Sual
Cevap
Hüsameddin Ertürk’ün hatıralarında da böyledir. Bir tarihten itibaren fırkanın azası olmasa bile, gaye ve zihniyet itibariyle kendileriyle beraber olduğu herkesin malumudur. 1918’de İttihatçı rüesasının memleketten firarı üzerine, İstanbul’da kalan komitacılar, kendilerine lider olarak -Talat’ın teklifiyle- Mustafa Kemal Paşa’yı lider, Rauf Bey’i de buna yardımcı/alternatif seçmişlerdi. İttihatçılardan memlekette kalanlar birer ikişer Anadolu’ya geçerek, Ankara hükümetinde yer ve rol almışlardır. Ankara hareketi biraz da bu sebeple bazıları tarafından İttihatçıların iktidarı tekrar ele almak üzere tertipledikleri Neo-İttihatçı bir hareket olarak görülmüş ve bunlardan destek görmemiştir.
İttihatçılardan Ankara’ya biati reddeden veya liderlik davası güdenler, 1925’te tasfiye edilmiştir. Bu bir iktidar mücadelesidir; Atatürk’ün İttihatçı düşmanı olduğunu göstermez. Enver’e nefreti de İttihatçı aleyhtarlığı gibi anlaşılmıştır. Erik Jan Zürcher’in Milli Mücadelede İttihatçılık kitabında ve Emel Akal’ın Milli Mücadelenin Başlangıcında Mustafa Kemal, İttihat Terakki ve Bolşevizm kitaplarında Ankara hareketinin İttihatçı vasfı üzerine tafsilat bulmak mümkündür.