TÜRK AİLESİNDE KİME NE DENİR?
Bir talebem, hala veya teyze demek aklına gelmemiş veya irtibatın yakınlık derecesi hakkında karar kılamamış olacak ki, yanındaki arkadaşını “eniştemin oğlu” diye tanıttı. Çok kişi akrabalık bağlantılarından haberdar değildir.
Mamafih Türk cemiyetindeki aile rabıtaları, başka cemiyetlerdekinden çok ve karışıktır. İngilizcede, uncle deyince amca ve dayı, aunt deyince hala ve teyze, brother-in-law deyince enişte ve kayınbirader, sister-in-law deyince de yenge ve baldız işin içinden çıkar.
Dünyanın en zengin lisanlarından Arapça’da bile, enişte, baldız, elti, görümce, hatta kaynana, kaynata gibi kelimelerin muadili yoktur. Türk milletini Türk milleti yapan, (şimdi herkesin muhalif olduğu) “aile”dir.
Gelin-Güvey
Cemiyetlerin çoğu gibi, Türk ailesi de pederşahi (patriarkal – babaerkil) bir vasıftadır. Nitekim kız, kocasının evine gelir. Buna gelmek fiilinden “gelin” denir. Nikahlanınca ayrı eve çıktığı için “evlenmek” tabiri doğmuştur.
“Damat”, nişan konmuş (nişanlı, başı bağlı) manasına tamgat kelimesinden gelir veya Farsça’dır. Damada da kız hakkında göz kulak olan kişi manasına “güvey” (güdey, göde) adı verilir. “Kadın” da katmak fiilinden gelir ki, erkeğin ailesine katılan demektir. Soğdca katun (dişi) kelimesinden gelmiş de olabilir.
Bunun istisnaları elbette vardır. Oğlanın bilhassa zengin veya tek kız sahibi bir aileye damat olup kızın evinde oturduğu vakidir. Buna içgüveyi derler ki, cemiyette statüsü pek düşük, hâli pek perişan görülür ki, hatır sorulduğunda bazen verilen bedbin, “İçgüveyinden hallice” tabiri bunu ifade eder.
İşin aslına bakılırsa avantajlı bir iştir. İçgüveyi hazır eve çamaşırıyla gelir, masrafa bir kuruş karışmaz. Anadolu’da yadırgansa da bir zamanlar İstanbul’da damadı eve almak adetti. Nazenin kızları dışarı vermeye ailelerin gönlü razı gelmezdi. “Gelin-güvey olmak” içli dışlı olmak demektir. Karı koca artık birbirinin sırrıdır.
Çocukların anası
Gelin, bir müddet evlendiği ailenin ferdlerine isimleriyle hitap etmez. Yaşmağını yanlarında indirmez. Kayınpederi ve kayınvalidesi ile de işaretle konuşur. Buna gelinlik etmek denir. Bir müddet sonra kendisine izin verilir. Çerkezlerde bu ömür boyu sürebilir.
Kibar beyler eşini, refika (Arapça arkadaş), halile (A. dost), zevce (A. eş), hanım (Eski Türkçe han eşi), familya (Frenkçe) diye anarken, Anadolu’da erkeklerin avrat (A.avret), hatun (Farsça), kaşık düşmanı, çocukların anası diye andığı da vakidir.
Kibar bir hanım eşini, zevcim, beyim, efendim diye anarken, avam için koca, bizim herif, bizim bey, bizim efendi, herif (A. iş sahibi), adam, ayvaz (arkadaş) veya “çocukların babası”dır. Kocanın, Farsça hoca’dan gelme ihtimali kuvvetlidir.
Kocanın babası “kayınpeder” (kaim-i peder, baba yerine geçen) veya “kaynata” (kayın-ata), annesi ise “kayınvalde” (kaim-i valide) veya “kaynana”dır. Aynı şey damat için de caridir. Kibar İstanbullular “beybaba” ve “hanımanne” derdi.
Dünür (düğür) ve düğün aynı köktendir. İşi düğleyen (bağlayan) demektir. Şimdi insanlar, gelini veya damadının anne ve babasına dünür diyor.
Tarlayı taşlı kızı kardaşlı yerden al!
Kocanın veya kadının erkek kardeşi “kayınbirader”dir. Kaim-i birader = birader yerine geçen. Kayın denince de kayınbirader anlaşılır. Damat, argoda veya samimi jargonda “kayınço” (kayın-aça) denen kayınbiraderiyle umumiyetle iyi anlaşır. “Aça” = erkek kardeş. “Tarlayı taşlı, kızı kardaşlı yerden al!” sözü meşhurdur.
Kadının kız kardeşi “baldız”dır. Baladız, Türkçe küçük kızkardeş demektir.
Kocanın kızkardeşi “görümce” veya “görüm” diye anılır. Gelini, kardeşi için ilk “gören” olduğu için bu ismi aldığı söylenir. Aynı erkeğe paylaşmak derdinden dolayı gelin ile görümce arası limonidir. Ama bir de anlaşırlarsa, kız kardeşten ileri olurlar.
Erkek baldızını, kadın görümcesini küçükse ismiyle, büyükse abla; kadın ise kayınbiraderini hangi yaşta olursa olsun ağabey veya ağapaşa diye anar.
Öksüz ve Ögey
“Dede” ve “nine” için Arapça “ced” ve “cedde” denir. Dede için büyükbaba, nine için babanne veya annane tabirleri son zamanlara aittir. Eskiden dede için efendi baba, hacıbaba, ağababa, nine için haminne tabirleri de kullanılırdı. Anadolu’da büyükanne için “ebe”, “eme” veya “ece” derler.
“Baba”, üniversel bir tabirdir. Eski Türklerde ve Anadolu’da “ata” tabiri kullanılırdı. “Anne” (ana) çocuk dilinden gelir. Kibar Türkler “peder” ve “valide” derdi. İlki Farsça, ikincisi Arapça’dır. “Ök” anne demektir. “Öksüz” annesiz, “ögey” (üvey), anneden kardeş demektir. Baba bir kardeş için üvey denmez.
Üvey anne ve üvey baba, “cici anne” ve “cici baba”dır. “Babalık” ve “analık” da denir.
Mahdum ve Kerime
Kadının ilk evliliğinden olan çocuk “taygeldi” diye anılır. Üvey çocuklar için “oğulluk” veya “kızlık” denir.
Oğul ve kız yerine, eskiden “mahdum” ve “kerime” tabirleri de kullanılırdı. Mahdum, hizmet olunan, kerime, gözbebeği demektir. Zannedilenin aksine ebeveynin en kıymetli çocuğu kızıdır. Aileye işgücü katkısından dolayı erkek çocuk üstün gibi gözükse de…
“Torun”, genç manasına tor kelimesinden gelir. Eskiden hafîd ve hafîde kullanılırdı. Erkekten ise sıbtî, kızdan ise sulbî torun diye anılırdı.
Büyütmek üzere eve alınan çocuk “evlad-ı manevi”, “evlatlık” veya daha hafif tabirle “besleme”dir. Çocukluğundan beri ailenin yanında hizmetkârlık yapanlar kendisini aileye vakfedenler aileden sayılır ve emektar diye anılır. Ahiret kardeşi, “ahretlik” diye çağrılır.
Emmi-Emmite
Erkek kardeş büyükse “ağabey”, küçükse “birader”; kız kardeş büyükse “abla”, küçükse “hemşire” veya “bacı” diye anılır. Kardeş, “karındaş”tan gelir. Ağabeye yalnız “ağa” veya “efe” yahut “eke” dendiği de vakidir. “Ekelenmek” (ağabeylik taslamak) diye bir tabir vardır.
“Hemşire”, aynı yerden süt emmiş demektir. Süt anneye, “süt nine” veya “daya”, süt kardeşe “emiş” denir. Bunlar arasında evlenme yasağı olduğu için aileden sayılır.
Babanın kardeşleri “amca” ve “hala”, annenin kardeşleri “dayı” ve “teyze”dir. Amca (amuce, abuce), baba (apa) gibi demektir. Anadolu’da kullanılan emmi, Arapça amca manasına amm kelimesinden Türkçe’ye girmiştir. Bir evvelki kuşaktan ise büyük amca, büyük hala, büyük dayı, büyük teyze denir.
Türkler babanın kızkardeşine “bibi” der. Hala, Arapça teyze demektir, yanlış olarak babanın kızkardeşi olarak kullanılmaktadır.
Dayıya dayan!
“Dayı”, tay-ağa (anne kardeşi) kelimesinden gelir. Tay anne tarafını ifade eder. Dayanmak fiilinden geldiği de söylenir: Tayağ (dayanılan şey). Baba ve amcasıyla resmî olan çocuk için dayı, dayanak noktasıdır. Çocuğun her sıkıntısı ile dayı alakadar olur. Kız istemeye dayı gider. Oğlanı mektebe dayı yazdırır. Argoda “dayısı olmak” tabiri buradan gelir.
Annenin kızkardeşine “eze” denir. Dayı ve eze bir araya gelerek dayaza -> “teyze” tabiri doğmuştur. Eze, abla için de kullanılır.
Hala, teyze ve kızkardeşin kocası “enişte”, amca, dayı ve erkek kardeşin hanımı “yenge”dir. Yenge Türkçe “öte yakadan gelen” manasınadır. Anadolu’da yenge için “gelin aba” tabiri de vardır.
Farsça’da zengin manasına anguşte tabiri vardır; ama buradan geldiği belli değildir. Tay-yezne’den geldiği de söylenir. Yezne/yeste, damat demektir. İki ailenin ortak kardeşi manasına ini-şte kelimesiyle de irtibat kuranlar vardır.
Düğünde geline refakat eden kadına da yenge denir. Bunun erkek muadili “sağdıç”tır. Çocuğu sünnette tutan adama “kirve” (kivra) denir ve Anadolu’da bu irtibata ailevi bir ehemmiyet verilir, hatta bazıları kirve çocuğu ile evlenmez.
Elti gemisi
İki kardeşle evli olan kadınlar “elti”, iki bacıyla evli olan erkekler “bacanak”tır. Bacanak, bacı-nak veya ba-cenah (Farsça aynı cenahtan) kelimesinden geliyor olabilir. Ailede en iyi anlaşanlar bunlardır.
Elti, yüksek mevkideki hanım manasına bir iltifat tabiridir. Ama ailede birbiriyle en problemli olan kişiler bunlardır. “Kuma gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş” sözü meşhurdur. Ama anlaşırlarsa, önlerinde kimse duramaz.
Bir erkeğin müteaddit hanımları, birbirine “kuma” veya “ortak”tır. Ama yüzlerine kardeş diye hitap ederler.
Erkek veya kız kardeşin çocuğuna “yeğen” derler. Nazını geçirdiği için “yiyen” diye takılırlar. Şimdi “kuzen” diye anılan amcazade, halazade, dayızade ve teyzezade yerine, hangi kuşaktan olursa olursa olsun, yeğen denirdi. Anadolu’da bazı yerlerde teyze çocukları birbirine “böle” diye hitap eder. Tatarca aynı kundağa sarılmış demektir.
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024