Sual
Cevap
“Onların bazısı diğerinin velisidir (dostudur)” ibaresinin mânâsı, Yahudilerin bir kısmı diğer Yahudinin dostu, Hıristiyanların bir kısmı diğer Hıristiyanların dostudur. Yoksa, âyet-i kerimenin mânâsı Yahudiler Hıristiyanların, Hıristiyanlar Yahudilerin dostudur, demek değildir. Çünkü Yahudi ve Hristiyanların arasında dostluk değil, düşmanlık baki olduğu başka bir âyet-i kerime ile sabittir.
Onlardandır sözünü İbni Abbas sanki onlardandır diye tefsir eder. Münafıklar için olduğu da söylenmiştir. Müslümanlardan, Ehli kitabın dinlerini tasvib ederek ve görüşlerini benimseyerek Hıristiyan veya Yahudilerden dost edinen onlardan olur. Onlarla beraber ateşte olur. Dinlerini tasvib etmekten değil de sadece alış-veriş yapmaktan, refakatinden, arkadaşlığından veya onlarla bir iş yapmaktan ötürü dostluk kurmak, bu felâketi gerektirmez. Bu dostluk dinen caizdir. Zira başka âyet-i kerimelerde bunlarla evlenmeye, yemeklerini yemeye, dünyevi muameleler kurmaya izin verilmiştir.
Âyet-i kerimenin nüzul sebebinde ihtilaf vardır. Ubade bin Sâmit’in, “Ya Resulallah Yahudiler arasında velâ akdi ile bağlandıklarım vardır, artık bunlardan el çekiyorum demiş; münafıklardan Abdullah bin Ubey ise ben çekemem, zarara uğrarım, deyince âyet-i kerime nazil olmuştur. Velâ akdinde bir kimse bir başkasıyla suç işlerse diyetini ödemek ve varisi yoksa varis olmak üzere anlaşma yapar. Bu bir tesanüt (dayanışma) anlaşmasıdır. Araplar arasında yaygındı. Bir kavilde Beni Kureyza Yahudilerinin ahdini bozması üzerine inmiştir. Bir kavilde Ehl-i Bedrden Hatıb ibni Ebî Beltea’nın, Mekke’deki ailesinin zarara uğramasından korkarak, Kureyş’e mektup yazıp Resulullah’ın Mekke’nin fethine hazırlandığını haber vermesi üzerine inmiştir.