Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • Aktüel
    • Akademik
    • English
    • Arabic
    • Diğer Diller
  • Programlar
    • Televizyon
    • Radyo
    • Youtube
  • Yazışmalar
    • Tüm Sualler
    • Sual Başlıkları
    • Sual Gönder
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder

Sual Başlıkları

“ Oruç”

için arama neticeleri gösteriliyor
  • Sual: Hilâli gözetlemeden hesapla Ramazan orucuna veya bayrama başlamak câiz midir?
    Cevab:

    İslâm hukukunda mukaddes günler, dolayısıyla oruç, hac ve kurban,  hicrî takvime göre, yani ayın hareketleri esas alınmak suretiyle taayyün eder. Hicrî yıl on iki aydır. Her ayın başlaması hilâlin görülmesiyle başlar. Yani Ramazan ve Zilhicce aylarının da başlaması ancak rü’yet ile olur. Ulemânın ekseriyeti “Hilâli görünce oruç tutun, hilâli görünce iftar edin” hadîsini nazara alarak “bu hususta hesaba itibar edilmez” demişlerdir. Hesap ile ancak hilâlin görülebileceği tarih tesbit edilebilir. Hilâli gören iki kişi hâkim huzurunda şâhidlik edince bu hüküm ilan edilir ve herkesi bağlar. Şer’î hâkim olmayan yerlerde, herkes kendi gördüğü ile amel eder. Ancak hilâlin çıplak gözle görülebilmesi ise, bir takım fizikî şartlara bağlıdır. Evvelemirde hilâlin ne zaman ve nereden görülebileceğini iyi bilmek lâzımdır. Ufku açık olmayan (tepeler, yüksek binalar bulunan veya seması bulutlarla kaplı) şehirlerde, hava kirliliği, rutubet ve şehir ışıkları da eklenince rü’yet mümkün olamaz. Bu gibi hallerde, ulemâdan hilâlin görülebileceği zamanı tesbit eden hesaba itibar edilebileceğine kâil olan, Hanefîlerden Muhammed İbn Mukâtil er-Râzî (242/856) ve Rey kâdısı Abdülcebbar (415/1025) ile Şâfi’îlerden Sübkî (756/1355) gibi zâtların kavilleriyle amel etmek zarureti hâsıl olmuştur. Bunlar: “hilâlin görülebileceği zamanı hesab eden kimse (tecrübeli bir muvakkit), buna göre oruca başlayabilir” demektedir. Hacc ve kurban da böyledir. Ancak bunlarda ihtilaf-ı metâliye itibar edilir; yani her beldeye göre ayrı ayrı hilalin görülmesi muteberdir. Halbuki dünyanın bir yerinde hilâl görüldüğünde, başka yerlerde de Ramazan ayı başlar. Hanefî âlimi Şürnblâlî’nin (1069/1658) Vehbâniyye şerhinde de bu yolda bilgiler bulunmaktadır. Zaruret ve ihtiyaç halinde zayıf kavillerle de amel edilir. Üstelik bu, hilâlin doğmasını değil de, görülmesini esas alan hadîsin maksadını gerçekleştirmeye de elverişli bir hükümdür. (İbn Âbidîn).
    Türkiye’de ve dünyanın hemen her yerinde bir zamandan beri bu kavle uygun olarak kamerî aylar rasathâne tarafından bir cedvel hâlinde tayin edilmektedir. Fıkıh kitaplarındaki bilgilerden anlaşılıyor ki: Bir şehirde, Ramazan orucuna, hilâli görmeden başlayıp, yirmidokuzuncu gecesi bayram hilâli görülürse, Şaban ayı rü’yet ile başlamış ise, bayramdan sonra bir gün kazâ edilir. Rü’yet ile başlamamış ise, iki gün kazâ tutulur. Mesela hesapla 6 Haziranda başlayacağı bulunan Ramazan ayı rü'yetle 7 Haziranda başlasa ve 29 gün değilde 30 gün çekse Ramazanda 28 gün oruç tutmuş olur. Oruç tutulması gereken Ramazanın son iki günü oruç tutulmamış olur. Ramazanın tamamı doğru günlere denk gelse bile, oruç tuttuğu bir ayın ilk ve son günlerinin Ramazana tesadüf ettiği şüphelidir. Ramazan olduğu şüpheli günlerdeki oruç sahih olmadığı için, yine iki gün kazâ eder. (Fetâvâ-yı Hindiyye; Ni’met-i İslâm, Kitâbü’s-Savm.) Bundan anlaşılıyor ki, Ramazan orucuna, gökte hilâli görmekle değil de, önceden hazırlanmış takvimlere göre başlayanların, bayramdan sonra iki gün kazâ niyetiyle oruc tutmaları icab eder.

    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Kuşluk vakti hayızı gelen ama o zamana kadar yeyip içmemiş kadın oruç tutar mı?
    Cevab: Tutmaz.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Yalnız Pazar günü oruç tutmak uygun mu?
    Cevab: Uygundur. Yalnız Cumartesi ve yalnız Aşure günü tutmak mahzurludur.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Şâfiî mezhebinde oruç keffareti sadece oruçlu iken kasden cinsî temasta bulunana düşer. Kadın da keffaret verir mi?
    Cevab: Keffaret, sadece cinsî temasta bulunan erkeğe düşer. Bir kavle göre her ikisine (erkek ve kadına) bir keffaret düşer. Bir başka kavle göre ise kadına da ayrı bir keffaret düşer (Minhac). Oruçluyken cimada bulunan erkeğin suçu daha büyük olduğu için, keffaret onun üzerine farz kılınmıştır. (el-Fıkhu’l-Menhecî.) Erkeğe keffaret düşmesi için de bazı şartlar vardır. (el-Fıkhu alel Mezâhibi Erbaa.)
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Fıkıh kitaplarında “İstemiyerek ağız dolusu kussa, zorlıyarak biraz kussa oruç bozulmaz” derken, “Ağız bazan bedenin dâhili sayılır. Bunun için, oruclu kimse, tükürüğünü yutarsa, orucu bozulmaz. İnsanın içindeki necâsetin mi’deden bağırsağa geçmesi gibi olur. Ağızdaki yaradan veyâ diş çekdirmeden, iğne yapılan yerden yâhud mi’deden ağza kan çıkması, abdesti ve orucu bozmaz. Bu kanı tükürünce veyâ yutunca, tükürük kandan çok ise, ya’nî sarı ise, yine bozulmazlar. Mi’deden gelen başka şeyler ağza geldiği zemân da böyle olup, abdest ve oruc bozulmaz. Ağız dolusu, ağızdan dışarı çıkarsa, ikisi de bozulur. Ağzın içi, ba’zan da, bedenin hârici gibi olur. Ağzına su alınca oruc bozulmaz” diyor. İstemiyerek ağız dolusu kusmanın orucu bozmadığı yazarken, başka yerde ağız dolusu kusmanın orucu bozduğu söyleniyor. Bundan kasıt ne olabilir?
    Cevab:

    İhtilaflı bir meseledir. Farklı kitaplardan alınan kavillerdir. “Ağız dolusu, ağızdan dışarı çıkarsa, ikisi de bozulur” cümlesini, “Ağız dolusu kusmak, abdesti bozduğu gibi, isteyerek kusulmuşsa orucu da bozar” şeklinde anlamalıdır.
    Abdestte:
    1-Ağız dolusu kusmak abdesti bozar. Ağız dolusu kusmak ağız külfetsiz yumulamaz hale gelmektir. İster kasden, ister kendiliğinden olsun değişmez.
    2-Bir mecliste müteaddid de olsa, toplamına bakılır. 
    3-Ağız dolusu olmayan kusmak abdesti bozmaz. İster kasden, ister kendiliğinden olsun değişmez.
    Oruçta:
    1-Kendiliğinden (mesela bulantı ile) ağız dolusu kusmak orucu bozmaz. Gelen kusma geri gitmek de bozmaz. Yutulursa oruçlu olduğunu hatırlıyorsa bozar.
    2-Kasden (mesela parmak sokup) az bir kusuntu getirmek de orucu bozmaz. Bu kusuntu geri gitse oruç bozulmaz. Yutulsa, müftabih kavle göre oruç bozulmaz. Oruçlu olduğunu hatırlamıyorsa kasden az kusmak orucu bozmaz.
    3-Kasden ağız dolusu kusmak orucu bozar. Geri dönsün, dönmesin veya yutulsun farketmez. Oruçlu olduğunu hatırlamıyorsa kasden çok kusmak orucu bozmaz.
    (Ni’met-i İslâm, İbn Âbidîn.)

    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Necip Fazıl'ın vasiyetinde bahsettiği bir husus var: Herkes arkamdan Necip Fazıl'ın kaza borcuna karşılık beş vakit namaz kılsın ve oruç tutsun. Böyle bir şeyin dinimizde yeri var mıdır?
    Cevab: İbâdetler üçe ayrılır: Birincisi, yalnız mal ile yapılır. Zekât, sadaka böyledir. İkincisi, hem mal ile ve hem beden ile yapılır. Hac ve cihâd böyledir. Üçüncüsü, yalnız beden ile yapılır. Kur’ân-ı kerîm okumak, namaz kılmak, tesbih, tehlil ve tahmid okumak ve dua etmek böyledir. Birincilerin sevabını meyyitlere hediye etmenin câiz olduğunu, sevabın onlara vâsıl olup fayda vereceğini, Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile bildirdiler. Üçüncüden dua da böyledir. İkincilerin de böyle olduğunu âlimlerin çoğu bildirdi. Üçüncüden duadan başkası için dört mezheb arasında ayrılık oldu. Hanefî ve Hanbelî mezhebinde, üçüncüler de birinciler gibidir. İmam Şâfiî ve İmam Mâlik, yalnız beden ile yapılan ibâdetlerin sevabları meyyite vâsıl olmaz dediler. Fakat sonradan gelen Şâfiî âlimleri, meyyitin yanında okuyup hediye edince veya uzakta okuyup sonra, “Yâ Rabbî! Okuduğumdan hâsıl olan sevabın mislini vâsıl et!” gibi dua edince, vâsıl olur dediler.

    Netice itibariyle bir kimse başkası için hac edebilir, zekât, kefaret ve sadaka verebilir. Eğer meyyit vasiyet etmişse borçtan kurtulur. Etmemişse kurtulması umulur. Ancak bir kimse başkası için namaz kılamaz, oruç tutamaz. Nitekim Nesâî'nin İbni Abbas’tan tahric ettiği bir hadîs-i şerifte: "Hiçbir kimse başkası nâmına oruç tutamaz. Hiçbir kimse başkası nâmına namaz kılamaz. Lâkin onun yerine velisi yiyecek verir" buyuruldu. Mamafih Hanbelî mezhebinde bu mümkündür. Nitekim Buhârî ile Müslim'de yine İbni Abbâs'tan rivayet edildiğine göre şöyle buyurulmuştur: “Peygamber aleyhisselâma bir adam gelerek; ‘Annem üzerinde bir ay oruç borcu olduğu halde öldü. Onun namına bunu ben kazâ edebilir miyim?’ dedi. Resulullah aleyhisselâm ‘Annenin borcu olsa onun nâmına öder miydin?’ diye sordu. Adam, ‘Evet’ dedi. ‘O halde Allah borcu ödemeye daha lâyıktır’ buyurdu”. İmam Ahmed bin Hanbel bu hadîs-i şerife dayanıyor. Diğer üç mezheb ise bu rivâyetin mensuh (neshedilmiş) olduğunu söylüyor. Çünki râvînin (hadîs rivâyet edenin) rivâyetine aykırı fetvâ vermesi nesheden hadîsi rivâyeti gibidir. Necip Fazıl Bey, zaten bunun başka mezheplerde yeri olduğunu söylüyor. İslâmiyette bir kimse başkası için ibâdet edemez. Ancak yaptığı ibâdetlerin sevabını başkasına hediye edebilir. Hanbelî mezhebinde ise bir kimse ölü için namaz kılabilir, oruç tutabilir.

    21 Aralık 2010 Salı
  • Sual: Alzheimer hastası tutamadığı oruç için fidye verecek midir?
    Cevab: Orucun sıhhat şartlarından birisi de akıllı olmaktır. Aklı olmayan, küçük çocuk gibidir. Oruç ona farz olmaz. Fidye vermesi de gerekmez. Çünki oruç niyet ile olduğu gibi, fidye de niyet ister. Fidye, akıllı, bâliğ ve Müslüman birinin hastalık sebebiyle tutamadığı oruçları kaza da edemezse vereceği bir bedeldir. Deli oruçla mükellef değildir. Nitekim küçük bir çocuk ölse, tutamadığı oruçlar için fidye verilmez. İbni Abidin’de diyor ki “Delilik bütün bir ramazan ayını kaplarsa, sonra iyileşse bile kaza etmesi gerekmez” (Oruç bahsi).
    14 Ağustos 2011 Pazar
  • Sual: Arefe günü cumartesiye gelirse bu gün oruç tutmak uygun olur mu?
    Cevab: Arefe günü, yani Kurban bayramından bir önceki gün oruç tutmak mendubdur, çok sevabdır. Ancak cumartesiye denk gelirse yalnız bu gün oruç tutmak mekruhtur. Tahrimen veya tenzihen mekruh oluşunda ihtilaf vardır. Aşure, Berat gibi mübarek günler de cumartesiye denk gelirse böyledir. Bunda Yahudilere benzemek olduğu için men edilmiştir. Nitekim onlar yalnızca bu güne çok tazim eder, diğer günlere ehemmiyet vermezler. Hazret-i Peygamber “Allahü tealanın üzerinize farz kıldığı oruçtan başkasını cumartesi günü tutmayınız! Üzüm dalından veya ağaç kabuğundan başka bir şey bulamasanız da, bunları çiğneyin de, oruçlu olmayınız!” buyurmuştur.  Muharrem’in 10. Aşure günü de tek başına oruç tutulmaz. Bir gün öncesi veya sonrası ile beraber tutulur. Bunun hakkında da hadis-i şerif vardır. Nevruz ve Mehrican’da oruç tutmak da mekruhtur. Şu kadar ki, Savm-ı Davud gibi bir gün tutup bir gün tutmuyorsa, adak veya kaza tutuyorsa, bir gün öncesini de tutmuşsa, o halde cumartesiye veya Nevruz, Mehrican gibi günlere denk gelen günlerde de oruç tutulabilir. Çünki bu, yalnız o günü tazim etmek değildir, benzeme mevzubahis olmaz. Zilhicce’nin başından itibaren oruç tutulmuşsa veya tevriye günü de tutulmuşsa, şu halde cumartesiye denk gelen arefe de tutulabilir. Bu halde oruç, cumartesine mahsus olmaz. Mekruh olmaz.
    Cumartesi ve pazar günlerini beraberce tutmak mekruh olmaz. Çünki Ehl-i kitap bu iki güne birden tazim etmezler. Yalnız Pazar günü oruç tutmak hakkında açık bir hüküm olmamakla beraber, İbni Abidin’in ifadelerinden anlaşılan, yalnız bu gün oruç tutmanın da uygun olmadığıdır.
    Yalnız Cuma günü oruç tutmak bazı âlimlere göre mendub, bazılarına göre tenzihen mekruhtur. Mekruh diyenler, oruç ibadetinin farz kılınmadığı yalnız bir güne tahsis edilmesine işaret etmişler, burada Ehl-i kitabın belli bir günü tazim etmesine benzerlik olduğunu söylemişlerdir. Cuma müminlerin bayramıdır. Allah o güne mahsus bir ibadet tayin etmiştir. Bunun dışında bir ibadeti o güne mahsus kılmak uygun olmaz. İmam Ebu Hanife ve Muhammed’e göre bu gün oruç tutmakta beis yoktur. İmam Ebu Yusuf’a göre Cuma günü oruç tutmayı men eden hadis-i şerif vardır. Hadis-i şerifte, “Diğer geceler arasında yalnız Cuma gecesini ihya etmek için ayırmayınız! Cuma gününü de oruç tutmakta diğer günlerden ayrı tutmayınız! Ancak birinizin âdeti olan oruç o güne rastlarsa, mahzuru olmaz” buyurulmuştur. Mesela sevdiği kimse gelirse oruç tutacağını adayan kimsenin sevdiği kimse Cuma günü gelirse, bir gün öncesini veya sonrasını tutmuşsa, kaza tutuyorsa o gün oruç tutması mahzurlu olmaz. (İbni Abidin, Oruç bahsi; Şir’atü’l-İslâm, Orucun faziletleri)
    4 Kasım 2011 Cuma
  • Sual: Oruçlu iken büyük abdest bozulduğu zaman, içeriye su kaçam ihtimaline binâen taharetlenmemek câiz olur mu?
    Cevab: Oruçlu iken taharetlenilir. Vesvese edilmez. Makada suyu vermeden nefes alıp vermeli, su verirken nefes almamalıdır. Böylece içeri su kaçma tehlikesi olmaz. Buna arğmen kaçarsa, umumü’l-belvâdır, kaçınmak mümkün değildir.
    8 Aralık 2011 Perşembe
  • Sual: Ezan ile imsakın farkını izah eder misiniz? Yeme içme ne zaman bırakılmalıdır?
    Cevab: Şark ufkunda güneşin ilk ışığı görülünce (fecr) oruca başlanır. Bu aydınlık yayılınca, sabah namazı kılınır. Birincisi takvimlerde imsak yazan vakittir. İkincisi ise bundan 15-20 dakika sonradır. Hazret-i Peygamber bu şekilde hareket etmiştir.
    23 Aralık 2011 Cuma
  • Sual: Mastürbasyon ( istimna ) orucu bozar mı?
    Cevab: Oruçlu iken mastürbasyon ( istimna ) yapmak orucu bozar. Kazâ ve tövbe gerekir. Bunu aynı Ramazan’da iki defa kasden yaparsa (unutarak değil), keffaret gerekir.
    23 Aralık 2011 Cuma
  • Sual: Orucu uykuya tutturmak diye tabir edilen durum nasıl değerlendirilmeli?
    Cevab: Oruçlunun uykusu ibadettir. Vücudu kuvvetlendirip orucu kolay tutmak İslâmiyette makbuldür.
    23 Aralık 2011 Cuma
  • Sual: Arka avret yerimizi (anüs) yıkarken içeriye ıslak parmağımızın biraz girmesi ve kurularken nemli tuvalet kâğıdının içeriye biraz girmesi orucu bozar mı?
    Cevab: Oruç bozulur; kazâ gerekir.
    13 Şubat 2012 Pazartesi
  • Sual: Zilhicce ayının hilâli bir yerde görülse, hilâlin görülmesi ne kadar mesafedeki yerleri bağlar? Meselâ İstanbul’da hilâl görülse, Amasya’da oturanlar bayram yapabilir mi? Bu hususta tayin edici olan nedir?
    Cevab: Ramazan ayının hilâli dünyanın herhangi bir yerine görülürse, başka yerde oturanlara da Ramazan orucuna başlamak lâzım gelir. Zilhicce hilâli böyle değildir. Her yerde ayrı ayrı görülmesine itibar edilir. Şimdi dünyanın bir yerinde görülünce, takvimler Zilhicce ayını başlatıyor. Bu sebeple kurbanları ikinci gün kesmek, hacda ise ve Zilhicce hilâli takvimlerde yazdığı gün Hicaz'da görünmemişse, ertesi gün tekrar Arafat’a çıkmak lâzımdır. Hilâlin görülmesi bu zamanda çok zordur. İlânı da şer’î hâkim (kadı) tarafından yapılır. Bu ise mümkün değildir. Bu zamanda hilâlin görülebilir olması kâfidir. Nitekim fıkıhta böyle bir kavil vardır.

    Hilâlin bir yerde ne zaman görülebileceği, dolayısıyla bu beldede kamerî ayın ne zaman başlayacağı internetten ecnebi zaman hesaplama sitelerinden öğrenilebilir. Diyânet’in sitesinde de hilâlin nereden görüneceği yazmaktadır.
    13 Şubat 2012 Pazartesi
  • Sual: Oruçlu iken dudak üzerine sıçrayan tükürüğümüzü yalamak ya da abdest sonrası dudak üzerinde kalan damlacıkları yutmak orucu bozar mı?
    Cevab: Ağzı çalkaladıktan sonra kalan yaşlığı yutmak, dudağını yalayıp üzerindeki tükürüğü yutmak orucu bozmaz. Ama ağzını açıp yağmur damlasını yutmak bozar.
    23 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Oruçluyken elimize, yüzümüze, tüm vücudumuza zeytinyağı sürebilir miyiz? Oruç bozulur mu? Sürebiliyorsak, dudağımız zeytinyağlı iken abdest alsak oruç bozulur mu? Zeytinyağlı elimizle taharetlensek oruç bozulur mu?
    Cevab: Bozmaz. Dudaktaki yağ yalanır ve yutulursa oruç bozulur. Taharetlenirken makattan içeri zeytinyağı girdiği iyi biliniyorsa oruç bozulur.
    26 Mart 2012 Pazartesi
  • Sual: Berlin’de yaşıyorum. Burada Mayıs ortalarından Ağustos başına kadar yatsı ve imsak vakitleri girmiyor. İmsakiyeler de birbirini tutmuyor. Yatsı namazı ve oruç hakkında nasıl hareket etmemiz gerekir?
    Cevab:

    Hanefî mezhebinde vakit namaz için sebeptir. Vakit girmeyince namaz farz olmaz. Yatsı namazının vakti, Hanefîlerden İmam Ebu Yusuf ve Muhammed ile diğer üç mezhebe göre güneş battıktan sonraki kızıllığın kaybolması, İmam Ebu Hanife’ye göre garb semasında karanlığın yayılması ile başlar. Fecrin doğuşuna, yani imsak vaktine kadar devam eder. Ekvatordan kutuplara doğru gidildikçe, yazın güneşin doğması ile batması arasındaki fark artar. Yaz başında 49 arzının yukarısındaki memleketlerde yaz başında bir müddet yatsı ve imsak vakti girmez.  Güneş batar. Gökyüzü asla kararmaz. Birkaç saat sonra güneş battığı yere yakın bir yerden tekrar doğar. Buna “Beyaz Geceler” denir. 66 arzının üzerinde diğer vakitler de girmez. Üstelik burada namaz vakitlerinin astronomik olarak hesaplanması da zorlaşır ve temkin mikdarlarında tutarsızlıklar meydana gelir. Berlin 52 kuzey arzındadır. 45-50 arzı arasındaki memleketlerde yaz aylarında bir müddet yatsı ve imsak vakti girmemekte veya şafağın kaybolmasıyla fecrin doğması arasında çok kısa bir zaman bulunmaktadır. Meselâ arz derecesi 48 olan Paris’te Haziran’ın 12’si ile 30’u arasında, yatsı ve sabah namazı vakti girmez. Şu halde 45 arzından yukarıdaki memleketlerde de yaz aylarında aynı mesele mevcuttur.
    Berlin gibi 49 arzının yukarısındaki memleketlerde yatsı namazını kılmak Hanefî mezhebine göre farz olmaz. İmsak girmediği için sabah farz olmaz diyenler de (Halebî gibi) vardır. Tahtavî, sabah namazı için öncesinde karanlığa lüzum yoktur diyor. Şâfiî mezhebinde ise Deccâl hadîsine uyularak zaman takdir edilir. Nitekim Hazret-i Peygamber, “Deccâl yeryüzünde 40 gün kalacaktır. Bu 40 günün bir günü bir yıl gibi, bir günü bir ay gibi, bir günü bir hafta gibi, diğer günleri ise sair günleriniz gibi olacaktır.” buyurunca eshâb-ı kiram, “Uzun günlerde bir günlük namaz kâfi gelecek mi?” diye sordular. Hazret-i Peygamber de “Hayır, bir günlük namaz kâfi değildir; namaz vakitlerini takdir edersiniz.” buyurdu. Buna göre ya vakit giren en yakın şehrin saatine uyulur. Ya o şehirde vaktin girdiği son vakit esas alınır. Ya da gece üçe bölünüp, birinci üçte birden sonra yatsı, ikinci üçte birden sonra güneş doğana kadar sabah kılınır. İbnü’l-Hümâm gibi müteahhir bazı Hanefî âlimleri de Şâfiî kavline uyup zamanı takdir ederek yatsı ve sabahın kılınmasının farz olacağını söyler. Bu namazları kılmak farzdır diyenlere göre kılınırsa, vakit takdir edilip edâ diye niyetlenilir. Gece üçe bölünebildiği gibi; yatsı ile imsak vaktinin girdiği Berlin’e en yakın şehrin vakitleri esas alınabilir. Bazılarına göre yatsı, sabahtan sonra kazâ da edilebilir. Sabah erken kalkıp işe gitmesi gerekenler, akşamın ardından Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezhebine göre akşam ile yatsıyı cem de edebilir.
    Yatsı ve imsak vakti girmeyen yerlerde yatsı/vitir ve ihtilaflı olmakla beraber sabah namazı farz olmaz; ama Kur’an-ı kerimde “Ramazan ayına şâhid olduğunuz zaman oruç tutunuz” buyurulduğu için, oruç farz olur. Burada da nasıl hareket edileceği hususunda İbni Abidin hazretleri çeşitli ihtimaller veriyor: Vakit takdir edilir. İmsak vakti giren Berlin’e en yakın şehri esas tutarak sahur yenip niyetlenilir. Veya yiyip içecek kadar bir zaman ayrılır. Yahut edâ değil de, gecesi muntazam günlerde kazâ lâzım gelir. Seneler evvel Helsinki’de tanıştığım Ali Osman adında çok yaşlı bir kürk tüccarı Kazan Tatarı’na “Bu zamanlarda orucu nasıl tutuyorsunuz?” diye sordum da, “Saatle tutuyoruz” diye cevap vermişti.
    Şu halde Berlin’de meselâ 20 Temmuz’da güneş 21:24’de batıp, 05:04’de doğduğuna göre, yatsı akşamdan 1,5 saat sonra kılınıp, imsak de güneşin doğmasından 1,5 saat evvel kesilebilir. İmsaktan hemen veya 15 dakika sonra da sabah namazı kılınabilir. Çalışan ve oruca güç yetiştiremeyenler orucu kışın kaza edebilir.
    66 arzının yukarısındaki memleketlerde ve kutuplarda ise sadece yatsı ve imsak değil, muayyen mevsim ve yerlerde diğer vakitler de girmez. Meselâ 66 kuzey arzında 13 Haziran-29 Haziran arası güneş devamlı ufkun üzerinde kalır; 30 Haziran’da kısmen ufkun altına iner; 2 Temmuz’da 23:44’te batar; 00:24’de doğar. 68 kuzey arzında 72 gün, 72 kuzey arzında ise 86 gün güneş batmaz. Kutuplarda ise güneş 6 ay devamlı ufkun üstünde devredip hiç batmaz; 6 ay da devamlı ufkun altında devredip hiç doğmaz. Burada vakti girmeyen namazı kılmak Hanefî’de farz olmaz. Öyle ki tam kutup noktasında yaşayan bir Müslüman senede sadece beş vakit namaz kılar. Ama böyle meşakkatli yerde yaşayan birisi için bu müsaade de hakkıdır. Buralarda oruçta vakit giren en yakın şehre uyulur. Bu da 64 arzındadır. Burada gece üç saattir. Gece üçe bölünüp birinci saatte yatsı kılınır, ikinci saatte imsak yapılır. Nitekim Mâlikîlerin esas aldığı bazı hadîs-i şeriflerde yatsının vaktinin, gecenin üçte birine kadar olduğu geçer. 66 arzının yukarındaki Müslümanlar için oruç hususunda da vakit takdir ederek tutmanın yanında, normal mevsimlerde kaza etme imkânı da vardır.
    İbni Abidin der ki: Ulemamızdan kutuplarda yaşayanların orucundan bahseden görmedim. Orada fecr güneş batar batmaz doğarsa yahud güneş battıktan biraz sonra doğar, fakat oruçlunun sahur yemeği için vakit kalmazsa hüküm ne olacaktır? Orada yaşayanlar aralıksız oruç tutacaktır, denilemez. Zira bu, onların helâkine sebep olur. Oruç onlara farzdır dersek, vakit takdirini kabul etmek lâzım gelir. Acaba onların geceleri Şâfiîlerin bu meselede de dedikleri gibi oraya en yakın beldenin gecesine göre mi takdir edilir? Yoksa yiyip içecek kadar bir zaman mı ayrılır? Yahud onlara edâ değil de yalnız kaza mı lâzım gelir? Bunların her biri birer ihtimaldir. Burada oruç onlara aslından farz değildir demek mümkün değildir. Gerçi bazıları onlara yatsı namazı farz değildir, demişlerdir. Fakat buna kail olanlarca yatsının farz olmamasının illeti, sebebinin bulunmamasıdır. Oruçta sebep mevcuttur. O da ramazan ayının bir cüz'üne erişmek ve her gün fecrin doğmasıdır.
    Gönderdiğiniz imsakiyenin birinde Berlin’de giren en son yatsı (23:52) ve en son imsak (01:19) nazara alınmış. Diğerinde ise yatsı akşamdan 1,5 saat sonra, imsak da güneşin doğmasından 1,5 saat önce yazılmış. Her ikisi de vaktin takdir edilmesi kaidesine elverişlidir. Yalnız imsak için 01:19, çok erken bir vakittir. Güneşin doğuşu ile imsak arasında bu kadar fark olmaz. Bu problemin, 49 arzının yukarısındaki yerlere, daha aşağıdaki yerler için kullanılan normal temkinlerin tatbikinden kaynaklandığı söylenebilir. Berlin düz bir şehirdir. Gece müsait olduğunuz bir zaman güneşin doğduğu ufku takib ederseniz, aydınlanmanın ilk göründüğü zamanı tesbit edebilirsiniz. Bu tesbitiniz bir katiyet taşımaz ama imsakiyede verilen zamanın makul olup olmadığını anlarsınız.

    15 Temmuz 2012 Pazar
  • Sual: Bir hoca, memleketimizde oruç ve namaz vakitlerinin yanlış tesbit edildiğini, imsak ( sahur ) vaktinin erken başlatıldığını ve insanlara 70 dakika fazla oruç tutturulduğunu iddia ederek, Kur’an-ı kerim’in “Siyah iplikle beyaz iplik ayırd edilinceye kadar yeyip için” dediğini söyledi. Doğrusu masıldır?
    Cevab: Kur'an-ı kerimde geçen beyaz iplik, siyah iplikten ayırdedilinceye kadar yiyin için âyet-i kerimesinden ne anlaşılacağını hadis-i şerif bildiriyor. Adi bir Hatim adında bir  sahabinin birer siyah ve beyaz iplik alıp bunları ayırd edene kadar yiyip içmesi üzerine, Hazret-i Peygamber bu ifadenin mecaz olduğunu ifade ve bunu şark semasında güneşin ilk ışığının gözükmesi olarak tefsir buyurdu. Bakara sûresindeki, “Beyaz iplik siyahtan ayırd edilinceye kadar yiyiniz, içiniz!” âyet-i kerimesindeki ipliklerin, gündüzün beyazlığı ile gecenin siyahlığı olduklarını anlatmak için, daha sonra (Fecrin) kelimesi nâzil olmuştur. Gündüzün beyazlığı ile gecenin siyahlığı, iplik gibi birbirinden ayrılınca, oruca başlanacağı anlaşıldı. (Rıyâdü’n-Nâsıhîn).
    İmsak, fecr-i sâdık, yani şark semasında güneşin ilk ışığının görülmesi ile başlar. Bu da güneşin ön kenarının şer’î ufuk hattına muayyen bir derecede yaklaşması iledir. Bu dereceyi ilim adamları 20, 19, 18, 17, 16 ve 15 derece olarak vermektedir. İhtiyat sebebiyle ekseriyetin kabul ettiği 19 derecedir. Havanın rutubeti, bulunulan yerin yüksekliği, şehir ışıkları gibi faktörler bunun çıplak göze görülmesini zorlaştırmaktadır. Türkiye’deki bazı takvimler, Diyanet İşleri Reisi Ahmed Hamdi Akseki'nin zamanında (1952) Kandilli Rasathanesi Müdürü Fatin Hoca'nın tesbit ettiği  ve ihtiyatı esas aldığı 19 dereceyi kabul alıp buna yükseklik temkini olan 10 dakikayı da eklemektedir.  Nitekim yüksekteki insan, güneşin hareketlerini, ufku açık ve alçaktaki insandan daha evvel görür. Meselâ Çamlıca tepesi veya Galata Kulesi’nin tepesindeki insan, tepenin veya kulenin dibindekinden daha evvel oruca başlar. Takvimlerde bu fark yazılamayacağından o beldede vaktin girdiği ilk vakit yazılır. Birkaç dakika tolerans olabilir. Diyanet’in de içinde bulunduğu bazı takvimler ise sabah namazının vakti girmeden kılınması tehlikesini bertaraf etmek endişesiyle 1984’ten itibaren 19 dereceyi terk ederek, dünyada fecr olarak yaygın kabul gören ve güneşin ilk ışığının şark semasına yayılmaya başladığı 18 dereceyi esas almış, temkin de eklememiştir. Böylece iki takvim grubu arasında 15 dakikaya varan bir fark ortaya çıkmıştır. Ama hiçbir zaman 70 dakika bahis mevzuu olmamıştır. Bütün dünyada denizciler ve astronomiciler tarafından tan yeri olarak kabul edilen 18 derece, açık denizde gökyüzü ile denizin ayırd edilebildiği zamanı ifade eder. İmsakin bundan da sonra olduğu, bütün dünya tarafından gülünç karşılanacak bir iddiadır.
    İbni Abidin der ki: “İmsak için ulemâ arasında şark semasına fecrin ilk ışığının görülmesi ve aydınlığın iplik gibi yayılması şeklinde iki görüş vardır. Birinci kavil ahvat (daha ihtiyatlı), ikincisi evsa’dır (daha geniştir). Bu iki hâdise arasında bir derece vardır”. Bir derece bahar ve güzün 4, kış ve yazda eğimden dolayı 7 dakika kadar farkeder. Şu halde imsake 19 derece diyen takvimlere göre, bu ikinci kavil 18 derecede olmaktadır. Bu sebeple öteden beri oruca 19 derecede başlayıp, namazı 18 derecede kılarak ihtilaftan çıkmak yolu tutulmuştur. Zira imsak vakti hem orucun başladığı, hem de sabah namazı vaktinin girdiği saattir. Hazret-i Peygamber’den de sahur yemeği yeyip oruca başladıktan sonra elli âyet-i kerime okuyacak kadar bekleyip, sabah namazını sonra kıldığına dair rivayetler bildirilmiştir. Bu bakımdan oruca 19 derecede başlamak; 16 derecede ve daha da iyisi bundan da 15 dakika sonra sabah namazını kılmaktır. 18 dereceye göre oruca başlayanlara da orucu olmadı demek doğru değildir.
    26 Temmuz 2012 Perşembe
  • Sual: Hanefî mezhebine göre dudak kuru iken yalayıp yutmak orucu bozar mı?
    Cevab: Bir kimse ağzından çıkan tükrüğü ve burnundan çıkan sümüğü içine çekerse orucu bozulmaz. Mesela iplik bükmek ister de onu tükrüğü ile ıslatır ve tekrar tekrar ağzına sokarsa orucu bozulmaz. Bozar diyen de vardır. (İbni Abidin)
    26 Temmuz 2012 Perşembe
  • Sual: İmsak vakti girdikten yaklaşık 5 dakika sonra babam tansiyon ilacını içmediğini hatırladı. Orucunun bozulmayacağını düşünürek, su içmeden ilacı yuttu. Eğer içmezsem kötü olurum dedi. Bu takdirde oruç bozulur mu?
    Cevab: Takvimlerdeki vakitler kat’i değildir. Bir beldede vaktin girme ihtimali olan ilk vakit takvime yazılır. Bu bakımdan birkaç dakika tolerans olabilir de, olmayabilir de. Oruca devam etmelidir. Sonra bir gün ihtiyaten kaza tutmak iyi olur.
    26 Temmuz 2012 Perşembe
  • Sual: Kanayan yere kanı kesmek için su sürmek orucu bozar mı?
    Cevab: Hayır. Çünki su buradan hazım yollarına gitmez.
    27 Temmuz 2012 Cuma
  • Sual: Cilde sürülen nemlendirici ve ilaçların oruca bir zararı olur mu?
    Cevab: Beyne ve hazım yollarına gitmediği için zararı yoktur.
    12 Ağustos 2012 Pazar
  • Sual: Oruç ve yemin kefareti talebe yurduna iftar vererek ödenebilir mi?
    Cevab: Oruç fidyesi ve kefareti, bir fakiri altmış gün sabahlı akşamlı veya altmış fakiri bir defa sabahlı akşamlı doyurmakla olur. Yemin kefareti ise on fakiri sabahlı akşamlı doyurmak veya bunun karşılığını o fakire temlik etmekle, vermekle olur. Bir fakire toptan on günlük verilse bir günlük sayılır. Oruç kefareti böyledir; ama oruç fidyesi böyle değildir. O bir fakire toptan verilebilir.
    Talebe yurtlarında verilen yemek, talebenin parasıyla aldığı yemektir. Dolayısıyla her talebenin yurda ödediği paranın içinde zaten o üç öğün yemek bedeli vardır. Yurtta yemek ücrete dâhil değil ise, bunu ödememiş fakir bir talebeye veya yurtta kalmayan bir fakire iki öğün yedirilirse olabilir. Yemeği yiyenin fakir olması şarttır. Her fakirin iki öğün yemesi şarttır. Talebe yurdunda bu şartlar temin ediliyorsa verilebilir.
    12 Ağustos 2012 Pazar
  • Sual: Bazen câmi çıkışında hurma tutarak iftar ettirmek isteyenler oluyor. Ziyafete davetli olup, iftar ettirme sevabı ev sahibinin olsun diyerek bu ikramı kabul etmemek uygun olur mu?
    Cevab: Hadis-i şerifte “Bir hurma ile de olsa müslümana iftar ettirenin günahları affolur” buyuruldu. Bu sevab amel ile değil, niyet ile kazanılır. Binaenaleyh hem hurma ile iftar ettirene, hem de ziyafet sahibine niyetleri ölçüsünde sevab verilir. Hurma ile iftar edip o müslümanı sevindirmelidir. Ev sahibi de aynı sevaba kavuşur. Hatta bir iş çıksa da ziyafete gidemese, ziyafet sahibi sevabdan mahrum kalmaz.
    30 Ağustos 2012 Perşembe
  • Sual: 1433/2012 senesi kurban bayramını Türkiye Perşembe, Suudi Arabistan ise Cuma günü yapmaktadır. Hangisine itibar etmek gerekiyor?
    Cevab: 15 Ekim 2012 Pazartesi günü Greenwich saatiyle 12:03'de ictimâ, 16 Ekim 2012 Salı günü Greenwich saatiyle 01:20'de rü’yet vâki olacaktır ve hilal ilk defa Güney Amerika'nın güneydoğu sahillerinden itibaren görülmeye başlayacaktır.
    İctimâ günü olan 15 Ekim 2012 Pazartesi günü ay güneşten Ankara’da 15 dakika, Mekke'de ise 8 dakika önce batmaktadır. Güneş battığı anda hilal Ankara'da 2° 30', Mekke'de ise 1° 41' ufkun altında bulunduğundan hilâl görülemeyecektedir.
    Rü'yet ve Zilhicce ayının birinci günü olan 16 Ekim 2012 Salı günü ay güneşten; Ankara'da 29 dakika sonra Mekke'de ise 43 dakika sonra batmakta ve güneş battığı anda hilâl Ankara' da 4° 16', Mekke' de ise 8° 27' ufkun üstünde bulunmaktadır. Bu sebeple Ankara'dan hilâl görülemezken, Mekke'den hilâl görülebilecektir. Dolayısıyla 10 Zilhicce 1433 günü olan 25 Ekim 2012 Perşembe, takvim hesabına göre Kurban Bayramı'nın birinci günüdür.
    Ramazan hilâli dünyanın bir yerinde görülürse, Hanefî mezhebine göre diğer beldelerde de Ramazan başlar. Bir başka deyişle ihtilâf-ı metâli’e itibar olunmaz. Şâfiî’de ihtilâf-ı metâli’e, yani hilâlin her beldede görülmesine itibar edilir. Zilhicce ayı bunun hilâfınadır. Zilhicce hilâlinin bir yerde görülmesi ile dünyanın her yerinde bayram başlamaz. O beldede hilâlin şer’en görülmesi, hiç değilse görülebilir olması lâzımdır. Bunun ne zaman olduğu da hesapla bilinebilir. Bu bir fıkıh kâidesidir. Dört mezhebde de böyledir. Suudi Arabistan’da bayram Cuma günüdür. Hilâl 16 Ekim Salı’yı Çarşamba’ya bağlayan gece dünyadan gözükmekte ise de, Mekke’de gözükmediği için ertesi gün tekrar gözetlenmesi gerekmez ve Zilka’de ayı otuz güne tamamlanır ve Zilhicce’nin ilk günü Mekke için Çarşamba olur. Bayram da Cuma günüdür. Türkiye’de de vaziyet Mekke gibidir. Kurbanları ihtiyaten ikinci gün kesmek iyi olur. Bayram namazı mutlaka cemaatle kılındığı için herkesle beraber kılmak gerekir. Teşrik tekbirlerine de Çarşamba başlanıp Pazar bitirilir. Pazartesi de söylemeye lüzum yoktur. Fitneye sebebiyet verebilir. 
    19 Ekim 2012 Cuma
  • Sual: Altı aylık hamileyim. Oruç tutabilir miyim?
    Cevab: Hamile kadın, doktor tutmasın derse veya kendisi tutamayacak gibi hissediyorsa tutmaz, kaza eder. Hamile ve emziklilere oruç tutmayıp, sonra kaza etmesi hususunda hadis-i şerifle izin verilmiştir. Tutabiliyorsa iyi olur, zira orucu kaza etmek zordur. İlacı varsa, sahurda alabilir.
    13 Temmuz 2013 Cumartesi
  • Sual: Tırnak yemek orucu bozar mı?
    Cevab: Yutulursa bozar; ayrıca tırnak yemek mekruhtur.
    13 Temmuz 2013 Cumartesi
  • Sual: İmsak vaktinden bir saat önce oruca niyet eden kimse, susasa veya acıksa imsak vaktine kadar yiyip içebilir mi?
    Cevab: Evet.
    13 Temmuz 2013 Cumartesi
  • Sual: Oruçlu iken ağzına ve burnuna su kaçacağını bile bile denize girse ve su kaçsa, kaza mı, kefaret mi gerekir?
    Cevab: Denize girmek, yüzmek orucu bozmaz. Ağzına veya burnuna su kaçarsa bozar. Kaza lazımdır. Kasten içmişse, kefaret de lazımdır.
    15 Temmuz 2013 Pazartesi
  • Sual: İmsak vaktinden sonra uyanan bir kişi, vaktin çıktığını bilmeden yeyip içse, orucu sahih olur mu?
    Cevab: Hatâ ile orucu yemek, kazâ gerektirir.
    16 Temmuz 2013 Salı
  • Sual: Oruçlu olduğunu unutarak kendini tatmin eden kimseye ne lâzım gelir?
    Cevab: Eğer bir Ramazanda kasden bir defa yapmışsa, oruç bozulur, kaza gerekir. Aynı Ramazanda kasden birden fazla yapmışsa, keffaret de gerekir. Unutmak özürdür, unutarak yeyip içse, cima ve istimna etse, oruç bozulmaz.
    16 Temmuz 2013 Salı
  • Sual: Dişi kanayıp, kanı yutan kimsenin orucu bozulur mu?
    Cevab: Dişlerinin arasından kan çıkar da boğazına kaçarsa, yani midesine varmazsa oruç bozulmaz. Midesine ulaşırsa, kan daha fazla yahut tükrüğe müsavi olduğu takdirde bozar. Aksi takdirde bozmaz. Meğer ki tadını duymuş olsun! (İbni Abidin)
    20 Temmuz 2013 Cumartesi
  • Sual: Oruca niyet edip, sefere çıkan kimse, zorlanıp orucunu bozsa ne lâzım gelir?
    Cevab: Kazâ lâzım gelir. Zira şüphe vardır.
    25 Temmuz 2013 Perşembe
  • Sual: Seferi olan kaldığı yerde bir özrü yokken oruç tutmasa ve cum'a namazına gitmese günah olur mu?
    Cevab: Olmaz. Efdal olan tutmak ve yapmaktır.
    25 Temmuz 2013 Perşembe
  • Sual: Sefere çıkacak kişi sefere çıkacağı gün oruç tutmayabilir mi?
    Cevab: Hayır. Oruçlu olarak sefere çıkar. Sefere çıktıktan sonraki gün için tutmayabilir.
    25 Temmuz 2013 Perşembe
  • Sual: Bazı şeyler orucun sevabını giderir diye hadis-i şerifte geçiyor. Tevbe edilen günahlar da böyle midir?
    Cevab: Bunlar, tövbe edilmeyen günahlar içindir.
    28 Temmuz 2013 Pazar
  • Sual: Ramazan ayında oruç tutmayanlara yiyecek satmanın hükmü nedir?
    Cevab: Ramazan ayında lokantaların iftar ve sahurda açılması münasiptir. Zira haram işlenmesine bile bile vesile olmak tahrimen mekruhtur. Yiyecek paket yapıp verilebilir; ama masaya servis yapılmaz. Satmaya veya servis yapmaya bir şekilde mecbur ise, yiyenin seferî veya gayrı müslim yahud özürlü olduğuna hüsnü zan edilir.
    2 Ağustos 2013 Cuma
  • Sual: Araba ile giderken orucu çıktığımız yerin vaktine göre mi, bulunduğumuz yerin vaktine göre mi açacağız?
    Cevab: Elbette ki bulunulan yerin vaktine göre açılır.
    24 Ağustos 2013 Cumartesi
  • Sual: Ramazandan 1-2 gün önce Ramazan’ı kast ederek "Oruç tutacağım inşaallah" demek adak olur mu?
    Cevab: Ramazan orucu farz olduğu için, bunu tutacağını söylemek adak olmaz. Başka gün oruç tutacağını söyleyip inşallah derse yine adak olmaz. Zira inşallah yemin ve adağı bozar.
    19 Eylül 2013 Perşembe
  • Sual: Zilhicce hilâli, ilk gün başka ülkede görülüp de, kendi memleketimizde görülemezse, Zilhicce ayı bir gün sonra mı başlar?
    Cevab:

    Hesab da, rüyet de ayın başlaması için birer kriterdir. Kamerî aylar, ayın dünya etrafında bir defa dolaşıp yeniden doğuşu ile başlar. Oruç, kurban ve hac, kamerî ayın başlamasına göre ifa edilen ibadetlerdir. Kamerî ay doğar; ama o beldede görülmeyebilir. Bu sebeple dolunaydan itibaren 14 gece sayılıp 29. gece hilâl güneş batarken garb semasında gözetlenir. Görülürse, yeni ay başlar; herhangi bir sebeple görülmezse, içinde bulunulan ay 30 güne tamamlanır. Buna tekmil-i selâsin denir ve hadîs-i şerif ile emrolunmuştur. Yeni ay hesaba göre o gün doğsa bile, ay otuza tamamlanır ve ertesi gün yeni ayın 1’i olur. Bu sene olduğu gibi, bir ay hesaba göre başka, rü’yete göre başka gün başlayabilir. İbâdetlerde ise, esah kavle göre hesab değil, rü’yet esastır. Osmanlılar zamanında kamerî aylar hesab ile değil, rü’yet ile başladığından, çoğu zaman bu tekmil-i selâsin muamelesi yapılır ve bu, hükümet ve taşrada kadılar marifetiyle ilan edilirdi. Bu bakımdan Osmanlı vilâyetlerinin birinde Zilhicce ayı başlamışken, diğerinde daha 30 Zilka'de hüküm sürüyor olabilirdi. Hatta bu sebeple tarihî hâdiselerin çoğu milâdî güne çevrilirken bir gün kayma olabilmektedir. Zilka’de ayının 29.unu 30’a bağlayan gece Türkiye ve Hicaz’da Zilhicce hilâli görülemediği için, eğer Osmanlı Devleti zamanında olsaydı, bu sene (hicrî 1434) Zilka’de 30’a tamamlanıp, ertesi günü (yani 7 Ekim 2013 Pazartesi günü) Zilhicce’nin 1’i sayılıp, Kurban Bayramı da 16 Ekim Çarşamba günü başlayacaktı. Zilka’de 30 gün olsaydı; 29. gece hilâl görülemediği için, zaten 30’a tamamlanacak ve ertesi günü hilâl gözetlenmeyecekti. Zira kamerî aylar 31 gün olamaz.

    Ramazan hilâli, dünyanın her hangi bir yerinde şer’î esaslara muvafık bir şekilde görülürse, Hanefî mezhebine göre diğer beldelerde de Ramazan ayı başlamış olur. Şâfiî’de her belde kendi gördüğü ile amel eder. Osmanlılar zamanında Bursa veya Edirne’de hilâlin görüldüğü sonradan sâbit olur ve haber alınırsa, İstanbul’da da Ramazan ayı o gün başlamış sayılırdı. Zilhicce hilâli ise böyle değildir. Bunda her beldede ayrı ayrı şer’î esaslara göre görülmüş olması aranır. Bir beldede görülünce, esah kavle göre, başka beldede de Zilhicce ayının başlaması lâzım gelmez. Rü’yet yapılamadığı için kamerî ayın şer’î bir şekilde başlamadığı memleketlerde, kurbanların ihtiyaten ertesi günü kesilmesi, Ramazan’dan sonra da iki gün ihtiyaten oruç tutulması ile mesele hallolmaktadır.

    14 Ekim 2013 Pazartesi
  • Sual: Oruçlu abdest alırken, suyu genzine kaçırsa, oruç bozulur mu?
    Cevab: Hata ile oruç bozulursa, kazâ gerekir. Oruçlunun, abdestte mübalağa yapmaması lazımdır.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Bir kimse kefaret orucu tutarken, başı çok ağrısa ya da grib olarak orucu bozsa, kaldığı yerden devam mı eder?
    Cevab: Keffâret orucu, hastalık, yolculuk gibi bir özür ile veya bayram günlerine rastlamak sebebi ile bozulursa veya Ramazana rastlarsa, yeniden altmış gün tutmak lâzım olur. Bayram günlerinde bozmazsa, yine yeniden başlaması lâzım olur. Kadın, hayz ve nifas sebebi ile bozunca, yeniden başlamaz. Temizlenince geri kalan günleri tutarak, altmışı tamamlar. Fakat yemin keffâreti olan üç gün ard arda tutulacak orucu bu sebeple bozan kadının da, üç günü yeniden tutması lâzım olur. Keffâret orucuna, Ramazan'a ve bayramlara rastlamayacak şekilde başlamalıdır. Receb'in birinci günü keffâret orucuna başlayıp, Şabân'ın sonunda altmış günü tamam olmasa, sefere çıkar. Ramazan'ın birinci günü, keffâret orucuna niyet eder. Çünki misâfire Ramazan orucunun edâsı farz değildir. Kazâ etmesi câizdir.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Farz orucu kazâ ederken, orucu kasten bozana kefaret gerekir mi?
    Cevab: Kazâ orucunu bozana kefaret gerekmez. Kazâ ve tevbe gerekir. Kefaret, yalnızca Ramazan ayında farz orucu kasten bozana lâzım gelir.
    28 Ocak 2014 Salı
  • Sual: Oruçlu olduğunu unutarak misvak ile diş temizlerken misvak parçası boğazdan aşağıya inse oruç bozulur mu?
    Cevab: Unutarak ise bozulmaz. Yanlışlıkla kaçtı ise bozulur. Zira unutarak orucu bozsa, oruç bozulmaz. Hata ile bozsa, bozulur.
    9 Mart 2014 Pazar
  • Sual: Ramazanda dişi kanayan ve bu kanı yutan kimsenin vaziyeti nedir?
    Cevab: Dişlerinin arasından kan çıkar da boğazına kaçarsa, yani midesine varmazsa oruç bozulmaz. Midesine ulaşırsa, kan daha fazla yahud tükrüğe müsâvi [eşit] olduğu takdirde tadını boğazında duymuş ise bozar. Aksi takdirde bozmaz. (İbni Abidin)
    19 Temmuz 2014 Cumartesi
  • Sual: Sefere çıkan kimse, o gün orucunu bozabilir mi?
    Cevab: Üç günlük yola [104 kilometreye] gitmek için niyet ederek yola çıkan misâfir, orucunu ertesi gün bozabilir ve Ramazan’dan sonra kazâ eder ise de, zarar etmezse, tutması efdaldir. Yolda ve onbeş günden az kalacağı yerde tuttuğu orucu bozarsa, kefâret lâzım olmaz. Misâfirliği bitip evine gelince veya gittiği yerde onbeş gün kalmağı niyet edince, tutmadığı günleri kazâ eder. Sefere çıkmaya niyet eden kimse, oruca niyet etmemiş olsa bile sefere çıkmadan orucu yiyemez. Bir şey yiyip içmese ve oruca niyet zamanı geçse, oruç tutması lâzım olduğundan, bundan sonra sefere çıksa bile, o gün için orucunu bozamaz. Niyet zamanı içinde oruca niyet etmese veya etse bile bir şey yiyip içmese, vakit çıkmadan da sefere çıksa, bu kimseye oruca başlamak farz olmadığından, orucu bozabilir ve kazâ eder. [Hindiyye] Sefere çıktığı gün, orucunu bozamayan kimse, sefer mesafesi gittiği yerde, giriş ve çıkış günleri hariç 15 günden az kalacaksa, burada oruç tutmayabilir. Gündüz sefere çıkan kimse, o gün orucu yiyemez ise de, eğer yolculuğu [Avrupa’dan araba ile Türkiye’ye gelen işçiler gibi] iki-üç gün sürüyorsa, yolda oruç tutmayabilir. Nimet-i İslâm’da der ki: Sâim, mukim iken, sefere karar verip, yemek veya cimâda bulunmak kazâyı icab ettirir. Zikrolunan iki surette, orucu bozmak helâl değil ise de, sefer şüphesine mebni, keffâret sâkıttır [kefarete gerek yoktur]. İkinci surette, keffâretin sukûtu [düşmesi], seferin tahakkuku hâline hâs olup, şayet vatan-ı umrânından infisal etmeden [vatanının finasından ayrılmadan] yer veyahud vatan-ı umrânından ayrılıp, yola çıktıktan sonra, unuttuğu bir şeyi almak için, vatana rücû ederek, orada yer ise, bunlardan birinci surette, sefer daha tahukkuk etmemiş olduğundan ve ikinci surette vatana rücu ile, sefer geri kalmış olmasından, kefaret lâzım gelir.
    19 Temmuz 2014 Cumartesi
  • Sual: Balgam çıkarmak abdesti bozar mı?
    Cevab: Bozmaz. Tükürük gibidir. Çıkartmak abdesti; yutmak orucu bozmaz.
    27 Temmuz 2014 Pazar
  • Sual: “İmtihanı kazanırsam bir yıl oruç tutacağım” dese ve imtihanı da kazansa, bu adağın sahih olduğunu, yani yapması gerektiğini bilmeyen biri, yemin kefareti verip orucu tutmasa olur mu?
    Cevab: Olmaz. Oruç tutması haram olan günler dışında bir yıl oruç tutması ve bunlara her geceden niyetlenmesi icap eder. Hindiyye’de diyor ki: “Bir kimse muayyen bir sene oruç tutmayı adasa, bunu peşpeşe tutar. Sonra Ramazan ve bayram günleri için 35 gün de ayrıca tutar. Çünki örfen bu peşpeşe bir yıl demektir. Fakat bu senenin hangi sene olduğunu tayin etmese, ayları ile tutarak seneyi tamamlar ve otuz beş günlük orucu sonra tutar”.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Kıbrıs’ta askerlik yapıyorum. Sabah 6’dan 7’ye kadar mesaimiz vardır. Oruç tutmam çok zordur. Kazaya bırakıp askerden dönünce tutmak caiz midir?
    Cevab: Bir işçinin, oruç tutarsa hastalanacağını veya helâk olacağını tabib-i müslim-i hâzık söyler, veya kendisi bilir ya da tecrübesiyle çok zannederse, kazâ eder. İlk gün bir denenir; dua da edilir ki bir kolaylık zuhur etsin.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Marangozlarda çalışan işçiler yeri geldikçe tahtalara tiner sıkmaktadır. Bu burna kaçabiliyor. Oruca bir zararı olur mu? 
    Cevab: İstenmeden gelirse olmaz.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Oruçlu olan bir kimsenin burnu kanasa, ve burundan gelen kan doğrudan boğazdan geçse, kan tadını ağzında hissetse oruç bozulur mu?
    Cevab: Bozulmaz.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Oruçlu iken kan aldırıp, kan aldırılan yere alkollü pamuk bastırmak orucu bozar mı?
    Cevab: Hayır.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Oruçlu iken abdest alındığında, az miktarda buruna su veriyoruz. Abdest bittikten beş on dakika sonra burunda kalan su damlalarının genize doğru kendiliğinden gittiğini hissediyorum. Oruç bozulur mu?
    Cevab: Hayır.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Sabah namazina her kalkamadığım gün için oruç tutacağım diye yemin etmiştim. Tutmam gereken o kadar çok oruç var ki... Artarak devam ediyor. Bu yeminden kurtulma imkânı yok mudur?
    Cevab: Namaza kalkamazsam, şu kadar oruç tutacağım demişse, istemediği bir şeye adak bağladığı için, isterse oruç tutar, isterse yemin keffareti verir.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Geçmiş namazların toplam kazâsı hakkında Efendimiz buyurmuşlar ki: “Ümmetimden birinin kazâya kalmış namazı olsa, Ramazan’ın son Cuma günü Cuma namazı ile ikindi namazı arasında 4 rek’at namaz kılsa, 400 senelik kaza namazı ödemiş olur” meâlinde bir hadis-i şerif var mıdır?
    Cevab: Bazı vaaz kitaplarında yazıyor. Keffâret-i namaz olarak dört rek’at kılınır, deniyor. Her rek’atte ve selâmdan sonra okunacak şeyleri de yazıyorlar. Bu namaz, bütün ömründe kılmadığı namazların keffâreti olur; hepsi affolur, diyorlar. Bu yazı doğrudur. Fakat bu namaz ve mübarek zamanlarda yapılan diğer ibâdetler, kazâ edilmiş olan farz namazların vakitlerinde kılınmadıklarının büyük günâhlarının affı için yapılan tevbenin kabulü içindir. Yoksa kılınmamış namazlar, kazâ edilmedikçe, hiçbir suretle af olmazlar. Nitekim oruç keffâreti de, oruç borcunu ödemiyor. Gün sayısınca orucun ayrıca kazâ edilmesi de lâzım oluyor.
    1 Eylül 2015 Salı
  • Sual: Oruçlu, tetanoz aşısı olmak zorunda kalsa, keffaret gerekir mi?
    Cevab: İğne enjeksiyonu orucu bozar; kazâ gerekir.
    1 Eylül 2015 Salı
  • Sual: Astım hastalarının kullandığı hava spreyleri orucu bozar mı?
    Cevab: İçinde ilaç ve su yoksa, sadece hava ise bozmaz. Oksijen tüpü gibidir. Aksi takdirde bozar.
    1 Eylül 2015 Salı
  • Sual: Su altında dalgıç olarak çalışan bir kimsenin oruçlu iken sakınsa bile ağzına su kaçarsa ne yapmalıdır?
    Cevab: Su kaçarsa, oruç bozulur. Hanbelî mezhebinde hata ile su kaçarsa bozulmayacağına dair fetevâ vardır. Çalışmak mecburiyetinde ise taklid eder.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: Zarfın yapışkan kısmı yalanıp yutulunca oruç bozulur mu?
    Cevab: Hayır. Ağza alınan ilacın tadı boğazda duyulsa bile orucu bozmaz. Bu da aynıdır.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: Geçmişe dönük adak oruçlarını tutarken nasıl niyet etmelidir?
    Cevab: Niyet ettim üzerime ilk farz olan orucu tutmaya. Bunun için imsaktan evvel niyetlenmek gerekir.
    21 Ocak 2016 Perşembe
  • Sual: Hastalığı sebebiyle oruç tutamayan kimse, fidyesini Ramazan’dan evvel verebilir mi?
    Cevab: Bütün kitaplarda fidye Ramazan ayının başında veya sonrasında da verilebilir diyor. Öncesinde de verilir diyene rastlamadık.
    10 Haziran 2016 Cuma
  • Sual: Nisab miktarı parası olmayan, ama yemin kefaretini verecek kadar parası bulunan kimse, para mı verir, oruç mu tutar?
    Cevab: Para verir. Hiç parası yoksa, 3 gün peş peşe oruç tutar.
    10 Haziran 2016 Cuma
  • Sual: Ramazan-ı Şerifte oruçlu kimse cima eder ve sonra kendisi hasta olur, zevcesi de âdet görürse, keffâret gerekir mi?
    Cevab: Kazâ gerekir (Nimet-i İslâm).
    29 Haziran 2016 Çarşamba
  • Sual: Tutamadığım çok fazla adak orucum var. Bunları yemin keffaretiyle pratik olarak nasıl ödeyebilirim?
    Cevab: Adak yemin keffaretiyle kurtulmaz. Tutulması lazımdır.
    29 Haziran 2016 Çarşamba
  • Sual: Mastürbasyon orucu bozar mı? Keffaret gerektirir mi?
    Cevab: Bozar; kazâ gerekir. Bir Ramazanda fazla olursa keffaret icab eder.
    29 Haziran 2016 Çarşamba
  • Sual: İslâm Ahlâkı adlı kitabın 399. sahifesinde geçen, "Akşamı kıldıkdan sonra, tayyare ile batıya gidince, güneşi görse, güneş batınca akşamı tekrar kılar. Orucunu bozmuş ise, bayramdan sonra kaza eder." ifadesini anlayamadım. Güneş battıktan sonra açılmış olan orucun kaza edilmesinin sebebi nedir? 
    Cevab: Günün bir kısmına oruçsuz olarak yetiştiği için tekrar farz olmaktadır.
    28 Ağustos 2016 Pazar
  • Sual: Alzheimer hastasının aklı tamamen gitse, oruç tutamadığı için zengin olsa ne lazım gelir?
    Cevab: İslâm, akıl ve bülûğ orucun vücub şartlarıdır. Ramazan ayının tamamında aklı yerinde olmayan, oruç tutmaz, kazâ etmez, fidye de vermez.
    21 Haziran 2017 Çarşamba
  • Sual: Bir kadının hayzı imsaktan sonra kesilse, mesela sabah saat 9’da hayzı kesilse, bu kadın o saate kadar hiçbirşey yememiş olsa veya hayızlı olduğu halde, kesileceğini bilip ertesi günün orucuna niyet etse, gusledip oruca niyet eder mi?
    Cevab: Hayır. Gusletse bile orucu sahih değildir. Zira oruç zamanının bir kısmında hayızlıdır. Hayızlı kadın oruç tutamaz.
  • Sual: Hayızlı bir kadının sahur vakti, yani imsaktan önce hayzı kesilse gusletmeden oruca niyet etmesi sahih midir?
    Cevab: Evet. Gusl, orucun şartı değil. Ama hayızdan kurtulmuş olması şarttır.
  • Sual: Bir kimse geceden yarın nafile oruç tutacağım diye niyet etse; fakat sahura kalkamasa; ertesi gün de niyetini değiştirse; yiyip içse günaha girer mi?
    Cevab: Nafile oruca gece niyetlenmenin bağlayıcılığı yoktur. Ertesi günü isterse tutar, isterse tutmaz. Ancak nezr etmişse veya başlayıp bozmuşsa, başka gün kazâsını tutmalıdır.
    7 Mayıs 2019 Salı
  • Sual: Takvimler sahur zamanında farklılık gösteriyor. Nasıl hareket etmeli?
    Cevab: Erken yazana göre imsak edip, geç yazana göre sabah namazını kılmalıdır.
    25 Mayıs 2019 Cumartesi
  • Sual: İmsak vakti girdikten sonra vaktin girdiğini bilmeyerek su içmek kefaret gerektirir mi?
    Cevab: Takvimlerde bildirilen vakit ihtiyatlı olduğu için birkaç dakika kurtarır. Birkaç dakika geçtikten sonra yeyip içene kaza gerekir. Keffaret, başlanan orucu kasten bozmanın cezasıdır.
    8 Haziran 2019 Cumartesi
  • Sual: Şâfiî birinin normalde hayzı 7 gün sürüyorken bu ay stresden ötürü 10 gün sürmüş ve hâlâ da devam ediyor olsa, oruçlarını tutabilir mi?
    Cevab: Şâfiî’de 15 güne kadar gelen kan hayızdır. Oruç tutamaz. Sonra bunları kaza eder. Hanefî mezhebini taklit etmek için bir özür yoktur.
    8 Haziran 2019 Cumartesi
  • Sual: Bakıp hayal kurmak suretiyle inzal olan kimsenin orucu, haccı, itikafı bozulur mu?
    Cevab: Hayır.
    31 Ekim 2019 Perşembe
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • TR
  • EN
© 2019
  • Anasayfa
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder