Gelişmiş Arama İçin Tıklayınız!

FİLİSTİN’İ KİM SATTI?

Büyük devletlere borç verip dünya üzerinde hâkimiyet kuran Rothschild ailesi, Filistin’de bir Yahudi yurdu kurulması idealini de yürekten desteklemiştir.
31 Mayıs 2021 Pazartesi
31.05.2021

 

Ataları İbrahim aleyhisselâmın Irak’tan gelip yerleştiği Filistin’den MS II. asırda Roma zulmü sebebiyle dünyanın her yerine yayılan Yahudilerden bir grup, XIX. asrın modasına uyarak bir anayurt idealinin peşine düştü. Dünya zengini Yahudi asıllı Rothschild ailesi de bu idealin finansörlerinden başlıcası idi.

Rothschildler, XVIII. asırdan beri bankacılık yaparak zenginleşen; Avrupa ülkelerine kol atan ve soyluluk unvanı bile alan Alman Yahudisi bir ailedir.

1897’de İsviçre’nin Basel şehrinde toplanan bu milliyetçi Yahudiler (Siyonistler) zamanın en güçlü ülkesi İngiltere’ye müracaat ederek, Filistin’de bir yurt tutmalarına yardım etmesini istediler. Burası Tevrat’ta kendilerine va’d edilmiş topraktır (arz-ı mev’ûd). Bu hâdise Kur’an-ı kerim’de de geçer (Mâide: 21). Siyon, Kudüs’te Hazret-i Süleyman’ın yaptırdığı Beyt-i Makdis’in üzerinde bulunduğu tepenin adıdır.

Osmanlı hükûmeti, toprak bütünlüğünü tehdit eden bu harekete karşı bazı tedbirler aldı. Ecnebilerin Hicaz hâricinde Osmanlı memleketinde toprak satın almalarına mütekabiliyet şartıyla izin veren 1869 tarihli kanunun istismarından korktu. 1871 senesinde Filistin’in % 80’i mîrî arazi (devlet arazisi) hâline getirildi. O tarihlerde Filistin’de birkaç bin Osmanlı vatandaşı Yahudi yaşamaktaydı.

Baron Edmond James Rothschild 1845-1934
Baron Edmond James Rothschild 1845-1934

Rohthschild Operasyonu

1881’de Rusya’da pogroma uğrayan Yahudiler, Rothschild ve Hirsh gibi dünyaca meşhur Yahudi asıllı zenginlerin finansesiyle kitle hâlinde Filistin’e göçürülmek istendi. Buna Siyonist literatüründe aliyah denir.

Bunun üzerine Sultan II. Abdülhamid, Nisan 1882’de Filistin’e Yahudi iskânını yasaklayan; ama Yahudilerin 150 aileden fazla olmamak üzere imparatorluğun her hangi bir yerine yerleşmelerine izin veren bir ferman neşretti. Filistin’deki stratejik toprakları hazine-i hâssa denilen şahsî hazinesi hesabına satın almaya başladı.

Rothschild’ler 1882’den itibaren başkalarının adına Filistin’e toprak satın almaya başladı. Bütün devletlere borç verdiği için, milletlerarası bir güce sahip Rothschildler, mülteci Rus Yahudileri’nin bu topraklara yerleşmesine izin verilmesini istedi. Sefaretler araya girdi. Hükümet ne yapacağını şaşırmıştı. İzin beklenmeksizin aynı sene ilk Yahudi kolonisi Yafa’da kuruldu. 1918’e gelindiğinde Filistin’deki münbit arazinin 20’de 1’i Rothschildlere aitti.

1880'lerde Filistin'de Yahudi kolonizatörler
1880'lerde Filistin'de Yahudi kolonizatörler

Azledilen Sadrazam

1891’de Rusya’nın Yahudiler üzerindeki baskıyı arttırması üzerine, mülteciler, bu iş için Avrupa’da yardım cemiyetleri tarafından, gayrı resmi ve gayrı meşru yollarla Filistin’e yerleştirilmeye başlandı. Bu çok çeşitli yolların başında mahalli memurlara rüşvet verilmesi, sahte pasaport, nüfus tezkeresi ve tapu tanzim edilmesi geliyordu.

Mesela 1881’de Fransa’nın işgal ettiği Tunusluları, Osmanlı hükümeti vatandaş sayıyordu. Yahudiler, sahte vesikalarla Tunuslu gibi Osmanlı ülkesine girip, vatandaş statüsüyle Filistin’e yerleşiyordu.

Filistin’de Safed kasabasına yerleşip vatandaşlığa alınmak üzere 1891 tarihinde istidâ veren 440 Yahudi’nin talebi, Osmanlı Devleti’nin Avrupalıların sürdükleri şahısların iskân yeri olmadığı beyanıyla reddedildi. Ferman üzerine ferman neşredilerek vilayetlerin buna dair dikkati çekildi, ihmalkâr memurların cezalandırılması talimatı verildi. Arşivler, buna dair yazışmalarla doludur.

Kırmızı Tezkere

Buna rağmen Filistin'e Yahudi göçü bir türlü engellenemedi. Buna mani olamayacağını düşünen Sadrazam Cevad Paşa, Rothschildlerle anlaşıp, daha fazla mülteci getirmemesi sözü mukabilinde, bu iskâna göz yumdu. Bunun üzerine 1894’te Padişah kendisini azledip, Şam'a sürdü. Ayrıca iki vali ve bazı memurlar vazifeden alınıp cezalandırıldılar.

1900 senesinde Mukaddes Topraklara Duhûliye Şartları getirildi. Buna göre, Filistin'i ziyaret edecek her Yahudi, üzerinde mesleği, milliyeti ve ziyaret sebebi yazılı bir tezkere veya pasaport taşıyacaktı. Yahudiler’in elindeki bu “Kırmızı Tezkere” Filistin'e ulaştıklarında resmî makamlarca alınıp kaydedilecek; 30 günlük sürenin dolmasından sonra sınır dışı edileceklerdi.

Osmanlı hükümeti, yerli Yahudilerin Siyonist tesirinde kalmasını engellemek için de gayret gösterdi. Her Yahudi, Siyonist değildi; suya sabuna dokunmadan sade bir hayat yaşamak isteyen Yahudilere ilişmemek gerekiyordu. Bu da hassas bir denge icap ettiriyordu.

Herzl ve Cazip Teklifi

Bu arada Siyonist hareketin lideri Budapeşteli Theodor Herzl, Sultan Abdülhamid’le görüşmek istedi. Kabul edilmeyince, padişahın da dostu olan Polonyalı arkadaşı Phillip Newlinsky vâsıtasıyla Mayıs 1901’de bir teklif götürdü. Filistin'in Yahudi göçüne açılması ve burada muhtar bir Yahudi anayurdu kurulması mukabilinde, Osmanlı borçları ödenecek ve Avrupa amme efkârında padişah lehinde propaganda yapılacaktı.

Padişah, bu teklifi reddetti. Ertesi sene bizzat tekrarladığı teklifi kabul ettiremedi. Borç sebebiyle Mısır’ın başına gelenlerden korkan Padişah, Herzl’in konsolidasyon teklifine sıcak bakıyor; onu bu mevzuda bir aracı olarak görüyordu. Halbuki Herzl’in fikri buna karşılık kolonizasyon teklifinin kabulü idi.

Fazilet Mücadelesi

Hükümetin Rothschildlere borçlanıp, mukabilinde Filistin’de yer satın almalarına göz yumduğu iddiası uydurmadır. Sultan Hamid zamanında evvelce bunlardan alınan borçlar yeniden yapılandırılmıştır. Zaten borç alabilmek uğruna böyle atraksiyonlara girişmesine ihtiyaç yoktu. Düyun-i Umumiyye idaresini kurarak dış borçları kontrol altına alarak devletin kredibilitesini yükseltmiş; saltanatı zamanında yapılan cüzi dış borçlanma da yüksek maliyetli imar faaliyetlerine harcanmıştır.

Sultan Hamid’in Filistin’den toprak vermemek uğruna tahtını kaybetmesini, muhafazakârların tekrarladığı hayali bir ifade olarak değerlendirenler yanılmaktadır. Osmanlı hükümetinin bazen hatalı davrandığı veya gücü yetmediği için gidişi önleyememiş olması mümkündür. Ama borç mukabili buna göz yumduğunu iddia etmek, abestir.

Öyle olsa Rothschildler veya Herzl ile anlaşıp tahtını muhafaza ederdi. Bir şekilde zaten İsrail kurulacaktı. Üstelik Padişah, borçtan çok tahtını muhafazaya ehemmiyet verirdi. Ama Osmanlı padişahlarının misyonu, fazilet mücadelesidir. Şâzelî şeyhi Ebu’ş-Şâmât Mahmud Efendi'ye yazdığı 1913 tarihli bir mektupta, tahtını kaybetmesinin esas sebebi olarak bu talepleri kabul etmemesini göstermektedir.

İpin Ucu Kaçıyor

Sultan Abdülhamid’i tahttan indirip iktidarı ele geçiren İttihatçılar, evvela padişaha ait hazine-i hassa topraklarını devletleştirdiler. Kendilerini destekleyen Siyonistleri memnun etmek için Filistin’e Yahudi göçünü serbest bıraktılar.

Hemen ardından hâdisenin vahametini anlayıp Filistin’de ecnebilere toprak satışını yasakladılarsa da, artık ipin ucu kaçmıştı. Yahudiler 1908-1914 arasında 50 bin dönüm arazi satın alıp 10 tane koloni kurdular. 1913’te de hazine-i hassa arazilerini Rothschildler satın aldı.

Osmanlı nüfus sayımlarına göre Filistin’de 1881’de 9500; 1896’da 12500; 1906’da 14200; 1914’de 31 bin Yahudi yaşamaktadır. Siyonistler 1917 yılında İngiliz hâriciye vekili Arthur Balfour ile anlaştı. Yahudi sermayesine tamah eden İngiltere, Balfour Deklarasyonu ile, Yahudilere Filistin’de yurt vadetti. Suriye cephesi çökünce, Filistin İngilizlerce işgal edildi.

Büyük bir hata!

İngiliz mandası zamanında, engellemelere rağmen Yahudi göçü giderek arttı. Nazi baskısı da bu göçü körükledi. Filistin’deki Yahudiler artık sahipsiz araziyi ihya ederek; ayrıca hükümet ya da şahıslardan satın alma yoluyla diledikleri gibi toprak sahibi de olabiliyordu.

Araplar, ekonomik cihetten zor vaziyete düşürülerek topraklarını satmaya mecbur edildi. Mesela hasat zamanı limana yanaşan buğday yüklü gemiler, buğday fiyatının düşmesine sebep oluyor; bu hâdise ertesi sene de tekrarlanınca, evvelce toprağını ipotek ettirmiş olan köylü, bu sefer toprağını satmak mecburiyetinde kalıyordu.

Osmanlılar zamanında fazla vergi vermemek için halk, arazisini kendi adına tescil ettirmez veya yüzölçümünü düşük gösterirdi. İşte bu topraklar da satın alma yoluyla Yahudilerin eline geçti. 1948 yılına gelindiğinde Filistin halkının yarıdan fazlası Yahudi ve toprakların da yarıdan fazlası bunlara ait idi.

Yahudi çeteler, tedhiş hareketleri ile İngilizleri mıntıkayı boşaltmaya mecbur etti. Tongaya düşürülen İngiltere, 1939’da Balfour Deklarasyonu’nun büyük bir hata olduğunu ilan edecektir.

Kaçta kaç?

1918’de Osmanlı hakimiyeti yıkıldığı sırada Filistin topraklarının % 1,5’u Yahudilerin elinde idi. Bu toprakların % 93’ü Lübnanlı toprak sahiplerinden alınmıştı. Lübnan ile Filistin’in ayrılması sebebiyle bu aileler topraklarını satmaya mecbur kalmışlardı. Bu devirde Siyonist tehdidin Arap halkı tarafından bilinmesi veya ciddiye alınması beklenmez.

1918’de başlayan İngiliz himaye rejimi zamanında, Yahudiler Filistin arazisinin % 4,5’unu daha satın aldılar. Bunların bir kısmı, İngilizlerin el koydukları mîrî araziden, yani devlet topraklarından Yahudilere satılmış veya bedelsiz verilmiştir. Bu toprakların bir kısmı (% 55,5) da yine Filistin’e girmesi yasaklanan Lübnanlı toprak sahiplerince mecburen satılmıştır..

1935’te Arap alimleri, Yahudilere toprak satmanın caiz olmadığına ve Yahudilere toprak satan veya satılmasına vasıta olanların müslüman mezarlığına gömülmeyeceğine dair fetvaları halka ilan etti. Ulema buna dair geniş bir kampanya başlattı ve her yerde halkı toplayarak buna dair söz aldı. Ayrıca vakıflar, bazı köylerdeki arazileri, satılmasına mâni olmak maksadıyla satın aldı. Filistinli iktisatçı Ahmed Hilmi Paşa’nın idare ettiği bir fon, bu satın almaları finanse ediyordu.

1948’te İsrail kurulduğunda, Araplar Filistin topraklarının % 94’ünü ellerinde tutuyordu. Harbden sonra Arap halkın % 58’i İsrail topraklarını terk etti veya sürüldü. Hükümet bu arazileri Yahudi köylülere dağıttı.

Netice itibariyle 1918’de Arap ve Yahudilerin elindeki toprak nispeti % 98,5 / % 1,5 iken, 1948’te bu nispet % 94 / % 6 olmuştur ki mübalağa edilecek bir mesele olmadığı aşikardır.

Bazı Mehazlar: Kemal Karpat, “Jewish Population Movements in the Ottoman Empire: 1862-1914"; Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu; Mim Kemal Öke, Kutsal Topraklarda Siyonistler Ve Masonlar; Mustafa Balcıoğlu-Sezai Balcı, Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu; Taner Aslan, Yahudilerin Filistin’e Göçü Üzerine Bazı Düşünceler; Tufan Buzpınar, “II. Abdülhamid Döneminin İlk Yıllarında Filistin’de Yahudi İskanı Girişimleri (1879-1882); Yaşar Kutluay, Siyonizm ve Türkiye; Ali İhsan Bağış, “Jewish Settlement in Palestine and Ottoman Policy”; Tufan Bozpinar, Osmanlı Dönemi II. Abdülhamid Döneminde Filistin’e Yahudi Göçü Meselesi (1878-1908) Mehmet Salih Arı, “II. Abdülhamid Döneminde Yahudiler’in Filistin’e Yerleşim Çabaları”; Mohsen Muhammad Saleh, Did the Palestinians Sell Their Land? And Leave it to the Jews?!, Al-Zaytouna Center for Stduies & Consultations May 2020.