ADALET VE İHTİŞAM KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN
Sultan I. Selim’in vefatı ne kadar üzüntüye sebep olduysa; yerine Şehzade Süleyman’ın geçişi o kadar sevinç doğurdu.
Bu padişahın devri, Osmanlıların, hatta Türk tarihinin altın çağı sayılır. Bu sebeple Avrupalılar kendisini Muhteşem (Magnificent, Magnifique) ve Büyük Türk (Grand Turc) diye anmıştır.
XVIII. asır Roman tarihçisi Dimitri Kantemir tarafından Kanuni diye anılmış; Türkler tarafından bu unvan, isminden daha çok tutulmuştur.
Yeni sayfa
Babasının valiliği sırasında 1494’te Trabzon’da dünyaya geldi. Annesi, Kırım Hanı’nın kızıdır.
İyi bir tahsil gördü. Trabzon’da iken bir Rumdan kuyumculuk sanatını öğrenmişti. Hemen her Osmanlı padişahının bir el sanatı vardır. Sydney Nettleton Fisher der ki, “Zamanın hiçbir prensi, onun kadar iyi yetişmemiştir.”
Kırım’a yakın Kefe’de ve Manisa’da valilik yaptı. 1520’de babasının vefatı üzerine tek varis olarak 26 yaşında tahta çıktı. Onuncu Osmanlı padişahı ve yetmiş beşinci halifedir.
Babasının koyduğu ticaret yasağını kaldırarak İran’a bir jest yaptı. Malları müsadere edilen tacirlerin mallarını tazmin etti. O tarihe kadar hazineye giren bir meblağın halka iadesi, dünyada görülmüş şey değildi.
Sultan Selim’in Şam’a vali yaptığı bir Memluk asilzadesinin Rodos şövalyelerinin desteğiyle çıkardığı isyanı bastırdı. Muvaffak olamasaydı, Memluk Devleti dirilir; Sultan Selim’in emekleri heba olurdu.
Fetihten fetihe
Sonra, tahta çıkışını bildirmek için gönderilen elçileri öldüren Macar kralının üzerine yürüdü. Belgrad’ı aldı (1521). Ardından Rodos’u sulh yoluyla fethetti (1522).
Alman esaretindeki Fransa Kralı I. François, Sultan Süleyman’dan yardım istedi. Macar kralının, Osmanlıların can düşmanı İran’la ittifak kurması; bir yandan da Eflak-Boğdan’ı Osmanlılara karşı kışkırtması üzerine, Macaristan üzerine yürüdü. Macarları Mohaç’ta 2 saat içinde mağlup etti (1526). Macaristan, Osmanlı toprağı oldu.
Ardından Macaristan ve İran’ı kışkırtan Almanya’yı dize getirmek için Viyana’yı kuşattı. Ancak kış sebebiyle alamadı (1529).
Avrupa’nın en kudretli hükümdarı olan V. Karl, hiçbir zaman Sultan Süleyman’ın önüne çıkmadı. Padişah, Avusturya, Venedik, Boğdan ve Macaristan üzerine seferler yaptı. Almanya’ya kaymasını önlemek için evvela 1540’ta Venedik ile sulh yaptı; ardından da 1547’de Almanya ile anlaştı.
Ocağı yanacak kale
122 gemi ve 20 bin askere sahip Barbaros Hayreddin Paşa, 600 gemi ve 60 bin askere sahip haçlı donanmasını Preveze’de de mağlup etti (1538). Bu, o zamana kadar tarihin en büyük deniz muharebesidir.
Donanma, Portekizlilere karşı Müslümanları himaye etmek maksadıyla Hindistan’a seferler yaptı. Yemen ve Habeşistan fethedildi. Cebelitarık’tan Basra Körfezine kadar denizler Osmanlı hakimiyetine girdi.
Sonra Padişah İran üzerine yürüdü, Bağdad’ı fethetti (1555). Tarihçiler der ki, “İran olmasa Almanya’nın, Almanya olmasa İran’ın, Sultan Süleyman’ın önünde yaşama şansı yoktu.”
Sultan Süleyman’ın son seferi 1566’da yine Macaristan üzerine idi. Bu sefer sırasında 72 yaşında vefat etti. İhtiyarlık çöküntüsüne, yorgunluk, gut, dizanteri, anjin ve inme eklenmişti.
Gözlerini Zigetvar kalesine dikerek söylediği, “Bu ocağı yanacak [kale] daha alınmadı mı?” son sözleri olmuştur. Vefatı gizlenerek, cenazesi İstanbul’a getirilip yaptırdığı caminin yanına defnedildi.
İnce bir siyaset
Babasından miras kalan 6,5 milyon km2 toprağı; vefatında 14,9 milyon km2’ye çıkartmıştır. Osmanlı padişahları arasındaki en uzun olan 46 senelik saltanatının 10,5 senesi at üzerinde geçmiş; bizzat 13 büyük sefere katılmıştır. Bu ihtişamlı devleti kurmak için bizzat çok meşakkat çekmiştir.
Osmanlı hükümdarları arasında, diplomasi ve siyasetteki dehası ile dedesi Sultan Fatih’ten, askerlik dehası ise babasından hemen sonra gelir. Teşkilatçılığı ve siyasi kabiliyeti çok yüksekti.
Devrin en büyük 4 devletini (Almanya, Lehistan, Rusya, Venedik) vergiye bağlaması ve Fransa’yı himayesine alması, Sultan Süleyman devrinin haşmetini göstermeye kâfidir. Böylece Avrupa siyasetinde tayin edici bir rol oynayarak modern Avrupa’nın teşekkülünde tesiri olmuştur.
Dedesinin Katolikliğe karşı Ortodoksluğu himaye ettiği gibi, o da Protestanlığı ve Protestan prensleri himaye etmiş; Almanya’ya karşı Fransa’yı tutmuştur.
Böylece Osmanlı cihan hakimiyetini sadece maddi değil, siyasi kuvvetle kurmuştur. Hammer der ki: “Bütün Protestan hükümdarlar, selametlerini Sultan Süleyman’a borçludur.”
İstolni-Belgrad (Skezesfehervar) fethedildiği zaman, Macarların milli hislerine hürmet gösterip şehrin en büyük kilisesini camiye çevirmemişti. Çünki Macar kralları bu kilisede taç giyer ve ölünce buraya gömülürlerdi. Osmanlılar, kralların naaşları üzerindeki kıymetli hazineye de dokunmamıştır.
Amerikan Kongresi’ndeki rölyef
Sultan Süleyman’ın bir hususiyeti vardır ki, hepsinden ehemmiyetlidir. Adalete, kanuna ve ananelere hürmeti, en bariz hususiyetidir. Bunu anlamadan, XVI. asır Osmanlı İmparatorluğu’nun haşmeti anlaşılamaz. Kanuni unvanı, kanun yapıcılığından değil, kanuna olan hürmetinden dolayı verilmiştir.
Fairfax Downey der ki: “İngiltere kralı VIII. Henry, Muhteşem Süleyman’ın ülkesine bir heyet göndererek, ıslahatına esas almak üzere adli müesseseler hakkında bir rapor hazırlatmıştır.” Amerikan Kongresi’nde tarihin en büyük 23 hukukçusu arasında onun da rölyefi vardır.
Mısır Valisi Hüsrev Paşa’nın İstanbul’a gönderdiği Mısır vergisi her zamankinden fazla tutunca, Divan-ı Hümayun memnun olması gerektiği halde şüphelendi. Hüsrev Paşa yeni yapılan kanallar sebebiyle mahsulün fazla geldiğini söylediyse de Padişah tatmin olmadı. Mısır’a müfettişler gönderdi. Müfettişler valinin beyanını doğruladığı halde, Padişah, fazla gelen meblağı Mısır’a iade ederek kanal, yol ve liman inşasında kullanılmasını emretti.
Belgrad seferinden dönüşte, ekinlerinin çiğnendiğinden yakınan bir köylü, Padişah’ın huzuruna çıkabilmiş ve “Seni kanuna şikâyet ederim!” diyebilmiştir. 10 Mayıs 1526 ve 20 Temmuz 1529’da bu sebeple askerler cezalandırılmıştır.
Boğdan seferinde 29 Ağustos 1538’de Kızılgöl’de (Lacu Rosu) bir Hristiyan köylünün evini yakan iki Osmanlı askeri idam edilmiştir. Bu hadise, klasik anekdot olarak Avrupa’da tarih kitaplarına bile girmiştir. Bugün bile düşman toprağında bulunan askerlerin neler yaptığı düşünülürse, “Kanuni” sıfatının manası daha iyi anlaşılır.
Sultan Süleyman Kanunnamesi’ndeki bir madde çok dikkat çekicidir: “Memur veya halk, zengin veya fakir, şehirli veya köylü, suç işlediği zaman kanun karşısında eşittir.” Bu, sınıf ve mevki farkı gözetilmeksizin fertlerin eşitliği prensibinin Fransız inkılabından çok evvel Osmanlı Devleti’nde mevcut olduğunu göstermektedir.
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024