Manevi olarak bağlandığı zatı çok sevmenin sınırı var mıdır?
Bu sınır, hududullahtır, yani ilahi sınırlardır. "Enzilu’n-nâse menâzilehum" hadîs-i şerifi, herkese layık olduğu kıymeti vermeyi emreder. Alimler her şeydir, ama sahabi değildir. Sahabi her şeydir, peygamber değildir. Peygamber her şeydir, Allah değildir. Bu sebeple manevi bağı bulunan bir zatı sevmek, onun dostlarını sevmek, düşmanlarını sevmemek muhabbetin icabıdır. Bu muhabbet, kalbi temizlemeyi ve dinin emir hükümlerine uymayı kolaylaştırır. Ama bunda ifrata gitmek, o zatın gaybı bildiğine inanmak, asla yanılmadığını ve hata yapmadığını söylemek İslamiyete aykırıdır. Hristiyanların İsa aleyhisselamı, Şiîlerin Hazret-i Ali’yi çok sevdiklerini söyledikleri halde, onun yolundan sapmaları gibidir. Bir talebe ilmi bir meselede hocasından farklı bir görüşe sahip olabilir. Bunu bile hocasının feyiz ve bereketi sayesinde bilir. Çünki hocası onlara bunu öğretmiştir. Yoksa ilim asla ilerlemezdi. Nitekim Hanefi mezhebinin kurucularından İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'in, hocaları İmam Ebu Hanife'den farklı görüşleri çoktur. İmam Rabbani hazretleri Mektubat’ın 312. mektubunda namazda teşehhüdde parmak kaldırmamanın daha iyi olduğunu söylemiştir. Aynı silsilenin büyüklerinden Mazhar-ı Can-ı Canan hazretleri ise Makamat-ı Mazhariyye kitabında 15. mektupta parmak kaldırmanın daha iyi olduğunu söylemiştir. Bu onun İmam-ı Rabbani hazretlerine muhalif veya düşman olduğunu göstermez. Bilakis İmam-ı Rabbânî hazretleri onun bu hareketinden razıdır. İslâm tarihinde buna benzer hâdiselerin yüzlerce misali vardır.



21 Ağustos 2022 Pazar
Alakalı Başlıklar