Fatih Sultan Mehmed’in Galatalı bir zimmi için yazdığı şiire ne dersiniz?
Sultan Fatih’in rindane bir eda, serazat bir meşreple divan edebiyatının temsillerini, teşbihlerini, mecazlarını kullanarak kaleme aldığı bir şiirdir. Ancak Sultan Fatih’in Hristiyan olduğunun vesikasını teşkil etmez. Gazelin tamamını okuyan anlar ki, Sultan Fatih burada kendisinden değil, Galatalı bir dilberden bahsedip över. Bazılarını bu hatalı fikre sevkeden, “olduğun” isim fiilidir, partisiplidir. Bu kelimedeki üçüncü şahıs aidiyet eki dikkatten kaçıyor. Olduğunu kelimesinin sonundaki ismin –i hâli vezin icabı düşmüştür. –n yardımcı sestir. Avniyâ mahlası da bazılarını yanıltıyor. Divan şiirinde şiire imza atmak âdeti olmadığı için, şairler, son beyitte bir fırsat düşürüp mutlaka mahlasını zikreder. Son beyitte şair, Sultan Fatih, kendisinden bahsetmiyor. Kendi zünnarından, kendi boyundan bahsetmiyor. Gazelin başından beri olduğu gibi, üçüncü şahsı, yan Galatalı dilberi işaret ediyor. O güzelin belinde keşiş kuşağını, boynunda haçını gören herkes, onun bir Frenk kâfiri olduğunu bilirdi. Zaten “zünnarını” ve “boynunda” kelimelerinin üçüncü şahıs mı, ikinci şahıs mı olduğunu anlamak gayet kolaydır. “Onun zünnarını” kelimesinde ise sondaki –n yardımcı sestir. Nun ile yazlır. “Senin zünnarını” kelimesinde ise, ikinci şahıs aidiyet zamiridir. Sağır kef ile yazılır. Bu kaide olduğun için de caridir.
Şiir şöyledir:
Bağlamaz firdevse gönlünü Galatayı gören
Servi anmaz onda ol serv-i dilârâyı gören
Bir firengî şîveli İsayî gördüm onda kim
Lebleri dirisidür der idi İsâyı gören
Akl u fehmin dîn ü îmânın nice zabt eylesün
Kâfir olur hey müselmânlar o tersâyı gören
Kevseri anmaz ol içdiği mey-i nâbı içen
Mescide varmaz o varduğı kilisâyı gören
Bir Frengi kâfir olduğunu bilürdi Avniya
Belün ü boynunda zünnari çelipayı gören.
Divan edebiyatı mazmunlar edebiyatıdır. Şair, hissiyatını hep mecazla anlatır. Bunu bilmeyenler çok yanlış kanaatlere sürüklenirler. Fatih Sultan Mehmed’in Avnî mahlasıyla yazdığı ve Galatalı bir zimmî kâfire aşkını mevzu edinen gazel de böyledir. Bu gazelin manasını çözmek için, o devir Türkçesini bilmek yetmiyor; elbette tasavvuf edebiyatının dilinden de anlamak gerekiyor. Burada âşık olunan kişi ne erkektir, ne de gayrımüslim... Şark edebiyatında nasıl şarap, aşkı ifade ediyorsa; kâfire aşk da, nefse olan esareti sembolize eder. Mümin, hep nefsinin, yani bu güzel kâfirin hilesinden şikâyetçidir.



14 Eylül 2021 Salı
Alakalı Başlıklar