OSMANLI ARMASININ SIRRI
Son zamanlarda ihtişamlı Osmanlı armasına her yerde rastlanıyor. İnsanlar, kaybettikleri bir maziye olan hasreti, duvarlara bu armayı asarak, kompütürlerine, hatta telefonlarına duvar kâğıdı yaparak gidermeye çalışıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki kıyımdan kurtulan birkaç tanesi de eski binaların girişini süslüyor. Bu arma, zannedildiği kadar eski değildir ve meraklı bir hikâyesi vardır.
Kalkandan duvara
Arma âdeti, Haçlı Seferleri sırasında başladı. Şövalyeler, kendi müfrezelerini ayırabilmek için hepsini muayyen bir arma altında bulundururdu. Zamanla devlet, hükümdar, asil aile, şehir, hatta tarikat, üniversite, klüp, meslek ve loncalara ait alâmet-i fârika hâline geldi. Arma, evvelâ bayraklarda, sonra kalkanlarda kullanıldı. Arma, zaten silah demektir. Sonradan elbise, miğfer, eşya, hatta ev duvarlarına işlendi. Hatta miras olarak intikal etmeye başladı.
İngiltere’de 13. asırdan beri arma kitapları neşredilegelmiştir. İlk zamanlar herkes arma alabilirdi. Sonradan krallar bağışlamaya başladı. Hatta 1484’te Kral III. Richard, Londra’da bir arma mektebi kurdu. Zamanla armalarla alâkalı heraldik adında bir ilim şubesi teşekkül etti. XIV. asırda Bartolus de Sascoferrato adında bir İtalyan hukukçusu, armaların hukuku ve sanatına dair şümullü bir eser kaleme aldı. İngiltere’de sadece arma ihtilaflarına bakan bir mahkeme bugün bile faaliyettedir.
Eski Türklerde armaya ongun veya damga denir. Her aşiretin bir ongunu; her beyin de hususî mühür makamında bir tuğrası vardır. Bu ongun, Avrupa Hunlarında kuş, Selçuklularda çift başlı kartaldır. Kayı boyunun damgası iki ok ve bir yaydır.
Osmanlı arması, Windsor’da
1854 tarihli Kırım Harbi’nde İngiltere, Fransa ve Sardinya, Osmanlıların müttefiki olarak Ruslarla harbetmişti. Bu vesileyle Fransa, Sultan Abdülmecid’e Legion d’Honneur nişanı verdi. Fransa’dan geri kalmak istemeyen İngiltere de, padişaha Dizbağı Nişanı verdi. Böylece Sultan Mecid, yabancı nişan kabul eden ilk padişah oldu.
1346’da Kral III. Edward ihdas ettiğinden beri, kendisine nişan verilen kişilerin armasının, Windsor Sarayı’ndaki St. George Kilisesi duvarına asılması âdettir. Bu vesileyle Kraliçe Victoria, Charles Young isminde bir arma ressamını İstanbul’a gönderip, padişah için bir arma yaptırttı. Etienne Pisani adlı bir tercüman yardımıyla faaliyetlerini yürüten ressam, saltanat kavuğu, sorguç, tuğra ve ay-yıldızdan müteşekkil bir arma hazırlayıp Londra’daki Osmanlı sefiri Kostaki Efendi’ye teslim etti. Sultan Mecid, kendisine arzolunan arma müsveddesini beğendi ve kraliçeye gönderdi. Arma, yerine asıldı.
Sultan II. Abdülhamid tahta çıkınca, babasından kalma bu armayı gözden geçirtti. Terazi ve silahlar eklenerek arma son hâlini aldı. 17 Nisan 1882 tarihli irade ile resmî arma olarak kabul edildi.
Aslına bakılırsa Osmanlı armasının hikâyesi daha da eskilere gider. İbrahim Müteferrika’nın 1720 senesinde bastığı bir haritada, bu armanın prototipini görmek mümkündür. Üzerinde yukarı doğru bakan bir hilalin bulunduğu kalkanın çevresinde mızraklar, flamalar, irili ufaklı 12 top, altta ok ve yay ile zurna resmedilmiştir. Sultan III. Selim zamanında basılan bazı kitaplarda padişahın tuğrasının etrafında ay ve yıldızdan başka yukarıda sayılan arma figürleri bulunuyordu. Şu halde Osmanlı arması, bunun tekemmül ettirilmiş hâlidir.
Osmanlı armasındaki semboller
Avrupa’da armaların çoğunda Latince vecizeler yazar. Osmanlı armasında hilâlin içinde el-Müstenidü bi't-Tevfîkâti’r-Rabbâniyye ed-Devletü’l-Aliyyeti’l-Osmâniyye (Rabbânî muvaffakiyetlere dayanan Osmanlı İmparatorluğu) yazılıdır. ABD dolarının üzerindeki In God We Trust (Allah’a güveniriz) sözü ile benzerlik dikkat çekicidir. Armanın sağında kırmızı Türk bayrağı; solunda yeşil hilâfet sancağı yer alır. Bazı yeni tasvirlerde üç hilâl gözükmektedir. Halbuki orijinali ay-yıldızlıdır.
Bayrakların ortasındaki eliptik şekil ve kavuk, saltanat ve hilâfeti; soldaki çiçekler, müsamahayı; soldaki terazi, adaleti; soldaki kitap, Kuran-ı Kerimi; sağ ve soldaki silahlar, orduyu; güneş, devletin büyüklüğünü; güneşin ortasındaki yeşil yuvarlak ve içindeki tuğra, en büyük Müslüman Türk hanedanını; tuğranın altındaki ay, dünyadaki bütün müslümanların hâmisi oluşunu; madalyonların asılı olduğu aksam, köklü Osmanlı kültürünü; en altta asılı madalyonlar, çeşitli milletlerden Osmanlı halkını ifade eder.
Bir armam bile yok!
1925’de TC Maarif Vekâleti bir müsabaka açtı. Jürinin beşi Güzel Sanatlar Akademisi, beşi de Maarif Vekâleti’ndendi. Bir altının 8,5 lira olduğu bir zamanda birinciye 1000, ikinciye 500, üçüncüye 300 lira mükâfat va’dedildi. Osmanlı armasından farklı olması için İslâmiyet öncesi geleneklerin nazara alınması gerektiği işaret edildi. Bunlardan numune üzerinde istenen tadilatı yapmak suretiyle Namık İsmail birinci oldu. Armada, buğday başakları ile meşe yapraklarının içinde üstünde meşale yanan bir kalkan, bunun ortasında da ay-yıldız ile altında bir kurt resmedilmişti. Arma, 6/I/1927 tarihinde neşredildi. Ama resmen hiç kullanılmadı. Günümüzde devletin resmî bir arması yoktur. Çeşitli ay-yıldızlı şekiller bu yolda kullanılmaktadır.
Önceki Yazılar
-
İNGİLTERE’Yİ İDARE EDEN GÜÇ ve ANKARA2.12.2024
-
TİCARET YAPACAKTINIZ DA KİM MÂNİ OLDU?25.11.2024
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024