Gelişmiş Arama İçin Tıklayınız!

MÜSLÜMANLARIN MÜŞTEREK PAROLASI

Ezan, dünya Müslümanları arasında müşterek bir paroladır. Yer yüzünün her an her yerinde ezan okunmaktadır.
23 Şubat 2011 Çarşamba
23.02.2011

 

Ezan, dünya Müslümanları arasında müşterek bir paroladır. Yer yüzünün her an her yerinde ezan okunmaktadır.

Câmilerde cemaatle namaz kılınırken müezzinlerin pirleri olarak Bilâl Habeşî’yi hayırla anmaları âdet olmuştur. Bazı câmilerde âmâ sahâbi Abdullah ibni Ümmi Mektûm da zikredilir. Ama Hazret-i Peygamber’in bir müezzini daha vardı ki, nedense ismini pek kimse bilmez ve anmaz. O da Ebû Mahzûre’dir. Ebû Mahzûre’nin enteresan bir de hikâyesi vardır.

Şanını yükseltmedik mi?

Ezan, dünya Müslümanlarını câmiye davet eden müşterek bir paroladır. Yüksek bir yerde her namaz vakti girdiğinde Arapça olarak okunur. Hazret-i Peygamber tarafından şimdiki sözleriyle okunması emrolunmuştu. Tarihte ilk ve son defa ezanın aslına uygun olarak Arapça okunması 1932’de Türkiye’de yasaklanmış; Müslümanları derin infiale uğratan bu yasak 1950 senesinde son bulmuştu.

Enteresandır ki, batıya doğru her meridyen aşıldıkça namaz vakti 4 dakika ileri gittiğinden, aynı vaktin ezanı birer dakika sonra tekrar okunur. Yeryüzünün her yerinde her an ezan işitilir ve Hazret-i Peygamber’in ismi anılır. Böylece Kur’an-ı kerimde Hazret-i Peygamber’e hitaben söylenen “Senin şânını yüceltmedik mi?” sözünün hakikati ortaya çıkar.

Ezan okunduğu zaman, müsait olanlar câmiye gider. Özrü sebebiyle gidemeyecek olanlar ezanı hürmetle dinler ve cümlelerini tekrar eder. Hazret-i Ebû Bekr, ezan okunurken, Hazret-i Peygamber’in ismini işitince, iki başparmağının tırnağını öpüp gözlerine sürdü. “Niye böyle yaptın?” buyurulunca, “Senin mübârek isminle bereketlenmek için Yâ Resûlallah” dedi. Hazret-i Peygamber bu sözü beğendi ve “Güzel yaptın. Böyle yapan, göz ağrısı çekmez” buyurdu. Namazla niyazla alâkası bulunmayanların bile ezana hürmet etmesi bir gelenek olmuştur.

Ne güzel sesin var!

Hazret-i Peygamber’in dört müezzini vardı: Bilâl Habeşî, İbni Ümmi Mektûm, Sa’d bin Âbid Kurezî ve Ebû Mahzûre Evs bin Mi’yer Cümahî Mekkî. Sa’d Kubâ’da ezan vermiştir. Bilâl ezanda terci etmez, yani sesini alçaltıp yükseltmezdi. Kaamette tekbirleri ikişer, hayye ale’s-salâh ve hayye ale’l-felâh’ları birer kere okurdu. Ebû Mahzûre ezanda terci yapar, kaamette ilk tekbirleri dörder, hayye ale’s-salâh ve hayye ale’l-felâh’ları ikişer kere okurdu. İmam Ebû Hanîfe ve Irak âlimleri Bilâl’in ezanı ve Ebû Mahzûre’nin kaameti ile, İmam Şâfiî ve Mekke âlimleri Ebû Mahzûre’nin ezanı ve Bilâl’in kaaameti ile, İmam Ahmed bin Hanbel Bilâl’in ezan ve kaameti ile amel ettiler. İmam Mâlik tekbirde ve kaamette hayye ale’s-salah ve hayye ale’l-felâh’ları ikişer kere söylerdi.

Hanefîlerin kaamette itibar ettikleri Ebû Mahzûre, İslâmiyet ile Mekke-i Mükerreme’nin fethedildiği sene tanıştı. O sene Resûl-i Ekrem Tâif Muhasarasından Ci’râne'ye dönüyordu. Namaz vakti ge­lince müezzin ezan okumaya başladı. O zamanlar Resûlullah'a karşı büyük bir kin ve düşman­lık besleyen Ebû Mahzûre ile Kureyşli on genç ezan sesini işitince bir yere gizlen­diler ve alaylı bir şekilde müezzini taklit ederek yüksek sesle ezan okudular. İç­lerinden birinin güzel sesli olduğunu farkeden Hazret-i Peygamber onları yanına ça­ğırttı ve kendilerine birer birer ezan okuttu. En son okuyan Ebû Mahzûre'nin se­sini çok beğenerek ona ezanı öğretti. Daha sonra namaz vakti gelince elini ba­şına koyup alnını okşadı ve ezan oku­masını emretti. Ebû Mahzûre bu emri isteksiz bir şekilde yerine getirdikten sonra Hazret-i Peygamber ona bir miktar gü­müş para verdi ve kendisine dua etti. Gönlü İslâmiyet'e ısınan Ebû Mahzûre orada müslüman oldu ve Hazret-i Peygamber'den kendisini Mekke'deki Harem-i Şerif’e müezzin yapmasını istedi. Bu arzusunu kabul eden Hazret-i Peygamber, Mek­ke Valisi Attâb bin Esîd'e gitmesini ve yeni vazifesini ona bildirmesini söyledi. Ebû Mahzûre, Resûl-i Ekrem'in Mek­ke'den ayrılmasına kadar Kâbe'de Bilâl-i Habeşî ile birlikte ezan okudu. Resûlullah'ın okşadığı alnına düşen saçları hiç kestirmedi. 59 senesinde vefatına kadar Mekke'de müezzinlik yaptı. Kendisinden sonra Mescid-i Haram müezzinliğini oğlu ve torunları yüzyıllar­ca devam ettirmişlerdir. Kureyş'in nesebini çok iyi bilen Ebû Mahzûre'den hadîs-i şerifler rivâyet olunmuştur. Ezan ve kaamet hakkındaki rivayeti pek meşhurdur. Hanefî Müslümanlar bununla amel etmiştir.

Ca'ferîlerde ezan okunurken iki defa (Eşhedü enne Muhammeder Resulullah) dedikten sonra iki defa (Eşhedü enne Aliyyen Veliyyullah) denir. (Şehâdet ederim ki Ali Allah’ın velîsidir) demektir. (Hayye ale’l-felâh) dedikten sonra iki defa (Hayya alâ hayri’l amel) denir. (Haydin en hayırlı amele) demektir. Bunun Hazret-i Peygamber zamanında okunduğuna, Hazreti Ömer tarafından kaldırıldığına inanırlar. Ayrıca sabah ezanında (Essalâtü hayrün minen-nevm) demezler. Kaamet okunurken de ezanda ilk okunan (Allâhu Ekber) cümleleri iki defa; ezanın sonundaki (Lâ ilâhe illallah) cümlesi de bir defa okunur. (Hayye alâ hayri’l amel) cümlesinden sonra iki defa (Kad kaameti’s-salâh) cümlesi okunur.

Ezan-ı Muhammedî - Yahya Kemal Beyatlı

Emr-i bülendsin ey Ezan-ı Muhammedî.

Kâfi değil sadâna Cihân-ı Muhammedî.

Sultan Selîm-i Evvel'i râm etmeyip ecel,

Fethetmeliydi âlemi Şan-ı Muhammedî.

Gök nûra garkolur nice yüzbin minâreden

Şehbâl açınca Rûh-u Revan-ı Muhammedî

Ervah cümleten görür Allah-ü Ekber'i

Akseyleyince arşa Lisan-ı Muhammedî