Sual
Cevap
Üç çeşit vatan vardır:
1-Vatan-ı aslî, insanın doğup büyüdüğü veya evlendiği (zevcesiyle beraber yaşadığı) veya başka yere yerleşmemek, orada hep kalmak niyeti ile yerleştiği yerdir. Zevcesi ölse veya boşansa, burada yaşamaya devam ediyorsa, orası yine vatan-ı aslîdir. Buradan ayrılıp bekâr olarak başka yere yerleşir veya bir yerde evlenirse burası yeni vatan-ı aslîsi olur. Çocuğun anne ve babası başka yere taşınırsa, çocuğun vatan-ı aslîsi burası olur. Bulûğa ermiş çocuğun, anne ve babasıyla yaşadığı yer vatan-ı aslîsidir. Bulûğa ermiş çocuk, maişetini kendi kazanıyorsa bir başka yere yerleşirse veya bir başka yerde evlenirse burası vatan-ı aslîsi olur. Vatan-ı aslîsi olmayan kimse yoktur. Bir kimse, vatan-ı aslîsine girince, on beş günden az bile kalacak olsa mukîm sayılır. Vatan-ı aslî, başka bir vatan-ı aslî ile bozulur. Sefere çıkmakla bozulmaz. Farklı yerlerde birden çok zevcesi olan kimse için bu şehirlerin hepsi vatan-ı aslî sayılır. Sene içinde zevcesiyle farklı evlerde (sayfiye vs) oturuyorsa, ekseriyetle oturduğu yere bakılır.
Vatan-ı aslîye sebebiyet veren evlenme (tezevvüc), nikâhlanma veya zifafa girmek demek değildir. Kaynaklarda zifaf veya nikâhtan değil, tezevvücden bahis olunmaktadır. Bu da evli olmak, zevcesiyle beraber yaşamak demektir. Zira zifaf evlilik için şart olmadığı gibi, her evlilik hastalık, iktidarsızlık, çocukluk gibi zifaf ile neticelenmeyebilir. Meselâ fıkıh kitaplarında “Zevcesini bir yerde yerleştirip, sonra kendisi başka yere yerleşse, ikisi de vatan-ı aslî olur” diyor. Bu meselede zifaf veya nikâh yeri hiç mevzubahis değildir. Bir kimse, balayı için gittiği yerde nikâh kıysa veya zifafa girse, belki bir daha hiç uğramayayacağı bir yeri vatan-ı aslî saymak, şeriatın maksatlarına aykırıdır.
2-Vatan-ı ikâmet, geçici vatandır. Giriş ve çıkış günlerinden başka Hanefî’de onbeş, Mâlikî ve Şâfi’î’de dört gün veya çok devamlı kalıp, sonra çıkmaya niyet edilen yerdir. Bir yere on beş gün kalmak niyetiyle gidip, bu müddet içinde buradan sefer mesafesi uzaklıkta veya daha yakın başka yerde gece kalmaya ve tekrar buraya dönmeye niyet edilirse, burası vatan-ı ikamet olmaz. Meselâ 15 günlüğüne hac niyetiyle Mekke’ye giden kimse, bu onbeş içinde hep Mekke’de kalmayacağı, Mina’da birkaç gece kalacağı için Mekke vatan-ı ikamet olmaz. Burada seferîdir, mukim değildir. Geceleri burada, gündüzleri başka yerde kalmağa niyet ederse, burası vatan-ı ikâmet olur. Okumak için veya vazife yapmak için bir yerde senelerce kalıp muayyen zaman sonra çıkmaya niyet ederse burası vatan-ı ikâmet olur. Burada çıkmamak niyeti ile yerleşseydi veya zevcesiyle beraber devamlı otursaydı, vatan-ı aslî olurdu.
Vatan-ı ikâmet üç şeyle bozulur: Birincisi, başka bir vatan-ı ikâmete gidince, sefer niyeti ile çıkmamış olsa ve aralarındaki uzaklık üç günlük yoldan az olsa bile, önceki vatan-ı ikâmet bozulur. Yani bir günlük mesafedeki bir başka şehirde on beş günden fazla kalmak niyeti ile giderse, vatan-ı ikamet bozulur. İkincisi, vatan-ı aslîye gidince bozulur. Üçüncüsü sefere (üç günlük yola) niyet ederek çıkarsa bozulur. Vatan-ı ikâmetten sefer niyetiyle bile çıkıp, sefer mesafesi gitmeden herhangi bir sebeple vatan-ı ikâmete uğrarsa, burada mukîm sayılır. Çünki sefer mesafesi gitmeden vatan-ı ikamet bozulmaz.
Bir kimse niyetsiz olarak sefer mesafesi bir yere giderse veya bugün çıkarım yarın çıkarım diye senelerce otursa burada mukîm olmaz. Şâfiî’de bir yerdeki işinin dört günden önce bitmeyeceğini bilirse, niyet etmese de, oraya girince mukîm olur. Müddetini iyi bilmezse, onsekiz gün sonra mukîm olur.
3-Vatan-ı süknâ (vatan-ı sefer), onbeş günden az kalmak için niyet edilen yahud yarın çıkarım diyerek senelerle oturulan yerdir. Vatan-ı aslî veya vatan-ı ikametten sefer mesafesi gittikten sonra varılan vatan-ı süknâda dört rek’atli farzlar hep iki rek’at kılınır. Sefer mesafesi gidilmemişse, burada mukîm olur. Bir köye veya şehre gelince, on gün kalmağa niyet edip, on gün sonra, bir hafta daha kalmaya niyet ederse mukîm olmaz. Vatan-ı süknânın bozulması vatan-ı ikâmet gibidir. Vatan-ı süknâda bulunmak, vatan-ı ikâmeti bozmaz. (Mevkufat, s. 118).