Kocası ölen kadın evinde, boşanan kadın da kocasının evinde iddet bekler. Hamile kadının iddeti iki halde de doğuma kadardır. Hamile değilse iddet kocası ölen kadın için 4 ay 10 gündür. Boşanan kadın için üç hayız müddeti, hayız görmüyorsa üç aydır. Kocası ölen kadın gündüz evden çıkabilir, akşam evinde kalır, sefere gidemez. Boşanmış kadın gece ve gündüz çıkamaz ve sefere gidemez. Bunlar ayet-i kerime (Talak, 1) ve hadisi şeriflerle sabittir. Ebû Said el-Hudrî’nin kız kardeşi Ferîa binti Mâlik, zevcinin vefatından sonra Hudra oğullarının arasında iddet beklemek için izin istemek üzere Resûlullah nezdine geldi de Resûlullah: “İddetin bitene kadar evinde kal” buyurdu. Hazret-i Ömer, iddet içinde hacca giden kadını yoldan geri çevirmiştir. İbni Mes’ud da aynısı yapmıştır. Ancak zaruri haller müstesnadır. Mesela kocası ölen kadının oturduğu evde hissedar varisler varsa ve onun oturmasına müsaade etmiyorlarsa başka bir eve çıkabilir. Ev yıkılmış veya harap olsa başka bir eve geçebilir. Kocası fasık olup kadına eziyet ediyorsa, başka evde iddet bekleyebilir. Ali bin Ebi Tâlib, Ömer öldürüldüğü zaman zevcesi olan kızı Ümmü Gülsüm’ü başka yere nakletti. Zira oturdukları yer halifelik binası idi. Kadın çölde, köyde oturuyor olup da yanında mahremi yoksa, bunun mahreminin bulunduğu sefer müddeti mesafeye gidip gitmemesi ulema arasında ihtilaflıdır. İmam Ebu Hanife’ye göre yanında mahremi olsa bile gidemez. İmameyne göre mahremi olmak şartıyla gidebilir. Bu sebeple bir şehirde kocası ölmüş kadının hiç akrabası yoksa, kadın için mazarrat doğacağından, mahremi gelir, kadını alır ve mahreminin bulunduğu şehire götürür. Burada bir evde geceleri evden çıkmamak suretiyle iddetini tamamlar. (Mebsut-i Serahsi)