Mehmed Zahid Kotku’nun Yavuz Sultan Selim hakkında menfi bir sözü var mı?
Cennet Yolları kitabında şöyle diyor: “Zavallı sultan Selim Mısır’ı zaptedip hilâfeti alıncaya kadar kim bilir ne kadar can, mal telef olmuş, bunun hesabını kim bilir nasıl ödeyecek. Hâlbuki asıl hilâfet ulemâ-i kiramın hakkıdır. Halife olup da saltanat sarayında oturup da çalım satmak, ben de halife-i Müsliminim diye övünmek, her halde doğru bir şey değildir. Halife-i Müsliminim der; öte yanda Avrupa’nın kanunlarını beğenip, giyim tarzında, süs ve saltanatta israfa boğulan ve koca koca sarayları yaptırıp, içinde de envai çeşitli günahlara karışıp, nadide, güzel, kibar, saray hanımları, cariyeleri, hizmetkârları barındırmak, acaba hangisi halifeye, hilafete yakışırdı? Hâlbuki dedeleri Osman Gazi ve Orhan Gazi’nin nasihatlerini tutmuş olsa ve dinin emirlerinden dışarı çıkmamış olsalardı, bugün Osmanlı saltanatı, bunun daha 5-10 misli büyük ve pek refah ve huzur içinde yaşarlardı. Halife demek Peygamber’in eşyasına sahip olmak değildir. Belki O’nun yaşayış harekâtını da benimsemek ve sonra da buyurduğu sünnet yolundan ayrılmamaktır. Ne kadar acıdır. Şu yapılan câmilerimizdeki süs, ziynet masrafı. Belki her birisi birkaç câmi daha yapar, biz bu câmilerimizle övünmek değil, asıl içindeki cemaatin, Müslümanların dinlerine bağlılığı ve huzuru matluptur.” Halbuki başka yerde, Sultan Selim’in adaletini ve ulemanın sözünü dinlemesini överek anlatıyor. Bunlar bilgisizlikle söylenmiş çok talihsiz sözlerdir. Sultan Selim’i tanımak herkesin harcı değildir. O olmasaydı bugün ehl-i sünnet diye bir şey kalmayacaktı. O, hilafeti almak için değil, Müslümanları Portekiz emperyalizminden kurtarmak adına Mısır’a gitti. Mısır’ı almasaydı, bugün Hicaz, Portekizce konuşan bir Hristiyan vilayeti idi. Osmanlıların dine hizmetini, İslamiyetin vakarını göstermek için abidevi eserler yapmasını, Avrupa’nın dinini değil, adetlerini tatbik etmesinin İslamiyete aykırı olmadığını anlamak malumat ve feraset icap ettirir.


12 Şubat 2024 Pazartesi
Alakalı Başlıklar