Bazıları İstanbul’un fethinden sonra padişahların Rum imparatoru olarak görüldüğünü, hatta kendilerinin de bu unvanı kullandığını iddia eder. Osmanlı hükümdarları çeşitli unvanları uhdelerinde birleştirmiştir. Cemşit (İran) tahtının varisi (padişah), Büyük Türk tahtının varisi (hakan), müslümanların reisi (sultan) Kayzer-i Rum (Sultan Fatih’ten sonra), halife-i müslimin (Sultan Selim’den sonra). Eski padişahlar Sultan-ı İklim-i Rum unvanıyla anılmıştır ki, bu Roma imparatoru değil, eski Roma toprağı olan Anadolu ve Rumeli’nin sultanı demektir. Sultan Fatih’in İtalya’yı alıp birlik kuracağını düşünen bazı İtalyan münevverleri, ezcümle müttefiki Osmanlılara bağlı bu eyaletin başına geçeceğini düşünen Mediciler, Sultan Fatih’i Roma imparatoru olarak görmüş veya öyle lanse etmiştir. Belki bazı İstanbul Rumları da böyle kabul etmeyi tercih etmiştir. Bu sebeple Osmanlılar, asırlarca Avrupa hükümdarlarını kendisine denk görmemiştir. Osmanlı şairleri padişahları Kayser-i Rum diye vasfetmiştir. Fetihten sonra Sultan Fatih’den bazı Sırpça vesikalarda “veliki çar” diye anıldığı malumdur. Sultan II. Bayezid’in bazı mektuplarda kendisini “Basilius basileon” veya “Magistos basileus” şeklinde tarif ettiği, Kanuni Sultan Süleyman’in bir mektubunda “Rum kayseri” unvanını kullandığı bilinir. Hatta tuğrada geçen "el-muzaffer daima" ibaresi bile, Roma imparatorlarının kullandığı "Semper Victoria" unvanının tercümesidir.