BİR BİLGE PADİŞAH - SULTAN I. MAHMUD
Zamanı devletin en parlak devirlerinden olduğu halde, Sultan I. Mahmud hak ettiği övgüyü almadığı gibi, hakkıyla da tanınmış değildir.
Leş kargaları
Sultan I. Mahmud, diplomasiyi dürüstlük üzerine kurmuştu. Avusturya Kralı VI. Karl ölüp yerine meşhur kızı Marie-Therese geçtiği zaman, bütün Avrupa devletleri fırsattan istifade ile leşe üşüşen kargalar gibi Avusturya veraset harbine girişmişti.
Sultan I. Mahmud, kan dökülmesini engellemek adına tarafları insan hakları namına münasip bir lisanla sulha davet etti; ama muhataplarının medeni ve ruhi seviyeleri kendisininki gibi olmadığı için söz dinletemedi.
Padişah’ın bu alicenaplığı garp menbalarında bile övgüyle anlatılır. Lamartine, Avusturya’yı ezmek için Fransa, Rusya ve İran tarafından kışkırtılan Padişah’ın, bilge bir hükümdar olarak buna karşı çıktığını söyler.
Bilenle bilmeyen bir olur mu?
Divan toplantılarına iştirak ederek halkın dertlerini dinlerdi. Mühim işlerde, bilenlerle meşveret ederdi. Aynı zamanda bir Nakşibendi şeyhi olan haremağası Beşir Ağa, Padişah’ın en yakın müşavirlerindendi. Padişah’ın teveccühünü kötüye kullanmadan ülkeye çok hizmet etmiştir. Onun yerine bu makama gelen aynı isimdeki halefi, bu vasıfta olmadığı için, Padişah kısa zamanda kendisini yanından uzaklaştırmıştır.
Halkın temayüllerine ve efkâr-ı umumiyeye kıymet verirdi. Adam seçmesini iyi bilirdi. Bunlara bağlanmaz; en ufak bir hatalarını gördüğü zaman azlederdi. Ama bu kişileri tamamen uzaklaştırmaz, başka bir işte istihdam ederdi. İffet ve ehliyetine vakıf olduğu Anadolu kazaskeri Murtaza Efendi’yi Rumeli kazaskerliğine getirmiş; sonra da şeyhülislam yapmıştır.
İlmiye sınıfının ıslahına dair bir hatt-ı hümayununda, “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” mealindeki Kur’an ayetini yazarak (Zümer: 9), ehil olmayanların ilmiye sınıfından uzaklaştırılmasını ve talebelerin bütün ilim ve fenlere yönlendirilmesi gerektiğini söylemiştir. Bütün bunlar onun yüksek devlet adamlığı vasfına işaret eder.
Ordunun ıslahı için Fransa’dan getirtilen topçu mütehassısı Kont Bonneval, müslüman olarak Humbaracı Ahmed Paşa adını aldı. Bosna’dan getirttiği 300 kadar humbaracı ile Üsküdar Ayazma Sarayı’nda bir ocak kurdu. Darbe sırasında tatil edilen matbaa tekrar işler hâle getirildi. Yalova’da kâğıt fabrikası kuruldu.
El emeği göz nuru
Bütün padişahlar gibi, çocukluğunda bir el sanatı öğrenmişti. Sabah namazından sonra akik gibi kıymetli taşlar üzerine mühürler; abanoz ve fildişi gibi taşlardan yaka iğnesi ve işlemeler yapıp pazarda sattırırdı. Kazandığını hususi yiyeceğine sarfeder; geri kalanı sadaka verirdi. Lamartine, “Dinin, kim olursa olsun elinin emeği ile geçinmeyi tavsiye eden nasihatinden dışarı çıkmamıştır” diyor.
Pek dindardı. Tasavvufta Nakşibendî şeyhi Seyyid Muhammed Murâdî’ye müntesipti. Âlimleri hoş tutardı. Büyük âlim Hâdimî’yi Konya’dan İstanbul’a davet edip, derslerini dinlemiştir.
Ilımlı bir Şii olan Nadir Şah’ın, İmamiye Şiasının, beşinci hak mezhep olarak tanınması teklifini reddetmesi, itikadının sağlamlığına delildir.
İyi kalbli, yumuşak huylu, adil, vakarlı, sulhsever, çok zeki ve münevver bir hükümdardı. Mercan’da çıkıp 12 saat süren ve esnafı mahveden yangın neticesinde, kendi kesesinden çarşıları yeniden inşa ettirerek sahiplerine hediye etmesi, hayırseverliğine delildir. Bu sebeple vefatı, halkı adeta mateme sevk etmiştir.
Çiçeklere düşkündü. Cirit, at yarışı ve yüzme sporuyla meşgul olurdu. Mehtap seyrinden hoşlanırdı. Sebkatî mahlasıyla yazdığı şiirler edebi meziyetinin yüksekliğini göstermektedir.
Kitap âşıkı
İktisatlılığı ile meşhurdu; hazineyi para ile doldurdu. Ama hayır işlerinde gayet cömertti. Kitap âşıkı idi. Ayasofya, Fatih, Süleymaniye ve Galatasaray’da, ayrıca Belgrad ve Vidin’de kütüphaneler yaptırdı. Her yerden topladığı kıymetli yazma kitapları buralara koydurttu. Sadece Ayasofya’da 4 bin kitabı vardı. Bunların devamlı yaşaması için vakıflar yaptı. Bugün de ayakta olan Cağaloğlu Hamamı ve etrafında yaptırdığı evler, Ayasofya Kütüphanesi vakfıdır.
Fatih Camii yanında Sahih-i Buhari okutulması için bir dârülhadis; Ayasofya Külliyesi’nde de sıbyan mektebi yaptırdı. Devlet ricali de bu faaliyetlerde onu taklit etti. Âşir Efendi ve Reîsülküttâb Mustafa Efendi kütüphaneleri bu devirden kalmadır. Fatih Câmii yanında yaptırdığı kütüphanenin duvarında, iki katlı ve altı odalı kuş evi vardır. Anlaşılıyor ki, yaptırdığı kütüphanelerle tanınan kitap düşkünü padişah, kuş sevgisinin icabını yerine getirmeyi de unutmamıştır.
Bugün mevcut olmayan Sirkeci’de Yıldız Dede, Beşiktaş’ta Arap İskelesi, Üsküdar’da Mahmudiye, Tulumbacılar Odası, Defterdar Kapısı, Yalıköşkü mescidlerini, ayrıca Rumelihisarı Hacı Kemâleddin (İskele) ve Kandilli Camii’ni yaptırdı. Bayezid Câmii’nin kubbesini ve Beylerbeyi Câmiini tamir ettirdi
Karaköy’de VIII. asırda Müslümanların askeri harekâtından kalma Yeraltı Câmii’ni tamir ettirip bir de minare ekleterek tekrar ibadete açtı. İstanbul’da Arap Camii’ni, Sultan I. Mahmud’un annesi Sâliha Valide Sultan 1734’te tamir ettirdi. Sultan I. Mahmud’un başlattığı Nuruosmaniye Câmii’ni biraderi tamamlamıştır.
Muammir-i Bilâd
Sultanahmed Çatalçeşme’deki defterdarlık binasını tamir ettirdi. Beşiktaş’ta Bayıldım Kasrı’nı; Yuşa tepesindeki Tokat Köşkü’nü (Hümâyunâbâd) ve Kanlıca’daki Mihrâbâd Kasrı’nı yaptırdı. Çok sevdiği Kandilli’yi şenlendiren o olmuştur.
Zamanında “muammir-i bilâd” adıyla anıldı ki “beldelerin imarcısı” demektir. İstanbul-Edirne arasındaki resmi binaları tamir ettirdi. Topkapı Sarayı’nda tamirat ve ilaveler yaptırdı. Tophane sahilinde denizi doldurtarak meydan açtırdı. Tersane deposunu ve yanındaki çöp mahzenini yeniletti.
İstanbul dışında da hayratı çoktur. Kahire’de yakın zamana kadar Türk talebelerin kaldığı ve halen ayakta bulunan Sultan Mahmud Tekkesi’ni ve kütüphanesini yaptırdı. 1736’da Rusların tahrip ettiği Kırım Bahçesaray’daki Han Sarayı, câmii ve kütüphanesini tamir ettirdi.
İstanbul’un Galata yakasına ilave sular getirdi. Bu vesileyle yaptırdığı maksem hâlâ ayaktadır ve Taksim semtine ismini vermiştir. Taksim, dağıtmak; maksem, dağıtılan yer, demektir. Bu semtte onlarca çeşme yaptırarak suyu dağıttı. Azapkapı’daki zarif çeşme, Padişahın annesinin hayratıdır.
Topkapı Sarayı’nda Emanat-ı Mukaddese dairesindeki kadem-i şerifi Eyüp Sultan Türbesi’nin kıble tarafında mermerden yaptırdığı yirmi gözlü bir kemer içine koydurtup halkın ziyaretine açtırdı.
Ayasofya’ya bitişik imareti yaptırıp, açılış merasiminde bizzat bulundu. Galatasaray Ocağı’nda yaptırdığı kütüphanenin açılışında, iki tarafına yaptırdığı çeşmelerin hazinelerine şerbet doldurtup halka ikram ettirdi.
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024