MERHAMETTEN MARAZ DOĞAR - SULTAN III. SELİM
Sultan III. Selim, babasının ilk çocuğu olduğu için 7 gün 7 gece şenlik yapılmış ve kendisine ümitle Yavuz Sultan Selim’in ismi konulmuştu.
13 yaşında iken babası Sultan III. Mustafa’yı kaybetti. Amcası Sultan I. Abdülhamid kendisine şefkatle muamele ederek onu hayatında serbest bıraktı.
Şehzade Selim, bir yandan ilimle meşgul olurken, öte yandan da hükümdarlık sırasının kendisine geleceğini düşünerek siyasi cihetten yetişmeye çalıştı. Avrupa devletlerinin tarihini, siyasetini, idari ve askeri teşkilatını öğrendi. Fransa veliahdi, istikbalin Kral XVI. Louis’si ile mektuplaştı.
1789’da amcası vefat edince 28 yaşında tahta oturdu. 28. Osmanlı sultanı ve 93. İslam halifesidir.
Mecburi barış
Tahta çıktığında Rusya ve Avusturya ile muharebeler devam ediyordu. Sarayda ne kadar kıymetli eşya varsa, para basılması için darphaneye gönderdi. Buna, şehzadeler ve saray kadınları da iştirak etti. Bu, bürokratlara ve halka iyi bir numune oldu.
4 senedir savaşan ordu yorgun ve yıpranmıştı. Mevcudu 100 bini bulmasına rağmen, talimsiz, itaatsiz ve yağmacı bir kalabalıktan ibaret hale gelmişti. Bu sebeple 1792’de Yaş Muahedesi yapıldı. Ruslar, işgal ettiği yerlerden çekildi. Dinyester nehri hudut oldu. Böylece memleket nisbî bir sulha kavuştu.
Dostluğa karşı düşmanlık
1798’de General Napoléon kumandasında 500 Fransız gemisi Mısır’a asker çıkardı. Maksat, İngilizlerin Hindistan yolunu kesmekti. Osmanlılar, derhal İngiltere ile ittifak yaptı. Amiral Nelson kumandasındaki İngiliz donanması, Ebukir’de Fransız donanmasını imha etti.
Mısır’da mahsur kalan Napoléon, ordusuyla Filistin ve Suriye üzerine yürüdü. Ancak 1799’da Akkâ önlerinde Cezzar Ahmed Paşa’ya karşı ummadığı büyük bir mağlubiyete uğradı. Mısır’dan gizlice kaçtı. Bundan sonra Osmanlılarla iyi geçindi; Padişah’a ıslahat işlerinde yardımcı oldu.
O esnada Arabistan’da Vehhabiler ayaklandı. Taif’i ele geçirip ahaliyi katletti. 1803’te Mekke’ye girdiler. Hicaz valisi bunları şehirden çıkardı. Daha sonra Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Sultan’dan aldığı emir üzerine isyanı bastırdı.
İngiltere, Fransa ile dostane münasebetleri kıskandı. 1807’de 16 İngiliz gemisi Çanakkale Boğazı’nı geçerek Marmara’ya girdi. Padişah askerin başına geçti. İstanbul halkı, İngiliz topçusu ateş eder etmez filikalara binip gemilere saldırmak üzere ellerinde kılıç hazır bekliyordu. Ertesi gün vaziyeti gören İngilizler büyük bir hayal kırıklığına uğradı ve birkaç gün sonra geri çekildi.
Nizam-ı Cedid
Padişah bu sulh devresinde Nizam-ı Cedid (Yeni Düzen) adıyla ıslahata girişti. İlim adamı Ebu Bekir Râtıb Efendi’yi elçi olarak Viyana’ya gönderdi. 8 ay kaldıktan sonra, bir rapor takdim etti. İlim adamlarından da raporlar alındı.
1793’te modern tarzda 12 bin kişilik bir ordu kurdu. Her bölüğüne bir imam tayin edilip, namazların cemaatle kılınması ve askerlere Birgivi Vasiyetnamesi isimli ilmihal kitabının okunmasını mecbur kıldı. Ama yeni talim usulünü yeniçeriler kabul etmedi.
Ordunun teknik sınıfları takviye edildi. Askeri mekteplere yurt dışından hocalar getirildi. Padişah bu mektepleri zaman zaman ziyaret ve teftiş etti. Hocalara hediyeler, talebelere mükafatlar verdi.
Tersaneyi her çeşit harb gemisi yapabilecek hale getirdi; büyük havuzlar yaptırdı. Su kuvvetiyle işleyen bir baruthane kurdu. Selimiye ve Humbarahane kışlalarını, ayrıca Üsküdar sahilinde büyük anbarlar inşa ettirdi. Mensucat sanayinin inkişafına çalıştı. Harb sanatına dair geniş bilgisi vardı. Ecnebi kitapları tercüme ettirip okurdu.
Ne eşek herifmiş!
1793’ten itibaren Avrupa devletlerinde daimi elçilikler kuruldu. Devlet işleriyle yakından alakadar olur; kendisine arz edilen yazıların üzerine bazen alaycı notlar yazardı. Fransızlar, Mısır’ı işgal ettiği esnada, Fransa’nın Osmanlı Devleti’ne karşı kötü emel beslemediği istikametinde haber gönderen Paris sefiri Seyyid Ali Efendi’nin raporunun üzerine “Ne eşek herifmiş!” yazdığı meşhurdur.
Bu devirde çok sayıda telif ve tercüme ilmi eserler yazıldı. Matbaanın dinî kitaplar da basabilmesine izin verildi. Kırmızı zemin üzerine beyaz hilâl ve yıldız, resmî bayrak oldu (1793).
Yeni ordunun masraflarının karşılanması için irâd-ı cedîd adında ayrı bir hazine fon teşkil etti. Halkı tazyik eden bu vergiler, Padişah’ın felaketinin sebeplerinden biri oldu.
Padişah, bu ıslahatı yaparken işe yarar yardımcılar bulamadı. Kendisine çeşitli vesilelerle komplo kuranları cezalandırmadı. Bürokratlar, pek çok meseleyi kendisinden gizlediler. Muhalifleri halk arasında Padişah aleyhinde dedikodular yaydılar.
Menfaatlerinin sarsılacağından korkanlar arasında içten içe teşekkül eden muhalefet, düşmanlığa dönüştü. Padişah’ın tahtını sarsıp devirdi.
Acı son
Memnuniyetsiz bir kitle harekete geçti. Bazı devlet adamlarının tahrikiyle deniz neferi Kabakçı Mustafa, 1807’de isyan etti. Bunun, Rusya ile irtibatlı profesyonel bir ihtilalci olduğu anlaşmaktadır.
Padişah, isyanın büyümemesi için Nizam-ı Cedid’i kaldırdığını ilan etti. Fakat asileri tahrik eden devlet ricali, bu kadarını kâfi görmedi ve tekrar onları kışkırtarak Padişah’ın tahttan indirilmesini istemelerini telkin ettiler.
Sultan III. Selim, tahttan indirildi. Evvelce seferdeki orduyu İstanbul’a çağırarak isyanı bastırması teklif edilmişti. Bu teklife; “Olmaz, sonra Rus orduları Çatalca’ya kadar gelir” cevabını verdi. Böylece en büyük felâket anında dahi, kendisini değil, memleketi düşündüğünü göstermiş oldu.
Sabık Sultan, Topkapı Sarayı’nda bir odaya kapatıldı. Kendisine sadık devlet adamları ve âsilerin hâlinden bizar olanlar, onu tekrar tahta geçirmek için harekete geçtiler.
Rusçuk âyânı Alemdar Mustafa Paşa, maiyetiyle İstanbul’a geldi. 1808’de Babıali ve Topkapı Sarayı’nı basıp, Sultan III. Selim’i tahta geçirmek istediyse de muvaffak olamadı.
Çünki daha o gelmeden saraya giren zorbalar, dairesinde ibadetle meşgul bulunan sabık padişahı şehit ettiler. Ertesi günü Laleli Câmii yanında, babası Sultan III. Mustafa’nın türbesine defnedildi. Vefatında 47 yaşında idi. Saltanatı 19 sene sürmüştür.
Anne ve oğul
Usta bir okçuydu. İçki yasağı ve kadınların açık ve süslü kıyafetlerle gezmemesi üzerinde hassasiyetle durmuş; imara aykırı binalara, ticaret ahlakına uymayan alışverişlere, israf ve asayişsizliğe tolerans göstermemiştir.
Tebdil-i kıyafetle halkın arasında gezerdi. Bir defasında Kızkulesi kumandanının yerinde olmadığını görünce, bulunup idam edilmesini emretmiş; araya girenlerin ricasıyla affetse de vazifesinde tutmamıştır.
Halkla kaynaşmak adına Cuma namazını her hafta başka camide kılardı. Bu gezintilerinden birinde cüzzamlıların dilenmek zorunda kaldığını, bir başkasında da küçük çocukların hamam külhanlarında çalıştırıldığını görmüş, hükümeti ikaz etmiştir.
Çok akıllı bir kadın olan annesi Mihrişah Sultan’ı çok sever, her meselede onunla konuşurdu.
Nakşi meşrepli Mevlevi
Sultan III. Selim, çok hayırseverdi. Çocuğu olmadığı için bütün malını halka vakfetmiştir. Üsküdar’da Selimiye ile Çiçekçi Câmilerini yaptırdı.
Zelzelede yıkılan Eyüp Câmii’ni ve Eyüp Sultan türbesini büyüterek yeniden inşa ettirdi (1800). İlk Cuma namazında bulundu. Şimdiki şebekeyi de Sultan III. Selim barok stilde ve gümüşten dökme olarak yaptırdı. Şebeke maden işçiliği cihetiyle bir şaheserdir.
Sanduka üzerindeki yazılar, Sultan’ın el yazısıdır. Türbede asılı levhadaki iki şaheser beyti de o söylemiş, Yesarizade Mustafa İzzet Efendi yazmıştır.
Alemdâr-ı kerîm şâh-ı iklîm-i risâletin
Muînim ol benim dâim bi-hakkı hazreti Bârî
Selîm-i İlhâmî her dem yüz sürer bu ravzai pâke
Şefaatle kerem kıl Yâ Ebâ Eyyûb Ensârî.
Karacaahmed’de Miskinler Tekkesi denilen Dedeler mescidini; Küçükmustafpaşa’da Gül Câmii’ni; Üsküdar’da hâlâ kullanılan meşhur Selimiye Kışlası’nı, Heybeliada’da bugün Deniz Harb Okulu olan Bahriye Mektebi’ni, ayrıca muhtelif yerlerde çeşmeler yaptırdı.
Kasımpaşa, Beşiktaş ve Galata mevlevihanelerini tamir ettirdi. Mevlevî şeyhi Mehmed Emin Çelebi’ye bağlıydı. Şeyh Gâlib ile ve Kaşgarî Tekkesi Nakşî şeyhi İsa Geylânî ile de sohbetleri çoktur. Yanına genç şehzâdeleri alıp, Ramazan ayında çoğu geceyi Eyüp'teki bu tekkede geçirirdi.
Haklı olduğu anlaşıldı
Orta boylu, yakışıklı, tıknaz, koyu gür sakallı, yüz hatları sevimliydi. Halim, selim, şefkatli, zeki, sakin, merhametli, sabırlı, tedbirli ve adil idi. Cömertti, etrafındakilere hediye vermekten zevk duyardı. Şâir ve hattattı. Şiirlerinde İlhâmî mahlasını kullanırdı. Şu beyiti meşhurdur:
“Lâyık olursa cihânda bana taht-ı şevket
Eylemek mahz-ı safâdır bana nâsa hizmet”
İyi niyetli, ama kararsızdı; azim ve sebattan mahrumdu. Sanatkârlık hassasiyeti ile nezaket ve yumuşaklığından siyaset sahasında çok zarar görmüştür. Nitekim darbe esnasında Köse Raif Paşa’ya “Bu işlere sebep benim hilmimdir” demiştir.
Prusya elçisi Diez, “Bu hükümdar vasıfları ve meziyetleri itibariyle milletinin üstündedir. Ancak 100 yıldan fazla bir zamandır gerilemekte olan bir devletin yenilenmesi için uzun seneler lazımdır” demiştir (1789).
Sultan III. Selim’in hiç çocuğu olmamış, amcazadeleri Şehzade Mustafa ve Mahmud’u evladı yerine koymuştur. Saltanatı müddetince içte ve dışta büyük düşmanlarla mücadele etmesine rağmen, memleket imar edilmiş; fazla toprak kaybı olmamıştır.
Fakat başlattığı ıslahat çalışmalarının meyvelerini alacağı sırada tahtını kaybetti. Bunları, halefi Sultan II. Mahmud sürdürdü. Birkaç sene geçmeden herkes Sultan III. Selim’in haklılığını anladı. Vefatı, Türk-İslâm tarihindeki büyük bir kayıptır.
Önceki Yazılar
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024
-
HANEDANIN MALI POLİS NEZARETİNDE YAĞMALANDI!9.09.2024
-
DİKKAT, DÜŞMAN DİNLİYOR!2.09.2024
-
HEYKEL ve İDEOLOJİNİN SESİ26.08.2024
-
TÜRK ALEMİNDE TARİHE GEÇEN RÜYALAR12.08.2024
-
MAĞRUR OLMA PADİŞAHIM SENDEN BÜYÜK ALLAH VAR!5.08.2024
-
DERİN DEVLET yahut DEVLET İÇİNDE DEVLET29.07.2024
-
AVRUPA MÜSLÜMANLARININ KÖKÜ NASIL KAZINDI?22.07.2024