BÜYÜK KARTAL: FATİH SULTAN MEHMED
Osmanlı tarihinde her padişah bir yönüyle ön plana çıkmıştır. Mesela Yavuz Sultan Selim ve Sultan IV. Murad askerlik, Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan II. Mahmud devlet adamlığı, Sultan II. Abdülhamid diplomasideki mahareti ile ön plana çıkmışlardır.
7.Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmed ise, sadece devlet adamlığı, askerlik ve diplomaside değil, ilim, fen, edebiyat gibi her sahada maharetini ispat etmiştir. Bu cihetten Avrupa’da bile emsaline az rastlanır tam bir Rönesans hükümdarıdır.
Fetih ideali
Fatih Sultan Mehmed, Sultan II. Murad’ın oğludur. 1432’de doğdu. Annesi Hümâ Hatun, İsfendiyar prensesi veya bir cariyedir. Zamanın mühim âlimlerinden ders aldı.
Hayatta iken oğlunun saltanatını görmek isteyen babası, tahtı ona bıraktı. Ancak büyük bir Haçlı ordusunun saldırması üzerine, genç padişah babasını tekrar tahta çağırdı. Sultan II. Murad’ın 1451’de ölümüyle ikinci defa tahta çıktı.
Hemen İstanbul’un fethine girişti. Gece gündüz aklındaki bu ideali gerçekleştirmek için evvela Boğaz’ın ikmal yolunu kesen Rumelihisarı’nı yaptırdı. Çabuk soğuyan toplar imal ettirdi.
Haliç’i kapatan zinciri aşmak için, gemileri karadan denize indirdi. Nihayet 53 gün süren zorlu bir kuşatmadan sonra, 29 Mayıs 1453’te dünyanın incisi İstanbul, Müslümanların eline geçti.
Yeni bir çağ
Böylece Hazret-i Peygamber’in “Kostantiniyye elbet bir gün fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne iyi kumandandır. Onun askeri ne iyi askerdir” müjdesini tahakkuk ettirerek İslâm âleminde büyük prestij kazandı. Ebulfeth ve Fatih unvanı ile anılmaya başlandı.
Padişah, boş bulunan Ortodoks Patrikliğine tayin yaptı. Ülkesindeki Ortodoksların da hâmisi sıfatıyla, Katoliklere karşı bir güç elde etmiş oldu. Osmanlılar, harab şehri imar ettiler. Şehre, kendi mühürlerini bastılar.
Bu fetih ile artık Avrupa’da Osmanlıların durdurulamayacağı fikri yerleşti. İnsanları yeni arayışlara sevk etti. Batıda yeni keşiflere yol açtı. Bir yandan da Rönesans doğdu. Bazı tarihçilere göre İstanbul’un fethi, Yeni Çağ’ın başlangıcıdır.
"Benim ne işim vardı?"
Bundan sonra Belgrad müstesna olmak üzere bütün Sırbistan, ayrıca Mora, Bosna, Hersek ve Arnavutluk Osmanlı ülkesine katıldı. Eflak ve Boğdan, otonom bir Prenslik şeklinde Osmanlı Devleti’ne bağlandı.
Karaman Beyliği ve Trabzon’da Pontus İmparatorluğu adıyla hüküm süren Bizans kalıntısı devlet tamamen ortadan kaldırıldı.
Doğu Anadolu ve İran’da hüküm süren ve eski Anadolu beyleri ile Venedik tarafından tahrik edilen Akkoyunlu Devleti hükümdarı Uzun Hasan Bey, 1473 tarihinde Otlukbeli Muharebesi’nde Sultan Fatih’e yenildi.
Geri çekilirken, “Ah Karamanoğlu! Hanedanın yıkılsın! Bednam (kötü şöhretli) olmama sebep oldun. Benim Osmanoğlu (Sultan Fatih) ile ne işim vardı?” dediği ve oğullarına Osmanlılarla savaşmamayı vasiyet ettiği meşhurdur.
Sultan Fatih de, “Müslüman memleketini tahrip etmek, İslâm hükûmetini yıkmak ve Müslümanlarla uğraşmak doğru değildir” diyerek onu takip etmedi.
Üç taçlı madalyon
İstanbul’un fethinden sonra kendisine bağlanan ülkelerle Osmanlı Devleti bir imparatorluk hâlini aldı. İmparatorluk, çeşitli taçların kendisine bağlı olduğu büyük devlet demektir.
Çözülen Altınordu Devleti bakiyesi devletlerden Kırım Hanlığı, 1475’te gönüllü olarak Osmanlı himayesine girdi. Diğer hanlıklar ise birer birer Rus Çarı Korkunç İvan tarafından yutuldu...
Sultan Fatih, 20 devlet ile tek başına savaşmış; 17 devlet ve 200 küsur şehir ve kale fethetmiştir. Belgrad kuşatmasında alnından ve dizinden yaralanmıştır.
Sultan Mehmed namağlup bir hükümdar değildi. Ama Belgrad ve Rodos’taki muvaffakiyetsizliklerinden dersler çıkarmayı bildi.
Onun zamanında Osmanlı donanması Venedik’i geçerek dünyanın birinci donanması hâlini almıştır. Karadeniz ve Ege, birer iç deniz olmuştur.
Böylece Kırım, Bosna, Eflak, Boğdan, Erdel, Arnavutluk gibi nice taçları elinde tutan Sultan Fatih’i, Avrupalılar, "Doğu Roma İmparatoru" kabul etti.
İtalyanlar, kendisini parçalanmış ülkelerini birleştirecek kahraman olarak gördüler. Öyle ki Floransa Dükü, Fatih’in resmini, Osmanlı, Doğu ve Roma taçlarını sembolize eden üç taçlı madalyonlara bastırdı.
Osmanlı ordusu iki koldan hareket ederek, 60 gemilik bir filo Hristiyanlığın Akdeniz’deki en mühim üssü olan Rodos’u; 100 gemilik bir filo da İtalya’nın topuğundaki Otranto’yu kuşattı. Rodos alınamadı; ama Otranto düştü.
Büyük Kartal öldü
1481 yılında hedefini gizli tuttuğu; ama Mısır veya Rodos yoluyla İtalya üzerine olduğu tahmin edilen bir sefere çıktı. Çünki vezirler, hasta olan Padişah’ın, havası daha mutedil olan Mısır’da iyileşeceğini söylemişlerdi.
Ancak öteden beri gut (nikris) hastalığından muzdarip olan padişah, bu sefer başlangıcında vefat etti.
Bu seferin ardından Padişah’ın İtalya üzerine yürüyeceğini düşünen Venedik, çok endişelenmişti. Türklerin yarımadaya çıkmasını kendi hâkimiyeti cihetinden tehlikeli görmüş ve hep engellemeye çalışmıştır. Bu sebeple Sultan’ın, doktor sıfatıyla saraya sokulan Venedik ajanları tarafından zehirlendiğini iddia edenler vardır.
Bu ölüm derhal Osmanlı ülkesindeki İtalyan diplomatlar tarafından “La Grande Aquila è Morta! (Büyük Kartal öldü)” cümlesiyle Venedik ve kısa bir zaman sonra da Roma'da bulunan Papa'ya kurye gönderilerek bildirilmiş; İtalya'da günlerce toplar atılıp, şenlikler yapılmıştır.
Sultan Fatih’in vefatıyla, Floransalıların ümitleri ve İtalya'nın birleşmesini hayal edenlerin hayalleri dört asır için suya düşmüştür. Hatırası için Floransalı şair Amyris Gian Mario Filelfo bir mersiye yazmıştır.
Değer mi?
Sultan Fatih, 1461 senesinde Erzincan üzerine yürüdüğünde, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Bey, yaşlı annesini hediyelerle beraber padişahı karşılamaya gönderdi. Padişah kendisini büyük bir hürmetle karşıladı. Onun hatırına Uzun Hasan Bey ile sulh yapıp, Bulgar Dağı yoluyla Trabzon’a yöneldi. Dağ yüksek ve yolları çetindi. Padişah yaya yürüyordu. Uzun Hasan Bey’in annesi, “Oğlum, bir Trabzon için kendini bu kadar yormak değer mi?” deyince, Sultan Fatih, “Valide! İslâmiyetin kılıcı benim elimdedir. Eğer bu meşakkatlere katlanmayacak olursam, gazi unvanına da hak kazanamam. Yarın Allah’ın huzuruna çıktığım zaman mahcup olurum” cevabını verdi. Dağı böylece geçti. Trabzon’a indi ve şehri fethetti...
O, ideal bir Rönesans hükümdarıdır. Asırlar boyu nadir yetişen şahsiyetlerdendir. İyi bir asker, iyi bir devlet adamı, iyi bir âlim, iyi bir şairdi. Daha çok büyük dedesi Yıldırım Sultan Bayezid’e benzetilir. Ama onun düştüğü hatalara düşmemiştir. Hiçbir sıkıntı, meşakkat, uykusuzluk, yorgunluk, hastalık onu yıldırmamış, hedefinden şaşırtmamıştır...
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024