Gelişmiş Arama İçin Tıklayınız!

SULTAN GENÇ OSMAN’IN HAZİN HİKÂYESİ

Memleketin buhranlı zamanında padişah olan Sultan II. Osman, deha sahibiydi. Zihninde nice projeler vardı. Ama yaşı icabı tecrübesizdi. Bu, felâketi oldu.
4 Mayıs 2020 Pazartesi
4.05.2020

Memleketin buhranlı zamanında padişah olan Sultan II. Osman, deha sahibiydi. Zihninde nice projeler vardı. Ama yaşı icabı tecrübesizdi. Bu, felâketi oldu.

Sultan I. Ahmed 1617’de vefat ettiğinde, tahta oğlu Şehzâde Osman’ı değil de, padişahın acıyarak hayatta bıraktığı kardeşi Şehzâde Mustafa’yı padişah yaptılar. İlk defa Osmanlı tahtına bir padişahın oğlu değil de kardeşi geçiyordu.

Bunda zamanın sadrazamı ve şeyhülislâmı yanında, Şehzâde Osman’ın üvey annesi olup, öz oğullarının canını kurtarmak isteyen Mahpeyker Haseki’nin de rolü olduğu söylenir. Sultan Osman’ın annesi, Mahfiruze Haseki’dir.

Sultan I. Mustafa rahatsızlığı sebebiyle kısa bir müddet tahtta kaldıktan sonra, yine aynı zevat tarafından tahttan indirildi (1618). 14 yaşındaki Şehzâde Osman, Sultan II. Osman adıyla tahta geçti ki tarihimizde Genç Osman diye anılır. Ancak babası gibi o da erken olgunlaşmıştı. (Bağdat fethinde şehit düşen asker Genç Osman başkadır.)


Benim hakkımdı!

Tahta hep önceki padişahın oğlunun geçmesinin bir anayasa geleneği (kanun-ı kadîm) olarak görüldüğü, Sultan II. Osman’ın orduya hitaben yazdığı hatt-ı hümâyunundan anlaşılmaktadır:

“Babam Sultan Ahmed’in irtihâlinden sonra saltanat, kanun-ı kadîme tevfikan bana tevârüs etmek lâzım gelirken, benden birkaç yaş müsinn olmasına mebni Sultan Mustafa tahta çıkarılmıştır.” [Babam Sultan Ahmed’in vefatından sonra anayasa an’anesine göre padişahlığın bana geçmesi gerekirken, benden birkaç yaş yaşlı olmasından dolayı Sultan Mustafa tahta çıkarılmıştır.]

Sultan Osman çok iyi bir tahsil görmüştü. Arapça ve Farsça’dan başka, klasiklerden tercüme yapacak kadar Latince, Yunanca ve İtalyanca öğrenmişti. Usta bir sporcuydu. Binicilik, okçuluk ve yüzmede ustaydı, Boğaz’da ve Haliç’te yüzerdi. Çok sevdiği atı “Süslü Kır” için mezar yaptırmıştı. Deha sahibiydi. Fakat gençti. Bu sebeple ilmini ve dehasını yerinde kullanamadı.

Abaza Kesimi

Dünyanın değiştiğini, memlekette bazı şeylerin iyi gitmediğini farkındaydı ve bunu düzeltmek için planları vardı. İşe kıyafetten başladı. Eski ağır elbise ve serpuşların yerine, ata inip binmeyi ve hareketi kolaylaştıran Abaza Kesimi namında bir kıyafet giymeye başladı. Bu bazı mutaassıp kesimlerde reaksiyona sebep oldu.

Cariyelerle evlenme an’anesini terkedip, hür kadınlarla evlenmeyi tercih etti. Peş peşe Pertev Paşa’nın ve Şeyhülislâm Es’ad Efendi’nin kızları ile evlendi ki, tarihçi Naima’nın da tabiriyle bu hareketi aleyhine olacaktır.

Lehistan’ı ele geçirip Baltık denizine çıkmak, orada bir donanma kurmak, bu suretle Atlas Okyanusu’na geçip Katolik dünyasını hem Akdeniz, hem Okyanus donanmalarıyla çember içine almak istiyordu. Dedesi Sultan Fatih’in Ortodoksları himaye altına aldığı gibi, Almanya’ya karşı Osmanlı’ya temayül gösteren Protestanlığı da himâyesi altına alıp, Hristiyanlığı parçalamayı düşünüyordu.


Hotin fatihi

Bu işlerin zor olduğunu bilen padişah, payitahtı muvakkaten Bursa’ya taşımayı bile düşündü. Hocası Ömer Efendi, padişahın bu husustaki en büyük müşaviri idi. Ancak esas fikirlerin padişahtan çıktığı anlaşılmaktadır. Hatta Şeyhülislâm bu devirde fonksiyonunu Ömer Efendi lehine kaybetmişti.

Tahta çıktığında İran ile muharebe devam ediyordu. Harb bitip şark sınırı emniyet altına alınınca, 1621’de Lehistan üzerine yürüdü. Kazakların, Leh yardımıyla Karadeniz sahillerini vurmalarına son vermek icab ediyordu.

Bu arada seferi destekleyen Sadrazam Güzelce Ali Paşa vefat etti. Sefere çıkılırken güneş tutuldu. Bazıları bunu uğursuzluğa yordu ise de, padişah aldırmadı. Kazak, Alman ve Macarların da yer aldığı 100 bin kişilik Leh ordusu zorlu bir muharebe neticesi yenildi; Hotin düştü. Antlaşma yapan 17 yaşındaki padişah İstanbul’a döndü.

Ömrün berbad olsun

Sefere çıkmadan evvel arkasını emniyete almak için, Fatih Kanunnamesi mucibince, bir yaş küçük biraderi Mehmed’i idam ettirdi. Biçare şehzâde, “Osman, Allah’tan dilerim ki ömr-ü devletün berbâd olup beni ömrümden nice mahrum eyledün ise sen dahi behremend olmayasun!” diye beddua etmişti.

Aynı sene Boğaz dondu; gemiler yanaşamayınca İstanbul’da pahalılık ve kıtlık baş gösterdi. Bunun suçu da padişahın üzerine atıldı.

Devletin ve milletin dirliği için başta ordu olmak üzere devlet müesseselerinde ıslahat yapılmasına kanaat getiren genç padişah, akıl almaz bir plana girişti. Bu teşebbüsü, hem tahtını, hem de canını kaybetmesine yol açacaktır.

Niyetim devlete hizmettir!

Sultan II. Osman, Fâris mahlasıyla şiir yazardı. Divan’ı, Millet Kütüphanesi’ndedir. Yaşından umulmayacak zarif ve lirik şiirleri vardır. Şu beyiti ibretlidir:

Niyetim hizmet idi saltanat ü devletime,

Çalışır hâsid ü bedhâh aceb nekbetime.

Aşağıdaki gazeli, pek mükemmeldir:

Nevruz olıcak diller şâd olmıya yaklaşdı.

Dilde gâm u gussa berbâd olmıya yaklaşdı.

Virâne gönül varsa cevr ü gâm-i dilberden,

Müjde ana ol mülk âbâd olmıya yaklaşdı.

Üstâda çıkıp dilber öğrendi vefâ resmin,

Âşıklara lütfa mu’tâd olmıya yaklaşdı.

Seyr-i güle çıkdıkda ol ruhleri gülrengim,

Kâri dil-i zârun feryâd olmıya yaklaşdı.

Çok âşık u meftûnu var sen gibi Şirîn’ün,

Fâris kulun ammâ Ferhâd olmıya yaklaşdı.

(Bu talihsiz padişahın başına gelenleri sonraki yazıda inşallah anlatırız.)