Gelişmiş Arama İçin Tıklayınız!

VÂLİNİ SEÇ, VERGİNİ ÖDE, GEREKTİĞİNDE ASKER VER!

Osmanlı döneminde; Kırım, Eflak-Boğdan ve Erdel gibi imtiyazlı eyâletler neredeyse federe devlet gibiydi. Bu yapı, farklı ırk ve dinlere mensup halkları barındıran imparatorluğun uzun müddet yaşamasına imkân verdi
2 Aralık 2009 Çarşamba
2.12.2009

Osmanlı döneminde; Kırım, Eflak-Boğdan ve Erdel gibi imtiyazlı eyâletler neredeyse federe devlet gibiydi. Bu yapı, farklı ırk ve dinlere mensup halkları barındıran imparatorluğun uzun müddet yaşamasına imkân verdi

O­smanlı Devleti, Roma, Emevî ve Abbasî örneğine uygun merkeziyetçi bir imparatorluk idi. İmparatorluk, farklı ırk, din ve mezhepte insanların yaşadığı; hatta çeşitli devletçiklerin bir taç altında toplandığı devletlerdir. Ancak merkeziyetçilik sıkı sıkıya tatbik olunmaz. Bu devletçiklere federal devlet demek mümkün değildir. Taşımacılıkta ve haberleşmede insan ve hayvan gücünün kullanıldığı bir devirde imparatorluklar malî bakımdan muhtar, bürokrasinin dar kadrolardan oluştuğu ve ihtisaslaşmanın pek aranmadığı birimlerden teşekkül ederdi.

Kırım Hanı’nın Bahçesaray’daki sarayı.

Hazret-i Peygamber'den beri

Osmanlı ülkesi eyâletlere; eyâletler sancaklara, sancaklar da kazâlara ayrılıyordu. Beylerbeyi ve sancakbeyiler, eyâlet ve sancakların hem mülkî, hem de askerî âmiri iken; kazâların başındaki kâdılar hem kazâî, hem mülkî, hem de askerî sıfatı hâizdi. Eyâlet ve sancaklarda ayrıca eyâlet ve sancak idaresinden bağımsız birer kâdı bulunurdu.

Bu sistemin temelinde, mülkî, mâlî ve askerî unsurların birbiriyle sıkı irtibatı yatar. Nitekim fetihle elde edildiği için devlete ait olan toprakların gelirleri, sipâhi tarafından toplanıp, karşılığında asker beslenir. Sipâhiler, sancakbeyi ve beylerbeyine bağlıdır.

Osmanlı Devleti’nde mülkî hiyerarşiden ayrı olarak kendilerine mahsus şekilde idare olunan ve bazısının idarecisi doğrudan merkez tarafından tayin edilen eyâletler vardı.  Osmanlı himâyesini tanımış bu eyâletler, bir bakıma iç işlerinde serbest (otonom) idi. Merkeze muayyen senelik vergi verir; ayrıca sefer esnâsında orduya askerî birlikler gönderirdi. Bunlara mümtaz (imtiyazlı) eyâletler denirdi. 

Hazret-i Peygamber zamanında, Eyle, Umman ve Necran; Hazret-i Ömer zamanında Tağlib, Hazret-i Osman zamanında Nubya ve Hazret-i Muaviye zamanında da Ermeniye otonomi ile idare olunan vilâyetlerdi.

Hânedanlar iş başında

Fetihten sonra Osmanlı hükûmeti doğrudan ilhak etmek yerine, birtakım siyasî, tarihî, iktisadî, dinî ve sosyal sebeplerle bazı topraklara muhtariyet tanıdı. Çoğunda eski hânedanları iş başında bırakmayı tercih etti. Bunların bazısında Müslüman Türk nüfusu yok gibiydi. İmparatorluktaki nüfus azlığı nazara alınırsa, buraya yeni iskânlar yapılamayacağı da açıktır. Biraz da bu sebeple bu eyâletlere imtiyaz tanındı. Klasik devirde Hicaz Şerifliği, Eflak-Boğdan Voyvodalığı, Erdel Prensliği ve Kırım Hanlığı mümtaz eyâletlerdi.

Mümtaz eyâletlerin idarî hususiyetleri, tarihî ve siyasî sebeplerle birbirinin aynı değildi. Memleketeyn (Eflâk-Boğdan) gibi idarecileri bile İstanbul’dan tayin edilen ve âdetâ sıradan vilâyet gibi yönetilenleri olduğu gibi, Dobrovenedik gibi merkeze gevşek bağlarla bağlı olanları da vardı. Bazılarında idareciler ya Kırım gibi muayyen bir hanedandan gelir; veya Dobrovenedik gibi halk tarafından seçilir; yahud da Eflak-Boğdan gibi Bâbıâli tarafından tayin olunurdu. Ama diğerlerinde de idarecilerin tayininin Bâbıâli’ce tasdiki söz konusu idi.

Hemen hepsinin merkezle bağlantısı öncelikle vergi ödemek ve harb esnasında asker vermekti. Çeşitli devirlerde sadece vergi ödeyerek veya başka bir şekilde Osmanlı metbuluğunu tanıyan Bohemya, Lehistan (Polonya), Moskova, Umman, Açe, Kaşgar, Gücerat, Fas ve Bornu gibi devletler, imtiyazlı eyâletlerden sayılmaz. Bunlarla münasebetler siyasî himâye veya askerî ittifak çerçevesinde cereyan ederdi. Osmanlıların ilk devirlerinde bir ara Bizans İmparatorluğu, Rumeli fetihleri sırasında da Sırbistan, Bosna, Hersek, Karadağ, Bulgaristan Osmanlı Devleti’ne tâbi olarak vergi ve asker verdi. Kısa bir zaman sonra hepsi sıradan birer eyâlet olarak Osmanlı ülkesine ilhak edildi.

Eski sistem daha mı iyi?

Osmanlı Devleti eski gücünü kaybettikçe, Kırım, Erdel gibi mümtaz eyâletlerin bir kısmı kaybedildi. Merkeziyetçi idareyi tekrar sağlamlaştırıp geri kalanları koruma endişesini taşıyan Sultan II. Mahmud‘dan itibaren, Kaptan Paşa, Kürdistan gibi bazılarının imtiyazlı statüsü kaldırıldı. Bunlar sıradan vilâyetlere dönüştürüldü. Hicaz gibi bazılarının statüsü sınırlandırıldı.

Öte yandan milliyetçi ayaklanmalara sahne olan Bulgaristan, Sırbistan, Romanya gibi eski eyâletlerle Lübnan, Mısır gibi problemli eyâletlere, hepten kaybetmemek için imtiyazlı statü tanındı. Dolayısıyla devletin sonuna kadar mümtaz eyâletler hep mevcut oldu. Nitekim 1876 tarihli Kanun-ı Esasî’nin ilk maddesi şöyledir: “Devlet-i Osmaniyye, memâlik ve kıta’ât-ı hâzırayı ve eyâlât-ı mümtâzeyi muhtevî ve yekvücûd olmakla hiçbir zamanda hiçbir sebeple tefrik kabul etmez.” (Osmanlı Devleti, memleketleri, kıtaları ve mümtaz eyâletleriyle parçalanamaz tek bir vücuttur.)

Adem-i merkeziyetçi tatbikat, geniş sınırlara sahip ve farklı ırk ve dinlere mensup halkların yaşadığı imparatorluğun daha kolay idaresine imkan vermiştir. Mümtaz eyâletler de bu sayede uzun müddet bağlılığını devam ettirmiştir. 1893-1898 yılları arasında İstanbul’da bulunan İngiliz diplomat Sir Charles Eliot, hatıralarında “Eski sistem daha iyiydi. Şüphesiz beyler sertti ama hiç olmazsa bölge halkının menfaatlerini daha çok düşünürdü” diyor.

İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu hakkında adem-i merkeziyetçi bir politika takip eder; pek de hayırhâh sayılmayacak bir maksatla farklı din ve ırktan olanların yaşadığı memleketlere otonomi verilmesini isterdi. İttihatçılar arasında, merkeziyetçi ve adem-i merkeziyetçi olmak üzere iki temayül vardı. Meşrutiyetten sonra, Prens Sabahaddin'in temsil ettiği adem-i merkeziyetçiler kaybetti. İttihatçılar, sıkı bir merkezî idare kurmaya çalıştı. Arab, Arnavud, Kürt gibi unsurlar arasındaki adem-i merkeziyetçi görüşleri ezmeye çalıştı. Bu ise imparatorluğun sonu oldu.

İmtiyazlı Eyâletler

1.Memleketeyn (Eflâk ve Boğdan) Beyliği (Romanya). 1475-1878.

2.Dobrovenedik (Ragusa, Dubrovnik) Beyliği. 1365-1815.

3.Kırım Hanlığı. 1475-1774.

4.Karadağ Vladikalığı. 1478-1878.

5.Erdel (Transilvanya) Beyliği. 1541-1699.

6.Kaptan Paşa (Gelibolu ve Ege Adaları) Eyâleti. 1533-1867.

7.Nakşa (Naksos) Dükalığı. 1537-1830.

8.Hicaz Eyâleti. 1517-1918.

9.Arap Şeylikleri. 1517-1918.

10.Mısır Eyâleti. 1840-1914.

11.Tunus. 1710-1881.

12.Libya. 1603-1835.

13.Cezâyir. 1671-1830.

14.Doğu Anadolu Beylikleri. 1514-1849.

15.Gürcü Beylikleri. XVI. asır sonu-XIX. asır başı.

16.Dağıstan. XVI. asır sonu-XVIII. asır sonu.

17.Aynaroz. 1374-1913.

18.Yunan Adaları (Yedi Ada Devleti). 1800-1863.

19.Sırbistan Emâreti. 1812-1878.

20.Yunanistan Emâreti. 1829-1830.

21.Sisam Emâreti. 1832-1913.

22.Lübnan Sancağı. 1861-1918.

23.Girit Vilâyeti. 1867-1913.

24.Bulgaristan Emâreti. 1878-1908.

25.Kıbrıs Sancağı. 1878-1914.

26.Yemen Vilâyeti. 1911-1918.

27.İstanbul. 1453-1909.

28.Aynaroz (1374, 1913)

29.Arnavutluk (XIV. asır-1831, 1880-1912)

30.Bosna-Hersek (1864-1878)