber olmaz demektir. Kavim, burada ırk değil, topluluk, halk mânâsınadır.
    13 Şubat 2012 Pazartesi
  • Sual: Geçenlerde izlediğim bir dokümanter filmde Hazret-i İsa'ya dair bilgilerin sadece dinî kaynaklarda (İncil) geçtiği; o devirde yaşayan Akdeniz çevresindeki Romalı yazarların kendisinden hiç bahsetmediği; sadece Suetonius ve Tacitus bir kaç kelimeyle 'Christ' veya 'Christus' olarak bahsettiği; onun da isim değil, ünvan olduğu söylendi. Doğru mudur?
    Cevab: Romalı tarihçilerin Hazret-i İsa’dan bahsetmedikleri, ancak sonrakilerin bahsettiği doğrudur. Bu bakımdan Hazret-i İsa’nın doğum tarihi hakkında şüpheler bulunduğu rivayeti güçlenmektedir. İseviler, Antakya’da bir komün teşkil ettikten sonra, buralılar tarafından Hıristiyan, yani Hıristos’a mensup diye anılmıştır. Hıristos, Mesih (yağlanmış, takdis edilmiş) kelimesinin Yunancasıdır. Christ, bu kelimenin Latin milletlerindeki karşılığıdır. Hazret-i İsa kısa bir müddet peygamberlik yaptıktan sonra, göğe yükselmiştir. Kendisine inananlar sayıca az ve entelektüel vasıflardan mahrum olduğu, öte yandan Romalı ve Yahudilerin baskısı sebebiyle gizli yaşadıkları için, Hazret-i İsa hakkında tarihî vesika yok denecek kadar azdır.
    14 Nisan 2012 Cumartesi
  • Sual: Mâide Suresi’nin 82. âyet-i kerimesinden anlaşıldığına göre müminlere karşı düşmanlıkta en şiddetli gidenler Yahudi ve Müşrikler; sevgi bakımından en yakın olanlar da “Biz Hıristiyanlarız” diyenlerdir; bunun sebebi de içlerinde keşiş rahiplerin olması ve büyüklük taslamamalarıdır. Halbuki tarih boyu Müslümanlar hep Hıristiyanlarla savaşmıştır. O halde bu hususta nasıl düşünmek gerekir?
    Cevab:

    Bu fıkhî hükümler çıkarılacak bir ahkâm ayeti değildir. Kıssa ve haber bildiren âyet-i kerimelerdendir. Her kıssa ve haber bildiren âyet-i kerimeden hüküm çıkarılamaz. Bu âyet-i kerimede, Asr-ı Saadet’te Yahudi ve Müşriklerin düşmanlıkta ileri gittikleri, Hıristiyanların ise öyle olmadığı anlatılıyor. Yahudilerin vaktiyle İsa aleyhisselama yaptığı gibi müslümanlara da düşmanlığına dikkat çekiliyor. Bu âyet-i kerimeyi, Müslümanlığa giriş olarak tefsir edenler de vardır. Nitekim Yahudilerden Müslümanlığa girenler nâdirdir. Ama Hıristiyanlar bakımından böyle değildir.
    Asr-ı Saadet’ten sonra, Siyonist harekete gelinceye kadar, asırlar boyu Yahudilerin Müslümanlara şuurlu düşmanlığına delâlet edecek bir misal yoktur. XX. asır başında faaliyet göstermeye başlayan Siyonistler, kendi dinlerinin hükümlerine de yabancılaşmış aşırı kavmiyetçi bir gruptur. Bunlar Arz-ı Mev’ud denilen ve Rabbin Musa aleyhisselâma va’dettiği mukaddes metinlerde bildirilen Filistin’de millî bir devlet kurmak istemişti. Buna en büyük engel de Osmanlı Devleti idi. Osmanlı Devletinin yıkılmasını, bu maksatla destekledi, hatta bizzat tertipledi. Sonra da burada yaşayan Müslümanlarla, İslâmiyete düşmanlıktan ziyade, dünyevî maksatlarla savaştılar ve savaşıyorlar.
    İslâm kaynaklarında, Yahudiler, inanç bakımından Müslümanlığa Hıristiyanlardan daha yakın görülmüştür. Her ne kadar iki peygamberi inkâr etmeleri sebebiyle küfrlerinin daha çok olduğunu söyleyen âlimler varsa da, şeriata bağlılıkları ve Hıristiyanlar gibi heykelleri tazim etmemeleri sebebiyle Hıristiyanlardan daha ehven görülmüştür.
    Yukarıda âyet-i kerimeden her yerde ve her zaman Yahudilerin müminlere şuurlu bir düşmanlık içinde olduğu/olacağı mânâsı çıkarılamaz. Bu âyet-i kerime antisemitizm için kullanılamaz. Âyet-i kerimeye “tarihîdir” de denemez. Nitekim kıyamete yakın Mehdi aleyhirrahmeye Yahudilerin karşı çıkacağı ve bunlarla muharebe edeceğine dair hadis-i şerifler vardır. Âyet-i kerime militan bir düşmanlığı tavsiye etmemektedir. Müminlerin, Müslüman olmayanları yakın dost edinmemeleri, onları âmir yapmamaları zaten başka âyet-i kerimelerle emredilmiştir. Buna mukabil İslâmiyet gayrımüslimlere düşmanlık yerine; onların kötü vasıflarını sevmemeyi buyurmuştur. Yahudi, Hristiyan ve başka gayrımüslimler arasında bu hüküm bakımından bir fark yoktur.

    20 Mayıs 2012 Pazar
  • Sual: Bütün peygamberler İslâmiyeti ve tevhid dinini anlattıklarına göre, Yahudi ve Hristiyan isimleri nereden çıkmıştır?
    Cevab: Bütün semavi dinler aynı inancı, tevhidi tebliğ etmiştir. Ama şeriatları, yani ibadet ve amel esasları farklıdır. Yahudilik, 1. asırda Musa aleyhisselâma verildiğine inanılan sözlü emirleri (Talmud'u) toplayan Mukaddes Yahuda'dan gelir. Hristos, İsa aleyhisselâmın Yunanca ismidir. Övülmüş demektir. Nasrânî ve çokluk hâli olan Nasârâ, İsâ aleyhisselâmın Nâsıralı lakabına veya havarilerin kendisine nusret (yardım) etmesine dayanır. Benim İslâm Hukuku ve Önceki Şeriatler kitabıma müracaat edebilirsiniz.
    12 Mart 2013 Salı
  • Sual: Cahiliye devrinde Mekke’de puta tapanlar müşrik kabul ediliyor da, neden putlara ibadet ettiği halde Hristiyanlar ve Brahmanlar müşrik sayılmıyor?
    Cevab: Arabistan müşrikleri, Allah’a inanırlardı. Nitekim Kur’an-ı kerimde meâlen buyuruluyor ki, “Onlara (müşriklere) yeri göğü yaratan kim diye sorsan, Allah derler”. (Ankebut, 61; Lokman, 25; Zümer, 38, Zuhruf, 9). Şu halde onlara niçin putlara ibâdet ettikleri sorulduğunda, “Biz onlara Allah’a şefaatçı olsunlar diye ibâdet ediyoruz” derlerdi. Halbuki Kur’an-ı kerim meâlen “Allah'ı bırakıp da taptıkları putlar, şefâat edemezler” (Zuhruf, 86) sözüyle buna cevap vermektedir. Müşrikler, yaratılışlarında mevcud olan marifetten dolayı, putlarının yaratıcı olmadığını söylüyor ise de, bu tabiî marifeti Peygamberlere uyarak kuvvetlendirmedikleri için, putların tapınmağa hakları olduğuna inanıyor, bunun için tapınıyorlar. Putların ibâdet olunmağa hakkı vardır dedikleri için müşrik oluyorlar. Yoksa bize şefâat etmelerini istiyoruz dedikleri için müşrik olmazlar.

    Hristiyanlar, kâinatı yaratan ebedî ve ezelî bir Allah’a inanır. İsâ aleyhisselâm ve Rûhülkuds’te, Allah tarafından ihsan edilen bazı kudsî ve ilahî güçlerin bulunduğuna kâni olmakla beraber, esas itibariyle ne Hazret-i İsâ, ne Hazret-i Meryem, ne ruhülkuds, ne de azizlere tapınır. Bunların resim ve heykellerini hatırlama vesilesi yaparak, onları şefaatçi kılarlar. Bu yaptıkları bâtıl ise de, şirk değildir. Zira şahıslar veya resim ve heykellere tapınmak değildir. Teslîse inansalar bile, müşrik olmazlar. Zira Hristiyanlıkta esas olan “İsâ, Tanrı değildir. Tanrı’nın Peygamberidir. Ebedî olan tek tanrı, onu çok seviyor. Onun her istediğini yapıyor, yaratıyor. Bunun için her şeyi ondan istiyoruz, ona ve onu temsil eden resim ve heykellere, bu niyet ile yalvarıyoruz. Baba ve oğul, çok sevilen kimse demektir”. Böyle inananlar müşrik değil, Ehl-i kitaptır. İsâ aleyhisselâmda veya herhangi bir mahlûkta ulûhiyyet sıfatı bulunduğuna inanan, meselâ, “Ebedîdir. Herşeyi yoktan var ediyor” derse, müşrik olur. Kur’an-ı kerimde mealen, “Ey Ehl-i Kitab! Teslise inanmayın!” (Nisâ, 171) sözünden de bu anlaşılmaktadır. Eğer teslise inanan müşrik olsaydı, Kur’an-ı kerim bunlara Ehl-i kitap diye hitap etmezdi.

    Aynı şey Brahma dini için de mevzubahistir. Brahma ve Buda dinleri, Hristiyanlık gibi, eski Peygamberlerin bildirdiği dinlerin tahrif edilmiş bir hâlidir. Hindistan ulemasından Mazhar Cân-ı Cânân 14. mektubunda der ki: “Brahma dini, Birmîhâ [veyâ Brahma] ismindeki bir melek vâsıtası ile Hindistan’a gönderilen mukaddes kitaplara dayanır. Brahma dini mensupları, Allah’ın bir olduğuna, insanları O’nun yarattığına, kıyâmet gününe, Cennete, Cehenneme ve tasavvufa inanırlar. Sonradan doğru yoldan ayrıldılar. Peygamberlerin ve evliyânın ruhlarını ve melekleri hatırlatmak için heykeller yaptılar. Şefâatlerine, yardımlarına kavuşmak için, bu heykellere secde ettiler. Arabistan’daki putperestler, böyle değildir. Bunlar, putlarının hâlık (yaratıcı) olduklarına inanıyor. Herşeyi yalnız putlardan istiyorlardı. Putlarına ilâh diyerek secde ediyorlardı. Bunun için, müşriktirler. Brahmanlar ise, hürmet niyeti ile tapınıyorlar. Seyyid Şerîf-i Cürcânî Şerh-i Mevâkıf sonunda, üçüncü maksadda şöyle der: “Muhammed aleyhisselâmın Peygamber olduğuna inanmayan kâfir olur. Bunlardan Yahudi, Nasârâ [Hristiyan], Brahman ve Budistler, başka Peygamberlere inanıyor. Bunların getirdikleri ve sonradan bozulmuş olan kitapları okuyorlar. Bunun için bunlara Ehl-i kitap denir. Başka Peygamberlere de inanmayanlar, bir yaratıcının varlığına inansalar da müşriktirler. Brahman, Budist, Yahudi ve Hristiyanlar, Ehl-i kitap iken, zamanla müşrik olabilir.
    12 Ekim 2013 Cumartesi
  • Sual: Mâide Suresi’nde, Tevrat ve İncil ehline de, kitaplarında Allah’ın indirdiği ahkâmı tatbik etmeleri emrediliyor. Bu kitaplar değiştirilmiş ve bozulmuş muharref kitaplar olduğuna göre, bunlarla hükmetmek nasıl olur?
    Cevab: Bu kitapların tamamının tahrif edildiği söylenemez. Nerelerin tahrif edildiği de belli değildir. Bugün elde buluna Tevrat, Zebur ve İncil, öncekiler kaybolduğu için, sonradan insanlar tarafından kaleme alınmış, önceki bilgileri de ihtiva eden kitaplardır. İslâmiyet gelmeden evvel, bu kitaplarla amel etmeleri mecburîdir. Sonra, müslüman olmaları lâzımdır. Müslüman olmaz da, zimmî olarak İslâm memleketinde yaşarlarsa, kendi kitaplarının hükmünü tatbik etmelerine izin verilir. Benim İslâm Hukuku ve Önceki Şeriatler kitabımda tafsilat vardır.
    7 Şubat 2015 Cumartesi
  • Sual: Hazret-i İsa’nın evlenip çocuk sahibi olduğu gerçek midir? Mecdelli Meryem diye biri var mıdır?
    Cevab: Mecdelli Meryem (Maria Magdalena) adında Hazret-i İsa’ya inananlar arasında bir kadının ismi geçer. Hristiyan âleminde bazı fırkalar Hazret-i İsa’nın Mecdelli Meryem ile evlendiğine ve hatta çocukları olduğuna inanıyor ve kimi romanlarda da geçiyor ise de, bu mevzuda Hristiyan kaynaklarında bir sarahat ve İslâm kaynaklarında da malumat yoktur. Gerçi Yahudi cemiyetinde o yaşa gelmiş bir hahamın bekâr kalması pek beklenmez deniyorsa da, bu mevzuda söylenecek bir söz yoktur.
    8 Temmuz 2015 Çarşamba
  • Sual: İncil yazarları Matta, Markos, Luka, Yuhanna İslam dinine göre mümin miydiler?
    Cevab: Allah bilir. Bunlar İsa aleyhisselamın ümmetindendir. Umumi kaide, Muhammed aleyhisselamın zuhuruna kadar tek Allah’a inanan herkes mümindir. Zira fetret devridir.
    1 Şubat 2018 Perşembe
  • Sual: Hazret-i İsa’nın tebliğinin bozulmamış hâline iman edenler için Hıristiyan kelimesini kullanmak doğru olur mu?
    Cevab: Hristiyan, Mesîhî kelimesinin Yunancasıdır. Havarilere Antakya’da verilmiş bir isimdir. Kullanmanın mahzuru yoktur.
  • Sual: Tevrat ve İncil abdestsiz tutulabilir mi?
    Cevab: İçinde tahrif edilmemiş Allah kelâmı olma ihtimaline mebni abdestsiz ve cünüb halde tutmanın mekruh olduğu Halebî ve İbni Âbidin gibi kitaplarda yazılıdır.
    30 Mayıs 2019 Perşembe
  • Sual: Zebur ve İncil hangi lisandadır?
    Cevab: Arami lisanında. İbrani’den gelir. Süryanice’nin atası.
    22 Kasım 2019 Cuma
  • Sual: Bugünki Hıristiyan ve Yahudiler müşrik midir? Böyle bir kadınla evlenmek caiz olabilir mi?
    Cevab: Bugünki Hıristiyan cemiyetinde dine inanan kimse sayısının çok azaldığı müşahede edilmektedir. Bunlar ateist/deist/agnostik kişilerdir ve müşrik sınıfındandır. Bunlarla evlenmek asla caiz değildir. Bunun dışında kalan Hristiyan ve Yahudiler müşrik değildir. Bunlarla evlenmek caizdir; ancak tahrimen mekruhtur. Böyle bir evlilik, dinini kayıran bir Müslüman için sonu felaket olan bir evliliktir. Gerek aile hayatı, gerekse doğacak çocukların terbiyesi cihetiyle böyledir. Hadis-i şerifte, fâsıkla evlenen melundur, yani Allah’ın rahmetinden mahrumdur, buyuruldu. Ya gayrı müslim ile evlenen?
    27 Nisan 2020 Pazartesi
  • Sual: İslâm Hukuku ve Önceki Şeriatler kitabınızda Hazret-i İsa'nın kardeşi Ya’kub’dan bahsediliyor. Bunu nasıl anlamalıyız?
    Cevab: Hristiyan kaynaklarına göre, Hazret-i Meryem, nişanlısı Yusuf ile evlendi. Yakup, Yusuf, Şemun ve Yahuda adında dört oğlu ve iki kızı oldu. Bunlardan Yeni Ahid’e ismi geçen Aziz Yakub, havariler arasında sayılmamakla beraber, ağabeyinin has mensubu idi ve onun doğru dinini uzun zaman müdafaa etti. Ancak Pavlos ve ekibi tarafından sindirildiği için, Kudüs dışına çekildi. 62 senesinde Romalılarca öldürüldü. Zaman içinde bu doğru İsevi müminler kayboldular. Resulullah aleyhisselâmın görüştüğü rahipler Bahira ve Nastura’nın bu mezhepten olmak ihtimali kuvvetlidir. Bazıları Yeni Ahid’de geçen kardeş tabirini mecaz olarak kabul eder; bazıları yeğen gibi akrabası olduğunu söyler; bazıları Yusuf’un başka bir evliliğinden doğduğunu iddia eder; bazıları ise bunları havarilerle karıştırır. İslâmî kaynaklarda buna dair bir malumat yoktur.
    20 Haziran 2020 Cumartesi
  • Sual: Uludere’de bir mağarada Barnabas İncili’nin bulunup askeriyeye teslim edilip kozmik odada saklandığı doğru mudur?
    Cevab: Uydurmadır. Böyle eski İncil nüshaları her zaman ve her yerde bulunur. Hepsinde de böyle “Hristiyan âlemini sarsacağı için saklanıyor” gibi esrarlı dedikodular çıkarılır. Hiçbir bulunan metin Hristiyan dogmalarını sarsamaz. Çünki kilise bunun tedbirini evvelden almıştır. Buna göre, belli metinler dışında ne bulunursa bulunsun, uydurmadır. Kaldı ki Barnabas İncili’nin muhteva ve şekil itibariyle diğer İncillerden farkı yoktur.
    9 Temmuz 2020 Perşembe
  • Sual: Avrupa’da iş yerimde Hıristiyan bir arkadaşım; 'Hazret-i İsa’nın hiç şiddet kullanmadığını; halbuki Müslümanların mükemmel ve barışçı olduğunu söylediği Hazret-i Muhammed’in birkaç kişinin gözünü oydurduğunu; yüzlerce Yahudiyi kılıçtan geçirdiğini biliyorum. Nasıl oluyor da örnek insan olabiliyor, dedi. Buna ne cevap verilir?
    Cevab: Hazret-i İsa da devlet reisi olsaydı, şiddete müracaat ederdi. Nitekim bugünki İncil’de buna delalet eden ayetler vardır. Suçlu bir insana ceza vermek, gaddarlık değil, adalettir. Bu, kötü veya iyi insan olmakla alakalı değildir. Kısas, Hristiyanların inandığı ve okuduğu Tevrat’ta da vardır. Yahudilerin öldürülmesi ise harb esnasında cereyan etmiştir. Hazret-i Muhammed, müdafaa harbleri yapmıştır. Vefatından evvel bütün Arabistan, harbsiz olarak, rızalarıyla ona tabi olmuştu. Sadece Mekke ve Taif harb ile fethedilmiştir. Mekke, yurtları idi. Taif ise, taarruz etti.
    29 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Bir Hristiyan iş arkadaşım, “Siz İncil’in insanlar tarafından yazıldığı için tahrif edildiğini söylüyorsunuz. Ama kendi hadis kitaplarınızın da insanlar tarafından yazıldığını kabul ediyorsunuz. Bu aynı hesaba gelmiyor mu? Onlar da tahrif edilmiş olamaz mı?” diye sordu. Ne denebilir?
    Cevab: Kur’an-ı Kerim tahrif edilmedi. Hadis-i şerifler ise Kur’an-ı Kerim değildir. Ama onlar da yalan söyleme ihtimali olmayan bir topluluk tarafından rivayet edilmiştir. Bugünki İncillerin İsa aleyhisselamdan en az bir asır sonra yazıldığını Hristiyanlar da kabul ediyor. Hatta bu sebeple İncil diye bir kitabın olmadığını, Hazret-i İsa’nın kendisinin İncil olduğuna inanır; eldeki İncillerin, onu anlatan kitaplar olduğunu söylerler. Şu halde bugünki İnciller, İslam tarihindeki siyer kitaplarına benzer. Bu sebeple Müslümanlar bugünki İncillere uydurma demiyor; bunlarda yazanların gökten inen mukaddes kitap olan İncil’in aynısı olmadığını söylüyor. Nitekim bu, ayet-i kerimeler ile sabittir. Cenab-ı Peygamber, Ehl-i kitabın rivayetlerini (ezcümle bugünki İncilleri) hemen kabul etmeyin, yanlış olmak ihtimali vardır; red de etmeyin, doğru olmak ihtimali vardır, buyurdu. İnciller sahih olsaydı, aynı meseleyi niye birbirinden tamamen farklı anlatmaktadır? Harputlu İshak Efendi’nin Diyaül-Kulub adında bir kitabı vardır. Cevap Veremedi adıyla latinize edilmiştir.
    29 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: İncil’de bazı kısımları beğenmek mahzurlu mudur?
    Cevab: İncil’de yazanların tamamı elbette kötü değildir. Bunların tamamını ilahi kelâm olarak kabul etmek mahzurludur. Zira Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerifler, Tevrat ve İncil’in tahrif edildiğini beyan eder. Neresinin tahrif edildiği, neresinin aslı gibi olduğu ise malum değildir.
    30 Nisan 2021 Cuma
  • Sual: Yahudilik mi, Hristiyanlık mı Müslümanlığa daha yakındır?
    Cevab: Hristiyanlar sadece Hazreti Muhammed’i inkâr ediyor. Yahudiler hem İsa hem Muhammed aleyhimesselamı inkâr ediyorlar. Bu cihetle bir yakınlık var ise de, şeriat cihetiyle Yahudilik Müslümanlığa daha yakındır.
    14 Eylül 2021 Salı
  • Sual: Amerika’da yaşayan Amişler hakkında bilgi verir misiniz?
    Cevab: Asırlar önce teslisi reddeden Arius’un yolundan giden Anabaptistçiler XVI. asırda hemen hemen tamamen imha edilmişti. Transilvanya Prensi Zsigmond teslisi kabul etmezdi. Bu sebeple teslis aleyhdarı Hristiyanlar bunun memleketinde yaşama imkânı buldu. Nitekim teslis aleyhinde kitap yazan Sicilyalı râhip Sozzini 1577’de buraya Koloszvar (Klausenburg) şehrine kaçmıştı. Orta Avrupa’da Piskopos Franz David (1510-1579) teslisi kabul etmeyen mezhebin başı idi. Polonya’nın Rakov şehrinde kurulduğu için bu mezhep sâlikleri Rakovianlar diye bilinir. XVIII. asırda Fransa kralı tarafından Alsace’dan kovularak Amerika Birleşik Devletleri’ne göçen bir grup. Sayıları 350 bini bulur. Anabaptist kilisenin artıklarıdır. Bunlar kapalı yaşayan, ziraatle meşgul, barış yanlısı ve modern teknolojiyi reddeden son derece alâka çekici bir gruptur.
    19 Mayıs 2022 Perşembe
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • TR
  • EN
© 2019
  • Anasayfa
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder