SULTAN İBRAHİM’İN FECİ SONU
Yeni devirde bazılarının ''Deli İbrahim'' dediği Sultan İbrahim, hakkında anlatılanlara bakılırsa hiç de böyle birisi değildi. Akıllı, zeki, ama muhtemelen beyninde ur gibi fiziki bir rahatsızlıktan muzdarip ve bu sebeple asabi idi. Belki de, ağabeyi Caligula’nın hışmından aptal numarası yaparak kurtulan ve sonra imparator olan Claudius gibi davranmıştır.
Müzmin baş ağrısı ve uykusuzluktan çeken Sultan İbrahim, Veziriazam Kemankeş Mustafa Paşa ve Şeyhülislâm Yahya Efendi gibi iki değerli zâtın vefatıyla yapayalnız kaldı. Bu biraz da, Kemankeş Mustafa Paşa’nın, kendisine rakip gördüğü kişileri birer birer işbaşından ve Padişah’ın yanından uzaklaştırmasının bir neticesidir.
Haksızlığa tahammül edememesi, üstelik hislerini de saklamayı bilmemesi, sevenlerini azaltmış ve yanından uzaklaştırmıştı. Hâlbuki fermanlarında vezirine hitaben “Eğer bir yanlış yazdım ise bildiresin” diyecek kadar mütevâzı idi.
Bu nasıl bir dalkavukluk!
Veziriazam Semin Mehmed Paşa’ya “Evvelki lalam (vezirim) Kemankeş Mustafa Paşa bazen bana itiraz edip, bu iş makul değildir, derdi. Senden hiç böyle bir söz çıkmadı. Ne desem sualsiz kabul ediyorsun. Bunun aslı nedir?” diye sormuş; “Sizin sözleriniz ilahi ilhamın neticesidir” diye cevap veren veziriazamın dalkavukluğuna hayret etmişti.
Son veziriazamı Hezarpare Ahmed Paşa, harici hadiseler hakkına Padişaha yalan bile söylemekten çekinmezdi. Böylece etrafında işe yarar adam kalmamış, dalkavuk ve ikiyüzlü kimseler padişahın sonunu hazırlamıştı.
Hammer, devrinde hükûmet işleri sarsıntısız yürüdüğünü; acımasız bir tenkitçi olan tarihin, Padişah’ın vahim tesirlere yol açmayan şahsi kusurlarına müsamaha ile bakacağını söyler. Zamanında ilim ve fikir hayatı inkişaf etti. Osmanlı Devleti dünyanın en güçlü devleti olma vasfını sürdürdü.
Girit fethi uzayıp; Venedik donanması Ege’de dolaşırken; şiddetli bir kış İstanbul’u kasıp kavuruyordu. Haliç ve Boğaz donduğu için şehre iâşe getiren gemiler yanaşamamış; pahalılık baş göstermişti. Memnuniyetsiz bir kitle, olup biteni Padişah’ın uğursuzluğuna yükledi!..
Bir saray darbesi
Valilerin sık sık değiştirilmesi, taşrada huzursuzluğa sebep oldu ve isyanlar çıktı. Nasuhpaşazade isyanında asiler Üsküdar önlerine geldiğinde, Padişah hemen Üsküdar’a geçerek isyana bilfiil karşı çıkmış; bu sebeple asiler dağılmıştır.
Yeniçeri ağaları veziriazamla ters düşüp, sonra da Padişah’ı tahttan indirmeye karar verdiler. Fatih Câmii’nde toplanıp âdetleri üzere veziriazamı istediler. Veziriazam kaçıp saklandıysa da âsiler kendisini bulup öldürdüler. Cesedini paramparça yapıp etlerini Sultanahmed Meydanındaki bir ağaca astılar. Bu sebeple Ahmed Paşa, tarihe Hezarpâre (binparça) diye geçti.
Âsiler daha sonra saraya yürüyüp padişahı ayak divanına çağırdılar. Padişah kabul etmeyince, âsilerin yanındaki bazı ulemâ padişahın yanına çıkıp azledildiğini bildirdi. Heyetin başındaki Karaçelebizâde Padişah’a ağza alınmayacak hakaretlerde bulundu. Padişah da onu hıyanet ve isyan ile suçladı.
Bu arada âsiler Topkapı Sarayı’nı basıp Padişah’ı iki cariyesiyle beraber bir odaya hapsetti. Tarihte emsaline rastlanmayacak biçimde penceresi örülüp, kilidine kurşun akıtılarak, sahan girecek bir delik bırakıldı. Böylece Padişah diri diri mezara gömüldü!..
Hangi hükme göre?
Ertesi günü, isyana katılmayan sipahiler vaziyeti işitip Padişah’ı tekrar tahta çıkarmak üzere harekete geçince, âsiler Padişah’ın intikamından çekinerek dehşete kapıldı.
Şeyhülislâm Abdürrahim Efendi’den düzmece bir fetva alındı. Veziriazam, şeyhülislâm ve yeniçeri ağası Padişah’ın hücresine geldi.
Tarihçi Naima’nın ifadesine göre Padişah bu esnada üzerinde gülkurusu bir entari olduğu hâlde Kur’ân-ı kerim okuyordu. Kararı işitince, “Beni bu kitaptaki hangi hükme göre öldürüyorsunuz?” diye sordu.
Naima’nın, “Neuzubüllah yüzünde nur kalmamış” diye tasvir ettiği Cellat Kara Ali bile vaziyete dayanamayıp kaçmaya çalıştı ise de yeniçeri ağası mâni oldu.
33 yaşındaki Padişah, feryatlarına aldırılmaksızın gözü yaşlı saraylıların önünde boğduruldu. Ağabeyi Sultan II. Osman’dan sonra tahttan indirilen ve öldürülen ikinci padişahtır.
İntikam listesi
Ayasofya Camii avlusunda kendisi gibi talihsiz amcası Sultan I. Mustafa’nın yanına defnolundu. Sene 1648 idi. Tahta yedi yaşındaki oğlu Şehzâde Mehmed çıkarıldı.
Sultan IV. Mehmed, babasını öldüren 70 kişinin isimlerini bir deftere yazıp saklamış; zamanı gelince hepsinin icabına bakmıştır.
Padişah’ın, 6 oğlundan Mehmed, Süleyman ve Ahmed peş peşe hükümdar olmuştur. Zevcesi Hadice Terhan Haseki, Osmanlı tarihinin en meşhur ve yüksek meziyetli hanımlarındandır.
Sultan İbrahim’in acıklı hayatı, Avrupa’da alaka çekmiş; o asırda Whitaker ve Pix, birer piyes kaleme almıştır. Sultan İbrahim’in Topkapı Sarayı’nda yaptırdığı orijinal bir kameriye olan İftariye Köşkü, Türk bakır işçiliğinin şaheserlerindendir.
Ekmek derdi
Sultan İbrahim, cömert ve merhametli idi. Fakirlere çok ihsanları vardır. Hazine gelirlerinin muntazam toplanıp, yerli yerince sarfına, maaşların gecikmeden ödenmesine dikkat ederdi. Tebdil-i kıyafetle şehirde dolaşır, halkın ihtiyaçlarını yerinde gözlerdi.
Veziriazama yazdığı şu fermanı meşhurdur: “Sen ki lalamsın; şehirde gezerken fırın önünde ekmek almak için bekleyenler gördüm. Teb’a-yı şâhânemden [halkımdan] hiç birinin ekmek almak için bir an beklemesine rızam yoktur. Bir hoşça mukayyet olasın. Ve illâ başın keserim!”
Mülteka adındaki İslam hukukuna dair kıymetli bir kitabın Türkçeye tercümesini emretti. Mevkufat adı verilen bu kitap, 4 asır boyunca Osmanlı mahkemelerinde tatbik edilen yarı resmî kanun oldu.
Ben de padişahım!
Bir defasında Edirne’de iken halktan biri ileri çıkıp Padişah’ı selâmladıktan sonra, “Padişahım! Benim şikâyetim vardır” deyince, Sultan; “Söyle de tedbir edelim. Haklıysan haksızı cezalandıralım” dedi. Adam, “Padişahım! Kerim Ağa denen eşkıya bana zulmetti. Malımı, mülkümü alıp çoluk çocuğumla sokaklara attı. Memleketin varlıklı ailelerinden iken, bir lokmaya muhtaç oldum” dedi.
Padişah şahitleri dinledikten sonra, Kerim Ağa’yı getirtti. “Ağa! Hakkında şikâyet var. Mazlumları soyar, mallarını alarak sokaklara atarmışsın. Doğru mudur?” diye sordu. Ağa özür dileyeceği yerde, ileri geri konuşmaya başladı. “Ben yeniçeriyim” diye diklendi.
Bunun üzerine Padişah hiddetle yerinden kalkıp adamın yakasından tutarak yere çarptı. “Bre densiz! Sen yeniçeri isen, ben de padişahım!” dedi. Ağa cezalandırılıp haklıya hakkı teslim edildi.
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024