Sahabilerin zaman zaman Resulullah’ın kararına mukabil tekliflerde bulunduğu görülmektedir. Bu, onun kararına itiraz etmek gibi olmuyor mu?
Resullullah’ın sünneti bağlayıcılık itibariyle üç kısımdır: İnsanlık icabı veya şahsî mahareti ve tecrübesi, yahud da devlet reisi, ordu kumandanı olması itibariyle sâdır olan sünnet (sünnet-i zevâid) müslümanlar için bağlayıcı değildir. Bir başka deyişle bu sünnete uyulması ümmete mecburî değildir. Elbisesi, oturması, kalkması, yatışı gibi. Bunlara da fitneye sebep olmadan ve sünnete riayet niyetiyle uyulursa, sevap kazandırır. Hazret-i Peygamber, Bedir harbinde ordunun muayyen bir yere karargâh kurmasını arzu etmişti. Eshâbı, bunun bir ilahî emir mi, harb usulüyle alâkalı beşerî kanaati mi olduğunu sordular. Hazret-i Peygamber de beşerî kanaati olduğunu söyledi. Eshâbı, başka bir yer gösterip ordunun burada karargâh kurmasının daha münasip olduğunu arz edince kabul buyurdu. Hendek’te Resulullah hurmaların üçte biri mukabilinde sulha meylettiğinde, Sa‘d bin Muaz ve Sa‘d bin Ubâde, “Ya Resulallah, bu vahiy ile mi, ictihadınız mı?” diye sordular. İctihadı olduğunu söyleyince, “Cahiliye devrinde bunlar meyvelerimizi ancak satın alarak veya misafir olarak yiyorlardı. Biz İslâmiyetle şereflendikten sonra bunlara haraç mı vereceğiz?” dedi. Resulullah, bunu kabul etti. Talebenin hocasına, memurun amire edeben teklifte bulunması caizdir. Melekler ve peygamberler Cenab-ı Allah’a bile sual sormuşlardır. İtiraz, hini hacette fikrini söylemeyip, karar verildikten sonra, bunu kabul etmeyerek karşı çıkmak veya tatbik etmemektir. Bu felakettir. Nitekim Resulullah’ın her sözü vahy ile değildir, bazısı içtihadı iledir. Bazı hususlarda ictihadları olmuştur. Bunlardan bazılarında hata (zelle) vâki olmuş ise de Bedr esirlerine yapılacak muamelede olduğu gibi, vahy ile doğrusu bildirilmiştir. İslâm inancına göre, Peygamberler masumdur; günah işlemedikleri gibi, hatada sabit kalmaları da câiz değildir. Bir de Hazret-i Peygamber’in sadece kendisine mahsus hareketleri vardır ki (hasâis-i nebî) bunları yapmak kimseye câiz değildir. Yani başkaları için şer’î bağlayıcılığı yoktur. Dörtten fazla evlenmek, zekât malı almamak, miras bırakmamak, tek kişinin şâhidliğini kabul etmek gibi. Bunun dışında kalan sünnet (sünnet-i hüdâ) başkaları için bağlayıcıdır.


6 Ekim 2023 Cuma
Alakalı Başlıklar