HER DEVRİN İDEOLOGU: ZİYA GÖKALP
Mehmed Ziya Gökalp’in (1876-1924), vilayette memur olan babası Tevfik Bey Çermikli idi. Zaza diye bilinir ama, Türk olmak ihtimali de vardır. Çünki Çüngüş ve Çermik kazaları ahalisi ekseriya Türktür. Annesi Zeliha Hanım, Diyarbekir’in Kürt ailelerinden Pirinççilere mensuptur. Dayısı Arif Bey bir ara Diyarbekir belediye reisliği yaptı. Gökalp buna takılmaz; “Millet ırk ile değil terbiye iledir" derdi. Babası akşamcı; annesi ise asabi mizaçlı bir kadıncağız idi. Kendisiyle hâkim amcası Hacı Hasip Efendi alakadar oluyor; hatta kızıyla evlendirmek istiyordu.
Manevi Kolera
Gökalp’in hayatını da ruh sağlığını da alt üst eden Diyarbekir’de tanıştığı ve kendisini İttihatçı yapan Abdullah Cevdet oldu. Yaşadığı buhran sebebiyle, daha 18 yaşında iken kafasına kurşun sıkarak intihara yeltendi; ama ölmedi. Bu kurşun izini ölene kadar başında taşıdı. Sonradan “Tabancam bana hıyanet etti” diyecek ve “Sultan Hamid’i öldürmek yolunda ölmek” mümkün iken, intihara kalkışmasına üzüldüğünü itiraf edecektir.
“Manevi Kolera” diye andığı Abdullah Cevdet için sonradan, “Eline balta almış, yıkılması gereken fikirleri yıkıyor. Bu bir hizmettir. Ama gençlerin zihnine yeni idealler, yeni inançlar yerleştirilmezse, fikir ve ruh cihetiyle harabeye dönerler. Ben gençliğimde bunun acısını tattım. O acı beni intihara sürükledi” demiştir.
“Avrupa’ya gitse gavur olur…”
14 yaşında kaybettiği ve “Avrupa’ya gitse gavur olur; Diyarbekir’de kalsa eşek olur” diyen babasına kulak vererek yatılı baytarlık tahsili için İstanbul’a geldi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin (İTC) kurucuları İbrahim Temo ve İshak Sükuti ile tanıştı. İllegal faaliyetleri sebebiyle Taşkışla’da 10 ay hapis yattı ve 1900’de daha tahsilini bitiremeden Diyarbekir’e sürüldü. Küçük memuriyetler yaptı. Vefat eden amcasının kızı Vecihe Hanımla evlenince, zevcesinin serveti sayesinde eli genişledi. Sedat, Seniha, Hürriyet ve Türkan adında 4 çocuğu oldu. Üç çocuğu da küçükken öldü.
Bu arada Kürtler ve Kürtçe üzerine çalışmalar yaptı ki, sonradan bunların hepsini imha edecektir. Hamidiye Alay Kumandanı’nı saraya şikâyet için arkadaşları ile 3 gün Diyarbekir telgrafhanesini işgal etti. Hâdise milletlerarası vaziyet aldı. Büyük devletler işe müdahale etti. 1908’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Diyarbekir şubesini kurdu. Gazete çıkardı. 1909’da Selanik’teki İTC kongresine Diyarbekir delegesi olarak iştirak etti. 1910’da cemiyetin Selanik’teki merkez idare heyetine girdi. Lisede sosyoloji dersleri verdi. Genç Kalemler mecmuasında yazılar yazdı. Gökalp adını kullandı.
1912’de Ergani mebusu oldu ve Selanik’ten İstanbul’a geldi. Türk Ocağı’nın ve Türk Yurdu mecmuasının kurucularındandır. Darülfünun’da ders verdi. Cihan Harbi esnasında memlekette diktatorya kuran İttihat ve Terakki’nin ideologu olarak tanındı. 1918’de neşrettiği “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” adlı meşhur kitabı, ideolojisinin manifestosu sayılır. Türk kültürü ve İslâm ahlakı mezcedilerek, batının kültürüne değil, medeniyetine ulaşmayı hedeflemektedir.
Haç ve Kandil
Harb bitip de İttihatçılar düşünce, karıştığı harb suçları sebebiyle Malta’ya sürgün edildi. 2 sene sonra serbest bırakıldı. Diyarbekir’e dönüp Küçük Mecmua’yı çıkarttı. Cumhuriyet devrinde, hemen bütün eski İttihatçılar gibi, yeni rejime biat etti. İdolü Enver’in yerine Gazi’yi koydu. 1923’te Maarif Vekâleti’nde memuriyete başladı. Aynı sene Diyarbekir milletvekili yapıldı.
Fikriyatından İslamlaşmak kısmını çıkararak, o sene meşhur “Türkçülüğün Esasları” kitabını neşretti. Rıza Nur’un talebiyle “Kürtlere, aslında Türk olduklarını anlatmak” için hazırladığı rapor, hükümet tarafından çok beğenildi. Arapkirli bir Kürt olan Abdullah Cevdet, “Gökalp, seneler evvel başına sıktığı kurşundan bugün öldü. Keşke kurtulmasaydı da memleketi Türkçülük belasına bulaştırmasaydı” diyecektir.
Büyükada’da otururdu. 1924 senesinde Fransız Hastanesi’nde 48 yaşında vefat etti. Tarihçi Enver Behnan Şapolyo, hastaneye kendisini ziyarete gittiğinde, bir haç ve Meryem Ana kandilinin altında yattığını hazin bir lisanla anlatır. Hükümetin masrafını karşıladığı debdebeli bir merasimle Sultan Mahmud türbesi haziresine gömüldü. Adı mekteplere, caddelere verildi.
Ziya Gökalp, mütevazı, aşırı mahçup, ciddi, sessiz, şaka sevmez, etrafıyla alakadar olmaz bir şahsiyetti. Devamlı düşüncelere dalmış görünür; ehemmiyet verdiği bir mesele olursa canlanırdı.
Vatan neresidir?
İttihatçılar, idealist görünmekle beraber, fikriyatları zamanın şartlarına göre değişen pragramatik bir vasıfta idi. Dağılan imparatorluğu elde tutabilmek adına, önce Osmanlıcılıktan medet umdular. Bundan beklediklerini bulamayınca, Arnavut, Arap ve Kürtleri kaybetmemek için İslamcılığa; bu da işe yaramayınca Türkçülüğe kaydılar. Gökalp de, “Vatan ne Türkiyedir Türklere, ne Türkistan / Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan” mısralarıyla buna ışık tuttu.
Gökalp, Fransız sosyolog Emile Durkheim’in tesirinde kalmıştır. Solidaristtir. Yani cemiyetin esası olarak ferdi değil, meslek teşkilatlarını kabul eder. Buna içtimai mefkurecilik adını vermiştir. Ona göre, insan hakkı değil, vazifesi vardır. Cemiyet ve bunun tecessüm ettiği devlet, mukaddestir. Hürriyetler, ikinci plandadır.
Ziya Gökalp, yalnızca pozitif ilime inanırdı. Hayatta başka mürşit tanımazdı. Bütün pozitivistler gibi dini, cemiyetin birlik ve tesanüdü (dayanışması) için yardımcı faktör olarak görürdü. Tevfik Fikret ile beraber, memlekette dinsiz pozitivizmin yerleşmesinde en mühim rolü oynayan 2 kişiden biridir.
Gökalp, Cumhuriyetin kurucu kadrosuna hulul ve tesir edebildi. Onların nabzına göre şerbet vererek fikirlerini revize etti. Türkçülüğün siyasi programını tatbik ettiği için CHP’nin desteklenmesi lazım geldiğini yazdı. Gazi’nin kıymet verdiği Gökalp, cumhuriyet ideolojisinin de arkasındaki isimdir. Sonradan CHP’nin 6 okunu teşkil edecek 9 umdenin içini “Doğru Yol” eserinde doldurdu. Hepsini göremese de, inkılaplarda Gökalp fikriyatının büyük rolü olduğu herkesçe kabul edilir.
Gökden inmiş kanun
Ziya Gökalp’in fikirlerini neşrettiği İslâm Mecmuası, radikal ve seküler reform yanlısı yazılarla doludur. İttihatçıların laiklik yolundaki icraatının da mimarı sayılır. 1915’te İslâm Mecmuası’nda oldukça cür’etli bir şiir bile kaleme almıştı:
Bir devlet ki hukukunu kendi doğurmaz,
Kanununa “gökden inmiş, değişemez” der;
O, asla bir devlet değil, müstakil durmaz,
Değişmeyen bir varlığı taşıyamaz yer!
Hâkim olan millet midir, Meşîhat midir?
Millî Meclis, meb’usan mı, Bab-ı Fetvâ mı?
Hep eskidir teşri’, kazâ, mahkeme, ilâm,
Devlet dine kanun yapar, dinse devlete.
Sarıklılar memur olur, fesliler imam,
Devlet benzer Meşîhat’e, din hükümete!
Ziya Gökalp, “Aile” adındaki şiirinde de din ve reform hakkındaki fikirlerini en berrak bir şekilde ifade etmektedir:
Kadın tamam olmadıkça, eksik kalır bu hayat!
Ailenin adle uygun olmak için binası,
Nikâh, talâk, miras: Bu üç işte gerek müsâvât!
Bir kız, irsde yarım erkek, izdivaçta dörtte bir,
Bulundukça, ne aile, ne memleket yükselir.
Ziya Gökalp, “Örf Nedir?” makalesinde, Kur’an-ı kerîmde geçen urf kelimesini, bugün kullanılan örf ile aynı manada zannederek, hukukun kaynağının din değil, örf olması gerektiğini söyler. İslâm dininde sosyal ciheti bulunan nassların (ayet ve hadislerin) hepsinin örften kaynaklandığını, binaenaleyh bunların zamanla değişeceğini iddia etmiştir.
İbâdetle itikadda dâimâ, Kitap ile sünnet benim rehberim.
Bu işlerde şüphem varsa mutlakâ, Müftülerin fetvâsını dilerim.
Lakin hukuk dinden ayrı bir iştir, Bırakılmış ulü’l-emre, devlete.
Hukuk örfe uymayınca değiştir, Örfe uydur demiş Tanrı millete!
Gazi’ye hitaben yazdığı İstidâ şiiri, yeni hamaset edebiyatının örneklerindendir:
Sürümüzde bir serseri çoban kalmasın
Tepemizde gizli düşman kalmasın
Düşmanların dostu hakan kalmasın
Kurtar bizi bu yaldızlı yılandan
Abdülhamid gerçi kızıl sultandı
Buna nispet, yine o bir insandı
Çok masumlar fetvasına aldandı
Kurtar bizi artık kara sultandan
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024