RÜYALAR GERÇEK OLSA…
Uyku, ölümün kardeşidir, derler. Bu esnada ruh bedenden ayrılır. Âlem-i misali dolaşır. Burası, âlem-i ecsâd ve âlem-i ervâhın, yani bedenler ve ruhlar âleminin görüntüsüdür. Ruh zaman mefhumunun olmadığı bu yerde, olmuş ve olacak şeyleri görebilir. Uyandığı zaman bunları farklı formda hatırlar.
Buna Türkçe’de rüya derler ki Arapça’da görmek demektir. Düş kelimesi de kullanılır. İnanılmaz şeyler için rüya gibi demek âdettir. Arapça’da mukabili “hulum” tabiridir.
Uyumaya giden birine “Tatlı rüyalar” demek adettir. Olmayacak beklentiye, “Rüyanda görürsün” denir. Beklemediği nimete kavuşan, “Rüyada mıyım?” diye sorar.
Pek çok kimse hiç rüya görmediğini iddia edebilir. Buna mukabil rüya gördüğünü söyleyenler, esasında çok rüya görenler değil, gördüğü rüyaları iyi hatırlayanlardır. Çokları rüya görür, ama unutur. Arap tarihçisi Safedî, âmâların rüya görmediğini söyler.
Rüyalar alemi
İlkçağdan beri rüyanın ruhun eseri olduğuna inanıldı. ME VI. asırda yaşamış Yunan filozofu Efesli Heraclitos der ki: “Uyanıkken herkes için tek bir dünya vardır. Rüyada herkes kendi alemine döner.”
Atom ilminin kurucusu sayılan Trakyalı Democritos (ME 460-370), rüyalara, uyurken bedenin açıklıklarından giren başka ruhların sebep olduğunu söyler. Plutarchos (MS 46-119), rüyalarla mevsimler arasında irtibat kurar.
Psikanalistlere göre ise rüyaların çoğu şuuraltının açığa çıkışıdır ve dış tesirlerle görülür. Freud bu fikri, Kızılderililerden almıştır. Bir asır evvel yazdığı Rüyaların Tabiri kitabında, rüyaların uyanık hayatta arzu edilen şeylere dair olduğunu söyler.
Aç tavuk…
Kolonya koklatılan biri kendisini Kahire çarşısında aktarda alışveriş yaptığını; çimdiklenen biri, doktorun kendisine pansuman yaptığını; alnına su damlatılan biri ise deniz kenarında hava aldığını görmüştür. Freud, rüyasında papanın öldüğünü görmüş; uyanınca karısı sabahın erken saatinde bütün çanların çaldığını söyleyince, sebebini bulmuştur.
Rüyaların bir kısmı ise, isteklerin gerçekleştiği veya elindekini kaybettiği telafi rüyalarıdır. Aç kimsenin yemek yediğini veya hoşlanmadığı birini ölmüş görmek gibi. “Aç tavuk rüyasında kendini darı anbarında görürmüş” sözü meşhurdur.
Modern ilim adamları, uyku sırasında yeni tarama teknikleri ile beyni tetkik ederek farklı neticelere varmaktadır. Din ve modern bilimin rüyalara bakışı farklıdır; ama müşterek noktalar da yok değildir. Bunun tespiti sayesinde zihnî rahatsızlıkların tedavisinin kolaylaşabileceği, yani rüyaların iyileştirici gücü olduğu düşünülmektedir.
Rüya ile mesaj
Çok güçlü bir ahiret inancının bulunduğu Mısır’da rüya tabiri de çok mühimdi. Çünki rüyanın, görenin iradesi haricinde cereyan ettiğine inanılırdı. Eski Mısır’a ait Ölülere Mektuplar isimli ME XX. asırdan kalma bir rüya tabirnamesi British Museum’dadır.
Ninova’da Asur Kralı Asurbanipal’in sarayında ME VII. asırdan kalma taş basması rüya tabirnamesi bulunmuştur. Burada “Cömert Allahım, bana rüya ile mesaj gönder!” yazar. Antik çağda Knidos’ta (Datça) yaşayan Artemidorus’un rüya tabirleri, Arapça’ya tercüme edilmiştir. Bundaki tabirler oldukça makul görülmüş ve bu sebeple asırlardır kıymeti azalmamıştır.
Eskiden rüyalar tabir edilmeden sefere çıkılmazdı. Büyük İskender yanında hep bir tabirci bulundururdu. Uzun süren Tyros kuşatmasından vazgeçeceği sırada rüyasında kendisini kalkanı üzerinde zafer dansı yaparken gördü. Tabirci son bir hücumla şehrin düşeceğini söyledi. Öyle de oldu.
Tabirciler
Constantinos, rüya üzerine Hristiyanlığa girmiş ve İstanbul’u da gördüğü bir rüya üzerine kurmuştur. Iustinianus, rüyasında bir azizin, kendisine gümüş bir levha üzerinde Ayasofya’nın resmini gösterdiğini görmüş; mimar da o gece aynı rüyayı gördüğünü anlatınca, bu manevî işaret üzerine inşaata başlanmıştı.
İsa aleyhisselam zamanında Kudüs’te 24 tabirci vardı. Hatta onun doğuşunu bile üç tabirci müjdelemişti. Hazret-i Meryem’in nişanlısı Yusuf, ayrılmak istediğinde rüyasında onun masum ve iffetli olduğunu gördü. Yine rüyada Herodes’in şerrinden kurtulmak için, hanımını ve çocuğu alıp Mısır’a gitmesi bildirildi.
46 cüzden biri
Vahy, bazen rüyada gelmiştir. “Peygamberlerin rüyası vahiydir.” İbrahim aleyhisselama rüyasında oğlunu kurban etmesi emredildiğini Kur’an-ı kerim anlatır. Yusuf suresinin esas teması rüya üzerinedir.
İslâmî kaidelere göre rüya 3 çeşittir:
1.Rahmanî rüya, Allah tarafından âlem-i menâmda (ruhlar aleminde) kullarına müjde ve ikaz ihtiva eden rüyadır. İnsanlar bu rüyalarda kaybettikleri sevdiklerini görür, ayrıca hayatlarına istikamet verir, kalbleri sakinleşir. Menâm, zamanda uyku demektir.
Allah, peygamberler, arş, kürsi, cennet, cehennem, sahabe ve alimler, beytülharam, mukaddes kitaplar gibi dinen makbul ve muteber şeylerden birini muhtevi rüyalar rahmanidir. Bunlar ya ahirete ve dünyaya ait bir haber ile tebşir eder (müjdeler) veya kötü bir işten tahzir (kaçınma) bildirir.
Rahmanî rüya karmakarışık değil, açıktır. Uyandığı zaman tamamıyla hatırdadır. Bu gibi rüyalar için, “Nübüvvetin 46 cüzünden biridir. Allah’ın, kullarına uykuda vahyidir” buyurulmuştur. 23 senelik vahyin, 6 ayı rüyada gelmiştir.
2.Şeytanî rüya, şeytanın delaleti ile görülen korkunç ve çirkin veyahut dine ve âdete aykırı rüyadır. Halk arasında kâbus, karabasan ve karakura denir. İhtilâm da böyledir. Şeytanî rüyanın bazısı çıktığı için, karmakarışık değilse, her zaman hayırla tabir edilir.
3.Edgâsü ahlâm, insanın fazla yemekten dolayı midesindeki dolgunluktan veyahut humma gibi bir hastalığın tesirinden veya gündüz meşgul olduğu şeylerle zihnin dolu bulunmasından kaynaklanan karışık rüyalardır. Uyanıldığı zaman unutulan veya zihinde hayal meyal kalan şeylerdir. Tabiri yoktur. Gündüz kediyle çokça meşgul olan adamın rüyasında aslan görmesi; karnı aç yatan kimsenin güzel yemekler yemesi; susuz kimsenin, buzlu sular, şerbetler içmesi böyledir. Edgâsü ahlâm, yaş kuru karışık ot demeti demektir.
20 sene sonra çıkan rüya
Basralı âlim ve rüya tabircisi İbn Sîrîn der ki, “Sağ tarafı üzerine yatan bir adamın gördüğü rüya, Allah tarafından gösterilmiş sahih rüyadır. Er ve geç çıkar. Sol tarafı veya arka üstü uyuyan kimsenin gördüğü rüya ruhlar tarafından gösterilen şeylerdir, ekserisi çıkar. Yüzü koyun yatan kimsenin gördüğü rüya ise edgâsü ahlâmdır. Ehemmiyeti yoktur ve çıkmaz.
Tabir âlimlerine göre en sahih rüyalar ilkbahar ve yazın görülen rüyalardır. Sonbahar ve kış rüyaları daha zayıftır. Bahar ve yaz rüyaları da güz ve kış rüyalarından evvel çıkar.
Sabaha karşı ve gündüz uykusundaki rüyalar pek çabuk çıkar. Gece başında görülen rüyalar en geç çıkar ki Yusuf aleyhisselamın rüyası gibi 20 sene sonra çıkan vardır.
Bazen rüya, göreni olduğu kadar, başkasını da alakadar eder. Rüya sahibinin rüyası bazen evlat ve ahbabında çıkar. Bir rüyanın beklenilen müddet içinde çıkmaması onun rahmanî ve sahih bir rüya olmadığına delalet etmez.
Suya mı? Taşa mı?
Cenab-ı Peygamber, rüyasında bir kadeh sütten içmiş; artanını Hazret-i Ömer’e vermişti. Sonra bunu ilim ile tabir buyurdu. Her sabah namazından sonra cemaate dönerek, “Rüya gören var mı, tabir edelim?” diye sorardı.
Hadis-i şerifte, “Gördüğünüz rüyayı salih bir kula yahut akıllı birine anlatın” buyuruldu. Çünki bu ikisi rüyayı iyi tabir eder. Kimse yoksa, suya veya taşa anlatılır.
Meşhurdur ki, ezanın bugünki hâli, Sahabeden muhtelif şahısların gördükleri ve Resulullah tarafından tasvip ve tabir edilen rüyalarla sabit olmuştur. İslâm inancında peygamberlerin rüyası sadık (doğru) rüyadır. Salih insanların rüyaları ise, doğru tabir edilmeleri hâlinde, tamamen reddedilecek vakıalar değildir.
Yemâme’de şehid düşen Sâbit bin Kays’ı, Ebû Huzeyfe’nin azatlısı Sâlim rüyada gördü. Sâbit kendisine “Ebû Bekr’e git. Üzerimde felancanın şu kadar alacağı olduğunu bildir. Kölelerimden felanca ile falanca da azat olsun. Ölürken üzerimde bulunan zırhımı da çalıp felanca yerdeki çömlekte sakladılar” demiştir. Sâlim bu rüyayı Hazret-i Ebû Bekr’e anlatmış; zırh söylenen yerde bulunmuş, vasiyet yerine getirilmiştir.
Hadîs-i şeriflerde, “Kıyamet yaklaştıkça müminin rüyası yalan söylemez. En doğru rüyayı, sözü en doğru olanlar görecektir. Esasen müminin rüyası peygamberliğin 46 (veya 70) cüzünden bir cüzdür” ve “Benden sonra peygamberlikten sadece mübeşşirât (müjdeciler) kalacaktır. Mübeşşirât, salih rüyadır. Salih rüyayı salih kimse görür” buyuruldu.
Yani vahy, son peygamberin vefatıyla kesilecek; ancak rüya bazı hakikatlerin anlaşılması için geride ilhamla beraber yegane delil olarak kalacaktır.
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024