YENİDEN KARİYE CAMİİ
Yıllar evvel bir Kıbrıslı ahbabım ile Karagümrük’teki Kariye Camii’ne gitmiştik. Ahbabım içeri girmeye davranınca, kapıdaki adam, hoyrat bir şekilde, “Hooop, bilet” diye bağırdı.
Memleketindeki camilerin Rum kesiminde kalanı da Türk kesiminde kalanı da ayrı şekilde mahzun bulunan ahbabım şaşırdı. O memleketine has şivesiyle “Aman da rabbim, camımızı kilise yapmışlar, hemi de bilet isteyorlar” diye bağırınca, biletçi diline aşina olmadığı bu ne idüğü belirsiz zâtın heyecanından korktu, eliyle geçin geçin diye işaret etti.
Mahallenin tek camii
Kariye Camii Edirnekapısı’ndan Haliç’e inen yamaçta; Dervişali mahallesinin yegâne Müslüman mabedidir. Yerinde İsa aleyhisselâma adanmış VI. asırdan kalma Hora adında bir manastır bulunuyordu. Manastırın biri bazilika formunda üç şapeli, hamamı, bir de körler için sığınma evi vardı.
Manastır, VIII. asırda yenilendi ve parlak günler geçirdi. Sonra birkaç asır sönük yaşadıktan sonra XI. asırda İmparator Aleksios Komnenos devrinde canlandırıldı. İmparatorun kayınvalidesi harap haldeki manastırı tamir ettirdi. Komnenoslar buraya hususi bir alaka gösterirdi.
XIII. asırdaki Latin istilasından sonra manastır tekrar tamir edildi. İçindeki mozaiklerin çoğu bu zamandan kalmadır. Teodoros Metohies, Mihael Tornikes, Nikeforas Gregoras gibi zamanın bürokrat entelektüellerinin ilmî sohbet yaptığı veya inzivaya çekildiği ve gömüldüğü yer olarak bilinir.
Şehrin koruyucusu olduğuna inanılan ve Sarayburnu’ndaki Hodegetria kilisesi’nde saklanan Meryem ikonası, Osmanlıların kuşatması esnasında surlara en yakın yer olduğu için bu manastıra getirilmişti. İkona, Ortodokslarda takdis edilmiş resimlere denir.
Hora’dan Karye’ye
Fetih esnasında ve sonrasında kullanılmadığı biliniyor. Manastır ve müştemilatı zamanla yıkılmış; geriye sadece kilisesi kalmıştı. Bu sebeple harabiyeti giderek arttı.
1511’de Çemberlitaş’ta da camii bulunan Sultan II. Bayezid’in veziriazamı Atik Ali Paşa tarafından camiye çevrildi. Artık Kenise Camii adıyla Atik Ali Paşa’nın Çemberlitaş’taki vakfına aitti.
İslâm-Osmanlı hukukuna göre, bir belde sulh ile fethedilirse, buradaki mabedlerin statüsü, sulh anlaşmasına (ahidnameye) bağlıdır. Ama o yer harb ile fethedilirse, buradaki mabedler ganimet olur. Halife, ister cami yapar; ister ev yapar; isterse kilise olarak yerine bırakır.
Osmanlılar ayakta tuttu
Kahriyye, Ka’riye ve nihayet Karye Camii diye anıldı. Hora, Rumca taşra manasına gelir ki, karye (köy) de bir cihetten bu manayı karşılamaktadır. İhtişamlı Ayasofya yanında, Kariye’nin mütevazı bir asaleti vardır.
Sahabe-i kiramdan kuşatmaya katılan Ebu Said el-Hudri’nin makamı burada idi. Caminin yanına bir medrese ve tekke inşa edildi. Aynı zamanda bir Nakşi şeyhi olan Kızlarağası Beşir Ağa, bir imaret ve sıbyan mektebi yaptırdı. Bunlar bugüne intikal etmemiştir.
1766 tarihli büyük zelzeleden sonra ve bir de Sultan II. Abdülhamid’in tahta çıktığı sıralarda esaslı tamir edilmiştir. Kariye Camii de, Ayasofya gibi ayakta kalmasını büyük ölçüde Osmanlılara borçludur.
Karye’de Kayzer
Evliya Çelebi’nin “Evvelce bir sanatlı kilise imiş” dediği cami, İstanbul’a gelenlerin ziyaret ettiği mekânlardandı. Nitekim Alman Kayzeri bile İstanbul’a geldiğinde ziyaret etmiştir. Caminin ön giriş narteksindeki fresklerin üstü açıktı. Namaz kılınan ana sahanlıktaki iki freskin üstüne namaz vakitlerinde tahta kepenkler kapatılırdı.
Bizans Tedkikleri Cemiyeti’nin teşebbüsü üzerine, 29 Ağustos 1945 tarihinde alınan hukuka aykırı bir bakanlar kurulu kararı ile Ayasofya Camii gibi müzeye çevrildi ve ibadete kapatıldı. Halbuki Cumhuriyet kanunlarına göre, bir vakıf eserinin maksadı dışına çıkarılması caiz olmadığı gibi; mabedlerin başka maksatla kullanılması da yasaktır.
Sanki cami olması turistlerin gezmesine maniymiş gibi, 5 asra yakın cami vazifesi gördüğü hiç düşünülmeksizin, içindeki bütün teberrükât eşyası kaldırıldı. Ahşap minber Zeyrek Camii'ne taşındı. Böylece camide -minaresinden başka- Osmanlı-Türk devrine işaret eden bir iz kalmadı.
Karye davası
Başında kendisini kapalı camileri açtırma mücadelesine hasretmiş İsmail Kandemir adında emekli bir öğretmenin bulunduğu Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Cemiyeti, Kariye Cami’nin tekrar ibadete açılması için dava açtı.
Danıştay 10. Dairesi, 12 Mart 2014 tarihinde Kariye’nin -ne alakası varsa- UNESCO kültür mirası listesinde bulunduğu gerekçesiyle talebi reddetti. Temyiz olunan kararı, dava daireleri kurulu 26 Nisan 2017’de tasdik etti. Halbuki bir tarihi eserin ne maksatla kullanıldığı, dünya mirası listesi için bir ehemmiyet taşımamaktadır.
Cemiyet’in karar tashihi talebi üzerine, dava daireleri kurulu bu sefer verilen kararı 5’e karşı 6 reyle bozdu. 19 Haziran 2019 tarihinde verilen ve Ayasofya’ya emsal olan bu mühim kararda, Kariye Camii’nin, vakfın gayesi dışında müze olarak kullanılmasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle tekrar cami olması gerektiği dile getirildi.
Kararda, “Bu vakıfların devletin koruması altında olması, devletin istediği zaman ve istediği şekilde vakıf malları üzerinde tasarrufta bulunması anlamına gelmez. Devlet sadece vakıf mallarının amacı doğrultusunda kullanılmasını teminen kendisine emanet edildiği varlık konumundadır. Bir düzenlemeyle bile hayrat vakıfların, başka bir amaca özgülenmesi hukuka aykırı olacaktır” denilmektedir.
Mutlu son
Böylece Danıştay’ın, başka maksatlarla kullanılan camiler için farklı tarihlerde verilmiş birbirine zıt iki kararı ortaya çıktı. Bazı kesimler bu karar değişikliğini, hemen dairenin üye yapısındaki değişikliklere bağladı. Mamafih aynı şey, önceki hüküm için de söylenebilir. Hukuki hükümler mevzuata göre verilmelidir; hukukçulara göre değil.
Bu son karar, Ayasofya Camii için de bir sinyaldi. Nitekim 2020 senesinde Ayasofya Camii’nin aslına iadesine dair kararında Danıştay, Kariye kararını da emsal almıştır. Yargı kararlarının 30 gün içinde tatbiki icap ederken, Kariye’nin cami olarak açılması hususunda bir ilerleme olmamıştı. İçinde bitmeyen bir restorasyon vardı.
Ama bu safhada İznik ve Trabzon Ayasofya’ları müze olmaktan çıkarılarak aslına iade edildi. Nihayet 21 Ağustos 2020 tarihinde Resmi Gazete’de neşredilen kararname ile Kariye’nin aslî hüviyeti iade edildi.
Cami statüsü iade edilmesine rağmen bu yazı yazıldığında Kariye Camii hâlâ ibadete açılmış değildir. [Kariye Camii 6 Mayıs 2024'te ibadete açıldı.]
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024