Sual
Aşı ve iğne olmak orucu bozar mı?
Cevap
Resul-i Ekrem, “Orucun bozulması, giren şeyden olur” buyurdu. Mülteka gibi bütün Hanefi fıkıh kitaplarında diyor ki: “Baştaki ve gövdedeki yaraya konulan mayi veya katı ilaç, beyne veya hazım (sindirim) yollarına sızarsa, yani sızdığı iyi bilinirse, oruç bozulur. Yalnız kaza lazım olur. Sızdığı iyi bilinmezse, ilaç katı ise ittifakla bozmaz. Sıvı ise, İmam-ı Azam’a göre bozar. İmameyn ise bozmaz dedi. Çünki onlar ilacın hazm yollarına gittiği kati bilinemez der; tabii menfezlerden, yani ağız, burun, kulak, ön ve arka gibi yaradılışta bulunan deliklerden girerse kati bozar, çünki hazm yollarına gittiği kati bilinir; dediler. Sahih kavil, İmam-ı Azam’ın kavlidir.” Demek ki İmameyn orucun bozulup bozulmamasını gayrıtabiî menfezden girip girmemesine bağlamış. Mütekaddimun da kitaplarında imameynin görüşünü aynen alıp şerh düşmemişler. Ancak müteahhirun buna bir şerh düşmüştür ki o da, “İmameyn tabiî menfezlerden girenler bozar demesi katı veya sıvının beyne veya sindirime iyi gittiğinin kesin olarak bilinememesi ve bu suretle de şek ile fesada hükmedilememesi” izahıdır.
Şâfiî (Şîrâzî, el-Mühezzeb, 1/334) ve Hanbelî (İbn Kudâme, el-Muğnî, 103) mezhebine göre aşı veya iğne olmak hilafsız orucu bozar. İmam Mâlik’in bu hususta görüşü bilinmiyor. Ancak talebesi İbnü’l-Kasım kendi görüşünü beyan ediyor; yemek yoluna karışmadığı için ne kaza ve ne de keffaret lazım gelir, diyor. (Müdevvene, 1/270; Düsuki Hâşiyesi, 1/533)
Ömer Nasuhi Bilmen Büyük İslam İlmihali'nde diyor ki: “Oruçlunun kendi fi’liyle ağzından başka, vücudunun herhangi bir kısmından içine tamamen girdirilip gaip olan veya başkası tarafından girdirilip vücudun salahına sağlayan her hangi bir şey orucu bozar. Bu hususta içeriye giden şeye itibar olunur, gittiği mesleke (yola) bakılmaz. Binaenaleyh bir kimse tarafından kendi vücudunun herhangi bir uzvundan saplanıp içerisinde tamamen gaybolan şey, mesela bir odun veya demir parçası orucu bozar. Fakat böyle bir şeyin bir tarafı dışarıda kalmış bulunursa, orucunu bozmaz, kısmen içeriye sokulmuş olan bir süngü, bir odun parçası gibi. Kezalik: İçeriye veya dimağa kadar derin bulunan bir yaraya konulan yaş bir ilaç, içeriye veya dimağa kadar nüfuz edince, orucu bozar, kazayı icap eder. Bu mesele, Mebsut-i Serahsi’de beyan olunduğuna nazaran, İmam-ı Azam’a göredir. Bu esasa göre, Ramazan-ı şerifde gündüzün vücuda yapılan iğne de orucu bozup kazayı müstelzim olur. Çünkü bu, bir kere oruçlunun kendi rızası ile yapılmaktadır sonra da bu vücudun salahına elverişli bulunmakladır. İğne vasıtasıyle vücudda bir menfez açılıyor, ilaç tam içeriye akıtılmış bulunuyor. Artık ilacın bu suretle içeriye gitmesi, suyun mesamattan (derideki gözeneklerden) içeriye nüfuz etmesi gibi değildir. Binaenaleyh derhal hayati bir tehlike, bir zaruret melhuz olmayınca, iğneleri iftardan sonra yapmak gerekir. İhtiyata muvafık olan da budur. Hatta bir kavle göre, başkası tarafından sokulup vücudun içinde kaybolan bir demir parçası, mesela ok temireni bile bedenin salahına yardım etmediği halde yine orucu bozar. İmameyne gelince bu iki zata göre bir şey, hılkî bir meslekten (tabiî yoldan) içeriye gitmedikçe oruç bozulmaz. Çünkü oruç; “Hilkaten bir menfez, bir meslek (yol ve kanal) olan bir uzuvdan bir şeyi içeriye götürmemek suretiyle olan imsaktır.” Biz böyle bir imsak ile memuruz. Bu hususta ârizî olan bir mesleğe, bir menfeze itibar olunmaz. Binaenaleyh hariçteki bir yaraya konulan ilaç, cevfe kadar gitse de oruca zarar vermez. Vücudun cildini (derisini) yırtarak içeriye gidip gaybolan bir demir, bir kurşun parçası hakkında da hüküm böyledir. Bu halde iğne ile de orucun bozulmaması lazım gelir. Vaktile fetvahane-i âli tarafından da bu yolda fetva verilmiştir. Fakat her halde ihtiyata riayet edilmesi evlâdır."
İğnenin orucu bozacağına kail olan Seadet-i Ebediyye’de diyor ki: “Merakı’l-felah şerhinde, Tahtavi, bunu güzel açıklıyor. Diyor ki: ‘Başta ve göğdedeki yaraya konulan ilacın, sıvı olsun, katı olsun, beyne ve hazm yoluna gittiği bilinirse, oruç bozulur. İçeri gittiği iyi bilinmezse, ilaç sıvı ise, İmam-ı azam bozulur dedi. İki imam ise, içeri gittiği iyi bilinmeyince bozulmaz dedi. İçeri sızdığı iyi bilinmeyen ilaç katı ise, üç imam da, bozulmaz dedi.’ Bundan anlaşılıyor ki, sızdığı iyi bilinen ilaç, katı da olsa, sıvı da olsa, üç imam da orucu bozar, buyurmuştur. Koldan, bacaktan, her yerden deri altına, adaleye iğne ile yapılan aşı, ilaç injeksiyonlarının orucu bozacağı, buradan anlaşılmaktadır.”
İlk bakışta Seadet-i Ebediyye’nin, her zaman ahzu ehvat (ihtiyatlı olanı almak) prensibiyle hareket eden İmam-ı Azam kavlini esas aldığı anlaşılıyor ise de, mesele bundan ileridir. İmam-ı Azam ile İmameyn arasındaki ihtilafın sebebi nedir? Bu husus, Bedaiu’s-Sanâyi’de ve Fethü’l-Kadîr’de beyan olunmuştur: İmameyn’e göre gayrı tabiî menfezden giren ilacın hazm yollarına gitmesi şüphelidir. O yüzden şek ile fesada (orucun bozulmasına) cevaz verilmez. Ancak bugün için şırınga ile verilen ilaç ve aşının hazım yollarına gittiği bellidir. Şu halde mesele tabii menfezden girip girmemesi değil; ilacın hazma gidip gitmemesidir. Seadet-i Ebediyye meseleyi bu taraftan ele almıştır.
Hülasaten: Vücuda konan ve hazma gittiği iyi bilinen bir ilaç, ister tabii menfezden girsin, isterse deriden verilmiş olsun, isterse açık yaraya konulmuş olsun, orucu bozar. Şu halde mecbur olmadıkça oruçlu iken iğne, aşı olmamalı; bunu iftardan sonra yaptırmalıdır. İğne olmak mecburi ise, bu özürdür; oruç bozulur, kaza lazım gelir; günah olmaz. Dolayısıyla hastaların orucunu bozmaması maksadına matuf olarak iğnenin orucu bozmadığını söylemeye lüzum yoktur. Eğer iğnenin orucu bozmayacağı söylenirse, şu halde oruçtan beklenen maksat hâsıl olmaz. İnsanlar oruçlu iken serumu veya iğne şekildeki mamayı bağlar, tok karnına oruç tutar. Şu halde iğnenin orucu bozmayacağına dair fetva, ayrıca orucun hakikatini yok etmeye yol açabileceğinden pek tehlikelidir. İbadetlerde İmam-ı Azam kavliyle amel edilmesi esastır. Sahih görüş de zaten onun kavlidir.