Felaketlerle gelen ölüm - SULTAN I. ABDÜLHAMİD
Lehistan’ın istiklalini korumak için 1768’de başlayan Osmanlı-Rus harbi devam ediyordu. Sultan III. Mustafa’nın harb acıları içinde ölümü üzerine kardeşi Sultan I. Abdülhamid 1774’te 49 yaşında tahta çıktı. 27. Osmanlı padişahı ve 92. İslâm halifesidir.
Osmanlı Devleti’ne eski ihtişamını kazandırmak azmiyle doluydu. Ama devlet, en karanlık bir devresine girmişti.
Sultan III. Ahmed’in, Rabia Şermi Kadınefendi’den doğan oğludur. 5 yaşında iken babası tahttan indirilmiş; onu 11 yaşında kaybetmişti. Yıllarca nispeten rahat bir hayat sürdü ve sarayda taht sırasının kendisine gelmesini bekledi.
İlk kayıp
Ruslarla 1774’te imzalanan Küçük Kaynarca Muahedesi ile 3 asırlık Osmanlı toprağı olan Kırım’ın istiklali kabul edildi. Rusya, Osmanlı ülkesindeki Ortodoksların garantörü oldu. Bu sayede Balkanlara sızmaya başladı.
Fazla toprak kaybı olmamasına rağmen bu muahede Osmanlıların imza koyduğu en feci muahedelerden biridir. Karadeniz artık bir “Türk gölü” olmaktan çıkıyordu. Lehistan’ın istikbali artık Rusya’nın elindeydi, nitekim bu sayede onu parçaladı.
Siyasi olarak Osmanlıların aleyhine olsa bile, içinde diplomatik bir zaferi barındırır. Kırım gibi, ilk defa ahalisi tamamen Müslüman olan bir belde kaybediliyordu. Osmanlı delegeleri, Kırım’ın dini cihetle halifeye bağlı bulunduğunu kabul ettirdiler.
Böylece 1,5 asır boyunca kaybedilen Osmanlı topraklarında yaşayan Müslümanlar, İstanbul’daki halifeye ve şeyhülislamlığa tabi oldu. Böylece bunlarla irtibat devam ettirildi.
Değişen dengeler
Kırım’da halk, Osmanlı ve Rus taraftarı olmak üzere ikiye bölünmüştü. Ruslar, halkı birbirine düşürüp, sonra asayişi temin bahanesiyle Kırım’ı işgal etti (1783).
Kırım’ı kolayca yuttuğunu görünce, o zaman Osmanlı hakimiyetindeki Eflak, Boğdan ve Gürcistan’da meseleler çıkararak, Ortodoks halkı, isyana tahrik ettirdi. Rus konsolosunun tahrikiyle İskenderiye’de bile isyan çıktı.
Artık Avrupa’da siyasi dengeler değişmişti. Fransa, Rusya ve Avusturya birbirlerine yanaşmış; Prusya ve İngiltere Osmanlı tarafını tutmuştur.
Rusya ile Avusturya, Rum Projesi adını verdikleri bir anlaşma yaptılar. Buna göre aldıkları Osmanlı topraklarını aralarında paylaşacaklar; İngiltere, Fransa ve İspanya’ya da sus payı verilecekti. Çariçe’nin torunu Grandük Konstantin Bizans imparatoru olacaktı. Bu sebeple genç prense Rumca bile öğretilmişti.
Öleyim daha iyi!
Rusya ile Avusturya’nın Osmanlı İmparatorluğu’nu taksim planı üzerine İstanbul’daki Rus sefiri Potemkin yeni tavizler için Babıali’yi sıkıştırıyordu. İngiltere ve Prusya ise kendi menfaati için Osmanlı hükümetini harbe teşvik ediyordu.
Padişah, yeni bir harbe taraftar değildi. “İbadullah ayaklar altında ezilecekse, ben öleyim daha iyi!” diyordu. Harbe kafi bir hazırlık yapılmış değildi. Ancak devlet ricali, “Rus gemileri İstanbul’a yaklaşıyor” diyerek kendisini aldattılar ve devleti yeni bir harbe sürüklediler.
1787’de başlayan Osmanlı-Rus harbi devam ederken, Avusturya, Osmanlı Devleti’ne harb ilan etti. Halbuki tarafsız kalmak için Osmanlı Devleti’nden para almıştı.
1788’de Şebeş’te Avusturya ordusu mağlup oldu. İmparator II. Joseph, esaretten zor kurtuldu. Bu vesileyle Sultan I. Abdülhamid’e “gazi” unvanı verildi.
Bu muharebe, askerlik tarihinin en enteresan hadiselerindendir. Konakladığı yerde sabaha kadar içip sarhoş olan Avusturya askerleri, bir gürültü üzerine, Türkler geldi zannedip birbirlerini öldürmüşler; Osmanlılar da bundan istifade edip darbeyi indirmekte gecikmemişlerdir.
Son hizmet
Ancak aynı senenin sonunda Ukrayna’daki Özi kalesi, Prens Potemkin kumandasındaki 80 bin kişilik Rus ordusunun eline düştü. Kalede yaşayan 25 bin kişi kılıçtan geçirildi.
Ardından Hocapaşa (Odesa) ve Podolya’daki Hotin kalesi düştü. Buna dair haber kendisine okunurken, Padişah üzüntüsünden inme indirdi.
Acele çağrılan hekimbaşı kendisini nezle ile teselli etmeye çalışsa da zeki ve hassas Padişah, vaziyeti anlamıştı. “Hasan Efendi! Bu, bana son hizmetindir! Efendini elinden aldırdın! (kaybettin)” deyince, hekimbaşı ağlamaya başladı.
Padişah sonra çocukları ile vedalaştı. Onları, evladı gibi yetiştirdiği yeğeni veliahd Şehzade Selim’e emanet etti. Öteden beri ona devlet ve saray sırlarını anlatıyor; tavsiye ve nasihatlerde bulunuyordu.
Kadem-i şerif
7 Nisan 1789 sabahı vefat etti. Ukrayna’da bir kalenin düşmesi ve halkına işlenen zulümler sebebiyle teessüre kapılıp ölmesi, Padişah’ın şahsiyetini gösterir. Tarih, koca ülkelerin kaybı ve milyonların felaketi karşısında kılı kıpırdamayan devlet adamları ile doludur.
Bahçekapı’da yaptırdığı türbeye defnedildi. Türbesinde, sandukanın kuzey tarafındaki duvar içindeki bir mermer üzerine Şam’ın Havran kasabasından getirttiği Resulullah’ın kadem-i şerifini koydurtmuştur.
Sultan I. Abdülhamid’in iki oğlu Şehzade Mustafa ve Mahmud sonradan peş peşe padişah olmuştur. Bugünki Osmanlı hanedanı, Sultan I. Abdülhamid’in soyundan gelir.
Yangın ne zaman söner?
Sultan I. Abdülhamid, ordunun ıslahı için Fransa’dan mühendisler getirtti. Top dökülmesi merasimlerine iştirak ederdi.
Donanmaya hususi merakı vardı. Sürat topçuları ocağını inkişaf ettirdi. 1784’te açtığı istihkâm okulunda Fransız de la Fayette ve meşhur matematikçi Gelenbevî İsmail Efendi çalıştı. Padişah’ın seleflerinden aldığı ıslahatçılığını halefleri devam ettirdi.
Saltanatı devrinde İstanbul’da birkaç yangın çıktı. Bu yangınlardan Saray ve Babıali de nasibini aldı. Halk, padişah gelmeden yangının sönmeyeceğine inandığı için, bir yangın yerinden ötekine koşarak gayretini göstermişti.
Anadolu’da senelerdir devam eden levent isyanlarını bastırıp asilerin çoğunu imha etti. Arabistan’daki Vehhabi isyanı bu devirde başladı.
Tevazu ve merhamet
Kaynaklarda, dindar, halim selim, iyi kalbli, iyi niyetli, halkı hakkında şefkat ve merhameti çok, melek-haslet bir padişah olarak vasıflandırılır.
Sa’diyye tarikatından Mehmed Ziyad Efendi’ye bağlıydı. Temiz kalbi ve yüksek ihlası sebebiyle, büyük dedesi Sultan II. Bayezid gibi, halk tarafından evliya olduğuna ve kerametler gösterdiğine inanılırdı.
Devlet işlerini teferruatına kadar takip eder, işlerin usulünce yürümesine ehemmiyet verirdi. Halil Hamid Paşa, Cezayirli Gazi Hasan Paşa, Koca Yusuf Paşa gibi muktedir sadrazamları iş başına getirdi. İşi ehline verir; onlara karışmaz; bazen tavsiyelerde bulunurdu.
Padişah ve piyes
Elbise değiştirerek derviş kılığında halkın arasında dolaşır, şehrin her semtini tanımaya çalışır, çeşmeleri, sokakları, iskeleleri teftiş eder, gördüğü aksaklıkları sadrazama bildirirdi.
Bundan önceki padişahların adetine muhalif olarak, devlet ricalinin davetlerini kabul ederek, konaklarına yemeğe giderdi. Beykoz’da Gümrükçü Osman Ağa gibi düşük rütbeli bir memurun davetine icabet etmesi alçakgönüllülüğünün misalidir.
İsrafın önlenmesine dair birkaç ferman neşretmiştir. 1787’deki harb sebebiyle şehide fiyatların üç misli artması ve iaşe darlığının baş göstermesi üzerine, meselenin çözülmesi için sadaret kaymakamına adeta yalvarır bir üslupla emirnameler göndermesi halka olan şefkatinin delilidir.
Kadın kıyafetleri hakkında neşrettiği şiddetli bir fermanın tatbikatını teftiş için elbise değiştirerek halk arasında gezmesini mevzu edinen mizahi bir piyes, haremdeki hizmetkarlar tarafından oynanmış; Padişah da hazır bulunarak neşeyle seyretmiştir.
Saraydaki imza
Padişah, annesinin ruhu için 1778’de Beylerbeyi’nde bir câmi, muvakkithane, hamam ve sıbyan mektebi yaptırdı.
1775’te Eminönü’nde bugünkü IV. Vakıf Hanı’nın karşısında bir külliye inşa ettirdi ki, imaret (aş evi) ve yanında çeşme, sebil, sıbyan mektebi, mescid, medrese, türbe ve kütüphaneden müteşekkildi.
1913’te imâret ile çeşme ortadan kaldırılarak yerine IV. Vakıf Hanı yaptırılmış; sebil Gülhane Parkı karşısındaki Zeyneb Sultan Camii köşesine nakledilmiştir. Kütüphanedeki 1500 nadir kitap, sonradan Süleymaniye Kütüphanesi’ne aktarılmıştır. Medrese de 1926’da İstanbul Borsası olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Onun yok edilen vakfından kalmış parayla 1914’te Sultanselim’de yaptırılan medrese, onun ismini taşır ki, Medrese-i Mütehasıssîn (Süleymaniye Medresesi) olarak kullanılmıştır. Seyyid Abdülhakîm Arvasi buranın son hocalarındandır.
Topkapı Sarayı’nda, kendi adını taşıyan mabeyn dairesinden başka, haremin en güzel kısmı sayılan yatak odasını yaptırdı.
Emirgan’da bir câmi, çeşme, hamam ve dükkanlar; hanımı Hümaşah Kadınefendi ile oğlu Şehzade Mehmed için birer çeşme, Beylerbeyi, Kısıklı, Kabataş, İstinye’de çeşmeler yaptırmıştır. Beylerbeyi (İstavroz) Câmii’ni tamir ettirdi.
Mescid-i Haram’ı ve Makam-ı İbrahim’i tamir ettirdi. Medine-i Münevvere’de medrese ve kütüphane yaptırdı. Peygamber aşkını terennüm eden Arapça kasidesi, Hücre-i Saadet duvarlarına asılmıştı. Zemzem kuyusunun üzerinde yaptırdığı ziynetli oda, 1963’te yıktırıldı.
Zevceleri Ayşe Sineperver, Nakşıdil, Binnaz ve Mehtab Kadınefendiler çeşmeler ve hayır eserleri yaptırdı. Kızı Esma Sultan zenginliği, cömertliği ve zevkli yaşantısı ile İstanbul hanımlarına adeta model olmuştur.
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024