Ayakları Asya’da, Gözleri Avrupa’da: ORHAN GAZİ
Osman Gazi’nin, Şeyh Edebali’nin kızı Malhun Hatun’dan doğan oğludur. Ömer Bey’in kızı Bâlâ Hatun’dan doğduğunu veya her iki hanımın da aynı kişi olduğunu; Şeyh Edebali’nin isminin Ömer olduğunu söyleyenler de vardır.
Dedesi Ertuğrul Gazi’nin öldüğü 1281 senesinde dünyaya geldi. Orhan, “şehir hâkimi” manasına gelen Türkçe bir kelimedir. Osmanlı padişahlarında ismi Arapça veya Farsça menşeli olmayan tek isim budur.
Vezir kardeş
Babası tarafından adeta istikbalin hükümdarı olarak yetiştirildi. Bir devletin kuruluşuna bizzat şahit oldu. Babasının sağlığında kumandan sıfatıyla muharebelere iştirak etti. Sultanönü (Eskişehir) valisi oldu. Bursa’yı fethetti. Babasının hastalığı sebebiyle 1319’dan itibaren birkaç sene ona naiplik yaptı.
Babası 1324’te vefat edince, 43 yaşında tahta çıktı. Ağabeyi Alaaddin Paşa, tahtı kendisine teklif etti. O da onu kendisine vezir yaptı. Bu Alaaddin Paşa’nın, Orhan Gazi’nin kardeşi Alaaddin’den başka biri olduğunu söyleyenler de vardır.
Dedesi gibi bir âlim olan Alaaddin Paşa, Osmanlı Devleti’nin ilk teşkilat kanunlarını hazırladı. Yaya ve müsellemlerden meydana gelen daimi bir ordu kuruldu. O zamana kadar ordu, gönüllü askerlerden müteşekkildi.
Askerlere maaş bağlandı; vergi muafiyeti getirildi. Askeri serpuşu kırmızıdan beyaza çevirdi. Bu devirde Avrupa’da muvazzaf asker usulü yoktu. Ta ki 1448’de Fransa Kralı VII. Charles okçu (Francs-Arches) teşkilatını kurana kadar.
Maltepe’den İznik’e
Orhan Gazi, hükümet merkezini, yeni fethedilen Bursa’ya nakletti. Babasının kumandanı olan silah arkadaşlarına yeni fethedilen yerlerin valiliklerini verdi.
Bursa’nın kolayca düşmesi ve Osmanlıların Boğaz sahillerine kadar ilerlemesi, Bizans imparatoru III. Andronikos Paleologos’u telaşlandırdı. Onları durdurmak ve uzun zamandır devam eden İznik kuşatmasını kaldırmak için 1331’de Orhan Gazi üzerine yürüdü.
İki ordu bugün İstanbul-Maltepe yakınlarındaki Pelekanon (Eskihisar) mevkiinde karşılaştı. Yaralanan ve iki prensini kaybeden İmparator, ordusunu geri çekmek zorunda kaldı.
Gece muharebesini iyi bilen Orhan Gazi, onları takip edip mağlubiyete uğrattı. İmparator canını zor kurtardı. 8 bin kişilik Osmanlı ordusundan 275’i şehit düştü.
Bu zafer üzerine uzun zamandır kuşatma altındaki İznik teslim oldu. Orhan Gazi, halktan isteyenlerin eşyalarıyla beraber gitmesine müsaade etti. Buna rağmen halkın çoğu Osmanlı vatandaşı olarak kalmayı tercih etti. Üstelik şehirdeki dul kadınlar, Orhan Gazi’ye müracaat edip, kendilerini askerleriyle evlendirmesini istediler. Bu kadınlarla evlenenler, İznik’te vazifelendirildi.
Yeni parlayan yıldız
Orhan Gazi İznik’i hükümet merkezi yaptı. 325 senesinde meşhur İznik Konsili’nin yapıldığı Ayasofya Kilisesi’ni harb hukukunun neticesi olarak camiye; manastırı da medreseye çevirdi. İlk Osmanlı medresesi burada kuruldu. Meşhur âlim Davud Kayseri ve Taceddin Kürdi müderris tayin edildi. İznik, adeta Müslüman bir Türk şehri hâline geldi.
Hristiyanlık tarihinde ehemmiyetli bir yeri olan İznik’in düşüşü, İstanbul’da olduğu kadar, Avrupa’da da infialle karşılandı. Gemlik ve İzmit alınıp, az bir zaman içinde Osmanlılar Boğaz sahillerine dayandı.
Bu kalelerin her birinin fethi, efsanelere mevzu olmuştur. Mesela Aydos tekfurunun kızı rüyasında görüp âşık olduğu yakışıklı gencin, sonradan kuşatmanın başındaki Abdurrahman Gazi olduğunu görünce, bunu ilahi bir işaret sayıp kale kapılarını açıvermiştir.
Böylece Bizans, Şarktaki topraklarını neredeyse tamamen kaybetmiş oldu. 1341’de Bizans ile ilk sulh anlaşması imzalandı ve bundan sonra Osmanlılarla Bizanslılar yıllarca dostane münasebetler içinde yaşadı.
Garp komşusu Karesi Beyliği’nde çıkan taht kavgasından istifade ile 1345’te burası da kansız bir şekilde fethedildi. Karesi prensleri, Osmanlı hizmetine girdi.
Osmanlı-Bizans balayı
Bu arada Bizans’ta da taht kavgası baş gösterdi. Yeni imparator VI. Ioannis Kantakuzenos, vaktiyle III. Andronikos’un veziri ve ölünce de küçük oğlu V. Ioannis’in vasisi olan haris bir adamdı. İmparatorun küçüklüğünden yararlanarak tahtı gaspetti. Bir kızı Eleni’yi küçük imparatorla; diğer kızı Theodora’yı desteğini almak istediği Orhan Gazi ile evlendirdi. Sonra da kendisinden yardım istedi. O da 5 bin askerini Rumeli’ye geçirerek yardıma gönderdi.
Kantakuzenos, damadını İstanbul’a davet etti. Orhan Gazi, oğulları ile beraber Üsküdar’da üç gün kaldı; İstanbul’u seyretti. Böylece tahtını sağlamlaştıran Kantakuzenos, daha sonra Orhan Gazi’ye sırtını dönerek Papa ile irtibata geçti. Kayınpederinin hıyanetini duyan Orhan Gazi, 1352’de Bizans’ın Anadolu kıyılarındaki son topraklarını, Üsküdar ve Prens Adaları’nı işgal etti.
O esnada Rumeli’deki Bizans valileri müstakil hareket etmeye başlamıştı. Ücretli Bizans askeri olan Katalanlar, başkaldırıp yağma, işgal ve cinayetlere girişmişti. Asayişsizlik sebebiyle halk canından bezmişti.
Şarkı Osmanlılar ve garbı da Latinler, Sırplar ve Bulgarlarla sarılan Bizans, ticaret ve gelir getiren topraklardan mahrum kalmıştı. Bunlar, bizzat İmparator Kantakuzenos’un yazdığı tarih kitabında anlatılır.
Rumeli’ye geçiş
Sırplar ve Bulgarlar, Bizans üzerine yürüyünce, İmparator, çaresiz, Orhan Gazi’den yardım istedi. Gelibolu’da Osmanlılara bir askeri üs verdi. Rumeli’ye geçmek isteyen Osmanlılar için bu bir fırsattı.
Şehzade Süleyman Paşa, 1354’te, 10 bin kişilik ordusuyla muvakkaten Rumeli’ye geçti. İmparatorun düşmanlarını mağlup etti; ama bir daha da Rumeli’den geri çekilmedi. Böylece Osmanlıların Avrupa’daki fütuhatı başlamış oldu.
Bu, Osmanlıların Rumeli’ye ilk geçişi olmadığı gibi; geçiş, bazı şairlerin tasvir ettiği gibi sallarla değil, gemilerle olmuştur. Bu gemilerin bir kısmı Osmanlılara aittir. Bir kısmı da Cenevizlerden kiralanmıştır.
Sonradan buna çok pişman olan Kantakuzenos, Osmanlılardan 10 bin altın karşılığı Rumeli’den çekilmelerini istedi. Orhan Gazi buna yanaşmadı; İmparatorla görüşmeyi de reddetti. Bunun üzerine İmparator Balkan hükümetleri ile ittifak kurmaya çalıştı ise de muvaffak olamadı. 1355’te tahtını kaybetti.
Savaş misyonu
İmparator V. Ioannis, Orhan Gazi ile iyi geçinmeye çalıştı. Hatta iyi niyet gösterisi olarak Orhan Gazi’nin Cenevizlilerce İzmir körfezinden kaçırılıp Foça’ya götürülen oğlu Şehzade Halil’i kurtarıp, kendi kızıyla evlendirmek istedi. El altından da Papa’yla irtibat kurdu. Katolik mezhebine geçerse, papa ve Latinlerden yardım alabileceğini umuyordu.
Bu faaliyetler üzerine Orhan Gazi, oğulları Süleyman ve Murad Bey vasıtasıyla Rumeli’deki yayılmayı sürdürdü. Yerli halk, din, can ve mal hürriyeti tanıyan yeni fatihlere boyun eğdi. Boş yerlere de Anadolu’dan Müslümanlar getirilerek iskân edildi. Müslüman köylerindeki imaretlerden, Hristiyan köylülere yardım edilmesi; yerlilerin gönlünü cezbetti. Aralarında, kitle halinde ihtida edenler oldu.
Alaaddin Paşa’nın 1331’deki vefatı üzerine veliahd Süleyman Paşa vezirlik makamına getirilmişti. Paşa, Anadolu’nun merkezindeki Ertana Beyliği’ndeki taht kavgasından istifade ile 1354’te Ankara’yı fethetti. Bunun dışında Anadolu beylikleriyle mücadele girişmek, Orhan Gazi’nin politikasına aykırı idi. Onun gayesi, Bizans toprakları ve Rumeli’de genişleyerek, buralarda misyonunu yaymaktı.
Orhan Gazi’nin sonraki hayatını ve şahsiyetini başka bir yazıda ele alırız.
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024