Gelişmiş Arama İçin Tıklayınız!

YARININ SAHİBİ VAR! - SULTAN II. SELİM

Büyük insanların çocukları çoğu zaman ne kadar meziyetleri olursa olsun, babalarının gölgesinde kalmaya mahkûmdur. Sultan II. Selim de, babası Kanunî Sultan Süleyman’ın gölgesinde kalmıştır.
12 Aralık 2022 Pazartesi
12.12.2022

 

11. Osmanlı padişahı ve 76. İslâm halifesi Sultan II. Selim, Kanuni Sultan Süleyman’ın sevgili zevcesi Hürrem Sultan’dan dünyaya gelen ortanca oğludur. İstanbul’da doğan ve ölen ilk padişahtır.

Uzunca boylu, açık alınlı, elâ gözlü ve yakışıklı idi. Muhtemelen annesinden aldığı sarışınlığı sebebiyle Sarı Selim diye tanınır.

Sultan II. Selim babasının naaşını Belgrad'da karşılıyor
Sultan II. Selim babasının naaşını Belgrad'da karşılıyor

Sabır ve temkin

Şehzadeliğinde ihtirasa kapılmadı. Âdeta sessizce ve akıllıca tahtın kendisine gelmesini bekledi. Musahibi Celal Bey’e sorduğu “Halk arasında bizim için ne derler?” sualine, “Mustafa’yı askerler; Bayezid’i de anne ve babası ile vezirler tutar” cevabını alınca, “Sultan Mustafa’yı en kuvvetlisi istesin. Bayezid Han’ı anne ve babası taleb etsin. Selim fakire de mevlâsı rağbet etsin! Biz safamızı sürelim. Yarının sahibi var” demişti.

Biraderlerinden Şehzade Mehmed ile Cihangir, hastalanıp vefat etti. Babalarına kafa tutan Şehzade Mustafa ile Bayezid’in hırsları, hayatlarına mal oldu. Şehzade Selim, sabrın nimetine kavuştu. Böylece tahta en lâyık namzet olduğunu gösterdi. Sabır bir devlet adamının en kıymetli meziyetidir.

Gerçi babası da kendisine meyilliydi. Çünki itaatkâr bir evlat idi. Babasıyla seferlere katıldı. Manisa, Karaman ve Kütahya valiliğinde maharetini ispatladı. Babası İran seferine giderken, kendisini yerine taht muhafızı olarak bıraktı.

Sultan II. Selim'in cülusu (Şahname)
Sultan II. Selim'in cülusu (Şahname)

Adam seçme kabiliyeti

Padişah olduktan sonra hükûmet işlerini tedbirli veziri ve damadı Sokullu Mehmed Paşa’nın ellerine bıraktı. Bugünki demokratik Avrupa monarşilerindeki hükümdarlara benzerdi. Ancak etrafındakilerin ihtiraslarına karşı uyanıktı.

Lala Mustafa Paşa, Özdemiroğlu Osman Paşa, Kılıç Ali Paşa, Piyâle Paşa gibi liyakatli devlet adamlarını destekledi; onları güçlü ve hırslı bir şahsiyet olan veziriazam Sokullu Mehmed Paşa’ya karşı himaye etti; hatta bir defasında “Elini ondan çek!” diyerek ikaz etti ve hiçbir zaman bürokratların elinde esir olmadığını gösterdi.

Sokullu, Osmanlı tarihinde bir padişahın saltanatı boyunca makamında kalan ikinci ve son veziriazamdır. İlki Yıldırım Sultan Bayezid’in veziriazamı Çandarlı Ali Paşa’dır. Bu devrin şan ve ikbalini, Padişah ile Sokullu arasında taksim etmek, adilane olacaktır. Ancak ona bu fırsatı tanıyan Padişah olduğuna göre, hakkaniyet icabı, hissesi de esasen daha büyüktür.

Sultan II. Selim
Sultan II. Selim

Sömürgeciliği önledi

Sultan II. Selim’in zamanı Osmanlı Devleti’nin en parlak devirlerindendir. Tunus, İspanyollardan fethedildi. Yemen’deki Zeydi direnişi kırılarak Osmanlı hâkimiyeti pekiştirildi. Portekizlilere karşı Açe (Endonezya) Müslümanlarına yardım için asker, top ve donanma gönderdi. Bu sayede Açe Sultanlığı 1914’e kadar istiklalini muhafaza edebildi.

Harzem sultanının yardım talebi üzerine Astırhan Seferi’ne çıkıldı. Hazar Denizi’ne dökülen Volga Nehri ile Azak Denizi’ne dökülen Don Nehri’nin birbirlerine çok yaklaştıkları bir noktada kanal açılarak Karadeniz ile Hazar’ın birbirine bağlanması; böylece Rus yayılmacılığına karşı Türkistan’ın himâyesi planlandı. Projeye başlandı. Ancak kış ve sair sebeplerle gerçekleşmedi.

Türkistan Türklerine alaka duyan Padişah’ın, iki sene sonra yardım gönderdiği Kırım Hanı Devlet Giray, Moskova’yı işgal edip Rusları sulha mecbur etti. Böylece Asya’nın sömürgecilerin eline düşmesini önledi.

Hind Okyanusu’nda siyasi ve ticari hâkimiyetini güçlendirmek isteyen Padişah’ın, Süveyş Kanalı projesi de tahakkuk edemedi.

Sultan II. Selim
Sultan II. Selim

Kimin kıymeti bilindi ki…

Sultan II. Selim, sulhsever bir hükümdardı. İran, Avusturya ve Venediklilerle sulh yapıp memleketi imara koyuldu. Tahta çıktıktan sonra sefere çıkmayan ilk padişahtır.

Zira kendi zamanındaki seferlerin hemen hepsi deniz seferleri idi ve padişahların donanmayla sefere çıktığı vâki değildi. Bu sebeple halk ve tarihçiler tarafından sönük bir şahsiyet olarak tanınmış; tarihte layık olduğu yere bir türlü konulamamıştır.

Lamartine der ki: “Kıbrıs fatihi, Avrupa ile tecrübeli bir müzakereci, Osmanlı deniz kuvvetlerinin canlandırıcısı, Avusturya’ya karşı Avrupa’da kendi lehine bir denge kuran, Fransa ile devamlı ittifakın taraftarı, Kırım ve Süveyş kanallarının açılması ile 4 denizin birleştirilmesi projesinin tertipçisi olan, Osmanlı tabiat politikasının şümulüne aldığı Venedik’i, evvela mağlup ederek, sonra himayesine alarak Almanya’nın baskısından kurtaran ve tabii düşmanı Papa’nın menfaatlerine ters düşüren; bir gün Don Juan’a mağlup olan, fakat ertesi gün becerikli siyaseti ve silah gücüyle parçaladığı Katolik ittifakı içinde bu kahramanı yenen, Kırım’a, Lehistan’a, Erdel’e ve Arabistan'a barış götüren, savaş yıllarında boşalan devlet hazinesini, barış yıllarında doldurmasını bilen, Osmanlılar arasında ilk defa olarak imparatorluğu Avrupa ile Hindistan arasında bir mal mübadele deposu yapan, deniz trafiğinin serbestliğini, ticaret emniyetini kuran, sadece fetihlere dayanan ekonomiyi, ziraat, sanayi ve barış içinde ayakta tutmayı beceren Sultan II. Selim olmuştur.”

Büyük insanların çocukları çoğu zaman ne kadar meziyetleri olursa olsun, babalarının gölgesinde kalmaya mahkûmdur. Sultan II. Selim de, babası Kanunî Sultan Süleyman gibi muhteşem bir hükümdar olan babasının gölgesinde kalmıştır.

Padişahın rüyası

Sultan II. Selim’in, hükûmet işlerine müdahalesi nadirdir. Birisi Kıbrıs’ın fethindedir (1570). Kıbrıs, VII. asırda Halife Hazret-i Muaviye zamanında Müslümanların eline geçmiş; hatta Peygamber aleyhisselamın süt teyzesi Hala Sultan burada şehit düşmüştü.

Ancak sonra kaybedilmiş; Memlûk Sultanı Eşref Tatar tarafından tekrar fethedilip, yine elden çıkmıştı. Bu, Osmanlıların adayı fethetmeleri için bir meşruiyet dayanağı idi.

Ayrıca Kıbrıs, Osmanlı toprakları içine bir bıçak gibi saplanıyor; adanın sahipleri Venedikliler, Akdeniz’de Osmanlı emniyetini sarsıyordu. Ada fethi çok zor olduğu için, Divan-ı Hümayun buraya bir sefer yapılmasına karşı idi.

Rivayete göre o günlerde Padişah bir rüya gördü. Resulullah, Kıbrıs’ın fethini haber verdi; şükran nişanesi olarak da bir câmi yaptırmasını istedi. Birkaç defa tekrarlanan bu hâdise üzerine Padişah adaya sefer yapılmasında ısrarcı oldu.

Hummalı bir faaliyet neticesinde yeni bir donanma yapıldı. Ada, korkulanın aksine kısa zamanda fethedildi. Padişah Lefkoşa’da Selimiye Câmii’ni yaptırdı. Kıbrıs’ın 3. fatihidir.

Sultan II. Selim Türbesi - Osman Hamdi Bey
Sultan II. Selim Türbesi - Osman Hamdi Bey

Sen bu devleti tanımamışsın!

Osmanlı donanması, 7 Ekim 1571’de Papalık, Malta, Venedik ve İspanya müttefik donanmasına karşı İnebahtı’da ilk defa bozgun acısını tattı. 152 parça gemi kaybedildi. Kaptan-ı derya bile şehit düştü. Çok üzülen Padişah, 5 ay içinde donanmanın yenilenmesini emretti.

Buna şaşıran Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’ya Sokullu Mehmed Paşa’nın şu tarihî cevabı meşhurdur: “Paşa! Paşa! Sen bu devleti tanımamışsın. Bu devletin kudreti o mertebededir ki, donanmanın bütün direkleri gümüşten, ipleri ibrişimden, yelkenleri atlastan yapılması emredilse, müyesserdir. Hangi geminin mühimmatı yetişmezse, bu şekilde benden al!”

Böylece bütün kış çalışılarak yeniden 200 parçalık bir donanma meydana getirildi. Hammer bunu Osmanlıların iktisadi ve teknik üstünlüklerine bağlar; “İnebahtı’yı kazanan sanki Türklerdi” der.

Hollanda’da İspanya’ya karşı isyanın başladığı 1567’de isyanın lideri Willem Orange, Sultan II. Selim’den yardım istemişti. Padişah, ‘düşmanının düşmanına’ yardım vaadinde bulundu; ama İnebahtı Bozgunu buna imkân vermedi.

O sıralar Hollanda’da ‘Liever Turks dan Paaps’ (Katolik olmaktansa, Türk olmayı tercih ederim) sloganı popüler olmuştu. Hatta bazı Hollandalılar, şapkalarına bu sloganın yazılı olduğu hilal şeklinde madalyonlar iliştirirdi.

Sultan II. Selim’in pek bilinmeyen şahsiyetini başka bir yazıda ele alırız inşallah...