İSTANBUL’UN ANAHTARI VE SULTAN VAHİDEDDİN

Kimsenin çözemediği sessiz filmi bazı aklı evveller çözmüş; Padişah’a İngilizlere İstanbul’un olmayan anahtarını verdirtmiştir.
29 Haziran 2020 Pazartesi
29.06.2020

Kimsenin çözemediği sessiz filmi bazı aklı evveller çözmüş; Padişah’a İngilizlere İstanbul’un olmayan anahtarını verdirtmiştir.

Yakın tarihimiz bir yalan dolan mecmuası hâlindedir. Son zamanlarda sosyal medyanın da güçlenmesiyle, bir deli bir kuyuya bir taş atar; kırk akıllı çıkaramaz hesabı, saçma sapan bir bilgi dünyayı dolaşıyor. Elde delil itiraz edenlere, bir sürü safdil, hem suçlu hem güçlü edasıyla dişlerini gösteriyor. Gerçekler siniyor; yalanlar piyasada çalıma devam ediyor.

Birkaç sene evvel (2014) internete düşen Fransız Guamont Pathé şirketine ait bir filmde, Sultan Vahîdeddin, bir ecnebi zabit ve yanında Türk tercümanı ile görünüyordu. Ne akla hizmetse, bu video ile alakalı paylaşımların neredeyse hepsinde buradaki ecnebi zabitin İngiliz olduğu; padişahın kendisine selam durup şehrin anahtarını teslim ettiği ve sonra (burası videoda gözükmüyor) memleketten kaçtığı yazılmıştı.


Hangi anahtar?

Padişahın en net görüntülerinin yer aldığı filmi ortaya çıkaran koleksiyoner Özgür Sanal, 1920’de çekildiğini düşündüğü filmde, Padişah’ın tam karşısındaki ecnebi zabitin Amerikalı General Harbord, yanında tercümanlık yapan zâtın ise, 1918-1920 seneleri arasında bahriye nazırı olan Ahmed Ârif Paşa olduğu rivayetini  paylaşmış; 12 Kasım 2019’da ise, filmdeki zabitin eşkâlinin Harbord’a uymadığını söyleyerek bu fikrinden dönmüştür.

Yıldız Sarayı’nda çekildiği anlaşılan orijinal filmin künyesinde şöyle yazar: “Le Sultan, une toque sur la tête salue, il reçoit deux occidentaux qui lui rendent son salut. Il discute avec ses interlocuteurs. Réunion officielle.” Yani, “Sultan, kendisini selamlayan iki Batılı’yı selamlıyor. Muhataplarıyla görüşüyor. Resmi toplantı.”

Film, sessizdir; kimin ne konuştuğu işitilmemektedir. Padişahın elinde anahtar bulunmamaktadır. Zaten şehrin anahtarı yoktur. Şehirlerin sembolik anahtarlarının teslimi, o zamanlar âdet olmamıştır. Bir anahtar olup da teslimi icap etseydi, herhalde karşıda İngiliz işgal kuvvetleri kumandanı General Harington veya İngiliz yüksek komiseri Horace Rumbold olmalıydı. Filmde ikisinin de olmadığı bellidir.


Niye versin?

Sultan Vahideddin, ağabeyi Sultan V. Mehmed Reşad’ın vefatı ardından 3 Temmuz 1918’de tahta geçti. Az zaman sonra harb mağlubiyetle bitti. İstanbul, galipler tarafından fiilen işgal edildi.  16 Mart 1920 tarihinde de Ankara hareketinin İstanbul’daki faaliyetlerini bahane eden müttefiklerce resmen işgal edildi.

İstanbul’u Türklere verdiği halde Sevr Antlaşması’nı bile imzalamayan, İstanbul’u kaybetmemek için tahtını kaybeden padişah, şehrin anahtarını niye versin?

Ankara Meclisi, 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırdı; padişah bu kararı kabul etmedi. Ankara birlikleri girdikten 1,5 ay sonra 16 Kasım’da İstanbul’u terketti. Şehri İngilizlere teslim etmiş olsaydı; onlar gelmeden giderdi.

İstanbul’a giren Ankara birliklerinin kumandanı Salahaddin Âdil Paşa, 2 Ekim 1923 tarihinde şehri terkeden İngilizlere anahtar nerede diye sormamış; bir anahtar devir-teslim merasimi olmamıştır.

Sağdan: Rumbold, Harbord, Harington

Teveccüh-i Şâhâne

Bu eski filmde, Sultan Vahîdeddin ile görünen ecnebi zabitin, Amerikalı Binbaşı Davis S. Arnold olduğunu tesbit etmiş bulunmaktayım. O tarihte Yakın Doğu Amerikan Yardım Heyeti Müdürü idi.

Mayıs 1919’da İstanbul’a gelen Binbaşı Arnold, ACRNE reisi sıfatıyla 18 Temmuz 1919'da Sultan Vahîdeddin tarafından kabul edildi. Müttefiklerden, Padişahın huzura ilk çıkan kişi olmak itibariyle dikkat çekmiş; hatta Alemdar gazetesi 20 Temmuz 1335 (1919) nüshasında bunu haber yapmıştır: “Amerika Şark Heyet-i Muavenesi müdir-i umumisi Binbaşı Mösyö Arnot, dün Saray-ı Hümâyun’a azimetle, huzur-i pâdişâhîye kabul buyurulmuş ve mazhar-ı iltifat-i şehriyârî olmuşdur.”

Reuter ve Havas ajansları da 21 Temmuz 1919'da bu haberi dünyaya geçmiştir: “Amerikan Yardım Heyetleri reisi Binbaşı Arnold’ı kabul lütfunda bulunan Zât-ı Şâhâne, ziyareti müteakip, hissiyatını şu şekilde izhar etmişlerdir: Siyasî menfaatlerden uzak kalarak, hayır işleriyle uğraşan Amerika’ya ve Amerikan milletine teveccüh-i şâhânemiz mevcuttur.”

Ocak 1920’de Binbaşı Arnold’a nişan verilmiştir.  Buna dair vesikayı Osmanlı devlet arşivinde bulmak mümkündür (İ..DUİT.71.12; İ..DUİT.71.82). İşte mezkûr filmde Binbaşı Arnold’a verilen, muhtemelen madalya beratıdır. Binbaşı Arnold’un diğer resimlerine bakınca, filmdeki şahsa benzerliği çok açıktır.

İngiltere, Fransa ve İtalya kıskacındaki Padişah’ın, memleketteki pozisyonunu gayet iyi bildiği Binbaşı Arnold’u kabulü, kendi yanına çekmek istediği Amerika’ya karşı diplomatik bir jestten ibarettir.

Binbaşı Arnold’un ziyaretten sonra gazetelere verdiği beyanat da enteresandır: “Amerika’nın, Şark memleketlerindeki ticareti henüz mahduttur. İnkişafına mâni olan sebepler arasında, Amerikan müesseselerinin buralarda sabit acenta ve mümessillik bulundurma hususundaki ihmalleri, bir de Amerikan bankasının bulunmayışı zikredilebilir. Bu cihetten çok geciktik.”


Binbaşı Arnold

Amerikan Yardımı

Yakın Doğu Amerikan Yardım Heyeti (ACRNE), nam-ı diğer, Amerikan Şark-ı Karib Muavenet Cemiyeti, I.Cihan Harbi’nden sonra Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın ön ayak olmasıyla Syracuse şehrinde kurulan bir yardım cemiyetidir.

İlk başta tehcirden zarar görmüş Ermeni ve Süryanilere yardım maksadıyla kurulmuş; sonra faaliyet sahasını genişletmiştir. 1919’da Yakın Doğu Yardım (Near East Relief-NER) ismini aldı.

1915 ve 1930 yılları arasında 117 milyon $ yardım temin etti. Amerika’dan yiyecek, giyecek ve barınma malzemeleri getirip halka dağıttı. Mülteci kampları, klinikler, hastaneler, yetimhaneler ve mesleki tahsil merkezleri kurdu. Mülteciler, muhacirler ve esirlerle; ayrıca geniş bir coğrafyaya dağılmış 132 bin yetimin bakımıyla meşgul oldu.

Hükümetin sınır dışı etmek istediği 3 bin kadar Ermeni yetimi gemiyle Amerika’ya; 22 bin kadarını da Suriye ve Yunanistan gibi ülkelere gönderdi. Ancak mağlubiyetin ezikliği sebebiyle, bazı hükümet erkânı ve halk tarafından bu faaliyetler şüphe ile karşılanmıştır.


NER İstanbul'da yeni bir hastane

Manda ve Amerika

ABD, 1917’de harbe girdi; diplomatik münasebetlerini kesse de Osmanlı Devleti’ne resmen harb ilan etmedi. Mütarekeden sonra da olup biten hadiselere müşahit tavrı takındı. Bu da Türkiye’de gerek hükümet, gerekse halk tarafından müttefiklerin dayatmalarına karşı bir ümit olarak görüldü.

Tam bu esnada Amiral Bristol, Türkiye’deki Amerikan donanmasına kumanda etmek üzere 28 Ocak 1919’da İstanbul geldi. Böyle popüler bir şahsiyetin gelişi hem Amerika’da, hem Türkiye’de ümit doğurdu. Sonra da yüksek komiser oldu.

Bu arada Türkiye’nin istikbali hakkında ABD reisicumhuru Wilson’un ortaya attığı manda fikrine dair bilgi toplamak maksadıyla ABD heyetleri Osmanlı ülkesine gelip gitmeye başladı. King-Crane ve ardından Harbord heyeti hazırladığı raporları hükümetlerine takdim ettiler.

Halide Edip, İsmet İnönü, Refet Bele’nin de aralarında bulunduğu Anadolu hareketinin önde gelenleri, hatta Mustafa Kemal Paşa, başta Amerikan mandası fikrine yakınlık gösteriyordu. Öyle ki Ankara hareketinin önde gelenlerinin kurduğu Wilson Prensipleri Cemiyeti; Sultanahmed Meydanı’ndaki meşhur mitingleri tertipledi. Arnold’un padişahın huzuruna çıktığı sırada sadrazam olan İzzet Paşa da Amerikan mandası taraftarıydı.


NER Afişi

Tehcirin acıları

Bu arada çeşitli gönüllü yardım cemiyetleri de Osmanlı ülkesinde faaliyet gösteriyordu. Bunlardan biri de Amerikan Yardım Heyeti’dir. Osmanlı ülkesindeki Şark Hristiyanları arasında öteden beri maarif ve sıhhiye çerçevesinde faaliyet gösteren misyoner teşkilat ABCFM, harb esnasında yıllık bütçesinin yaklaşık dörtte birini Anadolu'daki çalışmaları için ayırdı. Tehcirin acılarını sarmaya çalıştı. Yakın zamanda gösterilen Ottoman Lieutenant filmi de bunu işlemektedir.

Amerika 1917’de harbe girince, ABCFM, memleketi terketti. Fakat harb sebebiyle sıkıntı çeken Hristiyanlara (bilhassa 1915’te tehcire uğrayan milyonlarca Ermeniye) yardımları devam etti. Wilson’un yakın arkadaşı işadamı Dodge, Amerikan Ermeni ve Suriye Yardım Komitesi’ni (ACASR) kurdu. 

ABCFM’nin umumi kâtibi James L. Barton, bu cemiyetin reisi oldu. Cemiyet, tabii olarak sempati duyduğu Şark Hristiyanlarının vaziyetini mübalağalı bir şekilde propaganda ederek, 1915’den 1920 ortalarına kadar 40 milyon doların üzerinde yardım topladılar. Propaganda, para toplamaya yardım etti ama, Ermenilerin vaziyetini düzeltmeye yetmediği gibi, Müslümanlarla Hristiyanların arasını daha da açtı.


NER yardım pulu

Karış karış Anadolu

30 Ekim 1918'deki mütarekeden az sonra ACRNE, Türkiye’ye gıda, giyecek, ilaç ve diğer malzemeler göndermeye başladı. 23 Ocak 1919'da ACRNE reisi James Barton yardım faaliyetlerini tekrar başlatmak için bir heyet gönderdi. Şubat ayında İstanbul'a geldi. O ve ekibi Anadolu’ya dağılarak Mart-Mayıs 1919 arası Haleb’e kadar uzanan bir mıntıkayı taradılar.

Barton Mayıs’ta İstanbul'a döndükten sonra, Binbaşı Davis G. Arnold'u Türkiye'deki ACRNE operasyonlarını idare etmesi için yerine bıraktı. Arnold, Haziran 1919’da vazifesine başladı. İstanbul’da mahalli idarenin nezaretinde çalıştı. Yardım ihtiyaçlarını ve ACRNE'nin nasıl yardımcı olabileceğini tesbit için 3 Temmuz’da Derince’den hareket etti.

Yeni kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’ne kadar olan mıntıkada 1426 kilometreyi at, tren, vagon ve otomobille karış karış gezdi. Maiyeti de ayrılıp, Mardin gibi güney vilayetlerini dolaştı. 15 Ağustos’ta Arnold gemiyle Trabzon’dan İstanbul’a döndü.

Hazırladıkları raporlar, yaz başında manda meselesini tedkik için Anadolu’ya gönderilen ve Mustafa Kemal Paşa ile de görüşen General Harbord’un bilgisine arzolundu. Arnold 1920 senesinde de Mısır’a kadar olan mıntıkayı dolaştı.

NER Ermeni yetimleri Yunanistan'a götürüyor 1919

Tanzim satış

Yakın Doğu Yardım Heyeti’nin faaliyetleri, sadece Şark Hristiyanları ile mahdut değildi. Müslümanlar için de gıda, giyecek, ilaç ve malzeme tevzii dışında; sıkıntı içindeki bir hayli kişiye iş imkânı temin eden el zanaatları ve dikiş atölyeleri kurdu.

Kendi idaresindeki Yedikule’de Kanada Veremli Çocuklar Hastanesi yanı sıra, Boğaz’da Trahom Yetimhanesi açtı. Anadolu’nun hemen her şehrinde Müslüman ve gayrı Müslimler için dispanser, aşhane ve yetimhanesi vardı.

Heyetin İstanbul’a yaptığı yardımların en ehemmiyetlilerinden birisi, gıda fiyatlarını düşürmesiydi. Heyet, piyasadaki fahiş fiyatlardan çok daha ucuza, fakirlere gıda maddeleri temin ediyordu. Binlerce ton Amerikan ununun ve konsantre sütün gelişi, ekmek ve süt fiyatlarını % 30-35 kadar düşürdü.

Topkapı, Pera, Aksaray, Mahmutpaşa, Rumelihisarı ve Üsküdar’da ekmek, taneli kuru yiyecekler, battaniye, mum, süt, un, pirinç ve şeker satan tanzim mağazaları açıldı.

Ne var ki, bundan memnun olmayanlar da vardı. Bazı tüccar, hükümete şikâyette bulundu. Hatta bir kesim, faaliyetler hakkında şüphe uyandırmaya çalıştı.

Hükümet, ciddi bir tahkikattan sonra, bunun saf bir yardım faaliyeti olduğunu, hangi türden olursa olsun meşru ticarete zarar verecek teşebbüs olmadığını gördü ve Heyet’e arka çıktı. Gıda ve ilaç mevzuunda, Amerikan Kızıl Haçı da, Heyet’e yardım ediyordu.


Mehazlar: Abdülmecit Tuğrul, Amerikan Yakın Doğu Yardım Heyeti’nin İzmit’teki Faaliyetleri; Alemdar gazetesi; Atilla İlhan, Yıldız, Hilal, Kalpak; Bilge Criss, İşgal Altında İstanbul; Brian Johnson, Americans Investigating Anatolia; Cenk Demir, Yakın Doğu Yardım Heyeti’nin Samsun’daki Faaliyetleri; Devrim Vardar, İstanbul’un İşgali; Dilşen İnce Erdoğan, American Board Of Commissioners For Foreign Mission (ABCFM) Near East Relief’e Amerikan Misyonerlerinin Anadolu’daki Faaliyetleri; İsmigül Çetin, Milli Mücadele Dönemi İngiliz Yüksek Komiserliğinin Kuruluşu ve Faaliyetleri; İstanbul’da İşgal Günleri (Minute Book); James L. Barton, Story of Near East Relief (1915-1930); Kemal Berkay Baştuji, Yakın Doğu Yardım Kuruluşu’nun İşgal İstanbul’ndaki Yardım Kampanyası (1918-1923): Yardım ve Politika; neareastmuseum.com/; Mehmet Çanlı, Milli Mücadele Döneminde Amerikan Şark-i Karib Muavenet Cemiyetinin Anadolu'daki Bazı Faaliyetleri; Taylor Brand, Near East Relief, 1914-1918 International Encyclopedia.

 

Ankara birlikleri İstanbul'da (Salahaddin Adil ve Harington)