AH ŞU GALATA BANKERLERİ…
Geçen asırlarda ekonomik hayatı elinde tutan bankerler, hükümeti iflasa ve devleti de batağa sürükleyerek global sermaye ile uyumlu yepyeni bir düzenin kurulmasında rol oynadılar.
Osmanlılar zamanında her padişah tahta çıkınca adına para bastırır; ama eski hükümdar adına paralar da piyasada gezerdi. Ayrıca Osmanlı ülkesinde fetihler veya ticarî münasebetler sebebiyle ecnebi paralar da tedavüldeydi. Bu sebeple ülkenin dört yanında paraları birbirine çeviren sarraflar vardı. Ekserisi Levantenlerden olan bu sarraflar, basit bankacılık ve kredi işleri de yapardı.
Çekişmenin sonu
Bizans zamanından beri Akdeniz ticaretini elinde tutan bazı İtalyan, Fransız tüccarlar, yerli gayrımüslimlerle evlilik yoluyla karışarak Levanten sınıfını meydana getirmişti. Lorando, Tubini, Baltazzi, Corpi, Stefanoviç, Shilizzi, Negroponte, Coronio ve Alberti aileleri en meşhurlarıdır. Levantenlerden başka, Camondo ve Fernandez gibi Yahudi; Mavrokordato, Zarifi gibi Rum ve Köçeoğlu, Mısırlıoğlu gibi Ermeni sarraflar da vardı. Hükümetçe ellerine verilen resmî çalışma vesikasının imzası kuyruğa benzediği için kuyruklu sarraf denirdi.
İstanbul, denizaşırı ticaretin merkezi idi. Burada para, mücevher muameleleri ile kaçakçılık da yaygındı. Amerika’nın keşfi üzerine altın ve gümüş ticareti arttı. Buna mukabil para darlığı çeken Osmanlı ülkesinde sarraflık ehemmiyetli hâle geldi. XVI. asrın meşhur sarrafları, İspanya’dan gelen Yahudiler arasından çıkmıştır. XVII. asırdan itibaren Ermeni sarraflar da piyasaya girdi.
Halk, bilhassa yeniçeriler, paralarını bu sarraflar vasıtasıyla işletirdi. Bu asırda uzun savaşlar sebebiyle ilk defa ortaya çıkan bütçe açığını kapatmak için hükümet sarraflardan borç almaya başladı. Bu, devletin sonuna kadar süren bir gelenek oldu.
İpotek karşılığı borç veren sarraflar, para darlığı sebebiyle alacaklar geri dönmeyince bu mülklere el koyarak zenginleşti. Antisemitizme uzak şark cemiyetindeki menfi Yahudi imajı da bu devirlerde ortaya çıktı. Osmanlı ülkesindeki Yahudi-Ermeni çekişmesi de bu vesileyle başladı ve ikincilerin aleyhine bitti.
Darbelerin finansmanı
Sarraflar, Avrupa ile de bağlantılarının yardımıyla artık bürokratları tehdit ve gerektiğinde askerî darbeleri finanse eden, siyasî ve sosyal bir otorite hâline geldi.Osmanlı tarihinde sanat ve sanayi hareketlerinin canlandığı Lale Devri diye bilinen barışçı devir (1718-1730), bankerlerin desteklediği bir isyanla sona erdi. Zira hükümet, gümüşün değerini düşürerek paranın kıymetini artırma çabaları, Galata sarraflarının işine gelmiyordu. Darphaneye gümüş satmayı kesince, para basma işi aksadı. Ticarî hayat durma noktasına geldi. Hükümet imalatı arttırmaya çalışırken, ithalatı sınırlamak için tüccarlara ticaret vergisi koymak zorunda kalmıştı.
Cari harcama ve sıcak para için başı daraldığında hükümetlerin müracaat ettiği sararflar, XIX. asırda bankerlere dönüştü. Sanayi inkılâbı sonrası Batı Avrupa sanayi çevreleri ile Osmanlı piyasası arasındaki irtibatı bunlar sürdürdü. Limanlara gelen ithal malların acenteliklerini yürüttüler. Resmî ihaleleri aldılar. Yerli tüccarı, tüketiciyi, maaşı geciken memuru finanse ettiler. Kurdukları sarraf-tüccar ortaklığı, bankerlere ziraî ihraç mallarını ucuza kapatma imkânı verdi. Böylece ekonomik hayatta bir tekel kurdular.
Sadece İstanbul’da değil, Mısır ve Suriye’de ticarî hayatı elinde tutan Yahudi sarraflar, militer Fransa yerine, liberal İngiltere’nin hâkimiyetini yeğlerdi. Bu sebeple İngiliz menfaatlerinin takipçisi idiler. Bu misyonun önde gelen isimlerinden biri, adı bugün hala İstanbul’un çok köşesinde yaşayan Avram Kamondo’dur (1781-1873). Abraham Haim ile Rachel Regine Camondo’nun oğlu olarak ailenin yerleştiği ‘yeni vatan’ İstanbul’da doğdu.
Bankacılık çalışmaları ilk olarak XIII. asırda İtalya’da başlamıştı. Zamanla dünyaya yayıldı. Sanayi inkılâbı ardından ticareti çok gelişen Avrupa’da bankalar mühim birer müessese olarak faaliyet göstermeye başladı. Bu sıralarda Osmanlı Devleti’nin de Avrupa ile sıkı ticarî münasebetleri vardı. Osmanlı ülkesindeki ilk bankalara da bu sıralarda rastlanmaya başlandı.
Krediye karşı banka
1845 senesinde Osmanlı hükümeti Alleon ve Baltazzi adında Galatalı iki bankerden borç aldı. Bunlar yapılan anlaşma gereği İngiliz sterlininin kurunu sabit tuttular. Bunun karşılığında kendilerine banka kurma izni verildi. Böylece 1847’de Derseadet Bankası adıyla ilk Osmanlı bankası kuruldu. Sermayesi yoktu. Poliçeleri kurucularının itibarı dolayısıyla kabul gördüğü için, az sonra iflâs etti.
Kırım Harbi masraflarını karşılayabilmek üzere Osmanlı hükümeti, İngiliz banker Rothschild’den borç aldı. Bunun karşılığında banka imtiyazı elde ettiler. 1856’da İngiliz sermayesi ile merkezi Londra’da bulunan Bank-ı Osmanî kuruldu. Buna 1863’de Fransız sermayesi de iştirak etti ve Bank-ı Şâhâne-i Osmanî adını alarak hem merkez, hem de ticaret ve yatırım bankası olarak faaliyet gösterdi. Bank-ı Osmanî, Türkiye’deki ilk modern banka sayılır. Para basma imtiyazı dahi vardı. 1877 senesinde Osmanlı-Rus harbi (93 harbi) sebebiyle hükümet Galata Sarrafları ve Osmanlı Bankası’ndan borç aldı.
Rus yanlısı Nedim Paşa, Osmanlı hükümetinin dış borçları ödeyemeyeceğini, dolayısıyla iflasını isteyince, dünya piyasalar şoke oldu. Bankerler Sultan Aziz’in tahttan indirilip yerine İngilizlerin pek tuttuğu Şehzâde Murad Efendi’yi geçirilmesinde rol oynadı. Galata bankerleri, cömertçe yaşamaya alışmış Şehzâde’yi de kredileriyle kendilerine bağlamışlardı.
Sultan Aziz’in serveti, yeni padişahın çoğunu etrafındaki Jön Türklere yedirdiği ve milyonları bulan borcunu karşılar diye umuyorlardı. Ama emelleri kısa oldu. Sultan V. Murad üç ay tahtta kalabildi. Bankerlere borcunu, yerine geçen biraderi Sultan II. Abdülhamid ödedi. Sultan Murad’ın tahttan indirilmesine ise reaksiyon olarak, birkaç darbe teşebbüsünde bulundular.
Ticaret ve yurt dışındaki borsa muameleleriyle büyük servet sahibi olan Sultan Hamid, finans işlerinde dedesi gibi Ermeni ve Rum bankerleri tercih ederdi. Bu da Yahudi bankerlerin husumetini çekti. Bu sebeple Yahudi lobisi ittihatçıları ve 1908 darbesini destekledi.
İttihatçı sadrazam Talat Paşa’ın en yakın dostu ve bankeri Emanuel Karasso, bu devrin siyasî hâdiselerin ardındaki en güçlü figürdür. Böylece bankerler, Osmanlı hükümetini iflasa ve devleti de batağa sürükleyerek global sermaye ile uyumlu yepyeni bir düzenin kurulmasında rol oynadılar.
Avram Kamondo
İspanyol-Portekiz orjinli ailesi, enkizisyondan kaçarak Venedik’te 3 asır yaşamış; Venedik, Avusturya toprağı olunca, bu devletin tâbiyetine girmişti. İngiltere başbakanı Benjamin Disraeli ile akrabalığı olduğu söylenir. Ağabeyi ile beraber ‘İzak Kamondo ve Biraderi’ şirketini kurdu. Ağabeyi 1832’de çocuksuz ölünce, serveti de buna kaldı. Şirket-i Hayriyye’den Tramvay Şirketi’ne kadar birçok müessesenin ortağı idi. ‘Şark’ın Rothschild’i’ olarak anılır. Bir yandan Disraeli’nin, öte yandan global sermayenin başı Rothschild’in işlerini yürütürdü.
Yeniçerileri ortadan kaldıran (1826) Sultan II. Mahmud, bunlarla finans münasebeti bulunan Yahudi bankerleri de tasfiye etmişti. Bu padişahın yerine geçen genç ve tecrübesiz oğluna, İngiltere, Reşid Paşa’yı sadrazam yapmasını teklif etti (1839). Kamondo, Reşid Paşa’nın bankeri ve hususi dostu idi. Böylece Rusya’dan çekinen Osmanlı Devleti, mecburen İngiltere mihrakına girdi. Reşid Paşa’nın ölüm haberi geldiğinde, kendisinden yüklü mikdarda alacağı bulunan Kamondo’nun bayıldığı söylenir. Bunu görenlerden, bankerin Reşid Paşa sevgisine! şaşıranlar çıkmıştır herhalde.
Muazzam bir sosyal müteşebbis olan ve padişahlarla iyi münasebetler kuran Kamondo, sonraki sadrazamlarla da irtibatını sürdürdü. Alman imparatorunun şövalye ve İtalya kralının kont yaptığı Avram Kamondo, Osmanlı ülkesinde mülk edinme imtiyazı alan ilk ecnebidir. Muazzam emlâk sahibi oldu. Ladino adında masonik bir gazete çıkardı. Hahamların muhalefetine rağmen, İstanbul’da Yahudi çocuklarına modern tahsil veren Alyans mektebi açmayı becerdi. Yahudi cemaatinin başına geçti. Yahudileri, Osmanlı ülkesinin en güçlü cemaati hâline getirdi.
Tek oğlu Rafael’in ölümünden sonra Paris’e yerleşen Avram Kamondo, ertesi sene öldü. Vasiyeti üzerine na’şı İstanbul’a getirilip bir anıt-kabire gömüldü. Hasköy’deki mezarı bakımsızlıktan harap haldedir; ama Paris’deki şatafatlı evi müzedir. 804 parçalık resim koleksiyonu ise Orsay müzesindedir. Soyu, Nazi soykırımı sırasında Auschwitz toplama kampında yok olmuştur.
İstanbul’da hâlâ ayaktaki pek çok bina, Kamondolar tarafından yaptırılmıştır: Kasımpaşa Donanma Kumandanlığı; Galata Rezidansı, Kamondo Hanı (Serdarı Ekrem caddesi), Büyükada Hanı (Meşrutiyet Caddesi), Saatçi Hanı, Latif Han, Lacivert Han, Yakut Han, Kuyumcular Hanı, Lüleci Han, Gül Han (Karaköy) ve Kamondo Merdivenleri (Bankalar Caddesi). Böylece İstanbul’un modernleşmesinde büyük rolü olmuştur.
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024