Gelişmiş Arama İçin Tıklayınız!

KANADA VE AVUSTRALYA’NIN İSTİKLÂLİ ÇANAKKALE’DEN GEÇER

Yunan mağlubiyetinin ardından doğan Çanakkale Krizi, sadece Anadolu’ya sulhü getirmekle kalmadı; Kanada, Avustralya gibi İngiliz dominyonlarının da istiklaline yol açtı.
3 Ağustos 2020 Pazartesi
3.08.2020

Yunan mağlubiyetinin ardından doğan Çanakkale Krizi, sadece Anadolu’ya sulhü getirmekle kalmadı; Kanada, Avustralya gibi İngiliz dominyonlarının da istiklaline yol açtı.

İzmir’in 9 Eylül 1922’de düşüşü üzerine, Ankara birliklerinin Boğazlara ve Trakya’ya yürüme ihtimali, Lloyd George’u endişelendirmiş; İngiliz ve Ankara birliklerinin Çanakkale’de burun buruna gelmesiyle bir kriz doğmuştu. İngiliz birlikleri, Eylül 1922’de Boğazlar’ın Anadolu yakasından çekilmiş; Ankara birliklerinin Avrupa yakasına geçişine ise izin vermemişti.


Müttefikler İstanbul'da

İntiharın başlangıcı

Öteden beri Ankara hareketine gayrı resmi olarak destek veren dışişleri ve harb dairesine rağmen, Lloyd George sonuna kadar diretiyordu. İnatçı Galli başbakanın adeta intihar edercesine hazırladığı ve Kemalistler çekilmezse, harbin başlayacağını bildiren bir nota Harington vasıtasıyla Gazi’ye gönderildi. 

İngiliz kabinesinde Churchill’in hazırladığı bu notaya karşı olanlar vardı. Kendisine danışılmadığını düşünen dışişleri bakanı Lord Curzon, hadisenin büyütüldüğü kanaatindeydi. Notayı 24 saat geciktirerek, Kemalistlerle irtibata girişti.

Londra Konferansı’na delege olarak gelmiş bulunan Fethi Bey’in Paris’ten ayrıldığını öğrenince; yardımcısı Dr.Nihat Reşat Belger’i buldurup; kendisine vaziyetin hassasiyetini Gazi’ye anlatmasını; Ankara ateş emri vermedikçe, ateş açılmayacağını söyledi. Nihat Reşat, aslında sulh taraftarı olan Gazi’ye, mutedil bir mümessil gönderilmesini tavsiye etti.

İngiltere’yi kim idare eder?

Müttefikler, Türk dostu diye bilinen Fransız delege Franklin-Bouillon’u İzmir’e gönderdi; 28 Eylül’de görüştüğü Gazi’yi, 1921’de müttefiklerin Türk ve Yunanların çatışmasına kapattığı bitaraf mıntıkaya yürümemesi; sulh antlaşmasında Doğu Trakya’nın Türklere verileceği hususunda ikna etti.

Azimli bir asker ve usta bir politikacı olan Harington, notayı saklamış; Gazi’ye vermemişti. Bu da, İngiliz politikasını hükümetten ziyade Harb Dairesi (War Office) ve Dışişleri’nin (Foreign Office) yönlendirdiği fikrinin bir başka delilidir. Nitekim "İngiltere'nin dostları ve düşmanları yoktur; menfaatleri vardır" sözü meşhurdur.


İngiliz dominyonlarına istiklal veren Westminster Statüsü

Makedonya’ya kadar…

Mecliste Makedonya’ya kadar ilerlemeyi teklif edenlere Gazi, “Böyle şey olmaz. O zaman yine her yandan ‘Türkler Geliyor’ bağrışmaları yükselecek ve bütün Balkan memleketleri bize karşı yardım istemek için büyük devletlere başvuracaklardır. Lloyd George’un iktidarda kalmasını mı istiyorsunuz?” cevabını verdi.

Doğu Trakya’nın alınması garanti idi. Harington’un Türk dostu ve sulh taraftarı olduğu anlaşılmıştı. Ankara’nın politikası, son ana kadar Çanakkale üzerinde baskı yapıp; İstanbul çevresindeki kuvvetlerini arttırarak sulh antlaşmasında avantaj elde etmekti.

Lloyd George düşüyor

Gazi, mütarekeyi kabul etti (Nutuk, II/679). 3 Ekim’de taraflar Mudanya’da Rus konsolosluğu binasında toplandı. İsmet Paşa, mütarekenin bîtaraf mıntıkaya girilmemesine dair olanı da dâhil, bütün hükümlerini kabul etti. Harington, memnundu. Sonradan “Ömrümde bu kadar şaşırdığımı hatırlamıyorum” diyecektir.

Türk birlikleri, Doğu Trakya’ya yürüdü. Mıntıkanın başlarına geleceklerden endişeli Rum halkı da gazeteci Ward Price’in tabiriyle Otuz Yıl Harbleri’ni hatırlatan bir sefalet içinde batıya kaçmaya başladı. Churchill’in de içlerinde bulunduğu Muhafazakârların beklediği fırsat önüne gelmişti. Bonar Law’u lider seçtiler ve 12 Ekim 1922’de Carlton House Deklarasyonu ile Lloyd George’u düşürdüler.

Ah Sforza

Çanakkale Buhranı, Orta Doğu’da yeni düzeni kurarken İngiltere’nin yaptığı son hamledir. Herkes mütalaalarını Lloyd George üzerinden yapar. Halbuki Fransa, İtalya, Rusya ve ABD yanında, İngiltere Harp Dairesi ve Dışişleri, o zaman Ankara’nın yanında idi. Sadece Lloyd George ayrı bir dünyadaydı.

Yakup Kadri’nin Politikada 45 Yıl kitabında anlattığı gibi, yıllar sonra kendisine İngiltere’nin Dizbağı Nişanı vermesi konuşulduğunda, Gazi’nin, “İngilizler beni sever. Bunu Lloyd George’u düşürmek suretiyle gösterdiler” demesi, bu hakikatin ifadesidir.

Başından beri Mustafa Kemal’e ve Ankara hareketine destek olmuş İtalyan yüksek komiseri, sonra İtalya hariciye nazırı Kont Sforza, kendine mahsus mizah üslubuyla der ki: “İngiltere’nin harb sonrası politikaları yardımcı olmasaydı, ne kadar enerjik ve ileri görüşlü olursa olsun, Kemal ve arkadaşları, tek başlarına muvaffak olamazdı. Kemal, Downing Sokağı 10 numaraya (İngiliz başbakanlığına) secde etse yeridir.”

İngiliz Oyunu

Mustafa Kemal gibi muktedir bir lideri Anadolu’ya göndertip, muhalif İttihatçıların iktidarı yeniden ele alma mücadelesini engelleyen; İstanbul meclisini basıp, mebusları Ankara’ya yollayan; Malta sürgünlerini az müddet sonra serbest bırakan; Padişaha ve hükümete baskı yaparak, onları düşman gibi gösteren; Kasım 1920’den itibaren Yunanları desteklemeyi bırakan; üstelik Nisan 1921’de de müttefikleriyle beraber Türk-Yunan Harbi’nde tarafsız olduklarını resmen ilan eden; Kemalistlerin İstanbul’dan Anadolu’ya sevkiyatına müsaade eden; buna mukabil Yunanların İstanbul’dan Anadolu’ya mühimmat sevkini engelleyen hep İngilizler olmuştur.

İngiltere bu kriz sayesinde, sulh antlaşması imzalanana kadar Boğazlar’dan çıkmadı. Kriz 23 Eylül 1922’de yaşandı; ama İngilizler İstanbul’u 9 Ekim 1923’e kadar bir seneden fazla elinde tuttu. Gazi, elbette İngilizlerin buralardan vazgeçmeyeceğini biliyordu.

Lozan’da da Boğazlar’ın bu tarafsızlığı kabul edilmiştir. Siyasi harita olarak Türkiye’ye verilmiş olsa bile, Boğazlar, Türklerin elinde değildir. Milletlerarası bir komisyon tarafından idare edilecektir. İstanbul’un başşehir olmaktan çıkarılması ve Atatürk’ün 1928’e kadar İstanbul’a gitmekten çekinmesi biraz da bu sebeptendir. (1936’da Montrö Mukavelesi ile bu statü biraz hafifletilmiştir.)

Hadiseler bu şekilde seyretmeseydi, İtalya, Fransa ve Rusya’nın açıktan, İngiliz Harp Dairesi’nin de el altından verdiği silahlar bile koskoca Büyük Britanya İmparatorluğu karşısında işi kurtaramazdı. Ne kadar büyük bir savaştan yorgun çıkmış olsa bile, hayati menfaati çerçevesinde gördüğü Boğazlar için her şeyi yapabilirdi. Kriz, müzakerelere yol açtı ki, esas maksat zaten harb değil, masaya oturmaktı.


İngiltere Kanada'dan asker istiyor. "Bu bayrak senin; onun için savaş!"

Üst akıl

Çanakkale Krizi, muhaliflerin eline koz verdi. Bundan sonra İngiltere’de Liberal Parti bir daha iktidara hiç gelemedi. Bunda da en büyük rolü Churchill oynamıştır. Liberallerin yerine İşçi Partisi’nin yükselişi başladı ki, bütün bunların bir üst aklın/global güçlerin kararı olduğuna şüphe yoktur.

Çanakkale Krizi’nin başka bir mühim neticesi, Lloyd George’a karşı çıkan İngiliz dominyonlarının istiklaline yol açmasıdır. 1931’de Westminster Statüsü ile Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Afrika, iç ve dış işlerinde müstakil, sadece sembolik olarak Kral’ı devlet reisi olarak tanıyan müstakil birer devlet hâline geldi.

Böylece kriz, kimine göre, İngiliz İmparatorluğu’nun çözülmesine, kimine göre ise kabuk değiştirmesine sebep oldu.

Mehazlar: Kemal Atatürk, Nutuk, II/677-678; A.L.Macfie, The Chanak Affair: (September - October 1922); David Walder, The Chanak Affair; Bilal Şimşir, Sakarya’dan İzmir’e, 497 vd; Count Sforza, Contemporary Italy, 235; Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi, II/861-862; Gotthard Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, I/194 vd; Lord Kinross, Bir Milletin Doğuşu Atatürk, II/505 vd; Ömer Kürkçüoğlu, Türk-İngiliz İlişkileri, 239 vd; Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, 694-695; Mustafa Çulfalı, Çanakkale Krizi ve Lloyd George'un İktidardan Düşmesi, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi XV/Kasım 1999/45.