Sual
Dinde kazaen ve diyaneten tefriki ne manaya gelmektedir?
Cevap
İslâmiyette müeyyideler hem dünyevî, hem de uhrevîdir. Meselâ, nikâh akdi ve neticelerinde şeriata uyulursa, evlenenler hem meşru bir akitle bir araya gelmiş olur, hem de sevap kazanır. Diyâneten tabiri dinî; kazâen tabiri dünyevî müeyyideye delâlet eder. Birincisi müftüye sorulması hâline, yani Allah ile kul arasındaki vaziyete; ikincisi ise mahkemeye müracaat edilmesi hâline taalluk eder. Zira mahkeme zahire (görünüşe) göre karar verir. Resulullah, “Ben ancak bir insanım. Bana ihtilaflılar gelir. Bunlardan biri, diğerine göre daha ikna edici olur. Ben de ona göre hükmederim. Ben verdiğim bir hükümle bir kimseye hakikatte kardeşine ait bir şeyi verecek olsam, bu onun için ancak ateşten bir parçadır!” buyurdu. Yine “biz zahire göre hüküm veririz” buyurdu. Bir kadının çocuğunu emzirmesi diyaneten vâcibdir. Dini bir borçtur. Emzirirse ücret alamaz. Ama emzirmezse, buna zorlanamaz, nafakası kesilmez. Bir kimsenin malını telef eden, tazminatla mükelleftir (dünyevî müeyyide); ayrıca günahkârdır, ahirette (mahkeme-i kübrâda) bunun karşılığını görür (uhrevî müeyyide). Bir kimse bir başkasından olan alacağını mahkemede ispat edememişse, bu kimseden alacağını (kazâen) tahsil edemez. Ancak o kimsenin borcu (diyâneten) devam eder. Ödemezse günah işlemiş sayılır. Eşraftan ve kötürüm olmayan bir kadın, ev işi yapmakla diyâneten mükellef ise de, kazâen mesul değildir. Yani kendisi ev işi yapmaya mahkeme tarafından zorlanamaz; nafakası kesilmez; ama yaptığı takdirde de ücrete hak kazanamaz. Bir adam zevcesinden boşansa, mahkemede kadın bunu ispatlayamasa nikâh (kazâen) devam eder. Ancak koca cihetinden nikâh sona erdiğinden (diyâneten), kadınla beraber olması zinâdır ve günahkâr olur. Bir kimse zevcesini hataen boşarsa, nikâhı kazaen biter, ama diyâneten bitmez. Kadın mahkemeye müracaat eder ve bu beyanı ispatlarsa, mahkeme ikisini ayırır. Etmezse, evlilik devam eder.
Alakalı Başlıklar