Sual
“Medet Ya Gavs” veya "Meded Ya Geylanî" gibi ibareleri kullanmak şirk midir?
Cevap
Hakikî istigâse olunacak, yalnız Allahü teâlâdır. Bunu bilmeyen hiçbir müslüman yoktur. Fakat başkasından da istigâse olunacağını, mecâz olarak söylemek câizdir. Çünki Kasas sûresinin 15. âyetinde meâlen, "Onun kavminden olan, düşmanına karşı, ondan istigâse eyledi" buyuruldu. Hadîs-i şerîflerde de, "Mahşer yerinde, Âdem aleyhisselâmdan istigâse edeceklerdir" ve "Yardım isteyen kimse, Ey Allahın kulları bize yardım ediniz desin!" buyuruldu. İkinci hadîs-i şerîf, yanında olmıyan kimseye seslenerek, ondan yardım istemeği emr etmektedir. Ayrıca, Şeyhülislam Ahmed ibn Kemal Paşa'nın Şerh-i Hadîs-i Erbaîn kitabında geçen hadis-i şerifte "İşlerinizde şaşırdığınız zaman, kabirdekilerden yardım isteyiniz!" buyurulmaktadır.
Zuhruf sûresinin 87. âyet-i kerimesinde beyan buyurulduğu üzere Mekke müşrikleri de Allah’ın varlığına iman ediyorlardı. Ancak putlarda ulûhiyet olduğuna inanıyor; onların şefaati, arabuluculuğu sayesinde Allah’ın kudretinin tecelli edebileceğine inanıyorlardı. Bu, şirktir. Zira Allah böyle emretmemiştir. Hatta teslise inanan Hıristiyanlar bile müşriklerden farklı mütalaa edilmiş ve ehl-i kitab olarak vasıflandırılmıştır. Hıristiyanlar, Hazret-i İsa, Hazret-i Meryem veya azizlere yalvarırlar. Ancak onlar, yaratıcı ve hakiki kudret sahibi olan Allah’tan isterler; bu aziz zâtları vesile yaparlar. Bu sebeple müşrik değildirler. Mekke müşriklerinin putları Allah’a götüren vesile olarak görmeleri, tevessül ve istigâse ile aynı şey değildir. Kıyas-ı maalfârık bâtıldır. Vehhabîler mecaz sanatından habersiz kimselerdir. İhlâs ile “Meded yâ Gavs” dendiğinde, Allahü teâlâ bu sözü Gavsiyet makamındaki zâta işittirir; o da dua eder. Allahü teâlânın kimsenin dua etmesine ihtiyacı yoktur. Dilerse, dua etmeden de verebilir ve dardaki kuluna yardım edebilir. Ama onun işleri böyle sebepler dairesinde cereyan etmektedir. İstigâse ve tevessül; dinin izin verdiği meşru sebeplerdendir. Her hangi bir kimsenin; Allahü teâlânın yardımına ihtiyacı olmaksızın gaybı bildiğine ve insanların yardımına koştuğuna inanmak küfrdür. Ama hiçbir Müslüman böyle inanmaz.
Zuhruf sûresinin 87. âyet-i kerimesinde beyan buyurulduğu üzere Mekke müşrikleri de Allah’ın varlığına iman ediyorlardı. Ancak putlarda ulûhiyet olduğuna inanıyor; onların şefaati, arabuluculuğu sayesinde Allah’ın kudretinin tecelli edebileceğine inanıyorlardı. Bu, şirktir. Zira Allah böyle emretmemiştir. Hatta teslise inanan Hıristiyanlar bile müşriklerden farklı mütalaa edilmiş ve ehl-i kitab olarak vasıflandırılmıştır. Hıristiyanlar, Hazret-i İsa, Hazret-i Meryem veya azizlere yalvarırlar. Ancak onlar, yaratıcı ve hakiki kudret sahibi olan Allah’tan isterler; bu aziz zâtları vesile yaparlar. Bu sebeple müşrik değildirler. Mekke müşriklerinin putları Allah’a götüren vesile olarak görmeleri, tevessül ve istigâse ile aynı şey değildir. Kıyas-ı maalfârık bâtıldır. Vehhabîler mecaz sanatından habersiz kimselerdir. İhlâs ile “Meded yâ Gavs” dendiğinde, Allahü teâlâ bu sözü Gavsiyet makamındaki zâta işittirir; o da dua eder. Allahü teâlânın kimsenin dua etmesine ihtiyacı yoktur. Dilerse, dua etmeden de verebilir ve dardaki kuluna yardım edebilir. Ama onun işleri böyle sebepler dairesinde cereyan etmektedir. İstigâse ve tevessül; dinin izin verdiği meşru sebeplerdendir. Her hangi bir kimsenin; Allahü teâlânın yardımına ihtiyacı olmaksızın gaybı bildiğine ve insanların yardımına koştuğuna inanmak küfrdür. Ama hiçbir Müslüman böyle inanmaz.