Gelişmiş Arama İçin Tıklayınız!

Zamanımızda cemaatlerin ve tarikatlerin Selefi, el-Kaide, Işid, İhvan, Hamas, Taliban sempatizanlığını nasıl anlamalıdır?
Halihazırda hemen bütün cemaatler, hatta kendilerinden beklenmediği halde pek çok tarikatlar, kendilerinin varlık sebebi olan değerleri bir tarafa iterek, modernist teşkilatlara ve siyasi İslama aşırı bir temayül içindedir. Bu; onları farkında olmadan sünni çizgiden ve tasavvufi misyondan uzaklaştırmakta, Osmanlı düşmanlığında birleştirmektedir. Bu; devlet ve global telakki için olduğu kadar, din, millet ve ehl-i sünnet için de büyük bir tehlikedir. Halbuki Osmanlı’nın dini bütün bir müslüman için manası, ehl-i sünnetin samimi ve güçlü bir müdafii olmasıdır. Osmanlılar dinin dışını, Nakşiler başta olmak üzere tarikatler ise içini korumuşlardır. Cemaatlerin ve tarikatlerin çoğu naehillerin eline düşmüştür. Bunlar hakiki misyonlarını terketmiş, birer menfaat klübüne dönüşmüştür. İşin özü unutulmuş, görüntüsü kalmıştır. İlim olmadan tasavvuf olamayacağı halde, ilim de, tasavvuf da geride kalmıştır. Meşrutiyet devrinde tarikatlerin çoğu şeyhliği babanın ehliyetsiz oğluna hasrederek, cahil, beynamaz, sarhoş, hatta ırz düşmanı adamları şeyh yapmış, Muaviye başta olmak üzere sahabilere düşmanlık etmiş, gazab-ı ilahi gecikmeyerek bu kötü gidiş tekkelerin kapatılmasıyla neticelenmiştir. Tekkeler yer altına inmiş, zayıf da olsa samimi kişiler tarafından iyi kötü bir din hizmetine hasredilerek varlığını devam ettirmişken, ilim ve ihlastan uzak hareketler, şimdiki manzarayı doğurmuştur. Bu manzara hüdanekerde (Allah saklasın) başlarına gelecek büyük bir belanın habercisi gibi gözükmektedir.


5 Eylül 2024 Perşembe
Alakalı Başlıklar