ÇERKEZ ETHEM - KAHRAMAN MI? HAİN Mİ?
Ethem Bey Pişave, varlıklı bir Çerkez (Şapsığ) çiftçisinin oğlu idi. Bandırma’da 1886’da dünyaya geldi. İki ağabeyi subaydı. Onlara özendiği için küçük zabit (astsubay) mektebini bitirdi. Balkan ve Cihan harblerine iştirak etti.
İttihatçılar, itaati ve sadakati ile tanınan Çerkez ırkından bazısını, Teşkilat-ı Mahsusa’da (gizli serviste) istihdam ediyordu. Aile boyu İttihatçı Ethem de bu cemiyet hesabına İran ve Irak’ta çalıştı.
Harb kaybedilip, mütareke imzalanınca, fakir olmadığı halde macera olsun diye adamlarıyla dağa çıktı. İngilizlerce tevkif edilen meşhur İzmir valisi Rahmi Bey’in oğlunu kaçırdı (Şubat 1919). 53 bin altın lira fidye mukabili serbest bıraktı. Sonra Balıkesir ve Bursa köylerini talana başladı.
Eşkıyadan milise
İzmir’in işgali üzerine ikisi de Çerkez olan Rauf ve Bekir Sami Beyler, İttihatçı iktidarını ihya için Anadolu’ya giderken, Ethem’in ağabeyleri ile görüştü. Ethem’in Salihli’deki Kuşçubaşı Eşref’in gerilla üssü çiftliğinde bir çete kurması kararlaştırıldı.
Hapisten çıkarttığı mahkûmların da iştirakiyle 3 bin kişilik bir çete kurdu. Buna Kuva-yı Seyyare (gezici kuvvetler) adını verdi. Nutuk’ta bu hizmetleri övülür. Bu arada ağabeyi Reşid, Ankara meclisine girdi.
Ankara, Ethem’i Umum Kuvayı Seyyare ve Kütahya Kumandanı unvanıyla Ali Fuad Cebesoy’a bağladı. Ama bu mıntıkada başına buyruk hareket eder; halktan zorla para toplayıp dilediği kişileri cezalandırırdı.
Anadolu hareketini bastırmak üzere ayaklanmış olan ırktaşı Anvazur Ahmed Bey’in üzerine yürüdü. Gönen’de birliklerini sıkıştırıp mağlup etti (Nisan 1920). Düzce ve Hendek’te çıkan ayaklanmaları kanlı bir şekilde bastırdı; 52 kişiyi astı (Mayıs 1920). İstanbul hükümeti tarafından, Anadolu hareketi üzerine gönderilen Hilafet Ordusu’nu (kumandanı ile anlaşarak) dağıttı.
Münci-i millet
Sonra Yozgat’taki ayaklanmayı bastırdı (Mayıs 1920). 50 kadar kişiyi astı. Burada bir askeri mahkeme kurup 12 kişiyi de idama mahkûm etti. Çapanoğulları’na yumuşak davrandığı gerekçesiyle Ankara valisi Yahya Galib’i ve Refet Bele’yi muhakeme etmek istedi. Buna karşı çıkan Ankara ile münasebetleri gerginleşti. “Ankara’ya dönüşümde meclis reisini meclis önünde asacağım” dediği rivayet olunur. Doğrusu, o zaman buna engel olabilecek bir şey yoktu.
İnönü hatıralarında, Yozgat isyanının çok kanlı şekilde bastırıldığını ve şehrin yağma edildiğini anlatır. Hatta Yozgat’tan yağma edilenlerin, Ankara çarşısında satıldığına üzüldüğünü, ama elden bir şey gelmediğini söyler. Hatta Reşid Bey’e, “Gittiğiniz yerde vurup kırıyorsunuz. Yağma edip adam öldürüyorsunuz. Sonra bu halkın çocuklarını alıyorsunuz ve onlar sadık adamlarınızı oluyor. Nasıl yapıyorsunuz?” diye sormuş; o da, “Usulü vardır. Gidersin, işini yaparsın. Orada gözüne kestirdiğin adamları suç ortağı edersin. Kendilerine talan yaptırırsın, düşmanlarını vurdurursun. Suça bulaşmış olurlar. Artık hayatları boyunca selametleri, size sadakattedir” diye cevap vermiştir.
Ethem Ankara’ya döndüğünde parlak bir merasimle karşılandı. Balıkesir ve Bursa’nın işgali, Mustafa Kemal’in pozisyonunu hayli sarsmıştı. Ethem, Demirci’de zaten durmuş olan Yunan taarruzunu geri püskürttü.
Ankara hesabına yazılacak tek bir muvaffakiyetin olmadığı bir zamanda, bu ilk zafer haberi, mecliste alkışlar eşliğinde okunmuş; hatta meclis kendisini münci-i millet (kurtarıcı) ilan etmiş; ama inkılap tarihi kitaplarına girmemiştir. O ise hükümeti, meseleyi başından beri anlamayıp, tamimlerle, konferanslarla vakit geçirdiği için acizlikle suçladı. Meclisin Ethemci olduğunu gören Ankara, bunu sineye çekti.
Ankara’da bir diktatörlüğün kurulmasından endişe edenler, güç sahibi ve gözü kara olduğu için Ethem’e yanaştı. Böylece üç kardeş acıklı bir siyaset oyununun içine girdi. Artık iyiden iyiye liderliğe soyunan Ethem, Rusların desteğini alabilmek adına komünist görünmek ihtiyacını duydu ve paramiliter bir komünist teşkilat olan Yeşil Ordu’ya girdi. Bu tavrı, Ankara’yı iyice endişelendirdi. 1920 güzünde Yeşil Ordu kapatıldı. Ethem, hatıralarında böyle bir ismi hiç duymadığını söyleyecektir.
Komplo mu?
Ethem, 24 Ekim 1920’de Gediz’de mevzilenmiş Yunan birliklerine baskın yaptı. Ethem’in zafer dediği bu harekâtı, Ankara, kendisinden izinsiz yapıldığı için mağlubiyet hanesine yazdı. Aslında iki taraf da aynı anda çekildiği için, ortada ne zafer, ne mağlubiyet vardı.
Ethem’i tutan (ve belki de Ethem’in, Mustafa Kemal’in yerine düşündüğü) ırktaşı Ali Fuad Cebesoy, Moskova sefirliği ile uzaklaştırılınca, Ethem, hiç sevmediği Garp cephesi kumandanı İsmet İnönü ile karşı karşıya geldi. Bu devrede Kemal Paşa’ya birkaç defa suikast tertiplemeyi bile düşündü.
İsmet, Ethem’in unvanını Birinci Kuva-yı Seyyare Kumandanı olarak değiştirdi. Mülki âmirlerin salahiyetlerine karışmaması kendisine bildirildi. Ama o bunu kabul etmeyerek, Gördes kaymakamını geri gönderdi.
Çetesinin bir kadro ve bütçeye bağlanmak istenmesi, bardağı taşıran son damla oldu. Kendini zafer kazanmış bir kahraman olarak gören Ethem, o zamana kadar hiçbir muvaffakiyet göstermemiş kişilerin emrine giremezdi.
Devreye Kemal Paşa girdi. Karşılıklı telgraflarla iş çözülemeyince, Ethem’i yanına alıp İsmet ile görüşmek üzere Bilecik’e doğru yola çıktı. Bir komplodan endişelenen Ethem, Eskişehir’de gizlice trenden indi.
En büyük hatam!
Bu sefer Ankara, Ethem’in ağabeyinin de bulunduğu bir nasihat heyeti gönderdi. Ethem, Refet Bele’nin alınmasını ve işine karışılmamasını şart koştu. Kemal Paşa’yı, İsmet’i tutmakla suçladı. Sulh için İstanbul’dan gelen, ama tevkif edilen İzzet Paşa heyetinin derhal serbest bırakılmasını istedi. Ethem, iç harbin bitmesi ve İstanbul ile münasebetlerin yumuşaması üzerine, “Anadolu Macerası”na nokta koymak gerektiğini düşünüyor; Kemal Paşa’yı bunda bir engel olarak görüyordu.
Heyetin ılımlı raporuna rağmen, Kemal Paşa, meselenin kuvvet yoluyla çözülmesini emretti. Bunu işiten Ethem, meclise ağır bir telgraf çekti (29 Aralık). “Meclisin ne şekilde toplandığını hepimiz biliyoruz. İlk icraatı bu fakir milletin sırtından kendilerine senede 300 bin küsur lira tahsisat yapmaları olmuştur ki, senede içlerinde yüz lirayı bir arada gören pek azdır. Şimdi bol bol dalkavuklukla meşguldürler” dedi.
Böylece kendi taraftarlarını da uzaklaştırmış oldu. Sonradan “en büyük hatam budur” diyecektir. Ethem, politikacı değildi. Mecliste 1 Ocak’ta yapılan müzakerede 2 oy farkla hain ilan edildi. Kardeşi Reşid ve Ethem’i müdafaa eden Hacı Şükrü, milletvekilliğinden düşürüldü. Sıra ipin çekilmesine gelmişti. İsmet Bey’in “son selam” diye bitirdiği telgrafta (31 Aralık), teslim olması emrediliyordu.
Buna, “Baki ilk selam” diye biten bir telgrafla cevap verdi (2 Ocak 1921). “Köprüyü geçinceye kadar öyle olsun diyorsunuz ama bilmiyorsunuz ki köprünün binde birine ulaşmamışsınızdır. Ah içleri fesat dolu yurtseverler, zavallı millet meclisi, sizin askeri sahte ünlerinizi anlamış değil. Tarih bana az, size çok lanet edecektir” diyor; muntazam orduyu, “Ey gözünü sevdiğim biçareler, 1877’den beri harb kazanmamışsınız” diyerek tahkir ediyordu.
Emir kulu değil, Allah’ın kulu olun!
Üzerine gönderilen İzzettin Çalışlar’ın 2 piyade ve 7 süvari alayı önünde bozularak Gediz’e çekildi (5 Ocak 1921). Ankara’dan, Ethem’in üzerine gönderilecek olan bir tren dolusu kuvveti engellemek için demiryolu işçileri greve kalkıştı.
10 Ocak’taki gayrı ciddi bir çatışmadan ibaret I. İnönü muharebesi, Ethem’i bitirmek için vesile ittihaz edildi. Demek Ethem olmadan da zafer kazanılıyordu! 12 Ocak’ta Ethem’in bitirilmesi işi Refet Bele’ye verildi. Ethem, harb etmeyip geri çekildi.
Her ne kadar müslüman kanı dökülmesini istemediğini söylese de, bunda Ethem’in yorgun, bezgin ve hasta olmasının tesiri büyüktür. Adamlarını serbest bıraktı. Bir kısmı Yunanlarla çete harbine devam etti. Bir kısmı Ankara birliklerine katıldı; bunların bazısı idam edildi. Kendisi Doğu Anadolu’ya geçip, muhtemelen Enver’e katılmak istedi; ama hastalığı yol vermedi.
28 Ocak’ta (etrafta tarafsız İsveçliler olmadığı için!) Yunanlılara teslim oldu. 64 adamıyla Salihli’ye çekildi. “Ey millet, ey asker! Emir kulu değil, Allah’ın kulu olun!” diye yazıp imzaladığı beyannameyi Yunan tayyareleri Anadolu’da dağıttı.
Yunanlar çekilirken onlarla beraber ayrıldı. 1923’te vatandaşlıktan çıkarıldı. Hükümet, Mayıs-Haziran 1923'de, Manyas ve Gönen'e bağlı 14 Çerkez köyünü Ethemci diye boşaltıp 5825 kişilik nüfusunu Anadolu içlerine sürdü.
Ethem, Atina üzerinden Almanya’ya tedaviye gitti. Sonra hatırı sayılır bir Çerkez nüfusun yaşadığı Ürdün’e ağabeylerinin yanına gitti. 1938 affında ağabeyleri Türkiye’ye döndü, ama o dönmedi. Amman’da öldü.
Kime göre ne?
Böylece Ankara hükümeti, 21 Şubat 1921’de Londra Konferansı’na giderken, Bolşevik olmadığı hususunda müttefiklere emniyet vermek fırsatını bulmuştur. Müstakil hareket etmeye çalışan bazı İttihatçılara da gözdağı verilmiş; mukavemet edenler Yeşil Ordu davaları ile tasfiye olunmuş; geri kalanı Ankara’nın otoritesine boyun eğmiştir.
Kimine göre işin aslı, İttihatçıların Rumeli ve Çerkez menşelileri arasındaki bir iktidar mücadelesidir. İsmet İnönü’nün tavrı tayin edici olmuştur. Ethem’in bu acıklı sonunda, İsmet ile olan gerginliğin rolü büyüktür.
Ethem olmasaydı, Anadolu hareketinin muvaffakiyeti pek şüpheliydi. Zira gerek İstanbul’un gerekse halkın mukavemetini amansız bir şekilde bastırarak Ankara’nın önünü açmıştır. Ama varlığı, rakip istemeyen Ankara otoritesini tehdit ediyordu.
Ethem, Kemalistlere göre, hain; anti-Kemalistlere göre isyana zorlandığı için çaresiz kalmış, haksızlığa uğramış bir kahraman; komünistlere göre, Kemalist provokatör; İngilizlere göre, Alman ajanı; Almanlara göre, İngiliz ajanı; kimine göre, Turancı, kimine göre başıbozuk çetecidir. Kendisi, “Belki çok hatalarım oldu; fakat asla vatan haini olmadım” der. Hainlik, bazen nereden bakıldığına göre değişir.
Ethem, gaddarlığı, orta sınıfı haraca kestiği, köylüyü soyduğu için sevilmemiştir. Harb pek umurunda olmayan basit halk, kendisini bir katil ve eşkıya olarak görmüştür.
Ethem’in müdafaası
Ethem, Nutuk’a cevabını, Mısır’da neşredilen Türkçe Müsavat gazetesinde 1928’de tefrika etti ki, Latin harfleriyle basılmıştır (Ömer Hakan Özalp, 2015). Ethem’in Gazi hakkında ağır ithamlarının yer aldığı ve biraderi Reşid Bey'e tevdi ettiği “Yeşil Ordu. Tarihi Bir Sayha-i İkaz - Hakikate Doğru” serlevhalı hatıralarının ise iki ayrı tab’ı vardır (Emrah Cilasun, 2004, Ömer Hakan Özalp, 2015).
Dünya gazetesinde 1962’de Çerkez Ethem’in hatıraları adıyla neşredilen kitap, Mevlanzade Rıfat tarafından, Ethem’in ağabeyi Tevfik Bey’den dinlediklerine istinat eder.
Çerkez Ethem hakkında o devir hatıratlarından ve Atatürk biyografileri ile inkılap tarihi kitaplarından başka iki monografi okunmaya değerdir: Cemal Şener, Çerkes Ethem Dosyası ve Emrah Cilasun, Baki İlk Selam.
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024