POSTA PULUNUN BİR AŞK MACERASINDAN DOĞAN HİKAYESİ
Zamane gençleri ne telgrafı bilir, ne mektubu, ne de zarfa yapıştırılan rengarenk albenili posta pullarını. Halbuki vaktiyle muhtelif hadiseler vesilesiyle çıkarılan bu posta pullarını biriktirmek, bazıları için en heyecanlı bir meşgale teşkil ederdi.
Bu hobi, hem umumi kültürün inkişafına yardımcı olur, hem de çok genci çalkantılı buluğ çağında meşgul eder, kötü alışkanlıklardan alıkoyardı.
İşaret dili
Eskiden posta ücretini, gönderen değil, alıcı öderdi. Posta, alıcıya postanede teslim olunur; ücreti tahsil edilirdi. Uzak köylere postayı müvezziler götürüp alıcıdan ayrıca ücret alırdı.
Posta müfettişi ve Faydalı İlimleri Yayma Cemiyeti reisi Rowland Hill’in, İskoçya’daki bir kasabada kaldığı handa şahit olduğu rivayet edilen hadise, dünya çapında bir buluşa ilham kaynağı oldu.
Postacı, handa çalışan hizmetkâra bir mektup getirdi. Kız, mektubu aldı, evirip çevirdi, ücreti ödeyemeyeceğini söyleyerek geri verdi. Hill, kıza acıyarak ücreti ödemeyi teklif ettiyse de kız şiddetle karşı çıktı.
Postacı gittikten sonra, iş anlaşıldı. Mektup kızın Londra’daki nişanlısından geliyordu. Ama zarfın içi boştu. Posta ücretini ödeyecek güçleri olmadığı için, evvelden anlaştıkları şekilde zarfın üzerine her şeyin yolunda olduğuna dair işaret koyarak haberleşiyorlardı. Bu, öteden beri halkın adet edindiği bir şeydi.
Posta ücretinin yüksekliği hem insanların haberleşmesini zorlaştırıyor, hem de hükümeti zarara uğratıyordu. Sir Rowland, ücretin alıcı tarafından ödenmesinin mahzurunu fark edince, bunu çözmeyi kendisine iş edindi.
Black Penny
1837 yılında posta ıslahatı üzerine bir rapor yazarak Kraliçe Victoria’ya takdim etti. Posta ücretinin, muayyen bir tarifeye bağlanarak gönderici tarafından ödenmesini ve 15 gram altındaki bütün mektupların İngiltere içinde nereye giderse gitsin, 1 peni olarak sabitlenmesini tavsiye etti.
Bunun için hükümetin bastığı bir etiket, mektubun üzerine yapıştırılarak, ücretin ödenmiş olduğunu gösterecekti. Hükümet, amansız muhalefete rağmen, Penny Postage isimli bu “çılgın proje”yi kabul etti. 1 Mayıs 1849’da 1 penilik ilk pul basıldı. Üzerinde Kraliçe’nin resmi bulunan bu pul, 6 Mayıs’ta tedavüle girdi. Hemen ardından taahhütlü mektup için 2 penilik kırmızı pullar basıldı.
Bu etiket, damga manasına gelen stamp diye anıldı. Bazıları “Pulun üzerindeki majesteleri mi, ona benzemeye çalışan biri mi?” diyerek işi baltalamaya çalışsalar da, Kraliçe onlar gibi düşünmüyordu. Pul ölümüne kadar tedavülde kaldı ve 68 milyon küsur adet basıldı.
Yıl sonunda İngiliz posta dairesinin geliri 70 binden, 850 bin pounda çıktı. Kraliçe, bu büyük hizmetinden dolayı Rowland Hill’e lordluk verdi. Sir Rowland, 1854-1864 seneleri arasında Kraliyet Posta Dairesi müdürlüğüne getirildi.
Zarftan yelpazeye
Pullar o kadar sükse yaptı ki, İngiliz leydileri bunları zarftan sökerek yelpazelerine iliştirmeye, albümlerde toplamaya başladılar. Şu halde bunlar ilk pul koleksiyoncuları sayılabilir.
1843’te Brezilya ve İsviçre, 1847’de ABD, 1849’da Fransa, Belçika ve Bavyera, 1850’de İspanya ve Prusya, 1851’de Kanada ilk posta pulunu çıkardı.
Posta pulunun kullanılması sahtekârlıkların da başlamasına yol açtı. Pulun üzerindeki iptal kaşesini silerek tekrar kullanmak cihetine gidenler vardı. İngiltere fiyatı arttırmadığı için, zamanla bu sahtekârlık azaldı. Ama Fransa, zararını kapatabilmek için 20 santimlik fiyatı arttırınca, sahtekârlıklar da arttı ve mektup sayısı arttığı halde Fransız hazinesi posta pulu işinden zarar etti.
1 günlük yola 1 para
Osmanlıların pul ile tanışması fazla gecikmedi. İlk posta pulu Sultan Abdülaziz zamanında 13 Ocak 1863 tarihinde tedavüle girdi. İlk pul, ilk hususi gazetenin da neşriyle tanınan meşhur edebiyatçı Agah Efendi’nin posta nazırlığında basıldı.
Bu pul Darphane-i Âmire’de, yani devlet matbaasında sikkezenbaşı olan Abdülfettah Efendi ile Agop Enserciyan tarafından dizayn edildi. Üzerinde Sultan Aziz’in tuğrası ve desenler vardı. Taş baskı (litografi) tekniğiyle ince beyaz kağıt üzerine arkası yapışkanlı olarak basıldı. Sonra tülbend ve sünger kullanılarak anilin boyayla renklendirildi.
Üzerinde para yazmaz, mektubun ağırlığı ve mesafesine göre para alınırdı. 3 gramlık mektup için pul ücreti, bir günlük mesafeye 1 para idi (40 para=1 kuruş, 100 kuruş=1 lira). Halkın postaneye gitmeden zarfın üzerine pul yapıştırıp mektup gönderebilmesi için muhtelif yerlere posta kutuları konuldu.
Farsçada en küçük bakır paraya pul denirdi. Paramız pul oldu tabirindeki pul budur. Ama posta pulunun bununla alakası yoktur. Pul, yapışkan küçük nesnelere verilen isimdir. Nitekim gelinler yüzlerine süs için pul yapıştırırdı.
Par Avion
Mektup göndermek isteyen, mesafeye ve postanın ağırlığa, ayrıca tayyare ile gidip gitmemesine göre farklılaşan bir pulu zarfın üzerine yapıştırıyordu. Tebrik kartlarına veya tebrik kartı bulunan açık zarflara daha ucuz pul yapıştırılırdı.
Eğer tayyare ile gitmesi isteniyorsa, buna umumiyetle normal ücretin onda biri kadar fazla kıymette bir pul, ayrıca zarfın üzerine Par Avion ya da By Air Mail yazan bir etiket yapıştırılırdı. Tayyare postasının zarfı kenarında kırmızı mavi çizgiler olurdu.
Mektup taahhütlü veya iadeli taahhütlü ise buna yapıştırılacak pul daha pahalıydı. Taahhütlü mektubun akıbetini postaneye sorabilirdiniz. İadeli taahhütlü de küçük bir form doldurulur, mektubu alan bunu imzalar ve bu form gönderene teslim edilirdi. Paketler de posta marifetiyle gönderilir, bunların da üzerine ağırlığına göre değişen pul yapıştırılırdı.
Postanede pul üzerine gelecek şekilde damga basılır, burada hem postanın kabul tarihi, hem de postanenin adı yazardı. Böylece mektubun postaya ne zaman ve nerede verildiğini alıcı görebilirdi. Çoğu zaman bu damgalar kullanılmaktan eskir ve yazısı okunamazdı.
Zamanla postanelerin işlerini hafifletmek için pul makineleri yapıldı. Bunlar yığınla zarfa seri bir şekilde, posta ücretinin ödendiğine dair bir damga basıyordu. Pul koleksiyoncuları, pulun yerini alan bu çirkin klişelerden hoşlanmazdı.
Bir de damga pulları vardı. Vekaletnameden evlenme cüzdanına, hükümete yazılan istidalardan senetlere kadar her çeşit resmi vesikaya yerine göre damga pulu yapıştırılırdı. Damga pulu yapıştırılmadıkça kabul edilmezdi. Bunlar postanede değil, büfelerde satılırdı.
Pul Aşkı
Pul koleksiyonculuğuna filateli, koleksiyoncuya ise filatelist denir. Yunanca seven manasına philos ile posta ücreti manasına atelia kelimelerinden türeyen filateliyi, ilk defa 1864’te Paris’te Herpin adlı bir nümismat (sikke ve madalya mütehassısı) kullanmıştır. Richelieu caddesinde Arthur Maury ilk pulcu dükkanını açtı. Pulculuğa dair mecmualar ve kataloglar neşredilmeye başladı.
1860’da Fransız mekteplerindeki talebeler, Paris’in iki meşhur parkı Tuileries ve Luxembourg’da Pazar günleri bir araya gelip ellerindeki pulları trampa ederdi. Sonra büyükler de katıldı. Hükümet, bunların çocuklara ne maksatla yaklaştığını bilmediği için parkı koleksiyonculara yasakladı. Ama pul hastalığı artık önlenemezdi.
İtalyan asıllı çok zengin bir Fransız asilzadesi Philippe de Ferrari, garip ve biraz kaçık bir koleksiyonerdi. Pulları toptan pazarlık ederek alır, salaş pardösüsünün ceplerine doldururdu. Bunları sonra sekreteri albümlere yerleştirirdi. Pullara haftada en az 50 bin frank harcardı. Koleksiyonu malikanesinin iki büyük odasını işgal ediyordu. Böylece zamanının en ender pullarının yarısını toplamıştı. Bunlar 1920’deki müzayedede 28 milyon franka satıldı.
Baron Arthur von Rothschild hastalanıp, 145 albümden fazla koleksiyonunu 1893’te satmak istediğinde, Ferrari 145 bin frank gibi ucuz bir fiyat vermişti.
Kralların hobisi
Pul koleksiyonu, maddi bir kıymet de taşırdı. İngiltere Kralı V. George’un en büyük hobisi av ve pul idi. Mısır Meliki Faruk, Belçika Kralı I. Albert, İspanya Kralı XIII. Alfonso’dan başka Romanya kralları, Hind mihraceleri zengin koleksiyonlarıyla tanındılar. Sultan Hamid’in kızı Ayşe Sultan, nadide pullar toplamak için heyecan duyduğu koleksiyonunu, geçinebilmek için sürgünde satmak mecburiyetinde kalmıştı.
En zengin pul koleksiyonunun Fransa’nın Alsace kesiminden 1959’da ölen Maurice Burrus’a ait olduğu söylenir. 1,5 milyon sterlin kıymetindedir. British Museum’daki 400 albümlük milli koleksiyon 1 milyon sterlin kıymetindedir.
Koleksiyoncular, bir mektup zarfı gördüğü zaman, üzerindeki pulu almak için can atardı. Çocuklara verilen en cazip hediyelerden biriydi. Evvela o kısım makasla kesip alınır, sonra da suyun içine konurdu. Bir müddet sonra pul zarfından ayrılırdı. Sonra kurutulur ve bunun için yapılmış albümlere dizilirdi. Pulların zamkını bozmamak için her koleksiyonerin bir cımbızı, ayrıca bir de büyüteci olurdu.
Hemen herkes koleksiyona meraklıydı. Bazıları daha meraklıydı. Bunlar, muayyen ülke veya temalara göre damgalı yahut damgasız koleksiyonlar yapardı. Mesela felan tarihten itibaren Lüksemburg pulları ya da kuşlar, kuleler temalı pullar biriktirirdi. Pul cemiyetlerine gider gelir, sergilere katılır; neşriyatı takip ederdi.
Pul koleksiyonu yapmak bir zamanlar o kadar elit ve koleksiyoncular da bir o kadar emin gözüküyor olmalı ki, “pul koleksiyonu göstermek” tabiri argoda kız tavlamak için kullanılır olmuştur. Ömer Seyfeddin’in Koleksiyon adlı hikayesinde, Levanten bir babanın erkek misafirlerine kendi odasında kıymetli taş “koleksiyonu göstererek” 300 frank isteyen bir genç kız tasviri vardır.
Pulların bir kısmı, üzerinde sadece ücret yazan normal posta pullarıdır. Ayrıca muayyen hadiseler vesilesiyle basılan renkli ve albenili hatıra pulları vardır. Bunlar da postada kullanılabilir.
Pul koleksiyonerleri bu hatıra pullarının ne zaman tedavüle çıkacağını öğrenir, o gün merkez postanesine gidip istediği kadar seri, blok ve ilk gün zarfı alırdı. Blok, bu pulun bitişik dörtlü haliydi. Ayrıca bu iş için hususi basılmış bir zarfın üzerine o pul serisini yapıştırıp o güne mahsus hususi damga ile damgalatırdı. Bu, koleksiyoncular için ayrı bir kıymet ifade ederdi.
Pul eğer yanlış basılmışsa ve postane farkına varıp toplamadan koleksiyonerin eline geçmişse, bu erörlü pul, koleksiyonerler için kıymetliydi. Bazen puldaki fiyat yenilenir, bu sefer eski pulların üzerine sürşarj yapılarak (üzerine ikinci bir baskıyla) yeni fiyat girilirdi. Bazen yeni kurulan devletler eski pulları böyle sürşarj ederek kullanırdı.
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024