Sual
Yezid nasıl bir şahsiyettir?
Cevap
Yezid, Halife Hazret-i Muaviye’nin oğludur. Hicretin 26’ıncı yılında Şam’da tevellüd etti. 60’ıncı senesinde halife oldu. 64 (miladî 683) senesinde vefat etti. 61’inci senesinde Kerbela Faciası oldu. Hazret-i Hüseyin’in başı adet üzere Şam’a getirildi. Yezid dedi ki, “Bilir misiniz bu iş neden oldu? Bu zat, babam Ali, onun babasından hayırlıdır. Anam Fatıma, onun anasından hayırlıdır. Ceddim Resulullah, onun dedesinden hayırlıdır. Ben de, ondan hayırlıyım. Hilafet, benim hakkımdır dedi. Allah için söylüyorum ki, Fatıma, elbette benim anamdan hayırlıdır. Ceddine gelince, Allaha ve ahiret gününe inanan kimse, Resulullaha kimseyi müsavi göremez. Lakin Hüseyin bunu ictihadı ile söyledi. Herşeyin sahibi Allahü tealadır. Mülkünü dilediğine verir, ayet-i kerimesini düşünmedi.”
Yezid, Hüseyn’in Kerbela’dan getirilen ailesine taziyet verdi. Telef olan mallarını fazlasıyla tazmin etti. Bu sebeple Hüseyn’in kızı Sükeyne, “Yezid'den hayırlı düşman görmedim” derdi. Yezid, Hüseyn’in oğlu Zeynelabidin’i yanına aldı. Akşam sabah beraber yemek yedi. İstese bunu öldürür, büyük bir rakipten kurtulurdu. Yol masraflarını temin edip yanlarına da muhafız birliği katarak arzuları üzerine Medine’ye gönderdi. Zeynelabidin'le veda ederken, “Allahü teala, İbni Ebî Mercane’ye (İbn Ziyad’a) lanet eylesin! Vallahi ben olsaydım, babanın her istediğini kabul ederdim. Lakin kader-i ilahi böyle imiş ne çare. Her ne istersen bana yaz! Kabul olunur” dedi. Mercane, ibni Ziyad'ın anasının adıdır. Yezid, "İbn Mercane Hüseyn’in isteklerini kabul etmeyip de, onu katl ettirdi. Bu sebeple herkesi bana gücendirdi. İyi kötü herkes, bu hadiseyi şişirerek anlatıp bana düşman oldu” derdi. (Kısas-ı Enbiya)
Akîl bin Ebi Talib, biraderi Hazreti Ali'ye karşı, Halife Muaviye safında olduğu gibi, Abdullah bin Cafer bin Ebi Talib de Halife Yezid'in nedimi idi. Hazret-i Ali'nin oğlu Muhammed bin Hanefiyye, biraderi Hazreti Hüseyn'in Kûfe'ye gidişini tasvib etmedi, kendi çocuklarını amcaları ile göndermedi. Hârre isyanında, "Yezid fasıktır, içki içiyor" diye davet edildiğinde, "Ben yanında iken halife sünnet-i seniyyeyi gözetirdi" diyerek karşı çıktı. Hüseyn'in oğlu Zeynelabidin de isyana iştirak etmedi. Yezid, Medine'ye gönderdiği birliklere, Zeynelabidin'e ilişmemelerini tenbihledi. Medineliler Ümeyyeoğullarına saldırdığında, Mervan bin Hakem'i evinde ağırladı. Harre isyanını bastıran Şam kumandanı Müslim, Zeynelabidin'i himayesine aldı. "Halife, hakkınızı gözetmemi emretti (yani dokunma) dedi" deyince Zeynelabidin, "Allah emirülmümîninden razı olsun" diye dua etti.
Kâdî Ebu Bekr İbnü’l-Arabi el-Avâsım kitabında diyor ki: Medine halkı, Yezid’e ayaklanmak istedikleri zaman, Abdullah bin Ömer, yakınlarını ve çocuklarını toplayıp, Yezid’e Allah ve Resulünün halifesi olarak biat ettik. Allah ve Resulünün halifesi ile harb etmekten daha büyük zulüm olmaz dedi (Buhari, Kitabü’l-Fiten). Abdullah bin Ömer, Yezid’e biat ederken, “Bu biat hayırlı ise, razı oluruz. Kötü olursa, sabr ederiz” dedi. Hamid bin Abdirrahman diyor ki, “Yezide biat olunurken, bir sahabinin yanına gittim. Bana, ‘Yezid bu ümmetin hayırlısı değildir; çünki ondan daha âlim ve şerefli kimseler var diyorsunuz. Ben ise, bu ümmetin birlik olmasını ayrılıklarından daha çok severim. Ümmet-i Muhammedin girip rahat ettiği bir yere giren kişi, rahatsız olur mu? Elbette olmaz’ dedi. Yezid’in şarap içmesine gelince, buna inanmak için, iki adil şahidin, gördüm diyerek haber vermesi lazımdır. Büyük müctehid Leys bin Sa’d, Yezid için emirülmüminîn demektedir. Bu sözü onun adaletini ve meşruluğunu haber vermektedir. Onu adil bilmeseydi, böyle demezdi. İmam Ahmed bin Hanbel, Kitabü’z-Zühd’de diyor ki, ‘Yezid, hutbe okurken, hasta olan kimse, en iyi amellerini araştırıp, hep onu yapsın! En kötü amelini de araştırıp, onu terk etsin!’ dedi. Bu yazısı, Yezid’in sözünü hüccet kabul ettiğini gösteriyor. Ona şarap içmeği, fasık ve facir olmayı iftira eden tarihçilerin utanmaları lazımdır. Tarihçilerin çoğu din bilgilerinde cahildirler. Bidat deryasına düşmüştürler. Çoğu, Eshab-ı kiramı ve Selef-i salihîni kötüleyebilmek için hadîs uydurmaktan bile çekinmemişlerdir. Bunların maksatları din değil, dünya idi. İnsanların en zararlısı zeki olan cahiller, hilekar olan bidat sahipleridir. Mal satın almak için, adil olan tacir aranıyor da, Selef-i salihîn hakkında bilgi almak için, dinden ve hele adaletten nasibi olmayanların sözleri, yazıları nasıl kabul olunur?”
Nuhbetü’l-Leali isimli Bed’ü’l-Emali şerhinde diyor ki: “Yezide öldükten sonra yalnız iftira eden taşkınlar lanet etti. Bunlar, Ehl-i sünnet âlimlerinin çoğunluğuna uymayan geveze kimselerdir. Aklı olan kimse, ona dil uzatmaz, lanet etmez. Çünkü, ona lanet etmeğe emir olunmadık. Kıyamette bundan sorulmayacağız. Bazıları Hüseyn’in öldürülmesinden razı olduğu için ona lanet caiz olur dediler ise de, böyle söylemeleri doğru değildir. Temhid kitabında, Ebu Şekûr Sülemi diyor ki, ‘Yezid, İmam-ı Hüseyni öldürmeği emir etmedi. Kendisine biat ettirilmesini, yahut, yakalayıp, diri olarak getirilmesini emir etti. Onlar ise, kendiliklerinden öldürdüler. Bu kötü işi, Ubeydullah bin Ziyad yaptı. Kufe şehrinden asker gönderdi. Kerbela’da karşılaşıp öldürdüler. Hüseyn’i öldürmek için emir vermek, hatta, Peygamberlerden başka herhangi bir kimseyi öldürmek, buna helal demedikçe, lanet etmeğe sebep olmaz. Olsa olsa, fasık olur. Fasık olan mümine lanet etmek caiz değildir. Hatta, hayatta olan bir kafire de lanet, caiz değildir. Çünkü, mümin olarak ölmesi ihtimali vardır. Ancak belli olmayan kafirlere ve kafir olarak öldüğü bilinen kimseye lanet caizdir. Yezid’in hep namaz kıldığı muhakkaktır. Peygamberimiz , namaz kılanlara lanet olunmasını yasak etmiştir.”
Hindistan âlimlerinden Mevlana Hafız Hakim Abdüşşekür Mirzapuri, Şehadeti Hüseyin kitabında Hüseyn’i Kûfe şehrinde kendilerine Şii diyenlerin katlettiklerini, öldüren Şemmer’in, Hazret-i Ali’nin askeri arasında olduğunu vesikalarla isbat etmektedir. Yezid babasının Hüseyin hakkındaki, 'Saftır, kendisini sana karşı kışkırtabilirler. Galip gelirsen iyi davran!' vasiyetini hiç unutmadı. Mesela Molla Bakır Meclisî Cilâü’l-Uyun kitabında der ki: “Yezid, Ehl-i beyte karşı iyilikleri ile tanınan Velid bin Ukbe’yi Medine’ye vali yaptı. onun düşmanı olsaydı, dostunu valiliğe getirmezdi. Mutedil Şii kitapları, mesela Molla Bakır Meclisî’nin Cilâü’l-Uyun kitabı Yezid’in bu hadiseden mesul olmadığını yazar.
Yezid zamanında Medineliler vali ve memurları ve bütün Ümeyye oğullarını şehirden sürdüler. Yezid bunu işitince 10.000 kişilik bir birlik gönderdi. Medineliler şehrin etrafına hendek kazdılar. Şehri kuşatan birlik, tövbe etmelerini ve Yezid’e biat etmelerini teklif etti. 3 gün de müddet verdi. Asiler dinlemedi. Bunun üzerine birlik taarruz etti, asiler mağlup oldu. Buna Hârre vakası denir. Bu yüzden halk çok sıkıntı çekti. Arkasından Mekke düştü. Bu hadiseler sebebiyle Yezid’i suçlamak yersizdir. Her hükümdar hükümetini muhafaza için tedbir alır ve fitne çıktığı zaman bazı haksızlıklar yaşanır. Bunun mesulü fitneyi çıkaranlardır. Yezid zamanında Harzem ve Buhara fethedildi. Kabe'ye ilk defa ipekle örtü örten Yezid’dir. Mührünün üzerinde Rabbünallah yazardı. Çok fasih ve beliğ idi. Güzel konuşurdu. Şiirleri vardır. Bir kıtası şöyledir: Bir gün bir tas içinde temiz bir su istedim/ Hizmetçi şarap verdi ona sitem eyledim/ Dedi ki bu saf sudur ona yüzüm aksetti/ Bu sebepten sen onu belki şarap zannettin (Mir’at-ı Kâinât)
Mektubat-ı Rabbani’de Yezid için kullanılan ifadelerin geçtiği mektup, Şiilerin taşkınlarını anlatan bir mektuptur. Halife Yezid’e laneti men eder. O devirde Hindistan’da hükümet Şii idi. Şiiler çok güçlü idi. İmam-ı Rabbani hazretlerini bu yüzden hapse attılar. Bu sebeple siyaseten öyle yazdığı anlaşılıyor. Kaldı ki bunlar dini hükümler değildir. En büyük alimler bile tarihi meselelerde yanılabilir. Cenab-ı Peygamber eshabına, “Siz dünya işlerini benden daha iyi bilirsiniz” buyurdu. Nitekim İmam Rabbani hazretleri, Şah-ı Nakşıbend’in Emir Timur’un ölümünde söylediği sözü naklediyor ki Şah-ı Nakşibend, Emir Timur’dan 10 sene kadar evvel vefat etmiştir. Tarih bilmek veya bilmemek, bir İslam alemi için üstünlük veya noksanlık değildir. Yezid belki gençliğinde alçak, inatçı, hatta fâsık olabilir; ancak halife olduktan sonra salah ehli olduğu malumdur. Dindar bir müslümandır. İslamiyet’e hizmeti çoktur. Sahabenin de içlerinde bulunduğu âlimler kendisini meşru halife kabul etmişler, arkasında namaz kılmışlar, hatta tâbiînden kabul edip sözlerini delil almışlardır. İstanbul’u ilk kuşatan ordunun kumandanı idi. Cenab-ı Peygamber’in İstanbul’a ilk sefer yapan ordu mağfiret olunmuştur, hadis-i şerifinin şerefine kavuşmuştur. Onun zamanında yaşanan ve kendisinin hiç suçu bulunmayan Kerbela ve Harre hadiselerinden dolayı herkes Yezid’e haksız yere hücum etmiştir. Bu sebeple tarihte en çok haksızlığa uğrayan şahsiyetlerin başında gelmiştir. Bu propagandalar yüzünden şu anda Ehli sünnetim diyen bazıları bile bu mevzuda Şiiler gibi düşünmektedir.
Alakalı Başlıklar