ISTANBUL, NOT CONSTANTINOPLE
Byzas adında efsanevi bir Megaralının tarihi yarımada üzerinde kurduğu Yunan site devleti Bizantion’un yerinde, IV.asırda Roma İmparatoru Constantinos yeni bir şehir kurdu. Roma gibi 7 tepeli bu yeni payitahta Nea-Roma (Yeni Roma) adı verildi. Ama daha çok Constantinopolis, yani Constantinos’un şehri diye tanındı.
“Kostantiniyye’de Basılmıştır”
İki kıtanın birleştiği yerde kurulan bu emsalsiz şehre Araplar Konstantiniyye dediler. Nitekim Hazret-i Peygamber’in meşhur hadisinde de böyle geçer: “Konstantiniyye mutlaka ve mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne iyi kumandandır; onun askeri ne iyi askerdir.”
Osmanlılar fethedince, şehrin lisan-ı peygamberî’deki hâlini bereket sayıp tercih ettiler. Bu hadis-i şerifte kullanılan fetih tabiri de, şehri alan padişaha unvan oldu: Fatih.
Sultan Fatih’ten Sultan Vahîdeddin’e kadar paralar, umumiyetle Konstantiniyye diye basıldı. Osmanlı altın, gümüş ve sair metal sikkelerinin hepsinin bir yüzünde bastıran padişahın tuğrası vardır. Öteki yüzünde Duribe fî Kostantiniyye (Konstantiniyye’de darb edilmiştir, yani basılmıştır); altında da o padişahın cülûs tarihi yazar.
Stinpolisİstanbul’un hiçbir zaman tek adı olmamıştır. İslavlar, Çarigrad; Frenkler, Constantinopolis derken, Türkler, bu emsalsiz şehri, Konstantiniyye, İstanbul, İslambol, Âsitâne, Dersaadet, Deraliyye, Dârüssaltana, Dârülhilâfe gibi nice isimlerle yâd etmişlerdir.
İstanbul’da yazılan ferman ve beratların çok büyük bir kısmında, yazıldığı yer olarak Konstantiniyye ismi geçer. Bununla birlikte İstanbul olarak yazılmış fermanlar az da olsa vardır.
Halkın dilinde şehrin adı İstanbul’dur. Bunun, Rumca “şehre” manasına Stinpolis’den geldiğini söyleyenler varsa da, daha makulu Constantinopolis’ten galat (bozma) olmasıdır. Rumlar Kalipolis (Güzel Şehir) ve Megalipolis (Büyük Şehir) de derlerdi.
Osmanlılar, imparatorluk olduğu için, fethettikleri, hatta vatan edindikleri şehir ve köylerin ecnebice isimlerinden rahatsızlık duyup komplekse düşmez ve değiştirme lüzumunu hissetmezlerdi. Ancak belki telaffuzlarını kendi fonetiklerine uydururlardı.
İslam bol mu?
XVII.asırda bilhassa ulema arasında İslambol tabiri bir ara revaç bulmuştur. Son zamanlarda dini eserlerde de basıldığı yer olarak İslambol gözükür. Halbuki İstanbul’da hiçbir zaman Müslümanlar ekseriyette olmamıştır.
Sultan III. Mustafa devrinde çıkarılan bir emirle (1774), hem ferman ve beratların yazıldığı, hem de sikkelerin kesildiği yer olarak İslambol yazılması istenmiştir. Bu devirde ferman ve beratlarda bazen İslambol, bazen İstanbul yazar. Sonraki padişah Sultan I. Abdülhamid zamanında eskiye dönülmüştür.
Mamafih Sultan III. Selim, saltanatının ilk zamanlarında, babasının hatırasına hürmeten olsa gerek, sikkelerde “duribe fi İslambol” (İslambol’da basılmıştır) ibaresi yazılmasını emretmişti. Fakat az bir zaman sonra hem sikkelerde, hem de berat ve fermanlarda Konstantiniyye’ye dönüldü.
Politika icabı
İşe Batıcılıkla başlayan İttihatçılar, halifenin güç ve itibarını bir hiç mesabesine indirdikleri halde, Cihan Harbi’nde imparatorluğun Müslüman teb’asını celbedebilmek için İslâmcılık ideolojine sarılmış; hilafet makamını tebarüz ettirmek adına Dârü’l-Hilâfet’l-Aliyye ismini öne çıkarmışlardır ki “Yüce Hilafet Yurdu” demektir. Hatta 1915 senesi Mart ayında Konstantiniyye yerine, trajikomik bir şekilde Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye denilmesi emredilmiştir. Bunun da para etmediğini görünce, Türkçülükten medet ummuşlardı.
İstanbul’u, İstanbul yapan?
3 Ocak 1929 tarihinde, Ankara hükümeti posta, telgraf ve telefon umum müdürü, merkezi İsviçre’nin Bern şehrinde bulunan Beynelmilel Posta, Telgraf ve Telefon Teşkilatı’na (UPU) bir mektup yazdı ve bundan sonra “Constantinople” veya “Stamboul” yerine “İstanbul” isminin kullanılması lazım geldiğini resmen bildirdi. Nihayet 28 Mart 1930 tarihli Posta Hizmet Kanunu ile yurt dışından gelecek mektuplarda Constantinople yazılması hâlinde mektupların iade edileceği ilan olundu.
Bundan bazıları gibi İstanbul’u İstanbul yapan, cumhuriyettir, neticesini çıkarmak biraz mübalağalı olur. Zira bu devir, şehrin Müslüman Türk hüviyetini hızla kaybettiği bir devir olmuştur. İstanbul’u İstanbul yapanın Osmanlılar olduğunu, şehrin her köşesindeki abidevî eserler göklere haykırmaktadır. Sadece Constantinople değil, Smyrna, Angora, Trebizonde gibi telaffuzların bulunduğu zarflar da kabul edilmeyecekti.
Örtülü ödenek şarkısı
Cumhuriyet devrinde İstanbul, metazori de olsa, şehrin beynelmilel ismi hâline geldi. Amerika’nın 1932’de Ankara’daki sefiri Charles Sherill’in hatıralarında Türkiye günlerini anlatırken, “Istanbul, Not Constantinople” başlığını kullanmıştı.
Mamafih gayrı resmi mahfillerde Constantinople isminin kullanılması devam etmiş olmalı ki, 1953’de dünyaca meşhur Kanadalı bir müzik grubu, The Four Lads, “Istanbul, not Constantinople” (Constantinople değil, İstanbul) adında bir şarkıyı dillere düşürdü. Pattin’ On The Ritz şarkısından ilhamla bestelenen ve çok farklı şarkıcılarca söylenen, Türkçe söz bile yazılan, film müziği olarak kullanılan bu şarkı, o yıllarda dünyanın ilk 10 hit şarkısından biriydi.
Bestesi Nat Simon’a ve güftesi Jimmy Kennedy’e ait olan bu şarkıyı, zamanın hükümetinin örtülü ödenekten para vererek yaptırdığı şayiası da yayılmıştı. Basit ve mizahi güftenin ilk kıtası, “İstanbul, Konstantinopolis idi. Çok zamandan beri değil. Şimdi mehtaplı gecede bir Türk lokumu” şeklinde tercüme edilebilir.
Anadolu’daki Polisler
Polis, Yunanca şehir demektir. Her ne kadar “çok yüz” manasına poli+tika’dan geldiğini söyleyenler varsa da, politika, polis’ten gelir ve şehir idaresi demektir.
Anadolu’da bu kelimenin geçtiği çok şehir adı vardır. Hadrianopolis (Edirne), Germanikopolis (Ermenek), Klaudiopolis (Bolu), Hierapolis (Denizli), Chariupolis (Hayrabolu), Gallipolis (Gelibolu), Tripolis (Tirebolu).
İlk üçü Roma imparatorudur. Hiera, Mysialı Telephos’un karısıdır. Chariu, rüzgârlı demektir. Galli, Keltleri ifade eder.
Tripolis, 3 şehir veya 3’e, yani baba, oğul ve mukaddes ruha adandığını gösterir. Afrika ve Doğu Akdeniz’deki Trablus da aynı manadadır.
Önceki Yazılar
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024
-
ZAMAN SANA UYMAZSA SEN ZAMANA UY!30.09.2024
-
TÜRKLERİN BİNLERCE YILLIK HUKUK ve ADALET MACERASI23.09.2024
-
93 HARBİ FACİASINA BÜROKRASİ SEBEP OLDU16.09.2024