AZ KALSIN HALİFE OLACAKTI
Sultan Abdülhamid’in güzide oğlu ve kıymetli asker Abdürrahim Efendi’nin hayatı ise çok iç burkucudur.
Şehzâde Abdürrahim Hayri Efendi, Sultan II. Abdülhamid’in en sevdiği çocuklarından biriydi. Tahttan indirildiği zaman 15 yaşında iken babasıyla beraber Selânik’e gitti. Böylece diğer şehzâdelere nasib olmayacak şekilde babasıyla fazla vakit geçirme imkânı buldu.
Mamafih zaten hassas olan ve bulûğ çağını yaşayan Şehzâde’ye kapalı hayat hiç iyi gelmedi. Çok düşkün olduğu babasına hakaret eden muhafızlarla münakaşaya girişti. Babası bunu tasvip etmeyince, mevzu büyüdü.
Şehzâde doğru yaptığını düşünüyordu. Gençlik ve şehzâdelik gururu yüzünden huzuru kalmadı. Bunun üzerine bir sene sonra (1910) annesiyle İstanbul’a dönmesine ruhsat çıktı.
Şehzade Abdurrahim Efendi
Enver Paşa’nın intikamı
1908’de Mühendishane-i Berrî-i Hümayun’a, yani Topçu Mektebi’ne girdi. 1910’da girdiği Mekteb-i Harbiye’yi 1912’te bitirdi. Buradaki talebelerin en zekisi idi. Hocalardan Binbaşı Eşref Bey, harita üzerinde muharebe usullerini gösteren dersine şehzâdelerin büyük alâka duyduğunu; bunlardan en zekisinin Abdürrahim Efendi olduğunu söyler. Bununla beraber bir gün mektebi teftişe gelen Tevfik Paşa’ya Osmanoğulları’nın şeceresini başa kadar sayamadığı için sapsarı kesilerek izinsizlik cezası almıştır.
1914-1916 yılları arasında Almanya’da Kayzer II. Wilhelm’in hassa alayında topçu üsteğmeni olarak staj gördü. Şehzâde Osman Fuad ve Abdülhalim Efendiler de kendisiyle beraberdi. Birinci Cihan Harbi’nde miralay ve alay kumandanı olarak vazife gördü.
1908’de Mühendishane-i Berrî-i Hümayun’a, yani Topçu Mektebi’ne girdi. 1910’da girdiği Mekteb-i Harbiye’yi 1912’te bitirdi. Buradaki talebelerin en zekisi idi. Hocalardan Binbaşı Eşref Bey, harita üzerinde muharebe usullerini gösteren dersine şehzâdelerin büyük alâka duyduğunu; bunlardan en zekisinin Abdürrahim Efendi olduğunu söyler. Bununla beraber bir gün mektebi teftişe gelen Tevfik Paşa’ya Osmanoğulları’nın şeceresini başa kadar sayamadığı için sapsarı kesilerek izinsizlik cezası almıştır.
1914-1916 yılları arasında Almanya’da Kayzer II. Wilhelm’in hassa alayında topçu üsteğmeni olarak staj gördü. Şehzâde Osman Fuad ve Abdülhalim Efendiler de kendisiyle beraberdi. Birinci Cihan Harbi’nde miralay ve alay kumandanı olarak vazife gördü.
Askerliğe meftun idi. Çanakkale, Galiçya, Verdun ve Filistin cephesinde topçu alayı kumandanı olarak savaştı. Bu vazifelerindeki muvaffakiyeti ile herkesi hayran bıraktı. İstikbal vadeden bir şehzâde olarak görüldü. Böylece orduda ve cephelerde derece derece yükselerek miralay oldu.
4/I/1917’de Osman Fuad Efendi ile beraber Galiçya cephesini ziyaret etti. Bu ziyaret, oradaki birlikler cihetinden büyük moral kaynağı oldu. 1/IV/1917’de 17. kolordu topçu taburu kumandanlığına tayin edildi.
4/I/1917’de Osman Fuad Efendi ile beraber Galiçya cephesini ziyaret etti. Bu ziyaret, oradaki birlikler cihetinden büyük moral kaynağı oldu. 1/IV/1917’de 17. kolordu topçu taburu kumandanlığına tayin edildi.
28/VIII/1918’de yeni padişahın cülûsunu tebliğ etmek üzere vazifelendirilen heyetin reisi olarak Alman, Avusturya ve Bulgaristan’a gitti. 19/X/1918’de karargâh-ı umumî harekât şubesine; 8/II/1922’de topçu nakliye müfettişliğine tayin edildi. 2/VIII/1922’de Cihan Müsabakaları Hazırlama Cemiyeti reisi oldu.
Mütareke devrinde Heyet-i Nâsiha’lardan birinin reisi olarak Anadolu’nun garp mıntıkalarını dolaştı. Konya’da ordu kumandanı olan Mersinli Cemal Paşa ile görüşerek, silahlı mukavemetin hazırlıklarını yaptı. Fevkalade milliyetçi, vakur, ciddi, mütevazı idi. Rütbesindeki diğer zabitlerden farklı muamele yapıldığı takdirde bunu kabul etmeyecek kadar haysiyetliydi.
Şehzade Abdurrahim Efendi
Enver Paşa’nın Düşmanı 1922’de Ankara Hükûmeti’nin saltanatı kaldırması ve Sultan Vahîdeddin’in İstanbulu terki üzerine yapılan halife seçimlerinde namzet olmadığı halde iki rey aldı. Enver Paşa’dan hiç hoşlanmadığı için Mustafa Kemal Paşa tarafından tutuluyordu. Ankara hareketine destek vermiş; çok subay ile silah ve mühimmatın İstanbul’dan Anadolu’ya geçirilmesine yardımcı olmuştu.
Saltanat devam etseydi, Mustafa Kemal Paşa’nın yüksek meziyetli, ama munis tabiatlı Abdürrahim Efendi’yi tahta geçirme niyeti vardı. Nitekim padişahı tahttan indirmeyi düşündüğü bir sırada, 10/II/1922’de bu mevzuyu Damat İsmail Hakkı Bey ile görüşmüştür. (İsmail Hakkı Okday, Yanya’dan Ankara’ya)
Bu esnada Osman Fuad Efendi ve Ömer Faruk Efendi gibi, hakiki asker ve silah arkadaşı başka şehzadeler de vardı. Ama Yılmaz Öztuna’ya göre, Osman Fuad ve Ömer Faruk Efendi gibi emir vermeye değil, Abdürrahim Efendi gibi emir almaya alışmış bir şehzadeyi tercih edeceği açıktır. (Büyük Türkiye Tarihi, VIII/174)
Enver Paşa’dan hoşlanmama sebebi şu idi: Abdürrahim Efendi, amcasının kızı Naciye Sultan ile nişanlı idi. Nişan, o devirde iktidarı elinde tutan Enver Paşa tarafından o tarihe kadar görülmemiş şekilde bozduruldu. Sultanla Enver Paşa evlendi. Enver Paşa, daha evvel Abdürrahim Efendi’nin kız kardeşlerine sırasıyla talip olmuştu. Sultanlar, babalarını tahttan indiren bir maceraperest olarak gördükleri Enver Paşa’yı reddetmişlerdi. Enver Paşa böylece intikam almış oluyordu.
Avusturyalılar şaştıAbdürrahim Efendi, Şark lisanlarından başka iyi Almanca ve Fransızca bilirdi. Orkestra şefliği yapabilecek derecede ve bestekâr denecek kadar musiki ilmine vâkıftı. 1918’de Viyana’da kendisine gösterilen bir çalgının ismini (serpent) ve bunun yalnızca Wagner’in Rienzi operasında kullanıldığını söylediği zaman, Avusturyalılar fevkalâde şaşırmıştı.
Resme istidadı vardı. Bilhassa kara kalem ve pastel boya ile manzara çalışırdı. İstanbul’u 2.ziyaretinde İtalya veliahdi Vittorio Emanuele’e hediye ettiği yağlı boya bir çalışmasını Prens çok beğenmiş; karşılığında bir gümüş kalem seti hediye etmişti. Prens, bu ikinci seyahatinde babasının vefatını haber alıp memleketine kral olarak dönmüştü,
Heyet-i Nasiha Reisi, Şehzade Abdurrahim Efendi
Mısırlı Prenses
Şehzâde, 1919’da Kavalalı Abbas Halim Paşa’nın kızı Nebile Emine Hanımefendi (1899-1979) ile evlendi. Bu hanımın kızkardeşi Kerime Hanımefendi de ertesi sene Şehzâde Osman Fuad Efendi ile evlenmiştir. Nişantaşı’ndaki konağında ve Çamlıca’daki sayfiyesinde oturdu.
Esasen teyzezâdesi Mihrişah Misalruh Hanım’da gönlü olduğu söylenir. Bu aşk senelerce devam etmiş; hatta Şehzâde kızına Mihrişah ismini vermiştir. Mısır hıdiv ailesine mensup hanımlar, umumiyetle güzellik ve zenginliklerine mağrur olduklarından, hanedanla yaptıkları evlilikler pek saadet getirmemiştir. Abdürrahim Efendi de evliliğinde mesud olmadı. Zaten fevkalâde hassas tabiatlı idi. Hatta intihara bile teşebbüs edip, bir kalfa tarafından kurtarılmıştır.
Nihayet, 2/IX/1923’te zevcesinden ayrılarak, Misalruh Hanım (1901-1955) ile evlendi. Annesinin Şişli’de Büyükdere Caddesi’ndeki evinde zevcesi ve kızı ile beraber oturdular.
Şehzâde, 1919’da Kavalalı Abbas Halim Paşa’nın kızı Nebile Emine Hanımefendi (1899-1979) ile evlendi. Bu hanımın kızkardeşi Kerime Hanımefendi de ertesi sene Şehzâde Osman Fuad Efendi ile evlenmiştir. Nişantaşı’ndaki konağında ve Çamlıca’daki sayfiyesinde oturdu.
Esasen teyzezâdesi Mihrişah Misalruh Hanım’da gönlü olduğu söylenir. Bu aşk senelerce devam etmiş; hatta Şehzâde kızına Mihrişah ismini vermiştir. Mısır hıdiv ailesine mensup hanımlar, umumiyetle güzellik ve zenginliklerine mağrur olduklarından, hanedanla yaptıkları evlilikler pek saadet getirmemiştir. Abdürrahim Efendi de evliliğinde mesud olmadı. Zaten fevkalâde hassas tabiatlı idi. Hatta intihara bile teşebbüs edip, bir kalfa tarafından kurtarılmıştır.
Nihayet, 2/IX/1923’te zevcesinden ayrılarak, Misalruh Hanım (1901-1955) ile evlendi. Annesinin Şişli’de Büyükdere Caddesi’ndeki evinde zevcesi ve kızı ile beraber oturdular.
Dayanacak gücüm kalmadı
1924’te hanedan sürgün edilince, Abdürrahim Efendi, zevcesi Misalruh Hanım, kızı Selçuk Sultan, annesi Peyveste İkbal ve teyzesi Elâdil Hanım ile beraber Viyana’da idi. Şehzâde bir sanatoryumda yatıyordu. Bir müddet Roma’da, sonra Paris ve Kahire’de oturdu.
Peyveste Hanım’ın İstanbul’daki evi satılmış; eline cüz’i bir para geçmişti. Bununla aldıkları Mourad Bulvarı’ndaki bir apartman dairesinde rahat bir hayat yaşadılar. Şehzâde’nin annesi Peyveste İkbalefendi (1873-1943), zevci vefat ettiği için sürgüne çıkması icab etmediği halde, oğluyla çıkmaya mecbur kaldı. Paris’te vefat etti.
Aşırı temiz ve titiz olan Şehzâde, zevcesini de marazi derecede kıskanırdı. Nihayet böyle bir kıskançlık krizi neticesinde 1933’te kendisini terk etti.
Annesinin vefatından sonra, elinde avucunda para kalmayan ve bu evi satarak parasını harcayan Şehzâde bir otele taşındı. Hiçbir geliri yoktu. İstanbul’daki emlâkinden de bir şey gelmiyordu. Bunların satılması için uğraşıyor ve buradan gelecek paraya güvenerek borçlanıyordu. Mısır’da evli bulunan kızı, babasına mütevazı meblağda para gönderiyordu. Annesiyle ayrılmasından dolayı babasını mesul tutan kızı da artık para gönderemiyordu.
Otelden otele taşınan şehzâde bu sırada Saint-Honore adlı basit bir otelde kalıyordu. Kız kardeşi Şâdiye Sultan da bu sırada yanına gelip bitişik odayı tutmuştu.
Şâdiye Sultan anlatıyor: “Bir gün şehzâde odama geldi. Üstü başı perişandı. Hâlinde bir fevkalâdelik olduğu âşikârdı. Yanında getirdiği file içindeki birkaç konserve, bir elbise fırçası ile yarım şişe kolonyayı bana hediye edip savuştu. Sonra odasına giren Şehzâde Orhan Efendi, kendisini ölü buldu. Sürgün acılarına dayanamayıp düştüğü ağır ruhî buhran neticesinde, kaldığı otel odasında aşırı morfin alarak intihar etmişti. Geride bıraktığı son parası olan 200 franktan otel ve cenâze masrafının karşılanmasını, arkasından Kur’an-ı kerim okutulmasını vasıyet etti.”
1924’te hanedan sürgün edilince, Abdürrahim Efendi, zevcesi Misalruh Hanım, kızı Selçuk Sultan, annesi Peyveste İkbal ve teyzesi Elâdil Hanım ile beraber Viyana’da idi. Şehzâde bir sanatoryumda yatıyordu. Bir müddet Roma’da, sonra Paris ve Kahire’de oturdu.
Peyveste Hanım’ın İstanbul’daki evi satılmış; eline cüz’i bir para geçmişti. Bununla aldıkları Mourad Bulvarı’ndaki bir apartman dairesinde rahat bir hayat yaşadılar. Şehzâde’nin annesi Peyveste İkbalefendi (1873-1943), zevci vefat ettiği için sürgüne çıkması icab etmediği halde, oğluyla çıkmaya mecbur kaldı. Paris’te vefat etti.
Aşırı temiz ve titiz olan Şehzâde, zevcesini de marazi derecede kıskanırdı. Nihayet böyle bir kıskançlık krizi neticesinde 1933’te kendisini terk etti.
Annesinin vefatından sonra, elinde avucunda para kalmayan ve bu evi satarak parasını harcayan Şehzâde bir otele taşındı. Hiçbir geliri yoktu. İstanbul’daki emlâkinden de bir şey gelmiyordu. Bunların satılması için uğraşıyor ve buradan gelecek paraya güvenerek borçlanıyordu. Mısır’da evli bulunan kızı, babasına mütevazı meblağda para gönderiyordu. Annesiyle ayrılmasından dolayı babasını mesul tutan kızı da artık para gönderemiyordu.
Otelden otele taşınan şehzâde bu sırada Saint-Honore adlı basit bir otelde kalıyordu. Kız kardeşi Şâdiye Sultan da bu sırada yanına gelip bitişik odayı tutmuştu.
Şâdiye Sultan anlatıyor: “Bir gün şehzâde odama geldi. Üstü başı perişandı. Hâlinde bir fevkalâdelik olduğu âşikârdı. Yanında getirdiği file içindeki birkaç konserve, bir elbise fırçası ile yarım şişe kolonyayı bana hediye edip savuştu. Sonra odasına giren Şehzâde Orhan Efendi, kendisini ölü buldu. Sürgün acılarına dayanamayıp düştüğü ağır ruhî buhran neticesinde, kaldığı otel odasında aşırı morfin alarak intihar etmişti. Geride bıraktığı son parası olan 200 franktan otel ve cenâze masrafının karşılanmasını, arkasından Kur’an-ı kerim okutulmasını vasıyet etti.”
Şehzadeler (soldan ikinci, Şehzade Abdurrahim Efendi)
Annesiyle otelde görüşürdü
1952 yılında 58 yaşında vefat eden ve Paris Bobigny Müslüman kabristanına defnolunan şehzâdenin yegâne çocuğu Mihrişah Selçuk Sultan’dır (1920-1980). 1940’da Mısırlı Cezûlî ailesinden diplomat Ahmed Râtib Bey (1912-1972) ile evlendi.
1952 yılında 58 yaşında vefat eden ve Paris Bobigny Müslüman kabristanına defnolunan şehzâdenin yegâne çocuğu Mihrişah Selçuk Sultan’dır (1920-1980). 1940’da Mısırlı Cezûlî ailesinden diplomat Ahmed Râtib Bey (1912-1972) ile evlendi.
Abdürrahim Efendi’nin boşandığı zevcesi Nebîle Emine Hanım, Türkiye’nin Berlin sefiri Kemâleddin Sâmi Paşa ile evlenmişti. Mihrişah Selçuk Sultan, Türkiye toprağı sayılan sefârete giremediği için annesiyle Berlin’de otellerde buluşmak zorunda kalırdı.
Bedbaht Misalruh Hanım oğlu ile beraber Mantes la Jolie isimli köyde, bir Fransız hanımın yardımıyla yaşamaya başladı. Sefalet içinde öldü. Kasaba mezarlığındadır.
Bedbaht Misalruh Hanım oğlu ile beraber Mantes la Jolie isimli köyde, bir Fransız hanımın yardımıyla yaşamaya başladı. Sefalet içinde öldü. Kasaba mezarlığındadır.
1925’te dünyaya gelen ve hanedandan olduğu anlaşılmasın diye doğumu gizli tutulan Mehmed Hayri adındaki oğlu, birkaç defa Türkiye’ye geldi. Nice’de ve daha ziyade halası Şâdiye Sultan ile yaşadı. Bir Fransız hanım ile evlendi. 1970’lerin sonunda mide kanserinden vefat etti.
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024