Sual
Hun, Kuman, Peçenek ve Avarlar dil ve kültürlerini kaybettiği halde Gagavuzlar lisanlarını nasıl muhafaza etti?
Cevap
Gagavuzların vaziyeti, din ve dil münasebetinin her zaman birebir örtüşmediğini gösteren çok enteresan bir örnektir. Coğrafya, tarihî koruma sahası, kilise dili ve geç millîleşme sayesinde Slavlaşmadan büyük ölçüde kurtuldular.
Gagavuzlar yüzyıllar boyunca, Dobruca, yani bugünkü Moldova–Ukrayna–Romanya üçgeninde, köylü ve kapalı yaşadılar. Kendi aralarında evleniyor, köyden dışarı çıkmıyorlardı. Dinleri, Bizans-Rum ananesine dayanıyordu. Kilisede Yunanca, sonra Kilise Slavcası ile ibadet ediliyordu. Dolayısıyla dini pratik günlük dili otomatik olarak Slavlaştırmadı. Osmanlı devrinde zaten baskı yoktu. Cemiyet din temelli idi, dil değil. Böylece Gagavuz Türkçesi asırlarca tabii şekilde yaşadı. Slav halklarında XIX. asırda güçlü milliyetçi dil politikaları başladı. Ama Gagavuzlar küçük, köylü ve ehemmiyetsiz bir izole topluluktu. Bulgar, Romen veya Rus milliyetçiliği için öncelikli hedef olmadılar. Bu da kesif bir dil değiştirme baskısını engelledi. Sovyet devrinde de din bastırılırdı, ama dile baskı yoktu. Gagavuzca mekteplerde okutulmaya başladı. Demek ki kapalı köy hayatı, Osmanlı’nın dil politikası, geç milliyetçilik ve güçlü sözlü kültür dili korudu.
Gagavuzlar istisna, Hun–Avar–Peçenek–Kuman çizgisi ise bozkır kaidesidir. Hunlar, Avarlar, Peçenekler, Kumanlar, yani bozkır Türkleri Avrupa’ya fetihçi, askerî elit olarak geldiler. Sayıca azdılar. Üzerinde hüküm sürdükleri halklar yerleşik ve kalabalıktı. Devlet kurdular ama nüfus dili değil, iktidar dili oldular. 2–3 kuşakta eridiler. Gagavuzlar fetihçi değil, köylü, yerleşik ve aile temelli bir topluluktu.
Devlet kurmak, dili korumayı zorlaştırdı. Bozkır imparatorluklarında müşterek idare dili çoğu zaman çok dilli idi. Diplomasi, vergi ve din mahalli dillerle yürüdü. Hun veya Kuman çocuğu, şehirde büyüyorsa Slavca/Romence öğrendi, Türkçe ev dili olmaktan çıktı. Gagavuzlarda ise devlet yoktu, bürokrasi yoktu, ev, köy, tarla dili Türkçe kaldı.
Hristiyanlaşma zamanı kritik farktır. Hunlar, Avarlar, Kumanlar Hristiyanlığı yerleşik halktan aldılar. Kilise dili Slavca / Romence idi. Bu, Türkçenin ilim, yazı, ritüel sahasından tamamen silinmesi demekti. Gagavuzlar Hristiyanlaştıklarında zaten yerleşmiş ve kapalıydılar. Din dili ev dilini bastıracak kadar oturmamıştı.
Göçebe kültür, dili daha kırılgan yapar. Göçebe cemiyetlerde yazı ananesi zayıftır. Sözlü kültür güçlüdür. Ama nesil kopuşuna açıktır. Yerleşik köylü topluluklarda ise aile, akrabalık, köy dayanışması dili tabii şekilde sabitler.
Bozkır Türk elitleri mahalli halktan eş aldı, çocuklar anne diline kaydı. Gagavuzlar asırlarca endogamiye (içerden evlilik) daha yakındı. Dil intikali kesintisiz oldu.
Hunlar, Kumanlar ve benzerleri ferdi olarak Slavlaşmadı; mahalli halk Türkleşmediği için Türkçe elit dili olarak söndü. Gagavuzlar kimliği devretmedi, taşıdı. Yani Hunlar ve benzerleri devlet kurdukları için dillerini kaybetti, Gagavuzlar devlet kurmadıkları için dillerini korudu.
Aynı şey Bulgarlar için caridir. VII. asırda devlet kurdular. Nüfusun ezici çoğunluğu Slavdı. Hristiyan olunca, Türkçe mukaddes sahadan uzaklaştırıldı. Kilise ve ilim dili Slavca idi. Türkçe, saray ve ordu diliydi. Slav kızlarıyla evlenen Bulgar elitleri eridi. Bulgar adı kaldı, Türk dili gitti. Gagavuzlarda elit yoktu. Herkes köylüydü. Dil aktarımı anneler üzerinden kesintisiz sürdü. Gagavuzlarda kilise dili yabancıydı ama ev diliyle rekabet edecek bir tahsil sistemi yoktu. Din, dili yutmadı.
Demek ki Türk toplulukları devletleştiğinde çoğunluğa karıştı. Halk olarak kaldığında dilini korudu. Gagavuzlar tarihte hiçbir varlık göstermiş değildir. Bu sayede dillerini korudular.
Macarlar Karpatlara geldiklerinde (IX. asır) nüfus olarak çekirdeği kendileri teşkil ediyordu. Slavlar, Romenler, Germenler dağınıktı. Bu kez elit dili değil, halk dili kazandı. Hun–Bulgar örneğinin tam tersidir. Devlet kurdular ama dili bırakmadılar, neden? Macarlar devleti kendi dilleriyle kurdu. Erken devirde kabile yapısı ile halk dili örtüşüyordu. Sonra Hristiyanlaşınca kilise dili Latince oldu. Latince, etnik asimilasyon dili değildir. Slavca gibi değildir. Çünki halk arasında konuşulmaz.
Hun, Bulgar ve Kumanlarda Hristiyanlaşma Slav kilisesi üzerinden oldu. İlim ve ibadet lisanı Slavca idi. Türkçe umumi sahadan tamamen silindi. Macarlarda kilise Macarcayı yok edemedi. Ev ve köy dili yaşamaya devam etti.
Macaristan’da da Türk elit ile mahalli halk evlilikleri ters yönde işledi. Macaristan’da Türk kökenli elitler (Hazar, Kuman ve saire) Macar halkın içine karıştı. Türkler Macarlaştı, Macarlar Türkleşmedi. Dil cihetinden kazanan çoğunluk oldu. Ama Macarlar, Hun mirasını sahiplendi. Avrupa’da meşruiyet için eski ve güçlü bir soy gerekiyordu. Hun mirası onlara prestij temin etti.
Alakalı Başlıklar