İttihatçılar iktidara geldikten sonra, İngiliz sefiri Lowhter’in tavsiyesiyle Yıldız İstihbarat Dairesi’ni lağvetti. Böylece İngiltere rahat bir nefes aldı. Yerine öyle bir teşkilat kurdu ki, esrar perdesi altındaki efsanevi varlığı, bugün bile münakaşa mevzuudur.
Teşkilat-ı Mahsusa adını taşıyan ve Harbiye Nezareti’ne, yani Enver Paşa’ya bağlı çalışan bu istihbarat dairesinin kuruluş tarihi müphemdir. Hakkındaki malumat umumiyetle, Cemal ve Talat Paşa, Kuşçubaşı Eşref, Kazım Karabekir, Ali İhsan Sabis, Ali Fuad Erden, Galip Vardar, Hüsamettin Ertürk, Fuat Balkan, Arif Cemil, Celal Bayar, Mustafa Ragıp Esatlı gibi İttihatçıların beyanlarından ibarettir. Aslında İttihat ve Terakki’nin kuruluşu, başa gelişi, teşkilatlanışı, bu yolda pervasızca işlediği cinayetler bile gizli servis operasyonu gibidir.
Harbin kaybı üzerine hükümete gelen İzzet Paşa, ilk iş olarak İttihatçıların kaçışına göz yumarken; öte yandan Teşkilat-ı Mahsusa arşivinin imhasını emretmişti. Buna rağmen bugün ATASE arşivinden 40 bin civarında –tetkike kapalı- vesika mevcuttur.
Teşkilat-ı Mahsusa'ya ait olduğu iddia edilen sembol
İşin aslı
Hatıratlarda TM’nın 1913’te veya seferberlikten üç gün önce (1914) kurulduğu anlatılır. Şu halde Babıali Baskını, Mahmud Şevket Paşa suikasti, Edirne’nin istirdadı, Garbi Trakya Devleti’nin kuruluşu gibi işlerin, buraya mal edilmesi yanlıştır. Garip olan şudur ki, 30 bin kişiden müteşekkil olduğu söylenen TM’nın kuruluşu hakkında ne bir kanun, ne heyet-i vükela (bakanlar kurulu) kararı, ne de irade-i seniyye (padişah fermanı) vardır. O zamana kadar da fiilen faaliyet gösterdiği anlaşılıyor.
TM’nın kuruluş maksadı, İttihatçıların siyasi iktidarını garantilemek; üç büyükler (Enver, Talat, Cemal) arasındaki güç dengesini temin etmek; hariçte de bu istikamette operasyonlar yaparak tedbirler almaktı. TM mensuplarından Hüsamettin Ertürk hatıralarında, maksatlarını yerine göre Panislamizm ve Pantürkizm olarak veriyor.
İşin içindeki İttihatçılardan Akif Cemil’e göre esas sebep, bir zamandır sivil (Talat) ve askeri (Enver) kanat çekişmesi yaşayan partiyi zayıflatarak, askeri diktatörlük yolunda Enver’in önünü açmaktır. Çünki TM, Enver’in idaresi altındadır. Nitekim Talat, devamlı Enver’in eli kanlı bir grup tarafından desteklendiğini ileri sürerek onu küçük düşürmeye çalışmıştır.
Mükemmel meziyet
TM’nın başında sırasıyla şunlar bulundu: Süleyman Askeri, Halil Kut, Cevad Kızanlıklı, Tunuslu Ali Başhampa, Miralay Hüseyin Tosun. Teşkilat’ın tasfiyesiyle memur Süvari Yarbayı Hüsamettin Ertürk ise kendisini böyle takdim ettiği için, çok yerde son reis diye bilinir.
Sansasyonel yazar Cemal Kutay, TM’yı Eşref Sencer Kuşçubaşı’nın kurduğunu söyler. Halbuki vesikalar onun sadece Arabistan ve Kuzey Afrika şefi olduğunu gösteriyor. Hicaz’da kuşatma altındaki birliklere yardım götürürken esir düşmüş; Malta’ya sürülmüştür. Kuva-yı Milliye’ye katılmış; ancak Çerkez Ethem’in arkadaşı olduğu için 150’likler arasında sürgün edilmiştir. Sonradan hakkında nice efsaneler tertiplenmiştir. Sultan Hamid zamanında Taif’te sürgünde idi. kendi gibi bir ajan olan kardeşi Sami ile kaçıp, Hicaz Demiryolu inşaatına sabotajda bulunmuş; surre alayını soymuştu. Zaten cinayet ve soygun, TM mensubu olabilmek için mükemmel meziyetti.
Son reis Miralay Cevad Kızanlıklı, 1919’da harb suçlularının muhakeme edildiği Divan-ı Harb-i Örfi’de verdiği ifadede Teşkilat’ı İTC Merkez Komitesi’nden Dr. Nazım, Dr. Bahaeddin Şakir ve Erzurumlu Aziz’in kurduğunu söylemiştir. Teşkilat merkezi, Cağaloğlu’ndaydı. İcra komitesi, (Şemsi Paşa’yı vuran) Atıf Kamçıl, Aziz Bey, Dr. Nazım Bey ve Dr. Bahaeddin Şakir gibi İttihatçı fedailerden müteşekkildi.
Kimler kimler…
Çeşitli zamanlarda şu kişiler TM’ya hizmet etmiştir: Yakup Cemil, Ömer Naci, Mehmed Akif Ersoy, Mithat Şükrü Bleda, Ohrili Eyüb Sabri, İsmail Canbulat, Galip Vardar, Filibeli Hilmi, Nuri Killigil, Ali Fethi Okyar, Kel Ali Çetinkaya, Çerkez Ethem ve Reşit, Fuat Bulca, Nuri Conker, Rauf Orbay, Emir Şekip Arslan, Abdülaziz Caviş, Abdürreşid İbrahim, Libyalı Şeyh Sunusi, Said Nursi, Aziz el-Mısri, Zübeyde Şaplı, Ahmet Salih Harb, Hilmi Musellimi.
Enver kimden rahatsızsa, ismini Yakup Cemil’e vermesi kâfiydi. Babıali Baskını’nda başrol oynayarak Enver’i iktidara getiren sadık tetikçi Yakup Cemil, sonradan korkulan kişi olmuş ve Enver’i devirip yerine Mustafa Kemal’i getirmek iddiasıyla 1916’da kurşuna dizilmiştir.
Bu işte İttihatçılar, aşiretlerden, mahkûmlardan, maceraperestlerden ve yeniden teşkilatlandırdığı esnaftan, bilhassa hamallardan çok istifade etmiştir. Zenci Musa, bir hamaldır. TM elinden 4 milyon altın lira geçmiştir. Faaliyetleri için lazım gelen parayı, Müdafaa-i Milliye Cemiyeti ile Harbiye Nezareti tahsisat-ı mesturesinden (örtülü ödeneği) temin etmiştir. Almanya’dan da muntazaman para aktarılmıştır.
Muvaffakiyetler
Gözü kara, aceleci, muhteris fedailer; istihbarat, karşı propaganda ve operasyonlar için, adam kaçırma, suikast, katliam, bombalama, kundaklama, eşkıyalık gibi nice metotları gözlerini kırpmadan kullanmışlardır. Ajanlarının Arnavutluk’tan, Malezya’ya kadar geniş bir coğrafyada faaliyet gösterdiği iddia edilir. Ancak neler yapıldığına dair elde fazla vesika ve açık malumat yoktur.
TM’nın ilk faaliyeti, 1878 mağlubiyeti üzerine Yeşilköy’de dikilen Rus Zafer Âbidesi’nin dinamitle havaya uçurulması oldu. 1914’te Osmanlı Devleti’ni Cihan Harbi’ne sokmak için Rusya’nın tahrik edildiği operasyon, TM’nın işiydi. Goben ve Breslau, Rus limanlarını bombalarken; Ali İhsan Sabis kontrolündeki TM ajanları da Arhavi’den Rusya’ya geçerek sabotajlarda bulunmuştu.
1914 senesinde Ege sahillerindeki Rum nüfusun taciz ve tazyik edilerek Yunanistan’a göçürülmesi işini TM yürüttü. Eşref Sencer ve Celal Bayar’ın aktif rol aldığı bu hâdise sonradan İzmir’in işgaline bahane olmuştur. 1915’te cereyan eden Ermeni Tehciri’nde TM ajanları bizzat veya mahkûmlar ya da aşiretler vasıtasıyla menfur bir rol oynamışlardı. 2 Aralık 1918’de Meclis-i Mebusan’da konuşan Meclis-i Ayan Reisi Çürüksulu Mahmud Paşa, tehcirdeki zulümlerin TM vasıtasıyla icra edildiğini söylemiştir.
1919 İstanbul Divan-ı Harbi’nin iki celsesi TM’ya tahsis edilmişti. TM’nın ve yaptıklarının İttihat ve Terakki ile irtibatını evvela reddeden zanlılar, deliller karşısında bunu itiraf ettiler. Atıf Bey, TM’nın İttihat ve Terakki merkez komitesi nezaretinde bir suç makinesi olduğunu söyledi.
İttihatçı gazeteci Ahmet Emin Yalman, çetelerden mürekkep TM denen ekip, doğrudan bir imha hedefinin arkasından koşmuştur, der. Tehcirde sevk komisyonu başkanı olan İttihat ve Terakki müfettişi tarihçi Ahmet Refik Altınay, hapishanelerden çıkarılan azılı mahkûmların, Harbiye Nezaretinde bir haftalık bir talimden sonra, TM tarafından sınıra yollanarak, tehcirde büyük mezalim icra ettiklerini söyler.
Ayastefanos Rus Zafer Âbidesinin infilakı
Ya hezimetler?
Irak, Filistin ve Suriye cephesi, TM’nin büyük hezimete uğradığı operasyonların başında gelir. Basra, İngilizlerin eline düşünce; Süleyman Askeri, bir Kürt-Arap çetesiyle İran’a geçip Abadan’daki İngiliz birliklerine saldırdı; petrol kuyularını ateşe verdi. İngiltere buna sert reaksiyon gösterdi. 14 Nisan 1915’te Şuayyibe’de saldırdığı Osmanlı birliklerini hezimete uğrattı. Böylece Irak’ın işgaline ve kaybına yol açan Süleyman Askeri, hezimeti yediremeyip beynine kurşun sıkarak intihar etti.
Ertesi sene 29 Nisan 1916’da Enver Paşa’nın kardeşi Nuri (Killigil) ve Rauf (Orbay) idaresindeki TM birlikleri, İran ve Afganistan’da mahalli birlikler yardımıyla İngilizleri vurmaya çalıştı; ama netice felaket oldu. Liman von Sanders’in de söylediği gibi, Irak’ın kaybının sebebi olmuştur.
TM, Kanal Harekatı’nda Libyalı Senusileri ve Darfur Sultanı’nı kendi taraflarına çekmeye muvaffak oldu. Mıntıkada ikmal merkezleri kurdu ve mahalli halktan 3 bin kişiyi silahlandırdı. Ancak küçümsedikleri İngilizler, ondan evvel davranıp, İttihatçı hükümetten bezgin mahalli halkı teşkilatlandırmaya muvaffak oldu. Böylece TM’nın gayretleri boşa çıktı. Eşref Sencer, bunu bir hata olarak itiraf eder. Nitekim Libya’da Nuri (Killigil), mahalli birliklerle Mısır’daki İngilizlere saldırdı; hezimete uğradı. İtalyanlara taarruz etse, Libya belki kurtulurdu.
TM’nın Balkanlarda Sırp ve Yunanlara karşı Bulgar çeteleriyle beraber yürüttüğü operasyonlar, Bulgarlarla birbirlerine girdikleri için; Fas’ta Fransızlara karşı yürüttüğü faaliyetler de Almanlarla ters düştükleri için akamete uğramıştır.
Doğu Karadeniz'de Teşkilat-ı Mahsusa çeteleri
Bitti mi?
Enver Paşa kaçarken, Hüsamettin Ertürk’ü çağırtıp, bundan sonra TM’nın adının Umum Alem-i İslam İhtilal Komitesi olduğunu deklare etti. Hüsameddin Bey, Ankara ile temasa geçip anlaşarak, Anadolu’ya silah sevkiyatını organize etti. Bunun mukabilinde Ankara Meclisi, 14 Temmuz 1921’de TM fedailerinin işlediği suçlar hakkında umumi af çıkarttı. TM, faaliyetlerine cumhuriyet rejiminde farklı bir isim ve tarzda devam etti.
Yerine göre hem iktidar oyunlarında söz sahibi olmaya çalışan; hem de dışarıda boyundan büyük işlere kalkışan TM, İttihatçıların komitacı ve fedai zihniyetini temsil eder. İktidarın devamı ve ideolojisinin hâkimiyeti için elinden ne geliyorsa yapmış; bu yolda akıl almaz faaliyetler yürütmüştür.
TM mensubu Galip Vardar, Enver Paşa’nın “kimsenin erişemeyeceği” hayalleri uğruna çalıştıklarını söyler. Nizameddin Nazif bunları, “Para, silah, zevk, ölüm; her şey vardı. Ama Sultan Hamid’in dehası yoktu” diye vasıflandırır.
Sonradan kahramanlık hâlesine büründürülmüş parlak şahsiyetler hakkında İttihatçı kalemler tarafından dile getirilen (Zenci Musa’nın 300 bin altını Yemen’e götürmesi gibi) mübalağalı ve çoğu zaman da yanıltıcı efsaneler sayesinde şöhretini sürdürmüşse de, Teşkilat-ı Mahsusa imparatorluğun yıkılışında oynadığı rol sebebiyle milli vicdanlarda hiç de hoş olmayan hatıralar bırakmıştır.