Gelişmiş Arama İçin Tıklayınız!

AL CETVELİ, ÇİZ SINIRI! - Ortadoğu’da Yeni Rol Dağılımı: Sykes-Picot Anlaşması

Emperyalistler, Osmanlı İmparatorluğu'nu yendi ve harb sonrası Orta Doğu haritasını yeniden çizdi. Diplomatlar, suni sınırlar çizerek, bugün de devam eden fesat tohumlarını ekmiş oldular.
28 Nisan 2025 Pazartesi
28.04.2025

“Üçüncü dünya harbi çıkar mı?” sualine, rahatça, “Birincisi bitmedi ki!” cevabı verilebilir. 1914-18 arası cereyan eden büyük harb esnasındaki anlaşmalar ve ardından kurulan gayrı adil yeni dünya nizamı, bugün de yaşanan bütün problemlerin kaynağıdır.

Fransa ve İngiltere, klasik devirde Osmanlı Devleti ile hep iyi münasebetler içinde oldu. Ancak her ikisinin de ticarî ve diplomatik gayelerden öte emelleri vardı: Orta Doğu’da hâkimiyet kurmak. Politikalarını da bu davada kendilerine rakip olan Rusya’ya karşı Osmanlı Devleti’nin desteklenmesi üzerine kurdular.

Münasebetlerin iyice güçlendiği XIX. asır sonlarında ibre birden tersine döndü. Artık Rusya ile anlaşan İngiltere, Osmanlı Devleti için iyi düşünmemeye başladı. Ortadoğu’dan elini çekerek zayıf bir şekilde yaşaması veya tamamen ortadan kaldırılması şeklinde projeler kurmaya başladı.

Sultan II. Abdülhamid hem İngiltere’yi, hem Rusya’yı ve hem de Fransa’yı hoş tutmaya çalışırken, kendisine bir destek aramış, Almanya’yı bulmuştu. Ancak Almanya’nın da Ortadoğu’daki emelleri diğerlerinden pek farklı değildi.

Kopan ipler

Sultan Abdülhamid’in 1909’da devrilmesinden sonra, memleket Germanofillerin eline geçti ve Almanya’nın kontrolüne girdi. Almanya’nın yanında, İngiliz-Fransız-Rus ittifakının karşısında Cihan Harbi’ne girilmesi de Osmanlı Devleti’nin istikbalini tamamen değiştirdi. Harbi kazansa da kaybetse de çok şeylerden vazgeçmesi gerektiği açıkça anlaşılıyordu.

Birkaç sene önce, Aubrey Herbert gibi İngiliz istihbaratçılarının muvaffak organizasyonu neticesinde, 5 asır Osmanlı idaresinde yaşayan müslüman Arnavutlar istiklalini elde etmiş, Balkanlar’da yeni bir devlet kurularak, Osmanlı Devleti’nin Adriyatik ile münasebeti kesilmişti. Projenin benzeri neden Ortadoğu’da tatbik edilmesindi?

Beklenen fırsatı İttihatçılar verdi. Irkçı icraatları ve Türkleştirme politikası, başta Araplar olmak üzere Osmanlı milletleri arasında hoşnutsuzluk meydana getirdi. Osmanlı Devleti’nin otonom Mekke idarecisi Şerif Hüseyin, 1916’da hükümeti ikaz eden iki beyanname neşretti. Bunun üzerine vatan haini sayıldı.

Mekke Şerifi Hüseyin
Mekke Şerifi Hüseyin

Lawrence sahnede

Suriye Valisi Cemal Paşa’nın, Arap milliyetçileriyle beraber Şerif’in akrabalarını ve damadını astırması ipleri tamamen kopardı. Harb başında Mısır’daki Arap Bürosunda vazifelendirilen, kendisine Arapları Britanya safına çekmek ve Arap milliyetçiliğini kışkırtmak vazifesi verilen istihbarat ajanı Lawrence bu safhada devreye girdi.

Yıllarca İstanbul’da üst düzey bürokrat olarak vazife yapan Şerif Hüseyin ve Osmanlı meclisinde milletvekili olan oğulları ile irtibata geçerek, ayaklanma mukabilinde, Suriye ve Irak’tan Yemen’e kadar uzanan Arap topraklarında bir Haşimî Arap İslâm İmparatorluğu vadetti.

Şerif, İngilizlerin tasvibi olmadan mıntıkada bir iş yapılamayacağını gayet iyi biliyordu. Denize düşen yılana sarılır fehvasınca İngilizlerin Mısır komiseri ile anlaşarak, Kasım 1916’da oğulları ile beraber Arap İhtilalini başlattı.

Halbuki harbin başında İngiltere, Lübnan ve Filistin’in de bulunduğu Suriye topraklarını dostu Fransa’ya söz vermişti. Harb sırasında Arap bürosundan Türkiye mütehassısı istihbaratçı Herbert bir rapor hazırlayarak, İngiltere’nin Fransa’ya ihtiyacı olmadığını, İttihatçılardan nefret eden Mekke Şerifi ile anlaşılarak Arapların Türklere karşı kullanılabileceğini ve Suriye’nin Araplara verilmesi gerektiğini yazmıştı.

Bir fikrin düşüşü

Diplomaside her zaman ikili oynamanın kaidelerini bilen İngiltere, Ortadoğu için başka politikalar da yürütüyordu. Katolik bir diplomatın oğlu olan ve Cizvit mekteplerinde yetişen Mark Sykes, Osmanlı mütehassısı bir diplomat ve milletvekili idi. İstanbul’da bulunmuş, bugün değme siyasetçi ve tarihçilerin farkında olmadığı bir şeyi sezmişti. Şu sözler onundur:
“Abdülhamid’in düşüşü, bir tiranın düşüşü değildir. Bir halkın ve bir fikrin düşüşüdür. Dine dayalı imparatorluk prestiji ve gelenek yerine ateizm, Jakobenizm, materyalizm ve serbestlik geldi. Bir saatte İstanbul değişti. Halkın manevî desteği, ordunun ilhamı olan İslâm, bir anda öldü. Halife, ulema ve Kur’an’ın artık hüküm ve ilham vermesi son buldu.”

Cihan Harbi’nde Sofya, Çanakkale, Mısır, Aden ve Irak’ta istihbarat subaylığı yapan Sykes, petrol havzalarını İngiliz kontrolünde tutmakla vazifeliydi. Harbde İngiltere hükümetine kredi açan Yahudilere de Filistin’de bir yurt kurulacaktı.

Şerif’e yapılan vaadlerden haberdar olan Fransa, bunların iptalini istiyordu. Hukukçu Charles Georges-Picot, Fransa’nın Beyrut konsolosuydu. Burada Arap milliyetçilerini desteklemiş, hatta Fransa’nın Lübnan’ı işgal etmesi için buradaki Hristiyanları silahlandırarak isyan çıkarmıştı. Vazifeden ayrılırken Arap milliyetçileri ile olan yazışmalarını Türklere bırakarak Arapların yakalanmasını ve idam edilmesini temin etmiştir. Böylece Türklerle Arapların arası iyice açılmıştır.(Tıpkı 1939’da Antakya’yı vererek Türkiye ile Suriye arasında düşmanlık tohumu ektiği gibi.)

Sykes ve Picot
Sykes ve Picot

3 tarafa vadedilmiş toprak

Nihayet Sykes, Fransız meslektaşı Picot ile beraber Ortadoğu’yu Fransa ve İngiltere arasında paylaştıran meşhur gizli anlaşmayı hazırladı. 16 Mayıs 1916’da Londra’da imzalanan Sykes-Picot Anlaşması, Adana, Anteb, Urfa, Mardin, Diyarbekir’den başka Suriye ve Lübnan’ı Fransa’ya, Filistin ve Irak’ı da İngiltere’ye veriyordu. Rusya, unutulmamış, Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis vadedilmişti. Bu toprakların bir kısmı himayeye, bir kısmı kontrole veriliyordu.

Arap topraklarında himaye (mandat) altında Arap devletçikleri kurulacaktı. İskenderun, serbest liman, Kudüs, serbest şehir olacaktı. ‘Türk-sever’ rolünden, ‘Siyonist-sever’ rolüne geçmiş olan Sykes, Filistin’de bir Yahudi yurdunun da yolunu açıyordu. Bu yüzden o zaman Filistin için “3 tarafa vadedilmiş toprak” denmiştir.

Neticede Şerif’in ve oğullarının elinde Arabistan ile İngiliz kontrolünde Ürdün ve Irak kaldı. Arabistan sonra ‘daha iyi İngiliz müttefiki’ İbnü’s-Suud’a verilince, Şerif aldatıldığının farkına vardı. Davasında İngiltere’ye itimatla hata ettiğini anladı. Harbin sonunda Şerif’in iki oğlu Irak ve Ürdün’de hükümdar oldu. Kendisi ise Kıbrıs’a sürgüne gönderildi.

Sonradan Londra elçisi olan Picot, 1919’da Anadolu’ya gelerek mıntıkanın yeni aktörü Mustafa Kemal ile görüştü. Fransa’nın bu yeni harekete desteğini bildirdi. Az sonra Fransız birlikleri Anadolu’da işgal ettiği toprakları Türklere bıraktılar. Sykes, 1919’daki Paris Sulh Konferansı esnasında enteresan bir şekilde İspanyol gribine yakalanarak öldü.

Bu anlaşma, İngiliz hariciyesinin, Balfour Deklarasyonu diye bilinen ve Filistin’de bir Yahudi yurdu kurulmasını ilan eden 1917 tarihli beyannamenin öncüsü oldu. Gizli bir anlaşma olan Sykes-Picot, 1917 Darbesi’nden sonra Lenin tarafından dünyaya ilan edilmiştir.

Taksim haritasının altında Sykes ve Picot imzaları 8 Mayıs 1916
Taksim haritasının altında Sykes ve Picot imzaları 8 Mayıs 1916

Petrol yağması

1920’de San Remo Konferansı’nda İngiltere, Fransa ile bir defa daha anlaştı. Fransızlar, Musul’un da dahil olduğu Irak petrolünü, %25 hisse ve Suriye karşılığında İngilizlere bıraktı.

İngiltere, Musul’u Türklere karşı emniyet altına almak için, Doğu Anadolu ve Kuzey Irak’ta bir Kürdistan kurmayı düşünüyordu. İngiltere, Yüzbaşı Noel adındaki istihbarat subayını Kürtleri kullanarak petrol mıntıkası Musul’u Türklere karşı koruması için 1919’da Kuzey Irak’a gönderdi.

Müslüman Kürtler, Cihan Harbi sırasında Türklerin yanında yer almıştı. Şimdi İngiltere Kürtlere Arnavutluk’ta yaptığı gibi bir devlet vadediyordu. Ancak bu kolay değildi. Birbirine muhalif aşiret yapısı sebebiyle, Kürtlerde iş birliği hissinin gelişmediğini, bir otonomi ve milliyetçilik kapasitelerinin olmadığını düşünen İngiltere tereddüde düştü. Türkiye, Lozan’dan sonra Musul’dan vazgeçince Kürdistan projesi de rafa kaldırıldı.

Sykes-Picot anlaşması Chicago-Tribune - John McCutcheon
Sykes-Picot anlaşması Chicago-Tribune - John McCutcheon

Ağabey ayarı

Bütün bu işler olup biterken, okyanus ötesinden hep nötr bir görüntü veren ABD, perde arkasında hemen her işte ciddi rol oynuyordu. Birinci Cihan Harbi, ABD’ye bir misyon yüklemişti, o da bunu seve seve yerine getirecekti. Böylece İngiltere ve Fransa’nın dizayn ettiği ‘yeni dünya düzeni’nin baş aktörü, artık enerji kaynaklarını kontrol altında tutmak isteyen ABD idi.

Ancak Ortadoğu’yu iyi tanımayan Amerika’nın, çok iyi düşünülmeden adeta cetvelle çizilen suni sınırlarda rahatça at oynatması da kolay olmadı. Sykes-Picot ile çizilen sınırlar, ileride mıntıkada büyük bir karmaşanın da habercisi oldu. Öte yandan büyük devletler, Kürt kozunu, Türk, Arap ve İranlılara karşı her zaman ellerinde tuttular.

Orta Doğu dizayn edilirken, memleketin ne tabii, ne sosyal, ne iktisadi bünyesi, ne de Osmanlı mülkî taksimatı nazara alınmış, cetvelle çizilen aptalca ve hınzırca sınırlar, muazzam meseleler doğurmuştur.