SULTAN MURAD HÜDAVENDİGÂR’IN BENZERSİZ VEFATI
Muvaffakiyetin yalnız kılıçla kazanılmayacağını, Anadolu beylikleriyle yürüttüğü münasebetlerde gören Sultan I. Murad Hüdâvendigâr, güçlü bir donanmaya sahip bulunan Venediklilerle mesele çıkarmamaya çok dikkat ederdi. Eğer şehirler teslim olursa, bunlara ahidname ile tam emniyet ve hürriyet tanınırdı.
İkisi de Haçlı tehdidi karşısında olan Sultan Murad ile Mısır Sultanı Berkuk ittifak yapmışlardı.
Osmanlılar karşısında mağlup olup affa uğrayan Karamanoğlu Alaaddin Bey, aynı zamanda kayınpederi olan Sultan Murad döner dönmez Haçlılarla müzakereye girişti. Ama korkusundan birkaç sene sonraki Kosova Muharebesi’ne bir birlik göndermeyi de ihmal etmedi.
İlk top atışı
1388’de 30 bin kişilik Sırp-Bosna müttefik ordusu daha evvel yapılmış bulunan sulh anlaşmasını ihlal etti. Sırbistan’ın cenubi garbındaki Ploşnik’teki 20 bin kişilik bir Osmanlı ordusunu bozdu.
Bu galibiyet, Avrupalıları heyecanlandırdı. Osmanlıları Balkanlardan tamamen kovmak üzere bir Haçlı ordusu hazırlandı. Bunun üzerine Padişah, Sadrazam Ali Paşa’ya derhal Bulgaristan’ın tamamen istilası emrini verdi.
Buna rağmen Sırp ordusu ilerlemeye devam etti. 1389’da Kosova ovasında perişan oldu. Sırp kralı, maktul düştü.
8 saat süren Kosova Muharebesi, Osmanlı tarihinin en mühim hadiselerindendir. Balkanlarda Osmanlı hâkimiyetini perçinlemiş; buradaki kavimlerin istikbalini tayin etmiştir. Osmanlıların ilk defa top kullandığı muharebe budur. (Başka bir rivayette ise, ilk top, birkaç sene evvelki Karaman seferinde kullanılmıştır.)
Harbden evvelki gece, Sultan Murad’ın çadırında şehitlik arzusuyla, “Ey Allahım! Beni bu Müslümanlara kurban et; yeter ki onlar düşman elinde yenilip helak olmasın!” diye dua ettiği, Osmanlı kroniklerinde anlatılır.
Kabul olunan dua
Harbin sonunda yaralı Sırp Prensi Miloş Kobiliç kendisiyle görüşmek istedi. Bu esnada koynunda sakladığı hançerle Padişah’ı şehit etti. Bundan sonra Osmanlı padişahlarının huzuruna çıkan yabancıların iki koluna birer askerin girmesi adet oldu.
Padişah vefatında 63 yaşında idi. harb meydanında ölen başka padişahlar da vardır. Ama düşmandan aldığı yara ile ölen ilk ve tek padişah Murad Hüdâvendigâr’dır.
Padişah’ın şehit edildiği yer olan muvakkat mezarı, bugün Müslümanların ziyaret ettiği mukaddes bir makam ve Rumeli’deki Osmanlı hâkimiyetinin sembolü sayılır. Sultan’ın naaşı Bursa’ya getirilerek, yaptırdığı caminin aynındaki türbesine gömüldü.
Bir hükümdarın böyle muzafferen harb meydanında şehit düşmesi, İslam âleminde öyle teessür uyandırmıştır ki, Mısır Sultanı Berkuk, Sultan Murad’ın Bursa’daki türbesine bir şamdan, bir tas ve bir mushaf vakfetmiştir.
Padişah harb meydanında şehit düştüğü halde, düşman bunu fırsat bilip ilerleyememiştir.
Sırplar, asırlar sonra bu milli kahramanlarını anmak üzere burada büyük bir abide yaptırmışlardır. Bu abide ekseri Arnavut asıllı yerli halk tarafından defalarca yıkıldığı için, çok ileride, harbin cereyan ettiği sahrada bugün asker muhafazası altında yeniden yaptırılmıştır.
Yıkılan kale duvarı
Sultan Murad, orta boylu, yuvarlak yüzlü, kavisli burunlu, iri gözlü; enli çatık kaşlı, seyrek sakallı, geniş göğüslü, uzun parmaklı idi.
Candaroğlu Süleyman Bey’in kızı Gülçiçek Hatun’dan başka, siyasi sebeplerle Bulgar Kralı’nın ve Bizans İmparatoru Manuel Paleologos’un kızları ile evlendi. Bulgar Marya’nın kardeşi Aleksander, müslüman oldu ve Manisa sancakbeyi iken şehit düştü.
Sultan Murad’ın, Bayezid, Yakub, Savcı, İbrahim ve Yahşi adında 5 oğlu; biri Saruhan ve ikisi Karaman beylik hanedanına gelin giden 4 kızı vardı.
Sadece askerliği değil; teşkilatçılığı, adaleti ve insan kullanma sanatını iyi bilmesi ile tanındı. Ani karar vermekte ustaydı. İcabında çok da temkinliydi. Etrafındakilerle istişare etmeden hiçbir iş yapmaz; haklı sözü ve doğru fikri kabul ederdi. En sıkıntılı zamanlarda itidalini muhafaza etmesini bilirdi.
Çok disiplinli, ciddi ve sertti. Ama icabında merhametli, şefkatli ve müsamahalı oluşuyla, samimi tavırlarıyla kendisini herkese sevdirmiştir.
Teşkilatçı padişah
Sultan Murad, evvelki İslâm devletlerindeki kadıları tayin ve kontrol etmekle vazifeli kadiyü’l-kudat makamının dengi olarak 1361’de kazaskerlik makamını kurdu. Kazasker, ulemanın; yani Osmanlı adliye ve maarif bürokrasisinin reisidir.
O zamana kadar Osmanlı ordusu, yaya ve müsellem adıyla piyade ve süvari birliklerinden müteşekkildi. Bunlar ücretle sefere gider; barış zamanı hususi işlerle, mesela ziraatla meşgul olurdu. Askeri harekatların artması sebebiyle Sultan Murad zamanında daimi ve maaşlı bir orduya ihtiyaç duyuldu.
İslâm hukukuna göre harbde esir alınanların beşte biri devlete aittir. İlk zamanlar bu meblağ, Selçuklu sultanına gönderildi.
1362’de ulemadan Karamanlı Kara Rüstem ve kazasker Çandarlı Kara Halil Paşa’nın gayretleriyle pençik kanunu hazırlandı. Esirlerden elverişli olanların devlet adamı ve asker olarak yetiştirilmesi hükme bağlandı.
Böylece yeniçeri (ağır piyade) ve sipahilerden (ağır süvari) meydana gelen Osmanlı kapıkulu (hassa) ordusunun esası kurulmuş oldu.
Meğer ki Allah yıka
Sultan Murad, son derece dindardı. Âlimlere ve evliyalara hürmetkârdı. Her Cuma namazı çıkışı, fakirlere sadaka dağıtırdı.
Halk arasında evliya olarak görülür; kerametleri anlatılırdı. Mesela Plevne kuşatması 15 gün sürüp, kale fethedilemeyince, “Bu kaleyi almak zordur. Meğer ki Allah yıka!” demiş; tam o anda kalenin bir duvarı gürültüyle yıkılmıştır.
Bir av esnasında elinden kaçıp, bir çatıya konarak geri dönmeyen inatçı şahine, “Taş ol inşallah” demiş; kuş anında taş kesilmiştir.
Hayırhah hükümdar, kibar şövalye
Sultan Murad, 29 sene süren hükümdarlığı zamanında zaferden zafere koştu. Babasından miras aldığı toprakları 5 misli büyüterek oğlu Yıldırım Sultan Bayezid’e 500 bin km2’lik bir ülke bıraktı. Bu topraklar, 1878 ve 1912’ye kadar tam 5 asır Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır.
Meşhur tarihçiler hakkında der ki:
Rum tarihçi Halkondil: “Bizzat 37 muharebeye iştirak etti. Cesurdu; hiçbir zaman gevşeklik göstermezdi. Tedbirliydi. İşlerini tanzim etmekte, her şeyi zamanı gelince yapmakta mahirdi.
İhtiyarlığında da gençliğindeki gibi enerjikti. Maiyetini hoş tutardı. Az konuşur; konuştuğu zaman güzel söz söylerdi. Hayırhah bir hükümdar; yorulmak bilmeyen bir avcı ve kibar bir şövalye idi.”
Romen tarihçi Iorga: “Müslümanlara karşı cömert ve alicenap; Hristiyanlara karşı ise galip gelmeyi değil, gönülleri kazanmayı bilen yumuşak bir hükümdardı.”
Slav tarihçi Dabinoviç: “Murad sadece güçlü bir politikacı değil; birinci sınıf bir kumandandı. Verdiği söze bağlı kalırdı. Çok müsamahakârdı. Devletin siyasetini ihlal edici hareketlere ise müsamaha göstermezdi.”
Fransız tarihçi Grenard: “Şahsiyeti itibariyle zamanın Avrupa’sında benzerine rastlanmayan, adeta doğuştan bir hükümdardı.”
Amerikalı tarihçi Gibbons: “Osman Gazi etrafına bir millet toplamış; Orhan Gazi bir devlet meydana getirmiş; fakat imparatorluğu Murad Hüdâvendigâr kurmuştur.”
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024